23.08.2015 Views

11 OLAĞAN GENEL KURUL ÇALIŞMA RAPORU

çalışma raporu - Sosyal-İş

çalışma raporu - Sosyal-İş

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>GENEL</strong> YÖNETİM <strong>KURUL</strong>U<strong>GENEL</strong> BAŞKAN : ÖZCAN KESGEÇ<strong>GENEL</strong> SEKRETER : TAMER ATIŞYÖNETİM <strong>KURUL</strong>U ÜYESİ : ALİ CANCIYÖNETİM <strong>KURUL</strong>U ÜYESİ : METİN EBETÜRKYÖNETİM <strong>KURUL</strong>U ÜYESİ : HÜSEYİN ÖZCAN (METİN BAPİR)<strong>GENEL</strong> DENETİM <strong>KURUL</strong>UBAŞKAN : MUAMMER ÖZKANYAZMAN : ERSİN ATLIÜYE : ALİ ÜNAL<strong>GENEL</strong> DİSİPLİN <strong>KURUL</strong>UBAŞKAN : AYFER KANTAŞYAZMAN : MUZAFFER BOZERÜYE : K.MÜCAHİT İZKUT


DİSK-SOSYAL-İŞ SENDİKASI<strong>11</strong>. <strong>OLAĞAN</strong> <strong>GENEL</strong> <strong>KURUL</strong>GÜNDEMİ1. GÜN : 20 ARALIK 2003 SAAT 10.001) Yoklama ve Açılış2) Genel Kurul Başkanlık Kurulu (Divan) Oluşturulması ve Saygı Duruşu3) Genel Başkanın Açış Konuşması4) Konukların Genel Kurula Sunuluşu ve Konuşmaları5) Komisyonların Oluşturulmasıa) Hesap Tetkik Komisyonub) Tahmini Bütçe Komisyonuc) Tüzük Değişikliği Komisyonud) Genel Kurul Kararları Komisyonu6) Genel Yönetim, Genel Denetim, Genel Disiplin kurulu Raporlarının Görüşülmesi7) Hesap Tetkik Komisyonu Raporunun Görüşülmesi8) Kurulların Aklanması (İBRA)9) Sendika Zorunlu Organlarına ve DİSK Delegeliğine Aday Olacakların BaşvurularınınBaşlaması10) Tüzük Değişikliği Komisyonu Raporunun Görüşülmesi<strong>11</strong>) Tahmini Bütçe Komisyonu Raporunun Görüşülmesi12) Genel Kurul Kararları Komisyonu Raporunun Görüşülmesi13) Genel Yönetim Kuruluna Verilecek Yetkilerin Karara Bağlanması14) Sendika Zorunlu Organlarına ve DİSK Delegeliğine Adaylıkların Kesinleştirilmesi2. GÜN 21 ARALIK 2003 SAAT 10.0015) Seçimlera) Genel Yönetim Kurulunun 5 Asıl (Genel Başkan, Genel Sekreter ve 3 üye) ve 5Yedek Üyesinin Seçimib) Genel Denetim Kurulunun 3 Asıl ve 3 Yedek Üyesinin Seçimic) Genel Disiplin Kurulunun 3 Asıl ve 3 Yedek Üyesinin Seçimid) Üst Kurul Delegelerinin Seçimi16) KapanışYER : NEVA PALASEsat Caddesi No : 32 Küçükesat - Ankara


SUNUŞ10 ARALIK 1966. Sendikamızın kuruluş tarihi. SOSYAL-İŞ’in kuruluşunun 37. yılıhepimize kutlu olsun. Sendikamızın kurucularını, bugüne kadar tüm organlarında görevalanları, sevgi ve saygı ile anıyoruz.<strong>11</strong>. Genel Kurulumuz, 37. kuruluş yılına rastlıyor. Genel Kurul sayımızın onbirden çokolması gerekiyordu. 17 veya 18. Olağan Genel Kurulumuzu yapıyor olmalıydık. 12 Eylül1980 askeri darbesinin, sendikamızın eylemliliğini 13 yıl fiilen yasaklaması bunun nedeninioluşturuyor. Ve yalnız Sendikamız değil, Ülkemiz de 12 Eylül 1980’in olumsuzluklarınıçekiyor. Henüz 12 Eylül’ü yenebilmiş değiliz. Ama, mutlaka yeneceğiz.2002-2003 yılı içinde iki arkadaşımızı kaybettik. Genel Yönetim Kurulu üyemiz Metin Bapirile, Genel Yönetim Kurulu eski üyemiz K. Mücahit İzkut, aramızdan ayrıldılar. MetinBapir’in Sosyal-İş’teki hizmeti kuruluşu ile yaşıt. Sendikamızın en eski ve sürekli çalışanıkonumunda idi, Mücahit İzkut’da 1974 yılından beri. Saygı ile anıyoruz.Raporumuzun birinci bölümünde kimi başat konularda, önemli açıklamalar getiren görüşlereyer veriyoruz. İşçi sınıfı dostlarından, dostlarımız Prof. Dr. Alpaslan Işıklı ve Prof. Dr. SinanSönmez “Küresel Saldırı Karşısında Ulusal Devlet ve Sendikalar” ve “Enflasyonla MücadeleProgramında Kamu Maliyesinin İşlevi ve Yapısı 2002-2003” başlıklı makaleleri ile, bugünolan biten ile geleceği, daha iyi kavramamıza ışık tutuyorlar. Kendilerine teşekkürü borçbiliyoruz.İkinci bölümde, daire çalışmalarımız ile Genel Denetim Kurulu raporu yer alıyor. GenelDisiplin Kurulumuza bu dönem hiçbir görev düşmemiş olmasından son derece kıvançlıyız.Çalışma raporumuzu bilgi ve değerlendirmelerinize sunarken, üyelerimizden, işyeri sendikatemsilcilerimizden, tüm organlarda görev almış yöneticilerimize kadar tüm arkadaşlarımızateşekkür ediyoruz.Bu Genel Kurulumuzun da, DİSK’imizin ve Sendikamızın, sınıf ve kitle sendikal örgütlülüğüsavaşımındaki sürece önemli katkı sağlayacağı inancı ile saygılar sunuyoruz.SOSYAL-İŞ<strong>GENEL</strong> YÖNETİM <strong>KURUL</strong>U


İÇİNDEKİLERSayfa No- 10. Olağan Genel Kurul Kararları- 1. BÖLÜM : ÖNCELİKLİ SORUNLARIMIZIN BAZILARINA İLİŞKİNDEĞERLENDİRMELER- Küresel Saldırı Karşısında Ulusal Devlet ve Sendikalar(Prof. Dr. Alpaslan Işıklı)- Enflasyonla Mücadele Programında Kamu Maliyesinin İşlevi ve Yapısı2002-2003(Prof. Dr. Sinan Sönmez)- Çalışma Yaşamımızın Temel Sorunları(Özcan Kesgeç)- 2. BÖLÜM : SENDİKAL <strong>ÇALIŞMA</strong>LARIMIZ- Eşgüdüm Dairesi Çalışmalarımız- Hukuk Dairesi Çalışmalarımız- Örgütlenme Dairesi Çalışmalarımız- Toplu Sözleşme Dairesi Çalışmalarımız- Eğitim ve Basın-Yayın Çalışmalarımız- Mali İşler Dairesi Çalışmalarımız- Genel Denetim Kurulu Raporu- Genel Disiplin Kurulu Raporu


Çalışma raporlarına başlarken bir önceki dönem Genel Kurul Kararlarını anımsamageleneğimize bu dönem de devam ediyoruz. Ancak görüldüğü gibi bir önceki dönemGenel Kurul’umuz, 8. ve 9. Genel Kurul kararlarını aradan 7 yıl geçmiş olmasınakarşın, güncelliğini koruduğu inancıyla 10. Genel Kurul kararları arasına almıştır. <strong>11</strong>.Genel Kurulumuza ışık tutacağı inancıyla bu kararların bir kez daha anımsanmasınıyararlı buluyoruz.SOSYAL-İŞ SENDİKASI10. Olağan Genel Kurul Kararları (29 - 30 Nisan 2000)Sosyal-İş Sendikası 10. Olağan Genel Kurulu;1) 8. ve 9. Olağan Genel Kurullarımızca alınmış bulunan (aşağıda yer verilen) kararlarıntümünün, bugün ülkemizin gündeminde halen uğrunda savaşım verilmesi gerekli konularolmasını üzüntü ile saptayarak; bu kararların tümünün 10. Genel Kurul Kararları olarakgenel kurulumuzca bir kez daha kabul edilerek sendikamızın tüm üye ve organlarını bualandaki savaşımı sürdürmekle bir kez daha görevli kılar.2) Konfederasyonumuz aşağıda yinelediğimiz 4. madde (n) fıkrası gereklerinin yetirilmesikonusunda sendikamızın tüm üye ve organlarını görevli kılar. Konfederasyonumuzun butüzük gereğini yerine getirmesi konusunda sendikamızın azami katkıyı sağlamasını vetitizlikle izlenmesini görev olarak verir.DİSK TÜZÜĞÜ MADDE : 4 (n fıkrası);Konfederasyonun amaç ve ilkeleriyle bu maddede sayılan görev ve yetkileri konularındasiyasi partileri yönlendirmek, Konfederasyonun önerilerini benimseyen veya uygulamayıkabul eden diğer partilere göre Konfederasyonun görüşlerine, amaç ve ilkelerine daha yakınve işçi ve işçi sınıfı ile emekçi halkın çıkarlarını korumada daha yararlı politikaları savunan,uygulayan partiler ile organik bağ kurmamak kaydıyla ilişkileri geliştirmek, bu partilerin ülkeyönetimi ve yerel yönetimlerde iktidara gelerek programlarını uygulayabilmeleri için çabaharcamak, gerektiğinde politikaları ve uygulamaları Konfederasyon amaç, ilke vegörevleriyle uyuşmayan partilere karşı tavır almak, karşı kampanyalar örgütlemek.8. Olağan Genel Kurul Kararları (25 - 26 Haziran 1994)Genel Kurulumuz ;Bundan önceki bütün genel kurullarında alınmış olan kararlardan kalkarak , SOSYAL-İŞ’inkuruluşundan bugüne değin geçen 27 yılı aşkın süre içinde , ekonomik - demokratik mücadelealanındaki yerini belirleyen sendikal anlayışına , mücadeleci tutum ve geleneğine sahipçıktığını , anatüzüğünde belirtilen amaç ve ilkelerin yaşama geçirilmesi yönünden üzerinedüşen görev ve sorumluluğun bilinciyle davranmış olduğunu saptar.12 Eylül rejiminin ve sonuçlarının tümüyle tasfiye edilmesi ve bu bağlamda , 1982anayasasının bütünüyle değiştirilip , demokratik ve özgürlükçü içerikte yeni bir Anayasanınyapılması gerek ve zorunluluğunu önemle vurgulayan ve demokrasi mücadelesinin başına


alan genel kurulumuz, bu yöndeki mücadele , girişim ve çalışmalara Sosyal-İş’in bütüngücüyle katılacağına olan kararlılığını belirtir.Öncelikleri yinelemeksizin aşağıdaki güncel konu ve hedefler için mücadele etmeyi kararaltına alır. Bunların gerçekleşmesi yolunda tüm organ , birim ve üyelerini tüzüğününöngördüğü esaslar çerçevesinde görevli kıldığını açıklar.1 - KAMU ÇALIŞANLARININ (MEMURLARIN) SENDİKALAŞMASI ÜZERİNEBugün ülkemizde kamu çalışanlarının -yaygın ve bilinen söyleyişle memurlarınsendikalaşmasıolgusu , yıllardır bilinçli olarak engellenmiş , saptırılmış ve biriktirilmiş birsorunlar yumağı durumundadır.Saptırılan konunun başında “memur” tanımı yer almaktadır.Yalın ve basit bir anlatımla “memur” , kamu gücünü devlet adına doğrudan kullanan ile bukullanıma doğrudan yardımcı olanların , diğer bir deyişle onlar olmazsa kamu gücününkullanımında olanaksızlıklar ortaya çıkacağı yadsınamayacak olan çalışanların adı vehukuksal statüsüdür.Devlet var olduğu sürece , sayısı Devletin niteliğine göre azalacak veya çoğalacak oranda“memur” da var olacak demektir.Başka Avrupa olmak üzere demokrasi ile yönetilen tüm ülkelerde ve konu ile ilgiliuluslararası tüm platformlarda , “memur” denilince anlaşılan tanım ve kapsam böyledir.Ülkemizde ise bugüne kadar “memur” olarak tanımlanıp , bu hukuksal statü içine sokulankamu çalışanlarının durumu , 1961 Anayasasına ve hatta 1982 Anayasasına bile aykırı olarakbilinen biçimde sürdürülegelmiştir.Bu anlayışın sonucu olarak , Ülkemizde idare hukukunun evrensel ilkelerine ve buna bağlıolarak gelişmiş olan uluslararası normlara da aykırı ve zıt bir “memur” tanımıoluşturulmuştur.Bu nedenle , Türkiye’de bu konuya ilişkin olarak yaşanan kaosa son vermek için öncelikleyapılması gereken iş “memur” u bu tanıma uygun kapsam içine almak olmalıdır. Memuru buçerçevede tanımlama zorunluluğu vardır.Aksi durumda , aynı işi yapan iki insanın kamu kesiminde işçi ve memur olarak yanyanaçalıştığı , aynı görevi gören insanların özel sektörde işçi statüsünde , kamuda ise memurstatüsünde kabul edildikleri ve yıllarca işçi statüsünde çalışanların bir gecede memur veyabunun aksinin oluverme garabetlerinin yaşandığı hak , hukuk , adalet ve de mantıkkurallarıyla bağdaşmayan bu yapı varlığını sürdürecektir.Bugün Türkiye’de işçi - memur ayırımı olarak bilinen sorun , ne fiziki ne de hukuki hiçbirciddi ölçüte sığmayacak denli yozlaştırılmış durumdadır.Memur tanımı içinde düşünülemeyecek çalışanlara memur denilmek suretiyle , kategorininkapsamını genişletmeyi amaçlayan uygulamanın , kamu çalışanlarını sendikasızlaştırmanınyöntemi olarak yapıldığını bilmeyen yoktur.Kol ve kafa emeği arasındaki farkın azaldığı ve giderek yok olmaya mahkum olduğu dikkatealınacak olursa , çalışanların örgütlenmesini engellemek ya da sendikal hakları farklı


kullandırmak amacı ile başvurulan bu yol ve yöntemin çıkmaz bir yol olduğunu görmemekiçin kör olmak gerekir.Diğer bir saptırma da Avrupa Ülkelerinde memurların ayrı sendikalılaştığı ve ayrı sendikayasaları bulunduğu savıdır.Burada dikkat edilmesi ve önemle altının çizilmesi gereken nokta şudur : Memurların ayrıörgütlenmesi , yani işçilerle birlikte aynı sendikalarda örgütlenmemesi başka bir şeydir ;memurların YASA ZORU ile ayrı sendikalılaşma zorunda bırakılmaları ayrı bir şeydir.Olmaması gereken , memurların YASA ZORU ile , ayrı sendikalarda örgütlenmek zorundabırakılmalarıdır. Böyle bir zorlama olmaksızın memurlar -ki memur tanımını yukarıdabelirttiğimiz kapsamda anlamak gerekir- kendi özgür istençleri ile ayrı sendikalaroluşturuyorlarsa buna kimsenin diyeceği olamaz.Avrupa’da ülkelerin bir kısmında sendikalar yasası mevcut olmadığı gibi , çoğundasendikalara ilişkin yasalar genel çerçevededir.Bugün Almanya’da Ülkemizde memur denilenlerin yüzde doksanı işçi sendikaları ile aynıörgütlülük içindedir.Türkiye’nin yeni onaylayıp kabul ettiği ve anayasaya göre yasa hükmünde olup , anayasayaaykırılığı dahi ileri sürülemeyecek olan 87 sayılı UÇÖ sözleşmesi ve özellikle de busözleşmenin 3. maddesi uyarınca , MEMURLARA YASA ZORU ile ayrı sendikalardaörgütlenmelerinin dayatılma olanağı yoktur.Öte yandan bugün yaşadığımız somut durumda kendilerine memur denilen kamuçalışanlarının sendikal işçi örgütlenmeleriyle bir ve birlikte olmaları , bu alanda verilenmücadelenin mesafe alması , ivme kazanması açısından da son derece önemlidir.Böylece , yıllardır farklı statü biçiminde bilinçli olarak sürdürülegelen yapay bölünmeortadan kalkacak , sınıfın sendikal hareketi ve mücadelesi nitelik ve nicelik yönünden güçkazanacaktır.Türkiye işçi sınıfının yarım asra yaklaşan sendikal hareketi ; bu mücadele deneyimi vebirikimiyle , örgütlülüğüyle , kadrolarıyla ve maddi olanaklarıyla Türkiye’de kurumsallaşmışönemli bir güçtür. Bu kazanıma sahip çıkıp , katkıda bulunmak yeni ve ayrı oluşumlarınyapılanmasına gitmekten çok daha doğru bir yol olarak yeğlenmelidir.Bu konuda bir diğer saptırma da , memurların toplu sözleşme ve grev haklarının hiçbirülkede işçilerle aynı olmadığının savlanmasıdır.Bunu ileri sürenler , tüm dünyada işçilerin toplu sözleşme ve grev yapma haklarınıkullanırken sanki aynı yol , usul ve koşullara uydukları izlenimini özellikle yaratmaktadır.Türkiye’deki barajlar , grev yasakları , toplu sözleşme prosedürü gereğince uyulması zorunlukurallar , bir işyerinde yalnızca bir sendikanın toplu sözleşme yapabilmesi , %49’un %51’eboğdurulması v.s. gibi çoğaltılabilecek örnekler acaba hangi ülkelerde vardır veya aynengeçerlidir.


Bunları söyleyenler aslında , memurların toplu sözleşme ve grev haklarını tümden yoksayanlar ve buna bağlı imişcesine de memurların ayrı sendikalılaşması gerektiğinisavunanlardır.Çalışanların toplu sözleşme hakkını yok sayan hiçbir uluslararası metin ve demokratik ülkeyoktur. ILO bazı çalışanlar için özellikle de polis ve ordu mensupları için ülkelerin grevyasağı koyabileceğini kabullenmiştir ki bu çok özel bir istisnadır.Memurların toplu sözleşme yapma biçim ve yöntemlerinin kimi ülkelerde işçilerden farklıbiçimde işliyor olması bu hakkı ortadan kaldırmadığı gibi , bu nedenle memurlara yasa zoruile ayrı sendikalılaşmanın dayatılmasını gerekli ve haklı kılmaz.87 sayılı sözleşmenin 3. maddesi ÇALIŞANLARIN -yalnız işçilerin değil- özgürce istediklerisendikaları kurma ve üye olma haklarını güvence altına almıştır.Bir kez daha yineleyelim ki demokrasi ile yönetilen ülkelerde memur tanımı ve kapsamıkesinlikle bizdeki tanım ve kapsam değildir.Ayrıca , bugün yürürlükte bulunan 2822 sayılı Toplu-İş Sözleşmesi , Grev ve Lokavt Yasası ;29 ve 30. maddeleri ile çok geniş bir işçiler ve çalışanlar gurubu için grev yasağı getirmişbulunmaktadır. Grev yasağı içinde bulunan işçiler ile bulunmayan işçiler aynı sendikadaörgütlü durumdadırlar.Sonuç olarak yukarıdan beri açıklanan nedenlerle<strong>GENEL</strong> <strong>KURUL</strong>UMUZ ;1- Ülkemizde “memur” tanımının kamu gücünü doğrudan kullanan ve onlara doğrudanyardımcı olanlar biçimine sokulmasını ,2- Tüm çalışanların , ister işçi ister memur olsunlar , kendi özgür istençleri ile aynısendikalarda örgütlenmelerini , memurlara YASA zoru ile ayrı sendika zorunluluğunundayatılamayacağını, bunun 87 sayılı ILO sözleşmesine aykırı olduğunu ,3- Öncelikli olarak ; 2821 ve 2822 sayılı yasalarda yer alan sendikal hak ve özgürlüklere veILO sözleşmelerine aykırı antidemokratik düzenlemelerin derhal kaldırılmasını ve ivediolarak yine bu yasalarda yer alan “işçi” sözcüklerinin “çalışanlar” olarak değiştirilerek ,tüm çalışanların aynı sendikalarda örgütlenebilmelerinin , toplu sözleşme ve grev haklarınıkullanabilmelerinin yasal çerçevesine kavuşturulması zorunluluğunu saptar ve talep eder.2- ÖZELLEŞTİRMEYE İLİŞKİN OLARAKSENDİKAMIZ SOSYAL-İŞ ; Sömürüsüz, baskısız, adil, eşitlikçi bir dünya ülküsününsahibidir.Böyle bir dünyanın yaratılması için, bugünden, hemen, şimdi yapılması gerekenlerolduğundan hareketle konumunu belirler.Ülkemiz için de tavrı böyledir.Özelleştirme girişimlerine de bu açıdan bakmakta, somut yaklaşımlarını da bu şekliylebelirlemektedir.


<strong>GENEL</strong> <strong>KURUL</strong>UMUZ ; kamunun, kamu iktisadi girişimlerinin tümü ile ortadankaldırılmasını , kamunun ekonomik işletmecilikten tümü ile dışlanmasını öngören görüş veuygulamaları içeren ÖZELLEŞTİRME’ye ideolojik olarak karşıdır. Zira bu tür özelleştirmegirişim ve anlayışı özel olarak ekonomik değil , genel olarak ideolojik bir işlemdir.Öyle ki bu özelleştirmenin , serbest piyasa ile de ilgisi bulunmaz. Bir başka ifade ileekonomide kamu varlığı , serbest piyasayı da dışlayan bir olgu değildir.Gelişen ve değişen ülke ve dünya koşullarında , kimi ekonomik alanlarda kamu işletmeciliğinegerek kalmamış olabileceği , kamunun bu alanlardan çekilmesi veya bu alanlara yatırımyapmamasının daha verimli ve rasyonel olabileceği yaklaşımı ile ; bugün ülkemizde yapılmakistenen ve yukarıda değinilen özelleştirme girişimi aynı şeyler değildir. Bu alandaki farklılığınet ve anlaşılır biçimde görmek ve göstermek bizim görevimizdir. “Sosyal Devlet” olmayı daözünde ortadan kaldırmayı amaçlayan bu ideolojik özelleştirme saldırısının bu boyutunu ;sosyal güvenliği bile özelleştirmeye yönelen anlayışı çok açık ortaya koymaktadır.Şu iyice bilinmelidir. Kamu açıkları , borçlar v.s. bugüne kadarki kötü yönetimlerin sonucuoluşmamış olsalar dahi , bunların giderilmesinin yolu , satma değil , vergi gelirleriniartırmaktadır. Vergilendirmeyi yaptırmayanlar , vergilendirmayi yapma durumundabulunanların dayandığı toplum güçleridir. İşte bu da ülkemizde özelleştirmenin ideolojikboyutunu ortaya koymaktadır.Bugünkü Avrupa Birliğinin kuruluş sözleşmesi olan Roma Antlaşmasının 222. maddesi“Topluluk üyelerinin mülkiyet yapısı kendi bilecekleri bir iştir. Avrupa Topluluğu ,üyelerindeki mülkiyet yapısına karışmaz.” demektedir. Bu , Dünya Bankasının “TürkiyeAvrupa Topluluğuna girmek istiyorsa öncelikle KİT’leri tasfiye ekmek zorundadır.” sözleriningerçeği yansıtmadığının kanıtıdır.Özelleştirmenin bir diğer yüzü de demokrasiden uzaklaşmadır. Arjantin ve Meksika’yı örnekverenler de bunu bilmektedirler.Bunların ışığında <strong>GENEL</strong> <strong>KURUL</strong>UMUZ ; özelleştirme girişimlerine , yukarıda değinilenideolojik boyutu hep göz önünde bulundurularak , tek tek işletmeleri bu yapısallık içindedeğerlendirip tavır almayı ve çözüm üretmeyi olması gereken tutum ve davranış olarak saptarve kamuoyuna açıklar.3- İŞSİZLER , EMEKLİLER , KADIN VE GENÇ İŞÇİLER İLE GÖÇMEN İŞÇİLERÜZERİNEÜlkemizde bugün geçerli bulunan yasalar , emekli olan veya işsiz kalan sendikalı işçilerin ,emekli oldukları ve işsiz kaldıkları durumlarda sendikalılıklarını sona erdirmektedir2821 sayılı yasanın 25. maddesinin son fıkrası emekli olan işçinin sendikadaki görevini bilesona erdirmektedir.Hemen her şeyde , Avrupa’dan örnekler vererek söze başlayan kimi çevreler böylesi birdurumun Avrupa’da olmadığını bilmektedirler.<strong>GENEL</strong> <strong>KURUL</strong>UMUZ ;Öncelikle emekli olan işçilerin ve işsiz kalanların sendika üyeliğinin devamını engelleyendüzenlemelerin kaldırılması için mücadele edilmesi gerektiğine işaret eder.


Diğer yandan da işsizlerin ve emeklilerin özgün örgütlenmeleri ve örgütleriyle dayanışmaiçinde olmayı görevi sayar.<strong>GENEL</strong> <strong>KURUL</strong>UMUZ ;Kadın işçilerin sendikal etkinliklere daha yoğun biçimde katılmalarının önemine dikkatçekerek, buna olanak sağlanması ve özendirilmesi yönünden , başta Genel Yönetim Kuruluolmak üzere SOSYAL-İŞ’in tüm organ , birim ve üyelerini görevli saydığını belirtir.4- SENDİKAL BİRLİK ÜZERİNE- SENDİKAMIZ SOSYAL - İŞ ; işçi sınıfı ve emekçilerin her alandaki örgütlülüklerininbölünmezliğini savunur. Bu alandaki ayrımcılığı ilericilik değil, gericilik olarak sayar.- SOSYAL-İŞ aynı anlayışla, çalışanların sendikal hareketteki bölünmüşlüğünü ortadankaldırmayı görev bilir.İşkolundaki, ülkede ve dünyada, sendikaların tek örgütlülüğe ulaşmalarını diğer bir deyişleher işkolunda tek sendika, ülke düzeyinde tek konfederasyonda ve uluslararası düzeyde tek birüst örgütte birliğin sağlanması gerekliliğini kendisi için amaç edinmiştir.Bunun için de, sendikal birliği sendikal hareketin evrensel gereklerini yerine getirme vedemokrasi dışında, hiçbir ön koşula bağlamaz.Tüm bunların ışığında <strong>GENEL</strong> <strong>KURUL</strong>UMUZ ;- Birliğin, salt yönetimlerin pazarlığı ile gerçekleşemeyeceğini saptar.- Çalışanların sendika kurma ve sendika seçme özgürlükleri önündeki tüm engeller, antidemokratikyasal düzenlemeler kaldırılıp, çalışanların özgür istençleri ile tek örgütlülüğüsağlamaları yolu birliği oluşturacak yoldur. Bu nedenle SOSYAL-İŞ’ in bu yöndekimücadelesinin, birlik için de mücadele anlamına geldiğine bir kez daha dikkatleri çeker.- Bu uğurda mücadele etmeyenlerin , güç ve işbirliğinden kaçınanların , ne kadar birlik sözüederlerse etsinler , birlikten yana olmadıklarını anlatmaya ve ısrarla birliği savunmayakararlılığını bir kez daha belirler. Genel Kurulumuz ;- Yasa zoru ile “tekliği” birlik olarak görmediğini yineleyerek açıklar.5 - SENDİKAL BAĞIMSIZLIK ÜZERİNESendikalar ile siyasal partilerin , organik ilişki içinde bulunmaları dahil , ilişkilerin önündekitüm kısıtlama ve yasakların kaldırılmasını savunan Genel Kurulumuz ;Ülkemizin ve sendikal hareketimizin bugünkü verili durumunda , sendikaların , devlet ,hükümet ve sermaye sınıfı örgütleri karşısında vazgeçilemez olan örgütsel ve ideolojikbağımsızlığını , siyasal partiler karşısında da özenle korumayı , gerektiğinde emek-sermayecepheleşmesinde emekten yana atılan adımlara destek vermeyi temel amaç ve ilke saydığınıbir kez daha vurgular.


6- ILO (UÇO) SÖZLEŞMELERİUluslararası Çalışma Örgütü (ILO) nun çalışma yaşamına ilişkin konularda uyulması gerekliASGARİ norm ve ölçüleri saptamış olduğuna dikkat çeken Genel Kurulumuz , bu çerçevedebile olsa ve çok geciktirilmiş olmasına karşın TBMM’nce onaylanan ILO sözleşmelerinin , içhukuk kuralları olarak bir an önce uygulanması gerektiğine işaret eder.İç mevzuatın bu kurallara uyarlanması için , ayrıca yeni yasa düzenlemelerinin mutlakyapılması gerektiğini ileri sürerek onaylayan ILO sözleşmelerinin yürürlüğe konulmayıp ,yıllarca bekletilmesi sonucuna varan tutum ve yaklaşımları kabul edilemez olarak niteler vebir yandan ; sendikal hak ve özgürlükleri ve bütünüyle çalışma yaşamını , asgari ILOölçülerine kavuşturmak yönünde mücadele ederken , öte yandan , Meclisce onaylanmış ILOsözleşmelerinin hemen yaşama geçirilmesi için ulusal ve uluslararası platformlarda her türlüçalışma ve girişimi yapmaya Genel Yönetim Kurulunu görevli kılar.7- DEMOKRASİ VE DEMOKRATİKLEŞME ÜZERİNEDemokrasi tüm kurum ve kurallarıyla toplum yaşamında geçerlik kazanması vedemokratikleşme yönünde verilen mücadelenin güncelliğini koruduğunu ve daha da yakıcıönemde bir sorun olarak aşılması gerektiğini saptayan Genel Kurulumuz ; yaşadığımızdünyada düşünceyi suç sayan anlayış ve davranışları çağdışı olarak nitelediğini , görüş vedüşüncelerini açıklamaktan ya da yayınlamaktan dolayı kişinin kovuşturmaya uğramasını vehapse mahkum edilmesini bir insanlık ayıbı saydığını , açıkça belirtir.Bu ayıbı paylaşmak istemeyen tüm demokratik kişi ve kuruluşları , bu tür çağdışıuygulamalara son verilmesi için birlikte etkin mücadele vermeye çağırır , içindebulunduğumuz ve yaşadığımız koşullarda “herkese demokrasi , hemen şimdi demokrasi”şiarının daha da bir anlam ve önem taşıdığına dikkat çeken SOSYAL-İŞ 8. Olağan GenelKurulu ; düşünce özgürlüğünün , düşünceyi açıklama ve örgütlenme özgürlüğü ilesomutlanacağını , bu içerikten yoksun bir düşüncenin özgür sayılamayacağı yönündekigörüşünü yineleyerek teyit eder. Özellikle düşünce suçları için hemen bir genel af çıkarılmasızorunluluğunu belirterek çağrıda bulunur.8- LAİKLİK ÜZERİNELaikliğin en temel öğesinin , ülke yönetiminin dinsel kurallara dayandırılamayacağı ,egemenliğin tüm kaynağının halkın özgür istencinde olduğunu bir kez daha vurgulayan GenelKurulumuz ;- Devletin dinde taraf olmaması gerektiğini ,- Dinsel Kurumların Devlet Kurumları olmaktan çıkartılmasını ,- Laik Devletin hiçbir din için ve hiçbir din adına din adamı yetiştiremeyeceği kuralındanhareketle İmam-Hatip Liselerinin genel eğitim ve öğretim kurumları haline dönüştürülmesigerektiğini ;Şeriatçı akımların , siyasal dini örgütlenmelerin tırmanmasına olanak sağlayan , destek veren12 Eylül yasalarının bu bağlamda da ortadan kaldırılması gerektiğini belirler.


SOSYAL-İŞ SENDİKASI9. Olağan Genel Kurul Kararları (28 - 29 Haziran 1997)Sosyal-İş Sendikası 9. Olağan Genel Kurulu ;1) 8. Olağan Genel Kurulunca alınmış bulunan kararların tümünün , bugün ülkemizgündeminde , uğrunda savaşım verilmesi gereken konular olma durumunu hala korumaktaolmasını , üzüntü ile saptayarak ; sendikamızın tüm üye ve organlarını bu alandaki savaşımısürdürmekle ,2) Emeği en yüce değer sayan , insanı yaşamın ve yaşamın her alanının olduğu gibiekonominin de merkezi gören , baskısız ve sömürüsüz bir dünyanın oluşmasını amaç edinen ,barışı geri dönülemez biçimde kurup yetiştirme idealini temel alan , her türlü ayrımcılığıreddeden , ırk , cins , inanç ve düşünce farklılıklarına göre insanı farklı muameleye tabi kılmaanlayışını yok etmeyi esas alan , insanın çevresiyle ve kendisi ile uyum içinde yaşamasınısavunan ve bu en genel çizgileriyle “SOL” olan dünya görüşü , bir emek örgütü olaraksendikamızın yıllardır savunageldiği anlayıştır. Bir sendika için esasen aksi de düşünülemez.Sol , birlikle kazanır. Dağınık oldukça kaybeder. Bu tarihsel sürecin doğruladığı birsaptamadır.İşte bu gerçekliğin , toplumumuzda somutlanması için , sendika olmanın görev ve sınırlarıiçinde ve bunun bilinciyle birlik için güçbirliğinin oluşması için her alanda mücadeleedilmesinde sendika organlarını , görevli kılar.


1. BÖLÜMÖNCELİKLİ SORUNLARIMIZINBAZILARINA İLİŞKİNDEĞERLENDİRMELER


KÜRESEL SALDIRI KARŞISINDA ULUSAL DEVLET VESENDİKALARProf.Dr. Alpaslan IŞIKLIA.Ü.S.B.F.Çal.Ek. ve End.İlişk.AD.Bşk.İçinde yaşadığımız zaman diliminde hiçbir toplumsal sorun düşünülemez ki kendisini giderekyoğun bir biçimde çerçeveleyen küreselleşme olgusundan bağımsız bir biçimde ele alınıpincelenebilsin. Ancak, küreselleşme günümüzün bir gerçekliği olmakla birlikte, onun insanlıktarihinin daha önceki dönemlerinde de ortaya atılmış bir özlem, hatta bir gerçeklik olduğunusöyleyebiliriz.Bir bakıma, bütün dinler, insanlığın ve yeryüzünün sorunlarına mevcut siyasal sınırlarıtanımayan bir bütünlük içinde çözüm aradıkları için -paradoksal olarak gerçekte bazı derinayrılıkların nedeni olmalarına karşın- bir tür küreselleşme öğretisini yaymaya çalışmışlardır.Bu yöndeki arayışlar, Sanayi Devrimi sonrası dönemde de sürmüştür. Ütopyacı düşünürler bukonuda ilk akla gelen örneklerdir. Bunların pek çoğu, hayal ettikleri yeryüzü cennetiningerçekleşmesini, ideal bir dünya devletinin kurulmasına bağlı görmüşlerdir. 19. Yüzyılın öndegelen düşünürlerinden Proudhon'un modelinde de, Rousseau'nun sosyal mukaveledüşüncesinden esinlenen bir özgürlük fikrinin temel oluşturduğu ve "atölyenin hükümetinyerini aldığı" birimlerden örülü bir dünya devletleri federasyonu öngörülmekteydi. Keza,Marx'ın öngördüğü "proletarya enternasyonalizmi"nin ırk,dil,din... gibi sınırlar tanımayan birevrenselleşme amacına yönelik olduğunda kuşku yoktur.


Bambaşka bir dünya görüşünü ele alalım: Marks da belli anlamda bir küreselleşmeöngörmüştür. Onun kavramsallaştırdığı proletarya enternasyonalizmi de evrensel ölçekli birküreselleşme temelinde biçimlenmiş bir dünya demektir.Öte yanda, Hitler’i de küreselleşmeci saymamız gerekir. Ünlü komedyen Charlie Chaplin’in,onu karikatürize ederken küre şeklindeki bir balonla oynarken temsil etmesinin başka neanlamı olabilir?Acaba Mustafa Kemal Atatürk’ün küreselleşme konusundaki yerini nasıl belirleyebiliriz?Atatürk’ün tutuşturduğu kurtuluş alevi, Anadolu bozkırlarıyla sınırlı bir amaca yönelmişdeğildi. O, sömürgeciliğin ve emperyalizmin yeryüzünden ebediyen silineceği bir dünyanınkurulmasına katkı sağlamak amacıyla yola çıkmıştı. O, başından beri bilincinde olduğu budurumu, 9 Temmuz 1922’de yaptığı bir konuşmasında şöyle açıklamaktadır:“Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, dahaaz kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye âzîm ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkümüdafaa ettiği bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın dâvasıdır.” 1Bütün bunlardan sonra, bugüne dek yeryüzünün sahne olduğu belli başlı düşünce akımlarınınve inanç sistemlerinin hemen hepsi gibi Kemalizm’in de küreselleşmeci olduğu sonucunavarabiliriz. Ancak, bunların her birini diğerinden ve diğerlerinden ayıran derin farklarbulunduğunu görmek zorunda olduğumuzu da unutmamamız gerekir. Bu farklılığı yaratan, netürde, ne nitelikte bir küreselleşme sağlanmak istendiğidir.İmparatorluk çağına dönüşYukarıda değindiğimiz küreselleşmeci eğilimlerin her birinin kendisine özgü bir iktidaryapılanması öngördüğü ve bu iktidarın belirlediği bir egemenlik kavramına göre biçimlenmişbir dünya amaçladıkları bellidir. Günümüzün küreselleşmecilerinin ne tür bir iktidarınegemenliği altında bir küreselleşmeden yana oldukları her zaman açıkça ortaya konulmuşdeğildir.Çoğu yerde, küreselleşmek için uluslararası pazara açılmak ve bu pazarın yasalarına kayıtsızşartsız teslim olmak gerektiğini ileri sürerler. Onlara göre, Adam Smith’in 19 yüzyılbaşlarında söylediği gibi, uluslararası pazarın da bireysel kararların bileşkesinden ibaret olanünlü “görünmeyen el”den başka yöneticisi yoktur. Üstelik iddia etmektedirler ki ezen-ezilen,sömüren-sömürülen çelişkisinden söz etmek modası geçmiş bir şarkıyı terennüm etmektenfarksızdır; artık, uluslar arasında kendi deyimleriyle bir “karşılıklı bağımlılık” dönemibaşlamıştır ve emperyalizm dönemi sona ermiştir. Bu iddialar karşısında İncil’deki ünlü sözüanımsamamak elde değil: “Şeytanın en büyük kurnazlığı kendisinin olmadığına biziinandırmasıdır”.Gerçekte ise Adam Smith’in sözünü ettiği gibi bir serbest rekabet düzeni, yalnızca bazı derskitaplarında yer almış; gerçek yaşamda hiç bir zaman gerçeklik kazanmamıştır. Gerçekte tümpazarlar gibi uluslararası pazarın da sahibi vardır. Uluslararası pazar, tüm pazarlar gibi, birgörünmeyen elin değil; giderek görünen, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası odaklardasomutlaşan uluslararası boyutlu tekellerin egemenliği altındadır. Yeryüzünde bir “dev1 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Tarih KurumuBasımevi, 1989, 4.baskı, cilt:2, s.44.


şirketler ve cüce devletler” dönemi başlamış bulunuyor. 2 Sayıları beşyüze varan çok ulusluşirket, dünya ticaretinin %70’ini elinde tutmaktadır.Küreselleşmeye koşut olarak etkinlik alanları genişleyen uluslarüstü iktisadi güç odakları, tekkutuplulaşan dünyada rakipsiz kalan süper gücün ve onun başında yer aldığı G7 halkasınınsiyasal üstünlüklerinin ve iktidarlarının asıl dayanağını oluşturmakta ve bu iktidarın hizmetettiği temel çıkarı temsil etmektedirler.Bugüne dek açıklanmış olan görüşler içinde, günümüzde giderek belirginleşmekte olanküreselleşme gerçeğinin gerçek yüzünü ortaya koyan bir örneğe, ünlü İngiliz yazarı BernardShaw’un yazdıkları içinde rastlamaktayız.Bernard Shaw, Fabian Cemiyeti'nin bir üyesi olarak bu yüzyılın başında yayınladığıFabiancılık ve İmparatorluk isimli kitapçığında bugünün küreselleşme olgusuna şaşılacakölçüde benzeyen ve dolaylı bir sonuç olarak bu olgunun gerçek yüzünü teşhir eden görüşlerortaya koymuştur. Shaw'a göre, "bir ulusun kendi topraklarında, dünyanın geri kalan kısmınınçıkarlarını nazara almaksızın dilediğini yapma hakkına sahip olması fikri, artık geçerliliğiniyitirmiştir". Çünkü Shaw, dünyanın, insanlığın ortak malı olarak görülmesi ve dünyakaynaklarının etkin bir biçimde kullanımının, tüm diğer “dar ulusal çıkarlara” göre önceliktaşıması görüşündeydi. Dolayısıyla, ideal çözüm bir Dünya Federasyonunun kurulmasıolabilirdi. Ancak bu gelişimin çok uzağında bulunulduğunu kabul eden Shaw, "mevcutlariçindeki en sorumlu İmparatorluk Federasyonunun(Imperial Federation) onun yerini alması"nısavunmaktaydı. 3Bu çok samimi anlatım çerçevesinde savunulan, elbette ki emperyalizmin egemenliği altındatam bağımsızlık ilkesinin silinip gitmesinden, bir başka deyişle, çok sayıda bağımsız vedemokratik rejimler yerine tek ve evrensel bir imparatorluk rejiminin kurulmasından başkabir şey değildir.Günümüzde, küreselleştiği söylenen dünyayı bekleyenin de bundan ibaret olduğu her günbiraz daha iyi anlaşılıyor. Uluslararası ekonomik ilişkilerde gerçekleştirilen yenidenyapılanma süreci, güçlüyü daha güçlü yapan eğilime hız katmıştır. Bu yolla, görülmemişölçüde yoğunlaşarak uluslararasılaşan sermaye, bunalımın yükünü kendi dışına yansıtmaolanağını artırmıştır.Uluslararası sermaye, hiç bir kamusal denetimin boyutlarına sığmayan bir güce erişmiştir.General Motors’un cirosu, Danimarka’nın; Ford’unki Güney Afrika’nın; Toyota’nınkiNorveç’in gayri safi yurtiçi hasılasını aşmıştır. 4Sermayenin uluslararası boyutta böylesine büyük bir güç haline gelmesi, ulusal iktidarlarınönemini ortadan kaldıran ve giderek ulus devleti tarihe gömmeye yönelik sonuçlardoğurmaktadır.Temel nitelikteki mali, ekonomik ve dolayısıyla sosyal konulardaki kararların, IMF, DünyaBankası gibi uluslararası sermayenin çıkarlarının aracı konumundaki kurumlar tarafından2 Ignaciot Ramonet, “Firmes géantes Etats nains”, Le Monde diplomatique, juin 1998, s.1.3 Bernard Shaw, Fabianism and the Empire, bkz:G.D.H. COLE, A History of Socialist Thougt, Volume III, PartI, Londra, Macmillan, 1963, s.190-191.4 Ignacio Ramonet, Géopolitique du chaos, age, s.61-62.


alınması ve yürütülmesi doğrultusundaki yeniden yapılanma süreci, Türkiye ile sınırlıdeğildir.Ottowa Üniversitesi profesörlerinden Michel Chossudovsky, bu sürecin, ülkelerin kamusalyönetim kurumları ve mekanizmaları üzerinde doğurduğu sonuçları şöyle anlatıyor:“...bu ülkeler vergi ve para politikaları üzerindeki tüm denetimlerini kaybediyorlar. Merkezbankaları ve maliye bakanlıkları ‘yeniden yapılanmış’, çoğu devlet kurumları lağvedilmiş,ekonomik vesayet kurulmuştur. Böylece, sivil topluma hesap vermek zorunda olmayan bir tür‘paralel yönetim’ uluslararası örgütlerce oluşturulmuştur.” 5Ulusal devletin tahribinin veya zayıflamasının beraberinde getirdiği ve daha da önemli olanbir diğer sonuç, demokrasinin rafa kaldırılmasıdır. Yalnızca işçi-işveren ilişkileriçerçevesindeki demokrasi, yani endüstriyel demokrasi değil, bir bütün olarak demokrasininkendisi tehdit altındadır. Unutmamak gerekir ki demokrasi, yeni liberalizmin fikir babalarıolan Von Hayek ve Friedman açısından, hiç bir zaman temel nitelikte bir değer ifadeetmemiştir ve onlar, Pinochet’nin Şili’sine daima hayranlık duymuşlardır. 6Yeni Dünya Düzeninde küreselleşen iktidar odakları tarafından temsil edilen ayrıcalıklılarındar çıkarlarının yansıması olan öncelikler ile demokrasi ilkeleri arasındaki çelişkinin aşılmasıolanaksızdır. 7 Bu nedenledir ki ulusal devlet ortadan kaldırılırken onun yerine konulmakistenen, uluslararası düzeyde bir demokrasi değil uluslararası totalitarizmdir, bir başka deyişleyeni dünya imparatorluğudur. Bu yöndeki gözlemler ve teşhisler giderek yaygınlaşmaktadır.Amerikan asıllı iktisatçı Susan George, bir “Dünya Bankası İmparatorluğu”ndan söz ederolmuştur. 8 Fransız düşünür Alain Minc ise, yeni bir Orta Çağ’a dönüşten söz etmektedir. 9Mevcut koşullarda, ulus devletin ortadan kaldırılması, tek tek uluslar bünyesindegerçekleştirilmiş bulunan demokratik kazanımların korumasız kalmaları sonucunudoğurmaktadır. Çünkü, ulus devletin ortadan kalkması, şu veya bu ölçüde demokratik olanrejimlerin kabuklarının kırılmasını, dolayısıyla ezilmelerinin kolaylaşmasını sağlamaktadır.Böylece, totalitarizmin yeni bir türünün doğmakta olduğunu söylemenin isabeti giderekaçıklık kazanmaktadır.“Örgütlü herhangi bir muhalefete yer tanımayan, kişilerin haklarını devletin yüce menfaatinetabi kılan, ve bu devlet bünyesinde, yönetimi ele geçirilmiş bulunan toplumun tümetkinliklerinin siyasal iktidar tarafından hükümranlık hakları kullanılarak yönetilen tek partilirejimlere ‘totaliter rejim’ denilmekteydi.Küreselleşme dogmalarına ve tek yönlü düşünceye dayalı olan bu yeni totalitarizm, başka hiçbir iktisat politikasını kabul etmemekte, yurttaşların sosyal haklarını rekabetçi mantığa fedaetmekte ve toplumun tüm yönetimini finans piyasalarına terk etmektedir.” 105 Michel Chossudovsky, “Comment éviter la mondialisation de la pauvreté”, Le Monde diplomatique,Eylül 1991, s.4.6 Bkz: Perry Anderson, “Histoire et leçons du néo- libéralisme”, L’Autre Davos, age, s.21.7 Bkz: A.. Işıklı, Küreselleşme ve Demokratikleşme, 2. Baskı, Tüze y., Ankara, 1996.8 Susan George and Fabrizio Sabelli, Faith and Credit, The World Bank’s Secular Empire, Penguin Books,Londra,1994.9 Herbert Kitschelt, The Transformation of European Social Democracy, Cambridge University Press,Cambridge, 1994, s.33; Anthony Giddens, The Third Way, Cambridge, 1998, s. 138.10 Ignacio Ramonet, “Régimes globataires”, Le Monde diplomatique, Ocak 1997, s.1.


Her şeyin piyasaya terk edilmesi, piyasaya egemen olanların tüm toplumsal yaşama egemenolmaları sonucunu doğurmakta; sonuçta, mali, ekonomik ve medyatik gücü elinde bulunduranbir avuç azınlığın tüm dünyayı yönetmesi gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.Küreselleşmenin yeni bir tür imparatorluk demek olduğuna dair görüşler, yalnızca bu oluşumaeleştirel bir gözle bakanlar tarafından ileri sürülmüyor. Küreselleşmenin yandaşları arasındada kurulmakta olan küresel yapılanmanın düpedüz bir imparatorluk olduğuna dair görüşlereksik değil.Amerikadaki ünlü ve etkin kuruluşlardan biri olan, Carnegie Endowment vakfının kıdemliaraştırmacılarından Robert Kagan’ın da yeni bir imparatorluğun kurulmakta olduğundankuşkusu yok. Ancak, ona göre, tepesinde Amerika’nın yer aldığı bu yapılanma bir “alicenapimparatorluk”tur ve “aslına bakarsanız Amerika’nın alicenap hegemonyası dünya nüfusununbüyük çoğunluğunun çıkarınadır”. Bu şekilde biçimlenen yeni dünya düzeninde, demokrasitamamen gündem dışına itilmiştir ve sorun, hangi imparatorluğun daha iyi olacağıtartışmasına indirgenmiş bulunmaktadır. Kagan, hangi imparatorluğun daha iyi olduğunuşöyle açıklamaktadır:“ABD’nin hataları ne olursa olsun başka bir güç onun yerini aldığı takdirde dünya yenidurumu daha sevimsiz bulacaktır. Amerika zaman zaman küstah ya da bencil olabilir, gücünükullanmada aç gözlülüğe kaçabilir. Ancak, kusura bakılmasın ama kiminlekarşılaştırıldığında? Amerika’nın gücü Fransa’da olsaydı Fransızlar’ın daha az zorba , bencilve hata yapmaya az meyilli olduklarına inanan çıkar mı? (...) Eğer dünyada tek bir süper güçkalacaksa bu gücün ABD olması herkesin yararınadır.” <strong>11</strong>Amerika’nın ulusal güvenlik danışmanlarından ve yakın tarihinin önde gelen isimlerindenBrzezinski de, 1997 tarihli kitabında, bugünün dünyasını benzer çizgilerle tanımlamaktadır.Ona göre, “rakibinin çöküşü, Amerika Birleşik Devletleri’ni eşsiz bir konuma soktu. Birbiriardına hem ilk hem de tek küresel güç haline geldi. Amerika’nın küresel üstünlüğü bazıbakımlardan, daha sınırlı bölgesel etkinlik alanlarına rağmen eski imparatorluklarıandırmaktadır. Bu imparatorluklar güçlerini vasallar, tâbiler, protektoralar ve sömürgelerhiyerarşisine dayandırmışlardı; bunların dışında kalanlara da genellikle barbar gözüylebakılırdı.” 12Günümüzde hüküm sürmekte olan küreselleşme fikrinin anlamı, "uluslararası pazar güçlerinekayıtsız şartsız teslimiyet" olarak özetlenebilir. Bu nedenledir ki küreselleşme sonucundaulusal devletlerin iktidar alanları daralırken, onun yerine -iddia edilenin tersine- halkın değiluluslararası sermayenin egemenliği yoğunluk ve genişlik kazanmaktadır. Dolayısıyla,yalnızca ulusal devlet olgusunun son bulduğu bir dönem başlatılmış olmamakta; aynızamanda, demokrasi de sözde kalmaya mahkum edilmektedir. Bir başka deyişle, "egemenlikkayıtsız şartsız ulusundur" ilkesi yerine "egemenlik kayıtsız şartsız uluslararasısermayenindir" ilkesi egemen kılınmak istenmektedir.Günümüzde, küreselleşmenin bir düşünce veya özlem olmanın ötesinde elle tutulur birgerçeklik haline gelebilmesinin başlıca nedeni, teknolojinin gelişimi sonucunda dünyanınküçülmesidir. Ayrıca, görmek zorundayız ki küreselleşme, 70'li yıllardan bu yana süregelenbir bunalımın içinde yuvarlanmakta olan uluslararası sermayenin bu bunalımdan kurtulmakiçin başvurduğu yollardan biridir.<strong>11</strong> Robert Kagan, “Alicenap İmparatorluk”, Foreign Policy (Türkiye baskısı- İstanbul Üniversitesi yayını),Yaz 1998, s.24, 26.12 Zbigniev Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, Sabah kitapları, s.13.


