23.08.2015 Views

SOSYAL-İŞ SENDİKASI ÇALIŞMA RAPORU

Çalışma Raporu - Sosyal-İş

Çalışma Raporu - Sosyal-İş

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong>TİCARET, BÜRO, EĞİTİM ve GÜZEL SANATLAR <strong>İŞ</strong>ÇİLERİ<strong>SENDİKASI</strong>7. DÖNEMMerkez Genel Kurulu<strong>ÇALIŞMA</strong> <strong>RAPORU</strong>11-12 NİSAN 1992GENEL KURUL TOPLANTI ADRESİ:Ankara serbest Muhasebeciler ve Mali MüşavirlerToplantı SalonuKonur Sokak No. 32/9 Kızılay/ ANKARA


GENEL YÖNETİM KURULUDELEGELERÖzcan KESGEÇ Genel Başkan Atilla ÇALIMH.Bedri DOĞANAY Genel Sekreter Sabiha ÇELİKErsin ATLI Genel Yönetim Kurulu Üyesi Kemal KAHRAMANMehmet YAVUZ “ “ “ “ Rafet ÖZGİZEPSeyfettin BİÇER “ “ “ “ Fikret YALÇINKAYAEkrem ED<strong>İŞ</strong> “ “ “ “ Şemsettin KUTSALMücahit İZKUT “ “ “ “ Halil BAĞATURMustafa TÜRK “ “ “ “ Cahit POLATMehmet GÜNDOĞDU “ “ “ “ Hakan ŞENERBülent ÖZGÖRGEM “ “ “ “ Semih ÇELİKRemzi UYUĞ “ “ “ “ Ali YILDIRIMErsin UNANER “ “ “ “ Mehmet YAZICIMehmet ATAY “ “ “ “ Mehmet Ali GARZANYılmaz ALTINDAĞ “ “ “ “ Mustafa GÜMÜŞERSaim YÜKSEL “ “ “ “ Ercüment ERDEMÜnal TOMBAK “ “ “ “ Cabbar PEHLİVANMehmet ERTENLİ “ “ “ “ Ercüment KORHANYüksel SUCU “ “ “ “ Hasan Faik EMİRALPİrfan ADA “ “ “ “ Alaattin ÖTERFahri KALAYCI “ “ “ “ Nail TEMMithat DURSUN “ “ “ “ Talat YILDIRTANSüleyman ATASAYAN “ “ “ “ Halil ÇALIŞKANTamer ATIŞ “ “ “ “ Sadiye KOYAŞCan ERTANGENEL DENETLEME KURULUAli CANCIMuammer ÖZKANNejat BİLECENNurhan KOYAŞ (Kavuzlu)Sami SERTERGülden SEVGİLİMustafa KUŞKANMehmet Ali EFEGENEL DİSİPLİN KURULUİbrahim KOCAİRİÇetin TARIOĞLUAhmet AYTAÇAli ÜNALİsmail AKBULUTMehmet İPEKÇİAlaybey SUNGURAynur ERTUNÇOktay EDİSFahrettin ÖZAYAZMahmut GEMİCİOĞLU


SUNUŞSendikamızın 6. Olağan Genel Kurulu 18 Haziran 1980 tarihinde toplanmıştı. Bu, 12 Eylülöncesi yapılan son genel kurulumuzdu.Bugün 12 yıl aradan sonra toplanan 7. Olağan Genel Kurulumuzda “12 Eylül”e inat yenidenbirlikte olmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz.DİSK ve bağlı sendikaların yeniden yapılanmalarının gündeme geldiği ve yaklaşık bir yılöncesinden başlayıp, her türlü engel ve olanaksızlığa karşın yürütülen çalışmalarımız böylecesonuçlanmış oluyor.Yönetim olarak biz, bu konuyu, yalnızca, Sosyal-İş Sendikası’nın tüzel kişiliğini tekrarkazanması yada bu yapıyı yürürlükteki yasaya uygun hale getirmesi olarak görmedik, bununlayetinmedik.Elbette bunlar yapılacak, sendikamız bu alanda verilen mücadelede yerini alacaktı.Asıl önemli olan, DİSK ve bağlı sendikaların bu arada sendikamızın da ne yapacağı yada neyapması gerektiği, daha açık bir deyişle neden varolacağı idi. Bu konuda diyeceklerimizolmalıydı, vardı da…Sunulan rapor böyle bir anlayış ve arayışın sonucunda hazırlandı.İşçi ve sendikal hareketin ve işkolumuzun içinde bulunduğu bugünkü somut durum nedir?Bu somuttan kalkarak önümüzde duran görevler nelerdir?Değişen dünya ve ülke koşullarına koşut olarak gelişip, çeşitlenen sendikal etkinliğin kapsamve öncelikli hedefleri neler olmalıdır?Bütün bunları bu genel kurulumuzda birlikte tartışacak, katkılarımızla belirleyipzenginleştireceğiz.26. yılını bitirmek üzere olan <strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong>’in geçmişine bu rapor ve bu genel kurulumuzunonurlu bir sayfa ekleyeceği kuşkusuzdur. Bu onur, sizlerin ve Sosyal-İş’i bugüne getirenherkesindir.Kuruluşundan bu yana <strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong>’e omuz vermiş ve güç katmış, bugün aramızda olmayantüm arkadaşlarımızı saygıyla anıyoruz.<strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong> <strong>SENDİKASI</strong>GENEL YÖNETİM KURULU


