Uluslararası sermaye, küreselleşme doğrultusundaki çabalarını, hedefine ulaştırabilmek için,öncelikle, emekçi kitleleri korumasız ve savunmasız bir konuma sürüklemeyiamaçlamaktadır. Bunun için saldırılarının başlıca iki hedefe yöneldiğini görmekteyiz: sosyaldevlet ve sendikacılık...Küreselleşmenin ideolojisiDeğişik küreselleşmeci akımları birbirinden ayıran bir diğer temel fark da hangi ideolojiktemelde biçimlendikleri sorusunun yanıtına göre açıklık kazanabilir.Marx’dan Hitler’e kadar, küresel bir amaç taşıdıklarına işaret ettiğimiz akımlarınher birinintemsilcileri, düşünce ve eylemlerini belli ve belirgin bir ideolojik temel üzerindebiçimlendirmişlerdir.Günümüz küreselleşmecileri ise “ideolojilerin sonu” sloganını kendilerine bayrakyapmışlardır. Oysa, çok bağnaz ve dogmatik bir ideolojik tavır içindedirler. Onların butavırları karşısında, “Şeytanın en büyük kurnazlığı, kendisinin olmadığına biziinandırmasıdır” sözünü anımsamamak mümkün değildir.Günümüzdeki küreselleşmeci akımın temelinde yatan ideoloji, neoliberalizmdir.Neoliberalizm, “yeni özgürlükçülük” anlamına geldiği halde, gerçekte ne yenidir; ne deözgürlükçüdür.Neoliberalizm yeni değildir. Bir asrı aşkın bir süre boyunca denenmiş ve acılı sonuçları, tekrartekrar görülmüş olan 19.yüzyıl liberalizminin, bir başka deyişle vahşi kapitalizmin yenidendiriltilmesinden başka bir şey değildir. Şu farkla ki 19.yüzyıl liberalizmi, sosyal devletolgusuyla henüz tanışmamış olan Batı dünyasında uygulama alanı bulmuştu; neoliberalizm isesosyal devletin nimetlerini tatmış olan ve yine Batı dünyası merkezli bir oluşum niteliğiyle veküresel ölçekte uygulama alanı kazanmak iddiasıyla varlık kazanmaktadır.Liberalizmin acılı sonuçları, 1929-30 bunalımıyla ve dünya savaşlarıyla doruğa ulaşmıştı.Sosyal devlet, bu duruma çözüm olmak üzere ve adeta bir cankurtaran simidi gibi işlevgörmek üzere Batı ve Kuzey Avrupa toplumlarında geçerlik kazanmıştı.Şimdi ise 70’li yıllardan bu yana hüküm süren yeni bir bunalım karşısında, sosyal devletintahribi, en önce akla gelmekte ve sanki geçerli bir çözümmüşçesine gündeme getirilmişbulunmaktadır.Oysa, bunalımın nedeni sosyal devlet değildir. Bunalımın asıl nedeni, refahın vedemokratikleşmenin ayrıcalıklı bir coğrafya ile sınırlı kalmış olması, daha somut bir ifadeylesosyal devletin evrenselliğinin sağlanamamış olmasıdır. Evrenselleşemeyen sosyal devletin,anavatanında da sonu gelmiş; İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, sosyal refah devletiuygulamalarının göz kamaştırıcı örneklerine sahne olmuş bulunan ülkelerde, 1980’lere doğrusosyal devlet ile demokrasi arasındaki konsensusun çatırdadığına tanık olunmuştur.Neoliberalizm, yıkımla ve felaketle sonuçlanmış bir tecrübenin tekrarından ibaret olmasınakarşın, sanki görülmemiş bir yenilikmişçesine sunulabilmekte; bu konuda estirilen “değişimrüzgârları”na direnenler, “dinozor” durumuna düşmek tehlikesiyle karşı karşıyakalmaktadırlar.Neoliberalizmin ülkemizdeki çığırtkanlarına soracak olursanız, Kemalizm de Kemalistideolojinin temel unsurlarını oluşturan devletçilik ve halkçılık ilkeleri de eskimiştir;