Uluslararası sermaye, küreselleşme doğrultusundaki çabalarını, hedefine ulaştırabilmek için,öncelikle, emekçi kitleleri korumasız ve savunmasız bir konuma sürüklemeyiamaçlamaktadır. Bunun için saldırılarının başlıca iki hedefe yöneldiğini görmekteyiz: sosyaldevlet ve sendikacılık...Küreselleşmenin ideolojisiDeğişik küreselleşmeci akımları birbirinden ayıran bir diğer temel fark da hangi ideolojiktemelde biçimlendikleri sorusunun yanıtına göre açıklık kazanabilir.Marx’dan Hitler’e kadar, küresel bir amaç taşıdıklarına işaret ettiğimiz akımlarınher birinintemsilcileri, düşünce ve eylemlerini belli ve belirgin bir ideolojik temel üzerindebiçimlendirmişlerdir.Günümüz küreselleşmecileri ise “ideolojilerin sonu” sloganını kendilerine bayrakyapmışlardır. Oysa, çok bağnaz ve dogmatik bir ideolojik tavır içindedirler. Onların butavırları karşısında, “Şeytanın en büyük kurnazlığı, kendisinin olmadığına biziinandırmasıdır” sözünü anımsamamak mümkün değildir.Günümüzdeki küreselleşmeci akımın temelinde yatan ideoloji, neoliberalizmdir.Neoliberalizm, “yeni özgürlükçülük” anlamına geldiği halde, gerçekte ne yenidir; ne deözgürlükçüdür.Neoliberalizm yeni değildir. Bir asrı aşkın bir süre boyunca denenmiş ve acılı sonuçları, tekrartekrar görülmüş olan 19.yüzyıl liberalizminin, bir başka deyişle vahşi kapitalizmin yenidendiriltilmesinden başka bir şey değildir. Şu farkla ki 19.yüzyıl liberalizmi, sosyal devletolgusuyla henüz tanışmamış olan Batı dünyasında uygulama alanı bulmuştu; neoliberalizm isesosyal devletin nimetlerini tatmış olan ve yine Batı dünyası merkezli bir oluşum niteliğiyle veküresel ölçekte uygulama alanı kazanmak iddiasıyla varlık kazanmaktadır.Liberalizmin acılı sonuçları, 1929-30 bunalımıyla ve dünya savaşlarıyla doruğa ulaşmıştı.Sosyal devlet, bu duruma çözüm olmak üzere ve adeta bir cankurtaran simidi gibi işlevgörmek üzere Batı ve Kuzey Avrupa toplumlarında geçerlik kazanmıştı.Şimdi ise 70’li yıllardan bu yana hüküm süren yeni bir bunalım karşısında, sosyal devletintahribi, en önce akla gelmekte ve sanki geçerli bir çözümmüşçesine gündeme getirilmişbulunmaktadır.Oysa, bunalımın nedeni sosyal devlet değildir. Bunalımın asıl nedeni, refahın vedemokratikleşmenin ayrıcalıklı bir coğrafya ile sınırlı kalmış olması, daha somut bir ifadeylesosyal devletin evrenselliğinin sağlanamamış olmasıdır. Evrenselleşemeyen sosyal devletin,anavatanında da sonu gelmiş; İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, sosyal refah devletiuygulamalarının göz kamaştırıcı örneklerine sahne olmuş bulunan ülkelerde, 1980’lere doğrusosyal devlet ile demokrasi arasındaki konsensusun çatırdadığına tanık olunmuştur.Neoliberalizm, yıkımla ve felaketle sonuçlanmış bir tecrübenin tekrarından ibaret olmasınakarşın, sanki görülmemiş bir yenilikmişçesine sunulabilmekte; bu konuda estirilen “değişimrüzgârları”na direnenler, “dinozor” durumuna düşmek tehlikesiyle karşı karşıyakalmaktadırlar.Neoliberalizmin ülkemizdeki çığırtkanlarına soracak olursanız, Kemalizm de Kemalistideolojinin temel unsurlarını oluşturan devletçilik ve halkçılık ilkeleri de eskimiştir;


dolayısıyla terk edilmeleri kaçınılmazdır. Ne var ki onların bu eskimiş dedikleri değerlerinyerine koymak istedikleri şeyler, çok daha eskinin hortlatılmasından başka bir şey değildir.Örneğin, Kemalizm, neoliberalizmden kronolojik olarak daha eski olmadığı gibi, yeryüzününliberalizmin pençesinde en bunalımlı dönemlerini yaşadığı bir zaman diliminde Türkiye’ninyakın tarihinin ekonomik ve sosyal alandaki en başarılı atılımlarına damgasını vurmuştur.Küreselleşme özgürlükçü müdür?Buna rağmen, Genellikle iddia edilen ve oldukça yaygın kabul gören anlayış, liberal düzenin,demokrasinin ve özgürlükçülüğün bir önkoşulu olduğu doğrultusundadır. Kısacası, liberalizmeşittir demokrasi gibi bir denklem, gerçekle hiç bir ilgisi olmamasına karşınsürdürülebilmiştir.Oysa, sunuşumuzun başlangıçlarında, küreselleşmenin yeni bir imparatorluk çağınınbaşlaması anlamına geldiğini bizatihi küreselleşme yanlılarının itiraflarına dayanarak ortayakoymuş bulunuyoruz. Bunlara ek olarak, belirtmek gerekir ki küreselleşmenin ideolojisi olanneoliberalizm, sözcük olarak ifade ettiği anlamın aksine, yeni olmadığı gibi özgürlükçü dedeğildir.Öncelikle bilinmelidir ki liberallerin ve neoliberallerin, ekonomik sosyal yaşamdan devletçekildiği ve kamusal hizmetler sınırlandığı ölçüde serbest rekabet düzeninin oluşacağı veişlerlik kazanacağı yolundaki varsayımları, geçerli bir kuramsal temelden yoksun olduğu gibi,asırlardır yaşanmış bulunan tarihsel gerçekler çerçevesinde de doğrulanmış değildir. Serbestrekabet, ancak bazı ders kitaplarında yer almış; gerçek yaşamda gerçeklik kazanmamıştır.Gerçek yaşamda, devlet müdahalesinden ve, kamu kesiminin yönlendiriciliğindensoyutlanmış bir rekabet düzeninin doğal ve kaçınılmaz sonucunun hızlı bir tekelleşme olduğu,kimsenin görmezlikten gelemeyeceği bir tarihsel gerçeklik olarak belirmiştir. Ekonomikyaşamda sermayenin belli ellerde yoğunlaşması sonucunu veren tekelleşmenin, demokrasiyetemel oluşturmanın çok uzağında, demokrasiyi çarpıtıcı ve çoğu kez kâğıt üzerinde kalmasınayol açan sonuçları, değişik dönemlerde, değişik toplumlarda yaşanan deneyimlerin ortakyanını oluşturmuştur.Kaldı ki liberalizmin içerdiği özgürlük kavramının, demokrasinin özünü oluşturan özgürlüközlemiyle örtüşmediğinin; tam tersine, çoğu hallerde çeliştiğinin bilinmesi gerekir.Unutmamak gerekir ki sendika özgürlüğünü yasaklamak üzere 19. Yüzyılda yürürlüğesokulmuş olan tüm yasalar gibi Fransa’da 1791’de yürürlüğe sokulan Chapelier yasasının veİngiltere’de 1799’da yürürlüğe sokulmuş olan Corresponding Societies Act ile 1800’deyürürlüğe sokulmuş olan Combination Act’ın gerekçesi, liberal görüş üzerinde temellenmişbulunuyordu. Bu yasaların gerekçelerinde, sendika hakkının özgürlükleri sınırladığı, bireyselözgürlük önceliğiyle çelişmeyen tek sözleşme biçiminin bireysel hizmet akdi olduğusavunulmaktaydı.1970 Sonrasında patlak veren ekonomik krizin sonuçları, neo-liberalizmin doğuşunungerekçesi olarak kullanıldılar. Gerçekte, neo-liberalizm ile liberalizm arasında özde bir farkyoktur; fark, ortaya çıktıkları tarihsel dönemlerde var olan koşulların aynı olmamasındankaynaklanmaktadır.Liberalizm, başka pek çok şeyin yanı sıra kamu kesiminin büyümesine karşıydı ve devletin,asgari ölçülerde jandarma ve tahsildar fonksiyonlarıyla sınırlı kalmasında ısrarlıydı;dolayısıyla muhafazakârdı.


Oysa, neo-liberalizm, devletin özellikle Batılı sanayileşmiş toplumlarda sosyal devletniteliğini kazanmış olduğu ve dolayısıyla, ekonomik ve sosyal yaşamda ağırlıklı bir yerkazanmış bulunduğu bir dönemde ortaya çıktı. Doğası gereği bu yöndeki birikimlere vekazanımlara karşı çıkması, taşıdığı misyonun öncelikli bir gereği olarak belirdi. Dolayısıyla,bu anlamda muhafazakâr değil; karşı-devrimci bir nitelik sergiledi.Neo-liberalizmin baş temsilcisi, 1976 yılı Nobel iktisat ödülü sahibi Amerikalı iktisatçıMilton Friedman, ekonomik ve sosyal yaşamda devletin rolünün sınırlanması ve kamukesiminin ağırlığının azaltılması görüşüne haklılık kazandıracak yönde ikinci bir“görünmeyen el”in varlığından söz etmektedir. Friedman’a göre, “Politikada, Adam Smith’ingörünmeyen eli ile karşıt doğrultuda işleyen bir görünmeyen el... vardır. Yalnızca genel çıkarısağlamak için çaba sarfeden bireyler, sağlamak istemedikleri bir özel çıkarı sağlamakdoğrultusunda yönlendirilirler.” 13 Dolayısıyla, neo-liberallere göre, kamu kesiminidaraltmaktan ve özel çıkar önceliğini sınırsız kılmaktan başka çıkar yol yoktur. Özel çıkaraöncelik tanımakta bir sakınca yoktur, çünkü, Adam Smith’in görünmeyen eli, nasıl olursaolsun, özel çıkarı kamusal yarara kanalize etmektedir; buna karşılık, kamusal çıkarönceliğinde ısrar etmek boşunadır; çünkü, nasıl olursa olsun, Friedman’ın görünmeyen eli,kamusal çıkarı özel çıkara kanalize etmektedir.Neo-liberallerin görüşleri “daha az devlet, daha çok özel teşebbüs” 14 sloganıyla özetlenir.Neo- liberalizmin bizdeki temsilcilerinin, bunun yerine “daha az devlet, daha çok halk”sloganını tercih ettikleri görülmektedir. Bu sloganlarla ortaya konulmak istenen, özelteşebbüse dayalı ekonominin demokrasiyle özdeş olduğu veya onun kaçınılmaz önkoşuluolduğu yolundaki geleneksel liberal görüştür.Esasen, özel teşebbüsü “hür teşebbüs” olarak nitelendirirken anlatılmak istenen de budur.Nitekim, neo-liberal akımın önde gelen isimlerinden Hayek’in “Esarete Giden Yol” 15 adınıtaşıyan kitabında ileri sürülen tez de budur. İddiaya göre, kamu kesiminin genişlemesi,kaçınılmaz olarak kollektivist diktaya yol açacaktır.Gerçekte, bu tür düşünceler, 19. Yüzyıl liberalleri tarafından henüz dev uluslararası tekellerindoğmamış olduğu bir tarihsel dönemde ortaya atıldıklarında doğruluklarının tartışılması çokdaha zordu. Buna karşılık, günümüzde uluslararası tekellerin dünyasında, devletinalternatifinin, halk olduğunu veya halkın denetimindeki ekonomik girişimler olduğunusöylemek, çok daha az inandırıcı görünmektedir.Kaldı ki devletin mutlaka ve kaçınılmaz olarak demokrasiyle çelişen bir unsur olduğunusöylemek de mümkün değildir. Bu noktada, Friedmanizmi, liberal anarşist olaraksınıflandıranların pek de dayanaksız olmadıklarını düşünmek gerekir.Gerçekte, devlet, demokrasi için bir güvence de olabilir. Bunun için gerekli olan, kamukesimin sınırlandırılması veya devletin ortadan kaldırılması değil; demokratikleştirilmesidir.Özelleştirmenin demokratikleşme getireceği yolundaki kampanyaların bir diğer yönü de,ekonomide özel mülkiyetin ve serbest rekabetin egemen kılınması halinde, ekonomikkararların tüketicilerin "özgür" tercihlerine dayalı olarak verileceği, dolayısıyla siyasaldemokrasiye temel olacak bir ekonomik demokrasinin kurulacağı varsayımına dayanmaktadır.13 Milton and Rose Friedman, Free to Choose, Pelican Books . 1980, p. 340.14 Bkz: Bir Başka İktisat (Derleyen: A. Işıklı), İkinci Baskı, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1987, s. 24.15 F.A. Hayek, The Road to Serfdom, Routledge and Kegan, Londra, 1976.


Friedman’ın kitabına “seçme özgürlüğü” adını koymasının ardında yatan neden de bu olsagerek.Oysa,bu anlamda bir serbest rekabet piyasası gerçek hayatta değil, yalnızca bazı derskitaplarında mevcuttur ve piyasada kararlar, insanların "özgür" bir biçimde tezahür edenistençlerinin çok uzağında, parasal güce sahip olanların yönlendirmesine göre belirlenir.Örneğin, bir toplumda çoğunluğun süt gereksinimi olmasına karşın, süt gereksinimi olanlarsatınalma gücünden yoksunlarsa, yeterli süt üretimi olmaz. Buna karşılık, gerekli satınalmagücüne sahip olan bira tüketicileri azınlıkta da olsalar, bunlardan kaynaklanan talebikarşılamak üzere bira fabrikası kurulabilir. Bu şekilde alınan yatırım kararlarının, çoğunluğundemokratik tercihlerinin ürünü olduğunu, dolayısıyla bu yolla ekonomik demokrasininsağlandığını söylemek, elbette ki yanlıştır.Neo-liberallerin demokrasi ve özgürlük yanlısı olarak görünme konusundaki bu titizliklerinekarşın, önerdikleri ekonomik modellerin, tüm dünyada, demokrasinin belli ölçüdesınırlanması ve çoğu zaman, Latin Amerika’da görüldüğü üzere askeri diktatörlüklerinkurulması pahasına uygulanabilirlik kazandığı, gizlenmesi mümkün olmayan bir gerçekliktir.Esasen, zaman zaman, neo-liberalizmin temsilcilerinin bizatihi kendilerinin, demokrasi dışıçözümlerin savunuculuğunu yapmaktan geri kalmadıkları da görülmektedir. Başta MiltonFriedman olmak üzere, neo-liberalizmin önde gelen savunucuları, siyasal özgürlüklerinekonomik büyüme için bir ayak bağı olduğu, buna karşılık, "diktatörlüklerin ekonomidebüyük patlamaları hayata geçirebildiği" görüşünde olduklarını gizlemiyorlar. 16Küreselleme ve sosyal devlet arasındaki çelişkiBatılı sanayileşmiş ülkeler, içine düştükleri bunalımı aşmak ve emekçi kitlelerden yükselentalepleri savuşturmak amacıyla 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde sosyal devlet kurumlarınıhayata geçirmişler ve bundan bekledikleri yararları önemli ölçüde sağlamışlardır. Kuşkusuz,Batılı egemenlerin sosyal devletin hayata geçmesi yolunda tavizler vermelerinde komünizminemekçi kitlelere yönelik vaatlerinin cazibesinden duyulan kaygı da önemli bir rol oynamıştır.Sosyal devletin doğuşu, liberal görüşe duyulan güvenin temellerinin sarsılması sonucundamümkün olabilmiştir. Liberal görüşe karşı, iktisadi doktrinler yelpazesinin çok değişikdilimlerinden 19. yüzyıl boyunca da çok önemli eleştiriler yöneltilmiş; ancak, bunlarınetkileri vakitsiz öten horoz örneğine benzer sonuçlara varmıştı. Liberal düşünceye karşıeleştirilerin ciddiye alınmaları ve etkili olabilmeleri için pek çok bunalımın ardından 2. DünyaSavaşı felaketinin de yaşanması gerekmiştir. Sonuçta, vakitli öten horoz rolü İngiliz iktisatçısıKeynes’e düşmüştür. Keynesçi kuram, sosyal devlete yeşil ışık yakacak biçimde yorumlanmışve bu yönde belirleyici etkiler doğurmuştur.Bu arada, Keynes öncesi Keynesçileri de unutmamak gerekir. Amerikan devlet adamıRoosevelt bunlardan biridir ve uyguladığı New Deal politikası ile Keynesçi kurama uygun,devletin müdahaleci ve düzenleyici rolüne ağırlık veren bir iktisat politikası sergilemiştir.Atatürk’ün ekonomik ve sosyal politikasını, sanayileşme öncesi bir toplumda uygulama alanıkazanmış olması dolayısıyla, sanayileşmiş ülkelerde ortaya çıkmış olan sosyalist akımlarlatıpatıp benzerlik içinde görmek olanağı yoktur. Ancak, şurası tartışılmaz bir gerçektir kiAtatürk, 19. Yüzyıl liberalizminin Avrupa’yı ne denli felaketlere sürüklediğini çok iyi16 Bu konuda Business Week'te yayınlanan yazılardan alıntılar için bkz: "Demokrasi ile ekonomi arasındakara kedi mi var?", Milliyet,3.6.1993


görmüş; bu nedenle, izlenmesine öncülük ettiği yolun liberalizmden farklı olduğunun altınıısrarla çizmiştir. Bu nedenledir ki konuşmalarında, “bizi yutmak isteyen kapitalizme ve bizimahvetmek isteyen emperyalizme” karşıt bir doğrultuya işaret ederek “emeğiyle geçinenzavallı bir halk” olmanın gerektirdiği bir yapılanmayı hedeflediğini ortaya koymuştur.Hepsinden önemlisi, altı ok halinde belirlediği hedefler arasına halkçılık, devletçilik vedevrimcilik ilkelerini koymak suretiyle, ekonomik ve sosyal felsefesinin özünü hiç birtereddüde yer bırakmayacak bir biçimde özetlemiştir. Böylelikle belirlediği yol, liberalizm iletaban tabana zıttır ve devlet müdahaleciliğinin ve düzenleyiciliğinin önemini Keynes’ten çokönce kavrayıp, hayata geçirmek suretiyle ileri görüşlülüğünü bu alanda da kanıtlamıştır.Evrensel düzeyde Keynesçiliği tahtından indirmiş; “devleti küçültmek” doğrultusundaçığlıklar atarak kamu girişimciliğine ve sosyal devlete karşı bir savaş başlatmış bulunanküreselleşmeciler, bu konuda da öncelikle Kemalizm ile Cumhuriyet ile hesaplaşmakihtiyacını duyuyorlar. Küreselleşmenin kaçınılmaz uzantısını oluşturan özelleştirmeçabalarından tutunuz, parasız eğitime karşı sürdürülen kampanyalara kadar, küreselleşmeninayrılmaz sonuçlarını oluşturan her ters adım, ister istemez Kemalizm’in kazanımlarını tahribeyönelmiş oluyor; dolayısıyla, temelinde Kemalizm ruhunun yattığı engellere çarpmasıkaçınılmaz oluyor.Böylece, küreselleşmenin demokrasinin yanı sıra sosyal devleti de hedefleyen saldırıları,Kemalizm ile ve onun ayrılmaz bütünleyicisi olan Türkiye Cumhuriyeti ile zorunlu birhesaplaşmayı gündeme getiren ayrı bir unsur oluşturuyor.Bu nedenledir ki ülkemizde 1994’te 5 Nisan kararlarını alarak neoliberal saldırıya yeni birdönemeç kazandırmış olanlar adına, “son sosyalist devleti yıktık” açıklamasının yapılmışolması, çok da anlamsız değildir.Sömürünün Uluslararasılaşması70’li yıllarda baş gösteren ekonomik bunalımın üstesinden gelme iddiasıyla dayatılan yeniliberal yeniden yapılanma modelleri, bunalıma çözüm getirememiş; üstelik bunalımıntemelinde yatan uluslararası gelir adaletsizliğini büsbütün artırmıştır.Bugün yeryüzünde daha önceki sömürge dönemlerinin hepsini geride bırakacak ölçüdeGüney'den Kuzey'e doğru bir kaynak akımı başlatılmıştır. 17 “Böylece 1982-1990 yıllarıarasında sekiz yılda, yoksullardan zenginlere doğru, yalnızca borç servisleri yoluyla, 2. DünyaSavaşı sonrası dönemde Amerika'nın Avrupa'ya yaptığı Marshall yardımlarının sekiz katıtutarında bir gelir transfer edilmiştir. Yoksul borçlu ülkelerdeki ortalama bir yurttaş, alacaklıbir OECD ülkesindeki ortalama yurttaştan 55 defa daha yoksul olduğundan [bu süreç] taştankan çıkarmaya benzemekte"dir. 181960’ta, dünya nüfusunun en zengin ülkelerde yaşayan yüzde 20’sinin zenginliği en yoksulülkelerde yaşayan yüzde 20’sinin 30 katı iken, 1995’te 82 katı olmuştur. 19 Birleşmiş Milletlerverilerine göre, dünya nüfusunun en zengin yüzde 20’si dünya gelirinin yüzde 82’sini alırken,en yoksul yüzde 20’si yalnızca yüzde 1,4’ünü almaktadır. 1996’da, 358 adet dolarmilyarderinin servetlerinin toplamı, yeryüzü nüfusunun en yoksul yüzde 45’inin yıllık17 Susan George, The Debt Boomerang,Pluto Press, Londra,1990, s.XVII.18Aynı eser, s.XV-XVI.19 I. Ramonet, Le Monde diplomatique, Kasım, 1998.


gelirlerinin toplamına eşittir. 20 Bir başka hesaplamaya göre, dünyanın en zengin 200 kişisininserveti, iki milyar insanın gelirlerinin toplamından daha fazladır. 21Sorunun önemi, uluslararasılaşmış ve her türlü kamusal denetimin dışına çıkmış olansermayenin, vergi sorumluluğundan kurtulmanın yolunu da bulmuş olmasıyla büsbütünartmıştır. Oysa, Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya zenginliğinin yarısını elindebulunduran 400 milyarderin yüzde 4 oranında vergilendirilmesi mümkün olsa, yeryüzündekiyoksulluk ve sağlık sorunu kökünden çözülmüş olabilecektir. 22Bütün bunların anlamı, sömürgeciliğin değişik kılıklara bürünmüş olarak ve fakat eskisiniaratmayacak boyutlarda kabarmış olmasıdır.Bir başka açıdan bakıldığında, kapitalizmin temel çelişkisinin veya sömürü ilişkisininekseninde derin bir kayma meydana geldiğini söyleyebiliriz. Uluslararası düzeydeki geliradaletsizliği, her bir ulusun kendi bünyesinde mevcut olan gelir adaletsizliğini kat katgerilerde bırakan boyutlara ulaşmıştır.Yeryüzünün yoksulları ile zenginleri arasındaki uçurum, işyeri, işletme, işkolu ve hatta ulusaldüzeydeki işçi ve işveren arasındaki dengesizliği gölgede bırakacak bir önem ve belirleyicilikkazanmıştır.Bu noktada ayrıca belirtmek gerekir ki tek kutuplulaşmış olan dünyada Doğu-Batı çelişkisi deortadan kalkmış bulunuyor. Böyle olunca, geride kalan ve asıl önem taşıyan çelişki, bilinenve tarihsel olarak tümüne öngelmiş bulunan çelişkidir. Bu çelişki, emperyalizm ile mazlummilletler arasındaki çelişkiyi de içeren bir çelişkidir. Bu çelişki, küreselleşmiş olan sermayeile yeryüzünün emekçi çoğunluğu arasındaki çelişkidir.Kumarhane KapitalizmiYeni Dünya Düzeninde sermayenin uğradığı değişiklik, yalnızca tekelleşmekten ve devboyutlara erişmekten ibaret kalmamıştır. Sermaye, bu nicel değişiminin yanı sıra çok derin birnitel değişikliğe de uğramıştır.Hiç bir kamusal ve demokratik denetimin ulaşamayacağı büyüklüğe ulaşan sermaye,zincirlerini koparmış bir canavara dönüşmüş, kârdan başka bir öncelik tanımama ayrıcalığınıelde etmenin sarhoşluğuyla, yeryüzünde, o borsadan bu borsaya atlayarak, kol gezmektedir.Böylece üretmeyen, iş alanları yaratmayan, ama sınırsız kâr elde etme olanağına kavuşmuşbulunan bir sermaye türü ortaya çıkmıştır. Faiz, repo, borsa oyunları, döviz ticareti gibideğişik kılıklarda ortaya çıkan faaliyetlerin ürünü olan bu sermaye türünün ortak özelliğispekülatif olmasıdır.Keynes’in yıllar öncesinden işaret etmiş olduğu ve “casino capitalism” (kumarhanekapitalizmi) olarak isimlendirdiği bu durum, günümüzün reddedilmez ve belirleyici birgerçekliği haline gelmiş bulunuyor.Kumarhane kapitalizminin temel özelliği, spekülâtif kazançların giderek ağırlıklı bir yerkazanmasıdır ve bugün de görünen bundan başkası değildir. Yeryüzünde her gün 2000 milyardolar para el değiştirmekte, bu miktarın ancak yüzde 5’i reel mal ve hizmet alışverişi için20 Rapport du PNUD(UNDP-Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Raporu), 1996, s.2.21 Jay Mazur, “Labor’s New Internationalism”, Foreign Affairs, cilt:79, no:1,s.80.22 L’Autre Davos, l’Harmattan, Paris, 1999, s.97.


yapılmaktadır; geri kalan tümü spekülatif harcamalara gitmektedir. 23 Dünya’daki tümekonomik faaliyetin dörtte birinden fazlası 200 tane işletmenin elinde bulunmaktadır. Ancak,bu 200 işletme, dünya faal nüfusunun yalnızca yüzde 0,75’ine iş olanağı sunmaktadır. 24Ülkemiz, bu evrensel ölçekli dönüşümün dışında değildir. İstanbul Sanayi Odasının her yılyenilediği anket araştırmasının sonuçlarına göre, İstanbul’daki en büyük 500 firmanın toplamgelirleri içinde “sınai faaliyet dışı kazançların” (yani, spekülatif kazançların) payı, yüzde 90’ayaklaşmıştır.Spekülâtif kazançların diğer kazanç türlerini ezip geçen bir büyüme göstermesi, sınai sermayekesiminden de bazı feryatların yükselmesine yol açacak boyutlara varmıştır. Nitekim, bukesimin önde gelen temsilcilerinden Halit Narin’in, 28 Kasım 1998 tarihinde gazetelerde yeralan açıklamasında, 6 en büyük bankanın 6 aylık kârlarının toplamının, 100 en büyük şirketinyıllık kazançlarının toplamından daha büyük olduğunu ifade ettiğini görmüş bulunuyoruz.Kaynağı üretim olmayan bu tür kazançlar nereden karşılanmaktadır? Bu sorunun yanıtınıgörmek için 2000 yılı bütçesine kabaca bir göz atmak yeterlidir.2000 yılı bütçe rakamlarına göre, yıllık gider toplamının yüzde 45’i faiz ödemelerineayrılmıştır. Vergi gelirlerinin neredeyse tamamına yakını faiz ödemelerine gitmektedir. Bütünbu gerçeklere karşın, gene de “kara delik” olarak nitelendirenler, bütçeden yalnızca yüzde6’lık bir pay alan sosyal güvenlik kurumları olmaktadır.Spekülatif kazançların böylesine büyük bir pay oluşturması, geleneksel bölüşüm tablosundanciddi biçimde ayrılan bir durum ortaya çıkarmıştır. Günümüzdeki sömürü ilişkisi üzerindekietkileri bakımından, 19.yüzyıldan miras kalan toplu pazarlık, grev gibi mekanizmalarbüsbütün yetersizleşmektedir. Artık, yaratılan değerden en büyük ve kayda değer payı alanlargenellikle toplu pazarlık masasında yer almamaktadırlar. Onlar, çoğu zaman ülke içinde dedeğillerdir. Çünkü, yaratılan değerden en büyük payı alanlar, işçi istihdam eden işverenkonumundaki sermayedarlar değildir. Kumarhane kapitalizmi koşullarında aslan payınıalanlar, spekülatif kazanç sahipleri olmaktadır ve onları, geleneksel mücadele yöntemleriyle,gelirin yeniden dağılımı sürecine dahil etmek olanağı yoktur.Kumarhane kapitalizminin doğuşunun en önce ve en belirgin bir biçimde kendisini gösterenbir diğer sonucu da işsizliktir. Üretmeden, istihdam yaratmadan kazanmanın yollarını bulansermaye, kanını emdiği canlıların ortasında kanatlarını boşluğa geren bir yaratık gibibüyürken, etrafındaki işsizleşen ve yoksullaşan kitlelerin sayısını hızla büyütmektedir.Bu durum, yalnızca acımasız krizlere sahne olan Latin Amerika veya Uzak Doğu ülkelerinideğil, metropol ülkelerini de kapsayan bir yaygınlık kazanmıştır. İşsizlerin sayısı, OECDülkelerinde 40 milyonu aşmıştır. OECD ülkelerinde, 1970-1996 yılları arasında, nüfus artışıhemen hemen sıfır düzeyindeyken işsizlerin sayısı üç kat artmıştır.ABD’de işletmeler, rekabet koşullarını düzeltmek gerekçesiyle, çalıştırdıkları işçi sayısındabüyük ölçekli kısıntılara gitmektedirler. Hiç işçi çıkarmamakla ün yapmış olan IBM, birçırpıda 40 000 işçinin işine son vermiştir. Fransa’da 1996’da her ay işine son verilenlerinsayısı 35 000’i aşmıştır. 25 Bazı ayrıcalıklı çalışanlar için ömür boyu istihdam garantisisağlayan Japon işletmecilik modeli, tarihe malolmuştur.23 L’Autre Davos,age, s.96.24 I. Ramonet, Géopolitique..., age, s.61.25 I. Ramonet, Géopolitique..., age, s.63.


19. Yüzyıl kapitalizmi, geniş yığınları proleterleştirmiş; emeğinden başka satacak şeyleriolmayanların oluşturduğu bir işçi sınıfının doğuşuna ortam hazırlamıştı. Öyle görünüyor kiyeni bir binyılın eşiğinde boy vermekte olan kumarhane kapitalizmi, insanlara, emeklerinidahi satmak olanağı tanımayan bir dünya sunmaktadır.Yeni Dünya Düzeninde SendikacılıkHalkımızın bir sözü vardır: “Et kokarsa tuz var; tuz kokarsa ne var?” denilir.19. Yüzyılın büyük düşünürleri, sendikaları, yalnızca kapitalizmin ortaya çıkardığı sorunlarınçözümü için değil; kapitalizmin son bulması için de gerekli ve kaçınılmaz ilk adımlar olarakgörmekteydiler. 26 Yeni Dünya Düzeni koşullarında, sendikaları bu görevlerini yapamayacakkonuma indirgemek yönünde bazı nedenler ortaya çıkmış görünüyor.Yeni Liberal iktidarlar, uyguladıkları yapısal uyum politikalarıyla işsizliği görülmemişölçülerde artırırlarken, sendikaları baskı altında tutmak ve zayıflatmak konusunda da etkin birsilaha kavuşmuşlardır. Yeni liberal politikaların uygulandığı her yerde sendikalı işçi kitlesi,sendikasız düşük ücretle çalışmak veya sendikalı kalmakta direnerek işsiz kalmak arasında birtercihe zorlanmıştır. Bu çaresizlik ortamı sayesindedir ki Reagen, hava trafik kontrolleriningrevini, Demir Leydi de Arthur Scargill’in önderliğindeki madencilerin genel grevinibaşarısızlığa uğratarak sosyal devlet karşıtı politikalarının yolunu açmışlardır.Sendikalı işçi kitlesi üzerindeki ekonomik baskılar, ülkelerin koşullarına göre değişen başkabazı yöntemlerle eşlenmiştir. Latin Amerika’da örnekleri görülen diktatörlük rejimlerineözgü uygulamalar ve cinayetler, bu yöntemlere dahildir. Bizde bu durumun örnekleri 12 Eylüluygulamalarında doruğa ulaşmıştır. Ayrıca, 12 Eylül öncesinde DİSK Genel Başkanı KemalTürkler’in, daha yakın tarihlerde Türk-İş Genel Sekreteri Şemsi Denizer’in öldürülmeleri ve 1Mayıs 1977 katliamı gibi olaylar, sendikalar üzerindeki baskıcı uygulamaları bütünlemiştir.Sovyet sisteminin çökmesinin ve dünyanın tek kutuplulaşması olarak ifade edilen koşullarında egemen sınıfların sendikalar karşısında izledikleri politika üzerinde yansımaları olmuştur.Kabul etmek gerekir ki geçmişte Bolşevik devrimini Dünyaya ve özellikle de Batıya ihraçetme yönündeki çabalar, Batılı ülkelerin kapitalistlerini ve onların güdümündeki iktidarlarıderinden etkilemiştir. Batılı egemenler, kapılarını çalan devrim tehlikesinden kurtulabilmekiçin işçilerinden yükselen talepler karşısında daha tavizkâr olmak yolunu seçmişler; böylece,sosyal devletin doğuşu karşısında daha az engel oluşturan bir tutum izlemek zorundakalmışlardır.Sendikacılık da bu çerçeve içinde yerleşiklik kazanabilmiştir. Üstelik, en belirgin örnekleriAmerikan sendikacılığının yakın tarihinde bolca görüldüğü üzere, sendikalar çoğu zamanuluslararası düzeyde Batılı egemenlerin anti-komünist mücadelelerinin bir aracı olarak işlevgörmüşlerdir. Dolayısıyla, Sovyetlerin çökmesinin Batılı egemenlerin sendikalara ihtiyacınınve hoşgörüsünün sınırlarını daraltan sonuçlar doğurmuş olması doğaldır. Bu durumu,Türkiye’nin NATO’nun ileri karakolu olarak taşıdığı önemin ortadan kalkmasınabenzetebiliriz.26 “[Sendikalarda] gerçekte söz konusu olan; görünüşte söz konusu olandan -yani, ücretin belirlenmesindenibaretolsaydı ve sermaye ile emek arasındaki mevcut ilişkiler ebedi olsaydı, bu birleşmeler gerçeklerinzorunluluğu karşısında başarısızlığa uğrardı. Fakat onlar işçi sınıfının birleşmesine ve sınıf çatışmalarıyla birlikteeski toplumun tümüyle yıkılmasının hazırlanmasına hizmet ederler.” Karl Marks, Travail salarié et capital(1891), Pekin, 1982, s.82.


Bütün bu nedenlerin sonucu olarak, İsveç, Danimarka gibi bir kaç ülke hariç tutulacak olursa,sendikalaşma oranındaki düşüşün genel bir eğilim olduğunu söyleyebiliriz. Sendikalaşmaoranının (sendikalı işçi sayısının toplam işçi sayısına oranı olarak) 1980-1994 yıllarındaAvustralya’da yüzde 48’den yüzde 35’e, Fransa’da yüzde 18’den yüzde 9’a, Hollanda’dayüzde 35’den yüzde 26’ya, İngiltere’de yüzde 50’den yüzde 34’e, ABD’de yüzde 22’denyüzde 16’ya düştüğü görülmektedir. 27Ülkemizde de, Çalışma Bakanlığı verilerine göre, sendikalı işçi sayısının sigortalı işçi sayısınaoranı 1980’den günümüze gelinceye kadar, genelde yüzde 50 civarındayken yüzde 16’yakadar düşmüştür. Bu oran, kamu kesiminde yüzde 80’den fazlayken yüzde 60’ın altına, özelkesimde ise yüzde 30’a yakınken yüzde 6 civarına düşmüştür. 28Sendikacılık, uluslararası düzeyde, Yeni Dünya Düzenine başlıca üç ayrı eğilim halindekümelenmiş olarak girmişti. 29Bunlardan birincisi DSF(Dünya Sendikalar Federasyonu- WFTU) tarafından temsiledilmekteydi. Esas olarak Sovyet sendikalarıyla Sovyetlere bağlı ülkelerin sendikalarının veBatı’nın komünistlerin denetimi altında bulunan bazı büyük sendika merkezlerinin katılımıylaoluşan DSF, Sovyetlerin çöküşüyle ve Doğu Blokunda ilk örneği Polonya’da ortaya çıkan,Dayanışma Hareketi türünden oluşumların etkisiyle neredeyse silinme noktasına varacakölçüde zayıfladı.Öte yandan, DSF bünyesinde yer alan ve önemli ölçüde komünistlerin denetimi altındabulunan İtalya’nın büyük sendika merkezlerinden CGIL, DSF’yi 1973’te toplanan 9.Kongresinde terk etmişti. Fransa’nın en büyük sendika merkezi olan komünist ağırlıklı CGTde DSF’den ayrılmış ve 16 Mart 1999’da ASK (Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu-ETUC) üyesi olmuştur. CGT, UHİSK(Uluslar arası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu-ICFTU) üyeliği için de başvurmuş; ancak, bu başvurusu henüz karara bağlanmamıştır.Bu gelişmelerin sonucunda zayıflayan DSF’nin 25-28 Mart’ta Yeni Delhi’de yapılanKongresi, bazı Hintli, Arap, Latin Amerikalı, Rus sendikalardan oluşan bir yapıya sahipolduğunu göstermektedir.Diğer merkezi oluşturan ve başlangıçta Hıristiyan sendikaları bünyesinde toplayan DEK(Dünya Emek Konfederasyonu-WCL,CMT) 30 bünyesindeki laikleşme eğilimi, 1960’lıyıllarda başlamıştı. Hıristiyan sendikacılığın varlık nedeni kazanmasında, komünizminyayılması karşısında Hıristiyanlıktan yararlanma eğilimlerinin ağır bastığı bilinmektedir.Dolayısıyla, Yeni Dünya Düzeni koşullarında, “yeşil kuşak” teorisi gibi, Hıristiyansendikacılık akımının da önemli bir varlık nedenini yitirdiği düşünülebilir.Bu iki merkezin zayıflamakta olmasına karşın, UHİSK (Uluslararası Hür İşçi SendikalarıKonfederasyonu-ICFTU) göreli olarak gelişen veya en azından varlığını koruyan bir merkezniteliğindedir.27 OCDE(OECD), Perspectives de l’Emploi, Juillet 1997, Paris, 1997. S.78.28 ’97-’99 petrol-iş, s.713.29 Bkz. A. Işıklı, “Uluslararası Sendikal Örgütler”, Cahit Talas’a Armağan, MB Vakfı Yayınları:9,Ankara, 1990, s:293-310.30 Bu örgütün adı, daha önceki çalışmalarımda DİK(Dünya İş Konfederasyonu) olarak tercüme edilmişti.


Ülkemizden Türk-İş, 1960’dan bu yana UHİSK üyesidir. Türk-İş 1988’de ASK’a da üyeolmuştur. DİSK ise 1985’te UHİSK ile birlikte ASK üyeliğine de kabul edilmiştir. 1997’deKESK ve Hak-İş, hem UHİSK’na ve ASK’a üye olmuşlardır. Hak-İş’in üyeliği, tüzüğünelaiklik ilkesini koyma taahhüdünde bulunması sonucunda mümkün olabilmiştir.UHİSK’nun, 3-7 Nisan 2000 tarihinde toplanan kongresinde “küreselleşme ve dayanışma”teması ağırlıklı bir yer tutmuştur ve, “sosyal adaletin küreselleşmesi” söyleminin vurgulandığıbir platform olarak işlev görmüştür.Genel olarak sendikacılık hareketinde görülen bu değişmelere ek olarak, Yeni Dünya Düzenikoşullarında yeni bazı arayışların varlığından da söz edilebilir. Bu çerçevede “korporatistişlevsellikten bağımsız toplumsal güce” doğru “yeni enternasyonalizm” eğilimlerininvarlığına işaret edilebilir. 31 Ancak, bütün bu gelişmelerin, Yeni Dünya Düzeninin emek vedemokrasi karşıtı yönde dönen çarklarını etkileyecek güce eriştiklerini söylemenin uzağındabulunduğumuz da bir gerçektir.Dünyanın kaderinin belirlenmesinde Batı sendikacılık hareketinin önemi yadsınamaz. Ne varki Batı sendikacılık hareketi, tarih boyunca bir sapmadan bir başka sapmanın çıkmazınayuvarlanarak zaman geçirdikten sonra, şimdi de Blaireci “yeni sol”un veya Avrupa merkezlibir başka eğilimin yörüngesine girmekten başka bir şey yapabilecek güce sahipgörünmemektedir.Bu nedenledir ki çoğu zaman, Batılı sendikaların yoksul ülkelerin emekçilerinin sorunlarınaolan ilgileri, kendi Batı merkezli çıkarlarının gözetilmesi amacının üstüne çıkamamaktadır.Örneğin, başka ülkelerdeki düşük ücretlere veya çocuk işçi istihdamına karşı çıkmaları, rakipülke mamullerinin fiyatlarının artması yüzünden kendi ülkelerindeki üretimin daralmasını veişsizliğin artmasını veya kendi ülkelerindeki sermayenin ucuz emek peşine düşerek kaçmasınıönlemek gibi amaçlarla sınırlı kalmaktadır. Buna karşılık, kendi dışlarındaki ülkeleredayatılan ve işsizliğin de her türlü sömürünün de gerçek kaynağını oluşturan yeni liberalpolitikalara karşı aynı duyarlılığı ve tepkiyi gösterdiklerini görmek mümkün olamamaktadır.Oysa, meselenin özü, Batı sendikacılığında, Dünya emekçileriyle içtenlikli ve etkin birdayanışma kurma yolunda yeterli bilincin oluşmasıyla derinden bağlantılıdır. Unutmamakgerekir ki 1970’li yıllardan bu yana süregelen bunalımın temelinde de ve dolayısıyla Batı’dasosyal devlet ile demokrasi arasındaki konsensusun çökmesinde de belirleyici olan gerçek,yoksulluk ve adaletsizlik içinde yüzen bir dünyada, Batı toplumlarını birer refah adacığıolarak yaşatmanın olanaksızlığıdırSONUÇ ve ÖNERİLER1. Yılların çileli birikimleriyle oluşturulmuş bulunan kamu mallarını satarak hiçbir sorunaçözüm bulunamaz. Bu yolda ısrar edilmesi, sorunları çok daha ağırlaştıracaktır.Özelleştirmelerin şiddetle ve kesinlikle karşısındayız. Özellikle, sağlık, eğitim vesosyal güvenlik alanlarında değişik isimler altında gerçekleştirilen özelleştirmelerinsöz konusu alanlarda tam bir çöküş anlamına geldiğinin bilincindeyiz.2. Yalnızca, özelleştirmelere karşı çıkarak özelleştirme yönündeki gidişi durduramayız.Kamunun daha demokratik ve daha sosyal adaletçi bir yapılanmanın ana unsuruolmasını sağlamak da emekçilerin ve en başta da örgütlü emekçilerin görevi olmalıdır.31 Metin Özuğurlu, “Sendikacılık Hareketinin Krizi ve Yeni Gelişmeler”, SBF Dergisi (basılmakta).


3. İşçiler ve sendikalar tüm emekçi kesimlerin yararına olan amaçlar doğrultusundamücadele ettiklerini, herkese anlatmalıdırlar. Sendikasız emekçiler, özelleştirmeninsendikalıların ayrıcalığına son vermek için gerekli olduğu yolundaki propagandalarıntutsağı olmaktan kurtarılmalıdırlar.4. Her şey önce yozlaştırılmakta, sonra da bu yozluk, halk yararına atılımları vebirikimleri tahrip yolundaki politikalara dayanak yapılmaktadır. Özelleştirme, pek çokkesime bu yolla kabul ettirilebilmiştir. Bankaları ve ekonomiyi siyasetten arındırmaiddiasının, son zamanlarda yoğunlukla tekrarlanması da benzer bir durumoluşturmaktadır. Bizler, uluslar arası sömürücü çevrelerin emrindeki siyasetekarşıyız; ancak, emekten ve halktan yana bir siyasetin oluşumu yönündeki siyasalsorumluluklarımızın gereklerini yerine getirmekte sonuna kadar kararlıyız. Tümekonomik kararların halktan yana bir siyasetin ürünü olması yolundakikararlığımızdan vazgeçemeyiz.5. Halkımız, yararlanmadığı bir dış borcun yükü altında ezdirilmektedir. Borçtan kimleryararlandıysa onlar ödemelidir. Borçların ödenmesini de kalkınmayı da karşılayacakkaynak vardır. Bunun için ona buna el açmaya ve bu yüzden ulusal çıkarlarımızdantavizler vermeye gerek yoktur. Halkın alın terinin ve göz nurunun ürünü olan, ancakdar bir ayrıcalıklı kesimin istifadesinde bulunan değerlerin servet vergisi yoluyla halkiçin vergilendirilmesi, er geç, reddedilmesi mümkün olmayan bir zaruret olarakülkemiz gündemine gelecektir.6. Türkiye, uluslararası sermayenin at oynattığı bir kumarhane olmaktan kurtarılmalıdır.22 Şubatta görüldü ki uluslararası sömürücüler, birer yıl ara ile dayattıkları sözdekurtarma reçeteleri sayesinde bir çırpıda ülke zenginliğinin %40’nı çarpıpgötürmüşlerdir. Bu ülke bizimdir. Bizim işgücümüzün karşısına aşılmaz vizeduvarları dikmiş olanlar, ellerini kollarını sallayarak ülkemize sermaye sokup,kat kat fazlasını geri çekmek ayrıcalığına sahip olmamalıdırlar. Döviz ve sermayekontrolü doğal ve kaçınılmaz bir görevdir.7. Avrupa Birliği’ne girmek hayaliyle, Sevr tahrikçiliğine alet olamayız. Ülkemizdedemokrasiye de, insan haklarına da gerçeklik kazandıracak olan, öncelikle biziz.Demokrasiyi ve insan haklarını her zaman, her yerde tahrip etmiş olanlar, uluslar arasısömürgeciler ve onların hizmetinde olanlardır. Demokrasi ve insan hakları, onlarınsayesinde değil; onlara rağmen, korunacak ve geliştirilecektir.8. Avrupa, anlaşmalarla taahhüt ettiği serbest dolaşım hakkımızı tanımazken, biz GümrükBirliğine girmekle tek taraflı olarak tüm kozlarımızdan ve avantajlarımızdan vazgeçmişbulunuyoruz. Gümrük Birliği anlaşmasını iptal etmek ve Gümrük Birliğinden derhalçıkmak zorundayız.9. Dış ilişkilerimizi Avrupa Birliği kapısına kilitleyemeyiz. Başta komşularımız olmaküzere, tüm ülkelerle, çıkarlarımızla çelişen tüm bağlardan kurtulmuş olarak özgürce vebarış ve dostluk temelinde ilişkiler kurmalıyız.10. Emekçi halkın birliğine hiçbir şey gölge düşürmemelidir. Halkı birbirine düşmanyapmayı amaçlayan ve esas çelişkiyi örtüleyen bir takım yapay çelişkilerinoluşturulmasına hizmet eden, her türden ırkçı tahriklere ve din sömürüsüne inançla vekararlılıkla karşı çıkmalıyız.


ENFLASYONLA MÜCADELE PROGRAMINDA KAMUMALİYESİNİN İŞLEVİ VE YAPISI (2000-2003)Prof. Dr. Sinan Sönmez ∗I. GirişEnflasyonla mücadele programı Aralık 1999 tarihinde IMF ile imzalanmış olan 17. Stand-byanlaşmasına uygun olarak 2000 yılı başında uygulamaya konulmuştur. On ay sonra, Kasım2000 tarihinde likidite krizi patlak vermiş ve Türkiye morataryum (dış borçları ödeyememedurumu) ilanından IMF’ den almış olduğu finansal destek veya yeni kredi ile kurtulmuştur.Programda bir değişiklik yapılmaksızın, IMF kredisiyle krizin geçiştirilmesi sonucunda Şubat2001’de derin bir finansal kriz belirmiş ve TL önemli oranda devalüe edilmiştir. Krizkarşısında hükümet, programı sürdürmekte kararlı olduğunu açıklarken, “kur çipası”ndanvazgeçerek “dalgalı kur” rejimine geçmiştir.IMF’den yeniden ve kapsamlı bir finansal destektalep eden koalisyon hükümeti, Kemal Derviş’in hükümet üyesi olmasıyla birlikte yeniprogramı oluşturma sürecine girmişir. Önceleri “ulusal program” olarak adlandırılan yeniönlemler paketi, daha sonra Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı (GEGP) başlığı altında kabuledilmiştir. GEGP esas olarak, bir önceki programın derin kriz dikkate alınarak gözdengeçirilmiş ve daha da katılaştırılmış halidir. GEGP sürecini sağlamlaştırma doğrultusunda,IMF ile Ocak 2002 tarihinde 18. stand-by anlaşması imzalanmıştır. IMF programlarınınuygulanması paralelinde bu kurumdan finansal destek veya kredi sağlanmıştır. IMF gidereksayısı artan “gözden geçirme” lere bağlı olarak kredi dilimlerini açmaya başlamıştır. Kısacası,∗ Prof.Dr., Atılım Üniv., İktisat BölümüAnkara Üniv., SBF (e) öğretim üyesi


IMF Türkiye ekonomisi ve hükümet(ler) üzerindeki baskısını ve denetimini giderek artırmış,hükümetler IMF’ye stand-by anlaşmalarında verilen taahhütlerin yerine getirileceğitaahhüdünü, bu kuruma yönelik niyet mektupları ile vermiştir. Nitekim taahhütler yerinegetirildiği ölçüde veya denetim sonuçlarına bağlı olarak IMF peyderpey kredi vermeyebaşlamıştır. Finansal krizin reel sektör başta olmak üzere tüm ekonomiyi ve sosyal yaşamıtahrip ettiği bilinmektedir. Krizin etkisi siyasal alanda da ortaya çıkmış ve Kasım 2003seçimleri sonucunda AKP Meclis’te, seçim sisteminin garabetinden yararlanarak, mutlakçoğunluğu elde etmiştir. İslamcı bir siyasi partinin kurduğu hükümetler de IMF programınıuygulamayı sürdürmüş ve sürdürmektedir. İlginç olan nokta da İslamcı ideolojiyle yeni-liberalprogramın tam anlamıyla bağdaştırılması, herhangi bir sürtüşmenin ortaya çıkmamasıdır.Enflasyonla mücadele için gerekli olduğu ileri sürülen IMF patentli programın uygulamasısürecinde, bu bağlamda krizi izleyen dönemde kamu maliyesinin ve/veya devlet bütçesininyapısındaki değişiklikler ne olmuştur? Kamu maliyesinin/bütçenin programdaki işlevi nasılyorumlanabilir? Bu bildiri/makalede esas olarak bu soruların yanıtlarını arayacağız. Bubağlamda kaçınılmaz olarak 17. Stand-by anlaşmasına başvuracağız.II. 17. Stand-by AnlaşmasıKamu maliyesinin işlevini belirleyebilmek için yeni stand-by anlaşmasının dayandığı9.12.1999 tarihli Niyet Mektubu’nda açıklanan “enflasyonla mücadele programı”nın(dezenflasyon programı) içerdiği ilkeler ve düzenlemelerin incelenmesi gereklidir. Kuşkusuzkamu maliyesi ve/veya bütçeye ilişkin düzenlemelerin, diğerlerinden tamamen soyutlanmasıhem anlamlı olmaz, hem de böyle bir ayrımın yapılması güçtür. Bununla birlikte IMFgüdümlü yeni programın önemli bir ayağını oluşturması ve düzenlemeye tabi tutulan diğeralanlarla yakın bağlantılar içinde bulunması nedeniyle kamu maliyesine verilen işlevleri veyapılacak düzenlemelerden kamu maliyesinin etkileşimini mercek altına almak anlamlıgözükmektedir.♦Resmi belgelerde programın dayandığı üç temel öğe veya ilke; “kamu kesimi temelfazlasının mümkün olduğunca yüksek tutulması, yapısal reformlar ve tutarlı gelir politikalarıile desteklenmiş sıkı döviz kuru taahhütleridir”(Hazine Müsteşarlığı, 2000) . Bir başkadeyişle uygulanacak modelde; (a) daraltıcı bütçe/maliye politikası, (b) belirtilen bütçe/maliyepolitikası ile uyumlu para/kur politikaları, (c) kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerininöngörülen enflasyona göre, özel sektörde ise fiyat ve ücretlerin piyasa koşullarıncabelirlenmesini öngören gelirler politikası, (d) ekonomiyi bir bütün olarak “serbest” piyasakoşullarına, bu bağlamda yabancı sermayeye açacak olan özelleştirme, deregülasyon veserbestleşme uygulamasının hızlandırılmasını ve kapsamının genişletilmesini içeren “yapısalreformlar” başlıca politika araçlarıdır. Nominal kur çipasına dayalı dezenflasyon programınınvazgeçilmez performans kriterleri arasında yer alan ve kamu kesimi genel dengesi ve bütçepolitikası açısından ciddi kısıtlamalar getiren “kamu kesimi temel fazlası”nın ne anlamageldiğini ve kapsamını açıklamak gerekiyor. Söz konusu fazla merkezi konsolide bütçeyi,bütçe dışı fonları (BDF), yerel yönetimleri, finans sektörü dışında faaliyet gösteren kamuteşebbüslerini, Merkez Bankası’nı ve kamu bankalarının görev zararlarını kapsamaktadır.Uygulanacak programda konsolide kamu kesimi sektörü temel fazlasının için özelleştirmegelirleri hariç üçer aylık performans kriterlerinin, özelleştirme gelirlerini de içeren yıllık ayrıbir performans kriterinin belirlenmesi, söz konusu kavramın önemini ortaya koymaktadır. Bubağlamda performans kriteri oluşturacak temel fazlaya ilişkin konsolide kamu kesimi isekonsolide bütçeyi, sekiz KİT’i, İşsizlik Sigortası Fonu’nu ve üç sosyal güvenlik kuruluşunukapsamaktadır. Konsolide bütçenin yanısıra ilgili kurum ve/veya kuruluşların bütçelerindefaiz ödemeleri dışındaki kalemlerin fazla vermesi ve bu fazlanın performans kriteri olarak


elirlenmesi söz konusudur. Performans kriteri programın öngörüldüğü biçimde işlediğineilişkin en önemli gösterge olup, IMF’ nin açmayı taahhüt ettiği kredi dilimlerinin serbestbırakılmasında belirleyici olmaktadır. Eğer öngörülen hedefe ulaşılmazsa, yani performanskriterine uyulmazsa, programın devamı IMF İcra Direktörler Kurulu’ un onayınıgerektirmektedir. Bu kurul, eğer sapma çok küçük ise ve hükümet, programı tekrar rayınaoturtmak için iyileştirici önlemler alabileceğini kanıtlarsa bu tür bir onayı vermektedir.Kısacası performans kriterleri arasında önde gelen konsolide kamu kesimi temel fazlası, IMFgüdümlü programın devamı ve IMF’ nin yeni kredi dilimlerinin açılmasını onaylaması içinyaşamsal bir öneme sahiptir. Dolayısıyla kamu maliyesinin, bu bağlamda maliye/bütçepolitikasının öngörüldüğü biçimde uygulanmasına, IMF güdümlü programım sürdürülmesiyönünden anahtar rolü verilmektedir.♦Yukarıda belirtilen temel politikaların yürütülmesinde kamu maliyesi, bu bağlamdakonsolide bütçenin yaşamsal bir işleve sahip olduğu saptanmaktadır. Kamu kesimi temelfazlasının elde edilmesinde konsolide bütçenin en önemli role sahip olması söz konusudur.Bütçeden yapılacak faiz ödemelerinin aksatılmaksızın yerine getirilmesi sürdürebilir içborçlanmanın sağlanması için olmazsa olmaz koşul olarak ortaya konulduğu için, geri kalankalemlerde reel anlamda harcamaların daraltılması gerekli olmuştur. Yalnızca yatırım ve cariharcamaların personel ödemeleri değil, transfer harcamaları içinde yer alan diğer kalemlerinde genelde olumsuz yönde etkilenmeleri kaçılmaz hale gelmektedir. Daraltıcı maliye/bütçepolitikaları bu temelden yükselmekte, bütçenin temel işlevi faiz ödemelerinin yerinegetirilmesi olmaktadır. Faiz dışı fazla hedefi gelirler politikasının kamu ayağını belirlemekte,beklenen enflasyona göre ücret/maaş artışları, reel ücretlerin olumsuz etkilenmesine yolaçmaktadır. Enflasyon belirleme tekniklerinin güvenilirliği tartışmasına girmeksizin önemligördüğümüz bir noktaya değinmek gerekiyor; rantın bizzat uygulanan politikalar tarafındanbeslendiği ve büyük boyutlara ulaştığı bir ekonomide, özellikle düşük hatta orta-alt gelirgrubunun tüketim harcamalarına konu olan mal kalemlerinde fiyat artışlarının yüksekolmaması, ağırlıklandırılmış ortalama fiyat artış rasyosunun çok da anlamlı olmadığını işaretetmektedir. Kaldı ki, gelir bölüşümündeki eşitsizliklerin ulaştığı boyut, kısmi bir rahatlamasağlasa da tedrici bir düzenlemeyi gerekli kılarken, resmi çevrelerce “refah payı” olarakadlandırılan düzenleme,çalışan kesimleri ikna etmemekle birlikte propaganda amacıylakullanılmıştır. Yapısal reformlar olarak nitelendirilen düzenlemelerin kapsamı ve özellikleridikkate alındığında bir bütün olarak söz konusu reformların serbestleşme, deregülasyon veözelleştirmeyi öngördüğü saptanmaktadır. Bu durumda reform, bir bütün olarak Türkiyeekonomisinin, sorgulanmaksızın küresel düzene bir biçimde eklemlenmesi politikalarınıiçermektedir. Bu tür düzenlemelerle kamu ekonomisinin güçsüzleştirilmesi, sosyal kazanımlarile sosyal devletin tasfiyesi, kamu yönetiminin zayıflatılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamdakamu maliyesi, bu bağlamda bütçenin yapısını etkilenmesi kaçınılmaz gözükmektedir. Bunoktada özelleştirme hedefi ve politikaları üzerinde kısaca durmak gereklidir. NiyetMektubu’nda ifade edildiği biçimiyle, “Yapısal reformlara mali ayarlamayı sürdürebilirkılmak, etkinliği artırmak ve artan özelleştirme gelirleri sayesinde kamu borcununazaltılmasını kolaylaştırmak için ihtiyaç vardır”. Bir yandan sosyal devlet bağlamında yerinegetirilmesi gerekli görevlerden kaynaklanan harcamaların hızlı biçimde kısılmasına yerverilirken, aynı zamanda ticarileştirme ve özelleştirmenin kamu hizmet üretimi ve sunumunataşınması anlam yüklüdür. Bu politikaların göstergesi olarak konsolide bütçe başlangıçödeneklerinde eğitim, sağlık, kültür hizmetlerini kapsayan sosyal ihtiyaç kalemlerinin payının1992-2000 kesitinde % 26.1’den % 12.3’e, kollektif üretim altyapısını oluşturan ekonomikhizmetlere ayrılan payın da aynı zaman kesitinde %17’den % 6.2’ye düşürüldüğügözlenmektedir


♦17. Stand-by anlaşması ile uygulamaya konulan nominal kur çipasına dayalı dezenflasyonprogramı kamu maliyesi yönünden kamu iç borçlanmasını sınırlandırma, borçlanmanınvadesini uzatma ve faizleri aşağı çekmeyi hedeflemiştir. Programın bu açıdan önemli birözelliği de dış finansmanın, bu bağlamda dış borçlanmanın iç borçlanmayı ikame etmesitasarımıdır. Aslında dış finansman ve/veya borçlanma dezenflasyon programında olmazsaolmaz koşul veya değişkendir. Şöyle ki, Merkez Bankası net iç varlıklar kalemininsınırlandırılması, piyasa fonlamasının net dış varlıklara bağlanması söz konusudur. Böylecepiyasanın likidite ihtiyacının karşılanması için net uluslararası rezervlerin artırılması gereklikılınmıştır. Rezervler Merkez Bankası’nın stokladığı altın ve döviz miktarından brütuluslararası yükümlülüklerin çıkartılmasıyla elde edilmektedir. Emisyonu olanaklı kılanparasal taban genişlemesi ise rezervlerin artışına bağlıdır. Net rezerv artışı Hazine vebankaların Merkez Bankası’na döviz satışı ile olanaklı kılınmaktadır. Kısacası IMF modelininçalışabilmesi için Hazine’nin ve bankaların dış finansal piyasalardan borçlanabilmeleri,yabancı sermaye girişi ve döviz kazandıran özelleştirmelerin yapılması gerekli olmaktadır.Dikkate alınması gerekli diğer koşullar arasında cari açığın finanse edilebilir düzeydeseyretmesi, bütçe/kamu açıklarının kapatılması veya minimum düzeye çekilmesi vebankacılık sisteminin döviz/TL cinsinden likit kalması, yani yükümlülüklerini aksatmaksızınyerine getirmesi bulunmaktadır.♦Dezenflasyon programı 2000-2002 döneminde enflasyonu giderek düşürmeye kilitlenmiştir.Programa göre 2000 yılı sonunda TEFE artış hızı %20’ye TÜFE’ ninki ise %25’edüşürülecek, 2001 yılı sonunda TEFE ve TÜFE artış hızları sırasıyla %10 ve %12 olacak,2002 yılı sonunda ise ilgili oranlar sırasıyla %5 ve %7’ye çekilecektir. Program kamu kesimitemel dengesinin 2000 yılında - GSMH’ nin %1.5’ine eşit olacağı öngörülen depremharcamaları hariç- GSMH’ nin %3.7’si kadar fazla vermesini hedeflemektedir. 1999 yılındakamu kesimi temel dengesinin GSMH’ ye göre %1.9 açık verdiği dikkate alınırsa, GSMH’nin %5.6’sına karşılık gelen bir yeniden yapılanmanın öngörüldüğü ortaya çıkmaktadır. 2000yılı konsolide bütçesi de dezenflasyon programının hedefleri doğrultusunda hazırlanmıştır;46.7 katrilyon TL’ye ulaşan bütçe başlangıç ödeneklerinin %21.2’si personele, %5’i yatırımaayrılırken, faiz ödemelerinin payı %45.3 olarak saptanmıştır. Faiz ödemelerinin vergigelirlerine ve bütçe gelirlerine oranı ise sırasıyla %88.1 ve %64.9 olarak belirlenmiştir. Bütçegelirlerinin toplam giderleri karşılama oranı %69.8, vergi gelirlerininki ise %51.4 olaraköngörülmüş, toplam bütçenin %30.2’sine karşılık gelen 14.1 katrilyon TL tutarında bütçeaçığı hesaplanmış, ancak toplam bütçe ödeneklerinin %54.7’sine ulaşan faiz hariç giderlerden7 katrilyon TL’ye ulaşan, bir başka deyişle bu tür giderlerin %27.4’üne ulaşan bir tasarruffazlası hedeflenmiştir. Faiz dışındaki harcama kalemlerinden, özellikle reel harcamakalemlerinden yapılacak tasarrufun iç borç faiz ödemelerinde kullanılması söz konusudur.Dolayısıyla konsolide bütçenin finansman ihtiyacı 14 katrilyon TL dolayında belirlenmiştir.Devlet tahvili ve hazine bonosu (DİBS: Devlet İç Borçlanma Senetleri) ihracına dayalı kamuiç borçlanmasında vadenin uzatılması ve faizlerin düşürülmesi perspektifinde toplam DİBSstokunda kısa vadeli bono payının Aralık 1999 ile Aralık 2000 yılı aralığında %14.1’den%5.6’ya çekildiği,buna karşın uzun vadeli tahvil ihracına ağırlık verildiği gözlenmektedir.Borçlanma sürecinde Hazine bileşik faizinin Kasım 2000 krizine dek hızla düştüğü veortalama oranın %37.9’a eşitlendiği, yıllık ortalama enflasyon oranı (TÜFE) dikkatealındığında yıllık net getirinin - %10.9’a gerilediği saptanmaktadır. Ancak düşük kurpolitikasına paralel olarak DİBS’ lerin dolar bazındaki getirisi, 1999 yılına göre yarı yarıyaazalmış olmasına karşın, gene de yüksek bir oran olan %<strong>11</strong> düzeyini yakalamıştır. 2000yılında 13.5 katrilyon TL tutarında net borçlanmaya gidilmiş ve iç borç stoku 36.4 katrilyonTL’ye ulaşmıştır. Nakit dışı borcun oranı %19.2’ye ulaşmakta olup, sabit faizli borcun oranı%56, değişken faizli borcunki %36, döviz ve dövize endeksli borcun oranı ise %8’dir.