7. DönemMerkez Genel KuruluÇalışma Raporu


Sendikal hareketin birliğine yönelik kimi gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisimilliyetçiliktir.Nesnel konumları dolayısıyla emek sermaye çelişkisinde taraf olan ve tüm ücretlilerdenoluşan Türkiye işçi sınıfının, hak ve özgürlüklerini kazanma ve geliştirmeye yönelikmücadelesinde birlikteliğini sağlamak için çalışmak ve bu birlikteliği siyasal görüş, mezhep,etnik köken vb. farklılıklar gözeterek parçalama girişimlerine karşı açıkça tutum almak görevolmalıdır.İşsizliğin ulaştığı boyut, çalışma mevzuatının sendikalaşmayı zorlaştırandüzenlemelerinin yanı sıra sendikalaşmayı engelleyen en önemli olgudur. Ayrıca işsizlerinsayısındaki olağanüstü artışın, işçi sınıfının mücadele gücünde zayıflattığı bilinen birgerçektir. Bugün sendikalı işçilerle, işsiz arasında düşmanlık sokulmaktadır. Bunu önlemeküzere işçi sınıfını işsiz kesimlerinin sorunlarına eğilmek, sendikaların önde gelen görevleriarasında sayılmalıdır.Atipik çalışma (part-time çalışma, taşeron, eve iş verme vb.) biçimleri ile çalışanişçilerin örgütlenmesi konusunda Türkiye sendikacılık hareketi deneyimsizdir. Bu alanda dayeni politikalara ve uygulamalara ihtiyaç vardır.Ülkemizde bu türden çalışma biçimleri giderek yaygınlaşmaktadır. Hizmetlersektörünün artışı, bütün dünya da sendikal hareketin önemli bir sorunu durumundadır.Ülkemiz sendikal hareketinin bundan ayrı kalması düşünülemez. Sendikalarımızın bugelişmeye uygun politikaları ne yazık ki yoktur.Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de hizmetler sektörünün giderek büyümesiağırlıklı olarak imalat sanayinde örgütlenme alışkanlığına sahip sendikalarımız için önemli birsorundur.Gerek işsizliğin artışı, gerek geliştirilen ve yaygınlaştırılan atipik çalışma biçimlerisendikasızlaştırma çabalarının güçlenmesinde etkili araç olarak kullanılmaktadır.Bugün gelişmekte olan ülke sendikacılığını derinden etkileyen olgu, yeni uluslar arası işbölümünü bu ülkelere dayatmak amacıyla uygulamaya konulan IMF ve Dünya Bankasıpatentli yapısal uyum ve istikrar önlemlerinin önemli bir parçasını oluşturan özelleştirmedir.Bu ülkelerde ve Türkiye’de sendikacılık hareketinin tabanını oluşturan kamu kuruluşlarınınözelleştirmesinin ilk sonucu yaygın işten çıkartmalardır. Ülkemizde de siyasal iktidarlarınamaçları arasında özelleştirme önde gelmektedir. Gerekli önemler alınamaz ve özelleştirmeyekarşı gerekli toplumsal muhalefet yaratılamazsa, sendikacılık hareketi ciddi bir kan ve güçkaybına uğrayacaktır.Sendikacıların yukarıda sıraladığımız olanakları iyi değerlendirebilmeleri ve tehlikelerisavuşturabilmeleri, örgütsel yapılarında kimi değişiklikler yapmalarını gerektirmektedir.1983’de çıkartılan 2821 sayılı yasa, güçlü merkezi sendikal yapılar ortaya çıkartmış, şubelerdüzeyinde yerel insiyatifi boğabilecek düzenlemeler getirmiştir. Sendika içi demokrasianlayışının gelişmediği sendikalarda güçlü merkez yönetimlerine bağlı, kişiliksiz alt örgütlerortaya çıkmıştır. Kanun, yönetim organlarının seçiminde getirdiği demokratik kurallar dadurumu değiştirmeye yetmemiştir. İş kolu sendikaları dışındaki sendika örgütlenmelerinin(işyeri sendikaları, il birlikleri) yasaklanması bu eğilimi daha da güçlendirmiştir. Bugünsendika şubelerinin altında, işyerlerinde sendikal örgütlenme yoktur. İşyeri sendikatemsilciliği, sendikal mücadelenin bugünkü gereklerini yerine getirmekten uzaktır. 1989yılından başlayarak işçilerin mücadele içinde geliştirdikleri işyeri örgütlenmeleri sendikalyapının bir parçası haline getirilmelidir.