dolayısıyla terk edilmeleri kaçınılmazdır. Ne var ki onların bu eskimiş dedikleri değerlerinyerine koymak istedikleri şeyler, çok daha eskinin hortlatılmasından başka bir şey değildir.Örneğin, Kemalizm, neoliberalizmden kronolojik olarak daha eski olmadığı gibi, yeryüzününliberalizmin pençesinde en bunalımlı dönemlerini yaşadığı bir zaman diliminde Türkiye’ninyakın tarihinin ekonomik ve sosyal alandaki en başarılı atılımlarına damgasını vurmuştur.Küreselleşme özgürlükçü müdür?Buna rağmen, Genellikle iddia edilen ve oldukça yaygın kabul gören anlayış, liberal düzenin,demokrasinin ve özgürlükçülüğün bir önkoşulu olduğu doğrultusundadır. Kısacası, liberalizmeşittir demokrasi gibi bir denklem, gerçekle hiç bir ilgisi olmamasına karşınsürdürülebilmiştir.Oysa, sunuşumuzun başlangıçlarında, küreselleşmenin yeni bir imparatorluk çağınınbaşlaması anlamına geldiğini bizatihi küreselleşme yanlılarının itiraflarına dayanarak ortayakoymuş bulunuyoruz. Bunlara ek olarak, belirtmek gerekir ki küreselleşmenin ideolojisi olanneoliberalizm, sözcük olarak ifade ettiği anlamın aksine, yeni olmadığı gibi özgürlükçü dedeğildir.Öncelikle bilinmelidir ki liberallerin ve neoliberallerin, ekonomik sosyal yaşamdan devletçekildiği ve kamusal hizmetler sınırlandığı ölçüde serbest rekabet düzeninin oluşacağı veişlerlik kazanacağı yolundaki varsayımları, geçerli bir kuramsal temelden yoksun olduğu gibi,asırlardır yaşanmış bulunan tarihsel gerçekler çerçevesinde de doğrulanmış değildir. Serbestrekabet, ancak bazı ders kitaplarında yer almış; gerçek yaşamda gerçeklik kazanmamıştır.Gerçek yaşamda, devlet müdahalesinden ve, kamu kesiminin yönlendiriciliğindensoyutlanmış bir rekabet düzeninin doğal ve kaçınılmaz sonucunun hızlı bir tekelleşme olduğu,kimsenin görmezlikten gelemeyeceği bir tarihsel gerçeklik olarak belirmiştir. Ekonomikyaşamda sermayenin belli ellerde yoğunlaşması sonucunu veren tekelleşmenin, demokrasiyetemel oluşturmanın çok uzağında, demokrasiyi çarpıtıcı ve çoğu kez kâğıt üzerinde kalmasınayol açan sonuçları, değişik dönemlerde, değişik toplumlarda yaşanan deneyimlerin ortakyanını oluşturmuştur.Kaldı ki liberalizmin içerdiği özgürlük kavramının, demokrasinin özünü oluşturan özgürlüközlemiyle örtüşmediğinin; tam tersine, çoğu hallerde çeliştiğinin bilinmesi gerekir.Unutmamak gerekir ki sendika özgürlüğünü yasaklamak üzere 19. Yüzyılda yürürlüğesokulmuş olan tüm yasalar gibi Fransa’da 1791’de yürürlüğe sokulan Chapelier yasasının veİngiltere’de 1799’da yürürlüğe sokulmuş olan Corresponding Societies Act ile 1800’deyürürlüğe sokulmuş olan Combination Act’ın gerekçesi, liberal görüş üzerinde temellenmişbulunuyordu. Bu yasaların gerekçelerinde, sendika hakkının özgürlükleri sınırladığı, bireyselözgürlük önceliğiyle çelişmeyen tek sözleşme biçiminin bireysel hizmet akdi olduğusavunulmaktaydı.1970 Sonrasında patlak veren ekonomik krizin sonuçları, neo-liberalizmin doğuşunungerekçesi olarak kullanıldılar. Gerçekte, neo-liberalizm ile liberalizm arasında özde bir farkyoktur; fark, ortaya çıktıkları tarihsel dönemlerde var olan koşulların aynı olmamasındankaynaklanmaktadır.Liberalizm, başka pek çok şeyin yanı sıra kamu kesiminin büyümesine karşıydı ve devletin,asgari ölçülerde jandarma ve tahsildar fonksiyonlarıyla sınırlı kalmasında ısrarlıydı;dolayısıyla muhafazakârdı.