III. Programın Kaçınılmaz Sonucu: Finansal Krizler22 Kasım 2000 tarihinde beliren döviz/likidite krizi bizzat uygulanan modeldenkaynaklanmıştır. Düşük döviz kuru temelinde uygulanan politika demeti, cari açıktakipatlama ile dış ödemeler dengesinde somutlaşan istikrarsızlık ve çalkantı, hızla finansalpiyasalara yayılmıştır. Dış finansal serbestleşme ile faiz ve döviz kurunu politika araçlarıolarak kullanma olanağını yitiren Merkez Bankası’nın pasif konuma itilmesi, 17. stand-byanlaşması ile net iç varlıkların dar bir bir bant içine sıkıştırılmasıyla tamama erdirilmiştir. Buolgu bankaların likit olmaması ile birlikte ele alındığında krizin tetiklenmesi kaçınılmazolmuştur. Ancak likidite darlığını bankaların zaman içinde oluşan hastalıklı ve kırılganyapılarını dikkate alarak çözümlemek gerekmektedir. Ticari bankalar gerçek bankacılıkfaaliyetlerinden uzaklaşıp DIBS ticaretine odaklandıkları, yetersiz sermaye tabanına sahipoldukları, kredi riskini ölçme ve değerlendirmede gerçekçi olmadıkları, ortaklarına ve bağlışirketlere aşırı kredi kullandırdıkları, aşırı derecede vade uyumsuzluğuna sahip oldukları vekısa vadeli dış borçlanmanın yol açtığı aşırı (net) döviz açık pozisyonuna sahip olduklarıölçüde kırılgan bir yapıya sahip olmuşlardır. Sorunlu olan bankalar portföylerindeki DİBS’leri Merkez Bankası’na, daha sonra geri almak üzere satarak likidite sağlamalarınınsınırlandırılmış olması nedeniyle, çok yüksek faiz üzerinden repoya yönelmişler, MerkezBankası ise stand-by anlaşması gereği bankalara açtığı kredi ve açık piyasa işlemleri (APİ)hacmini genişletememiştir. Bir bütün olarak ele alındığında IMF patentli dezenflasyonprogramı dış finansman ve/veya borçlanmaya dayandığı ölçüde kırılganlığı bizzat bünyesindetaşımaktadır. Eylül 2000’den itibaren yaklaşan krizin sinyalleri dış piyasalar kadar içpiyasalardan da alınmaya başlanmıştır. Dış piyasalardan borçlanma faizine uygulanan riskprimi artmaya başlamıştır. İç piyasalarda ise, Ağustos ayından itibaren bankaların üç aylıktasarruf mevduatına uyguladıkları faiz, İnterbank gecelik faizi (TL) ve DİBS yıllık bileşikfaizi tırmanışa geçmeye başlamıştır. Bu ortamda likidite krizi, tümüyle yabancı ve yerliaktörlerin sıcak sermaye hareketlerinden oluşan; borsadan yurtdışına çıkışlar, yenilenmeyenkısa vadeli dış krediler, borç senetlerinin dolara çevrilmesi ve diğer yerli varlıkların dolara veyurtdışına yönelmelerinden ve on gün içinde net dış varlıklarda ve Merkez Bankasırezervlerindeki erimeden kaynaklanmıştır♦Kasım’da patlak veren krizin aşılması doğrultusunda Merkez Bankası IMF’ nin onayı ilebankalara API ile TL cinsinden likidite sağlamış, bir başka deyişle bankalarla repo yapmış,böylelikle belirli bir süre için net iç varlıklarını artırarak emisyona gitmiştir. Bankalar TLcinsinden likiditeyi kullanarak Merkez Bankası’ndan döviz satın almışlar, sonuçta Banka’nınbüyük ölçüde borçlanma yoluyla elde ettiği rezervleri önemli ölçüde erimiştir (17 Kasım-1Aralık tarihleri arasında brüt döviz rezervlerindeki azalma 5.5 milyar dolara ulaşmıştır).Faizlerdeki yükselme ve rezervlerin kullanılmasının yanısıra IMF’ nin açtığı kredi krizingeçiştirilmesinde etkin olmuştur. IMF’ nin “Ek Rezerv İmkanı” kapsamında kısa vadeli ve %7 gibi yüksek faiz üzerinden 7 450 milyon dolar tutarında desteğin yanısıra, stand-byçerçevesinde 1 670 milyon dolar tutarında kredi dilimini açmayı kabul etmiştir. Dünyabankası ise Ülke Yardım Stratejisi kapsamında 1 028 milyon dolar (778 milyon dolarlık kısmıkamu bankalarının özelleştirilmesi temel koşuluna dayalı Mali Sektör Kredisi, 250 milyondolarlık kısmı Özelleştirmeye Sosyal Destek Programı çerçevesinde verilen kredidir), kamubankalarının yeniden yapılandırılmasına Destek Kredisi olarak da 500 milyon dolar tutarındakaynağı BDDK’ ya tahsis etmeyi kabul etmiştir. Kriz sürecinde açıklanan 62 maddelik ekNiyet Mektubu’nda mevcut maliye/bütçe, para/kur ve gelirler politikalarının kararlılıklasürdürüleceği vurgulanmıştır. İlginç olan bir husus da bankalardaki mevduat garantisisteminin sürdürüleceğinin ve yabancı bankaların Türkiye’deki ticari bankalara açtıklarıkredilerin hükümetin güvencesinde olduğunun açıklanmasıdır. Niyet Mektubu’nun çarpıcı bir


özelliği de “yapısal reformlar” bağlamında çok ayrıntılı bir özelleştirme takvimine yerverilmesidir.♦Aralık 2000’de yapılan düzenlemelerden 19-22 Şubat 2001 tarihinde beliren ve etkilerizaman içinde derinlik kazanan ve yayılan ana finansal krize uzanan kesitte, 17. Stand-byanlaşması ile alınan önlemlerin ve iktisat politikası araçlarının daha da güçlendirilerekuygulanmasına devam edilmiştir. Bu bağlamda enflasyonu aşağı çekmek doğrultusunda kamukesimi ve konsolide bütçe temel fazlasının elde edilmesi için daraltıcı maliye/bütçepolitikaları, sıkı döviz taahhüdüne dayalı para politikası, buna uygun gelirler politikasısürdürülmüş, özeleştirmelere hız kazandırmak için yeni düzenlemeler yapılmıştır. 2001 yılıiçin GSMH artışı % 4.5, GSMH deflatörü % 18, yıl sonu itibariyle TEFE % 10, TÜFE % 12,yıllık ortalama dolar kuru 715 bin TL, cari işlemlerin GSMH’ ye oranı % 3.1 olarakbelirlenmiştir. Yaklaşık 48.4 katrilyon TL olarak belirlenen konsolide bütçede faiz dışı fazla<strong>11</strong>.4 katrilyon TL, bütçe açığı da 5.2 katrilyon TL olarak öngörülmüştür. Bir başka deyişlebütçenin GSMH’ ye oranı % 31.5’e çekilmiş, faiz dışı giderlerin GSMH’ ye oranı % 20.7olarak saptanmıştır. Faiz dışı fazla 2000 yılı gerçekleşme tahminlerine göre artırılarak % 7.5, .faiz ödemelerinin GSMH’ ye oranı % 10.9, personel giderleri ve yatırımların payları isesırasıyla % 7.8 ve % 2.3 olarak belirlenmiştir. Sosyal güvenlik kurumlarına yapılacaködemelerin payı % 2.8 ile yaklaşık olarak sabit tutulmuştur. 2001 yılı bütçesi maliye/bütçepolitikalarının daraltıcı yönünü açıkça sergilemektedir; faiz ödemeleri bir başka “çipa”olmakta, faiz dışı fazlanın yüksek tutulmasına bağlı olarak reel harcamalar düşük düzeydetutulmaktadır. Finansman yönünden özelleştirmeler ve vergiler ile toplam 43.1 katrilyon TLtutarında gelire ulaşılacağı, açığın 4.8 katrilyon liralık kısmının net iç borçlanma, 0.4katrilyonluk kısmının da net dış borçlanmayla finanse edileceği kurgusu yapılmıştır.İç borçlanmanın azaltılması ve borç faizlerinin yaptığı mali baskının hafifletilmesi stratejisi,faiz hadlerinin aşağı çekilmesi ve dış finansmana ağırlık verilmesi tasarımına dayanmaktadır.Oysa Kasım krizinin yol açtığı dengesizlik tüm hesapların yeniden gözden geçirilmesinigerektirmekteydi. Dengesizlik ve belirsizlik ortamında hükümet, IMF ve Dünya Bankası’ndantakvime bağlı olarak elde edeceği dış finansmana dayanarak, mevcut dezenflasyon programınıuygulamaya devam etmiş, 2001 yılına ilişkin makro göstergeler ve bütçe hedefleri gerçekçiolmayan biçimde belirlenmiştir. Böylece Kasım 2000’de ortaya çıkan öncü krizin amortiedilmesi ve dengelerin yeniden kurulması sürecinde, Kasım ayında tavan yapan faizlerinyeniden % 30'lar düzeyine çekilmesinin ve/veya bu düzeyin uzun süre korunabilmesinin çokgüç, hatta olanaksız olduğu, finansal krize bağlı olarak bilançoları bozulan bankalarındışarıdan borçlanmalarının giderek güçleştiği, enflasyonda belirli bir düşmenin yaşanmışolmasına karşın saptanan hedeflerin aşılmış bulunduğu, bankaların kamu kağıtlarınayönelmeleri için devlet borçlanmasına uygulanan faiz hadlerinin yukarı çekilmesininkaçınılmaz olduğu ve böylelikle enflasyonist baskının artacağı, dış finansmanın giderekzorlaştığı, krize rağmen döviz kuru üzerindeki baskının TL’deki aşırı değerlenmeyisürdürdüğü, piyasanın fonlanmasında Merkez Bankası’nın pasif konumunun sürdürülmesininve borçlanma yoluyla uluslararası rezervlerin artırılmasının, kısa vadeli sermayehareketlerinin hiçbir biçimde denetlenmediği bir ortamda yüksek riziko arz ettiği, TMSF’ yetransfer edilen özel bankaların zararlarının giderek arttığı ve finansman ihtiyaçlarının büyükboyutlara ulaştığı dikkate alınmamıştır. Nitekim Kasım ayında geçiştirilen öncü kriz, 19 Şubat2001 tarihindeki siyasi kriz ve/veya gerginlik ile daha şiddetli olarak ana kriz şeklinde ortayaçıkmıştır. Siyasi gerginlik olgunlaşmış bulunan finansal krizin bahanesi veya ateşleyicisiolmuştur. Siyasal gerginlik finansal çöküşün tarihini yalnızca öne almıştır.


IV. GEPG: Temizlik Harekatı mı?Şubat 2001 kriziyle birlikte, 2001 yılı için yapılan makroekonomik ve konsolide bütçeyeilişkin rakamsal öngörüler ve hedefler de facto ortadan kalkmıştır. Kur çipasının terkedilerekdalgalı kur uygulamasına geçilmesi, dezenflasyon programının terk edilmesine yol açmamış,programın daha da güçlendirilmesi yolunda yeni düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır.Güçlendirilmiş haliyle yeni program 14 Nisan ve 15 Mayıs tarihlerinde iki aşamadaaçıklanmıştır. Önceleri “Ulusal Program”, daha sonra ise “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”(GEGP) olarak tanımlanan yeni dezenflasyon ve yapısal uyarlanma programında, amacın,“…bir daha geri dönülmeyecek şekilde kamu yönetiminin ve ekonominin yenidenyapılandırılmasına yönelik altyapıyı oluşturmak” olduğu belirtilmiştir.♦GEPG’ nin içeriğinin ayrıntılarıyla açıklanması ve değerlendirmesine girmeyerek,konumuz açısından önemli gördüğümüz değişkenler üzerinde duracağız. GEPG’ de GSMH’nin 2001’de % 3 oranında küçüldükten sonra 2002’de % 5, 2003’de ise % 6 büyüyeceğiöngörülmektedir.TÜFE artışı hızının yıl sonu itibariyle 2001’de % 52.5, 2002’de % 20,2003’de % 15 olacağı öngörülmüştür. TEFE’ deki artış oranı ise ilgili yıllar için sırasıyla %57.6, % 16.6 ve % 12.4’tür.Konsolide bütçeden net faiz ödemelerinin GSMH’ ye oranının2001-2003 kesitinde yıllara göre sırasıyla % 20.1, % 19.1 ve % 16.1 olacağı, faiz dışıdenge/GSMH rasyosunun 2001 için % 5.1, 2002 ve 2003’ de ise % 5.6’ya eşitleneceğiöngörülmektedir (rasyo kamu kesimi için ilgili yıllarda sırasıyla % 5.5, % 6.5 ve % 6.5 olaraköngörülmüştür). Bütçe açığı aynı zaman diliminde azalarak % 15’ten önce % 13.6’ya, dahasonra ise % 10.5’eşit hale gelecektir. Konsolide kamu kesimi dengesinin de paralel birgelişme göstererek 2000 yılında % 5.5, kalan iki yılda ise % 6.5’e eşitleneceğiöngörülmektedir. Bu “olumlu” gelişmeler kamu kesimi borçlanma gereğini azaltacaktır.GSMH’ ye göre finansman ihtiyacı 2001 yılında % 17.1, 2002’de % 9.7 ve 2003’te % 6.9olacaktır. GEPG tasarımında mali istikrarsızlık ve kırılganlığın giderilmesi, faiz dışı kamuharcamalarının olabildiğince azaltılması ve adeta maliye politikasının tasfiyesi düşüncesinedayanmaktadır.♦Borçlanmanın ve borç faiz ödemelerinin konsolide bütçe üzerindeki baskısını, maliekonomikdengeleri nasıl sarstığını ve krizin etkilerini somut olarak ortaya koyabilmek için2001 yılı konsolide bütçesinin yetersizliği nedeniyle çıkarılan 30.6 katrilyon TL tutarındaki ekbütçe ödeneklerinin gider kalemleri arasındaki dağılımını ele almak gerekmektedir. Personelve yatırım harcamalarının payı 1.2 kat artarken faiz ödemelerinin payı 2.5 kat artmış, 30.6katrilyon tutarındaki ek ödeneğin 24.6 katrilyon TL tutarındaki kısmı faiz ödemelerineayrılmıştır. Bir başka deyişle ek bütçenin % 8.5’i personel giderlerine, % 0.9’u yatırımlara, %2.5’i sosyal güvenlik kurumlarına, % 1.3’ü görev zararı karşılığı olarak Halk Bankası veZiraat Bankası’na, % 0.5’i KİT’lere, % 0.2’si tarımsal desteklemeye ayrılmıştır. Buna karşınfaiz ödemelerine ayrılan pay % 80.3’e ulaşmaktadır. Nitekim mali yıl sonu itibariyle faizödemelerinin konsolide bütçe giderlerine oranı % 51.1’e tırmanarak, 2000 yılında % 43.9 olanoranının yedi puan üzerine çıkmıştır. Faiz ödemelerinin konsolide bütçe gelirlerine oranı %79.3’e tırmanarak, bir önceki yıla ilişkin % 60.6’lık oranı hızla geride bırakmış, daha dramatikbir gelişme ise faiz ödemelerinin vergi gelirlerinin % 103.3’üne ulaşmasıyla ortaya çıkmıştır.Böylelikle ilk kez konsolide bütçe kapsamında toplanan tüm vergi gelirleri faiz ödemelerineyetmemiştir. Bu olumsuz gelişmeler faiz ödemelerinin GSMH’ ye oranının hızlayükselmesiyle somutlaşmıştır. İlgili rasyo % 22.9 (iç borç faizi: % 20.9) olarakgerçekleşmiştir. Bir başka deyişle GSMH’ nin beşte birinden fazlası faiz ödemesindekullanılmıştır. Bir bütün olarak ele alındığında 2001 yılı bütçesi gerçekleşmeleri bütçegiderlerinin GSMH’ ye oranının % 43.5’e tırmandığını, faiz ödemeleri haricinde oranın %20.9’a indiğini, reel harcama oranının ise yalnızca % 13.7 olduğunu göstermektedir. Buna


karşın faiz dışı fazla % 6. 7’ye ulaşmış, böylece GEGP’ de öngörülen oranın 1.2 puanüzerinde gerçekleşmiştir. Buna karşın bütçe açığının bir önceki yıla göre 1.5 kat artarakGSMH’ nin % 16.2’sine eşitlendiği görülmektedir.2000 yılı sonunda 36.4 katrilyon TL olan iç borç stoku, 2001 sonunda 122.2 katrilyon TL’yesıçramıştır. 209.6 katrilyon TL tutarında borçlanma yapılırken, 164.4 katrilyon TL’ye ulaşaniç borç servisi yerine getirilmiş ve 85.7 katrilyon TL dolayında net borçlanma sağlanmıştır.Bu rakamların anlamını ortaya koyabilmek için iç borç döviz/faiz yapısının, nakit dışı borcunele alınması ve 15-17 Haziran tarihlerinde yapılan takas işlemine değinilmesi gerekmektedir.Öncelikle belirtilmesi gerekli husus iç borç takasının ne anlama geldiğidir. Hazine vadesi2001 ve 2002 yıllarında dolan TL cinsinden DİBS’ lerin, dövize endeksli ve TL cinsindendeğişken faizli yeni senetlerle değiştirilmesine yönelik takas ihaleleri düzenlemiştir. Sonradanyapılan TAP satışları da dahil olmak üzere takas işlemi sonunda net bazda 6.2 katrilyon TLdeğerli senedin, 3 ve 5 yıl vadeli dövize endeksli, 3.1 katrilyon TL tutarında senedin 1 ve 2 yılvadeli TL cinsinden değişken faizli tahvillerle değiştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Üç yıllıkdövize endeksli tahviller iki grupta değerlendirilmiş ve getiri oranları % 14.9 ve % 14.5 olaraksaptanmıştır. Oysa ki uluslararası piyasalarda LIBOR oranı % 3.8’dir. 2001 yıl vadeli vedüşük faizli TL cinsinden senetlerin takas edildiği yeni tahvillerin değişken faize sahipolmaları getirinin kaçınılmaz olarak artmasını sağlamıştır. Takas işlemiyle özel bankalarındöviz pozisyonu açıklarının kapatılması, düşük faizli tahvillerden kaynaklanan zararlarınınkarşılanması, gelecek aylarda ortaya çıkabilecek kur rizikosunun Hazine tarafındanüstlenilmesi amaçlanmıştır. Takas işlemi öncesinde döviz kuru 1 160 000 TL/$ olaraksabitlenmişken, takası izleyen bir hafta içinde kur 100 000 TL artmış, böylece Hazinebankacılık kesimine bir haftada kur farkından doğan 534 trilyon TL tutarında kaynakaktarmıştır. 2001 yılı ek bütçesinden kamu yatırımlarına, KİT’lere ve tarımsal desteklemeyetoplam 508 trilyon TL tutarında ödenek ayrılmış olduğu anımsanırsa, özel bankalara yalnızcabir haftada aktarılan kaynağın boyutu ortaya çıkmaktadır. Kur farklarının konsolide bütçedeyer almaması nedeniyle de faiz ödemeleri kalemi gerçeği yansıtmamaktadır. Takas işlemiylebirlikte özel bankaların Mart 2001 sonunda 6.2 milyar dolara ulaşan döviz açıkpozisyonlarının 5.3 milyar dolarlık kısmı kapatılmıştır İkinci husus kriz sürecinde reelborçlanma faizlerinin artması ve kamu bankaları ile TSMF’ ye transfer edilen bankalarayapılan kaynak transferi nedeniyle borçlanmanın ve borç stokunun artış göstermesidir. Kamubankalarının görev zararları ve sermaye desteğine mahsuben 16 Mayıs tarihinden itibarenihraç edilen borç senetlerinin tutarı 29.9 katrilyon TL’ye ulaşmıştır. TMSF’ da yer alanbankaların rehabilite edilmesi için ise 19.7 katrilyon TL tutarında senet ihraç edilmiştir.Dolayısıyla toplam ihraç edilen ve takas edilen senet tutarı 49.6 katrilyon TL’ye ulaşmıştır, bututarın 8.5 katrilyon TL’lik kısmı döviz cinsinden veya dövize endeksli senetlerdir. 2001 yılısonu itibariyle 122.2 katrilyon TL’ye ulaşan toplam borç stokunda nakit dışı borcun 63.8katrilyon TL’ye (% 52) ulaştığı saptanmaktadır. Nakit dışı borcun bu denli yüksek olmasınınnedeni, yukarıda belirtildiği gibi kamu bankalarına ve TMSF’ deki bankalara tahvilihracından kaynaklanmaktadır. TL cinsinden ihraç edilen senetlerin (% 41) tümünün değişkenfaizli olduğu, döviz cinsinden senetlerin önemli bir paya sahip bulunduğu (% 10), dövizeendeksli senetlerin payının ise % 2’ye eşit olduğu saptanmaktadır. Nakit borçlanma da dikkatealınırsa toplam iç borç stokunda değişken faizli borç tutarının % 49.9’luk paya sahip olduğugözlenmektedir. Buna karşın sabit faizli borcun payı yalnızca % 14.5’dir. Döviz cinsindenborcun payı % 16, dövize endeksli borcunki ise % 19.6’dır. İç borç stokunun döviz/faiz yapısımaliyeti yüksek bir borçlanmanın gerçekleştirildiğini sergilemektedir.


Tablo 1. Konsolide Bütçeye İlişkin Oranlar(yüzde)1978 1989 1999 2000 2001 2002* 2002** 2003***Bütçe Gideri/GSMH 20.4 16.9 35.9 37.9 43.5 35.0 42.2 40.8Reel Harcamalar/Bütçe Gideri 65.7 60.0 36.2 34.4 30.5 36.2 32.9 25.6Vergi Geliri/GSMH 15.0 <strong>11</strong>.1 18.9 21.0 22.2 21.2 21.8 24.2Faiz Hariç Bütçe/GSMH 19.9 13.3 22.2 20.9 21.9 20.2 23.3 22.4Vergi Geliri/Bütçe Gideri 73.4 65.7 52.7 56.7 49.5 58.9 51.6 59.4Bütçe Geliri/Bütçe Gideri 92.5 80.7 67.4 71.6 64.5 72.5 66.1 69.6Bütçe Açığı/GSMH 1.5 8.2 <strong>11</strong>.7 10.6 15.9 9.8 14.3 12.4Toplam Faiz /GSMH 0.5 4.9 13.7 16.3 22.9 15.6 19.0 18.5Faiz Hariç Bütçe Dengesi/GSMH - 1.0 - 3.3 2.0 4.4 7.0 5.8 4.7 6.0Toplam Faiz/Bütçe Gideri 2.1 21.3 38.2 43.8 51.1 43.5 44.9 45.2Toplam Faiz/Bütçe Geliri 2.6 26.3 56.6 61.1 79.3 60.1 67.9 65.0Toplam Faiz/Vergi Geliri 3.0 32.3 72.4 77.1 103.3 73.9 87.1 76.2Personel Harcamaları/Bütçe Gideri 35.3 33.0 26.6 21.4 18.9 22.3 20.1 20.4Yatırım Harcamaları/Bütçe Gideri 20.4 13.3 5.5 5.2 5.2 5.8 6.0 5.2* Hedefler** Gerçekleşme*** Oranlar, “faiz hariç giderler” de öngörülen 1 281 trilyon TL tutarındaki kesintiler dikkate alınarak,yıl sonunda ulaşılması hedeflenen GSMH temelinde hesaplanmıştır.Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı verileri kullanılarak oranlar hesaplanmıştır.Tablo 1 ’deki veriler 2001 yılı sonunda, vergi gelirlerinin faiz ödemesine yetmediğini, faizeyönelen kaynağın GSMH’ nin %23’üne eşitlendiğini, bütçe açığının ise bir önceki yıla göre%50 arttığını göstermektedir. Buna karşın faiz hariç bütçe dengesinde öngörülen hedefinönüne geçildiğini, bir başka deyişle faiz dışı harcamaların olabildiğince kısıldığını, bunakarşın net iç borçlanmanın katlanarak arttığını işaret etmektedir. Gerek net içborçlanma/GSMH rasyosu, gerekse net iç borçlanma/iç borç stoku rasyosu borçlanmadakihızlanmayı açıkça ortaya koymaktadır. Konsolide bütçede faiz dışı fazlaya dayalı“sürdürülebilir borçlanma” stratejisi, borçlanmanın artmasına, borca ilişkin rasyolarınolumsuz seyrine neden olmuştur.♦18 Ocak 2002 tarihli Niyet Mektubu ile somutlaşan üç yıl süreli 18. stand-by anlaşmasındaborcun döndürülebilmesinin ana ilkeleri arasında kamu kesimi temel fazlası, bu bağlamdakonsolide bütçe faiz dışı fazlaya öncelik tanındığı gözlenmektedir. Yeni stand-by 2001kriziyle yaralanan bir öncekinin konsolide edilmiş hali olarak yorumlanmalıdır. 2002 yılıbütçesinde ise dezenflasyon programının ruhuna ve ilkelerine göre hazırlanmıştır. 98 katrilyonTL’ye ulaşan konsolide bütçede faiz ödemelerine %43.6’lık bir pay ayrılmıştır. Faizödemelerinin vergi gelirlerine oranı ise %73.9 olarak belirlenmiştir. Faiz ödemelerinin önplanda olduğu bütçede diğer harcama kalemlerine ayrılan paylar kaçınılmaz olarak çok sınırlı


tutulmuştur : yatırıma %5.8, personele %22.3 oranında paylar ayrılmıştır. Bütçe açığı %27.6olarak öngörülürken, 15.9 katrilyon TL olarak belirlenen faiz dışı fazlanın, bütçenin%16.2’sına eşitlendiği gözlenmektedir. Yıl sonundaki bütçe gerçekleşmeleri faizin bütçebüyüklüğü üzerindeki baskısını gözler önüne sermektedir ; bütçe için öngörülen rasyolaraşılmış bulunmaktadır. Faiz ödemelerinin bütçe harcamalarına oranında %21.3’lük bir sapmaortaya çıkmıştır.Bütçede öngörülen 42.8 katrilyon TL tutarında faiz ödeneği yıl sonunda 51.9katrilyon TL olarak bağlanmıştır. Faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranı %73.9 olaraköngörülmüşken, %87’ye, bütçe açığı %33.8’e ulaşmış, son kalemde %44.3’lük bir sapmabelirmiştir. Buna karşın personel harcamalarındaki sapma %5.9 ile sınırlı kalmıştır.Yatırımlarda artış yönünde %20.1’lik bir sapma görülmektedir ancak nihai olarak yatırımharcamalarının bütçenin yalnızca %6.0’sına eşit olduğu dikkate alınırsa, söz konusu artışınönemsenemez bir düzeyde kaldığı görülecektir. Sosyal güvenlik amaçlı transferlerinöngörüleni %41.3 oranında aştığı gözlenmektedir ancak, faiz ödemelerine yapılan ödemelerinsosyal güvenlik amaçlı ödemelerden 4.6 kat daha fazla olduğu da mutlaka dikkate alınmalıdır.Kısa vadeli ve yüksek faiz üzerinden yapılan borçlanmanın da etkisiyle Aralık 2002 sonundaiç borç stokunun 149.9 katrilyon TL’ye ulaştığı saptanmaktadır.♦17. stand-by anlaşması ile uygulamaya konulan dezenflasyon programı bağlamında kamusaliç borcun dış borçla ikamesi benimsenmiş, atıl rezerv birikimini sağlamak için parasal vealternatif maliyeti yüksek dış borçlanmaya başvurulmuş ve dış finansman/borçlanmayurtdışına sermaye çıkışını finanse etmekte kullanılmıştır. Şubat 2001 tarihinde beliren kriz,IMF denetimini ve bu kurumdan alınan dış borcu hızla artırmıştır. IMF’ den 2000 yılındanitibaren, yeniden gözden geçirmelerin ışığı altında sağlamayı taahhüt ettiği toplam 31.9milyar dolar tutarındaki ek kolaylığın (kredinin) 2002 yılı sonu itibariyle 28.1 milyar dolarlıkbölümü kullanılmıştır. Kalan 3.7 milyar dolarlık kredinin 4. Gözden Geçirme ile birlikte 1.6milyar doların serbest bırakılmasının ardından izleyen gözden geçirmelerin olumlusonuçlanmasıyla birlikte 2003 ve 2004’te 1.1’er milyar dolarlık dilimlerin serbest bırakılmasısöz konusu olacaktır Burada önemli olan bir nokta da Hazine’nin IMF’ den sağladığıkaynakların <strong>11</strong>.9 milyar dolarlık kısmının iç borçlanmanın finansmanında kullanılmışbulunmasıdır. Kriz ile birlikte hızlanan dış borçlanmanın etkisiyle Aralık 2003 sonundakonsolide bütçe dış borç stoku 56.8 milyar dolara ulaşmıştır.V. AKP Hükümetinin Tasarımı ve Uygulaması♦AKP hükümetinin ekonomik ve siyasal programının dayandığı temel belgeler 16 Kasım2003 tarihli Acil Eylem Planı ile 58. Hükümet Programı (58.HP) ve 59. Hükümet Programıdır(59. HP). 59. HP’ de bu üç belge arasında “organik bir devamlılık ve hükümet etme mantığıaçısından süreklilik” olduğu belirtilmektedir. İlgili belgelerde yer alan tüm ekonomik,yönetsel ve siyasal tasarımlar arasında yakın bağlantılar olmasına karşın, konumuz açısındansalt kamu maliyesine ilişkin olanları ele alacağız.♦ AEP ile hükümet programları ve IMF’ nin gerçekleştirdiği Gözden Geçirme’ ler öncesindeyazılmış bulunan niyet mektuplarında sürekli öne çıkarılan husus bütçe ve kamu kesimi temelfazlasıdır (faiz dışı fazla). Bu bağlamda maliye politikasının temel önceliğinin mali disiplinisağlayarak borç stokunu sürdürebilir düzeye indirmek ve makro istikrarı koruyacak faiz dışıfazlaya ulaşmak olduğu vurgulanmaktadır. AEP’ de “kapsamlı vergi reformu” doğrultusunda,58. Hükümetin ilk bir ay içinde Mali Milat’ı kaldıracağı, ilk üç ay içinde de “vergi barışıprojesi”ni, yani vergi affını gerçekleştireceği belirtilmiştir. AEP ve hükümet programlarındaöne çıkan bir düzenleme de “Kamu Mali Yönetimi” alanında yapılacak düzenlemelerdir.Bütçe birliğinin sağlanması ve kuruluşlara bütçe uygulamalarında daha fazla esneklik vesaydamlık vaatleriyle planlanan Muhasebe-i Umumiye Kanunundaki değişiklikler ve


Sayıştay’ın denetim yetkisinin Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve üst kurullar dahil olmak üzeretüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsayacak şekilde genişletilmesi ve kamuda saydamlığınsağlanmasıdır. Bu saptamaların ardından özlü biçimde öngörülen ve gerçekleştirilen butasarımları ele alalım.(a) 1994 yılından itibaren faiz dışı fazla hedefi bütçe/maliye politikasında yer almakla birlikte,17. stand-by anlaşması faiz dışı fazla bütçe/maliye politikasında kilit rol üstlenmeyebaşlamıştır. Öncelikle konsolide bütçede, daha geniş kapsamıyla tüm kamu kesiminde faizdışı fazlaya öncelik verilmesinin amacı iç borcun döndürülmesinin sağlanmasıdır. Bir başkadeyişle bütçede ve bir bütün olarak kamu kesiminde, faiz dışındaki tüm diğer harcamalarınkısılması sonucunda elde edilecek tasarrufun borç ödemesinde kullanılması hedeflenmektedir.Bu amaç doğrultusunda başta personel, yatırım ve sosyal harcamalar olmak üzere diğerharcama kalemlerinde kısıntıya gidilmesi ve önceliğin faiz ödemelerine verilmesi sözkonusudur. Bunun anlamı, olabildiğince az yatırım, düşük maaş-ücret ödemeleri vesosyal/kamusal alanının tasfiyesidir. Bir bütün olarak sözde “yapısal reformlar” ile birlikte elealındığında söz konusu strateji kamu hizmetlerinin nicel ve nitel açıdan erozyonauğratılmasına, kamu hizmet alanının ticarileşmeye açılarak piyasaya terk edilmesine, çalışankesimlerin ve emeklilerin yoksulluk sınırına çekilmesine yol açmıştır ve bu süreç bütünhızıyla devam etmektedir. Daha önce verdiğimiz ve aşağıda yer alan rakamsal verilerTürkiye’de faiz dışı fazlanın ne derece katı biçimde uygulandığını gözler önüne sermektedir.2003 yılı konsolide bütçesi esas olarak borcun çevrilmesi, bu bağlamda faiz ödemelerininaksatılmaksızın yerine getirilmesine odaklandığı ölçüde, tartışmasız öncelik faiz dışı fazlayaverilmiştir. Ocak ayının ilk haftasında açıklanan 6.2 katrilyon liralık kaynak paketinin 2.5katrilyon liralık bölümü harcamalardan tasarrufa bağlanmış, 3 Mart’ta açıklanan ek istikrarönlemlerinde ise harcamalarda 9.8 katrilyon liralık azaltma, kamu gelirlerinde ise 5.9katrilyon liralık bir artırma öngörülmüştür. Konsolide bütçenin yapısını ve bütçeye hakim“felsefe”yi, ortaya koyabilmek açısından AKP hükümetinin yukarıda vurgulananyönelimlerini dikkate almak anlamlı gözükmektedir. Ayrıca 146.9 katrilyon lira olaraköngörülen 2003 yılı bütçe ödeneklerin Bütçe Kanununa konulan bir hükümle 1 katrilyonlirası yatırım ve 281 trilyon lirası faiz dışındaki transfer ödeneklerinden olmak üzere toplam1.281 katrilyon liralık ödeneğin iptali söz konusu edilmiştir. Böylece yatırım harcamalarıbütçenin %5.2’sine çekilmektedir. Faiz baskısı karşısında reel harcamalar bütçedekiöngörülen harcamaların yalnızca dörtte birine eşit olmakta, personel harcamaları ise yerindesaymaktadır. Faiz dışı fazlanın GSMH’ ye oranı konsolide bütçe temelinde %6, tüm kamukesimi için %6.5 gibi yüksek oranlarda tutulmuşken, 3 Mart tarihinde açıklanan “yeni”istikrar önlemlerinin gelir artırıcı yönünün GSMH üzerinde %1.67, harcamalardan tasarrufunise %2.76 oranında bir etki yaratacağı, kısaca GSMH’ nin %4.4’üne eşdeğer etki sayesindefaiz dışı fazlanın artırılabileceği, böylelikle 2002 yılında faiz dışı fazladaki negatif sapmanın(IMF kriterine göre 2002’de konsolide bütçede oluşturulan faiz dışı fazla GSMH’ nin%2.4’üne eşit olmuştur) giderilebileceği Hükümet/Hazine tarafından vurgulanmıştır.Ocak-Eylül 2003 dönemine ilişkin dokuz aylık bütçe uygulamasına göre faiz ödemelerinintoplam giderlere oranı %45.8’e ulaşırken, personel giderleri %21.8’e, faiz hariç transferler%25.3’e, yatırımlar ise ancak %3.1’e ulaşmıştır. Vergi gelirleri toplam harcamaların%59.6’sını karşılayabilirken, bu tür gelirlerin %77.4’ü faiz ödemelerine yönelmiştir. Yılsonunda hedeflenen faiz dışı fazlanın %76’sına Eylül ayı sonunda ulaşılırken, bütçe açığınınbütçe büyüklüğüne oranı %29.2 olmuştur. İlk dokuz aylık bütçe sonuçları, 18. Niyet Mektubuve her gözden geçirme öncesi IMF’ ye yönelik ek niyet mektuplarında belirtildiğihükümetlerin taahhüt etmiş olduğu politikalar doğrultusunda uygulamalara devam edildiğiniişaret etmektedir. Bu bağlamda 2003 yılı konsolide bütçesinin faiz ödemelerine ve faiz dışı


fazla yaratmaya öncelik tanıdığı, çalışanların düşük gelir düzeyini sürdürmekte ısrarcı olduğu,kamu hizmeti alanını hızla erozyona uğratarak ticarileşmeye açtığı yalın bir gerçek olarakkarşımıza çıkmaktadır. Bu noktada önemli bir saptama yapmak gerekiyor: Net iç borç ödemekiçin konsolide bütçede faiz giderleri/GSMH oranının faiz dışı fazla/GSMH oranına eşit olmasıgerekmektedir. Bir başka deyişle bütçe açığının giderilmesi gerekli koşuldur. Oysa ki, 2003yılı öncesinde olduğu gibi, bu yılın ilk dokuz aylık sonuçları bu eşitliğin çok gerisindebulunulduğunu işaret etmektedir. Yıl sonu itibariyle 40.8katrilyon liralık bir bütçe açığınınöngörüldüğü de dikkate alındığında, yukarıda belirtilen eşitliğin zaten de facto ortadankalkmış olduğu saptanmaktadır. Kaldı ki, temelde konsolide bütçeden sağlanacak GSMH’ nin%6.5’ine endeksli faiz dışı fazlanın çok ciddi ekonomik ve sosyal sorunlara yol açtığıyadsınamaz bir gerçektir. Yukarıda belirtilen eşitlik sağlanamadığı ölçüde iç borçlanma veborç stoku hızla artmakta, faiz ödemeleri için Hazine yeniden borçlanmaya başvurmaktadır.Tabloya dış borçlanma da eklendiğinde ekonominin ne denli bir yükümlülük altına girdiğitüm boyutlarıyla gözler önüne serilmektedir. 1999 yılı sonunda konsolide bütçe kapsamındakidış borç stoku 34.6 milyar dolara ve iç borç stoku da 42.4 milyar dolara (22.9 katrilyon TL)eşitken, Eylül 2003 sonunda aynı kategorideki borçlar sırasıyla 61.3 milyar dolara ve 129.8milyar dolara (178.7 katrilyon TL) ulaşmıştır. Dört yıla yakın süredir gerçekleştirilen dış borçservisine karşın konsolide bütçe dış borç stoku 26.7 milyar dolar, iç borç stoku da 87.4 milyardolar artmıştır. Kısacası konsolide bütçe toplam borç stoku Eylül 2003 sonu itibariyle 191.1milyar dolara ulaşmaktadır.(b) Mevcut hükümet “spekülatif yönlü büyüme”ye dönük finansal birikim modelindensapmamakta, finansmanı borçlanma ile sağlamaya çalışmaktadır. Bunun en önemligöstergelerinden bir tanesi 58. Hükümetin büyük bir hızla 4369 sayılı yasayı bertaraf ederekfinansal rantların vergilendirilmesini ve ekonominin kayıt altına alınmasını engellemişolmasıdır. Diğer önemli bir gösterge de gene aynı hızla çıkarılan vergi affıdır. Gerek AEP’ dagerekse hükümet programlarında “kapsamlı bir vergi reformu”ndan söz edilmekte vereformun çıkış noktasının “vergide adalet ve ödeme gücü ilkeleri” olacağı söylemine yerverilmektedir. Ancak sözde reformun dayaklarını Mali Milat’ın kaldırılması ve vergi affıoluşturmuştur! Böylelikle hükümet bir yönüyle kendisine destek olan küçük ve orta çaptaişletmeleri kapsayan Anadolu sermayesinin önemli bir bölümüne, kayıtdışılığıözendirerek,destek vermiştir. Diğer yönden ise büyük sermayenin önemli bir bölümüne,finansal rantlara dokunmadığı ölçüde önemli avantajlar sağlamış, böylelikle ekonomi alanıdışındaki uygulamalarına destek arayışına yönelmiştir.(c) Kamu Mali Yönetimi kapsamında bütçe birliğinin sağlanması ve kuruluşlara bütçeuygulamalarında daha fazla esneklik ve saydamlık sağlanacağı ileri sürülmektedir. Bubağlamda Muhasebe-i Umumiye Kanununda değişiklik ve Sayıştay’ın denetim yetkisininCumhurbaşkanlığı, TBMM ve üst kurullar dahil olmak üzere tüm kamu kurum vekuruluşlarını kapsayacak biçimde genişletileceği vurgulanmaktadır. Ancak bu tasarım,kamunun saydamlaşması ve yönetişim ilke ve uygulamaları çerçevesinde Sayıştay’ınuluslararası denetime tabi tutulması anlamına gelmektedir. Böylece Hazine Müsteşarlığı’nınMaliye Bakanlığı’ndan koparılması ile kamu mali yönetiminde gerçekleştirilen çok başlılık veuluslararası kuruluşlara bağımlı bürokrat yetiştirme girişimi, oluşturulan üst kurullar ile ileribir aşamaya getirildikten sonra, Sayıştay ve Maliye Bakanlığı’nın da kapsama alınmasıylabirlikte son aşamaya ulaşılmış olacaktır. Böylece klasik bürokratik yapılar, uluslararasıkuruluşların denetimine tabi tutulduğu ölçüde dönüşüme uğrayacak, uluslararası kuruluşlarındenetimi altında biçimlenen yeni seçkin bir bürokrat kategorisi oluşacak ve yönetişimfelsefesine uygun olarak devletin denetim erki uluslararası kuruluşların güdümünesokulacaktır.