1989 Bahar Eylemleri, sendika şubeleri arasında yeni örgütlenme biçimleri ortayaçıkarmıştır. İl birlikleri türünden bu örgütlenmeler, sendikal mücadelenin gücünü arttıracağıgibi, sendikacılık hareketinin siyasete ağırlığını koymasının yerel organları olarak da etkiliolabilecektir.Kısacası, önümüzdeki günlerde sendikacılık hareketi, bir yandan merkezileşme, diğeryandan işyeri, il, bölge insiyatiflerini geliştirme gibi iki ters, ama uyumlaştırılması gerekenetkinin altındadır.<strong>İŞ</strong> KOLUMUZ ve SENDİKAL ÖRGÜTLENMEBilindiği gibi, 12 Eylül 1980’e kadar Banka Sigorta işkolu, Büro-Eğitim- Ticaret veKooperatif işkolu işçileri aynı sendikada örgütlenebiliyordu.Bugün bu iki işkolundan BANKA ve SİGORTA 11 nolu, TİCARET, BÜRO, EĞİTİMve GÜZEL SANATLAR 17 nolu işkolları olmak üzere iki ayrı işkoluna ayrılmışbulunmaktadır.Sendikamız 17 nolu işkolundadır.11 nolu BANKA VE SİGORTA işkolunda 1475 sayılı iş yasasına göre işçi sayılan vesigortalı bulunan, 2821 sayılı sendikalar yasasının ön gördüğü Çalışma Bakanlığı yıllıkistatistiklerine göre, 1992 / OCAK ayı itibariyle 80.546 işçi çalışmaktadır. Bunun 11.068’i(%13.72) TÜK-<strong>İŞ</strong> üyesi BASS, 35.427’si (%43.92), Türk-İş üyesi BASİSEN ve 10.385’i(%12.87) Bağımsız BANKSİS, 9.424’ü (%11.68) de Bağımsız BANK-Sİ-SEN sendikasınaüye bulunmaktadır. Toplam olarak işçilerin %82.19’u sendikalı olup, üyesi bulundukları 4sendikada %10 barajını aşmış bulunmaktadır.Kurulu bulunduğumuz 17 nolu işkolunda ise yukarıdaki ölçütlere göre durum şöyledir:İşkolunda 349.435 sigortalı işçi bulunmaktadır. Bu işçilerden;KOOP-<strong>İŞ</strong>’in 35.647 (%10.20)TEZ KOOP-<strong>İŞ</strong>’in 36.787 (%10.52) üyesi bulunmakta olup, her iki sendikada TÜRK-<strong>İŞ</strong> üyesidirler. 364 işçi ise (0.10) BİL-<strong>İŞ</strong> adına bağımsız bir sendikanın üyesidir.349.435 işçiden 72.998’i yani %20.82’si sendikalıdır. 276.434 işçi, yani %79.18’isendikasız durumdadır.İşkolumuzda sendikalılaşmamış 276.434 işçi bulunmakta olup, bunların sigortalıişçilere oranı ise %79.18’dir.Bu vahim bir durumdur. İşkolumuzun sendikal sefaletini göstermektedir. Bu sayıyaişkolumuzda çalışıp sigortalı olmayanlarda ilave edilecek olursa, örgütlülük durumunun“fecaati” daha da iyi anlaşılacaktır.Sendikamızın örgütlenmesi ve işkolumuzun sendikal örgütlülüğü açısından, önümüzdebu yapının çok ciddi bir araştırma çözümlenmesinin yapılması sorununun olduğu açıktır. Bugörev yerine getirilmelidir.Diğer yandan ülkemizde “memur” sendikalaşması özellikle de işkolumuza giren eğitimemekçilerinin sendikalaşması da dikkate alınmalı ve aynı işkolunda örgütlülükgerçekleştirilmelidir.Şu anda örgütlü sendikaların %10 barajını kıl payı aştıkları dikkate alınırsa, %10barajının devamı halinde tüm işkolumuzun toplu-iş sözleşmesiz kalma tehlikesinin de gözdenırak tutulmaması sorumluluk gereğidir.Zor, sorumlu ve onurla sonuçlandırılması gerekli bir süreç önümüzde durmaktadır.