- Page 2 and 3: GENEL YÖNETİM KURULUGENEL BAŞKAN
- Page 4 and 5: SUNUŞ10 ARALIK 1966. Sendikamızı
- Page 6 and 7: Çalışma raporlarına başlarken
- Page 8 and 9: kullandırmak amacı ile başvurula
- Page 10 and 11: GENEL KURULUMUZ ; kamunun, kamu ikt
- Page 12 and 13: 6- ILO (UÇO) SÖZLEŞMELERİUlusla
- Page 14 and 15: 1. BÖLÜMÖNCELİKLİ SORUNLARIMIZ
- Page 16 and 17: Bambaşka bir dünya görüşünü
- Page 18 and 19: alınması ve yürütülmesi doğru
- Page 22 and 23: Oysa, neo-liberalizm, devletin öze
- Page 24 and 25: görmüş; bu nedenle, izlenmesine
- Page 26 and 27: yapılmaktadır; geri kalan tümü
- Page 28 and 29: Bütün bu nedenlerin sonucu olarak
- Page 30 and 31: 3. İşçiler ve sendikalar tüm em
- Page 32 and 33: IMF Türkiye ekonomisi ve hükümet
- Page 34 and 35: ♦17. Stand-by anlaşması ile uyg
- Page 36 and 37: özelliği de “yapısal reformlar
- Page 38 and 39: karşın faiz dışı fazla % 6. 7
- Page 40 and 41: tutulmuştur : yatırıma %5.8, per
- Page 42 and 43: fazla yaratmaya öncelik tanıdığ
- Page 44 and 45: sonucunda reel faizlerin aşağıya
- Page 46 and 47: edilen işçi sayısının 5 milyon
- Page 48 and 49: Yıl/Ay İşçi Sayısı Sosyal-İ
- Page 50 and 51: İŞ GÜVENCESİ YASASI ÇIKMIŞ G
- Page 52: Sayın Özcan KESGEÇSosyal-İş Se
- Page 55 and 56: harcamış, adaylıktan çekilmeyi
- Page 57 and 58: - Mersin’de kurulu AREL GIDA Turi
- Page 59 and 60: - Güçsüzler Yurdu işyeri üyele
- Page 61 and 62: - AYEK işyeri baştemsilcisi ve te
- Page 63 and 64: Eylül Anayasa’sı karşısındak
- Page 65 and 66: - AREL Gıda Turizm San. ve Tic. Lt
- Page 67 and 68: çalışanlar kapsam dışıdır”
- Page 69 and 70: Tez Koop-İş SendikasıGenel Başk
- Page 71 and 72:
Grosmarket çalışanlarının irad
- Page 73 and 74:
Biz bir taraftan bu antidemokratik
- Page 75 and 76:
ettikten sonra, şimdiki açıklama
- Page 77 and 78:
- BU, İŞVERENİ İLGİLENDİREN B
- Page 79 and 80:
- 17 Nisan 2000Dünya Bankası’n
- Page 81 and 82:
- 01 Aralık 2000Emek Platformunca
- Page 83 and 84:
- 22 Aralık 2002Irak’ta Savaşa
- Page 85 and 86:
TOPLU SÖZLEŞME DAİRESİ ÇALIŞM
- Page 87 and 88:
Ancak doğaldır ki , bu bir mücad
- Page 89 and 90:
İş Gruplandırması ve iş grubun
- Page 91 and 92:
ÜNİBEL BİLGİ TEKNOLOJİLERİ SA
- Page 93 and 94:
ALTIN PORTAKAL KÜLTÜR ve SANAT VA
- Page 95 and 96:
EĞİTİM ve BASIN-YAYIN ÇALIŞMAL
- Page 97 and 98:
İçel Ecza Koop yöneticileri İç
- Page 99 and 100:
değiliz. Biz kooperatifin zarar g
- Page 101 and 102:
Bu durumdan memnun değilseniz, bir
- Page 103 and 104:
5) Askerlik dönüşü işe alma ma
- Page 105 and 106:
Değerli Arkadaşlar, Üyelerimiz,
- Page 107 and 108:
***- 21-23 Kasım 2001Ulusal Sosyal
- Page 109 and 110:
- 28 Şubat 2003Türkiye-AB MEDA Pr
- Page 111 and 112:
Bakanlığı’nca yetki tespiti i
- Page 113 and 114:
* Szilvia BORBELY-Hungarian NIC (Ma
- Page 115 and 116:
Sendika aidatları bu ülkede çal
- Page 117 and 118:
(01.05.2000 - 31.10.2003)Sendikamı
- Page 119 and 120:
Ulaşım (Şehir içi) 123.900.000V
- Page 121 and 122:
- T.C. Ziraat Bankası Vadesiz hesa
- Page 123 and 124:
Bilanço Devir Hesabı 88.450.010.6
- Page 125 and 126:
Diğer 5.000.000ESKİŞEHİR ŞUBEK
- Page 127 and 128:
EMANETLER : 31.12.2001 tarihinde 3.
- Page 129 and 130:
Ulaşım (Şehir içi) 264.350.000V
- Page 131 and 132:
BANKALAR : 31.12.2002 tarihinde ban
- Page 133 and 134:
Ödenecek Vergi ve Fonlar 11.443.82
- Page 135 and 136:
Ulaşım (şehir içi) 590.750.000M
- Page 137 and 138:
BANKALAR : 31.10.2003 tarihinde ban
- Page 139 and 140:
GENEL DENETİM KURULU RAPORUSayın
- Page 141 and 142:
Muammer ÖZKAN Ersin ATLI Ali ÜNAL
- Page 143 and 144:
OLAĞAN DENETİM RAPORUTarih 12.05.
- Page 145 and 146:
PARASAL DENETİMHarcamaların GYK k