♦2004 yılı bütçesindeki büyüklüklerin 18. stand-by anlaşmasına, bu bağlamda dezenflasyonprogramına uygun biçimde hazırlanmış olması sürpriz değildir. Bütçede ön planda tutulanilkeler mali disiplin, bağlantılı olarak faiz dışı fazla/GSMH oranının konsolide bütçede %5.5,tüm kamu kesiminde ise %6.5 olması ve yapısal reformlardır. Dolayısıyla bütçe borcundöndürülmesine odaklanmış ve biçimlenmiştir. Hedeflenen faizdışı fazlaya ulaşmak içinöngörülen GSMH’ nin %2’sine karşılık gelen 8.4 katrilyon TL tutarında ek önlemin gerekliolduğu belirlenmiştir. Toplam 160.9 katrilyon lira dolayındaki giderlerin 66.2 katrilyon lirasıfaiz ödemelerinden kaynaklanmaktadır. Faiz ödemelerinin toplam giderlere oranı %41.1olarak belirlenmiştir. Buna karşın reel harcamaların payı %32.8’dir. Bağlı olarak personelgiderleri %22, yatırım harcamaları ise yalnızca %4.7 olarak öngörülmüştür. Vergi gelirleritoplam giderlerin yalnızca %61.6’sını karşılayabilirken, faiz ödemelerinin %67.6’sına denkdüşmektedir. Kaçınılmaz olarak da toplam bütçenin %28.8’ine eşit bir bütçe açığı ortayaçıkmaktadır. Burada yukarıda sorduğumuz soruyu tekrarlayalım: yeni bütçede bu denliyüksek tutulan faiz dışı fazla dikkate alınınca borç yükünün reel olarak aşağı çekilebilmesiolanaklı mıdır? Yanıtımız hayır olacaktır çünkü ciddi bir bütçe açığı söz konusudur ve faizdışı fazla tutarı ile faiz ödemeleri arasında 45 katrilyon liranın üzerinde negatif bir sapmanınolduğu saptanmaktadır. Bu durumda borç servisini yerine getirmek için yeni borçlanmalarabaşvurulması kaçınılmaz olacaktır.VI. Sonuç Yerine: Kısa Bir BilançoNeo-liberal politikaların son halkalarını 17. Stand-by anlaşması, GEGP ve 18. Stand-byanlaşması kapsamında öngörülen ve gerçekleştirilen uygulamalar oluşturmaktadır. Seksenliyılların başlarında yürürlüğe konulan, özellikle de 1983 Sonbaharında iktidara gelen ANAPdöneminde yoğunluğu artırılan ve kapsamı genişletilen neo-liberal politikalar, izleyenhükümetler tarafından sürdürülmüştür. İç ve dış finansal serbestleşme ekseninde uygulananiktisat politikaları rant ekonomisinin giderek gelişmesine yol açmış ve gelir bölüşümünü hızlabozmuştur. Kamu maliyesi, bu bağlamda konsolide bütçe finansal birikimin aracı olmuş veyeni birikim rejiminin maliyetini üstlenmiştir. Özünde kamu maliyesi/devlet bütçesi, sözkonusu maliyeti birikim rejiminin faturasını emekçiler başta olmak üzere küçük üreticiler veemeklilere, bir başka deyişle kent ve kırsal kesim yoksullarına ödetmiştir. Bütçeden kamuhizmet alanına aktarılan kaynakların giderek kısılmasına bağlı olarak, kamu hizmetinin gereknicel, gerekse nitel olarak erozyona uğratılması sonucunda özellikle sağlık ve eğitim gibitemel hizmetlerin aksaması ve ticarileştirilmesi neo-liberal politikalardan zarar gören kitleningenişlemesine yol açmıştır.Özellikle 2000 yılı başlarından günümüze uzanan zaman diliminde iktisat ve sosyal alandakiuygulamaların ve alınan sonuçların olumlu olduğunu söylemek olanaksızdır. Çünkü; (a) 2000yılı başında uygulamaya konulan IMF programı, önce Kasım 2000, akabinde Şubat 2001krizine yol açmıştır. (b) Şubat 2001’de patlak veren finansal kriz aşırı değerli TL’nin önemlioranda devalüe edilmesine yol açarken, kriz hızla reel sektöre yayılmış ve sonuçta 2001yılında ekonomi %9.4 oranında küçülmüştür. (c) Krizin finansmanı için IMF’ den toplamı 31milyar dolara ulaşan dış kredi sağlanmış, böylece dış borç stoku artmıştır. Paralel olarak içborç stokunda sıçrama kaydedilmiştir. (d) Kriz reel sektörde ciddi bir tahribata yol açmıştır:kapanan ve üretimini kısan işletmelerin yanısıra bankacılık sektöründeki yeniden yapılanmapolitikaları belirleyici olmuştur. Böylece bir taraftan işini kaybedenler, diğer yandan işpiyasasına çıkan genç işgücünün iş bulamaması işsizliğin çığ gibi artmasına yol açmıştır. Reelücretlerdeki düşmenin yanısıra, kayıtdışı istihdamın hızla genişlemesi sonucunda asgariücretin altında çalışanların sayısı artmıştır. Sonuçta güvencesiz, düşük ücretle çalışan veyoksulluğa mahkum edilen milyonlarca kişi çarpıcı bir gelişme olarak gözler önüneserilmektedir. (e) GEGP ve 18. Stand-by anlaşması temelinde yapılan düzenlemeler


sonucunda reel faizlerin aşağıya çekildiği, enflasyon hızının düşürüldüğü ve pozitif büyümehızına ulaşılmış olduğu bir gerçektir. Ancak böylesine katı biçimde uygulanan politikalarınsonucunda söz konusu sonuçlara ulaşmanın yadsınacak bir tarafı yoktur. Madalyonun diğertarafında ise stok birikimine dayalı bir büyüme, 9-10 katrilyon TL tutarında sürekli olaraklikit tutulan ve kısa vadeli olarak değerlendirilen, spekülatif plasmana hazır bir para kütlesisaatli bir bomba gibi sistemin içinde durmaktadır. Finansal sermaye birikimi rejimine dayalıspekülatif büyüme modeli terk edilmediği sürece ekonominin kırılganlığı sürecektir ve yenikrizlere açık olacaktır. (f) Halen resmi otoritelerin temel sorunu ve amacı borcundöndürülmesidir. Kamu maliyesi/devlet bütçesi de bu doğrultuda biçimlendirilmektedir.Krizden çıkış veya tedavi bütçeleri olarak nitelendirilen 2002, 2003 ve hazırlanmış olan 2004yılı bütçesinin herşeyden önce faiz ödemelerine ve yüksek faiz dışı fazlaya öncelik verdiğibilinmektedir. Bu bağlamda gerek geçmiş hükümetlerin, gerekse İslamcı ideolojiyle neoliberalyaklaşımın sentezini gerçekleştiren AKP hükümetinin üretim sorununun ötesindesosyal boyutu tamamıyla bir kenara bıraktığı yalın bir gerçektir. Bu açıdan anlamlı bir örnekvermek ilginç olacaktır. Krizden çıkmaya çalışan Arjantin’de 2003 yılının ilk sekiz ayında%5.5 oranında büyüme hızı yakalanmıştır. 25 Mayıs tarihinde başkanlık koltuğuna oturanNestor Kirchner, IMF’nin felakete yol açan reçetelerinin uygulanmasının söz konusuolmayacağını vurgulayarak, IMF’ nin önerdiği %4.5 oranındaki faiz dışı fazlayı reddetmiş ve%2.5’lik bir oranı önermiştir. Sonuçta %3’ün üzerine çıkılmaması konusunda anlaşılmıştır.Bu örneği vermemizdeki amaç, IMF’ nin tüm dayatmalarını kabul etmenin çözüm yoluolmadığını vurgulamaktır.Mevcut hükümetin IMF programına harfiyen uyduğu, bu bağlamda “reformlar” başlığı altındaekonomide ulusal olan tüm öğeleri tasfiye etmeye çalıştığı, bu ortamda da sahip olduğuideolojiyi egemen kılma çabasına girdiği ve bu doğrultuda sosyal, siyasal ve idari alanlardahızlı adımlar attığını özellikle vurgulamak istiyoruz. IMF programı ekonomik ve sosyaldokuyu tahrip ettiği gibi, Türkiye’yi siyasal yönden bir açmaza sürüklemiştir. Sonuçta mevcuthükümet IMF programının “hediyesi”dir! Ancak IMF programının alternatifi vardır. Bualternatifin ekonomik, sosyal ve siyasal boyutlarıyla hızla hazırlanması ve savunulmasıgereklidir.30 Ekim 2003


<strong>ÇALIŞMA</strong> YAŞAMIMIZIN TEMEL SORUNLARIÖzcan KESGEÇGenel BaşkanÜlkemiz çalışma yaşamı pek çok sorunla iç içe bulunmaktadır. İstihdam, sağlık, sosyalgüvenlik, sendikal hak ve özgürlükler önündeki engeller, iş yasası bu sorunlardan ilk aklagelen başat alanlardır. Biz burada bunlardan sendikal yasalar ile iş yasasını alabildiğinceayrıntılı ele alacağız. Bir bütünün ayrılmaz parçaları olarak gördüğümüz, 2821 sayılıSendikalar Yasası, 2822 sayılı Toplu-İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası ile 4857 sayılı(yeni!) İş Yasasına ilişkin değerlendirmelerimizi sunacağız. 12 Eylül’ün doğrudandüzenlediği 2821 ve 2822 sayılı yasalar ile, “12 Eylül ideolojisinin” devamı olan 4857 sayılıyasaları uygulamadaki yönleri ile de bir kez daha gözler önüne sereceğiz.1) 2821 SAYILI SENDİKALAR YASASIİş akdi ile çalışan, İŞVEREN ve VEKİLİ konumunda –iş yasasına göre işçi olmalarınakarşın- olmayanların sendikal örgütlenmesini düzenleyen bu 12 Eylül Yasası için, aslındaÖRGÜTSÜZLEŞTİRME-SENDİKASIZLAŞTIRMA yasası demek hiç de abartılıolmamaktadır. Başka kanıtlar aramaya gerek olmaksızın, 1980-2003 yılları arasındakisendikal örgütlülükteki büyük DÜŞÜŞ yukarıdaki savın doğruluğu için yeterli kanıtolmaktadır.Bu yasa ile;- Sendika üyeliği, Bakanlıkça düzenlenen bir “giriş belgesi” ile olanaklıdır. Bu belgedebulunan -zorunlu- işyeri no’su, işçi sigorta sicil no’su gibi bilgiler, S.S.K. dışında istihdam


edilen işçi sayısının 5 milyon olduğunun “resmi” olarak açıklandığı ülkemizde, “sigortasızişçilerin” sendika üyeliğini yasaklamış olmaktadır.- Üyeliğin Noter’den yapılması şartı; işçinin mesai saatleri içinde Noter’e gitmek için izinalma zorunluluğu ve Noter parası ile birlikte dikkate alındığında üye olmayı son derecezorlaştırmaktadır. Keza istifa için de aynı koşullar geçerlidir.- Sendikaların organlarını ve iç işleyişlerini kendi özgür iradeleri ile belirleme yerine,bunların yasa ile “NORM” biçiminde belirlenmiş olması, sendikal çalışmanın veörgütlenmenin önünde ciddi engeller oluşturmakta, UÇÖ-Uluslararası Çalışma Örgütü(ILO) normlarına da aykırı bulunmaktadır. Bu durum konfederasyonumuzun üyebulunduğu Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) nun 16-17 Ekim 2003 tarihliYönetim Kurulu toplantısında da ele alınarak “Türkiye’deki kısıtlamalar, sendikalaşmanınönündeki engeller, sendikalaşma ve toplu pazarlık düzeni ile ilgili yasalar (2821 ve 2822)Türkiye’nin UÇÖ sözleşmeleri ve Birleşmiş Milletlerin Sosyal ve Ekonomik Haklar Paktıile aldığı yükümlülüklerle çelişkili halde olduğu” saptaması yapılmıştır.- 2821’de bulunan, daha sonra yapılan değişiklik ile kaldırılan, 625 sayılı Özel ÖğretimKurumlarına tabi, okul, kurs v.b. yerlerde çalışan ÖĞRETMENLERE ilişkin sendikayaüye olma yasağı hala devam etmektedir. 12 Eylül yönetimince, sendikalar yasasının yanısıra 625 sayılı yasanın 32. maddesine de konan bu yasak, özel yasadaki bu düzenlemedevam ettiğinden sürmektedir. Kamu kurumlarında çalışan öğretmenler sendika üyesiolabiliyorken, sayıları yüzbinlerle ifade edilen “İŞÇİ ÖĞRETMENLERE” sendika üyesiolmak yasaktır. Bu konuda 1993’den buyana çalmadığımız kapı kalmamıştır.2) 2822 SAYILI TOPLU-İŞ SÖZLEŞMESİ GREV ve LOKAVT YASASIÜlkemizde bir sendikanın toplu-iş sözleşmesi yapabilmesi için; kurulu bulunduğuişkolunda çalışan işçilerin %10’unu üye yapmış olma zorunluluğu 2822 sayılı yasanıntemel düzenlemesidir. Bu düzenlemeyi getirenler, bunun güçlü sendikacılık yaratacağını,12 Eylül öncesi var olduğunu iddia ettikleri sendika enflasyonunu önleyeceğini ilerisürmüşlerdir. Aslında bunların bahane olduğu çok kısa sürede görülmüştür. Bugünsendikaların üye sayısı 1980 öncesinin çok çok gerisinde olduğu gibi, sendikalar daha dagüçsüzdür. Bu düzenlemenin temel amacı siyasal iktidarlara bağımlı sendikalaroluşturmak idi. Zira hangi sendikanın % 10 barajını aştığına Bakanlık karar verecekti.İstatistik komedisinin bugünkü durumunu ne bilmeyen ne de gülmeyen kalmıştır. Siyasaliktidar uygulamasına örnek oluşturması bakımından İŞKOLUMUZDAKİ 1994’denbuyana tablo, örnek olarak aşağıda verilmektedir.


RESMİ GAZETEDE İLEN EDİLENYıl/Ay İşçi Sayısı Sosyal-İş KOOP-İş Tez Koop-İş Açıklama1994/Ocak 360.697 38.401(10.64)38.534(10.68)44.082(12.12)1994/Temmuz 355.785 44.269(12.44)38.877(10.92)44.210(12.42)1995/Ocak 353.7<strong>11</strong> 44.334 32.583 45.086 Ank.6. iş Mah. 05.03.1999 gün 1995/745 E. 1999/62 K. Kesinleşti(12.52) (<strong>11</strong>.01) (12.73)1995/Temmuz 361.223 44.542 39.357 45.373 Ank.8. iş Mah. 22.12.1998 gün 1995/2648 E. 1998/1459 K. Kesinleşti.(12.33) (10.39) (12.56)1996/Ocak 366.293 26.985(7.37)39.443(10.77)47.<strong>11</strong>1(12.86)1996/Temmuz 386.391 27.595(7.14)41.260(10.67)48.421(12.53)1997/Ocak 391.559 28.913(7.38)39.500(10.08)*41.449(10.58)49.489(12.64)Ank.1.İş Mah. 25.12.1997 gün 1997/1412 Esas 1997/2647 Kararı ile Sosyal-İş üye sayısı ve yüzdesi 39.500 - %10.08Yargıtay 9.H.D. 1998/3048 E. 1998/2718 K. ONAMA1997/Temmuz 415.769 29.012(6.97)41.689(10.02)51.298(12.33)1998/Ocak 417.409 41.883(10.03)42.031(10.06)53.023(12.70)Ankara 2.İş Mah. 16.07.1998 gün 1998/454 E. 1998/<strong>11</strong>37 Kararsayılı kararı ile kesinleşti.


Yıl/Ay İşçi Sayısı Sosyal-İş KOOP-İş Tez Koop-İş Açıklama1998/Temmuz 421.054 42.435(10.07)42.402(10.07)*42.236(10.03)54.619(12.97)Ank.8.İ. Mah.31.12.1998 gün 1998/292 D.İş Esas 1998/10.D.İş K.İşkolundaki işçi sayısı 421.054 sosyal-iş üye sayısı 42.402-%10.07Yargıtay 9.H. 25.02.1999 gün 1999/3232 E. 1999/3569 K.Onama1999/Ocak 423.105 42.698 *(10.09)42.424(10.02)56.391(13.32)Ank.6.İş Mah. <strong>11</strong>.10.1999 gün 1999/46 E. 1999/1574 K.Sosyal-İş’in üye sayısı ve oranı 42.809 (10.1) Temyizsiz kesinleşme.1999/Temmuz 421.943 42.916(10.17)42.799(10.14)60.307(14.29)2000/Ocak 430.708 43.239(10.03)43.364 *(10.06)62.2<strong>11</strong>(14.44)Koop-İş açısından Ankara 5.İş Mah. 20.12.2000 gün 2000/297 E. 2000/<strong>11</strong>95Karar (43.285 - % 10.04)2000/Temmuz 432.837 38.852(8.97)43.391 *29.403(6.78)45.385 *49.732(<strong>11</strong>.48)Ank.8.İş Mah. 16.10.2001 gün 2000/822 Esas 2001/<strong>11</strong>99 KararSosyal-İş 43.391 - % 10.02 / Koop-İş 45.385 - %10.18Yargıtay 17.01.2002 2001/20731 Esas 2002/326 Karar ONAMA(10.02) (10.18)2001/Ocak Ankara 8. İş Mah. Tedbir kararı uyarıca OCAK/2000 İSTATİSTİĞİ AYNEN YAYINLANDI.2001/Temmuz Ankara 8. İş Mah. Tedbir kararı uyarıca OCAK/2000 İSTATİSTİĞİ AYNEN YAYINLANDI.2002/Ocak Ankara 8. İş Mah. Tedbir kararı uyarıca OCAK/2000 İSTATİSTİĞİ AYNEN YAYINLANDI.2002/Temmuz Ankara 8. İş Mah. Tedbir kararı uyarıca OCAK/2000 İSTATİSTİĞİ AYNEN YAYINLANDI.2003/Ocak 436.794 43.914(10.05)46.157(10.06)62.377(14.28)2003/Temmuz 478.936 44.850(9.36)44.657(9.32)63.658(13.29)


Diğer yandan %10 barajı aslında doğrudan sendika kurma hakkı ile ilgilidir. Toplu-işsözleşmesi yapma ile ilgili gibi görünmesine karşın sendika kurma hakkını olanaksızkılmaktadır. Bir sendika önce kurulacak, etkinliklerde bulunacak, toplu-iş sözleşmesiyapacak ve üye sayısını bu çabaları ile artıracaktır. Siz örneğin, 200 bin işçinin çalıştığıbir işkolunda bir sendikaya daha başlangıçta “20 bin üye ile kurulursan toplu-işsözleşmesi yapma hakkın olur” derseniz, kurulma demiş olursunuz. AnayasaMahkemesince iptal edilen, 15-16 Haziran direnişine sahne olan 274 sayılı yasadayapılmak istenilen değişikliğin aynısını 2822 sayılı yasaya koymak gibi. Bu düzenlemeUÇÖ’nün 87 ve 98 sayılı sözleşmelerine aykırı olup, Türk Hükümetleri de her yıl bunukaldıracaklarını UÇÖ’ne resmen bildirmektedirler. Ne yazık ki bugüne kadar değişen birşey olmamıştır.- Toplu-iş sözleşmesi yapmak için işkolu işçi sayısının %10’unu sağlamak yetmemektedir.Ayrıca işyeri veya işletmede de %51 çoğunluğa ulaşmak zorunluluktur.- Çoğunluk tespiti ve yetki kesinleşmesinde YASANIN ÖNGÖRDÜĞÜ sürelerin hiçbirGEÇERLİLİĞİ ve ANLAMI yoktur. Yetki sorunu YILLARCA sürmektedir. İtirazhalinde REFERANDUM uygulamasından ve bunun yargı denetiminde kesin sonuç vericibiçimde yasalaştırılmasından başka çıkar yol yoktur.- GREV hakkı, hak olmaktan çıkarılmıştır. Grev uygulamasının önündeki engellerkaldırılmalıdır.- Yüksek Hakem Kurulu’nda, toplu-iş sözleşmesi –grev yasağı nedeni ile- bağıtlamadauyuşmazlık nedeni tarafı olan işçi sendikası ve/veya O’nun üyesi bulunduğuKonfederasyonun temsilcisi bulunmalıdır.- Toplu-iş sözleşmesinden yararlanmada, dayanışma aidatı, üye aidatı ile eşit düzeydeolmalıdır. Sendikaya üye olmak istemeyenlerin bu özgürlüğü, sendika üyelerininmücadele azmini kırma hakkına dönüştürülemez.- Grev yasağı, can ve mal kurtarma işleri ile, acil sağlık hizmetlerinde, cenaze ve tekfinişlerinde, mezarlıklarda, sınırlı olmalıdır.3) 4857 SAYILI İŞ YASASIİşverenlerin uzun yıllardır ısrarla istedikleri 1475 sayılı iş yasasının ortadan kaldırılmasıtalepleri 2003 yılı içinde gerçekleşmiştir. Bu, iş yasalarının ‘işçiyi koruma’ temelanlayışının ortadan kaldırılmasının adıdır. 4857 sayılı yeni (!) iş yasasının madde maddegetirip, götürdüklerine girmeyeceğiz. Çok yazıldı ve konuşuldu. Yazılıp konuşulmasına dadevam edilecek. İşin özünde yukarıdaki anlayışın olduğunu bir kez daha yineleyelim.ŞİMDİ SIRA KIDEM TAZMİNATLARIMIZA GELMİŞTİR. HAZIRLIKLI OLALIM.Bize göre, işçi sınıfımızın sendikal hareketi 4857 sayılı yasa serüveninde ne yazık kisınıfta kalmıştır. Serüveninde diyoruz. Çünkü bu macera, sendikal hareketimizin en temelhakkı olan ‘işgüvencesi’ istemindeki, ister oyun ister aldatılmışlık deyin, serüveni ilebaştan kaybedileceği belli şekilde gerçekleşmiştir.10 Ağustos 2002 günü, sendikamız adına Genel Başkanımız Özcan KESGEÇ, BirleşikMetal-İş adına Genel Başkan Ziya YILMAZ, Oleyis adına Genel Başkan EnverÖKTEM’in yaptıkları ortak basın açıklamasını, önemli bir belge olması bakımından aynenaşağıya alıyoruz.


İŞ GÜVENCESİ YASASI ÇIKMIŞ GİBİ YAPILMIŞTIR.MECLİS SERMAYENİN BÜTÜN İSTEKLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMİŞTİR.KONFEDERASYON BAŞKANLARI İŞVERENLERİN KURTARILDIĞINIGİZLEMEKTEDİR.Milyonlarca işçinin uzun yıllardan beri öncelikli talebi olan, AB uyum yasaları çerçevesiiçinde yer alan İş Güvencesi yasa tasarısıyla ilgili yaşanan son gelişmelerdüşündürücüdür. Yıllardır işçi ve emekçilerin işsizliğe ve yoksulluğa mahkum olmasınınortak sorumluları, bu kesimlere şirin görünebilmek için ellerinden geleni yapmışlar, birtaraftan tasarıyı desteklediklerini ve yasayı çıkaracaklarını vurgulayan konuşmalaryaparken diğer taraftan fiili olarak iş güvencesi yasasını ertelemişlerdir.Altını bir kez daha çiziyoruz. Yasa çıkmış gibi yapılmıştır. Sözü edilen tarihte, yani 15Mart’ta yürürlüğe girmesi ise iş yasası değişikliklerinin yapılması şartına bağlanmıştır. İşyasası değişiklikleri yapıldıktan sonra iş güvencesi yasasının eş zamanlı olarak yürürlüğegireceği Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından bizzat açıklanmış, yeni Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanı Sayın Arseven’de TBMM’nde yaptığı konuşmada bu noktayı çokaçık ve net bir biçimde ortaya koymuş ve zabıtlara geçirilmiştir. Açıktır ki, iş yasasındakideğişiklikler gerçekleşmediğinde, iş güvencesi yasasının yürürlüğü tekrar ertelenecektir.Dolayısıyla, sermaye çevrelerinin istekleri Meclis tarafından karşılanmıştır. Ortada biruzlaşma değil, bir teslimiyet söz konusudur. Meclisi oluşturan Partiler, işçilerin oyunualabilmek için şov yapmışlar ama esas olarak sermayenin isteklerini yerine getirmişlerdir.Birbirimizi kandırmayalım! Ortada iş güvencesi yasası yoktur! Dolayısıyla işçileraçısından bir kazanım söz konusu değildir. Ortada bir uzlaşma yoktur! Sermayenin bütünistedikleri Meclis tarafından gerçekleştirilmiştir.Sermaye, iş güvencesinin iş yasası değişiklikleriyle birlikte ele alınmasını istemiştir.Bunun nedeni açıktır. Hazırlanan iş yasası değişiklikleriyle birlikte iş güvencesinin hiçbiranlamı kalmamaktadır. Çünkü iş yasasında yapılması planlanan değişiklikler; çalışmayaşamını tümüyle esnekleştirmeye, kuralsız çalışmayı hakim kılmaya, taşeronlaşmanınasıl işin kendisi haline getirilmesine ve hepsinden önemlisi işçilerin başta kıdem tazminatıolmak üzere kazanılmış haklarını ortadan kaldırmaya yöneliktir.Sermaye, son olarak yürürlüğün geciktirilmesini istemiştir. Çünkü arada kalan süre içindeişyerlerindeki sendikal örgütlenmeyi bitirmeyi planlamaktadır. Dolayısıyla daha kolaydeğil, daha zor bir döneme girilmiştir. Herkes hazır olmalıdır!Bütün bu gerçekler apaçık ortada iken, Konfederasyon Başkanlarının açıklamaları üzücüve düşündürücüdür. “Meclisi sıkıntıdan kurtardık” diyerek işverenlerin kurtarıldığıgizlenmeye çalışılmaktadır. Bu ortaklığın yakın gelecekteki sonuçlarını ibretle vedikkatle izlemek, işçi sınıfı ve emekçilerin görevi olmak zorundadır. İş yasasındakideğişiklikleri 12 eylül yasalarının değiştirilmesi olarak sunmak, bu değişiklikleri“demokratik ve çağdaş” değişiklikler olarak göstermek mümkün değildir. Çünkü 1475sayılı yasanın kökeni 1967’de çıkarılmış olan 931 sayılı İş Yasasıdır ve 12 Eylül’leuzaktan yakına ilişkisi yoktur.Parlamentodaki siyasi partilere gelince! İşçi sınıfının kağıt üzerinde kalan hiçbirdüzenlemeyle kandırılamayacağını seçimlerde açık bir biçimde göreceklerdir. İşçilerin


oş sözlerle, boş yasalara karnı toktur. Somut bir düzenleme getirmeyenler cevabınısandıkta alacaklardır.Başta sendikalı işçiler olmak üzere tüm işçi sınıfını uyarmayı görev sayarak, buaçıklamayı yapmak zorunda kaldık. İşçilerin geleceğiyle oynayanlara, oy avcılığınasoyunanlara ve yakın bir gelecekte yüz binleri sokağa bırakacaklarını açıklayanlara karşıbirliğimizi güçlendirmek zorundayız.Özcan KESGEÇGenel BaşkanZiya YILMAZGenel BaşkanEnver ÖKTEMGenel Başkan***15 Mart 2003’de yürürlüğe girmesi kabul edilen iş güvencesi yasası ile, iş yasasıdeğişikliği ve ikisinin de EŞZAMANLI yürürlüğe girmesi PEŞİNEN kabul edilmiştir. Bupeşin kabulden sonraki süreçte ise Konfederasyonumuzun tek başına kimi çabaları iseistenilen sonucu almaya yetmemiştir.Yeni iş yasasının TBMM’nde görüşülmesi sırasında, C.H.P. Grubunun ve işçi kökenliMilletvekillerinin mücadelesini belirtmemek haksızlık olacaktır. Bu konu ile ilgili olarak,C.H.P. Grubuna gönderdiğimiz yazı ve yanıtı aşağıdadır.Sayın Prof. Dr. Oğuz OYANTBMM CHP Grup Başkan VekiliAnkaraA.K.P. iktidarınca T.B.M.M.’ne sevkedilen ve 1475 sayılı yasanın yerine ikame edilmekistenen “yeni iş yasası tasarısı” çağdışı, işçilerin kazanılmış haklarını yok eden,dayanakları Roma hukuku ve Mecelle’de bulunan köleci anlayışa sahip bir tasarı idi.Tasarının T.B.M.M’nde görüşülmesi sırasında; tasarının bu biçimi ile yasalaşmamasıkonusunda, başta siz olmak üzere, C.H.P. meclis grubu ve sendikacı kökenli milletvekiliarkadaşlarımızın gösterdiği, tutarlı ve doyurucu çaba ve katkılara sendikamız genelyönetim kurulu olarak, en içten teşekkürlerimizi sunmayı bir görev biliyoruz.Bu hissiyatımızın C.H.P. grubuna iletilmesine aracılığınızı diler, siz ve tüm C.H.P.grubuna sevgi ve saygılar sunarız.Özcan KESGEÇ Tamer ATIŞGenel Başkan Genel Sekreter***


Sayın Özcan KESGEÇSosyal-İş Sendikası Genel Başkanıİşçi hakları aleyhine çok sayıda düzenleme getiren İş Kanunu Tasarısınıngörüşülmesinin engellenmesi konusunda yaptığımız muhalefet anlayışımıza dönüktakdirlerinize teşekkür eder, dayanışmamızın devamı dileğiyle selam ve saygılarsunarım.Prof. Dr. Oğuz OYAN***Şimdi öncelikli hedefimiz, 4857 sayılı iş yasasının OLUMSUZLUKLARINI toplu-işsözleşmeleri ile ortadan kaldırmak olmalıdır. 4857 sayılı yasayı değiştirme hedefimizi aslagözden ırak tutmadan.


EŞGÜDÜM DAİRESİ <strong>ÇALIŞMA</strong>LARIGenel olarak ülkemizdeki örgütlenme yasakları, baraj, noter engelleri ; özel olarak ÇalışmaBakanlığının sendikamız üzerinde uyguladığı “operasyonlara” karşın örgütleniyoruz, inadınaörgütleneceğiz. Barajları da yıkacağız, Noter şartlarını da kaldıracağız. 30 Nisan 2000tarihinde göreve seçilen Genel Yönetim Kurulumuz, bundan önce göreve gelen bütünyönetimlerimiz gibi, önüne ilk koyduğu bu hedefle çalışmalarına başladı.Sendikamızın, katıldığı günden itibaren izlediği Konfederal disiplin anlayışı ile YönetimKurulumuz ilk iş olarak, 30 Haziran’da yapılması kararlaştırılmış olan DİSK GenelKurulu’nun “.... bağlı sendikalarımızın bazılarının genel kurulları ile ilgili olarak ortaya çıkangecikme durumu ve diğer netleşmemiş hususlar dikkate alınarak DİSK Tüzüğü gerekleriniyerine getirme sorumluluğu ile en önemlisi Konfederasyon Genel Kurulumuzun birlik vebütünlüğünün tam olarak sağlanması ...” gerekçeleri ile normal tarihine ertelenmesinin uygunolacağının DİSK’e bildirilmesi kararını almış ve bildirmiştir. DİSK Genel Kurulu da 30Temmuz 2000 tarihinde yapılmıştır.Konfederasyonumuz Genel Kurul hazırlık çalışmalarına sendikamız aktif katılım sağlamıştır.Sendikamızca üzerinde önemle durulan “DİSK Genel Merkezi’nin Ankara’ya taşınması”konusunda ne yazık ki diğer sendikaların görüşlerinin değişmesi sağlanamamıştır. Ancakinanıyoruz ki, her zamankinden çok özellikle bu dönem DİSK Yönetim Kurulu’nun çeşitlikonulardaki çalışmalarının ağırlıkla Ankara’da yapılmış olması, bu önerimizin haklılığınınönemli bir göstergesi olmuştur.Temmuz 2000 tarihli DİSK Genel Kurulu’na giderken, Sendikamız Genel Başkanı ÖzcanKesgeç’in DİSK Genel Başkanlığına aday olmasının bir gereksinim olduğu tespitini yapanGenel Yönetim Kurulu’muz ve DİSK Delegasyonumuz, bu yönde elinden gelen çabayı


harcamış, adaylıktan çekilmeyi saygı ile karşılamış ancak, onaylamamıştır. Bugün de DİSK’esahip çıkma görevi ile karşı karşıya bulunulmaktadır.Sendikamız Genel Sekreterinin DİSK Yönetim Kurulunda görev almış olması, bize göreKonfederasyonumuzun politikalarının belirlenmesinde bir etken olmuş ancak bu durumyukarıdaki görüşlerimizin devam etmesini de ortadan kaldırmamıştır.Çalışma Raporumuzun, Sendikamız Genel Sekreterliğine bağlı Eşgüdüm Dairesine ilişkin bubölümünde, konfederal düzeydeki yukarıdaki konulara girmeyi başat görevlerimizdensaydık.Eşgüdüm Dairemiz, Nisan 2000 tarihli Genel Kurulumuzdan buyana sendikamıza gelen 2154adet, sendikamızdan gönderilen 2167 adet evrak üzerinde işlem yapmıştır. Tüm yazışmalarbilgisayar ortamında gerçekleştirilmiştir.Kısıtlı olanaklarımız nedeniyle gecikmiş de olsa bu dönem sendikamızın Internet Sitesioluşturulmuştur. Henüz başlangıç aşamasında olan sitemizin geliştirilmesi çalışmaları, devametmektedir.Sendikamızın tüm çalışmalarında, her zaman olduğu gibi, özel yaşamlarına göstermedikleriözveriyi sendika için göstermeyi adeta görev edinmiş tüm yönetici, personel, temsilci ve üyearkadaşlarımızdan çalışma dönemi içinde esirgediğimiz bir küçük teşekküre bu raporunsayfalarında yer vermeyi borç biliyoruz.Yaşasalardı, yaşamları boyunca sendikamız için her gün bir parçasını verdikleri canlarını,özveriyle yine sendika için vereceklerine inandığımız mücadele arkadaşlarımız GenelYönetim Kurulu üyesi Metin Bapir ile eski Genel Yönetim Kurulu üyelerimizden K. Mücahitİzkut’u saygı ve sevgi ile anıyor, mücadeleye devam ettiğimizi bilmelerini istiyoruz.


HUKUK DAİRESİ <strong>ÇALIŞMA</strong>LARIMayıs 2000 – Aralık 2003 tarihleri arasını kapsayan bu dönemde, hukuk dairesi çalışmalarınışu ana başlıklar altında toplayabiliriz. 1) Dairece, sendikamızın çeşitli dairelerininçalışmalarına hukuksal görüş bildirme, 2) Yetki davaları, 3) İstatistik davaları, 4)Üyelerimizle ilgili açılan çeşitli alacak ve sendikal tazminat davaları, 5) Sendikamızın çeşitlialacak davaları, 6) İŞE İADE DAVALARI, 7) Diğer davalar.1) HUKUKSAL GÖRÜŞ BİLDİRMESendikamızın özellikle toplu-iş sözleşmesi, örgütlenme ve mali dairemize, çeşitli çalışmalarailişkin hukuksal görüş bildirme çalışmalarıdır. Bunlar, çeşitli yasalara ve tasarılara ilişkinolarak sendikamız görüşlerini belirleme, sözleşme taslaklarını oluşturmaya katkı sağlama,çeşitli yargı kararlarını derleme ve bilgilendirme çalışmaları gibi çalışmalardan oluşmaktadır.2) YETKİ DAVALARI- Merkezi İstanbul’da bulunan MESAM Türk Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği içinalınan işletme çoğunluk tespitine işverenin itirazı üzerine dava İstanbul 3. İşMahkemesinin 2003/487 E. nolu dosyasında görülmektedir.- İstanbul Ecza Koop. İşyeri ile ilgili işletme çoğunluk tespitine işverence itiraz edilmişdurumdadır. Dava İstanbul 5. İş Mahkemesinde 2003/<strong>11</strong>2 E.no ile görülmektedir.- Türk Amerikan Derneği yetki tespitine işveren itiraz etmiş olup, dava Ankara 9. İşMahkemesinde 2003/1744 Esas nolu dosyada görülmektedir.


- Mersin’de kurulu AREL GIDA Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. işletme yetkisine işverenceitiraz edilmiş olup, Adana 1. İş Mahkemesinin 6.2.2003 gün ve 2002/792 Esas, 2003/251Karar sayılı kararı ile itiraz reddedilmiş ve Yargıtay’ca da onanmıştır.- METRO GROSMARKET’ler için Bakanlıkça sendikamıza verilen çoğunluk tespitine,Tez Koop-İş tarafından hiç yoktan, sırf işçileri cezalandırmak için itiraz edilmişbulunmaktadır. Ankara 10. İş Mahkemesinde 2003/1216 Esasında kayıtlı bulunan davanınilk duruşması 26.6.2003 günü yapılmıştır. Tez Koop-İş Ankara İş Mahkemesi’nde açtığıitiraz davasında, bu kez görevsizlik itirazında bulunmuş ve sırf işçileri cezalandırmakamaçlı itiraz ettiğini kanıtlamıştır. Tez Koop-İş işçi düşmanlığına devam etmektedir.Ankara 10. İş Mahkemesinin görevsizlik kararı -süre uzamasın diye- tarafımızdan temyizedilmemiş olup İstanbul Bakırköy 5. İş Mahkemesi 23 Aralık 2003 tarihinde ilkduruşmayı yapacaktır.- Mimarlar Odası Ankara Şubesi işyeri ile ilgili lehimize tespite işverence itiraz edilmiş,Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 29.4.2003 gün 2003/6917-7351 Esas ve Karar sayılı ilamı ile,işyerinin işletme olduğu gerekçesi ile yetkiyi iptal etmiştir.- TEB (Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti) ve bağlı işyerleri ile ilgili işletme çoğunluktespitimize, işveren işletme olmadığı gerekçesi ile itiraz etmiştir. Ankara 3. İşMahkemesinin -8.7.2003 gün 2003/12039-12886 Esas ve Karar sayılı Yargıtay ilamı ilede onanan- kararı ile işveren itirazı reddedilmiş ve yetkimiz kesinleşmiştir.- İnşaat Mühendisleri Odası için aldığımız yetkiye, işverenin yaptığı itiraz Ankara 8. İşMahkemesinin 16.10.2001 gün ve 2001/<strong>11</strong>29-1200 Esas ve Karar sayılı kararı ilereddedilmiş ve yetkimiz kesinleşmiştir.- Şehir Plancıları Odası ve bağlı şubeleri için, Bakanlıkça işveren vekilinin de hesaba dahiledilerek olumsuz tespiti vermesine ilişkin olarak sendikamızca dava açılmış vekazanılmıştır. Bakanlığın temyizi üzerine dava Yargıtay’a gitmiştir.- Eskişehir Ecza Kooperatifi işyerinde aldığımız GREV kararının iptaline ilişkin işverenceaçılan dava, Eskişehir İş Mahkemesince 2000/348 Esasında görülen dosyada reddedilmişve kesinleşmiştir.3) İŞKOLU İSTATİSTİK DAVALARI- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca sendikamıza yönelik olarak 1994 den bu yanasık sık yapılan operasyonlardan birisi de 2000/Temmuz istatistiğinde yapılarak,Sendikamız %10 barajının altına düşürülmüştür. Buna ilişkin olarak açılan davada;Ankara1. İş Mahkemesi 20.12.2000 gün ve 2000/1089-1680 sayılı kararı ile sendikamızın üyesayısının 43.391 oranında %10.02 olduğuna karar vermiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi29.3.2001 gün ve 2001/5101-5091 Esas ve Karar sayılı ilamı ile aynı konuda 8. İşMahkemesinde mevcut dava ile birleştirilmesi gerekçesi ile Kararı bozmuştur. 8. İşMahkemesi 5.6.2001 gün ve 2000/822 Esas sayılı kararı ile istatistiğin sendikamız lehineİHTİYATİ TEDBİR yolu ile durdurulmasını kararlaştırmış, 16.10.2001 gün 2000/822Esas, 2001/<strong>11</strong>89 sayılı kararı ile davayı sendikamız lehine sonuçlandırmış, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 17.1.2002 gün ve 2001/20731 Esas, 2002/326 Karar sayılı ilamı ile deONANARAK kesinleşmiştir.


- 2003/Temmuz istatistiğinde de sendikamız %9.36 ile barajın altına düşürülmüştür. Bunailişkin açılan dava Ankara 10. İş Mahkemesinin 2003/1646 Esasında görülmekte olup, 6Ekim 2003 tarihli duruşmada Mahkeme sendikamız lehine, 2003 Temmuz 17 No’lu işkoluistatistiklerinin ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına karar vermiştir. Dava dosyası halenbilirkişi incelemesindedir.4) ÜYELERİMİZLE İLGİLİ ALACAK ve SENDİKAL TAZMİNAT DAVALARI- Beğendik işyerinde çalışan ve sendikamıza üye olan aşağıdaki üyelerimizin iş akdifesihleri sonucu ödenmeyen alacakları ile ilgili davalar sonuçlandırılmış ve Ankara 29.İcra Dairesindeki dosyalarından tahsil edilerek, kendilerine ödenmiştir.OKAY ŞİMŞEK 2002/7931 1.486.000.000 TLFERHAT TEMİZ 2002/7932 1.993.000.000 TLMETİN KIZILIRMAK 2002/7933 2.671.000.000 TLÖMER DOĞAN 2002/7934 1.362.000.000 TLMAHİR AKKAYA 2002/7935 2.331.000.000 TLŞÜKRÜ SARAY 2002/7936 1.942.000.000 TL- İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezinde çalışan üyelerimiz Zühtü KAYALI, BayramKOÇ, Nurer ALTUN adına açılan Ankara 12. İş Mahkemesinin 2001/532-533-534Esasındaki sendikal tazminat davaları, üyelerimizin istemi üzerine müracaatabırakılmıştır.- Eskişehir Ecza Koop. işyeri Baştemsilcimiz Celalettin ŞAHİNÖZ’ün, boşta geçen süreler,ihbar ve kıdem tazminatlarına ilişkin olarak açılan davalar 6.5.2003 gün 2002/520 E.2003/280 K. ile tümü ile sonuçlanmış ve tüm alacakları tahsil edilmiştir.- Mahkemece işe iade kararı verilmesine karşın işe başlatılmayan İşyeri SendikaTemsilcimiz Celalettin Şahinöz’ün Temsilcilik süresi sonuna kadar tüm ücret ve diğerhaklarının tahsili için açılan ikinci dava Eskişehir İş Mahkemesinin 2002/520 E. noludosyasında görülmüş ve lehimize sonuçlanmıştır.- P.T.T. Biriktirme Yardımlaşma Sandığı işyeri üyelerimizden Bekir MERAKLI içinAnkara <strong>11</strong>. İş Mahkemesinde açılan dava 21.12.2000 gün ve 2000/227 Esas 896 Kararsayılı kararı ile lehte sonuçlandırılmış ve Yargıtayca da onanarak kesinleşmiştir.- P.T.T. Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı Antalya Şubesi işçilerinden üyemizA.Muharrem DOĞAN için Ankara 2. İş Mahkemesinde açılan dava 2.4.2002 gün ve2001/305 Esas 2002/150 Karar nolu karar ile sonuçlandırılmış ve tüm alacaklar tahsiledilmiştir.- P.T.T. Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı Antalya Şubesi işçilerinden üyemiz GültekinGÖKYER için Ankara 2. İş Mahkemesinde açılan dava 2.4.2002 gün ve 2001/306 Esas2002/151 Karar nolu karar ile sonuçlandırılmış ve tüm alacaklar tahsil edilmiştir.- Aynı işyerinde Bican KUBİLAY ile ilgili dava da Ankara 10. İş Mahkemesinin <strong>11</strong>.6.2001gün 2001/399-4772 Esas ve Karar sayı ile sonuçlandırılmıştır.


- Güçsüzler Yurdu işyeri üyelerimizden Nur KOLUKISA adına Ankara 1.İş Mahkemesindeaçılan dava 10.7.2001 gün 2000/628 Esas ve 2001/422 Karar sayılı hüküm ilesonuçlandırılarak, alacaklar tahsil edilmiştir.- İçel Eczacılar Kooperatifi işyeri üyelerimizden 14’ü için açılan davalar 18.12.2000 gün ve2000/324’den-615’e Esas ve Karar noları ile kazanılarak sonuçlandırılmıştır. Davaların birkısmı ise 8.2.2001 günü sonuca ulaşmıştır.A.OSMAN BAYRAK 2002/602 K. 3.453.124.678 TLENGİN AYHAN 2002/603 K. 2.591.021.992 TLERGÜN KURT 2002/604 K. 4.193.967.461 TLHAKAN BAYDURAK 2002/605 K. 4.979.570.412 TLKORAY ÖNDER 2002/606 K. 9.885.101.318 TLMAHMUT ÇOBANOĞLU 2002/607 K. 3.845.523.325 TLM. FATİH ÖNER 2002/608 K. 17.921.698.775 TLM. SERKAN PATÇI 2002/609 K. 3.178.021.520 TLBÜLENT ÇELİK 2002/610 K. 4.786.274.965 TLRIDVAN YARDAK 2002/6<strong>11</strong> K. 4.737.712.980 TLCÜNEYT YÜKSEKDAĞ 2002/612 K. 3.133.014.016 TLSERDAR ŞENER 2002/613 K. 3.417.441.913 TLYÜKSEL SOYDAN 2002/614 K. 2.029.8<strong>11</strong>.008 TLBEKİR ŞAN 2002/615 K. 8.468.638.048 TL- P.T.T. Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı işyerinde çalışan üyelerimiz KazımÖZYÜREK ve Fatma KAYMAKÇI için açılan davalar Ankara 7. İş Mahkemesinin12.12.2000 gün ve 2000/1841-2031 Esas ve Karar, 2000/1840-2030 Esas ve Karar sayılıkararları ile sonuçlandırılmıştır.- Aynı işyerinden Ahmet SEVİNÇ ile ilgili dava ise Ankara 3. İş Mahkemesinin 4.7.2000gün ve 2000/366-504 Esas ve Karar sayılı hükmü ile sonuçlandırılmıştır.- Mersin’de kurulu Arel Gıda işyerinde işten çıkartılan üyelerimize ilişkin alacak davalarınave tazminata ilişkin olarak Uğur BAŞAR adına açılan PİLOT dava Adana İşMahkemesinin 18.4.2003 gün ve 2002/729 Esas, 2003/233 Karar sayılı hükmü ilekazanılmış, karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.6.2003 gün 2003/10759-<strong>11</strong>998 Esas veKarar sayılı ilamı ile de onanarak kesinleşmiştir.- AYEK (Anadolu Yakası Eczacıları Üretim Temin ve Dağıtım Kooperatifi) işyerindeçalışan üyelerimizle ilgili hukuksal mücadelemiz ayrı bir konuma ve öneme sahiptir.Anılan işyeri battım gerekçesi ile kapatılmaya çalışılmış, tüm işçiler işten çıkartılmış, 3aya yakın birikmiş ücretler, ihbar ve kıdem tazminatı dahil hiçbir haklar ödenmemiş veyönetim -işverenler- ortadan kaybolmuştur. Hemen hemen herkesin, HİÇBİRŞEYalamazsınız noktasında birleştiği bir durum ortaya çıkmıştır. Sendikamız, değerli avukatarkadaşımız Vedat BARANOĞLU -katkı ve çabası çok büyüktür- ve üyelerimizin azimliuğraşı sonucu ALACAKLARIMIZIN TAHSİLİ SÜRECİNE GİRİLMİŞTİR.


İlk davalar 1999’da açılmaya başlandı. İlk duruşma tarihi 2000 Şubat ayı idi. Bir kısımdavalar Temmuz 2000’de açıldı. Toplam açılan dava sayısı 160 oldu. Davalar İstanbuliçin rekor sayılabilecek bir sürede bitirildi. Kazanılan davalar için konulan icralaraitirazlar kaldırıldı. Alacaklarımızın birinci sıraya konulabilmesi için İFLAS davası açıldıve kazanılarak iflas masası oluşturuldu. Kooperatif ortaklarının yükümlülükleri(Kooperatife olan borçları) tahsil edildi.Özcesi, özverili büyük bir uğraş verildi. 107 üyemiz için faizleri ile birlikte 1 Trilyon 190Milyar Lira masaya tescil ettirildi. 107 üyemizin TOPLAM ANA PARA ALACAĞI 315MİLYAR LİRA idi. 7 Mayıs 2003 günü 342.716.900.000 TL İCRA’dan alındı. 16.5.2003günü İSTANBUL ŞUBEMİZDE ÜYELERİMİZE 274.257.100.000 TL Genel Başkan,Genel Sekreter ve Yönetim Kurulu Üyelerinin de katılımıyla İstanbul Şube binamızdaelden dağıtıldı. BAKİYE alacaklarımız için çalışmalarımız devam etmekte olup,sendikamızca konu titizlikle izlenmektedir.- İnşaat Mühendisleri Odası ve bağlı işyerlerinde eksik uygulanan Toplu-İş Sözleşmesindendoğan ücret ve sosyal yardım alacaklarının tahsili için sendikamıza yetki veren CelalUyar, Zühtü Kayalı, Emel Özgüler ve Şener İlhan adına açılan alacak davalarının ilkduruşmaları 4 Kasım 2003 ve 2 Aralık 2003 tarihlerinde yapılmış olup, dava devametmektedir.5) SENDİKAMIZIN ÇEŞİTLİ ALACAK DAVALARI- İçel Eczacılar Kooperatifi işyerinden alacağımız aidatlar için açtığımız dava Adana İşMahkemesi 2000/323 Esas no’lu dosyada görülmüş, 4.2.2003’de işverenin borcu ödemeyikabul etmesi üzerine, alacaklarımız tahsil edilmiştir.- P.T.T. Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı işvereninin, üye olmayanlara toplu-işsözleşmesi uygulaması üzerine dayanışma aidatı davası açılmıştır. Ankara 8. İşMahkemesi 30.5.2002 gün ve 2000/610 Esas, 2002/510 Karar sayı ile alacağımızahükmetmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 9. H.D. 30.1.2003 gün 2002/12874 E, 2003/1028K. sayılı ilamı ile ve OYÇOKLUĞU ile (8/2) ile mahkeme kararını bozmuştur. Mahkemenin bozmakararına uyması üzerine, konu tarafımızdan temyiz edilmiştir, Yargıtay itirazımızıreddetmiştir.- AYEK işyerinden aidat alacaklarımıza ilişkin dava İstanbul 8. İş Mahkemesinin 6.3.2002gün ve 2000/1345 E., 2002/92 K. sayılı kararı ile kazanılmış, iflas masasından diğer üyealacakları ile birlikte bir kısmı tahsil edilmiş olup, bakiyesi izlenmektedir.- Türk Amerikan Derneği işyeri için açılmış bulunan dayanışma aidatı davası ise Ankara 8.İş Mahkemesinin 2001/612 Esasında devam etmektedir.6) İŞE İADE DAVALARI- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi işyeri temsilcimiz Hatice AYRANCI, Ankara 6.İş Mahkemesinin 27.12.2001 gün 2001/1365-<strong>11</strong>79 Esas ve Karar sayılı kararı ile İŞEİADE edilmiştir.- Es-Koop işyeri baştemsilcimiz Celalettin ŞAHİNÖZ Eskişehir İş Mahkemesinin25.1.2001 gün 2000/238 Esas, 2001/527 Karar sayılı kararı ile işe iade edilmiştir.


- AYEK işyeri baştemsilcisi ve temsilcilerimiz Salim OYNAK, Özcan TETİK, NecatiGÜMRÜKÇÜ İstanbul 1. İş Mahkemesinin 20.6.2000 günlü 2000/134-135-136/492-493-494 Esas ve Karar sayılı kararlarıyla İŞE İADE edilmişlerdir.- P.T.T. Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı işyeri temsilcimiz Salih ŞAHİN Ankara 2. İşMahkemesinin 13.7.2000 gün 1999/2492 Esas ve 2000/430 Karar sayılı kararı ile İŞEİADE edilmiştir.- Belde A.Ş. işyeri temsilcimiz Gıyas Melih YETKİN Ankara 5. İş Mahkemesinin26.12.2001 gün 2001/943-1586 Esas ve Karar sayılı kararı ile İŞE İADE edilmiştir.- Es-Koop Antalya Şubesi işyeri temsilcimiz Ramazan SAĞLAM, Eskişehir İşMahkemesinin 03.10.2002 gün 2000/437 Esas, 2002/802 Karar sayılı kararı ile İŞE İADEedilmiştir.- TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezi işyeri sendika temsilcimiz CelalUYAR Ankara 12. İş Mahkemesinin 14.03.2002 2001/78 Esas ve 2002/1637 Karar sayılıkararı ile İŞE İADE edilmiştir.- Adına alacak davası açtığımız İMO çalışanı Emel Özgüler’in İş Kanunu ve Toplu-İşSözleşmesine aykırı olarak işten çıkarılması üzerine iş güvencesi hükümleri uyarınca işeiade davası açılmıştır.- TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’ndan İş Güvencesi Yasası’na (eski yasa) aykırıbiçimde işten çıkarılan üyemiz Elif Özlem Öndoğan adına açtığımız işe iade davasıAnkara 6. İş Mahkemesince işe iade kararı verilmiştir. Dava dosyası hala Yargıtaydadır.7) DİĞER DAVALAR- İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezi Yöneticileri için 2821 sayılı yasayamuhalefeten suç duyurusunda bulunulmuştur. Basın Hz. 2001/2059 Esasında takipsizlikkararı verilen dosya için yaptığımız itiraz Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesinin 8.3.2002gün 2002/213 sayılı kararı ile reddedilmiştir.- ES-KOOP Yönetim Kurulu Üyeleri ve Genel Müdürü için 2821 sayılı yasayamuhalefetten yaptığımız suç duyurusu üzerine, anılanlar için dava açılmış, dava EskişehirAsliye Ceza Mahkemesinin beraat kararı ile sonuçlanmıştır.- Kaybedilen bir davadan dolayı, ücreti vekalet için sendikamıza haciz koyduran ES-KOOP’un haczi; Eskişehir İcra Tetkik Hakimliğinin 10.10.2002 gün ve 2002/<strong>11</strong>58-1349Esas ve Karar sayılı kararı ile “Üyenin ücreti vekaletinden sendikanın sorumlututulamayacağı” gerekçesi ile kaldırılmıştır.- DMO işyeri üyelerimizden Yusuf ŞEN’e Disiplin Kurulunca verilen 2 yevmiye cezasınıniptali için açtığımız dava Ankara 8. İş Mahkemesinin 23.1.2001 gün ve 200/897 Esas,2001/25 Karar sayı ile reddedilmiştir. Karar Yargıtay’ca da onanmıştır.- Münfesih olmuş İzmir Şubemizin Genel Kurulunu yapmadığı gerekçesi ile kapatılmasıiçin Çalışma Bakanlığınca açılan –garip- dava halen (bu raporun baskıya verildiği tarihte)Ankara 5. İş Mahkemesinin 2001/2044 Esas sayılı dosyasında sürmektedir.


ÖRGÜTLENME DAİRESİ <strong>ÇALIŞMA</strong>LARI1)<strong>ÇALIŞMA</strong> ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞININ İSTATİSTİKLERİ2821 sayılı Sendikalar Yasası gereğince Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı her Ocak veTemmuz ayının 17’sinde Resmi Gazete’de yayımlamak zorunda olduğu sözümonaistatistiklerde, Türkiye’de işkolları itibariyle sigortalı işçi sayıları ile sendikalı işçi sayılarınıilan eder. İstatistiklerin ilk kez yayımlandığı Şubat/1984 tarihinden buyana yayımlanan 40adet istatistiğin hiçbirinde ilan edilen işçi sayıları ile sendikalı işçi sayıları doğrularıyansıtmamıştır. Çünkü, çalıştırdıkları işçileri Bakanlığa bildirmeyen işverenlerin sayısı,bildiren işverenlerden çok daha fazladır.Şubat/1984’de toplam 2.317.016 olarak ilan edilen sigortalı işçinin 1.247.744’ünün yani%53.85’inin sendikalı olduğu ilan edilmiştir. Temmuz/2003’de ise Türkiye’de toplam4.781.958 SSK’lı işçi bulunduğu ve bunun %57,54’ünün yani 2.751.670’inin sendikalı olduğuilan edilmiştir. Oysa, aynı Bakanlığa bağlı kurum olan SSK ise, Türkiye’de 2002 itibariyle5.223.283 sigortalı işçi bulunduğunu açıklamaktadır. 2001 yılı için sigortalı işçi sayısıÇalışma Bakanlığına göre 4.562.454 ; SSK’ya göre ise 4.886.881 dir. Bu durum, ÇalışmaBakanlığı istatistiklerinin ne denli gayriciddi olduğunu ortaya koymaktadır.Devletin Çalışma Bakanlığı bugün ülkemizde 3 Milyona yakın sendikalı işçinin bulunduğunuResmi Gazetede ilan ederken hiç çekinmemektedir. Bugüne kadar yönetime gelen tüm siyasiiktidarların bu konuda benzer tavırlar içinde olabilmesinin temel nedeni, sistemin siyasiiktidarlarca kendi tercihleri doğrultusunda kullanılmasına en uygun bir sistem olmasıdır. 12


Eylül Anayasa’sı karşısındaki tutumlara benzer bir şekilde, 12 Eylül Cuntasının her yasasına“karşı” olmakla birlikte değiştirilmesi yönünde hiçbir iktidarın samimi girişimlerinerastlanmamıştır. İlk bakışta, sadece Türkiye’deki işçi sayıları ile bunlardan kaçının sendikalıolduğunun istatistiksel bir açıklaması gibi görünen bu uygulamanın asıl amacının, 1983yılında var olan sendikalar dışında başka hiçbir sendikaya yaşam hakkı tanımamakolduğu,bugün dahi kamuoyunun gözünden kaçırılmak istenen bir konudur.Ülkemizde sınırsız “serbestlikle” kurulacak bir sendikanın en temel amaçlarından olan TopluSözleşme yapma yetkisi, bu istatistik oyununda %10 barajının aşılmasına bağlanmıştır.Örneğin bizim işkolumuzda yeni kurulan bir sendikanın herhangi bir işyerinde toplu sözleşmeyapabilmesi için, üye olduğu sendikasından TİS beklentisi olmayan 48.000 işçiyi önce üyeyaptıktan sonra yetki için başvuruda bulunması zorunludur. Bugün bu sayının altında nüfusasahip vilayetlerimiz bulunmaktadır ve bunun adına, bizim ülkemizde “örgütlenme özgürlüğü”denilmektedir.Böyle bir sistem ancak ve ancak, mevcut sendikal örgütler içinde sermayenintercihleri doğrultusundaki kimilerinden başkasına yaşam hakkı tanımamak adına 12 Eylülcuntası gibi bir zorbalıkla konulabilir ve korunabilir.Sistemin bu genel engellemeleri dışında, siyasi iradeye tanıdığı görevi kötüye kullanmaolanakları ise özel olarak bazı sendikalar üzerinde çok çirkin boyutlara taşınabilmektedir.Sendikaların kuruluşundan, toplu sözleşme bağıtlanmasına kadar her aşamada sendikalarasayısız yaptırımlar içeren bu sistem, görevini kötüye kullanan siyasi iradeye karşı hiçbiryaptırım öngörmemektedir. Cesaret de bundan kaynaklanmaktadır.Yeniden faaliyete başladığımız 1991’den buyana hem sistemle mücadele etmekte, hem desistemi yıkmaya çalışmaktayız. Ne (sağ) siyasi iktidarların bizi yok etme çabalarındanvazgeçecekleri, ne de bizim geri durmayacağımız ortadadır. 1994 yılında başlayan %10 barajıserüvenine son dönemlerde yeni “operasyonlar” eklenmektedir (Bu terim Bakanlıkbürokratlarınca kullanılmaktadır). 2000 Ocak istatistiklerinde dönemin Çalışma Bakanınıntalimatı ile yapıldığı bakanlık bürokratlarınca söylenen bir “operasyon” ile %10’un altınaindirildiğimiz barajı, yine yargı yolu ile aştık. Durmak bilmediler, Temmuz 2003istatistiklerinde %9,36 gibi ilginç bir yüzde ile tekrar barajın altına indirildik. Aynı istatistiktebizimle beraber barajın altına indirilen işkolumuzdaki bir başka sendikanın üye sayısı hukukdışı, saçma-sapan bir gerekçe ile düzeltildi. Bunun üzerine Bakanlık nezdinde yaptığımızgirişimlerde ortaya yeni bir SKANDALI daha çıkarttık.Temmuz/2003 istatistikleri ile ilgili olarak Bakanlık Bilgi İşlem Dairesince kendilerinisavunmak adına önümüze konan bir “Resmi Tablo” da 1996 Ocak istatistik dönemindesendikamızın 8420 üyesinin yok edildiği ortaya çıktı. Bu konuda gerek doğrudan Bakan’a,gerek Bakanlığa yaptığımız başvurulara hiçbir yanıt verilebilmiş değildir.Bu bölüme başlarken sözkonusu istatistiklere ilişkin tabirini kullanmamızboşuna değildir. Bugüne kadar (20 yıldır) yayınlanan bütün istatistiklerde, işkolu işçi sayısınınbelirlenmesinde esas alınması gereken işyerlerinin ONBİNDE BİRİNDE DAHİ YASAYAUYGUN ŞEKİLDE İŞKOLU TESPİTİ YAPILMIŞ DEĞİLDİR. Örneğin bizim (17 noluticaret,büro,eğitim) işkolumuz incelendiğinde binlerce lokanta,kargo v.b.gibi başkaişkollarından işyerlerinin bu işkolunda sayıldığı görülecektir. Bu yanıyla İşkolu İstatistikleriYASAYA AYKIRI OLUP, tir.