(17 Ocak 1992 tarih 21114 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı, Ocak 1992 istatistiği )12 EYLÜL SONRASIASKERİ MAHKEMELERDE<strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong>Sendikamızın 12 Eylül 1980 sonrası, mücadelesi, polis ve savcılık sorgularında, askerimahkemelerin sorgu ve savunmalarında sürdü. 1980 öncesi savunduğumuz, sınıfımızınçıkarlarını, demokrasi mücadelesini, ülkemizin kalkınması için öngördüklerimizi buplatformlarda da savunmayı sürdürdük.Bu savunmamızın belgelenmesi ve yarınlara kalması için, Genel Başkanımız ÖzcanKesgeç’in DİSK ve <strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong> davalarındaki sorgu ve savunmalarını, polis ve askerisavcılık ifadelerini, olduğu gibi, ifade ve mahkeme sorgu tutanaklarını tutulduğu biçimde vebuna ek olarak Genel sekreterimiz H. Bedri Doğanay’ın sendikamıza temsil olanağıtanınmayan <strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong> davasının ilk aşamasında yapmış olduğu yazılı sorgusunu da aynenyayınlıyoruz.Bunların <strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong>’in tarihindeki yerlerini almaları gerektiğine inanıyoruz.Türkiye sendikal hareketinin bu kesitini incelemek isteyen tarihçi ve araştırmacılara birbelge aktarıyoruz.Ülkemiz demokrasi gelişiminde bu belgenin egemen görüşün neleri suçlamaya kalktığıkonusunda bir ibret tablosu oluşturacağı kanısındayız.