2) TOPLU-İŞ SÖZLEŞMESİ YETKİ PROSEDÜRÜ BAŞLATILAN İŞYERLERİ10. Çalışma Raporunda belirtilenlerden sonraki dönem içinde aşağıdaki işyerleri için yetkiprosedürü başlatılmıştır.İşyeriBaşvuruTarihiBakanlığınTespitTarihi- TEB-Türk Eczacıları Birliği 06.03.2000 03.04.2000- İZYAY-İzmir Büyükşehir Belediyesi YayıncılıkTanıtım Hiz.San.A.Ş.12.04.2000 05.06.2000- TEB Yardımlaşma Sandığı 25.05.2000 03.07.2000- İzmir Diş Hekimleri Odası 22.06.2000 28.07.2000- SHÇEK-Sosyal Himetler ve Çocuk Esirgeme KurumuGenel Müdürlüğü ve bağlı işyerleri22.06.2000 05.09.2000- İstanbul Ecza Koop. 30.06.2000 28.09.2000- GÜDAŞ Gıda Ür. Dağıtım San.Tic.A.Ş. 28.09.2000 20.10.2000- Ünibel Bilgi Teknolojileri San.Tic.A.Ş. 20.12.2000 03.04.2001- DMO-Devlet Malzeme Ofisi Gen.Müd.ve bağlı işyerleri 20.12.2000 29.01.2001- Uydukent Yapı Koop. Birliği 31.01.2001 20.04.2001- Ankara Tabip Odası 08.02.2001 21.03.2001- İzmir Tabip Odası 14.03.2001 07.05.2001- TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası ve bağlı işyerleri 14.05.2001 12.07.2001- SHÇEK-Sosyal Himetler ve Çocuk Esirgeme KurumuGenel Müdürlüğü ve bağlı işyerleri04.06.2001 12.<strong>11</strong>.2001- Ankara Eczacı Odası 04.06.2001 13.06.2001- TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası ve bağlı işyerleri 06.07.2001 06.08.2001- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi 06.09.2001 26.09.2001- Çanakkale ve Çevre Köyleri Tarımsal KalkındırmaKooperatifler Birliği- Çankaya Belde Gıda Kül.Sos.Sanat Etkin.San.ve Tic.A.Ş.06.09.2001 26.09.200106.09.2001 02.10.2001- Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfı İkt.İşletmesi 02.01.2002 16.01.2002- Türk Amerikan Derneği <strong>11</strong>.01.2002 07.02.2002- TEB-Türk Eczacıları Birliği 05.03.2002 14.03.2002- İzmir Tabip Odası 05.03.2002 14.03.2002- SHÇEK Şeyh Zayed Çocuk Koruma Vakfı 28.03.2002 06.08.2002


- AREL Gıda Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. 28.05.2002 04.07.2002- TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası 03.06.2002 21.06.2002- Halk İşletme Tic. İnş. ve San. A.Ş. 25.06.2002 15.08.2002- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi 17.09.2002 24.09.2002- DMO-Devlet Malzeme Ofisi Gen. Müd.ve bağlı işyerleri 05.<strong>11</strong>.2002 18.<strong>11</strong>.2002- DİSK Genel-İş Sendikası 28.<strong>11</strong>.2002 20.01.2003- İstanbul Ecza Koop. 28.<strong>11</strong>.2002 14.01.2003- Ünibel Bilgi Teknolojileri San.Tic.A.Ş. 06.01.2003 14.01.2003- Atılım Üniversitesi Özel Eğ.Hiz.A.Ş. 09.01.2003 26.02.2003- Atılım Üniversitesi AZN İktisadi İşletmesi 09.01.2003 26.02.2003- Uydukent Yapı Koop. Birliği 05.03.2003 24.03.2003- Ankara Tabip Odası 05.03.2003 25.03.2003- Mesam Türk Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği 28.03.2003 08.07.2003- Metro Grosmarketler Ltd.Şti. 30.04.2003 07.05.2003- TMMOB Şehir Plancıları Odası 07.04.2003 04.08.2003- TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası 14.05.2003 14.07.2003- Türk Amerikan Derneği <strong>11</strong>.06.2003 08.07.2003Yetki başvurusunda bulunduğumuz bu işyerlerinden;- TEB Türk Eczacıları Birliği işyerinde 2. Dönem yetkisine işverenlikçe itiraz edilmiş, TEBYönetim Kurulu’nca yönetilen TEB Yardımlaşma Sandığının işletme dışı olduğu iddiaedilmişse de bu iddia Yargıtay’ca da reddedilmiştir.- GÜDAŞ Gıda Üretim Dağıtım San. Tic. A.Ş. işyeri ile ilgili olarak 1989’larda yapılmışbir işkolu tespit kararı ile karşılaşıldığından işkolu yönünden reddedilmiştir.- TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası ve bağlı işyerleri ile ilgili yetki tespitinin Bakanlıkçaişverenliğe gönderilmesinden sonra, bu örgüt ve yöneticilerine hiç yakışmayan bir tutumlakarşılaşılmıştır. Genel Merkez’de çalışan üyelerimiz işten çıkarılmış, bunun üzerine iştensendikal nedenle çıkarılan üyelerimizin işe geri alınmaları, Sendikamızca, toplu sözleşmegörüşmelerinin ilk uyuşmazlık nedeni sayılarak grev kararı alınmak zorunda kalınmıştır.Konfederal düzeyde kardeş örgüt saydığımız bu kurumun sırf yöneticilerinin hatalarısonucu daha fazla zarar görmemesi adına grev, yetkinin devamını sağlayacak düzeydesembolik tutulmuştur. Oda’nın genel kurulunca göreve getirilen yeni yönetimin, iştenatılan üyelerimizi işe geri almaları sonucu TİS görüşmeleri başlamış ve anlaşmayavarılarak grev sona erdirilmiştir.- AREL Gıda Turizm San. ve Tic. İth. İhr. Ltd. Şti. işyerinde çalışan işçilerin sendikamızdaörgütlenmesini öğrenen işveren üyelerimizi işten atmış, ancak yetki başvurusunu dahaönce yaptığımız için yetki verilmiştir. Yetkiye işverence itiraz edilmişse de Mahkemecereddedilmiş ve karar Yargıtay’ca da onanmıştır. Üyelerimiz için açılan sendikal tazminatdavaları sürmektedir.


- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi işyeri için son dönem yetki tespitine göreve yenigelen son yönetim itiraz etmiş, itiraz Mahkemece reddedilmiş ancak Yargıtay’ca işletmeyetkisi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.- Türk Amerikan Derneği işyeri yetkimize işverence yapılan çoğunluk itirazı yargılamasısürmektedir.- TMMOB Şehir Plancıları Odası ile ilgili yetki talebimize Bakanlıkça verilen olumsuzyanıta karşı açtığımız itiraz davasında Ankara 12. İş Mahkemesince haklılığımız yönündekarar verilmiş olup, Bakanlıkça yapılan temyiz itirazı nedeniyle dava Yargıtaydadır.- Metro Grosmarket’lerde başlattığımız örgütlenme ve yetki prosedürü başlangıcında TezKoop-İş Sendikası’nın sendikamıza yönelttiği karalamalara verdiğimiz yanıtlara buradayorumsuz olarak yer vermeyi yararlı bulmaktayız.Değerli Metro işçisi arkadaşlar,METRO GROSMARKET İŞÇİSİ ARKADAŞBizim uğraşımız yıllardır toplu-iş sözleşmesinden yoksun kalan sizleri ve işletmeyitoplu-iş sözleşmesine kavuşturmak, sendikal örgütlülüğü yükseltmektedir.Metroda eskiden beri çalışan arkadaşlarımızın çok iyi bildiği, yeni arkadaşlarımızın dabilmesinde yarar gördüğümüz sözde “sendika” ile ilgili aşağıdaki açıklamaları yapmakzorunda kaldık. Zira ı yaşam ölçüsü sayanlar, suskunluğumuzu istismara yöneliyorlar.Sendikamızın Metro Grosmarketlerde örgütlenmesi sonrasında Tez Koop-İşSendikasının kamuoyunu ve kendi üyelerini yanıltıcı, yanlış, yalan beyanları sendikamızcaciddiye alınacak düzeyde olmayıp, ne kamuoyu, ne basın, ne de kendi üyelerince ciddiyealınmaktadır. Ciddiye alınmak için sendikamızca verilecek yanıta bel bağlanmakta ya dakonfederasyonumuz ile ilişkilerimiz hedeflenmekte ve bu doğrultuda kendi konfederasyonlarıTürk-İş dahi araç olarak kullanılmaktadır. Son olarak 1 Nisan 2003 günü Türk-İş binası içindeyapılan basın toplantısına haber bülteninde yer veren Kanal A televizyon kanalının görüntülühaberinde ve 2 Nisan 2003 tarihli Evrensel Gazetesinde yayımlanan, gerek Türk-İşBaşkanının gerekse Tez Koop-İş Başkanının açıklamalarında yer alan ifadeler doğrudanyalandır.Metro Grosmarketlerin ilki DİSK ve bağlı sendikalarının 12 Eylül cuntasınca kapalıtutulduğu 1990 yılında İstanbul’da açılmış, “örgütlenme kültürünün gelişkin olduğu Almanişverence” çağrılan Tez Koop-İş Sendikasına üye yapılan “sendikalı işçiler” ile bir yetkilisendika ortaya çıkmıştır. Yeni açılan mağazaların OTOMATİKMAN sendikanın yetkikapsamına girmesiyle Bakırköy, Kadıköy, Ankara, Bursa, İzmir ve Adana olmak üzere 6mağazayı kapsayan ÜÇÜNCÜ ve EN SON Toplu-İş Sözleşmesi 03.10.1997 tarihindeimzalanmış olup, bu sözleşmelerde bugünkü Genel Başkan Sadık Özben’in de imzası vardır.İmzaladıkları çeşitli sözleşmelerde “Yasa gereği kapsam dışı kalanlarla”, “Dört ve ikiyıllık Yüksekokul mezunları kapsam dışıdır”, “.... gibi sözleşme ile çalıştırdığı veyaçalıştıracağı personel kapsam dışıdır”, “kapsam dışı kalacak personele verilecek haklar butoplu-iş sözleşmesi ile sağlanan hakların toplamından az olamaz”, “Kapsam dışı ve sürelihizmet sözleşmesi, ferdi iş sözleşmesi ile çalışan personel kapsam dışıdır”, “mevsim veyakampanya işçileri Toplu-İş Sözleşmesinden faydalanamaz”, “belirli süreli hizmet akdi ile


çalışanlar kapsam dışıdır” gibi tanımlamalar ile sendikalaşma ve toplu-iş sözleşmesihaklarını kullanmak için sendikaya üye olmuş işçileri, bir çırpıda işverenle tokalaşarak Toplusözleşme dışına ve bu yolla sendika dışına atmayı ilke edinmiş bu sendika, aynı anlayışınıMetro Grosmarketlerde de sürdürmüştür;“İşletme Müdürü, İşletme Müdürü Sekreteri, Satış Müdürü, Departman Müdürü,Daha önce ‘şef’ statüsünde olan Departman Müdür Yardımcıları, Personel ServisiElemanları, Hesap Ön Kontrol Elemanları, Ana Vezne Elemanları, Bilgi İşlem elemanları,Güvenlik Şefi, Bakım Onarım Şefi, Müşteri İlişkileri Elemanları, Telefon SantralElemanları, Kantin Şefi, Aşçıbaşı bu sözleşmenin kapsamı dışındadırlar. GüvenlikElemanları 01.07.1995 tarihinden itibaren kapsam içine alınmışlardır (bu tarihte 2495sayılı kanun yoktu. Sosyal-İş). Ancak güvenlik elemanları SENDİKA <strong>KURUL</strong>LARINDAGÖREV ALAMAZLAR ve GREVE KATILAMAZLAR.” gibi hükümlerle çalışanlarınyarısını Toplu sözleşme dışına atarak, üyeliğin devamını anlamsızlaştırıp sendikadan dauzaklaştırmışlar, mevcut yasaların bile dokunmadığı, sendikal görev ve GREV haklarını,işverenlerle anlaşarak işçilerin elinden fiilen almışlar, daha doğrusu alındığı zannettirilerekişçileri kandırmışlardır. Toplu-iş sözleşmelerinde yukarıdaki “kapsam dışı” düzenlemeleriyapan bu sendikanın yöneticileri, sol kamuoyu önünde utanmadan “kapsam dışı”uygulamasına karşı imişcesine sözler de edebilmişlerdir.Böylelikle gerek Metro Grosmarketlerde gerekse diğer işyerlerinde bu yolla sendikadışına atılmış olan ve işyerinde belli bir etkileme gücü ve birikimi, saygınlığı olan, sevilen,okumuş-mürekkep yalamış bu işçilerden Sendika içi yarışlarda da kurtulmuş olmaktadırlar.Asıl vahim olan ; Tez Koop’a göre bu işçiler “işveren” dir. Yıllardır bir sendika eliylezorla işveren kategorisine sokulup, toplu sözleşme ve sendika dışına atılan bu işçilerin şimdiSendikamızı yeğlemiş olmaları, işveren yeğlemesi sayılacaksa, bu, Tez Koop-İş anlayışınaçok uygun bir anlayıştır.Altında Tez Koop-İş Başkanının imzasının bulunduğu, yakında yapılacak GenelKurulları öncesinde Genel Sekreterleri tarafından bize bizzat getirilen ve Genel Başkan içinbize göre pek de lehte olmayan bazı protokol ve konuşma metinleri dikkatlice incelendiğinde,esasında kendilerinin, işverenin anlayışına uygun bir sendika olma çabası içinde oldukları hiçgözden kaçmamaktadır.Türk-İş binasında yaptıkları basın toplantısında “işveren anlayışına uygun sendika”olmanın ne demek olduğunu, bizzat kendi üyelerince kendilerine yönelik olarak atılan “satılıksendika istemiyoruz” sloganlarından da kavrayamıyorlarsa, Metro Grosmarket TİSgörüşmelerinin hangi tatil yörelerinde, hangi lüx otellerde, ne tür pazarlıklarla, ne gibihediyeler alınarak yapıldığını anımsamaları yararlı olacaktır.Örgütlü oldukları bazı işyerlerinin patronlarıyla çeşitli iş ilişkilerine girmenin çoksıradan işlerden olduğu bu sendika ne yazık ki, örneğin Migros Şok Marketlerin temizlik işinitaşeron olarak alan Genel Başkanlar, Migrosların taşıma işini alan Genel Sekreterlerüretmiştir. Bu günlerde çeşitli açıklamalarında sözü edilen sözümona “1999 yıllarındasendikal nedenle işten atılan 1000’e yakın üyeleri” için bu Genel Başkanlar ve GenelSekreterlerin neden “sendikal tazminat davası” açmadıkları çok açıktır.Sendikalarından zorla, tehditle istifa ettirilerek Sosyal-İş’e üye yapılan işçiler kimlerdir.Zorla istifa ettirilerek Sosyal-İş’e üye yapılan hangi işçinin istifanamesi ellerinde mevcuttur.


Hangisi için Savcılığa başvurulmuştur? Bütün bunları ortaya koymadan yapılan karalamalarıntek bir açıklaması vardır. Bu “çamur at, izi kalsın” dan da öte ahlaksızlık boyutlarındadır.Üç dönem toplu-iş sözleşmesinin ardından, işyerindeki yetkiyi kaybetmede kendisinihiç sorgulamayan bu anlayış, şimdi bizi “işverenin anlayışına uygun bir sendika” olaraktanımlamaktadır. Üyelerinin sorunlarını otomobilleriyle mağaza otoparklarında daireselpatinajlar çekerek çözmeye çalışan, işverenlere verilen “işten çıkarılacak işçi listeleri” ilegenel kurul hesapları yapan, kimi eğlence harcamalarını işverenlere ödeten, işçinin işinindevamını çeşitli yandaşlıklara bağlayan “sendika yöneticilerinin” bu sonuçta hiç mi payıyoktur? Eğitim tesisi adı altında bina satın alımlarında ortaya çıkan astronomik yolsuzluklarınhiç mi payı yoktur?Siz örgütlenmenin önündeki tüm engellerin hem teknisyenliğini yapacaksınız, hem dekarşıymışcasına söylemlerle işçi sınıfını kandırmaya çalışacaksınız ve kendi dışınızdakisendikaların 12 Eylül Barajlarının altında ezilmesi amacıyla, mahkemelere verdiğinizdilekçelerinizde “%10 Barajı güçlü sendikacılık içindir” diyeceksiniz ve hiçbir işçinin de busahtekarlığınızı görmeyeceğini sanacaksınız. Çeşitli toplantılarda “ödünç işçiliği” yaniköleliği savunacaksınız ama işçilerin bütün bunları görmediklerini, duymadıklarınısanacaksınız.Daha pek çok örnekleme yapabileceğimiz bu olumsuzlukları ortaya dökmenin, işçiyebugün için sendikal bir yarar sağlamayacağının bilinciyle şimdilik bu kadarı ile yetiniyoruz.Bugün gelinen noktada, sendikalılığın bittiği kendi genel başkanlarının ağzından dabelirtilen ve 1997 den sonra TİS yapılamamış olan bu işyerlerinde bir sendika TopluSözleşme yetkisi alacak düzeyin çok üstünde üyeye sahiptir. Hangi sendika ile olursa olsunbir işyerinde TİS yapılabilir olması, ülkemiz çalışanlarının örgütlülük düzeyleri dikkatealındığında önemli bir sonuçtur.İŞÇİ SINIFINA GÜVENMELİYİZ. TEZ KOOP’A ÖNERİMİZ ŞUDUR ;Gelin bu işyerlerinin sendikalı ve toplu sözleşmeli olmasının önüne kişisel çıkarlarınıziçin engel çıkarmayın. Bu işyerlerindeki işçiler, sizin deyiminizle “işveren” olan ve bunedenle de sendikanın dışına attığınız şeflerin de desteği ile sendikal örgütlülüğüsağlamışlardır. Önemli olan işyerine örgütlenmenin girmesidir. BU ÖRGÜTLENME BUİŞYERLERİNDE İŞÇİNİN İRADESİNİ YANSITACAK BİR TOPLU SÖZLEŞME İLESONUÇLANACAKTIR. Bu amaç doğrultusunda 13 Mart 2003 tarihinde Ç.S.G.B.’na 2822sayılı yasa uyarınca YETKİ İÇİN BAŞVURDUK. TOPLU SÖZLEŞMEYİ ÜYELERLEBİRLİKTE HAZIRLAMANIN VE BİRLİKTE YÜRÜTMENİN <strong>ÇALIŞMA</strong>SI İÇİNDEYİZ........... KERVANIMIZ YÜRÜYECEKTİR. Siz isteseniz de istemesenizde, bizim işverenehiçbir diyet borcumuzun olmadığını ve hiçbir zaman olamayacağını, yapacağımız TopluSözleşmede göreceksiniz. Toplu Sözleşmeyi satacak olmamızdan başka atacağınız çamurolamayacağına göre, artık ellerinizi yıkasanız da işçiye zarar vermeyi bir durdursanız.Gelin bu işçiler için iyi bir iş yapın, toplu sözleşmeyi geciktirmeyin. BİZ SÖZVERİYORUZ; NE ZAMAN İSTERSENİZ, NEREDE İSTERSENİZ, İSTERSENİZ HAKİMGÖZETİMİNDE REFERANDUMA HAZIRIZ.DAHA NE İSTERSİNİZ ?..... 07.04.2003<strong>GENEL</strong> YÖNETİM <strong>KURUL</strong>U***


Tez Koop-İş SendikasıGenel BaşkanlığınaAnkaraTarih 02.05.2003Sayı Ör.D.204/20-238Metro Grosmarket işyerlerindeki örgütlenmemize karşı başlattığınız -adeta sendikalrekabet kokan- karşı kampanyanızda sendikamıza yönelttiğiniz çeşitli karalamalarınıza karşın,işçilerin sendikamızı tercih ettiklerini size dahi kanıtlamak amacıyla her zaman, her yerde dilegetirdiğimiz, ancak sendikanız yöneticilerince sürekli inkar edilen REFERANDUMÖNERİMİZ, karşımızdakilerin ciddi ve samimi olduğuna inandığımız sürece geçerlidir.Ancak, gecikmeli de olsa, bir taraftan referandum önerimizi sözümona yararlıgördüğünüzü bildirip, diğer taraftan akıl almaz ölçüde yalanlar içeren karşı propagandanızıBU BİLDİRİMDEN SONRA DA SÜRDÜRMEYE DEVAM ETMENİZ, aslındareferandumu istemeyip, engelleme çabası içinde olduğunuz kuşkusunu yaratmaktadır.TÜM BU TUTUM VE DAVRANIŞLARINIZA RAĞMEN BİZ HER ZAMANREFERANDUMA HAZIRIZ.Metro Grosmarket işçisinin zarar görmemesi için, Toplu-İş Sözleşmesi yetkiprosedürünün sonunda sendikamıza verilecek yetki tespiti karşısında göstereceğiniz tavır, bukonuda belirleyici olacaktır.Bilgilerinize rica ederiz. Saygılarımızla,Tamer ATIŞGenel Başkan V.Metin EBETÜRKGen.Yön.Kur.Üyesi***Tarih 15.07.2003Sayı Ör.D.204/20-368Tez Koop-İş SendikasıGenel BaşkanlığınaAnkaraİlgi : a) 07.04.2003 tarihli bildirimiz.b) 28.04.2003 tarih, 19.1/1018 sayılı yazınız.c) 02.05.2003 tarih Ör.D.204/20-238 sayılı yazımız.d) Üyelerimize gönderdiğiniz mektup.


İlgi (b) yazınızda da kabul ettiğiniz üzere İLK REFERANDUM ÇAĞRISI 07.04.2003tarihinde (sözlü olarak <strong>11</strong>.03.2003) sendikamızca yapılmıştır.Zamanında yanıt vermediğiniz bu çağrımıza YETKİMİZE YAPTIĞINIZ İTİRAZ ileyanıt vermiş ve esasen Metro Grosmarket işçileri yararına ve örgütlenme adına da doğru bir işyapmamış bulunmaktasınız.Buna karşın, sendikamızın yetkisine yaptığınız itirazın çekilmesi yönünde üyelerimizinsendikanıza gönderdiği ve referandum niteliğindeki mektuplarına verdiğiniz yazılıyanıtınızda, bir çağrıcı edasıyla referandumdan söz etmektesiniz.Referandumu görüşmek üzere her iki sendikanın Genel Başkanları ile GenelSekreterlerinin katılacağı bir toplantının sizce de uygunsa 17 TEMMUZ 2003 günü saat14.00’de sendikamız Genel Merkez’inde yapılmasını öneriyoruz.Bu nedenle sendikanız Genel Başkanı ile Genel Sekreterini yukarıda anılan gün vesaatte sendikamıza davet ediyoruz.Toplantıya gelip, gelmeyeceğiniz ya da yer, gün ve saatine ilişkin varsa önerinizi yazılıolarak (fax ile) bildirmenizi rica ederiz.En iyi dileklerimizle.Özcan KESGEÇGenel BaşkanTamer ATIŞGenel Sekreter***Tarih 17.07.2003Sayı Ör.D.204/5-379Metro Grosmarketİşyeri Sendika Temsilciliklerine(Genelge)Sendikamızın Toplu-İş Sözleşmesi yapma yetki belgesine Tez Koop-İş Sendikasınınaçtığı itiraz davasının duruşması daha önce de bildirdiğimiz gibi 16 Eylül 2003 tarihineatılmıştı. Davanın bu duruşmada sonuçlanma olasılığı bulunmadığı gibi en az 7-8 aylık birsürenin geçmesi muhtemeldir.%1-2 üye sayısı ile yapılan bu itiraz sizleri cezalandırmaktan başka hiçbir işeyaramayacağı gibi önümüzdeki süreçte Toplu Sözleşmenin gecikmesinden dolayıkarşılaşılacak mağduriyetinizin tek sorumlusunun da Tez Koop-İş olacağı konusundakigörüşlerimizi daha önce de duyurmuştuk.Ancak sorumlunun Tez Koop-İş olmasının sizlerin mağduriyetine çözümgetirmeyeceğinin bilincinde olan sendikamız, sorunun kesin çözümünü sağlamak ve Metro


Grosmarket çalışanlarının iradesini bir kez daha göstermelerine fırsat sağlamak için TezKoop-İş Sendikasını (Ek:1) yazı ile REFERANDUM’u görüşmeye çağırmış ve 17 Temmuz2003 (bugün) gerçekleşen görüşmede kendilerine en kısa zamanda (mümkünse 2-3 güniçinde) referandum yapılması önerisinde bulunulmuş, referandum sonucunda Sosyal-İş’inçıkması halinde derhal itirazlarını çekmeleri istenmiştir.Tez Koop-İş Sendikası yetkilileri referandumun koşullarını yetkili kurullarındabelirleyip tarafımıza yazılı olarak bildireceklerini beyan etmişlerdir.Bu durumda büyük olasılıkla önümüzdeki 10-15 gün içinde işyerlerinde referandumyapılacaktır. Yapılacak referandum sonucunda;1) Siz Metro çalışanlarının çoğunluğunun üye olarak tercihini gösterdiği Sosyal-İş’in,bu oylamada da gösterilmesi durumunda zaten çoğunluk üyeye sahip olunması ve bu nedenleÇalışma Bakanlığınca yetki verilmiş bulunması nedeniyle sorun hemen çözümlenmiş olacakve büyük olasılıkla Eylül ayı sonlarında Toplu-İş Sözleşmesini görüşmek üzere MetroGrosmarket işverenliğine çağrı yapılabilecektir.2) Üyelerimizden gelen sorular üzerine Tez Koop-İş Sendikasının tercih edilmesidurumunda prosedürü de anlatma gereksinimi doğmuştur. Bu durumda yetki süreci ne yazıkki çok uzayabilecektir. Şöyle ki;Ne yazık ki yasalarımızda referandum yoktur. Biz yetki sürecinin hızlanması, sizlerindaha fazla mağdur olmamanız için Tez Koop-İş Sendikasına referandum önermişbulunmaktayız ve bu durum Çalışma Bakanlığını ilgilendirmediğinden, Tez Koop-İş’in yetkialması için yeterli olmamaktadır. Bizim hiçbir engellememizin söz konusu olmayacağı busüreçte bile Tez Koop-İş’in yetki alabilmesi, işçilerin çoğunluğunun üye olmasına bağlıdır.İşçilerin çoğunluğunun üye olmasının ardından yetki için Bakanlığa başvurması vesendikamızın bugüne kadar yetki için yaşadığı sürecin aynen yaşanması olasılığı büyüktür.Bu bilgilerin sizlere ve sizler aracılığıyla üyelerimize ve hatta tüm çalışanlaraulaştırılması, sendikal anlayışımız gereği bizim için bir görevdir.Bilgilerinizi rica eder başarılar dileriz.En iyi dileklerimizle.Tamer ATIŞGenel SekreterMetin EBETÜRKGen.Yön.Kur.Üyesi***


Tarih 19.07.2003Sayı Ör.D.204/5-381Metro Grosmarketİşyeri Sendika Temsilciliklerine(Genelge)2821 sayılı Sendikalar Yasası gereğince her yıl Ocak ve Temmuz aylarında yayımlanan“işkollarındaki işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarına (%10 barajı) ilişkin istatistik” 17Temmuz tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.DİSK ve bağlı sendikalar olarak yeniden faaliyete başladığımız 1991 yılından buyanakaldırılması için mücadele ettiğimiz %10 barajı konusunda sizlerin şimdilik kısaca da olsabilgilendirilmesinde yarar görmekteyiz;Ne yazık ki Ülkemizde, dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmayan %10 işkolu barajısistemi, DİSK ve bağlı sendikalarının hiçbir zaman hayat bulmaması amacıyla Türk-İşKonfederasyonu ve 12 Eylül yönetiminin işbirliği ile 12 Eylül darbesinin arkasından 1983yılında yasalaştırılmıştır.Bu sisteme göre, bir işkolunda kurulu bir sendikanın toplu sözleşme yapabilmesi içinişkolundaki işçi sayısının en az %10’unu kendisine üye yapmış olması gerekmektedir. Bu,örneğin bizim işkolumuzda bugün itibariyle Bakanlığın ilan ettiği 47.893’dür.Bu durum bir sendikanın özgürce kurulup, toplu sözleşme yapmasının önündekiantidemokratik bir engeldir. Güya sendikaların güçlenmesi için getirilmiş bu engel TÜRK-İŞtarafından halen savunulmaktadır. Ancak rakamlar ortada olup, 1980 yılındaki sendikalı işçisayısı (yaklaşık 2,5 Milyon) günümüzde bu sistem sayesinde 600 binlere düşmüştür.Sendikamız ve bağlı bulunduğumuz DİSK olarak %10 barajı antidemokratik ve herzaman siyasal iktidarların etkisine doğrudan açık ve istemedikleri sendikayı barajın altınaindirmeye yarayan sistem olması nedeniyle, değiştirilmesi için mücadelemiz devametmektedir. Biz sendikaların özgürce kurulup, özgürce toplu sözleşme yapabilmesini savunanbir sendikal anlayışın sahibi olarak, bu mücadelemizi sürdürürken, ne yazık ki işçilerin buhaklarını sözümona kullanmak üzere kurulu TÜRK-İŞ ve bağlı sendikaları ile bunlarınyöneticileri, örgütlenmenin önündeki bu ve başkaca bir çok antidemokratik engelisavunagelmektedirler.Biz, işçilerin en kötü de olsa bir sendikaya üye olabilmelerini savunurken, ne yazık kikimi “sendikacılar (!)” onbinde 64 gibi komik bir oran ile %10 barajının altına düşürülmüşolan bir sendikayı “kapanmış bir sendika” olarak gösterme YALANINI, namuslarını ortayakoyarak söyleyebilmekte, hatta bunu kutlamak için üyelerini halay çekmeyeyönlendirebilmektedirler.ATTIKLARI YALAN DOĞRU BİLE OLSA, bir sendikanın kapanmasına sevinmek, netür bir sendikal anlayışa sahip olunduğunun göstergesidir. Bu anlayış 12 Eylülcülerin anlayışıile tıpatıptır.


Biz bir taraftan bu antidemokratik yasaların değiştirilmesi mücadelesini verirken, elbetteki bu yasalara göre hareket etme zorunluluğumuzun bilinci ile 1994 yılından buyanaBARAJLARI AŞMAKTAYIZ. Her 6 ayda bir aştığımız barajlar konusunda 12 Eylülcülerinortağı TÜRK-İŞ’e bağlı TEZ KOOP-İŞ Sendikasının itirazlarını da her dönem mahkemelerdeaşarak bu günlere gelmiş bulunmaktayız. Bu dönemde de aşacağımızdan hiç kuşkunuzolmasın. Mücadelemizde bunun örnekleri çoktur. 1994-96 arasını bırakarak daha sonrakiyargı kararları;1) 1997 Ocak istatistiği ; Ankara 1. İş Mahkemesinin 97/1412 E. 2647 sayılı kararı2) 1998 Ocak istatistiği ; Ankara 2. İş Mahkemesinin 1998/454 E. <strong>11</strong>37 sayılı kararı,3) 1998 Temmuz istatistiği ; Ankara 8. İş Mahkemesinin 1998/292 E. 10 sayılı kararı,4) 1999 Ocak istatistiği ; Ankara 6. İş Mahkemesinin 1999/16 E. 1574 sayılı kararı,5) 2000 Temmuz istatistiği ; Ankara 1. İş Mahkemesinin 2000/1089 E. 1680 sayılıkararlarının tümü Yüce Yargıtay’ca da onaylanarak Tez Koop-İş suratında patlayantokatlardır.Değerli arkadaşlar, TEZ KOOP-İŞ yukarıdaki yalanlarına bir yenisini daha eklemekte,SOSYAL-İŞ’in bir daha yetki alamayacağı, Metro Grosmarketlerde toplu sözleşmeyapamayacağı yalanını yayarak işçileri yanıltmaya çalışmaktadır.Öncelikle belirtelim ki 2822 sayılı Toplu-İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 12maddesinin 3. fıkrasında “YETKİ BELGESİ ALMAK ÜZERE MÜRAACAT EDEN VEYAYETKİ BELGESİ ALAN İŞÇİ SENDİKASININ YETKİSİNİ DAVA SONRAYAYIMLANACAK İSTATİSTİKLER ETKİLEMEZ.” hükmü yer almaktadır. Bu hükmegöre; yetki alınmış işyerlerini bir tarafa bırakın, yetki için başvuru yapılmış işyerleri bilesonraki istatistikten etkilenmemektedir. Bu istatistikten 17 Temmuz 2003 – 17 Ocak 2004arasında varsa yetki başvurusunda bulunulacak işyerleri etkilenebilir. Kaldı ki bugüne kadarki davalarda aldığımız “yürütmeyi durdurma” kararı bu kez de alınabilecek ve önümüzdeki 6aylık bu dönemde bile bir sorun yaşanmayacaktır.TEZ KOOP-İŞ yöneticileri, yukarıdaki yasa hükmünü bilmiyorlar ise zaten sözümüzyoktur. Bildiklerine göre, ne yapmaya çalıştıkları çok açıktır.Bu konuda ilginizi çekecek bir noktayı daha saptamak istiyoruz; Daha öncebildirdiğimiz üzere Tez Koop-İş’i Referanduma çağırdığımız ve bu konuda bir toplantıyaptığımızı biliyorsunuz. Bu toplantı 17 Temmuz günü saat 14.00-16.00 arasında yapılmışolup, söz konusu TEMMUZ istatistikleri aynı gün sabah yayımlanmış ve Tez Koop-İş, barajınaltında olduğumuzu bilerek bizimle referandumu görüşmüştür. Bunun nedeni çok açıktır,SOSYAL-İŞ DİMDİK AYAKTADIR.Şimdi Tez Koop-İş’in yapacağı iki şey vardır:1) REFERANDUMDAN KAÇMAK (çünkü şayet Sosyal-İş kapanmış ve yetkisidüşmüş ise referanduma ihtiyaçları kalmamıştır ve buyursunlar bakalım yetki alabiliyorlarsaalsınlar)2) SÖYLEDİKELRİ YALANLARI YALAMAK (çünkü referandumu kabulettiklerinde yalanlarını kabul etmiş olacaklardır)


Bu durumda şu soruyu sormanın tam zamanıdır : Yalancının mumu ne zamana kadaryanar?Biz inanıyoruz ki Tez Koop-İş YALANLARINI YALAYACAK ve REFERANDUMAMECBUR KALACAKTIR.Sizlerin büyük ölçüde bildiğiniz bu konuda sendikal hayata ya da çalışma hayatına yenigirmiş arkadaşlarımızın da bilgilendirilmesini, yakın tarihte yapılacak Referanduma hazırolunmasını rica ederiz.En iyi dileklerimizle.Tamer ATIŞGenel SekreterMetin EBETÜRKGen.Yön.Kur.Üyesi***Tez-Koop-İş SendikasıGenel BaşkanlığınaAnkaraTarih 28.07.2003Sayı Ör.D.204/20-394İlgi : 23.07.2003 tarih, 19.1/1980 sayılı yazınıza ek “Genel Yönetim Kurulu” imzalıaçıklamaİlgi yazınız eki “Genel Yönetim Kurulu” değerlendirmenize ( ! ) ilişkin olarak GenelYönetim Kurulumuz yanıtıdır.Bugüne kadar olduğu gibi, bu açıklamanız da gerçek dışı, samimiyetten uzak,dürüstlükten yoksun bir belgedir.Sözlü görüşmeleri çarpıtmanız bir yana, yazılı belgelere karşın gerçek dışı ifadelerikullanmada gösterdiğiniz “cesaret”e şaşmamak elde değil.Metro Grosmarketlerdeki örgütlenmemizin başından buyana yaptığımız açıklamalaraek olarak son kez, bu açıklamanıza ilişkin aşağıdaki görüşlerimizin tarafınızca dabilinmesinde yarar görmekteyiz.1) Açıklamanızda ; referandum sürecinin 28 Nisan 2003 tarihli “duyurunuz” ilebaşladığını belirtmektesiniz. Bir kere böyle bir duyurunuz yoktur. Sizin duyuru dediğiniz,sendikamızca Metro işçilerine hitaben yayınladığımız 7 Nisan 2003 tarihli bildirimiz üzerinearadan 21 gün geçtikten sonra nihayet sendikamıza hitaben gönderdiğiniz 28.04.2003 tarih ve19.1/1018 sayılı yazınızdır ve bu yazınızın birinci paragrafında aynen ; “ GenelBaşkanlığınızca yayınlanan 07.04.2003 tarihli ve başlıklı bildirinizin son paragrafında METRO GROSMARKETişyerlerindeki sorunu çözmek için çağrısını yapmaktasınız”diyerek referanduma ilk çağrının 07.04.2003 tarihinde Sosyal-İş tarafından yapıldığını beyan


ettikten sonra, şimdiki açıklamanızda çağrıyı kendinize aitmiş gibi göstermeye çalışmanızınDÜRÜSTLÜKLE İLGİSİ YOKTUR. Esasen referanduma ilk çağrımızın sözlü olarak, GenelSekreterimiz tarafından bizzat eski genel sekreterinizin ve şimdiki genel sekreterinizin dearalarında bulunduğu baskın ekibinizin yüzlerine karşı <strong>11</strong>, 13 ve 15 Mart günlerindeyapıldığını da çok iyi bilmektesiniz. Bu gerçekleri ancak kendi beyinlerinizdedeğiştirebilirsiniz.2) Açıklamanızda ; “Görüşme tarihinin (referandum konusunda), işkolu istatistiğininaçıklandığı ve Sosyal-İş Sendikasının barajın altında kaldığının anlaşıldığı gün olarak tespitedilmesi de anlamlıdır” demektesiniz. DOĞRUSU PES, siz bir taraftan açıklamanızdatoplantıya davet yazımızın 15.07.2003 tarihli olduğunu yazabileceksiniz (4’üncü bölüm),diğer taraftan hemen alt satırda yukarıdaki dikkatsiz cümleye yer verebileceksiniz.ÇARPITMA YETENEĞİNİZE DİYECEK YOK. Öncelikle belirtelim ki, sizi 17 Temmuzdatoplanmak üzere çağırdığımız yazıyı tekrar incelerseniz “Toplantıya gelip gelmeyeceğinizyada yer, gün ve saatine ilişkin varsa önerinizi yazılı olarak bildirmenizi” rica etmiştik ve sizde toplantıya geleceğinizi bildirmiştiniz. Sizin bu iddianıza göre, bizim 17 Temmuz’dabarajın altına düşürüleceğimizi 3 gün öncesinden biliyor olduğumuz anlamı çıkmaktadır kibuna ancak gülünür. Ayrıca, 17 Temmuz sabaha karşı yayınlanan söz konusu istatistiklerhakkında anılan toplantıda yaptığımız sohbeti unutmuş olabileceğinizi düşünmüyoruz.3) Açıklamanızda ; sandıklarda görev alacaklara ilişkin söyledikleriniz de, ne yazık kibizim söylediklerimizin hiçbirini yansıtmamaktadır.4) Açıklamanızda ; “Kaldı ki toplantıda, Sosyal-İş Sendikası Genel Sekreterininsözleri, karşı tarafın samimiyetsiz ve başka hesaplar peşinde olduğunu da çok açıkgöstermiştir” demektesiniz. Demek ki siz, bu söz yüzünden referandumdan kaçtınız. Şunuhemen belirtelim ki, Genel Sekreterimizin söyledikleri sadece bundan ibaret değildir. Sizeayrıca ; “Gerek Tez-Koop-İş, gerekse Sosyal-İş olarak bizler, referandumun MetroGrosmarket işçilerinin toplu sözleşmesiz kalmasına neden olacak bir araç halinedönüşmesine izin vermemeliyiz. Yasalarımızda referandum prosedürübulunmadığından sonuç nasıl çıkarsa çıksın, olası her iki halde de öncelikle Tez-Koop-İş’in açtığı itiraz davasını geri çekmek zorunluluğunun bulunduğunu, ÇalışmaBakanlığının Tez-Koop-İş’in kazanması halinde otomatik olarak yetki vermeyeceğini,Sosyal-İş’in yetki prosedürü (mahkemede) devam ettiği sürece Tez-Koop-İş’in HİÇBİRZAMAN yetki alamayacağını, bu nedenle referandum Tez-Koop-İş’den yana sonuçlansabile YETKİ ALMASI İÇİN FİİLEN ÜYE ÇOĞUNLUĞUNU SAĞLAMASIGEREKTİĞİ, şayet çoğunluğu sağlayamazsanız , bu referandumun işçileri toplusözleşmesiz bırakacak bir sonuç yaratacağı, buna her iki sendika olarak izinvermememiz gerektiği” de söylenmiştir. Metro Grosmarket işçilerinin toplu sözleşmesizkalmasını istememek şayet sizce suç ise, Genel Sekreterimizin bu suçu işlemesine hiç kimseengel olamaz. Genel Sekreterimizin bu sözlerini Yönetim Kurulunuza aktaran Sayın GenelBaşkan ile Genel Sekreteriniz, Genel Başkanınızın bu sözlere verdiği yanıtı da aktarmışolmalıydılar. Toplantının başlarında önerdikleri ve derhal şiddetle reddettiğimizİŞVERENLE 3’LÜ PROTOKOL için ; “İşte ben, o yüzden işverenle 3’lü protokolyapalım diyorum. 3’lü protokol yaparsak biz işçileri bir haftada üye yaparız” demegafletinde bulunan Genel Başkanınızın bu sözleri, bir sendika yöneticisi olarak utanç nedeniolmalıdır.5) Sosyal-İş’in referandum sonucunu tanımayacağı iddiasını ileri sürebilmek, ancak buanlayışlara yakışır. ELBETTE Kİ, ANCAK BU ANLAYIŞ SAHİPLERİ, BİR TARAFTAN


İŞVERENLE 3’LÜ PROTOKOL İMZALAMA GİBİ ÖNERİLERDE BULUNACAK VEDİĞER TARAFTAN DA BİZİ “işverenden yardım ve şefaat bekleyen” olmaklasuçlayacaklardır. Bizim asıl şaştığımız bu değildir. Bizim şaştığımız, suçlamalarındaki teknikhatalardır. “Referandum sonucunun tanınmayacağı” iddiasının hukuki gerçeklerle ilgisiyoktur. Çünkü,şayet Tez-Koop-İş mahkemeye yaptığı yetki itirazında kendisini gerçektenhaklı görüyorsa zaten davayı kazanıp yetkiyi alması gerekir, Sosyal-İş referandum sonucunutanısa ne olur, tanımasa ne olur ? BIRAKIN ARTIK BU BASİT UYDURMALARI.6) Referandumun işyeri dışında olamayacağını söylediğimizden söz etmektesiniz. Tümdünyada işyerlerinde yapılması esas olan referanduma görüşmemizde “olabilir, düşünelim”demenize karşın, “işverenin egemenlik alanı” tanımlaması gibi “dahiyane” bir bahane ilekarşı çıkarken, referandum sonucunda kazara Tez-Koop-İş çıkarsa, YASAL YETKİYİNASIL ALIRIZ KORKUSUYLA işyerinde çoğunluk sağlamayı “işverenle yapılacak 3’lüprotokol” ün yüksek himayelerine terketmekten MEDET UMMAKTASINIZ. Evet tekrarediyoruz , işverenle 3’lü protokol önerinizi şiddetle ve esefle reddediyoruz. Referandumunyasal prosedürü bulunmaması nedeniyle işyeri dışında yapılması olanağının olmadığını tekrarediyoruz. Kaldı ki, işyeri dışında yapıldığında Tez-Koop-İş’i tercih edecek olan işçilerin,işyeri içinde yapıldığında tercih etmeyeceğini varsaymak, referandumdan kaçmanıngöstergelerinden biridir.7) Tez-Koop-İş’in “ % 10 işkolu barajına her platformda karşı çıktığı ve bunu 12 Eylülrejiminin baskıcı anlayışının ürünü olarak değerlendirdiği “ de kesinlikle doğru değildir. Bukonuda elimizde çok belge vardır. Bunlar 1994 yılından buyana Tez-Koop-İş Yönetimlerininişkolu istatistik itirazlarında mahkemelere verdikleri dilekçelerdir. Bu dilekçelerde % 10barajından övgü ile sözedilmekte, güçlü sendikacılığın % 10 barajı ile sağlanacağı ilerisürülebilmektedir. Bu, içeride başka dışarıda başka davranma biçimi, Türk-İşKonfederasyonunun uluslararası (ILO) toplantılarında % 10’a karşı çıkıp, Türkiye içindesavunmasının taklidinden başka bir şey değildir.8) Gelelim Sosyal-İş’in % 10 barajının altında kalması nedeniyle Metro İşçisiningeleceğine taraf olma konumunun bulunmadığı iddiasına. KUSURA BAKMAYIN AMA ,İŞTE BU, BİR KOCAMAN YALANDIR. Sendikamızın % 9,36 , yani onbinde 64 ile barajınaltında bırakılmış olmasını, METRO İŞÇİSİ İLE HİÇBİR İLGİSİ OLMAMASINA KARŞIN,İLGİLİYMİŞ GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞARAK DÖKTÜĞÜNÜZ TİMSAHGÖZYAŞLARI, DOĞRUSU BİZİ DE ÇOK DUYGULANDIRMIŞTIR (!) Neredeyse 2822sayılı Toplu Sözleşme Yasasının 12. Maddesindeki “Yetki belgesi almak üzere müracaateden veya yetki belgesi alan işçi sendikasının yetkisini daha sonra yayımlanacak istatistikleretkilemez “ hükmünü bilmediğinizi zannetmeye başlayacaktık Bu uydurmalara kim inanır ?9) Açıklamanızda ; “Gelinen bu noktada, Sosyal-İş Sendikasının talebimizesamimiyetsiz yaklaşımı ve ehliyetsiz konumu , referandum talebimizi karşılamaktan uzaktır”demektesiniz. Yukarıda anlattığımız gerçekler ve yasa hükümleri ışığında ; YİNE KUSURABAKMAYIN AMA, BUNUN ADINI KOYMAYI KAMUOYUNA BIRAKAMAYIZ ; BU ,DÜPEDÜZ KIVRAKLIKTIR.SONUÇ- SÖZÜ UZATMADAN TEKRAR EDİYORUZ Kİ ; TÜM İŞYERLERİNDEAYNI GÜN VE SAATTE SANDIK KOYARAK REFERANDUM YAPALIM.


- BU, İŞVERENİ İLGİLENDİREN BİR OLAY DEĞİLDİR, BİZ BİZE OLALIM.- SANDIK BAŞINA, BİRER (yada ikişer) TEMSİLCİ KOYALIM.- İŞÇİLER SOSYAL-İŞ DERLERSE, İŞÇİYİ CEZALANDIRMAKTANVAZGEÇİN VE MAHKEMEDE İTİRAZINIZI GERİ ÇEKİN.- İŞÇİLER SİZİ TERCİH EDERSE BİZDEN NE İSTİYORSANIZKABULÜMÜZDÜR.- EVET DEYİN SORUN BİTSİNÖzcan KESGEÇGenel BaşkanTamer ATIŞGenel Sekreter***


3) YÜRÜYÜŞ, MİTİNG v.b. ETKİNLİKLER- 3 Aralık 1999KESK’in düzenlediği “Sefalete Teslim Olmayacağız” yürüyüş ve mitingine AnkaraŞubemiz Yöneticileri katılarak destek verdiler.- 9 Aralık 1999Enerji Krizi ve Nükleer Enerji Karşıtı basın açıklamasına Ankara ŞubemizYöneticileri katıldılar.- 19 Ocak 2000Oleyis Sendikamızın Hilton’daki TİS görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanıp grevkararının ilan edilmesiyle ilgili eylemine sendikamız Ankara Şubesi Yöneticilerikatılarak destek verdiler.- 19 Ocak 2000DİSK’in başlattığı “sigorta bildirim hakkını kullan” kampanyasına ilişkin DİSK’inSesi özel sayısının dağıtılması etkinliğine sendikamız Ankara Şubesi Yöneticilerikatıldılar.- 29 Ocak 2000DİSK’in başlattığı “Sigortalı Çalış, Sendikalı Ol” kampanyası ile ilgiliAnkara/Ostim’de yapılan basın açıklamasına sendikamız Ankara Şube Yöneticilerikatıldılar.- 13 Şubat 2000Konfederasyonumuzun 33. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle “Örgütlü Emek DemokratikTürkiye” kampanyasının açılışında Ankara YKM önündeki kitlesel basın açıklamasınasendikamız Genel Merkez ve Ankara Şube Yönetici ve Temsilcileri katıldılar.- 29 Mart 2000KESK/BTS tarafından düzenlenen “Demiryollarının Özelleştirilmesi” karşıtı yürüyüşeAnkara Şubemiz Yöneticileri katılarak destek verdiler.- 6 Nisan 2000Kocaeli Sendikalar Birliği’nin “Özelleştirmelere Karşı Emeğin HaklarınıSavunuyoruz” İzmit-Ankara yürüyüşünün Ankara Çiftlik’te karşılanmasına AnkaraŞubemiz Yöneticileri katıldılar.- <strong>11</strong> Nisan 2000PSAKD’nce düzenlenen Ümit Kaftancıoğlu’nu anma gecesine Sendikamız AnkaraŞube Başkanı ve Sekreteri katıldılar.


- 17 Nisan 2000Dünya Bankası’nın Amerika’da devam eden toplantısını protesto etkinliklerine destekamaçlı Ankara YKM önündeki basın açıklamasına Ankara Şubemiz Yöneticilerikatıldılar.- 1 Mayıs 2000İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma gününde Sendikamız tümyönetici, üye ve personeli ile başta İstanbul ve Ankara olmak üzere kutlamatörenlerinin yapıldığı tüm alanlarda tüm gücüyle kutlamalara katılmıştır. Sendikamızgenel merkez yöneticileri İstanbul ve Ankara’daki kutlamalarda DüzenlemeKomitesi’nde yer almışlardır.- 5 Haziran 20005 Haziran Dünya Çevre Günü’nde CHP’nin Ankara Mamak Çöplüğü’nde düzenlediğibasın açıklamasına Sendikamız Ankara Şube Yöneticileri katıldılar.- 10 Haziran 2000KESK/Eğitim-Sen’in “Norm Kadro İstemiyoruz” adı altında düzenlediği basınaçıklamasına Sendikamız Ankara Şube Yöneticileri katıldılar.- 15 Haziran 200015-16 Haziran’ın yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde DİSK Genel Başkanı V.Karabay’ın Ankara Kızılay’da yaptığı basın açıklamasına Sendikamız Genel Merkezve Ankara Şube Yöneticileri ve üyeleri katıldılar.FOTO (1)- 24 Haziran 2000Emek Platformu tarafından İstanbul’da düzenlenen “Ekonomik-Sosyal-SiyasalHaklarımız için GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDİR” mitingine Sendikamız İstanbulŞubesi katılmıştır.- 29 Haziran 2000KESK’e bağlı Tüm Sosyal-Sen ve SES Sendikalarının ilgili olarak düzenlediği basınduyurusuna Sendikamız Ankara Şube Yöneticileri katıldılar.


- 02 Temmuz 20001993’te işlenen Sivas katliamının yıldönümü etkinliklerine Sendikamız Genel Merkezve Ankara Şube Yöneticileri ile üyelerimiz katılmışlardır.- 06 Temmuz 2000ÖDP tarafından Ankara Tandoğan’da düzenlenen “Herkese iş, insanca ücret ve onurlubir yaşam” mitingine Sendikamız Ankara Şube Yöneticileri katıldılar.- 08 Temmuz 2000KESK/SES tarafından düzenlenen “Sağlıkta Özelleştirmeye ve Sağlık PolitikalarınaHayır” mitingine Ankara Şubemiz destek verdi.- 26 Ağustos 2000Es-Koop işyerinde Grev Kararının ilan edilmesine ilişkin Toplu Sözleşme DaireBaşkanı Metin Ebetürk’ün Eskişehir’de işyeri önünde yaptığı basın açıklamasınaişyeri çalışanları ve Eskişehir’deki sendika ve demokratik kitle örgütleri katıldılar.- 31 Ağustos 2000IMF Türkiye Masası Şefi Cottarelli’nin şahsında IMF’yi protesto amacıyla Ankara’dagerçekleştirilen basın açıklamasına Sendikamız Merkez ve Ankara Şubesi Yöneticilerikatıldılar.- 12 Eylül 2000“12 Eylül’ü Unutturmayacağız” basın açıklaması ve bildiri dağıtımına Genel Merkezve diğer illerdeki Şubelerimiz Yönetici ve üyeleri katıldılar.- 19 Eylül 2000Hükümetin uygulamakta olduğu politikaları protesto etmek ve destek istemek üzereCumhurbaşkanı Sn. Ahmet Necdet Sezer’e fax çekme eylemine İstanbul ŞubeYöneticilerimiz katılmışlardır.- 21 Eylül 2000Aynı etkinliklerin Ankara’daki devamı olan fax çekme eylemine Genel Merkez veAnkara Şubemiz katılmıştır.- 07 Ekim 2000Çeşitli Siyasi Partilerin Kadın Kollarınca düzenlenen Kadın Yürüyüşünesendikamızdan kadın yönetici ve üyeler katıldılar.- <strong>11</strong> Kasım 2000KESK’in düzenlediği 9-10 Kasım tarihli “Tasarrufumu İstiyorum” oturma eylemineMerkez ve Ankara Şube Yöneticilerimiz destek ziyaretinde bulunmuşlar ve bugünyapılan mitinge katılmışlardır.


- 01 Aralık 2000Emek Platformunca alınan, ortak sorunlarımızın TBMM’ne iletilmesi etkinliğineSendikamız Genel Merkez ve Ankara Şubesi Yönetici ve üyeleri geniş bir katılım iledestek vermişlerdir.- 17 Aralık 2000Emek Platformunca düzenlenen “Yoksulluk ve Yoksulluğa Hayır” basın açıklamasıetkinliklerine tüm şubelerimiz katılmışlardır.- 31 Mart 2001Emek Platformunun alternatif program taslağı (Emek Programı) nın dağıtımıyla ilgilibasın açıklamasına Sendikamız Genel Merkez ve Şube Yöneticileri ile üyelerikatılmışlardır.- 06 Nisan 2001Genel-İş Sendikasının işçilerin birikmiş alacaklarının ödenmesi talebi ile ilgili olarakÇankaya Belediyesi önünde düzenlediği eyleme Ankara Şubemizden yönetici veüyeler destek verdiler.- 01 Mayıs 2001Başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere kutlamaların düzenlendiği tümbölgelerde Sendikamız tüm üye ve yöneticileri ile kutlamalara katılmıştır.FOTO (2)- 26 Mayıs 2001KESK’in “Toplu Sözleşmeli, Grevli, Özgürlükçü ve Demokratik Bir Yasa İstiyoruz”yürüyüşünün sonuçlanacağı Ankara’da Sendikamız üyeleri mitinge katılarak destekvermişlerdir.- 03 Haziran 2001Emlak Bankası çalışanları ile ilgili olarak Bank-Sen tarafından Ankara’da düzenlenenmitinge Ankara’daki üyelerimiz katılarak destek verdiler.


- 05-09 Kasım 2001DİSK ve KESK’in ortaklaşa düzenlediği “İşsizliğe, Yoksulluğa, Yolsuzluğa, SavaşaKarşı; Küresel Eşitlik, Adalet ve Barış İçin” isimli yürüyüşe Sendikamız Edirne-İstanbul-Ankara güzergahında Genel Merkez, Şube Yöneticileri ve üyeleri ile katılarakbaşarıyla tamamlamıştır. Yürüyüş sonunda Ankara’da düzenlenen mitinge sendikamızgeniş bir kitle ile katılmıştır.- 01 Aralık 2001Emek Platformu tarafından ülke çapında düzenlenen “İşsizliğe, Yoksulluğa,Yolsuzluğa Hayır” mitinglerine tüm yönetici ve üyelerimiz katıldılar.- 09 Şubat 2002Bolu-Mengen-Gökçesu Beldesinde Dev Maden-Sen Sendikamızla örgütlendikleri içinişten atılan işçiler ile dayanışmak üzere düzenlenen “Sendikasızlaştırmaya, İşsizliğe veYoksulluğa” karşı yapılacak mitinge Sendikamız Genel Merkez ve ŞubelerimizYöneticileri ile üyeleri katılmışlardır.- 01 Mayıs 2002Her yıl olduğu gibi tüm yönetici ve üyelerimiz bu yılki 1 Mayıs “İşçi Sınıfının Birlik,Mücadele ve Dayanışma” günü kutlamalarına katılmış, Ankara ve İstanbul’da yapılanmitinglerde sendikamız genel merkez yöneticileri Düzenleme Komitesinde yeralmışlardır.- 15-16 Haziran 200215-16 Haziran olaylarını anmak amacıyla bu yıl Bolu Gökçesu direnişindeki DevMaden-Sen üyelerinin ziyaret edilmesi etkinliğine yönetici ve üyelerimiz katılarakdestek verdiler.- 25 Haziran 2002Asgari ücret ile ilgili olarak DİSK’in Ç.S.G.B. önünde düzenlediği basın açıklamasınaGenel Merkez ve Ankara Şube Yönetimi ve üyeler katıldılar.- 02 Temmuz 2002Sivas katliamının işlenişinin yıldönümünde düzenlenen anma töreni ve protestomitingine Sendikamız Yönetici ve üyeleri katıldılar.- 01 Aralık 2002DİSK, Türk-İş, Hak-İş, KESK, TMMOB ve TTB’nin ortaklaşa olarak düzenlediği“Irak’ta Savaşa Hayır” mitingine Sendikamız İstanbul Şubesi Yönetici ve üyelerikatıldılar.


- 22 Aralık 2002Irak’ta Savaşa Hayır Platformu tarafından düzenlenen Savaşa Hayır mitingine (Abdiİpekçi Parkı) Ankara Şubemiz katılarak destek verdi.- 01 Mart 2003DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’nin ortaklaşa düzenlediği “Irak’ta Savaşa Hayır”mitingine Sendikamız geniş bir katılım ile destek vermiştir.- 14 Mart 2003İş Yasasının değiştirilmesine ilişkin, üç işçi konfederasyonunca ortaklaşa olarak tümillerde AKP binaları önünde yapılan kitlesel basın açıklamalarına Sendikamız Yöneticive üyeleri katıldılar.- 20 Mart 2003İş Güvencesi Yasasının protesto edilmesi amacıyla Cumhurbaşkanı’na faxgönderilmesi eylemine Sendikamız üyeleri katıldılar.- 01 Mayıs 2003İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü bu yıl Bingöl’de yaşanan depreminburukluğu ile birlikte kutlandı. Kutlamalara tüm illerde Sendikamız Yönetici veüyeleri katıldılar. İstanbul’da yapılan mitingde İstanbul Şube Başkanımız DüzenlemeKomitesinde yer almıştır.FOTO (3)- 13 Mayıs 2003İş Yasası tasarısını protesto etmek ve TBMM’nde görüşmeleri izlemek üzere DİSK’indüzenlediği etkinliğe Sendikamızdan DİSK’in belirlemesi doğrultusunda 5 işçikatılmıştır.- 14 Mayıs 2003İş Yasası tasarısını protesto etmek üzere DİSK olarak tüm AKP binalarının önündeyapılan basın açıklamalarına Sendikamız üyeleri katıldılar.- 18-20 Haziran 2003ETUC tarafından Yunanistan Selanik’te düzenlenen yürüyüş ve mitinge Genel-İşSendikası İşyeri Sendika Temsilcimiz Engin Sezgin katıldı.


- 02 Temmuz 2003Sivas katliamını protesto mitingine Ankara Şubemiz katıldı.- 13 Eylül 200310-14 Eylül tarihlerinde Meksika’nın Cancun kentinde toplanan Dünya Ticaret Örgütü5. Bakanlar Konferansını protesto amacıyla DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ilebirlikte süregelen basın açıklamalarına Sendikamız her yerde katılarak destek verdi.- 20 Eylül 2003KESK’in Güvenpark’ta düzenlediği TİS Masası oturma eylemine Ankara Şubemizolarak destek ziyaretinde bulunuldu.- 21 Eylül 2003KESK’in Güvenpark’ta devam eden bu eylemine bu kez DİSK Başkanı ile birlikteMerkez ve Şube Yöneticileri destek ziyaretinde bulundular.


TOPLU SÖZLEŞME DAİRESİ <strong>ÇALIŞMA</strong>LARIÖrgütlenme Dairesinin yürüttüğü yetki prosedürünün ardından yetkisi kesinleşen işyerlerindeTİS görüşme ve imzalanma süreci başlamaktadır. Bu dönem TİS bağıtlanan işyerleri aşağıdaverilmiştir.İŞYERİ YÜRÜRLÜK SÜRESİ İMZA TARİHİİz Yay 01.07.2000-30.06.2001 09.01.2001 (Y.H.K.)Esbav 01.03.2001 – 28.02.2002 25.04.2001 (Y.H.K.)Etam 01.<strong>11</strong>.2000 – 31.10.2001 25.04.2001 (Y.H.K.)Es-Koop 01.07.2000 – 31.12.2001 Y.H.K.Güç Vak 01.01.2001 – 31.12.2002 29.05.2001TEB 01.07.2000 – 30.06.2002 28.08.2000 (2. Dönem)Jeoloji Müh.Odası 01.09.2001 – 31.08.200201.09.2002 – 31.08.2003<strong>11</strong>.02.2000 (1. Dönem)<strong>11</strong>.<strong>11</strong>.2002 (2. Dönem)ATO 01.07.2001 – 30.06.200301.07.2003 – 30.06.200330.07.2001 (2.Dönem)18.08.2003 (3. Dönem)İzmir Tabip Odası 01.07.2001 – 30.06.200401.07.2002 – 30.06.200415.10.2001 (1. Dönem)24.07.2003 (2. Dönem)Ankara Eczacı Odası 01.10.2001 – 30.09.2003 20.03.2002 (Y.H.K.) (2.Dönem)Ank. Mimarlar Odası 01.01.2002 – 31.12.2002 09.04.2002 (4. Dönem)


DMO 01.03.2001 – 28.02.200301.03.2003 – 28.02.200513.09.2001 (2. Dönem)12.08.2003 (3. Dönem )İMO 01.01.2002 – 31.12.2003 03.10.2002SHÇEK 01.10.2000 – 30.09.200101.10.2001 – 30.09.200325.05.2001 (1. Dönem)08.05.2002 (2 Dönem)Genel-İş 01.01.2003 – 31.12.2003 25.05.2003T.A.D. 01.01.2000 – 28.02.200201.03.2002 – 31.08.200306.06.2000 (1. Dönem)24.06.2002 (2. Dönem)Çankaya Belde A.Ş. 01.01.2000 – 31.12.200101.01.2002 – 31.12.200303.02.2000 (2. Dönem)01.02.2002 (3. Dönem)UYDUKENT 01.03.2002 – 30.06.200301.07.2003 – 30.06.200409.03.2002 (1. Dönem)16.06.2003 (2. Dönem)S.S.Çanakkale Köy Koop. 01.01.2000 – 31.12.200101.01.2002 – 31.12.200331.03.2000 (1. Dönem)16.<strong>11</strong>.2001 (2. Dönem)Altın Portakal 01.05.2000 – 30.04.200201.05.2002 – 30.04.2004ÜNİBEL 01.05.2001 – 30.04.200301.05.2003 – 30.04.200508.06.2000 (1. Dönem)17.06.2002 (2. Dönem)23.<strong>11</strong>.2001 (1. Dönem)12.<strong>11</strong>.2003 (2. Dönem)anlaşmaya varıldı.Toplu-iş sözleşmelerimizin hazırlık, görüşme ve uygulanması süreçlerinde sendikamızcahayata geçirilmeye çalışılan ilkelere ilişkin bir önceki çalışma raporunda yer verilen görüşleriaşağıda yinelemekte yarar görmekteyiz.“Toplu-iş sözleşmelerinde gerek hazırlık , gerekse işverenle görüşme aşamalarında üzerindeen fazla özen gösterdiğimiz , ısrarcı olduğumuz hükümler , iş güvencesine ilişkin hükümlerdir.Ücret almayı sürdürebilmenin temel dayanağı iş güvencesini , toplu-iş sözleşmelerimizinolmazsa - olmaz koşulu olarak ısrarla izlemekteyiz , izlemeye devam edeceğiz.Hemen her işyerinde işverenlerle yapılan toplu sözleşme görüşmelerinin daha başındakarşılaştığımız temel sorun “kapsam” sorunudur. Daha doğrusu kapsam dışılıktır. Kapsamdışılığı ne sendikamız , ne de sendikamızın TİS görüşmelerinde bulunduğu işverenlerkeşfetmiştir. Bu ne yazık ki geçmişte kimi sendikacıların ve sendikal anlayışların işverenlerlebirlikte Türkiye sendikal hareketine soktuğu bir virüstür. Sendikamız ; en doğal demokratikhakkını kullanarak sendikalı olan ve sendikası eliyle toplu sözleşmeden yararlanma hakkınıkullanmak isteyen üyelerinin , toplu sözleşme kapsamı dışında bırakılmasına ısrarla karşıçıkmaktadır. Üyemiz olsun olmasın işçileri , işyerindeki konumları ne olursa olsun kapsamdışı kalmanın kendilerine güvence getirmeyeceği konusunda bilinçlendirebildiğimiz ölçüde ,bu mücadelemizde başarıya ulaşabileceğimize inanıyoruz. Ve daha da önemlisi , kapsamdışından arta kalanlarla sendikal mücadelemizin varabileceği düzeyi iyi kavrayabilensendikal kadroları yetiştirebildiğimiz ölçüde bu mücadeleyi kazanabileceğimize inanıyoruz.


Ancak doğaldır ki , bu bir mücadele sürecidir. Ne sendikamız , ne konfederasyonumuz birçırpıda bu sorunu yok edemez. Ülkemizde sendikal örgütlenmenin , toplu sözleşme yapmanınönünde bulunan yasal engeller yanında , yasalarda bulunmadığı halde fiilen sendikaüyeliğinden uzaklaşılması ile sonuçlanan bu uygulamalara karşı hep birlikte karşı çıkılmalı ,bir takım Sendikacıların , kapsam dışı uygulamasından beklentileri açığa çıkarılmalıdır.Gerçekçilik ilkemiz gereği işyerinde karşılaşılabilecek tüm sorunların çözümünü toplusözleşmenin içinde aramalıyız.”Bağıtlanan TİS’lerden bazılarına ilişkin aşağıda özet bilgiler verilmektedir.DEVLET MALZEME OFİSİ (2. ve 3. Dönem)İmzalanan 2. Dönem TİS’nde ücretlere birinci altı ayda %15, ikinci altı ayda %15 zam,enflasyon %15’i aştığı takdirde aşan kısmın %80’i ücretlere ek olarak, üçüncü altı ayda %10zam, enflasyon %10’u aştığı takdirde aşan kısmın %80’i ücretlere ek olarak, dördüncü altıayda %10 zam, enflasyon %10’u aştığı takdirde aşan kısmın %80’i ücretlere ek olarakuygulanacaktır.Sosyal yardım ve ödeneklerin ücretlere gelen zam oranında artırılması ile anlaşmasağlanmıştır.3. Dönem TİS hükümet ve işveren çevrelerince değiştirilmek istenen iş yasaları nedeniyleanlaşma sağlanamamış, yasal sürecin dolması nedeniyle arabulucu belirlenmiş ancak,arabulucu aşamasında da bir ilerleme sağlanamamıştır. Bunun üzerine GREV kararı alınarakişyerinde ilan edilmiştir. Ancak hükümet ile Türk-İş ve Hak-İş arasında protokol imzalanmasıüzerine Konfederasyonumuza ve Sendikamıza da yapacak bir şey kalmamıştır.İmzalanan TİS’nde aylık 400.000.000 TL brütün altındaki ücretlerin 400.000.000 TL’yeçekilmesi ile birinci altı ay %5, ikinci altı ay %9, üçüncü ve dördüncü altı aylarda %5oranında zam yapılacaktır. Bu dönemlerde TÜFE’nin %5’i aşması halinde aşan kısmın %80’iücretlere yansıtılması, sosyal yardım ve ödeneklerde ise ücretlere gelen zam oranında zamyapılması üzerinde anlaşma sağlanmıştır.TMMOB MİMARLAR ODASI (3. Dönem)09.04.2002 tarihinde imzalanan üçüncü dönem TİS’ni ücretlere %10 oranında artış ile sosyalyardım ve ödeneklerde %30 artış sağlanmıştır.TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ MERKEZ HEYETİ (2. ve 3. Dönem)TEB 2 dönem TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamamış arabulucu belirlenerek görüşmelerarabulucu ile sürdürülmüş ancak, TİS yine tarafların uzlaşması ile 28.08.2002 tarihindeimzalanmıştır.Ücretlere birinci altı ay %17.8 + 5.000.000 TL/net artış, ikinci, üçüncü ve dördüncü altıaylarda TÜFE + 2 puan iyileştirme artışı, sosyal yardımlarda %40 – 50 oranında artış


sağlanmıştır. İş güvencesi maddesinde yer alan işverenin TİS’ne aykırı iş akdi feshi karşısındavereceği iş güvencesi tazminatı 1 ay arttırılarak 8 aya çıkarılmıştır.3. dönem TİS görüşmelerine işverenliğin gelmemesi üzerine çıkan uyuşmazlık sonucundakonu Resmi Arabulucuya gitmiş, bu aşamada da uzlaşma sağlanamaması üzerine grev kararıalınmak zorunda kalınmış ve Grev kararı işyerinde 10.<strong>11</strong>.2003 günü asılarak ilan edilmiştir.ANKARA TABİP ODASI (2. ve 3. Dönem)30.07.2001 tarihinde imzalanan ATO 2. dönem TİS iki yıl sürelidir. Taban ücretler tekrargözden geçirilerek iyileştirilmiş, ücretlere birinci altı ay %5, ikinci altı ay %15 zamuygulatılmış, üçüncü ve dördüncü altı aylarda TÜFE + 2 oranında zam yapılması sağlanaraksosyal yardımlarda %60 artış sağlanmıştır.18.08.2003 tarihinde imzalanan ATO 3. Dönem TİS’nde grup taban ücretlerinde iyileştirmeleryapılarak sosyal yardım ve tazminatlar %40 - %60 oranında arttırılmış, ücret kalemineişyerinde yılını dolduran işçilere her yıl için kıdem zammı eklenmiştir (Her yıl için 2.000.000TL net). Ücretlere birinci altı ay için %15, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylar için TÜFE +1 zam alınmıştır.TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI ( 1. ve 2. Dönem)<strong>11</strong>.02.2002’de imzalanan ilk TİS’nde İşyeri Kurulu hayata geçirilerek işten çıkarılma kurulüyelerinin çoğunluk oyuna bağlanmış, TİS’e aykırı işten çıkarılma karşısında ek tazminatlarbelirlenmiştir. Ücretler %40 oranında artırılmış, yılda 3 ikramiye, kıdem zammı sağlanmış,aile ve çocuk, evlenme, düğün, ölüm, yemek, ulaşım, yakacak, öğrenim, izin, bayram yardımı,giyim yardımı, kira yardımı gibi sosyal yardım ve ödenekler sağlanmıştır.<strong>11</strong>.<strong>11</strong>.2002’de imzalanan 2. dönem TİS ücretlere taban ücretlerin arttırılması ile birlikte %25zam sağlanmış, sosyal yardımlar %30 oranında artırılmıştır.İZMİR TABİP ODASI24.07.2003 tarihinde imzalanan 2. dönem TİS’nde 1. dönem sağlanan sosyal haklar %40-60oranında artırılmış ücret zammı yine TÜFE + İzmir Tabip Odası üyelerinin aidat artışıortalaması olarak kabul edilmiştir.TÜRK AMERİKAN DERNEĞİ06.06.2000 tarihinde imzalanan 1. dönem TİS’nde disiplin kurulu oluşturularak iştençıkarılmada, kurul üyelerinin çoğunluk oyu ile karar alınması hükme bağlanmıştır. Disiplinkurulu dışında iş akdi feshi kuralları belirlenerek, kural dışında iş akdi fesh edilen işçilerekıdem ve ihbar tazminatları dışında 12 aylık ücret tutarında iş güvencesi tazminatı ödenmesihüküm altına alınmıştır.


İş Gruplandırması ve iş grubuna göre ücret belirlenerek ücretlerde köklü ve ciddiiyileştirmeler sağlanmıştır.Ücretlere ilk 8 ay için %5 zam yapılması üzerinde anlaşmaya varılmış, diğer 2., 3., 4. altıaylık dilim zamları konusunda TÜFE + %2 iyileştirme olarak anlaşmaya varılmıştır.Ayrıca kıdem zammı ve yılda iki ikramiye, kasa tazminatı, gece çalışanlar için gece tazminatıile sosyal yardım ve ödenekler de yeni kazanımlardır.24.06.2002 tarihinde imzalanan 2. dönem TİS’nde İş Gruplandırmaları güncelleştirilerek grupücretleri %20 oranında artırılmıştır. Ücretlere; birinci altı ay için %10, ikinci ve üçüncü altıaylar için TÜFE + %2 oranında iyileştirme sağlanmıştır. Sosyal yardım ve ödenekler %40-60oranında artırılmıştır.<strong>GENEL</strong>-İŞ SENDİKASI25.05.2003 tarihinde imzalanan TİS ile iş güvencesi hükümleri getirilmiş, TİS’ne aykırı işakdi feshi karşısında ek tazminatlar belirlenmiştir. Ücret zammı %30 olarak belirlenmiştir.Öğrenim, yemek, yol, yakacak, giyim yardımı gibi sosyal yardım ve ödenekler hükmebağlanmış, yılda 4 aylık ücret tutarında ikramiye kazanılmıştır.SOSYAL HİZMETLER ve ÇOCUK ESİRGEME KURUMU (1. ve 2. Dönem)1. dönem TİS görüşmelerinde işveren sendikası uzlaşmaz bir tavır ile yaklaşmış, kamuişyerleri sözleşmelerini gerekçe göstererek, üyelerimizin asgari ücret sınırında olanücretlerinin iyileştirilmesine yanaşmamıştır. Yasal süresi sonunda yasal arabulucuya gidilmişancak ilerleme sağlanamadığından süresi sonunda TİS Y.H.K.’nca 25.05.2001 tarihindekararlaştırılmıştır.Yıllık %10 oranında zam yapılmış, sosyal yardımlar ve ödeneklerde %10 artışsağlanabilmiştir.2. dönem TİS yasal süresi içinde 08.05.2002 tarihinde imzalanmıştır. İlave Tediye yanı sıra 1/2 ikramiye kazanılmış, ücretlere birinci altı ay %15, ikinci altı ay %15, üçüncü altı ay %10,dördüncü altı ay %10 oranında zam yapılması kararlaştırılmış, enflasyonun bu oranları aşmasıhalinde aşan kısmın %80’inin bir sonraki dönem ücretlere eklenmesi kararlaştırılmıştır.TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASITİS görüşmeleri 17.08.2001 günü başlamış ancak, sendikal nedenle iş akdi feshedilen 6üyemizin işe geri alınması isteğimizin işveren tarafından reddedilmesi üzerine görüşmelertıkanmış, arabulucu aşamasında da iş akdi feshedilen işçiler işe geri alınmadığı için gelişmesağlanamamış, süresi içinde GREV KARARI alınmış ve başlatılmıştır. Mart 2002 ayındaİMO Genel Kurulu yapılmış, Genel Kurul sonucunda yeni yönetim belirlenmiş, yeniyönetimle sıcak ilişkiler kurulmaya çalışılmış ancak, çok fazla gelişme sağlanamamıştır.Görev devir teslimi sonrası mühendis çevresinden gelen zorlama ile iş akdi feshedilen işçiler


işe geri alınmış, bir süre sonra TİS görüşmeleri tekrar başlatılarak <strong>11</strong> aylık grevden sonra03.10.2002 tarihinde TİS imzalanabilmiştir.TİS ile işletme merkezinde bir İşyeri Kurulu oluşturulmuştur. Sendika üyesi işçinin iş akdininfeshedilebilmesi, kurul üyelerinin ancak çoğunluğunun oyu ile sağlanabileceği hükmebağlanmıştır.Disiplin hükümleri dışında iş akdi feshi işverenin buyruğu dışına çıkarılmış, iş akdi feshiusulleri belirlenerek usulsüz feshedilen işçiye kıdem ve ihbar tazminatı dışında bunlara ekolarak 24 aylık ücret tutarında İş Güvencesi Tazminatı hükme bağlanmıştır.Yıllık izin düzenlenmiş, kıdeme göre yıllık izin süreleri artırılmış, sosyal izinler arttırılmış,işçinin talebi halinde 2 aya kadar ücretsiz izin kullanma hakkı sağlanmıştır.İhbar süreleri yasal miktarların 2 kat üzerine çıkarılmıştır. İş Gruplandırması yapılarak grupiçerisinde ücret eşitliği sağlanmaya çalışılmıştır. Grup taban ücretleri ile artırılan ücretlereayrıca ilk altı ay %10, ikinci altı ay %20, üçüncü ve dördüncü altı aylarda TÜFE + %2iyileştirme zammı yapılması hükme bağlanmıştır.Yılda 1 ikramiye, kıdem zammı, evlenme yardımı, doğum, ölüm, yemek, ulaşım, öğrenim veizin yardımları gibi sosyal hak ve ödenekler de yeni kazanımlardır.ÇANAKKALE KÖY-KOOP. (1. ve 2. Dönem)31.03.2000 tarihinde imza altına alınan TİS’nde İşyeri Kurulu oluşturulmuştur Kurulda alınankararlar, oy çokluğu esasına bağlanmıştır.İş güvencesi tazminatı olarak 9 aylık çıplak ücret belirlenmiştir. Taban ücret belirlenmiş, ücretzammı olarak ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda TÜFE + 3 puan iyileştirme yapılmıştır.Ayrıca kıdem zammı ve 2 aylık brüt ücret tutarında ikramiye, doğum, ölüm, yemek, hastalık,gıda, yakacak, öğrenim, aile ve çocuk yardımı sosyal yardım ve ödenekler sağlanmıştır.16.<strong>11</strong>.2001 tarihinde imzalanan TİS ile aylık grup taban ücretler değerlendirilerek iyileştirmeyapılmıştır.Ücretlere ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda TÜFE + %5 iyileştirme yapılmış, sosyalyardım ve ödeneklerde %40 – 70 oranında artış sağlanmıştır.ÇANKAYA BELDE A.Ş. (2. ve 3. Dönem)03.04.2003 tarihinde imzalanan 2. dönem TİS ile ücretlerde birici altı ay %22, ikinci, üçüncüve dördüncü altı aylarda TÜFE + 3 puan artış yapılmıştır. Sosyal yardım ve ödeneklerde %30ila %45 artış sağlanmıştır.01.02.2002 tarihinde imzalanan 3. Dönem TİS’nde taban ücretler tekrar değerlendirilerekgüncelleştirilmiş, ücret zamları birinci ve ikinci altı ay %10, üçüncü ve dördüncü altı aylardaTÜFE + %2 iyileştirme zammı olarak hükme bağlanmıştır. Tazminatlar ve sosyal hak veödenekler %60 oranında arttırılmıştır.


ÜNİBEL BİLGİ TEKNOLOJİLERİ SAN. TİC. A.Ş. (1. ve 2. Dönem)23 Kasım 2001 tarihinde Y.H.K. tarafından kararlaştırılmış 1. dönem TİS’nin ücretle ilgilimaddesine göre birinci altı ay %15, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda %10 zamyapılması, 15 günlük ücret tutarında yılda 2 ikramiye çocuk, evlenme, doğum, ölüm, yemek,yakacak, öğrenim ve bayram yardımları gibi sosyal yardım ve ödenekler hüküm altınaalınmıştır.05.05.2003 tarihinde 2. dönem TİS görüşmeleri başlatılan Ünibel’de idari maddelerindeanlaşma sağlanmış ancak parasal hükümlerde anlaşma sağlanamadığından uyuşmazlıktutularak arabulucu belirlenmesine gidilmiştir.Resmi arabulucu çalışmalarına başlayarak tarafları bir araya getirmiş ve ancak bu aşamada daanlaşma sağlanamaması üzerine sendikamıza grev kararı almaktan başka seçenekkalmamıştır. Grev kararının işverenliğe tebliğ tarihi olan 3.10.2003 tarihinden itibaren 60günlük yasal süreç başlamıştır. Sürenin sonlarına yaklaşılmış olmasına karşın, işverenliktenuyuşmazlığın çözümüne ilişkin bir yaklaşım olmadığından 13 Kasım 2003 tarihi itibariylegrev uygulamasına başlanacağı işverenliğe bildirilmiştir.Grev uygulamasının işverenebildirilmesi ile görüşmeler tekrar hız kazanmış ve son olarak 12 Kasım 2003 günü GenelSekreterimizin de bulunduğu son görüşmede, uyuşmazlığın temel nedeni olan işyerindekiücret adaletsizliğinde düzenleme yapılması konusunda uzlaşmaya varıldığından, TİS anlaşmaprotokolü imza altına alınmıştır.TİS görüşmeleri sırasında Sendikamızın, işyeri temsilcilerini yalnız bıraktığı iddialarınailişkin sadece aşağıdaki basın açıklamalarının bile yeterli yanıt oluşturacağını düşünmekteyiz.BASINA VE KAMUOYUNAİzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Ünibel A.Ş. (Özel Eğitim ve Bilgi Teknolojileri San. veTic. A.Ş.) ile yürüttüğümüz toplu iş görüşmelerinin ikincisi de uyuşmazlıkla sonuçlanmış vegrev aşamasına gelinmiştir.Sosyal-İş Sendikası ile Ünibel A.Ş. arasında ikinci kez Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleriyapılmaktadır.Sosyal-İş Sendikası’nın yetki almasını takiben, Mayıs 2001 yılında başlayan birinci Toplu İşSözleşmesi görüşmeleri, ücretler bölümüne gelindiğinde, işveren, ücretlerle ilgili herhangi biröneri getirmediği gibi görüşmelere de katılmamıştır. Görüşmeler uyuşmazlıkla sonuçlanmışve birinci Toplu İş Sözleşmesi Yüksek Hakem Kurulu tarafından bağıtlanmıştır. YüksekHakem Kurulunun bağıtladığı birinci Toplu İş Sözleşmesinin ücretle ilgili hükümlerigerçekleşen enflasyonun çok altında kalmıştır. Çalışanların ücretleri bu süre içinde reel olarakgerilemiştir.Mayıs 2003 tarihinde başlayan ikinci Toplu İş Sözleşmesi görüşmesi yine uyuşmazlıklasonuçlandı. Hukuki süreç bugün itibariyle grev kararının bildirilmesi aşamasındadır.Yapılan görüşmelerde 1’i “kapsam”, 1’i “yürürlük”, 1’i “idari”, 9’u “parasal” olan 12’si asıl,2’si geçici olmak üzere toplam 14 madde üzerinde uyuşmazlığa düşülmüştür. Görüşmelerücretler bölümünde kilitlenmiştir.


Belediye yönetimi, Belediye çalışanları arasındaki ücret farklılığını kapatma hedefineyaklaştıklarını, hiçbir işçiyi mağdur etmediklerini söylemektedir. Oysa, Ünibel A.Ş.’de kidurum bunun aksini göstermektedir. Ünibel A.Ş.’de çalışanlar arasındaki ücret farklarınıazaltmak yerine, farkı artırmaya yönelik uygulamalarda bulunulmuştur.Sosyal haklar, diğer şirketlerin yarısına dahi ulaşamamaktadır. Ücretlerin diğer şirketlerdeçalışanların aldığı ücretlerle farkının azaltılması bir yana, aynı şirket içinde, hatta aynı odadaaynı işi yapanlar arasındaki ücret farkı dahi düzeltilmek istenmemektedir. Çalışanların,yaptığı işe göre gruplandırılması ve buna uygun ücretlendirilmesi yönündeki haklıtaleplerimiz reddedilmektedir.İşveren, şirket bütçesinin sendika taleplerini karşılamaya müsait olmadığını, şirketin borç vefaiz ödemek zorunda olduğunu, özellikle görev alanı ve adı değiştirilen belediye şirketi İzmirYayıncılık A.Ş.’den aktarılan çalışanların yükünü taşımakta zorluk çektiklerini, bu nedenleenflasyonu aşan miktardaki hiçbir parasal yükü kaldıramayacaklarını ifade etmektedirler.Oysa birinci sözleşmeden doğan haklar, hukuka aykırı olarak sendikasız şirket çalışanlarınada ödenmiş ve sendikasız şirket çalışanlarının ücret artışları, sendikalı çalışanların iki katınayakın oranda artırılmıştır. Bu uygulamalarla amaçlanan sendikal örgütlülüğün zayıflatılmasıolduğunu düşünmekteyiz.Bugün gelinen aşamanın sorumlusu işverene sesleniyoruz. Ücret adaleti istemek en doğalhakkımızdır. Ücret adaletini sağlayacak öneri ile gelindiğinde çözüm çok kolaydır.Ünibel çalışanları belediyenin dışa dönük yüzünü oluşturmaktadır. İzmir’linin günlükyaşamında karşılaştığı sorunların çözümünde belediye ile halk arasında köprü işlevi gören veİzmir’linin bilgilenme ihtiyacını karşılayan Hemşehri İletişim Merkezi’nde, İzmir’in uygarlıkbirikimini oluşturan yayınları halkımızın bilgisine sunan Kent Kitaplığı biriminde,Büyükşehir Belediyesi ve bağlı şirketlerine bilgi işlem desteği ile belediye ve bağlı şirketlerinweb tasarım ve işletim sistemini yürüten birimde, halka bilgisayar kurs eğitimi veren EğitimMerkezi’nde, 2005 Üniversiade organizasyonunda, muhtarlara verilen bilgisayarlar içinprogram yazılımı, eğitim ve teknik destek veren Muhtarlık Destek Birimi’nde belediyefaaliyetlerinin yazılı ve görsel basın yoluyla İzmir’liye aktarılmasını sağlayan fotoğrafhane,basın, prodüksiyon, grafik biriminde ve bu çalışmaların kotarılmasında tamamlayıcı olanşoför, hizmetli, büro çalışanları, muhasebe elemanları ile nitelikli iş üreten çalışanların haklıtalepleri reddedilmektedir.Bizler Ünibel çalışanları olarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tanıtımı ve hizmet kalitesibakımından yaptığımız işlerin işlevinin bilincindeyiz ve bunun gereğini çalışmalarımızlaortaya koyuyoruz.Bu işlevimizi yerine getirirken buradaki çalışma ve yaşam koşullarının sorumluluğumuzusekteye uğratmasına bugüne kadar izin vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Bu bilinçleberaber, üretimden gelen gücümüzle haklı taleplerimizi kazanana kadar mücadelemizdekararlıyız.SOSYAL-İŞ SENDİKASIİZMİR İL TEMSİLCİLİĞİ***


ALTIN PORTAKAL KÜLTÜR ve SANAT VAKFI İKTİSADİ İŞLETMESİ(1. ve 2. Dönem)08.06.2000 tarihinde imzalanan TİS’nde disiplin kurulu oluşturulmuş, iş gruplandırması vetaban ücretler oluşturularak aynı işi yapanların ücret farklılıkları yok edilmeye çalışılmış, budüzenlemelerden sonra ücretlere TÜFE oranında zam yapılmıştır.Yemek, hastalık yardımları sosyal yardım olarak hüküm altına alınmıştır. 15’er günlük ücrettutarında yılda 4 ikramiye elde edilmiştir.17.06.2003 tarihinde imzalanan 2. dönem TİS ile iş gruplandırması ve taban ücretlerdeğerlendirilerek iyileştirilmiş, ücretlere birinci altı ay %12, ikinci altı ay %10, üçüncü vedördüncü altı aylarda %20 oranında zam yapılması kararlaştırılmıştır.Sosyal yardım ve ödenekler ise %25 oranında artırılmış ve bunlara ulaşım, çocuk, evlenme,doğum, ölüm, öğrenim, tabii afet yardımları gibi yeni kazanılan haklar eklenmiştir.ESKİŞEHİR ECZACILARI ÜRETİM TEMİN DAĞITIM KOOPERATİFİ06.06.2000 tarihinde işletme merkezinde başlayan TİS görüşmeleri uyuşmazlıklasonuçlanmıştır. Arabulucu aşamasında anlaşma sağlanmış ancak arabulucu tarafındanhazırlanan anlaşma tutanağı işverence imzalanmamıştır. Bunun sonucunda TİS YHKtarafından karar altına alınmıştır.ESBAV – ETAM – GÜÇVAKAnadolu Üniversitesi Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Vakfı, Anadolu ÜniversitesiEğitim Araştırma Müşavirlik Hizmetleri Ltd. Şti. ve Anadolu Üniversitesi Güçlendirme Vakfıişyerlerinde çalışan işçiler sendikal tercihlerini, sendikamızın Anadolu Üniversitesi işyerindeyapılan ve birçok kazanımdan oluşan TİS’nden de etkilenerek Sosyal-İş’ten yanakullanmışlardır. Bu işyerlerinde çalışanların çoğunluğunun Sosyal-İş’te örgütlendiklerinibelgeleyen “çoğunluk tespiti” gelmesinden sonra Tez Koop-İş Sendikasınca hepsine itirazedilmiş, bunun sonucu olarak işçilerin toplu-iş sözleşmesi hakkı yıllarca engellenmiştir. TezKoop-İş’in haksız itirazı yargıda 5 yıl sürerek işverenin ekmeğine yağ sürülmüştür. 5 yıllıkyargıdan sonra mahkeme Sosyal-İş Sendikasının haklı ve çoğunlukta olduğuna kararvermiştir.5 yıl sonra başlayan TİS görüşmelerinde, işyerleri tamamen boşalmış, neredeyse işçiçalışmayan birer kurum haline dönüştürülmüştür. Onlarca işçi ya işten çıkartılmıştır ya daekonomik nedenlerden dolayı kendileri işten ayrılmıştır.Tez Koop-İş Sendikasının yaptığı bu sendikal ahlakdışı ve haksız itiraz sonucu işyerlerindeçalışan işçilerin kaderi değişmiştir. Bu durum Tez Koop-İş Sendikasının tarihine İŞÇİDÜŞMANI bir sendika olarak kara birer sayfa olarak eklenmiştir.


Yapılan TİS görüşmeleri sırasında idari hükümlerin bazılarında anlaşmaya varılmış onundışında idari maddelerin birçoğunda ve parasal maddelerin genelinde anlaşma sağlanamayanbu işyerlerinde Toplu-İş Sözleşmeleri YHK’ nca bağıtlanmıştır.METRO GROSMARKETLERYetki itirazı davasının devam ettiği Metro Grosmarketler’in 9 mağazasında toplam 1800 işçiyikapsayacak TİS taslak hazırlıkları devam etmektedir. İlk olarak TİS taslağına temel hazırlıkolarak bir anket formu hazırlanarak tüm üyelerimize gönderilmiş ve verilen yanıtlarındeğerlendirilmeleri yapılmıştır.


EĞİTİM ve BASIN-YAYIN <strong>ÇALIŞMA</strong>LARIMIZHer dönem olduğu gibi bu dönem de sendikamızın yakasını bırakmayan istatistikoperasyonları örgütlenme, toplu sözleşme çalışmalarında olduğu gibi eğitimçalışmalarımızı da önemli ölçüde aksatmıştır.Bununla birlikte üyelerimiz ve temsilcilerimizle birlikte olduğumuz her dakikayı, eğitimçalışması alanına çevirmeye çalıştık. Haberdar olduğumuz tüm panel, konferans, seminerv.b. toplantılara sendikamız üye, temsilci ve yöneticilerimizin katılmalarını sağlamayaçalıştık. Özellikle toplu sözleşme hazırlık aşamasındaki tüm çalışmalarımızı, birer eğitimçalışması niteliğinde yapmaya çaba harcadık.Ne yazık ki bu dönem, yayın organımız Sosyal-İş Gazetesi’ni çıkarma olanağı bulamadık.Kısıtlı olanaklarımız ile hazırladığımız Web sitemizi de bundan böyle eğitim amaçlıolarak değerlendirmeye çalışacağız.Sendikamızın mevcut olanakları ile Eğitim ve Basın-Yayın Dairelerince gerçekleştirilenve katkı sunulan etkinlikler aşağıda verilmiştir.- 13 Nisan 2000ILO/IPEC desteği ile “DİSK’in Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Kapasitesini Artırma Projesi”kapsamında İstanbul Genel Merkez binasında düzenlenen Konferansı Sendikamız İstanbulŞubesi yöneticileri izlediler.- 15-16 Nisan 2000Petrol-İş Sendikasınca düzenlenen “Küreselleşme, Bölgeselleşme ve Emek” konulu eğitimsempozyumu-seminerini İstanbul Şubemiz yöneticileri izlediler.- 29 Nisan 2000DİSK ve KESK tarafından ortaklaşa düzenlenen “Küresel Kadın Yürüyüşü” etkinlikleriçerçevesinde Birleşik Metal-İş Genel Merkezinde düzenlenen paneli İstanbul Şubemizyöneticileri izlediler.- 05 Temmuz 2000Sendikamızın 1998 yılından itibaren örgütlü olduğu ve TİS bağıtlanmış bulunan İçelEczacılar Kooperatifi işyerinde sendikalı işçilere karşı başlatılan baskı ve iştençıkarmalara ilişkin sınırlı açıklamaya aşağıda yer verilmiştir.SOSYAL-İŞ SENDİKASI <strong>GENEL</strong> MERKEZİNDENECZACI ÖRGÜTLERİ İLE DİSK İÇİNDE SINIRLI AÇIKLAMAİÇEL ECZA KOOP’DA SENDİKALI İŞÇİ KIYIMIİşveren işverendir. Kendini sosyal demokrat, solcu da zannetse işveren her yerde aynı.


Bunun tipik örnekleri bugünlerde sendikamızın örgütlü bulunduğu bazı EczacıKooperatiflerinde yaşanıyor.Kooperatif yöneticileri, Kooperatiflerde yaşanan tüm sıkıntıların kaynağını sendikada,sendikalı işçilerde arıyorlar. Yıllardır yönetimsel, yapısal, sektörel açıdan konjonktürelönlemleri alma yeteneğine sahip olmayan, ticareti eczanelerinin dışında tanımamış bazıKoop. yöneticileri, IMF reçetelerine benzer sektör sanayicilerinin reçeteleri gereğisendikalı işçileri tasfiye etmek istiyorlar.İçel Ecza Koop’da çalışan işçilerin Haziran 1998’de başlayan sendikal örgütlenmeleri,başında ve her zaman tehditle, kandırmacayla kırılmaya çalışıldı, bazen başarıldı. Burasısosyal demokrat bir işveren, burada sendikaya ne gerek var denildi. Gidin özel eczadepolarında örgütlenin denildi. Örgütlenmemiz sindirilemedi.Bu hazımsızlık halen devam ediyor. İşyerinin ekonomik durumu nedeniyle TİS’ndeki ücretzamlarından feragat eden sendikalı işçiler işten çıkarılıyor, sendikasız işçilere zamyapılıyor.Örgütlenmemizin başından buyana yaşanan tüm benzer olumsuzlukları anlatmayı şimdilikerteliyoruz. Ama artık sabrımız taştı. Bugüne kadar, aynı sendikalar gibi birer sosyaloluşum olarak kabul ettiğimiz bu kooperatiflerin sektörel zarar görmemesi için süreklikendimizde saklı tuttuğumuz olumsuzlukları artık açıklayacağız. Bunun sorumlusu bizdeğiliz. Biz kooperatifin zarar görmemesi için elimizden geleni yaptık. Bizi grevezorladılar, greve gitmedik. Kooperatifi batırmak istiyorlarsa bizi kullanmayaçalışmasınlar kendi becerisizliklerini işçiye yüklemesinler.İçel Ecza Koop’da bugün (05.07.2000) sendikalı 17 işçinin işine tazminatsız son verildi.Örgütlerimiz arasında yaşanmaması gereken bu işlem bugün derhal durdurulmalıdır.Aşağıda belirttiğimiz kendi örgütlerimizden konuya ilişkin duyarlık göstermeleridileğimizdir.Bu nedenle bu açıklama yalnızca sözkonusu eczacı örgütleriyle, kendi sendikalörgütlülüğümüz içinde sınırlı tutulmıştur. Kıyım durdurulmazsa konu bundan böylekamuya açılacaktır.- İçel Ecza Koop. yöneticilerini akla davet ediyoruz.- İşçilerin sendikal haklarına saygıya davet ediyoruz.- Sendikalı işçilerin işten çıkarılmasını durdurmaya davet ediyoruz.- 05 Temmuz 2000***Sendikamız TİS Daire Başkanı M.Ebetürk’ün İçel Ecza Koop. işyerinde yaşananlarailişkin Basın açıklamasını aşağıda aynen yinelemekte yarar görüyoruz.SOSYAL-İŞ SENDİKASI TOPLU-İŞ SÖZLEŞMESİ DAİRE BAŞKANIMETİN EBETÜRK’ÜN BASIN AÇIKLAMASIİÇEL ECZA KOOP’TA NELER OLUYOR?


İçel Ecza Koop yöneticileri İçel Ecza Koop’da sendika örgütlenmesi olmadan öncekiişletme hatalarını, sendika geldi, ödenemeyecek ücret ve hakları talep etti ve bu koop. buhale geldi yaygarası ve aymazlığı ile hareket ediyor.İşlerine geldiği gibi hareket etmeyi ve şekil değiştirmeyi iyi bilen koop. yöneticileri,bakıyorsunuz çok iyi demokrat, bakıyorsunuz iştahı kabarmış sistem savunucusu halinegeliyor.Toplu-iş sözleşmesi yapmak için sendikamızın Bakanlığa yetki başvurusundan sonrasendika üyesi işçileri türlü vaatlerle ve tehditlerle sendikadan istifa ettirdiler.Sosyal-İş Sendikasına Bakanlıkça toplu-iş sözleşmesi yetkisi verilmesi üzerine bir kısımişçi tekrar sendikaya üye oldu. Günden güne çoğaldı ve toplu-iş sözleşmesi İçel EczaKoop’un içinde bulunduğu mali durum da gözönünde bulundurularak taraflarcaimzalandı.Ancak İçel Ecza Koop yöneticileri işçilerin sendikalı olmasını bir türlühazmedemiyorlardı. Dedik ya işlerine geldiği gibi hareket etmeyi çok iyi biliyorlar“geceleri kurt adam, gündüzleri ise insan” örneğinde olduğu gibi.Hazmedemiyorlardı çünkü burada sendikaya ne gerek vardı ki işçiler problemim var dedide yardımcı olmaya çalışmadılar mı? Ancak şunu unutmuyorlardı; nasıl eczacılar birkoop çatısı altında örgütlendi, bir araya geldilerse, işçiler de bir sendika çatısı altında biraraya gelerek örgütlendiler.Hazmedemeyecek ne var? Eczacıların bir koop çatısı altında örgütlenmeleri ne kadarmeşru ise işçilerin bir sendika çatısı altında örgütlenmesi de o kadar meşru.Ayrıca İçel Ecza Koop’un mali krizinin Sosyal-İş Sendikası ve üyeleri olarak çalışanişçiler farkındadır. Bu sebepten dolayı koop’un işçileri çok fedakarlık ve özveridebulundular. Her zaman söyledik ve yine söylüyoruz. Koop’un içinde bulunduğu krize bizsendika ve çalışanlar olarak ancak taraflarca imza altına alınmış olan toplu-iş sözleşmesiçerçevesi altında çözüm bulabiliriz.Ancak hem ödeme güçlüğü diyeceksin, kriz diyeceksin. Sendikadan anlayış ve işçidenözveri isteyeceksin ama öbür taraftan işçileri tehdit ederek sendikadan istifa ettirerek,işçinin ve örgütlü olduğu sendikanın altını oyacaksın “işte kurt adamlığa bir örnek”.Sendikamızın üyeleri geçen hafta verilen öğlen yemeğini yiyemedikleri kısmını her zamanolduğu gibi çöpe temizleyerek servis tabaklarını bırakmışlardır. 2 gün önce de işyerindenbir grup işçinin işten çıkarılacağı da söylendiğine göre koop yöneticilerine sormakistiyorum “işçiler işten çıkarılma tedirginliği içinde hangi iştahla yemek yiyebilirler”?Dedik ya koop yöneticileri dedikleri yana dönmeyi ve davranmayı çok iyi biliyorlar.İşçiler toplu eylem ve protesto yaparak yemekleri çöpe döktüler disiplinsiz davrandılaruydurmacasıyla hepsini işten atıyoruz diyorlar.Öyle bir disiplinsiz davranış var ise taraflarca imza altına alınmış bulunan TİS’nin 19/b-cmaddesi gereği disiplin kurulu görevi yapan işyeri kurulunu toplayıp kasti bir durum olupolmadığı araştırılıp şayet var ise kasti davranışı olanlara kurulca ceza verilemez miydi?


Hayır tabi ki kendileri de biliyor ki bu davranış normal bir yemek sonrası davranıştır.Herhangi kasti ve disiplinlik bir olay değildir. Yapılmak istenen sendikalı işçilere vesendikaya bir saldırı için bir bahanedir.Çünkü 2 gün önce 19 işçi çıkarmak istediklerini sendikaya bildirmişler, toplantıistemişlerdi. Sendikanın bildirdiği toplantı gününü kabul etmeyip, bu kez bu uydurmagerekçe ile işçileri suçlu ilan ederek işten çıkarıyorlar.Ama inanıyoruz ki koop yöneticileri bu antidemokratik davranışlarına imzalamış olduklarıTİS’ni dahi inkar eden davranışlarına rağmen yarın kürsülerde kendilerinden daha iyidemokrat ve ilerici olmadığını beyan edeceklerdir.Ama biz biliyoruz ki bunlar dün gece kurt, gündüz adamdı ama bugün hem gece hemgündüz kurt adam oldular. İçel Koop’un bir avuç da kalmış gerçek demokrat olanortaklarını İçel Ecza Koop’a sahip çıkmaya çağırıyoruz.- 06 Temmuz 2000***Bir gün önce kendi örgütlülüğümüz ve eczacı örgütleri ile sınırlı tutulan açıklamanın birbenzeri, işçi kıyımının durdurulması için kamuoyuna yapılmıştır.SOSYAL-İŞ SENDİKASI <strong>GENEL</strong> MERKEZİNDENBASIN AÇIKLAMASIİÇEL ECZA KOOP’DA SENDİKALI İŞÇİ KIYIMIİşveren işverendir. Kendini sosyal demokrat, solcu da zannetse işveren her yerde aynı.Bunun tipik örnekleri bugünlerde sendikamızın örgütlü bulunduğu bazı EczacıKooperatiflerinde yaşanıyor.Kooperatif yöneticileri, Kooperatiflerde yaşanan tüm sıkıntıların kaynağını sendikada,sendikalı işçilerde arıyorlar. Yıllardır yönetimsel, yapısal, sektörel açıdan konjonktürelönlemleri alma yeteneğine sahip olmayan, ticareti eczanelerinin dışında tanımamış bazıKoop. yöneticileri, IMF reçetelerine benzer sektör sanayicilerinin reçeteleri gereğisendikalı işçileri tasfiye etmek istiyorlar.İçel Ecza Koop’da çalışan işçilerin Haziran 1998’de başlayan sendikal örgütlenmeleri,başında ve her zaman tehditle, kandırmacayla kırılmaya çalışıldı, bazen başarıldı. Burasısosyal demokrat bir işveren, burada sendikaya ne gerek var denildi. Gidin özel eczadepolarında örgütlenin denildi. Örgütlenmemiz sindirilemedi.Bu hazımsızlık halen devam ediyor. İşyerinin ekonomik durumu nedeniyle TİS’ndeki ücretzamlarından feragat eden sendikalı işçiler işten çıkarılıyor, sendikasız işçilere zamyapılıyor.Örgütlenmemizin başından buyana yaşanan tüm benzer olumsuzlukları anlatmayı şimdilikerteliyoruz. Ama artık sabrımız taştı. Bugüne kadar, aynı sendikalar gibi birer sosyaloluşum olarak kabul ettiğimiz bu kooperatiflerin sektörel zarar görmemesi için süreklikendimizde saklı tuttuğumuz olumsuzlukları artık açıklayacağız. Bunun sorumlusu biz


değiliz. Biz kooperatifin zarar görmemesi için elimizden geleni yaptık. Bizi grevezorladılar, greve gitmedik. Kooperatifi batırmak istiyorlarsa bizi kullanmayaçalışmasınlar kendi becerisizliklerini işçiye yüklemesinler.İçel Ecza Koop’da dün (05.07.2000) sendikalı 17 işçinin işine tazminatsız son verildi.Örgütlerimiz arasında yaşanmaması gereken bu işlem bugün derhal durdurulmalıdır.Aşağıda belirttiğimiz kendi örgütlerimizden konuya ilişkin duyarlık göstermeleridileğimizdir.Bu nedenle bu açıklama dün (05.07.2000) yalnızca sözkonusu eczacı örgütleriyle, kendisendikal örgütlülüğümüz içinde sınırlı tutulmuştur. Kıyım durdurulmadı. Bu nedenleaçıklamalarımız bundan böyle kamuoyuna yönelik olmaktadır.- İçel Ecza Koop. yöneticilerini akla davet ediyoruz.- İşçilerin sendikal haklarına saygıya davet ediyoruz.- Sendikalı işçilerin işten çıkarılmasını durdurmaya davet ediyoruz.- 07 Temmuz 2000***Merkezi Eskişehir’de kurulu bulunan Eskişehir Ecza Koop. işyerinde başlayan TİSgörüşmelerinin grev sürecine gidişinin nedenlerini açıklamak üzere yapılan BasınAçıklaması’nı aşağıda bilginize sunuyoruz.SOSYAL-İŞ SENDİKASI <strong>GENEL</strong> MERKEZİNDENBASIN AÇIKLAMASI(ES-KOOP) ESKİŞEHİR ECZACILAR KOOPERATİFİYÖNETİMİ GREVE KOŞUYORSendikamız ile Eskişehir Ecza Koop. yönetimi arasında 6 Haziran’da başlayan TopluSözleşme görüşmeleri anlaşılmaz bir nedenle anlaşmazlıkla sonuçlandı ve greve kadargidebilecek prosedür başladı.Sendikamızın da birçok maddede yaklaşım göstermesiyle, anlaşılmayacak pek fazlamadde kalmamasına karşın işveren Koop. Yönetimi “İŞÇİ ÇIKARMADAN SÖZLEŞMEİMZALAMAM” diyerek sendika ile diyalogu koparmıştır. Sendikamız buna karşın tüm iyiniyetli yaklaşımını yine sürdürmüş ve tüm gerçeklikleri gözönüne alacağımızı bildirerek,işi devam edecek işçiler ile çıkarılacak işçilerin TİS’nden eşit yararlanması halindemaliyetin değişmeyeceğini, sadece kalan işçilerin fedakarlık etmek istediklerinibildirdikleri aktarılmıştır.Ne varki bu önerimize dahi kulaklar kapanmış, işçilere sendikadan istifa baskısıyoğunlaşmıştır. Bizzat Koop. Başkanı işçileri odasına tek tek çağırıp baskı yapmaktadır.Buna ilişkin sendikamıza 25 adet kendi el yazılarıyla yazılmış tutanaklar mevcut olup,Cumhuriyet Savcılığı nezdinde gerekli girişimler yapılacaktır.


Örgütlenmemizin başından buyana yaklaşık bir yıllık sürede yaşadığımız benzer tümolumsuzlukları, bu işyerinin de sendikalar gibi birer sosyal oluşum olduğu düşüncesiylekamuya açıklamadık. Esasen Koop. yöneticileri bu tavrımızı da kullanmayaçalışmaktadırlar. Eczacı Kooperatiflerinin sektör içindeki bilinen sıkıntıları yönetseleksiklikleri nedeniyle daha ağırlaşmaktadır. Sorunlarının kaynağını buralarda aramayeteneğine sahip olmayan yöneticiler, tüm işverenler gibi suçu işçilerin sendikalaşmasınayüklemekte, çözümü ise sendikadan kurtulmakta aramaktadırlar.Şayet yukarıda söylediklerimizde haksız isek, çok daha vahim bir durum söz konusudemektir. Bu işyerinde bırakın Grev yapmayı, grev sözünün edilmesi bile tüm krediolanaklarını ve tüm emtia temin umutlarını yok edecektir ve bu bilinmektedir.BU BİLİNE BİLİNE GÖSTERİLEN TAVIR, GREVDEN MEDET UMMAKTIR.- 05 Ağustos 2000***Beğendik Mağazalarında çalışan işçilere ulaşmak, onlara çalışma koşullarına ilişkin kimibilgiler vermek üzere başlattığımız mektup yazmaya aşağıdaki çağrı ile devam edilmiştir.BEĞENDİK İŞÇİSİNE AÇIK ÇAĞRIArkadaşlar, Beğendik mağazalarında aylardır, yıllardır çalışıyorsunuz. Artık işyerinizi veişvereninizi yeterince tanımış olmalısınız. Ya da biraz etrafınıza bakıp, kafanızı kaldırıptanımaya çalışmalısınız.Beğendiğin işleri çok iyi görünüyor. Daha da iyi olsun, bir diyeceğimiz yok. Ama bundansizlerin de biraz yararlanması gerekmez mi. Mağazalarda iğne atsan yere düşmüyor, heryer pırıl pırıl temiz. Fiyatlar cazip, hizmet çok iyi.Peki bütün bunlar nasıl ortaya çıkıyor, kim üretiyor bu hizmeti, hiç düşünüyor musunuz.İşvereninize sorarsanız, müdürlerinize sorarsanız tüm marifet onlarınmış gibi anlatırlar.Ama sizler biraz düşünürseniz her şeyi çok iyi anlarsınız. Beğendikte her yer pırıl pırıl ise,bu sizin temizliğinizdir. Beğendikte fiyatlar ucuz ise bu sizin ucuzluğunuzdur. Yani sizinücretlerinizin azlığındandır. İşveren sizin ücretlerinizi müşterilerine vermektedir. Sizinsırtınızdan ucuzluk imajı sağlamaktadır. Her 6 ayda bir yeni mağaza açılırken, göktenzembille para gelmiyor. Sizin emeğinizden, sizin ücretinizden kestikleri ile yeni yenimağazalar açıyor. Siz buna dur demedikçe daha da açacaktır.Arkadaşlar bütün bunlardan memnun iseniz, ücretlerinizden, çalışma koşullarınızdanmemnun iseniz, hepiniz sanki birer hırsızmışsınız gibi giriş ve çıkışlarda üstünüzün,çantanızın aranmasından memnun iseniz, raflara dizdiğiniz ürünleri, müşterileresattığınız ürünleri satın almanızın yasak olmasından memnun iseniz, siz istemeseniz deİstanbul’a, Antep’e, Nevşehir’e gönderilmekten memnun iseniz, Hane Ltd.’den MegaLtd.’e veya Atanur’dan Hane’ye sizin haberiniz bile olmadan işyeri değişikliğiyapıldığınızda bütün geçmiş haklarınızın kayıp olmasından memnun iseniz böyleçalışmaya devam edersiniz ve şikayet etmeye de hakkınız olmaz.


Bu durumdan memnun değilseniz, birşeyler yapmak istiyorsanız ve neyi nasıl yapacağınızıbilemiyorsanız, yapacağınız tek bir şey var; SENDİKALI OLMAK. Bütün çalışan işçiarkadaşınızla önce DOST OLMAYI BAŞARIP, KAFA KAFAYA VERİP, SONRA DA KOLKOLA GİRİP, SENDİKAYA GİTMENİZDİR TEK ÇÖZÜM.YAŞASIN SENDİKA, YAŞASIN SOSYAL-İŞ, YAŞASIN DİSKHAYDİ SENDİKAYA- 14 Eylül 2000Es-Koop. işyerlerinde işçilerin baskı ile istifa ettirilmesi ile ilgili basın açıklaması;***BASIN AÇIKLAMASIES-KOOP YÖNETİMİ SUÇ İŞLİYORDİSK-SOSYAL-İŞ SENDİKASI Genel Sekreteri Tamer ATIŞ’ın açıklaması.ES-KOOP-Eskişehir Eczacılar Kooperatifi’nde örgütlenmemizin başından buyana,işveren Koop. yönetimi, sendikalaşmaya karşı mücadele etmektedir. İlk bakışta “doğalişveren refleksi” olarak algılanabilecek bu durum, Koop. yöneticilerinin kendilerinisosyal demokrat olarak nitelemeleri karşısında vahimdir.İşçilerin sendikadan uzaklaşmaları için bugüne kadar çeşitli yalan dolanlarabaşvurmuşlar, Kooperatifin TEB’den (Türk Eczacıları Birliği) kredi alabilmesi için,TEB’in sendikanın tasfiyesi koşulunu ileri sürdüğü gibi çirkin iftiralarda dahibulunmuşlar, işyerine Noter getirip, üyelerimizin bir kısmını işten atma tehditleriyleSendikadan istifa ettirmişler ve Noter masrafını Kooperatif kasasından karşılamışlardır.Ekte sunduğumuz belge, bunun kanıtıdır. Konya Şubesi muhasebecisi Noter masraflarınıbizzat Kooperatifin Başkanı ile Genel Müdürün talimatları gereği kasadan ödediğinibeyan etmiştir.Konu ile ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulacaktır.- 30 Eylül 2000***Beğendik işçilerine ulaşma çabalarımız devam ediyor;BEĞENDİK ÇALIŞANINAMEKTUP (4)ÖLÜM FERMANINIZ HAZIRİSTERSENİZ İMZALAYINArkadaşlar, işyerlerinizde yeni bir oyun planlanıyor. Önceki mektuplarımızda dasöylemiştik. Beğendik eski elemanlarından kurtulmak için her yolu deniyor. En son, birkısım sendikalı, bir kısım sendikasız 17 arkadaşınızı Ankara dışına gönderme bahanesiyle,onların kendiliklerinden işten ayrılmalarını ve bu yolla ucuz kurtulmayı hesapladılar


(tazminat vermeden). Ama sendikalı olan arkadaşlarınıza tazminatlarını ödemek zorundakaldılar.Şimdi ise yeni bir yönetmelik-sözleşme imzalatmaya çalışıyorlar. Hem okumanıza gerekyok, imzalayın diyerek, hem de, sözleşme başka yerde, imza başka yerde. Boş kağıda imzaistiyorlar. İmzalattıkları sözleşmeyi size bile vermiyorlar, sizden ve herkesten gizliyorlar.Bu sözleşme yasalara aykırı değilse, sizin ÖLÜM FERMANINIZ değilse, nedengizliyorlar.Arkadaşlar, işveren bu sözleşmeleri imzalatarak, sizi, istediği zaman istediği yeregönderip, kabul etmeyeni tazminatsız işten çıkarmak istiyor. 1475 Sayılı İş Kanununun16/II-e maddesindeki hakkınızı yok etmek istiyor. Bu sözleşmeyi imzaladığınız takdirde,Türkiye’nin herhangi bir yerinde işverene ait bir işyerine gitmeyi kabul etmediğinizdetazminatsız işten çıkarılmayı peşinen kabul etmiş olursunuz.Bunları bilmediği için imzalamış olanlar için bir kurtuluş yolu var. Sözleşmenin yürürlüktarihi 01 Ekim 2000 yazıldığı için, imzanızı Noter’den topluca dilekçe ile geriçekebilirsiniz.- Üye olmayanlar haydi Sendikaya- Sendikalı olmazsanız buna benzer çok sorun yaşarsınız- Yaşasın Sendika- Yaşasın Sosyal-İş ve DİSK***- 25 Eylül 2000BEĞENDİK ÇALIŞANINAMEKTUP (5)BEĞENDİK PERSONEL YÖNETMELİĞİYASALARA AYKIRI1) Bir şirketin elemanlarının iş sözleşmeleri, başka bir şirketin personel yönetmeliğinebağlı kılınamaz.2) Bir şirket, başka bir şirketin elemanlarının kazanılmış haklarını üstlenemez.Yönetmeliğe bu konuda konulan hükümler aldatmacadır. Örneğin Hane Ltd.Şti.’ndenAtanur Ltd.Şti.’ne geçirilen işçi işten çıkarılmış demektir. İhbar ve kıdem tazminatınahak kazanır. Ancak, itiraz şerhi koymadan yeni işyerinde SSK işe giriş bildirgesiniimzalayan işçinin geçmiş hakları yanar. Yapılmaya çalışılan budur.3) Hiçbir şirket, kendi elemanını rızası olmadan başka bir şirkette görevlendiremez.Kanuna aykırıdır. Bir şirketin, başka bir şirkete geçici de olsa işçi tayin etmesininyasal olarak olanağı yoktur.4) Yönetmeliğin 28’inci maddesinde “Şirket İçinden Eleman Transferi” başlığı altındayine kandırmaca yapılmaktadır. Hem şirket içinden denilmekte, hem de “diğerşirketlere” ibaresi bulunmaktadır.


5) Askerlik dönüşü işe alma maddesi (madde 31) yasaya aykırıdır. 1475 Sayılı İşYasasının 27’nci maddesi askerlik dönüşü işe müracaat için “terhisi izleyen 2 ayiçinde” süre tanınmıştır. Ayrıca askerden dönenlerin işe alınma önceliğinde kıdemtazminatı almamış olmaları şartı, yasada yoktur.6) 32. madde yasaya aykırıdır. Deneme süresi en fazla bir aydır. Bu süre “intibak,işyerini tanıma v.s.” gerekçelerle uzatılamaz. Sadece toplu-iş sözleşmesi ileuzatılabilir.7) Yıllık izinlerin kullanılmasını düzenleyen 56. madde ile, izin süresine rastlayan haftatatili günleri ile SSK raporlu olunan günleri gaspedilmeye çalışılmaktadır. Yıllık izinsüresi içine rastlayan resmi tatil, bayram, hafta tatili ve SSK raporlu günleri izinsüresine eklenmelidir.8) Yine aynı maddenin son fıkrası ile işveren bayanlara yasa ile tanınmış bulunan,doğum öncesi ve sonrasında 6’şar hafta çalıştırılma yasağını sanki kendisi veriyormuşgibi ifade etmektedir.9) Sosyal yardımlar bölümünde, “ÖLÜM YARDIMI” adı altında, ölen işçinin çalışırkenhak ettiği tüm alacaklarının (ücret, kıdem tazminatı v.s.) ödenmesini sosyal yardımolarak ifade etmekten bir utanç duymamaktadır.Yine yasa gereği vermek zorunda olduğu iş elbisesini sosyal yardım olaraknitelemekten hiç çekinmemektedir.10) Genel Tatil ve Ulusal Bayram günleri yapılan çalışmaların da %150 fazlasıylaödenmesi gerekirken, eksik ödenmektedir.- 19 Ocak 2001***Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizin, Hükümet tarafından alınan önlemlerin ve2001 yılına ilişkin beklentilerin değerlendirilmesi amacıyla, Konfederasyonumuzcadüzenlenen eğitim nitelikli toplantıya Örgütlenme Daire Başkanımız katılmıştır.- 16 Haziran 200168’liler Birliği Vakfı tarafından düzenlenen “Ulusal Bağımsızlık” konulu konferansİstanbul Şubemiz yöneticilerince izlenmiştir.- 23-24 Haziran 2001Petrol-İş Genel Merkezinde düzenlenen “GATS-Hizmet Ticareti Genel Anlaşması”konulu eğitim sempozyumunu Sendikamız İstanbul Şube yöneticileri izlemişlerdir.- 04 Eylül 2001TMMOB’ne bağlı İnşaat Mühendisleri Odasında yaşanan sendikal kıyıma ilişkinsendikamızın basın açıklaması aşağıda tekrarlanmıştır.


DİSK/Sosyal-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu Üyesi, TİS Daire BaşkanıMetin Ebetürk’ün TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezininyaptığı Sendikal nedenle işçi kıyımına ilişkinBASIN AÇIKLAMASITMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezi ve bağlı şubelerinde çalışan işçilerinsendikamızda örgütlenmeleri üzerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na toplusözleşme yetkisi için başvurulmuş ve yetki alınmıştır.Sendikamızın yetkili olduğunun, Bakanlıkça İMO Genel Merkezine ve sendikamızabildirilmesi üzerine İMO yönetimi toplu sözleşme görüşmelerine çağrılmıştır.Ne var ki İMO Genel Merkez yönetimi bu çağrımızı alır almaz Genel Merkez çalışanı tümsendikalı işçileri işten atmıştır.Üyesi bulunduğumuz Konfederasyonumuz DİSK ile birlikte demokrasi mücadelesivermekte olan TMMOB üyesi bir oda yönetiminin sadece sendikalı işçilere yönelik butavrı anlaşılır değildir.Üyelerimizin sendikadan istifa etmelerine yönelik ev telefonlarından aranarak yapılantehditler ile sonuç alamayan yönetim, tüm sendikalı işçileri işten atmak gibi klasik patrontavrını göstermekte gecikmemiştir.Yürürlükteki 1982 Anayasa’sı ve örgütlenmenin önündeki engellerle mücadeleyi sözdeyapan, gerçekte uygulamaları ile bu mücadelemizi engelleyen İMO’nun bugünkü GenelMerkez yöneticilerinki gibi anlayışların açığa çıkarılması, vereceğimiz mücadeleninsağlıklı sonuç almasında en temel faktörlerden birisidir.Özü-sözü bir olmayanların birlikte mücadeleye verecekleri zararı önlemek görevimizdir.Demokratik usulle yönetimin belirlendiği bir kurumda, yöneticilerinin her fırsattademokrasiye olan bağını yinelediği ve hatta her fırsatta solcu olduğunu, solcu olduğu içinde doğal olarak emek mücadelesine, emek hareketine destek olduğunu söyleyen biryönetimin bulunduğu işyerinde, sendikamızca direniş yapılacağı, grev kararı alınıp grevegidileceği gerçeği bizi düşündürmekte, ancak; işten atılan arkadaşlarımızın geri alınmasıiçin verilen 10 günlük süreye karşın sözümona demokrasiye inancı olan solcuyöneticilerin hiç kaygı duymaması daha da düşündürücü olmaktadır.Emek platformu içindeki iki bileşenin alt örgütlerinin sendikal örgütlenme nedeniyle karşıkarşıya gelmesi daha da düşündürücüdür.Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve politik durumun nedenlerini, 12 Eylül’den buyana örgütlerin etkisizleştirilmesinde arayarak bu nedenle kaostan kurtulmanın tekyolunun örgütlenmede olduğu, örgütlü toplumun yaratılarak ancak karanlıktankurtulabileceğimizi hep beraber meydanlarda gerçekten inanarak mı haykırdık.Artık yeter. Yüzünüzdeki maskeleri indiriniz. Demokrasi mücadelenizi, emeğinnamusluluğunu kendi çıkarlarınız için, sistem savunuculuğunuz için kendinize sermayeyapmayınız.Aydınlığa giden yolda katkınız yoksa bari gölge etmeyiniz.


Değerli Arkadaşlar, Üyelerimiz, Basın Mensupları,İşten çıkarılan üyelerimiz işlerinin başına dönme, işten çıkarılma işlemi yok sayılanakadar uzlaşma sağlanma olanağı yoktur. Yasal hakkımız olan hizmet üretiminden gelengücümüzü yani GREV hakkımızı kullanmak için Toplu-İş Sözleşmesi prosedürü en hızlışekilde devam ettirilecek ve GREV ilan edilecektir. O güne kadar da işyeri önündebekleme, terketmeme yani direniş hakkımızı kullanacağız.TMMOB’nin de bu yapılanlara sessiz kalmayacağına inanıyoruz.Yaşasın Toplu-İş Sözleşmesi ve GREV hakkıYaşasın Sendikal MücadelemizYaşasın Emek Mücadelesine destek veren özü-sözü bir dostlarımızYaşasın DİSK Yaşasın Sosyal-İş- 03 Ekim 2001***İzmir Büyükşehir Belediyesine ait ÜNİBEL A.Ş. işyerinde alınan grev kararına ilişkinduyuru;İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait ÜNİBEL A.Ş. işyerlerindeDİSK/SOSYAL-İŞ Sendikası GREV KARARI alıyor.DİSK/Sosyal-İş Sendikası yetkilileri “İşverenin parasal ve iş güvencesine ilişkinkonularda HİÇBİR ÖNERİ getirmemesinin ve Resmi Arabulucu’nun da bunusaptamasının GREV KARARI alınmasını zorunlu kıldığını” belirttiler.Sendika yetkililerinin basın bürosu aracılığı ile yaptıkları açıklamada;“İzmir Büyükşehir Belediyesi Hemşehri İletişim Merkezi (HİM), İzmir BüyükşehirBelediyesi Yayıncılık A.Ş. (İZYAY) ve Bilgi Teknolojileri A.Ş. işyerlerinde çalışan ÜNİBELişçileri adına Toplu-İş Sözleşmesi yapma yetkisi alan SOSYAL-İŞ Sendikasının işverenGenel Müdürlüğünü Mayıs ayında görüşme masasına çağırdığı, ancak sendikanınönerdiği parasal maddeler ile iş güvencesine ilişkin konularda işverenin HİÇBİR ÖNERİgetirmediği ...” belirtilerek “... bu nedenle yasa gereği Resmi Arabulucuya gidilmiş, buaşamada da işverenden hiçbir öneri gelmediği gibi “SENDİKA GREV KARARI ALSIN”önerisinde bulunulduğu, bunun arabulucu raporunda da saptandığı” kaydedilmiştir.Sendika yetkilileri “burada çalışan işçilerin 1 yıl önce İzmir Büyükşehir Belediyesine aitİZYAY A.Ş.’ne bağlı olarak çalışırken de Sosyal-İş’e üye olduklarını, sendikanın yetkialması üzerine tüm işçilerin Belediyeye bağlı diğer şirketlere dağıtıldığını, önemli birbölümünün ise ÜNİBEL A.Ş.’ne aktarıldığını ancak işçilerin işlerinin değişmediğinisadece hukuken İŞVERENLERİNİN değiştiğini” belirtmişlerdir.Sosyal-İş Basın Bürosunun görüşlerine başvurduğu SOSYAL-İŞ Genel Başkanı ÖzcanKESGEÇ; “Grev Kararı almak zorunda bırakılmamızdan büyük üzüntü duydum. İşverentavrının sendikalaşmaya tepkiden oluştuğu söylentilerine inanmak istemiyorum. Ziraböyle bir tavrı İzmir Büyükşehir Belediyesine asla yakıştıramam. Grev uygulamasınagerek kalmadan uyuşmazlığın çözüleceğine olan inancımı koruyorum.” Açıklamasınıyapmıştır.


Açıklamada Resmi Arabulucu raporunun 2 Ekim 2001 tarihinde tebellüğ edildiği, budurumda yasa gereği <strong>11</strong>-18 Ekim 2001 tarihleri arasında GREV KARARI alınarakişyerlerinde ilan edileceği kaydedilmiştir.- 25 Ekim 2001***TMMOB – İnşaat Mühendisleri Odası ve bağlı işyerleri ile ilgili olarak alınacak grevkararının nedenlerine ilişkin basın açıklaması;TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezi ile Bağlı Şubeler veTemsilciliklerde DİSK/SOSYAL-İŞ Sendikası GREV KARARI alıyor.GREV’e İMO <strong>GENEL</strong> MERKEZİNİN 4 YÖNETİCİSİNİN SENDİKALAŞMA NEDENİ İLEİŞÇİLERİN İŞ AKTİNİ FESHETMELERİ NEDEN OLUYOR!İMO Genel Merkezi ve bağlı işyerlerinde çalışanların DİSK/SOSYAL-İŞ Sendikasına üyeolmaları ve sendikanın toplu-iş sözleşmesi yetkisi alması üzerine; Genel Merkezin 4yöneticisinin “şaibeli” bir kararla bazı işçilerin iş akitlerini feshi sonucu çıkan uyuşmazlıküzerine İMO Genel Merkezi ve bağlı işyerlerinde GREV KARARI alınması durumunagelindi. Konu ile ilgili olarak DİSK/SOSYAL-İŞ Sendikası yetkililerince aşağıdakiaçıklama yapılmıştır.“İşverenin iş akdi feshedilen işçiler için -evrak sakladılar, sendika yetkisine itirazhakkımızı elimizden aldılar, ondan iş akitleri feshedildi- gibi bahaneleri devam ediyor.Ancak; TMMOB İMO Yürütme Kurulu üyeleri ile Büro amirince düzenlenen çoğunluktespit belgesinin kendilerince zamanında alındığı ve bilindiğine ilişkin tutanak ve Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca gönderilen çoğunluk tespitinin iadeli taahhütlü postakartının fotokopisi bütün gerçeği ortaya çıkarıyor. İşten çıkarılan işçiler sendikalıoldukları için sendikal çalışmaları yürüttükleri için atıldılar. İşte bu gerçekle sendikatarafı olarak işverenden toplu-iş sözleşmesi görüşmelerinin sürdürülebilmesinin, öncelikleiş akdi feshedilenlerin fesih işleminin yok sayılması, işlerinin başına dönmeleri ilemümkün olacağını, İMO Genel Merkezinde yapılan ilk toplu-iş sözleşmesi görüşmesinde,Bölge Çalışma Müdürlüğündeki toplantıda ve Resmi Arabulucu toplantısında yineledik.İşveren yasadışı tavrından vazgeçmedi”“Çalışanlara “Örgüt içinde örgüt olur mu?” diye soruyorlar ve böylece TMMOB İMObünyesinde yeni bir örgüte yani sendikaya, yani sendikal örgütlenmeye karşı çıkıyorlar.Hatırlattık. İMO ülkemizdeki İnşaat Mühendislerinin mesleki haklarını savunan meslekörgütüdür. Sendika ise hangi ad ve unvan altında çalışırsa çalışsın tüm çalışanlarınekonomik örgütüdür. İşte bu gerçeklerle örgütlenmeye karşı çıkmayla Anayasa’nınçalışanlara tanıdığı örgütlenme hakkını gasp etme niyeti olanlara karşı mücadelemizsürecek. İşte bu sebeple TMMOB İMO Genel Merkezi, Şubeleri ve TemsilciliklerindeGREV KARARI aldık. İMO Genel Merkezinde çalışırken sendikalı oldukları için iş akitlerifesh edilen üyelerimizin işlerine geri döndürülmediği süre işveren tarafı ile anlaşmamızmümkün değildir.”Sendikaca Resmi Arabulucu raporunun 24.10.2001 tarihinde tebellüğ edildiği bu durumdayasa gereği 05-12.<strong>11</strong>.2001 tarihleri arasında GREV KARARI alınarak işyerlerinde ilanedileceği kaydedilmiştir.


***- 21-23 Kasım 2001Ulusal Sosyal Bilimler Derneği tarafından düzenlenen “Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi”sendikamız merkez yöneticilerince izlenmiştir.- 7-8 Ocak 2002TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “Küreselleşme ve TürkiyeTarımı” konulu sempozyum sendikamız genel merkez yöneticilerince izlenmiştir.- 21-24 Ocak 2002ETUC, DİSK, HAK-İŞ ve KESK’in ortaklaşa düzenlediği “Türkiye-AB MEDA – SivilToplum, Sendikalar ve Demokrasi Projesi” çerçevesinde bugün uygulaması başlayaneğitim programına sendikamızdan Metin Ebetürk ile Ecehan Balta katılmışlar, bundansonraki tüm seminerlere devam etmişlerdir. Program halen devam etmektedir.FOTO (4)- 09 Mart 2002Dev Maden-Sen Sendikasının, TTB, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası ve İsviçreKalkınma ve İşbirliği Ajansı (SDC) ile birlikte düzenlediği, Madencilik ve ÇevreStandartları konularını içeren toplantı (Çağdaş Sanatlar Merkezi-Ankara) sendikamızınmerkez ve Ankara Şube yöneticilerince izlenmiştir.- 12-13 Mart 2002Türkiye-AB MEDA Programı kapsamında DİSK tarafından düzenlenen seminere İstanbulŞubemizden Ali Cancı ve Satılmış Kelel katıldılar.- 22 Mayıs 2002Ç.S.G.B.’nca “Bilim Kurulu”na hazırlatılan İş Kanunu Ön Tasarısı ile ilgili basınaçıklaması;Ç.S.G.B.’nca “Bilim Kurulu” na hazırlatılan İş Kanunu ÖnTasarısı ile ilgili olarak DİSK / SOSYAL-İŞ Genel BaşkanıÖzcan Kesgeç aşağıdaki açıklamayı yapmıştır.


“Sendikamız Genel Yönetim Kurulu, hazırlanan İş Kanunu Ön Tasarısını esasa ilişkinhiçbir değişiklik söz konusu edilmeksizin kabul edilip, edilemeyeceği yönünden özenleincelemiş ancak, < ÖN TASARININ ESASA İLİŞKİN HİÇBİR DEĞİŞİKLİK SÖZKONUSU EDİLMEKSİZİN – YA HEP, YA HİÇ – BÜTÜN OLARAK AYNENKABULÜNÜN OLANAKLI VE UYGUN BULUNAMAYACAĞINA > karar vermiştir.Sendikamızın bu kararına neden olan düzenlemeler ile ;1) İşyerinin veya Bir Bölümünün Devri, mevcut 2822 sayılı yasadaki kazanılmış haklarıyok etmekte, sendika seçme özgürlüğünü ortadan kaldırmaktadır.2) İş Sözleşmesinin Devri, işçilerin en hafif deyimle ALINIR – SATILIR olmalarınahukuksal yapı oluşturmaktadır.3) Ödünç İş İlişkisi, sendika üyeliğini yok etmekte, yetki ve grev prosedürünü KAOS’asürüklemektedir.4) İş güvencesi olarak konuşulan “ Feshin geçerli sebebe dayandırılması” maddesi ile,Tasarıda düzenlenen bazı yeni hükümler birlikte ele alındığında, 10 ve daha az işçiçalıştıran işyerlerindeki mevcut iş güvencesi dahi yok edilmektedir.5) Kıdem tazminatını düzenleyen madde, iş güvencesi ve fon’a ilişkin diğer kimidüzenlemeler ile birlikte kıdem tazminatını yok etmektedir.6) Mesleki faaliyet olarak ödünç iş ilişkisi adı altında düzenlenen madde ile İŞÇİYİ ALIP– SATAN bir sektör oluşturulmakta olup, özellikle bu düzenleme ile esnekliği de çokaşan bir mantığın hakim olduğu görülmektedir.Sendikamız yukarıda sayılan düzenlemelerin yer almadığı bir tasarının önümüzegelmesi halinde, diğer kimi düzenlemelerin teknik düzeyde tartışılmasının da yararlı olacağınailişkin düşüncelerini, DİSK Yönetim Kurulu ile Başkanlar Kuruluna da iletmiştir.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.***Özcan KESGEÇYÖNETİM <strong>KURUL</strong>U adına- 28-29 Mayıs 2002Yukarıda belirtilen Türkiye AB MEDA Programı çerçevesinde İstanbul’da yapılanseminerin Ankara Dedeman Otel’de yapılan tekrarına Ankara Şubemizden Metin Ebetürk,Muzaffer Bozer, Mehmet Ördek, Ayfer Kantaş ve Tülin Yıldırım katılmışlardır.- 21 Ekim 2002Konfederasyonumuzca “DİSK üyeleri arasında İnsan Hakları Duyarlılığının ve İnsanHaklarına Saygının Geliştirilmesi için – Herkes için Bütün İnsan Hakları” konulu projeçerçevesinde başlatılan eğitimlere sendikamızdan Satılmış Kelel, Gürcan Arpacı, VeyselYıldız (İstanbul); Yılmaz Ergen (Tekirdağ); Celal Uyar, Tülin Yıldırım, Çağdaş Karataş(Ankara); İbrahim Acar (Kocaeli); Zahir Bulat (Bursa); Hesna Cıkcık, F.Funda Akbulut(İzmir) katılmaktadırlar. Eğitimler 28 ay sürelidir.


- 28 Şubat 2003Türkiye-AB MEDA Programı kapsamında İstanbul Nippon Otel’de düzenlenen “AvrupaBirliğinin Genişleme ve Türkiye/AB İlişkileri ve Genişleme” konulu seminerine İstanbulŞube yöneticileri katıldılar.- 19 Şubat 2003Atılım Üniversitesinde sendikalaşma nedeni ile işçi kıyımına ilişkin Sendikamız GenelBaşkanı Ö.Kesgeç tarafından yapılan basın açıklaması;SOSYAL-İŞ <strong>GENEL</strong> BAŞKANI ÖZCAN KESGEÇ’İNATILIM ÜNİVERSİTESİ İŞÇİLERİNİN SENDİKALAŞMA NEDENİ İLEİŞTEN ÇIKARILMALARINA İLİŞKİNBASIN AÇIKLAMASIDİSK/SOSYAL-İŞ Sendikasına üye oldukları için işçileri yasadışı olarak işten çıkartanATILIM ÜNİVERSİTESİ yöneticileri, işten çıkartılan işçilerin kendileri ile ilgiliolmadığını söyleyerek, gerçek dışı beyanlarla kamuoyunu yanıltmaktadırlar.Üniversitenin mütevelli heyeti başkanı Yalçın Zaim’in avukatı Fatma Özgül Akın,‘Üniversitede Sendika Düşmanlığı’ başlığı ile işçi kıyımını haber yapan EVRENSELgazetesine gönderdiği yanıtta işçilerin çalıştığı “ATILIM ÖZEL EĞİTİM HİZMETLERİA.Ş.” nin üniversite ile ilgisinin olmadığını belirtmektedir. Şirket adındaki ATILIMsözcüğü raslantı olmayıp, BU İŞÇİLERİN ÇALIŞTIKLARI ŞİRKETLERİN SAHİPLERİİLE ÜNİVERSİTE YÖNETİCİLERİ AYNIDIR.Olan biten tüm çıplaklığı ile şöyledir:Demokrasi kelimesini dilinden düşürmeyen işveren, sendikalaşan işçileri kapının önünekoyuvermiştir. Nitekim Atılım Üniversitesi içerisinde yer alan yukarıda da belirtildiği gibipatronları üniversite sahipleri ile aynı olan Atılım Özel Eğitim Hizmetleri A.Ş. ve AZNİktisadi İşletmesi çalışanlarının anayasal haklarını kullanarak 2821 sayılı yasa uyarıncaSOSYAL-İŞ Sendikasına üye olmaları üzerine sendikaca, 2822 sayılı yasa uyarınca topluişsözleşmesi yetkisi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvurulmuş, buaşamada işçiler sendikalı oldukları için işten çıkartılmış, diğerleri de noter ücretleriişverence ödenerek baskı ile sendikadan istifa ettirilmiştir. Bu işçilerin çalıştıklarışirketlerin sahipleri üniversiteninkiyle aynıdır. Bilim yuvası olması gerekenüniversitelerde yasal hakkını kullanarak sendikalaşan işçilerin işten atılması, utançvericidir. Bu durum sendikamızca Çalışma Bakanlığı’na da şikayet edilmiştir.Anayasal haklarını kullanan bu işçiler, işten atılmalarının yanısıra, kapıdan içerialınmayarak üniversitenin girişinde beklemek zorunda bırakılmıştır. Bu işçilere selamveren işçiler dahi istifaya zorlanmış, işten çıkartılmakla tehdit edilmiştir. Bu türdendavranışlar, üniversite ruhuyla bağdaşmamaktadır. Üstelik, Atılım Üniversitesi’ndeişverenin hak hukuk tanımaz davranışları, sendikalı işçileri atmakla da sınırlı değildir.İşçiler, kıdem yılları dolmasın diye, kampüs içindeki bir işyerinden diğerine gönderilerekçalıştırılmaktadır. Bu işyerleri ile üniversitenin sahibi aynı kişilerdir ve amaç, iştençıkartırken kıdem tazminatı ödememektir.


Asgari ücret ile çalıştırılan sendikalaşan işçiler, “ekonomik” bahaneler öne sürülerekişten atılmıştır. Bu bahanenin ne kadar asılsız olduğu, işverenin süregidenuygulamalarından açıkça belli olmaktadır. Birkaç gün önce, üniversite, temizlik işleri içinsözde taşeron bir şirketle anlaşma yapmıştır. Sözde taşeron şirkete ödenen para, işçilerinüniversiteye önceki maliyetinden kat ve kat fazladır. Bellidir ki, sendikalaşan işçileri iştenatmak, işverenin, örgütsüzleştirme yönünde yaptığı bir saldırıdır. Baskıcı ve demokrasikarşıtı kafalar tarafından yönetilen üniversitelerin bilimsel ve özgür düşünce ile debağdaşmayacağı açıktır.Üniversite sahibinin ve bazı yöneticilerin estirdiği terör, bununla da sınırlı değildir.Sendikasız olmalarına rağmen, işe geri alınmak için üniversite kapısında bekleyensendikalı işçilere selam veren personel, istifaya zorlanmakta, işten atılmakla tehditedilmektedir. “Sendikalı” olmayı “işyerine ihanet” sayan çağdışı zihniyetin, değilüniversiteyi yönetmesi, üniversitenin kapısından içeri adımını bile atmaması gereklidir.Üniversite çalışanları üstünde estirilen korku rüzgarları sonucunda patronların keyfiuygulamaları iyice hak hukuk tanımaz hale gelmiştir. Örneğin, emekli olduktan sonraAtılım Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan öğretim elemanlarına zorla ücretsiz izindilekçeleri imzalatıldığı, bu öğretim elemanlarının bilfiil çalışmalarına rağmen, “ücretsizizinli” gösterilerek vergi kaçırıldığı üniversitede ve öğretim elemanlarıncasöylenmektedir. Ayrıca öğretim elemanlarından, istendiği zaman kullanılmak üzeretarihsiz “istifa dilekçesi” toplandığı dillerden düşmemektedir.Üniversitelerin, özgürlüklerin güvencesi olan demokratik kurumlar olması gerekirken,Atılım Üniversitesi, çalışanlarının sesine kulak tıkayan, patronların ve birkaç yöneticinindemokrasi karşıtı keyfi tutumunun hakim olduğu kurum haline dönüşmüştür.Bu ‘dediğim dedikçi’ sağlıksız tutum, sadece çalışanların değil, öğrencilerin hayatıyla daoynamaktadır. Örneğin Atılım Üniversitesi’nde öğrencilerin 500 dolar servis parasıvermesine rağmen, hala hurdaya çıkmış otobüsler kullanılmakta, onlarca kişinin ölümüylesonuçlanabilecek felaketler şans eseri atlatılmaktadır.1980’li yılların sonlarında Bilkent Üniversitesi’nin yüzlerce sendikalı işçiyi kapının önünekoymasıyla, Atılım Üniversitesi’nde süregiden baskıcı uygulamaların arasında hiçbir farkyoktur. Üniversiteler, akademik ve idari personeliyle bir bütündür. Personelin ya daüniversite öğrencilerinin sesine kulak tıkayan zihniyet, sadece insanların hayatlarıylaoynamakla kalmamakta, insanları, görmeyen, duymayan, düşünmeyen, hareket etmeyen,duyarsızlaşmış, nefes alan ölüler haline getirerek bir insanlık suçu işlemektedir.Bu insanlık suçuna derhal bir son verilmelidir. Bizler, “kar”ın değil, “insan”ın merkezekonduğu üniversiteler görmek istiyoruz. Bu nedenle, Atılım Üniversitesi’ndeki işçilerinsendikalı olarak işe geri dönmesi, sadece birkaç işçinin sorunu değil, insan olup olmamasorunudur.Demokratikleşme yönünde atılacak adımlar, demokrasinin önkoşulu olan örgütlenmehakkının kullanılmasıyla gelecektir. Toplumsal barış, demokrasi ve özgürlük, işyerlerindeyer alacak demokratikleşmeden geçmektedir. Çalışmak ve insanca yaşayabilecek bir ücretalmak, vazgeçilmesi mümkün olmayan insan haklarıdır. Sosyal-İş Sendikası,sendikasızlaştırma dalgasına karşı direnmeyi sürdürecek, sendika üyesi olmalarınedeniyle işten atılan işçilerin örgütlenme ve çalışma haklarını kullanabilmeleri yönündemücadele vermeye devam edecektir. Bu arada 2 aya yaklaşan bir sürede Çalışma


Bakanlığı’nca yetki tespiti işleminin yapılmamış olması da 2821 sayılı yasa hakkındadüşünülmesini zorunlu kılmaktadır.Basını ve kamuoyunu, örgütlü, demokratik ve aydınlık bir gelecek için, AtılımÜniversitesi’nde onurla, özveriyle, yılmadan direnerek işe geri dönme mücadelesi yürütensendikalı işçileri desteklemeye çağırıyoruz.- 12-13 Mayıs 2003***Türkiye-AB Sendikal Koordinasyon Kurulu tarafından Ankara’da düzenlenen “EsnekÇalışma İlişkilerinde Yasallık Arayışları : İş Yasası Tasarısı ve AB Normları” konulusempozyumu Sendikamız Genel Yönetim Kurulu Üyeleri ile Ankara Şubemiz yöneticilerive temsilcilerimiz izlediler.- 12 Haziran 2003Metro Grosmarket İşyeri Sendika Temsilcileri Toplantısı; Çalışma Bakanlığınca TİSyetkisi tespiti verilir verilmez her mağazada biri baştemsilci olmak üzere seçilen 3’ertemsilciden oluşan Metro Grosmarketler İşyeri Sendika Temsilcileri Kurulu toplantısıdüzenledik. Toplantıda aynı zamanda sendikamız üyesi olan Genel-İş Sendikası uzmanıEngin Sezgin, sendika kavramı üzerine bilgiler verdi. Genel Başkanımız tarafından dagenel olarak örgütlenme sorunları ve toplu sözleşme sürecine ilişkin verilen bilgilersonrasında işyerlerine ilişkin sorunlar, çözüm önerileri ve yapılacak TİS’ne ilişkintartışmalar yapıldı.FOTO (5)- 23 Ağustos 2003Konfederasyonumuzca Friedrich Ebert Vakfının katkılarıyla İstanbul Dedeman Otel’dedüzenlenen “Dünya Ticaret Örgütü’nün Cancun Planı ve Çalışanlar Üzerindeki Etkileri”konulu konferansı sendikamız İstanbul Şube yöneticileri izlediler.- 13-18 Ekim 2003


Türk Demokrasi Vakfı’nca düzenlenen “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Üye Olması ileKarşılaşacağı Etkiler, Zorunluluklar ve Kazanımlar” konulu eğitim seminerine DİSKadına sendikamızdan da Ankara Şube Sekreteri Tahsin Osan katılmıştır.- 16-18 Ekim 2003ETUC tarafından İtalya’nın Turin kentinde düzenlenen “İşçi Temsilcileri Forumu”naSendikamız Metro Grosmarket Güneşli Mağazası İşyeri Sendika Temsilcisi İlhan Derelikatılmıştır. Toplantı sonrasında temsilcimizin gönderdiği rapora aşağıda yer vermeyiyararlı buluyoruz.Sevgili arkadaşlar;16-18 Ekim 2003 tarihleri arasında İtalya’nın Torino Kentinde ILO (UluslararasıÇalışma Örgütü) Eğitim Merkezinde düzenlenen “Worker Represantation systems in TheEuropean Union And The Accession Countries” (Avrupa Topluluğunda ve Aday Ülkelerdeçalışanların temsil sistemleri) konulu seminere katılımım esnasında elde etmiş olduğumbilgileri ve izlenimleri sizlerle paylaşmak isterim.Bildiğiniz üzere DİSK’e bağlı olarak aşağıdaki arkadaşlar bu forum’a katıldık.İlhan DERELİ - Sosyal-İş (İstanbul) (Metro Grosmarket–Mağazacılık–ŞarküteriDpt.Md.)Mümin KÖK - Tümka-İş (İzmit) (Procter&Gamble-Çocuk bezi üretimi-Prima-VardiyaAmiri)Cem GÜNDAY- Oleyis (Ankara) (Hilton Oteli-Servis-Bar çalışanı)Şenay Erdoğan – Oleyis (Ankara) (Hilton Oteli-Servis-Kasa Şefi)16 Ekim 2003 Perşembe günü Torino havaalanına Almanya’nın Münih havaalanındanaktarmalı olarak vardık. Uçakta bizlerle birlikte yaklaşık 80 kadar yolcu vardı. Sonradanöğrendik ki bütün bu yolcular da bu seminere katılmak için dünyanın birçok ülkesindengeliyorlardı.Uçak havaalanına indiğinde organizasyon tarafından oluşturulmuş bir beklemenoktasına geldik. Masada çalışanlar bizleri bir otobüse yönlendirdiler. Baktık ki uçaktaki tümyolcular bizlerle geliyorlar. O zaman anladık ki bütün bu yolcular bu foruma katılmak içinburadaydılar.Bizler ve foruma katılacak diğer yolcularla birlikte otobüsle şehrin bir ucundan diğerbir ucuna götürüldük. Yaklaşık yarım saat kadar bir sürede ILO Eğitim Merkezine vardık.Hep birlikte Receptiondan odalarımızın anahtarlarını aldık ve giriş işlemleri başladı.Bizler oraya vardığımızda saat 14.00 idi. Ve ikaz edildik. Forum’un 14.30’da başlayacağı veacele etmemiz gerektiği hususunda.14.30’da forum başladı. Yaklaşık 200 kişiydik. Tercümanlar, konuşmacılar, temsilcilerv.s.... 12 farklı dilde anında tercüme vardı; Bulgarca, Chezk, Almanca, İngilizce, Fransızca,Hungarian, İtalyanca, Polish, Romanian, Rusça, Slovakça, Türkçe. Bütün bu diller bizeverdikleri bir alıcıya bağlı kulaklıklardan istenilen kanala ayarlandığında dinlenebilmekteydi.Ülkeler sırasıyla görüşlerini dile getirdiler ve bunun haricindeKonuşmacılar;* Slawomir ADAMCZYK-NSZZ Solidarnosc (Polonya NSZZ Konfederasyonu)


* Szilvia BORBELY-Hungarian NIC (Macaristan NIC Konfederasyonu)* Therese DE LIEDKERKE-UNICE (Uluslararası İşadamları Derneği)* Marino DIAZ-CCOO (İspanya CCOO Konfederasyonu)* Ralf Peter HAYEN-DGB (Almanya DGB Konfederasyonu)(Tüm seminer boyunca Mr.Ralf Peter ile oldukça yararlı olduğunu düşündüğüm birçok konularda kendisinden bilgialışverişi ypabilme imkanı bulabildim. Yaklaşık 5 saat kadar birlikte çeşitli zamanlardagörüşmeler yaptık.)* Kevin O’KELLY-Limeric Üniversitesi* Costinel SIRBESCU-Romanian NIC* François TREMAUD-ILO* Fernando VASQUEZ-Avrupa KomisyonuGözlemciler;Ben BOUKHATEM, Bruno CATTERO, Walter CERFEDA, Jean Claude LEDAUARON, Claudio STANZANI, Simon COXForumda aşağıdaki ülkelerden birden fazla katılımcılar vardı;Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Güney Kıbrıs, Çekoslavakya, Danimarka, Estonya,Finlandiya, Fransa, Almanya, Macaristan, İtalya, Litvanya, Norveç, Polonya, Malta,Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, İspanya, Türkiye, İngiltere.Tüm bu konuşmaların yanı sıra bizlere çeşitli dökümantasyonlar verildi. Bunlar;1) ILO DECLARATION ON FUNDAMENTAL PRINCIPLES AND RIGHTS AT WORK(Uluslar arası Çalışma Örgütü, çalışma prensipleri ve yetkileri esasları bildirisi)2) TRIPARTITE DECLARATION OF PRICIPLES MULTINATIONAL ENTERPRISESconcernig MUE’s and SOCIAL POLICY (üç bölümlü uluslararası yatırım prensiplerive bu yatırımların sosyal politikaları)3) Avrupa’da işçi temsilci sistemleri... daha ayrıntılı bilgi.4) What is the ETUC5) Onur PRIORITTES (Önceliklerimiz)6) Worker Represatation Systems in the Europian Union And The Accession Contries(CD)7) Internatıonal Labour Standarts; (Uluslararası çalışma standartları) (CD)Forum esnasında kartvizit aldığım kişiler;1) Ralf Peter HAYENHead of Unit dept.of Participation and Legal AffairsConfederation of German Trade UnionsExecutive BoardHenriette-Herz-Platz 2 10178 Berlin-GermanyPhone + 49 30 240 60 272Fax + 49 30 240 60 670


E-Maıl ralf-peter.hayen@bvv.dgb.de2) Dipl. Eng. Liviu APOSTOIUMetal Romania National Metal Workers federationAffiliated:N.T.U.C.CARTEL ALFA I.M.F GENEVAVice PresidentSPLAIUL INDEPENDENTEI202 A,et.3 Cam.14C.P.77208,Sector 6Bucureşti RomaniaPhone/Fax + 40 21 3<strong>11</strong> 35 75E-Mail apostoiu@xnet.roE-Mail apostoiu@cartel-alfa.roForumun kısaca amacı bizlere dağıtılmış olan kitapların başındaki tanıtım yazısındaözetlenmiştir. Kısaca tanıtım yazısı aşağıdaki gibidir.Avrupa Topluluğunda ve Aday Ülkelerde çalışanların temsil sistemleri;Bu yayın ETUCO ve INFOPOINT-CES tarafından koordine edilmiş ve Avrupakomisyonu tarafından desteklenmiştir. Avrupa Birliğindeki 15 Ülkeyi ve aday 12 Ülkeyikapsamaktadır. İki bölüm içermektedir.1) Eğitim bölümleri2) Bilgilendirme bölümleriÜç farklı hedef grubun ihtiyacı olacağı düşüncesiyle ETUCO ve INFORPOINTmüştereken bu ürünü eğitim kurslarında ve konferanslarında ihtiyaç olabileceğidüşüncesiyle bilgilendirme ve danışma amacıyla müştereken üretmişlerdir.1) Avrupa Çalışma Konseyi üyeleri, ki onlar işçi temsilcilerinin farklı uygulama vedeneyimlerinden ve farklı sistemlerinden detaylı bilgilerinden yoksun olmalarından2) Aday ülkelerin sendika organizasyonları, ki onlar diğerlerinin sendikal yapısınıbilmeleri ve endüstriyel değişikliklerin ve yeniden yapılandırılmaların değişimlerinietkileyebilmeleri3) Avrupa Ülkelerindeki sendika organizasyonları, ki onlar aday ülkelerdekietmenlerden haberdar olmak, organizasyon bütünleşmesini sağlamak ve buorganizasyonu yükseltmek.Bizler burada her ülkedeki ana işçi bilgi ve danışma yapılarını inceledik. Bazıdurumlarda ana yapı, çalışma konseyleri veya komiteleri, bazı durumlarda ise bilgi vedanışma sendika yetkilisinde ve/veya işçi temsilcisindeydi.Farklı bilgilendirmeler ulusal yasalara dayandırılmaktadır. Muhakkak ki ilavealışkanlıklar ve haklar toplu iş sözleşmesine de dayandırılmışlardır.Örnekler;Macaristan :


Sendika aidatları bu ülkede çalışanların maaşlarının %1’idir. Yasalarına göresendikaların çalışanları nasıl temsil edeceği belirtilmiştir. Bu ülkede 6 Konfederasyonbulunmaktadır ve bunların üye oldukları 1 danışma konseyi mevcuttur.İşyerinde çalışanların sayısı 50’den fazla ise sendika kurabiliyorlar.Ülkenin 2 milyon çalışan var ve bunun 1 milyonu toplu sözleşme şartlarındaçalışmaktadır. Sendikanın işveren tarafından alınan yanlış bir kararı veto hakkı var. Birproblem halinde greve gitmiyorlar, başka yollarla çözüm bulmaya çalışmaktadırlar.Polonya :Bugün için sendika aracılığı ile çalışanların hakları aranmaktadır. 20.000 sendikasıvar. Çoğu çok küçük sendikalar. Bazıları sadece bir şirkette mevcut. Büyük sendikakonfederasyonları oluşturmaya çalışıyorlar.İspanya :İşletme komiteleri mevcut. İspanya’da 50 kişiden fazla çalışanlar sendika kurma haklarıvar. Komiteler gayet iyi çalışıyor. Komiteler sendika temsilcileri tarafındanoluşturulmaktadır. 2 büyük konfederasyonları var. Komitelerin işletmelerle daha fazlatoplantı yapmaları sağlanmalıdır.Almanya :Bazı sendikalar konfederasyon üyesi değiller.Romanya :Yasalar sendika faaliyetlerini düzenlemektedirler. İşçi ücretleri 65-100E’dur.İngiltere :Yöneticide bir çalışan olarak sendikaya üye olabiliyor.Forumda birçok ülkeden sendika temsilcileri söz aldı. Bahsetmiş oldukları ülkelerindekisorunların hepsini CD de bulabiliriz. Bu CD de ülkelerin “İşçi temsilci yapısı, Yasal temeller,sendika kuruluş ölçüleri, sendika düzenlemeleri, sendikal koruma, sendika seçimleri, yetkisüreleri, personel bilgilendirilmeleri, delege çalışma süreleri, eğitim, uzmanlık, roller, vetogücü vs...” gibi konularda bilgiler mevcuttur.Bunun yanı sıra önemli bazı notlar (konuşmacıların üzerinde karar kıldığı ortakdüşünceleri) ise şöyle;* Bir ülkede sendikal faaliyetlerin oluşum tarihlerindeki evrelerin incelenmesi çokönemlidir.* Konuların tartışılarak ele alınması önemlidir.* Şirketlerin çalışanlarına her dönem bilgi vermeleri gerekmektedir. İşveren tarafındanalınmış kararların uygulamaya geçmeden önce çalışanlara bilgi vermesi.* Bilgilendirme ve danışma* Verilmiş hakların muhafaza edilmesi* Çalışanların bir sosyal kuruluşa üye olması sosyal bir olgudur.Özetleyecek olursak;Tüm Avrupa Birliği’nde ve aday ülkelerde mevcut olan sendika yapısı incelendiktensonra ortaya her birinde sendikal faaliyetlerin farklı uygulamalarda ve yapıda olduğu ortayaçıkmaktadır.


Güçlü bir Avrupa Sosyal modeli oluşturabilmek amacıyla ortak bir noktadabirleşilmeye çalışılmaktadır. Burada her ülkenin sosyal statüleri ayrı ayrı ele alınmıştır.Ülkelerarası farklılıklar incelenmektedir.Bizlerde bu forumda Sn. Numan KÖK tarafından bir konuşma ile ülkemizdeki sendikatemsilciliği ve sendikal yapıyı tanımladık. Kendisinde konuşma metni mevcuttur.Birçok ülke temsilcileriyle görüşmeler yaptığımızda bizleri aralarında görmektenmutluluk duyduklarını belirttiler. Türkiye’nin de böyle bir foruma katılmasından memnunkaldıklarını belirttiler. Türkiye’deki sendikal yapılanmaları yakından takip ettiklerini ve bufaaliyetlerin iyi noktalara gittiğini gördüklerini belirttiler.Şahsım adına böyle yararlı bir forumda katılımcı olarak bulunduğum için bu konudaemeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.İlhan DERELİSosyal-İşMetro Grosmarket İşyeri Sendika Temsilcisi22/10/2003MALİ İŞLER DAİRESİ <strong>ÇALIŞMA</strong>LARIMIZ


(01.05.2000 – 31.10.2003)Sendikamız Mali İşleri; Sendikalar Yasası ve bu Yasalar çerçevesinde çıkartılmış tüzük,yönetmelik ve Sendikamız tüzük, bütçe ve Genel Kurul Kararları doğrultusundayürütülmüştür.Son derece kısıtlı olan gelirlerimiz içinde giderlerde azami tasarrufa özen gösterilmiş, birönceki bütçede öngörülen profesyonel yönetici ve personel sayısının çok altında bir kadro ileişler yürütülmüştür. Gelirlerin öngörülen hedeflere ulaşamamasının başlıca nedeniraporumuzun idari bölümünde anlatıldığı gibi örgütlenme engellerinin Sendikamız üzerindeyarattığı olumsuzluklardır.Sendikamız yine bu dönem içerisinde 7 kez denetlenmiş olup Yönetim Kurulumuza verilenraporlar bu kitap içerisinde bilgilerinize sunulmuştur.01.05.2000 – 31.10.2003 tarihlerini kapsayan Gelir-Gider tabloları ve Bilanço düzenlenerekekteki açıklamalar bilgilerinize sunulmuştur.1.04.2000-31.12.2000 Tarihli Kesin MizanHesap Adı Borç Alacak Bakiye Borç Bakiye AlacakKasa 47.863.282.532 47.780.737.389 82.545.143Bankalar 74.960.560.188 74.026.924.954 933.635.234Avanslar 7.810.847.578 6.677.862.721 1.289.754.055 156.769.198Ç.Alacaklar 154.388.000 154.388.000Ç.Borçlar 5.147.058.796 8.288.034.796 3.140.976.000Emanetler <strong>11</strong>.833.044.860 17.386.672.443 5.553.627.583Demirbaşlar 5.473.553.499 5.473.553.499Sabit Değerler 30.862.385.000 30.862.385.000Gelirler 57.628.632.949 57.628.632.949Giderler 65.876.023.889 65.876.023.889Yatırm Giderleri 2.000.000 2.000.000Cari Yıl Gel-Gid.Hsp 43.980.381.180 43.980.381.180Birikmiş Gider 8.123.690.936 8.123.690.936Bilanço Devir Hesabı 82.050.960.266 82.050.960.266359.715.849.407 359.715.849.407 90.902.333.047 90.902.333.047


01.04.2000-31.12.2000 GELİR – GİDER TABLOSUHesap İsmi Giderler Toplamı Gelirler ToplamıPersonel Ücretleri 5.353.860.389Personel İkramiye 120.000.000Personel Sosyal Yardım 1.308.000.000Personel Yollukları 221.200.000Gen.Mrk.Yönetici Ücretleri 14.488.724.739Şube Yön..Ücreti 1.367.306.899Gen.Mrk.Yön.Hiz.Öd. 6.240.706.039Gen.Mrk.Yön.Sosyal Yardım 1.014.000.000Gen.Mrk.Yurt içi Yolluğu 522.250.000Konaklama 135.000.000Ulaşım 818.350.000Şube Yurt içi Yolluğu 101.250.000İDARİ GİDERLER<strong>GENEL</strong> MERKEZKırtasiye 282.824.095Haberleşme 2.727.855.588Mahkeme 601.240.000Noter 165.430.840Gen.Mrk.Genel Kurulu 8.076.943.440Gen.Mrk.İst.Şube,Ant.Şube Kiralar 3.829.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 548.525.000Oto Tamir Bakım 596.291.071Oto Akaryakıt 1.896.900.000


Ulaşım (Şehir içi) 123.900.000Vergi 10.929.402Malların Bakım-Onarım 187.582.000İkram 309.852.500Temsil 920.960.000Eğitim Fonu 20.000.000SSK 2.569.583.502Arabulucu-YHK.-DİE 287.800.000Disk Aidat 1.905.500.000Trafik Cezaları 141.000.000İşsizlik Sigortası 124.446.428Oto Park Tem.vs. 343.200.000Üst Kurul Gen.Kurulu 1.524.250.000Özel İşlem Vergisi 65.000.000Oto Vergi Kasko 1.579.750.000Diğer 120.931.705ANKARA ŞUBEKırtasiye 17.240.000Haberleşme 20.200.000Ankara Şube Ulaşım 89.150.000Mal.Bakım-Onarım 2.500.000İkram 3.800.000Temsil 2.670.000Diğer 3.600.000İSTANBUL ŞUBEKırtasiye 18.300.000Haberleşme 198.550.000Mahkeme 358.200.000Noter 5.028.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 75.402.000Oto Tamir Bakım 125.575.000Oto Akaryakıt 580.600.000Ulaşım (şehir içi) 37.100.000Mal.Bakım Onarım 19.565.000İkram 34.100.000Temsil 64.175.000Oto Park Tem.vs. 500.000Oto Vergi -Kasko 18.260.000Dergi-Gazete 66.250.000Diğer <strong>11</strong>2.650.000ANTALYA ŞUBEKırtasiye 16.350.000Haberleşme 207.665.000Kira 195.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 68.936.998Oto Akaryakıt 10.000.000Ulaşım (Şehir içi) 17.500.000İkram 9.000.000Temsil <strong>11</strong>.690.000İZMİR ŞUBEKırtasiye 5.605.000Haberleşme 371.495.000Noter 29.295.000Kira 810.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 30.765.000


Oto Akaryakıt 595.000.000Ulaşım (Şehir içi) <strong>11</strong>8.500.000İkram 147.625.000Temsil 50.000.000Diğer 29.400.000ESKİŞEHİRKırtasiye 3.250.000Haberleşme <strong>11</strong>2.050.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 88.173.000Ulaşım (Şehir içi) 6.800.000Bakım Onarım 300.000İkram 92.600.000Temsil 17.500.000Diğer 5.250.000EĞİTİM GİDERLERİEğitim (Kitap-Dergi-Gazete) <strong>11</strong>7.700.000Film-Fot-Video-Baskı vs. 24.365.250Disk Katılım 50.000.000Temsilci ve Üye Yollukları 6.750.000Aidat Geliri 56.739.508.683Banka Faizi 552.169.420Diğer Gelir 336.954.846TOPLAM 65.752.323.885 57.628.632.949Gelir-Gider Farkı 8.123.690.936Toplam 65.752.323.885 65.752.323.88531.12.2000 TARİHLİ BİLANÇOAKTİFPASİFKASA HESABI 82.545.143 ÇEŞİTLİ BORÇLAR 3.140.976.000BANKALAR 933.635.234 EMANETLER 5.553.627.583AVANSLAR 1.132.984.857 BİLANÇO DEVİR HESABI 82.050.960.266ÇEŞİTLİ ALACAKLAR 154.388.000DEMİRBAŞLAR 5.473.553.499SABİT DEĞERLER 30.862.385.000CARİ YIL GEL-GİD. 52.106.072.<strong>11</strong>690.745.563.849 90.745.563.84931.12.2000 TARİHLİ BİLANÇO AÇIKLAMASIKASA HESABI : 31.12.2000 tarihli nakit kasa mevcudu 82.545.143.-TL’dır.BANKALAR : 31.12.2000 tarihli banka mevcudu933.635.234,- TL’dır


- T.C. Ziraat Bankası Vadesiz hesapta 933.630.8<strong>11</strong>,- TL- T. Halk Bankası Necatibey Şubesi 4.423,- TLAVANSLAR : 31.12.2000 tarihinde şubeler ve şahıslar üzerinde 1.132.984.587,-TL’dir.ÇEŞİTLİ ALACAKLAR : 31.12.2000 tarihinde toplamdağılımı şöyledir.-Ank.Elkt.Kur.360.000,- TL- Esk. Elkt.Kur. 150.000,- TL- Esk.Sular İd. 128.000,- TL- İst.Şube Bürosu 2.500.000,- TL- İpragaz 1.250.000,- TL- İzmir Şube Kira Depoziti 150.000.000,- TL154.388.000,- TL’ninDEMİRBAŞLAR : 31.12.2000 tarihinde 5.473.533.499,-TL Genel Merkez ve Şubelerkullanımındaki kıymetler oluşturmaktadır. Dağılımı şöyledir.- Genel Merkez Demirbaşları 5.009.746.299,-TL- Şubeler 463.807.200,-TL- Antalya Şube 25.882.400,- TL- İzmir Şube 19.459.000,- TL- İstanbul Şube 407.361.800,- TL- Eskişehir Şube <strong>11</strong>.104.000,- TLSABİT DEĞERLER : 31.12.2000 tarihinde Sabit Değerler ;- Renault Laguna 13.427.069.375,- TL- Renault Eur.19 6.501.633.375,- TL- Renault Eur.19 6.501.633.375,- TL- Renault Brodway 4.351.048.875,- TL- Esk.Şube Bürosu 81.000.000,- TLOlmak üzere binek otomobiller ve Eskişehir Şubemiz kullanımındaki bürodan oluşmaktadır.ÇEŞİTLİ BORÇLAR : 31.12.2000 tarihinde görülen 3.140.976.000,- TL’dir.Sendikamızın Bilgisayar için Anadolu Cetelem’e edinilen borçtur.EMANETLER : 31.12.2000 tarihinde 5.553.627.583,- TL bakiye veren bu hesabımızÜcretlerden yapılan yasal kesintilerden ödenecek SSK Primi, Ödenecek İşsizlik Sigortası,Gelir Vergisi, Damga Vergisi, Tek Vakfı işçi alacakları ve Yönetici Hizmet ödeneklerindenoluşmaktadır.- Ödenecek Gelir Vergisi 347.038.514,- TL


- Ödenecek Damga Vergisi 73.444.672,- TL- Ödenecek SSK Primi 266.877.<strong>11</strong>8,- TL- Ödenecek İşsizlik Sigortası 33.359.764,- TL- Tek Vakfı İşçi Alacakları 644.000.000,- TL- Yönetici Hizmet Ödenekleri- Özcan Kesgeç 667.993.867,- TL- Tamer Atış 1.156.971.216 ,- TL- Metin Bapir 1.006.971.216,- TL- Ali Cancı 1.356.971.216,- TL01.01.2001-31.12.2001 Tarihli KESİN MİZANHesap Adı Borç Alacak Bakiye Borç Bakiye AlacakKasa 65.785.819.093 65.508.260.815 277.558.278Bankalar 83.529.526.264 79.959.253.516 3.570.272.748Avanslar 9.924.254.055 8.129.657.368 1.794.596.687Çeşitli Alacaklar 154.388.000 154.388.000Çeşitli Borçlar 2.470.401.750 64.977.389.750 62.506.988.000Emanetler 16.567.604.557 20.290.274.981 3.722.670.424Demirbaşlar 5.483.553.499 5.483.553.499Sabit Değerler 30.862.385.000 30.862.385.000Gelirler 82.122.077.280 82.122.077.280Giderler 77.231.448.826 77.231.448.826Yatırım Giderleri 2.000.000 2.000.000Cari Yıl Gel.Gid.Hes. 52.104.072.<strong>11</strong>6 52.104.072.<strong>11</strong>6Bir.Gel.Hesabı 123.657.289 123.657.289


Bilanço Devir Hesabı 88.450.010.615 88.450.010.615G.Dön.Öd.Ücr.Fark.İkra 60.556.500.000 60.556.500.000Taşıt ve Demirbaş Karş. 36.345.938.499 36.345.938.499TOPLAM 575.244.041.055 575.244.041.055 102.699.254.212 102.699.254.21201.01.2001-31.12.2001 GELİR – GİDER TABLOSUHesap İsmi Giderler Toplamı Gelirler ToplamıPersonel Ücretleri 5.681.644.746Personel İkramiye 408.192.090Personel Sosyal Yardım (Yemek) 1.182.000.000Personel Sosyal Yardım (Yol) 180.000.000Personel Yollukları 284.800.000Gen.Mrk.Yön.Ücretleri 22.735.876.635Şube Yön.Ücreti 1.827.341.227Yönetici Sosyal Yardım (Yemek) 1.800.000.000Gen.Mrk.Yön.Yurt içi Yolluğu 882.350.000Konaklama 677.750.000Ulaşım 1.548.800.000Şube Yurt içi Yolluğu 76.250.000Ulaşım 38.600.000Gen.Mrk.Yön.Yurt Dışı Yolluğu 367.250.000İDARİ GİDERLER<strong>GENEL</strong> MERKEZKırtasiye 902.859.235Haberleşme 4.301.912.500Mahkeme 1.634.450.000Noter 102.927.760Kira 3.209.500.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 1.569.092.000Oto Tamir Bakım 1.388.566.030


Oto Akaryakıt 4.406.950.000Ulaşım (Şehir içi) 217.800.000Vergi 283.082.069Maların Bakım Onarımı 1.443.021.500İkram 638.185.000Temsil 272.500.000Eğitim Fonu 25.000.000SSK 2.780.946.737Örgütlenme 69.000.000Arabulucu-YHK.DİE 1.047.475.000DİSK Aidat 1.815.250.000Trafik Cezaları 17.100.000İşsizlik Sigortası 371.556.877Oto Park Tem.Vs. 633.900.000Özel İşlem Vergisi 78.000.000Oto Vergi- Kasko 986.573.750Diğer 409.565.000ANKARA ŞUBEKırtasiye 23.350.000Noter 249.431.850Ulaşım 92.650.000İkram 13.700.000Örgütlenme 55.998.500Diğer 9.060.000İSTANBUL ŞUBEKırtasiye 96.160.000Haberleşme 224.200.000Mahkeme 290.658.000Noter 10.461.000Kira 1.625.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat <strong>11</strong>7.683.430Oto Tamir Bakım 39.075.000Oto Akaryakıt 252.000.000Ulaşım (Şehir içi) 174.700.000Malların Bakım Onarımı 6.000.000İkram 40.000.000Temsil 76.480.000Oto Vergi-Kasko 63.920.000Dergi Gazete 100.500.000Diğer 149.050.000ANTALYA ŞUBEHaberleşme <strong>11</strong>7.390.000Mahkeme 40.000.000Kira 1.072.250.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat <strong>11</strong>9.756.800Malların Bakım Onarımı 50.000.000İZMİR ŞUBEKırtasiye 12.500.000Haberleşme 349.082.745Kira 1.480.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 18.500.000Oto Akaryakıt 700.000.000Ulaşım (Şehir içi) <strong>11</strong>1.500.000İkram 103.000.000Temsil 25.000.000


Diğer 5.000.000ESKİŞEHİR ŞUBEKırtasiye 9.700.000Haberleşme 236.300.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 221.606.855Vergi 21.470.000İkram 78.000.000Diğer 3.500.000İZMİR TEMSİLCİLİĞİHaberleşme 145.965.870Noter 74.<strong>11</strong>7.500Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 14.763.120Oto Akaryakıt 100.000.000Ulaşım (Şehir içi) <strong>11</strong>3.000.000İkram 15.000.000EĞİTİM GİDERLERİKitap-Dergi-Gazete 1.226.400.000Film-Fot-Video-Baskı-vs. <strong>11</strong>.500.000DİSK Katılım 750.000.000Aidat Geliri 81.379.549.191Banka faizi 24.528.089Diğer 718.000.000Gelir-Gider Farkı 4.890.628.454 82.122.077.280TOPLAM 82.122.077.280 82.122.077.28031.12.2001 Tarihli BilançoAKTİFPASİFKASA HESABI 277.558.278 ÇEŞİTLİ BORÇLAR 62.506.988.000BANKALAR 3.570.272.748 EMANETLER 3.722.670.424AVANSLAR 1.794.596.687 TAŞIT ve DEMİRBAŞ KARŞI. 36.345.938.499ÇEŞİTLİ ALACAKLAR 154.388.000 BİRİKMİŞ GELİR 123.657.289DEMİRBAŞLAR 5.483.553.499SABİT DEĞERLER 30.862.385.000Gel.Dön.Öd.Ücr.İkra.Fa. 60.556.500.000102.699.254.212 102.699.254.21231.12.2001 TARİHLİ BİLANÇO AÇIKLAMASIKASA HESABI : 31.12.2001 tarihli nakit kasa mevcudu 277.558.278,-TL’dir.BANKALAR : 31.12.2001 tarihli banka mevcudu 3.570.272.748,-TL’dir dağılımı ;- T.C. Ziraat Bankası Vadesiz hesapta 3.570.268.325,-TL


- T. Halk Bankası Necatibey Şubesi 4.423,-TLAVANSLAR : 31.12.2001 tarihinde Avans olarak Ankara Şube, İstanbul Şube, EskişehirŞube, Antalya Şube, İzmir Temsilciliği’nde 1.4490.006.687,- TL., İş takip avansları olarakşahıslar üzerinde 304.590.000,-TL bulunmaktadır.ÇEŞİTLİ ALACAKLAR : 31.12.2001 tarihinde 154.388.000,- TL, dağılımı şöyledir.- Ank.Elkt.Kur. 360.000,- TL- Esk. Elkt.Kur. 150.000,- TL- Esk.Sular İd. 128.000,- TL- İst.Şube Bürosu 2.500.000,- TL- İpragaz 1.250.000,- TL- İzmir Şube Kira Depozite 150.000.000,- TLDEMİRBAŞLAR : 31.12.2001 tarihinde 5.483.533.499,-TL Genel Merkezve Şubeler kullanımındaki kıymetler oluşturmaktadır. Dağılımı şöyledir.- Genel Merkez Demirbaşları 5.009.746.299,- TL- Şubeler 473.807.200,- TL- Antalya Şube 35.882.400,- TL- İzmir Şube 19.459.000,- TL- İstanbul Şube 407.361.800,- TL- Eskişehir Şube <strong>11</strong>.104.000,- TLSABİT DEĞERLER : 31.12.2001 tarihinde Sabit Değerler ;- Renault Laguna 13.427.069.375,- TL- Renault Eur.19 6.501.633.375,- TL- Renault Eur.19 6.501.633.375,- TL- Renault Brodway 4.351.048.875,- TL- Esk.Şube Bürosu 81.000.000,- TLOlmak üzere binek otomobiller ve Eskişehir Şubemiz kullanımındaki bürodan oluşmaktadır.ÇEŞİTLİ BORÇLAR : 31.12.2001 tarihinde 62.506.988.000,- TL’dir. Dağılımı;-Anadolu Cetelem 1.570.488.000,- TL- Baker Döşeme 380.000.000,- TL- Yönetici ücret farkları ve ikramiye olarak 60.556.500.000,-TL’dir.


EMANETLER : 31.12.2001 tarihinde 3.722.670.424,- TL bakiye veren bu hesabımızÜcretlerden yapılan yasal kesintilerden ödenecek SSK Primi, Ödenecek İşsizlik Sigortası,Gelir Vergisi, Damga Vergisi, ücret netleri ve Yönetici Hizmet ödeneklerinden oluşmaktadır.Dağılımı;- Ödenecek Ücret Netleri 1.3<strong>11</strong>.520.000,-TL- Ödenecek Gelir Vergisi 541.378.077,-TL- Ödenecek Damga Vergisi 79.600.190,-TL- Ödenecek SSK Primi 180.276.405,-TL- Ödenecek İşsizlik Sigortası 20.988.237,-TL- Yönetici Hizmet Ödenekleri- Özcan Kesgeç 142.993.867,-TL- Tamer Atış 131.971.216,-TL- Metin Bapir 481.971.216,-TL- Ali Cancı 831.971.216,-TLTAŞIT VE DEMİRBAŞ KARŞILIĞI ;Demirbaş ve sabit kıymet alımları için yapılan harcamaların gelecek dönemlere aktarılmasınayönelik çalışan hesaptır. 31.12.2001 tarihli bakiyesi 36.345.938.499,- TL.dır.01.01.2002-31.12.2002 Tarihli KESİN MİZANHesap Adı Borç Alacak Bakiye Borç Bakiye AlacakKasa 123.674.829.941 123.428.322.479 246.507.462Bankalar 606.619.317.879 574.350.379.708 32.268.938.171Avanslar 15.517.096.687 12.702.158.462 2.814.938.225Çeşitli Alacaklar 154.388.000 154.388.000Çeşitli Borçlar 7.922.929.406 148.<strong>11</strong>8.180.517 140.195.251.<strong>11</strong>1Emanetler 88.652.730.463 93.787.269.020 5.134.538.557Demirbaşlar 7.244.253.499 1.029.500.000 6.214.753.499Sabit Değerler 30.862.385.000 30.862.385.000Gelirler 133.472.195.344 133.472.195.344Giderler 107.191.095.854 107.191.095.854Bir.Gel.Hesabı 28.126.982.190 28.126.982.190G.Dön.Öd.Ücr.Fark.İkra 137.972.000.000 137.972.000.000Taşıt ve Demirbaş Karş. 1.029.500.000 38.106.638.499 37.077.138.499


TOPLAM 1.260.312.722.073 1.260.312.722.073 210.533.910.357 210.533.910.35701.01.2002-31.12.2002 GELİR – GİDER TABLOSUHesap İsmi Giderler Toplamı Gelirler ToplamıPersonel Ücretleri 9.387.997.174Personel Sosyal Yardım (yemek) 1.688.000.000Personel Sosyal Yardım (yol) 870.000.000Gen.Mrk.Yönetici Ücretleri 30.198.932.591Şube Yön..Ücreti 2.840.047.386Gen.Mrk.Yön.Sosyal Yardım 3.568.000.000Gen.Mrk.Yurt içi Yolluğu 1.155.000.000Konaklama 565.400.000Ulaşım 1.140.000.000Şube Yurt içi Yolluğu 63.750.000Ulaşım 32.000.000İDARİ GİDERLER<strong>GENEL</strong> MERKEZKırtasiye 1.164.726.000Haberleşme 6.021.360.250Mahkeme 2.417.070.000Noter 1.074.553.020Kira 5.769.500.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 2.368.433.600Oto Tamir Bakım 3.986.163.472Oto Akaryakıt 6.327.900.000


Ulaşım (Şehir içi) 264.350.000Vergi 87.985.491Malların Bakım-Onarım 196.440.000İkram 882.643.913Temsil 1.025.700.000Eğitim Fonu 24.000.000SSK 3.205.183.032Örgütlenme 663.017.750Arabulucu-YHK.-DİE 95.750.000Disk Aidat 2.643.050.000Trafik Cezaları 283.270.000İşsizlik Sigortası 336.806.470Oto Park Tem.vs. 626.500.000Özel İşlem Vergisi 96.000.000Oto Vergi Kasko 2.236.061.045Boya Badana 375.000.000İcra 321.625.708Diğer 3.283.544.000Ankara ŞubeKırtasiye 29.850.000Ulaşım 94.850.000Temsil 10.000.000Grev 29.500.000Diğer 100.000.000İstanbul ŞubeKırtasiye 151.425.000Haberleşme 393.348.000Mahkeme 155.000.000Kira 2.025.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 198.790.000Oto Tamir Bakım <strong>11</strong>6.595.800Oto Akaryakıt 483.500.000Ulaşım (şehir içi) 329.350.000İkram 49.500.000Temsil 55.460.000Örgütlenme 24.500.000Oto Park Tem.vs. 5.500.000Oto Vergi -Kasko 147.490.000Dergi-Gazete 130.000.000Grev <strong>11</strong>0.050.000Diğer 207.300.000Antalya ŞubeKırtasiye 4.500.000Haberleşme 156.300.000Kira 750.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 150.706.152İzmir Şubeİzmir Şube Genel Kurulu 382.600.000İkram 6.000.000Eskişehir ŞubeHaberleşme 34.500.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 174.000.000Diğer 14.970.000İZMİR TEMSİLCİLİĞİKırtasiye 2.750.000


Haberleşme 278.100.000Kira 1.640.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 131.500.000Ulaşım (şehir içi) 178.800.000İkram 134.500.000Eğitim (Dergi –Gazete) 78.000.000EĞİTİM GİDERLERİEğitim (Kitap-Dergi-Gazete) 624.100.000Disk Katılım 250.000.000Temsilci ve Üye Yollukları 67.000.000Aidat Geliri 130.032.844.955Banka Faizi 1.135.100.389Diğer Gelir 2.079.750.000Mal.Sat.Elde Edilen Gelir 30.000.000Kira Geliri 194.500.000TOPLAM 107.191.095.854 133.472.195.344Gelir-Gider Farkı 26.281.099.490Toplam 133.472.195.344 133.472.195.34431.12.2002 Tarihli BilançoAKTİFPASİFKASA HESABI 246.507.462 ÇEŞİTLİ BORÇLAR 140.195.251.<strong>11</strong>1BANKALAR 32.268.938.171 EMANETLER 5.134.538.557AVANSLAR 2.814.938.225 Taşıt ve Demirbaş karşılığı 37.077.138.499ÇEŞİTLİ ALACAKLAR 154.388.000 Birikmiş Gelir 28.126.982.190DEMİRBAŞLAR 6.214.753.499SABİT DEĞERLER 30.862.385.000Gel.Dön.Öd.Ücr.İkra.Fa. 137.972.000.000210.533.910.357 210.533.910.35731.12.2002 TARİHLİ BİLANÇO AÇIKLAMASIKASA HESABI : 31.12.2002 tarihli nakit kasa mevcudu 246.507.462,-TL’dir.


BANKALAR : 31.12.2002 tarihinde bankalar mevcudu 32.268.938.171,- TL’dir dağılımı;- T.C. Ziraat Bankası Vadesiz hesapta 575.167.431,-TL- T. Halk Bankası Necatibey Şubesi Vadesiz Hesapta 7.640.770.740,-TL- T. Halk Bankası Necatibey Şubesi Vadeli Hesapta 24.053.000.000,-TLAVANSLAR : 31.12.2002 tarihinde Avans olarak Şubelerde 2.379.938.225,- TL., İş takipavansları olarak şahıslar üzerinde 435.000.000,- TL bulunmaktadır.ÇEŞİTLİ ALACAKLAR : Bu hesapta görülen toplam 154.388.000,-TL’nin dağılımışöyledir.- Ank.Elkt.Kur. 360.000,- TL- Esk. Elkt.Kur. 150.000,- TL- Esk.Sular İd. 128.000,- TL- İst.Şube Bürosu 2.500.000,- TL- İpragaz 1.250.000,- TL- İzmir Şube Kira Depozite 150.000.000,- TLDEMİRBAŞLAR : 31.12.2002 tarihinde 6.214.753.499,-TL Genel Merkez ve Şubelerkullanımındaki kıymetler oluşturmaktadır. Dağılımı şöyledir.- Genel Merkez Demirbaşları 5.740.946.299,- TL- Şubeler 473.807.200,- TL- Antalya Şube 35.882.400,- TL- İzmir Şube 19.459.000,- TL- İstanbul Şube 407.361.800,- TL- Eskişehir Şube <strong>11</strong>.104.000,- TLSABİT DEĞERLER : 31.12.2002 tarihinde 30.862.385.000,-TL’dir dağılımı;- Renault Laguna 13.427.069.375,- TL- Renault Eur.19 6.501.633.375 ,-TL- Renault Eur.19 6.501.633.375,- TL- Renault Brodway 4.351.048.875,- TL- Esk.Şube Bürosu 81.000.000,- TLOlmak üzere binek otomobiller ve Eskişehir bürodan oluşmaktadır.ÇEŞİTLİ BORÇLAR : 31.12.2002 tarihinde 140.195.251.<strong>11</strong>1,- TL’dir dağılımı;Mal ve Hizmet alımlarından doğan borçlarımızın bakiyesi 2.223.251.<strong>11</strong>1,- TLYönetici Ücret Farkları96.509.500.000,- TL


Yönetici İkramiye AlacaklarıPersonel İkramiye Alacakları39.552.500.000,- TL1.910.000.000,- TLEMANETLER : 31.12.2002 tarihinde 5.134.538.557,- TL bakiye veren bu hesabımızÜcretlerden yapılan yasal kesintilerden ödenecek SSK Primi, Ödenecek İşsizlik Sigortası,Gelir Vergisi, Damga Vergisi, Çankaya Belde çalışanları ve PTT BYS çalışanı ve 2000yılında tahakkuk ettirilip, bütçe olanakları çerçevesinde ödenecek olan Yönetici Hizmetödeneklerinden oluşmaktadır.- Ödenecek Gelir Vergisi 614.888.003,-TL- Ödenecek Damga Vergisi 22.815.781,-TL- Ödenecek SSK Primi 212.265.443,-TL- Ödenecek İşsizlik Sigortası 15.161.815,-TL- Çankaya Belde Çalışanları ad. 105.000.00,-TL- PTT BYS İşçi Alacağı 2.575.500.000,-TLYönetici hizmet ödenekleri 1.588.907.515,-TLTAŞIT VE DEMİRBAŞ KARŞILIĞI ;Demirbaş ve sabit kıymet alımları için yapılan harcamaların gelecek dönemlere aktarılmasınayönelik çalışan hesaptır. 31.12.2002 tarihli bakiyesi 37.077.138.499,- TL.dır.BİRİKMİŞ GELİR HESABI01.01.2002-31.12.2002 Dönemi gelir artığı tutarı 28.126.982.190,- TL dır.01.01.2003-31.10.2003 Tarihli MİZANHesap Adı Borç Alacak Bakiye Borç Bakiye AlacakKasa Hesabı 426.619.254.455 426.514.510.519 104.743.936Alınan Çekler 9.000.000.000 9.000.000.000Bankalar 4.477.973.680.647 4.417.359.075.000 60.614.605.647Gel.Dönem Gider Tah. 182.972.000.000 19.939.250.000 163.032.750.000İş Avanslar 30.017.738.225 27.295.561.998 2.979.730.434 257.554.207Personel Avansları 415.000.000 415.000.000Verilen Dep.ve Teminat 189.388.000 189.388.000Binalar 10.650.000.000 10.650.000.000Taşıtlar 30.781.385.000 30.781.385.000Demirbaşlar 8.371.803.499 16.8<strong>11</strong>.400 8.354.992.099Çeşitli Borçlar 9.469.463.803 13.641.232.076 4.171.768.273Emanetler 274.943.750.515 281.303.550.515 6.359.800.000Yön. ve Per. Borçlar 23.049.250.000 187.149.500.000 164.100.250.000


Ödenecek Vergi ve Fonlar <strong>11</strong>.443.822.657 12.387.607.750 943.785.093Öd. Sosyal Güvenlik <strong>11</strong>.549.510.301 12.818.505.399 1.268.995.098Sabit Kıymet Karşılığı 16.8<strong>11</strong>.400 49.803.188.499 49.786.377.099Gelirler Hesabı 228.471.228.776 228.471.228.776Dönem Karı veya Zararı 28.126.982.190 28.126.982.190Giderler Hesabı 179.270.463.313 618.299.883 178.652.163.430TOPLAM 5.714.860.304.005 5.714.860.304.005 455.359.758.546 455.359.758.54601.01.2003-31.10.2003 GELİR – GİDER TABLOSUHesap İsmi Giderler Toplamı Gelirler ToplamıGen. Mrk. Personel GiderleriBrüt Ücret 16.132.109.840Ücr.Bağ.Diğer Ödeme (İkramiye) 4.280.530.336SSK İşveren Primi 4.395.575.651İşsizlik Primi İşveren Primi 450.445.645Sosyal Yardım (Yemek) 2.325.000.000Sosyal Yardım (Ulaşım) 1.500.000.000Kıdem Tazminatı 1.122.812.349İst. Şube Personel GiderleriBrüt Ücret 1.557.920.440SSK İşveren Primi 527.320.823İşsizlik Primi İşveren Primi 51.175.689Sosyal Yardım (Yemek) 375.000.000Sosyal Yardım (Ulaşım) 250.000.000Gen. Mrk. Yönetici GiderleriBrüt Ücret 36.321.145.041Ücr.Bağ.Diğer Ödeme (İkramiye) 10.740.570.585SSK İşveren Primi 1.618.978.025İşsizlik Primi İşveren Primi 166.049.023Sosyal Yardım (Yemek) 3.750.000.000Gen.Mrk.Yön. Hizmet Ödeneği 10.364.752.485


Şube Yönetici GiderleriBrüt Ücret 6.812.804.863Ücr.Bağ.Diğer Ödeme (İkramiye) 663.210.900SSK İşveren Primi 624.182.579İşsizlik Primi İşveren Primi 63.314.999Sosyal Yardım (Yemek) 975.000.000Genel Mrk. Yön.Öd.YolluklarYurt içi Yolluğu 2.580.000.000Konaklama 1.298.150.000Ulaşım 4.835.950.000Şube Yönetici YolluğuYurt içi Yolluğu 403.500.000Konaklama 40.000.000Ulaşım 171.900.000İDARİ GİDERLER<strong>GENEL</strong> MERKEZKırtasiye 1.021.775.680Haberleşme 6.623.400.000Mahkeme 2.480.500.000Noter 451.346.680Kira 7.254.500.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 2.241.715.261Oto Tamir Bakım 2.213.330.965Oto Akaryakıt 6.366.650.000Ulaşım (Şehir içi) 469.000.000Vergi 72.258.755Malların Bakım-Onarım 318.000.000İkram 1.195.089.772Temsil 1.630.900.000Eğitim Fonu 27.000.000Örgütlenme 407.050.000Arabulucu-YHK.-DİE 758.875.000Disk Aidat 1.558.750.000Trafik Cezaları 368.900.000Oto Park Tem.vs. 500.750.000Özel İşlem Vergisi 94.000.000Oto Vergi Kasko 3.108.050.000Sabit Kıymet Giderleri 2.141.250.000Diğer 706.820.046Ankara ŞubeKırtasiye 34.950.000Noter 51.100.000Genel Kurul (Ank.Şb.) 1.051.710.000Ulaşım 96.750.000Dergi-Gazete-Film.vs. 27.500.000İstanbul ŞubeKırtasiye 430.680.000Haberleşme 728.980.000Mahkeme 6.600.000Noter 63.650.000Genel Kurul (İst.Şb.) 1.259.530.000Kira 2.150.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 471.300.000Oto Tamir Bakım 132.000.000Oto Akaryakıt 1.899.500.000


Ulaşım (şehir içi) 590.750.000Malların Bakım Onarımı 47.200.000İkram 350.500.000Temsil 80.240.000Örgütlenme 448.860.000Oto Park Tem.vs. 38.500.000Oto Vergi -Kasko 234.450.000Dergi-Gazete 139.750.000Sabit Kıymet Giderleri 15.800.000Diğer 78.476.000Antalya ŞubeHaberleşme 501.210.998Genel Kurul (Ant.Şb.) 215.050.000Kira 990.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 49.125.000Örgütlenme 270.000.000İzmir TemsilciliğiKırtasiye 17.500.000Haberleşme 72.100.000Noter 182.150.000Kira 1.800.000.000Ist.Ayd.Tem.Su.Aidat 135.000.000Oto Akaryakıt 967.600.000Ulaşım 200.000.000İkram 347.500.000Temsil 75.000.000Eskişehir ŞubeIst.Ayd.Tem.Su.Aidat 190.770.000Ulaşım 5.500.000Vergi 75.730.000EĞİTİM GİDERLERİKitap-Dergi-Gazete-İnternet 1.038.150.000Seminer Konferans 1.535.500.000Film.Fot.Video.Baskı.CD.vs. 215.040.000DİSK KATILIMDİSK-AR 500.000.0001 Mayıs 600.000.000Temsilci ve Üye Yollukları 1.833.150.000GİDERLER TOPLAMI 178.652.163.430GELİRLERAidat Geliri 156.130.343.841Banka Faizi 12.744.955.635Diğer Gelir (Bağış vs.) 31.258.947.<strong>11</strong>0Kira Geliri 210.000.000Önceki Dönem Geliri 28.126.982.190GELİRLER TOPLAMI 228.471.228.776GELİR-GİDER FARKI 49.819.065.346<strong>GENEL</strong> TOPLAM 228.471.228.776 228.471.228.776


01.01.2003 - 31.10.2003 Tarihli BilançoAKTİFPASİFKASA HESABI 104.743.936 SATICILARA BORÇLAR 4.171.768.273BANKALAR 60.614.605.647 ALINAN EMANETLER 6.359.800.000AVANSLAR 2.722.176.227 ÖDENECEK VERGİ 943.785.093VER.DEP.ve TEMİNAT 189.388.000 ÖDENECEK SOSYAL GÜV. 1.268.995.098BİNALAR 10.650.000.000 SABİT KIYMET KARŞILIĞI 49.786.377.099DEMİRBAŞLAR 8.354.992.099 YÖNETİCİ ve.PER.BORÇLAR 164.100.250.000TAŞITLAR. 30.781.385.000 BİRİKMİŞ GELİR 49.819.065.346GEL.DÖN.ÖD.GİDERLER 163.032.750.000276.450.040.909 276.450.040.90931.10.2003 TARİHLİ BİLANÇO AÇIKLAMASIKASA HESABI : 31.10.2002 tarihli nakit kasa mevcudu 104.743.936.-TL’dır.


BANKALAR : 31.10.2003 tarihinde bankalar hesabında 60.614.605.647,- TL ;- T.C. Ziraat Bankası Vadesiz hesapta 224.819.431,- TL- T. Halk Bankası Necatibey Şubesi Vadesiz Hesapta 1.932.786.216,- TL- T. Halk Bankası Necatibey Şubesi Vadeli Hesapta 32.147.000.000,- TL- T. Halk Bankası Necatibey Şubesi Vadeli Hesapta 26.310.000.000,- TLAVANSLAR : 31.10.2003 tarihinde şubelerde ve şahıslar üzerinde iş avansı olarak2.722.176.227,-TL’dir.ÇEŞİTLİ ALACAKLAR : Bu hesapta görülen toplam 189.388.000,-TL’nin dağılımışöyledir.- Ank.Elkt.Kur. 360.000,- TL- Esk. Elkt.Kur. 150.000,- TL- Esk.Sular İd. 128.000,- TL- İst.Şube Bürosu 2.500.000,- TL- İpragaz 1.250.000,- TL- İzmir Şube Kira depozitosu 150.000.000,- TL- Antalya Sular idaresi 35.000.000,- TLDEMİRBAŞLAR : 31.10.2003 tarihinde 8.354.992.99,- TL Genel Merkez ve Şubelerkullanımındaki kıymetler oluşturmaktadır. Dağılımı şöyledir.- Genel Merkez Demirbaşları 7.882.196.299,- TL- Şubeler 472.795.800,-TL- Antalya Şube 30.175.000,- TL- İzmir Şube 19.459.000,- TL- İstanbul Şube 423.161.800,- TLTAŞITLAR : 31.10.2003 tarihinde yer alan Taşıtlar ;- Renault Laguna 13.427.069.375,- TL- Renault Eur.19 6.501.633.375,- TL- Renault Eur.19 6.501.633.375,- TL- Renault Brodway 4.351.048.875,- TLOlmak üzere binek otomobiller oluşmaktadır.BİNALAR : 31.10.2003 tarihinde yer alan binalar hesabında,- Esk.Şube Bürosu 10.650.000.000,-TL


ÖDENECEK VERGİ : 31.10.2003 tarihinde ödenen ücretlerden doğan ödenecek vergilerdenoluşmaktadır. 943.785.093,- TL dağılımı;Gelir Vergisi 909.865.471,- TLDamga Vergisi 33.899.062,- TLÖDENECEK SOSYAL GÜVENLİK : 31.10.2003 tarihinde ödenen ücretlerden doğanödenecek SSK Primleri ve İşsizlik Sigortası Primlerinden oluşmaktadır.1.268.995.098,- TLdağılımı;SSK İşçi 460.586.930,- TLSSK İşveren 704.107.209,- TLİşsizlik İşçi 32.899.062,- TLİşsizlik İşveren 71.401.897,- TLSATICILARA BORÇLAR : 31.10.2003 tarihinde görülen 4.171.768.273,- TL’dir.Dağılımı;Mal ve Hizmet alımlarından doğan borçlarımızdır 1.991.768.273,-TL’dir.- Ankara 30. İcra Müdürlüğüne 2.180.000.000,-TL vefat eden Genel YönetimKurulu Üyesi Metin Bapir’in ikramiye alacağından düşülerek, borcuna istinadenödenecektir.YÖNETİCİ ve PERSONELE BORÇLAR : 31.10.2003 tarihinde 164.100.250.000,- TL,Bütçe gereği yöneticilere ödenmesi gereken ücretleri, ödenememiş yöneticiler daha düşük birücret almışlardır. Sendika olanaklarının elvermesi durumunda ödenecek olan ücretalacaklarıdır.ALINAN EMANETLER : Bu hesapta bulunan 6.359.800.000,- TLAdlarına dava açılan ES-KOOP, PTT BYS , AYEK çalışanı üyelerimizin alacaklarıdır.TAŞIT , DEMİRBAŞ ve BİNA KARŞILIĞI ;Demirbaş ve sabit kıymet alımları için yapılan harcamaların gelecek dönemlere aktarılmasınayönelik çalışan hesaptır. 31.10.2003 tarihli bakiyesi 49.786.377.099,- TL.dır.BİRİKMİŞ GELİR HESABI01.01.2003-31.10.2003 Dönemi gelir artığı tutarı 49.819.065.346 TL dır.


<strong>GENEL</strong> DENETİM <strong>KURUL</strong>U <strong>RAPORU</strong>Sayın DelegelerKurulumuz 05 Kasım 2000 tarihinde yaptığı ilk denetimden buyana 15.<strong>11</strong>.2003 tarihine kadaranatüzükte öngörülen periyotlar içerisinde05.<strong>11</strong>.200012.05.200105.<strong>11</strong>.200<strong>11</strong>2.05.200205.<strong>11</strong>.200205.04.2003 ve15.<strong>11</strong>.2003 tarihleri arasında 7 denetim yapmış olup bu denetlemelerde gerek alınankararlarda ve gerekse yapılan harcamalarda tüzük ve yasalara uygun olarak gereken titizliğingösterildiği, tasarruf ilkeleri göz önünde bulundurularak her türlü fatura, makbuz ve diğerbelgeler usulüne uygun olarak kayıtlara geçirilmiş ve muhafaza altına alındığı görülmüştür.


Tüm Sendika Yöneticilerine huzurunuzda teşekkürü bir borç bilir, Genel Kurulumuztarafından aklanmasını dileriz.Muammer ÖZKAN Ersin ATLI Ali ÜNALBaşkan Yazman Üye<strong>OLAĞAN</strong> DENETİM <strong>RAPORU</strong>Tarih 05.<strong>11</strong>.2000Rapor No 1Kurulumuz 05.<strong>11</strong>.2000 tarihinde Sendika Genel Merkezinde ( Mithatpaşa Caddesi 54/4 )toplanarak 01.05.2000 – 31.10.2000 tarihleri arasını kapsayan olağan denetimini yapmıştır.YÖNETSEL DENETİM1) 01.05.2000 – 31.10.2000 tarihleri arasında Genel Yönetim Kurulu tüzükte öngörülensüreler içersinde 13 toplantı yaptığı görülmüştür. Toplantılarda alınan kararların tüzük veYasalara uygun olduğu ve kurul üyelerince imza altına alındığı görülmüştür.2) Denetime esas olan süreler içersinde 281 evrakın kayıtlara girdiği 344 evrakın kayıtlardangeçerek gönderildiği görülmüştür. Tüm evrakların dosya planı çerçevesinde işlem görerekmuhafaza altına alındığı görülmüştür.PARASAL DENETİM29-30 Nisan 2000 tarihinde yapılan 10. Olağan Genel Kurul’dan sonra yasanın öngördüğübiçimde Defter-i Kebir’in Ankara 34. Noterliğinin 24.04.2000 tarih 8979 yevmiyenumarası ile, Yevmiye Defterinin yine Ankara 34. Noterliğinin 24.04.2000 tarih 8980yevmiye numarasıyla onaylatıldığı görülmüştür.01.05.2000 – 31.10.2000 tarihleri arasında Gelirlerin 36.790.558.701 TL olduğu, Giderlerin42.318.983.074 TL olduğu görülmüştür.Harcamaların GYK kararlarına dayandırılarak alındığı, tüm belge ve faturaların usulüneuygun olarak muhasebe fişlerine eklendiği, tahsil – tediye ve mahsup fişlerinin üç YönetimKurulu üyesi tarafından imzalandığı görülmüştür.Denetimize esas olan altı ayın sonundaBankalar Hesabının 925.202.314 TLKasa Hesabının 305.683.806 TLOlduğu tesbit edilmiştir.Tüm sendika yönetici ve personeline teşekkürlerimizi iletiriz.


Muammer ÖZKAN Ersin ATLI Ali ÜNALBaşkan Yazman Üye<strong>OLAĞAN</strong> DENETİM <strong>RAPORU</strong>Tarih 12.05.2001Rapor No 2Kurulumuz 12.05.2001 tarihinde Sendika Genel Merkezinde ( Mithatpaşa Caddesi 54/4 )toplanarak 01.<strong>11</strong>.2000 – 30.04.2001 tarihleri arasını kapsayan olağan denetimini yapmıştır.YÖNETSEL DENETİM1) 01.<strong>11</strong>.2000 – 30.04.2001 tarihleri arasında Genel Yönetim Kurulu tüzükte öngörülensüreler içersinde 7 toplantı yaptığı görülmüştür. Toplantılarda alınan kararların tüzük veYasalara uygun olduğu ve kurul üyelerince imza altına alındığı görülmüştür.2) Denetime esas olan süreler içersinde 339 evrakın kayıtlara girdiği 258 evrakın kayıtlardangeçerek gönderildiği görülmüştür. Tüm evrakların dosya planı çerçevesinde işlem görerekmuhafaza altına alındığı görülmüştür.PARASAL DENETİM2000 yılı için kullanılacak muhasebe defterlerinin Yasanın öngördüğü biçimde Defter-iKebir’in Ankara 34. Noterliğinin 15.12.2000 tarih 33417 yevmiye numarası ile, YevmiyeDefterinin yine Ankara 34. Noterliğinin 15.12.2000 tarih 334418 yevmiye numarasıylaonaylatıldığı görülmüştür.01.<strong>11</strong>.2000 – 30.04.2001 tarihleri arasında Gelirlerin 33.186.392.618 TL olduğu, Giderlerin31.499.748.534 TL olduğu görülmüştür.Harcamaların GYK kararlarına dayandırılarak alındığı, tüm belge ve faturaların usulüneuygun olarak muhasebe fişlerine eklendiği, tahsil – tediye ve mahsup fişlerinin üç YönetimKurulu üyesi tarafından imzalandığı görülmüştür.Yıl sonu itibariyle ( 31.12.2000 )Kasa Hesabının 82.545.143 TLBanka Hesabının 933.630.8<strong>11</strong> TLOlduğu görülmüştür.Denetimize esas olan altı ayın sonundaBankalar Hesabının 1.691.095.029 TLKasa Hesabının 52.240.854 TLOlduğu tesbit edilmiştir.


Tüm sendika yönetici ve personeline teşekkürlerimizi iletiriz.Muammer ÖZKAN Ersin ATLI Ali ÜNALBaşkan Yazman Üye<strong>OLAĞAN</strong> DENETİM <strong>RAPORU</strong>Tarih 05.<strong>11</strong>.2001Rapor No 3Kurulumuz 05.<strong>11</strong>.2001 tarihinde Sendika Genel Merkezinde ( Mithatpaşa Caddesi 54/4 )toplanarak 01.05.2001 – 31.10.2001 tarihleri arasını kapsayan olağan denetimini yapmıştır.YÖNETSEL DENETİM1) 01.05.2001 – 31.10.2001 tarihleri arasında Genel Yönetim Kurulunun tüzükte öngörülensüreler içersinde 8 toplantı yaptığı görülmüştür. Toplantılarda alınan kararların tüzük veYasalara uygun olduğu ve kurul üyelerince imza altına alındığı görülmüştür.2) Denetime esas olan süreler içersinde 345 evrakın kayıtlara girdiği 335 evrakın kayıtlardangeçerek gönderildiği görülmüştür. Tüm evrakların dosya planı çerçevesinde işlem görerekmuhafaza altına alındığı görülmüştür.PARASAL DENETİMHarcamaların GYK kararlarına dayandırılarak yapıldığı, tüm belge ve faturaların usulüneuygun olarak muhasebe fişlerine eklendiği, tahsil – tediye ve mahsup fişlerinin Genel Başkan,Genel Sekreter ve Mali Daire Başkanı tarafından imzalandığı görülmüştür.Denetimize esas olan altı ayın sonundaBankalar Hesabının 2.697.847.945 TLKasa Hesabının <strong>11</strong>7.197.539 TLOlduğu tesbit edilmiştir.Tüm sendika yönetici ve personeline teşekkürlerimizi iletiriz.Muammer ÖZKAN Ersin ATLI Ali ÜNALBaşkan Yazman Üye


<strong>OLAĞAN</strong> DENETİM <strong>RAPORU</strong>Tarih 12.05.2002Rapor No 4Kurulumuz 12.05.2002 tarihinde Sendika Genel Merkezinde ( Mithatpaşa Caddesi 54/4 )toplanarak 01.<strong>11</strong>.2001 – 30.04.2002 tarihleri arasını kapsayan olağan denetimini yapmıştır.YÖNETSEL DENETİM1) 01.<strong>11</strong>.2001 – 30.04.2002 tarihleri arasında Genel Yönetim Kurulunun tüzükte öngörülensüreler içersinde 10 toplantı yaptığı görülmüştür. Toplantılarda alınan kararların tüzük veYasalara uygun olduğu ve kurul üyelerince imza altına alındığı görülmüştür.2) Denetime esas olan süreler içersinde 282 evrakın kayıtlara girdiği 299 evrakın kayıtlardangeçerek gönderildiği görülmüştür. Tüm evrakların dosya planı çerçevesinde işlem görerekmuhafaza altına alındığı görülmüştür.PARASAL DENETİMHarcamaların GYK kararlarına dayandırılarak yapıldığı, tüm belge ve faturaların usulüneuygun olarak muhasebe fişlerine eklendiği, tahsil – tediye ve mahsup fişlerinin Genel Başkan,Genel Sekreter ve Mali Daire Başkanı tarafından imzalandığı görülmüştür.Denetimize esas olan altı ayın sonundaBankalar Hesabının 1.861.166.943 TLKasa Hesabının 648.618.385 TLOlduğu tesbit edilmiştir.Tüm sendika yönetici ve personeline teşekkürlerimizi iletiriz.Muammer ÖZKAN Ersin ATLI Ali ÜNALBaşkan Yazman Üye<strong>OLAĞAN</strong> DENETİM <strong>RAPORU</strong>Tarih 05.<strong>11</strong>.2002Rapor No 5Kurulumuz 12.05.2002 tarihinde Sendika Genel Merkezinde ( Mithatpaşa Caddesi 54/4 )toplanarak 01.5.2002 – 31.10.2002 tarihleri arasını kapsayan olağan denetimini yapmıştır.


YÖNETSEL DENETİM1) 01.05.2002 – 31.10.2002 tarihleri arasında Genel Yönetim Kurulunun tüzükte öngörülensüreler içersinde 7 toplantı yaptığı görülmüştür. Toplantılarda alınan kararların tüzük veYasalara uygun olduğu ve kurul üyelerince imza altına alındığı görülmüştür.2) Denetime esas olan süreler içersinde 267 evrakın kayıtlara girdiği 268 evrakın kayıtlardangeçerek gönderildiği görülmüştür. Tüm evrakların dosya planı çerçevesinde işlem görerekmuhafaza altına alındığı görülmüştür.PARASAL DENETİMHarcamaların GYK kararlarına dayandırılarak yapıldığı, tüm belge ve faturaların usulüneuygun olarak muhasebe fişlerine eklendiği, tahsil – tediye ve mahsup fişlerinin Genel Başkan,Genel Sekreter ve Mali Daire Başkanı tarafından imzalandığı görülmüştür.Denetimize esas olan altı ayın sonundaBankalar Hesabının 1.059.379.369Kasa Hesabının 21.900.951 TLOlduğu tesbit edilmiştir.Tüm sendika yönetici ve personeline teşekkürlerimizi iletiriz.Muammer ÖZKAN Ersin ATLI Ali ÜNALBaşkan Yazman Üye<strong>OLAĞAN</strong> DENETİM <strong>RAPORU</strong>Tarih 05.04.2003Rapor No 6Kurulumuz 05.04.2003 tarihinde Sendika Genel Merkezinde ( Mithatpaşa Caddesi 54/4 )toplanarak 01.<strong>11</strong>.2002 – 31.03.2003 tarihleri arasını kapsayan olağan denetimini yapmıştır.YÖNETSEL DENETİM1) 01.<strong>11</strong>.2002 – 31.03.2003 tarihleri arasında Genel Yönetim Kurulunun tüzükte öngörülensüreler içersinde 10 toplantı yaptığı görülmüştür. Toplantılarda alınan kararların tüzük veYasalara uygun olduğu ve kurul üyelerince imza altına alındığı görülmüştür.2) Denetime esas olan süreler içersinde 308 evrakın kayıtlara girdiği 253 evrakın kayıtlardangeçerek gönderildiği görülmüştür. Tüm evrakların dosya planı çerçevesinde işlem görerekmuhafaza altına alındığı görülmüştür.


PARASAL DENETİMHarcamaların GYK kararlarına dayandırılarak yapıldığı, tüm belge ve faturaların usulüneuygun olarak muhasebe fişlerine eklendiği, tahsil – tediye ve mahsup fişlerinin GenelBaşkan,Genel Sekreter ve Mali Daire Başkanı tarafından imzalandığı görülmüştür.Vadesiz HesapZiraat Bankası Hesabının 3.819.718.431 TLHalk Bankası Hesabının 950.405.975 TLVadeli HesapRepo Hesabının 26.456.000.000 TLKasa Hesabının974.534.043 TLAlınan ÇeklerNisan Vadeli4.500.000.000 TLMayıs Vadeli4.500.000.000 TLOlduğu tesbit edilmiştir.01.04.2000-31.12.2000 , 01.01.2001-31.12.2001 ve 01.01.2002-31.12.2002 tarihleriKesin mizan ve Bilanço görülmüş uygun olduğu tesbit edilmiştir. 31.03.2003 tarihliGeçici mizan görülmüştür.Tüm sendika yönetici ve personeline teşekkürlerimizi iletiriz.Muammer ÖZKAN Ersin ATLI Ali ÜNALBaşkan Yazman Üye<strong>OLAĞAN</strong> DENETİM <strong>RAPORU</strong>Tarih 15.<strong>11</strong>.2003Rapor No 7Kurulumuz 15.<strong>11</strong>.2003 tarihinde Sendika Genel Merkezinde ( Mithatpaşa Caddesi 54/4 )toplanarak 01.04.2003 – 31.10.2003 tarihleri arasını kapsayan olağan denetimini yapmıştır.YÖNETSEL DENETİM1) 01.04.2003 – 31.10.2003 tarihleri arasında Genel Yönetim Kurulunun tüzükte öngörülensüreler içersinde 15 toplantı yaptığı görülmüştür. Toplantılarda alınan kararların tüzük veYasalara uygun olduğu ve kurul üyelerince imza altına alındığı görülmüştür.2) Denetime esas olan süreler içersinde 326 evrakın kayıtlara girdiği 408 evrakın kayıtlardangeçerek gönderildiği görülmüştür. Tüm evrakların dosya planı çerçevesinde işlem görerekmuhafaza altına alındığı görülmüştür.


PARASAL DENETİM2003 yılı için kullanılacak muhasebe defterlerinin Yasanın öngördüğü biçimde Defter-iKebir’in Ankara 34. Noterliğinin 13.12.2002 tarih 34588 yevmiye numarası ile, YevmiyeDefterinin yine Ankara 34. Noterliğinin 13.12.2002 tarih 34587 yevmiye numarasıyla tasdikettirildiği, tüm gelir ve giderlerin bu defterlere bilgisayarda işlendiği görülmüştür.Harcamaların GYK kararlarına dayandırılarak yapıldığı, tüm belge ve faturaların usulüneuygun olarak muhasebe fişlerine eklendiği, tahsil – tediye ve mahsup fişlerinin GenelBaşkan,Genel Sekreter ve Mali Daire Başkanı tarafından imzalandığı görülmüştür.31.10.2003 tarihi itibariyle;Kasa Hesabının 104.743.936 TLBankalar Hesabının 60.614.605.647 TLOlduğu tespit edilmiştir.01.04.2003-31.10.2003 tarihleri geçici mizan ve gelir-gider tablosu görülmüş olup uygunolduğu tespit edilmiştir.Tüm sendika yönetici ve personeline teşekkürlerimizi iletiriz.Muammer ÖZKAN Ersin ATLI Ali ÜNALBaşkan Yazman Üye<strong>GENEL</strong> DİSİPLİN <strong>KURUL</strong>U <strong>RAPORU</strong>Değerli delegeler,Bu çalışma döneminde sizlere Disiplin Kurulu Kararı olarak bir çalışma sunamamış olmaktanson derece mutluyuz.Kurulumuza, Genel Yönetim Kurulumuzca sevk edilmiş hiçbir disiplin olayı olmadığı gibi,Şube Disiplin Kurullarımızdan da intikal etmiş bir karar olmamıştır.Bu durumun devamı içten dileğimizdir.Ayfer KANTAŞ Muzaffer BOZER Mücahit İZKUTBaşkan Yazman Üye

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!