SANIK ÖZCAN KESGEÇ:POLİSTE (Gayrettepe’de) ALINAN İFADE2.4.1981Aslen Isparta ili merkez nüfusuna kayıtlı olup Veli oğlu, 1945 (Bindokuzyüzkırkbeş)doğumlu olup halen Ankara Küçükesat Başak Sok. No.11 de ikamet eder, 1969 tarihindeSosyal-İş Sendikasının genel sekreterliğine, 1972 senesinde yapılan genel kurul toplantısındasendikanın genel başkanlığına, DİSK’in 1980 Haziran ayında yapılan genel kurulda DİSKyönetim kurulu üyeliğine getirilen Evli 2 çocuklu, İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesimezunu bulunan, ayrıca 1975 yılında yeniden kurulan (TÜRKİYE <strong>İŞ</strong>Çİ PARTİSİ) kurucuüyelerinden yine aynı partinin 1977 tarihinde yapılan genel kurulunda parti yönetim kuruluüyeliğine getirilen Özcan KESGEÇ’in sanık olarak alınan ifadesindeSORULDU:Ben ilkokulu Konya İli’nin Sarayönü ilçesinde bitirdim. 1959-1960 öğrenim yılındakuleli Askeri Lisesi’ne girdim, Kuleli Askeri Lisesi’nden 1962-1963 öğrenim yılında buokuldan mezun oldum ve Kara Harp Okuluna girdim. 21 Mayıs 1963 yılında Harp okulundameydana gelen olaylar nedeniyle ben de okuldan atıldım. 1964-1965 yılında İstanbulÜniversitesi Edebiyat Fakültesine kaydımı yaptırarak bu Üniversitede öğrenime başladım.Aynı Fakülteyi 1969 yılının Ağustos ayında bitirdim. Ben fakülteye devam ettiğimdönemlerde çeşitli yerlerde işçi olarak da çalıştım. 1967 senesinde Sosyal Sigortalar KurumuEminönü Şube müdürlüğüne fiş memuru olarak işe girdim. Benim işe girdiğim zamanişyerinde bağımsız (<strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong> <strong>SENDİKASI</strong>) vardı, bende işyerinde bulunan diğerarkadaşlar gibi bu sendikaya üye oldum, aynı sene içinde yapılan sendikanın genel kurulundasendikanın genel sekreterliğine getirildim. Genel sekreterlik görevine getirilince profesyonelsendikacı olarak çalışmaya başladım, profesyonel sendikacı olduktan sonra işyerindenayrılarak sendikamızın genel merkezi bulunan Ankara’ya yerleştim, yine sendikamızın 1972yılında yapılan yönetim kurulu toplantısında atama ile sendikanın genel başkanlığınagetirildim.SORULDU:Sosyal-İş sendikasının genel başkanı bulunduğum 1974 senesinde Sosyal-İşsendikasının 4. genel kurul toplantısında DİSK’e katılma kararı genel kurulda oy birliği ilekabul edildi. DİSK’e üyeliğimiz konusunu genel kuruldan önce DİSK yöneticileri ilegörüştük. DİSK’e üye olacağımızı belirttik, onlar da bize bu hususu genel kurulunuzdagörüşün genel kurulunuzda üyelik kararı aldığınız taktirde biz DİSK olarak sizi üye kabulederiz dediler bizde genel kurulumuzun kararı ile belirttiğim gibi 4. Genel kurulda DİSK’eüye olma kararı aldık. Sosyal-İş Sendikası olarak DİSK’e katılmamızın sebebi ise, odönemlerde bağımsız olarak bir sendikanın çalışmasının zor olacağı, örgütlenmeçalışmalarının da zor olacağını düşünerek bir konfederasyona üye olmamız gereğini duyduk.O günlerde işçi sınıfına hizmet eden iki büyük konfederasyon olan (TÜRK-<strong>İŞ</strong>) ve (DİSK)bulunuyordu, fakat işçi sınıfının ve çalışanların haklarını en iyi şekilde arayan, ayrıcakonfederasyon olarak savunduğu ilkeleri, savunduğu demokratik haklar açısından DİSK’iTürk-İş’den daha uygun gördüğümüzden DİSK’e üye olmaya karar verdik, yapılan 4 genelkurul toplantısında DİSK’e üye olmak için genel kurula benimde aralarında bulunduğumyürütme kurulunun bazı arkadaşlar ile bir önerge vermiştik, vermiş olduğumuz DİSK üyeliğihakkındaki önergemiz genel kurulda görüşülerek oy birliği ile kabul edildi. DİSK’eüyeliğimizde gerçekleşmiş oldu.SORULDU:


Ben Sosyal-İş sendikasının yönetim ve genel başkanlığını yaptığım dönemlerde, 274sayılı sendikalar yasasının gereği de olan mal bildirme beyanında bulundum,SORULDU:Ben, demokratik kitle örgütlerinden hiç birine üye değilim sadece, 1975 yılında yenidenkurulan (TÜRKİYE <strong>İŞ</strong>Çİ PARTİSİ)’nin kurucu üyelerindenim, aynı partinin 1977 senesindeyapılan genel kurul toplantısında partinin yönetim kuruluna seçildim, 1977 senesinde yapılangenel seçimlerde (TİP) de İzmir adayı olarak seçimlere katıldım, seçim döneminde, aday daolmam nedeni ile partimizin İzmir ilinde yapmış olduğu açık hava toplantısı mitinglerinekatıldım ve partinin tüzüğü, amacı doğrultusunda gerekli çalışmalarda bulundum. Yine (TİP)in 1979 senesi genel seçimlerinde parti adına Samsun, Ordu illerinde, partinin tüzüğü amacıve ilkeleri doğrultusunda yapılan açık hava toplantılarında konuşmalar yaptım. Türkiye İşçiPartisi, (SOYALİST) bir partidir, partimizin sosyalist felsefesi (MARKSİST) teoridenkaynaklanır, partimizin amaç maddesinin 1. paragrafında da belirtildiği gibi Sosyalist biridarenin yasal yollardan ülkenin yönetimini ele almasını amaçlar, bunun için partimizin en üstdüzeyinden en alt kademesine kadar görev alan kişiler bu doğrultuda gücünün yettiği kadarparti disiplini içinde çalışmalarda bulunur. Partimizin programında da öngörüldüğü gibi yeraltı ve yer üstü kaynaklarının, dış ticaretinin, bankacılığın ve ağır sanayinindevletleştirilmesini kısacası ekonomik faaliyetlerin emekçi ve tüm çalışanların yararınadüzenlenmesini ön görür. Partimiz, bloksuz bağlantısız bir dış politikanın uygulanmasıyanındadır. Sovyetlere ait böyle bir nitelememiz olmamıştır. Sovyetler Birliğini sömürüyekarşı bir ülke ve güç olarak görürüz. Partimiz 141 ve 142 nci maddelere genelde karşıdır,çünkü; 141 ve 142’nci maddelerin yanında düşünme özgürlüğüne kısıtlama koyan şiddetedayanmaksızın her türlü fikrin örgütlenmesini engelleyen düzenlemelere de karşıdır. Türkiyeİşçi Partisinin 2. genel kurul toplantısında aldığımız bir karar ile (TÜRKİYE KOMÜNİSTPARTİSİ)nin de yasal olan diğer partiler gibi kurulup faaliyet göstermesi için yasalimkanların sağlanmasını, ayrıca bu konuda bir karar da alarak bu talebimizi de basın yoluylakamu oyuna açıklamıştık.SORULDU:Partimizin, çalışmaları doğrultusunda filmler gösterilir, ayrıca bu konular ile ilgili,slaytlarda vardır, filmleri partinin kendi imkanları ile çekeriz, fakat slaytların hangi kanallarile sağlandığını bilemem, bunu partinin üst düzeyindeki yetkilileri ve eğitim dairesindeçalışanların bilmesi gerekir. Partinin gelirleri üye aidatları ile partiye sempatisi bulunansempatizanlarının verdiği bağışlar ile sağlanır.SORULDU:Benim yurt dışı gezisi olarak 1978 yılında DİSK’in Sovyetler Birliği Sendikalar Birliğiile yaptığı, karşılıklı heyetler gönderme antlaşması gereği 35 kişilik bir kafile ile SovyetlerBirliğine gittim, bu kafilenin başkanlığını ben yapıyordum, yaptığımız gezi (29) gün kadarsürdü, gezi esnasında bizleri, Moskova, Leningrad, Bakü ve Taşkent yörelerini gezdirdiler.Buralarda genellikle fabrikaları, müzeleri ayrıca bu gezdiğimiz yerlerde Sovyetler Birliğininsendika okullarını gezdik, akşamları ise sirk ve balelere gidiyorduk, bunun yanındaişkolumuza giren sendikaların merkezlerini de gezerek oradaki işçilerin çalışma koşullarınısendikaların çalışmaları hakkında bizlere bilgi verdiler. Gezimizin sonunda Sovyet sendikalarBirliği tarafından heyette bulunanlara hediye olarak çeşitli rozetler saat, sendikaların çeşitliflamaları hediye edildi. Gezi sonunda benim şahsımda bu ülkenin gelişmiş her sorununugidermiş, işçi ve çalışanların bir sorunlarının olmadığı imajını bıraktı.SORULDU:


Ben 31 Ocak 1980 tarihinde yapılan ören toplantısına katıldım. 11-12-13-14 ocak 1980tarihinde İstanbul’da toplanan DİSK, yürütme yönetim, denetim ve onur kurulu ile başkanlarkonseyi ve Bölge temsilcilerin ortak toplantısında Dünyanın ve Türkiye’nin içinde bulunduğukoşulları tartışarak, Burjuvazinin daha fazla sömürü yolunda giriştiği geniş çaplı saldırılarıyanında boyutlarını da genişleterek bu yolda mücadele kararı alan DİSK 31 Ocak 1980tarihinde yine konfederasyonumuzun üyesi bulunan, Genel-İş Sendikasının ören ArtemizTesislerinde yapılan ortak toplantısına bildiğim kadarı ile DİSK’in yönetim, yürütme, onur vedenetim kurulları ile DİSK üyesi sendikaların yürütme kurulları katılmıştır.SORUMDU:Belirtilen tarihte yapılan toplantı, 31 Ocak 1980 günü saat 10.00 sıralarında DİSK(Türkiye Devrimci İşçi sendikaları Konfederasyonu) nun genel başkanı AbdullahBAŞTÜRK’ün açış konuşması ile açıldı, DİSK genel başkanı açış konuşmasında özetle;Bugün ülkemizde tüm çalışan işçi sınıfına başta Emperyalistler, büyük sermaye kesimi,egemen sömürücüler ile onların siyasi temsilcileri, görülmedik yoğunlukta ekonomik, politikve ideolojik saldırılara geçtiklerini dile getirmiştir. Bunun yanında Türkiye’nin emperyalizmedaha da bağlılığını ülke ekonomisinin resmen büyük sermaye kesiminin eline teslim edilmekistendiğini, bununla kalmayarak emekçi örgütlere yönelik baskıların arttığını, toplantıyakatılanlara anlattı. Ayrıca ülkenin enkaz haline getirildiği, fakat bu enkazın altında işçisınıfının ve tüm emekçilerin kararlı mücadelesi sonunda enkaz altında bu ülkeyi enkaz halinegetirenlerin kalacağını, ülkemizin hızla Güney Amerika’daki askeri diktatörlüğe benzer biryapıya itilmek istendiğini, konuşmasına burada önümüzdeki mücadeleli dönemin ilkelerini,saptayacağız, önümüzdeki bu mücadeleyi kesinlikle işçi sınıfının kazanacağına olan inancımile tüm toplantıya katılanlara çalışmalarında başarılar diliyorum diyerek konuşmasına sonverdi.SORULDU:Konfederasyonumuzun genel başkanı Abdullah BAŞTÜRK’ün konuşmasından sonraDİSK yürütme kurulunun hazırlamış olduğu (TÜRKİYE’deki EKONOMİK SİYASALTOPLUMSAL GEL<strong>İŞ</strong>MELERE İL<strong>İŞ</strong>KİN DURUM SAPTAMASI) konulu bir rapor sunuldu,hazırlanan raporda genellikle; Ülkenin OECD ve İMF nin dayatmalarına teslim edildiği,bölgeler arasında eşitsizlik, yine bölgeler arasında ırkçılık, şoven politikaların bu eşitsizliğikörüklediği, memurların maaşlarının yerinde saydığını, tarım ürünlerine uygulanan tabanfiyatlarının köylüyü perişan ettiği, gelir dağılımının işçi, memur ve küçük köylüler aleyhinegiderek bozulduğu, kısacası Türkiye ekonomisi gerçek bir enkaz ve bir facia haline getirildiği,işçilerin grev haklarının kısıtlandığı, sendika seçmeleri işçilerin referandum ile kısıtlandığı,Emperyalistler tarafından Türkiye’nin daha etkin bir saldırı karakolu haline getirilmekistendiği, fakat bununda gerçekleşmesi için Türkiye’deki istikrarın ve huzurun sağlanmasıgerekli olduğu, onlara göre bununda yolu ülkedeki halk muhalefetini ezmektir. Türkiye halkıiçin tehdit, felaket kaynakları bulunan Amerikan üsleri, pekiştirilen savunma işbirliğianlaşması belgesi ile emperyalizme teslim olunmuştur. Fakat egemen sömürücü sınıflarınsaldırıları karşısında DİSK mücadelesini yeni koşulların gerektirdiği kapsamda sürdürmekararı almıştır. Mücadeleyi yine işçi sınıfının sendikal örgütü DİSK kazanacaktır, şeklinde idi.SORULDU:31 Ocak 1 Şubat 1980 tarihinde yapılan, DİSK, yönetim, yürütme, denetim, onurkurulları ve bölge temsilcileri ile DİSK’e üye sendikaların ortak toplantısında hatırladığımkadarı ile şu kararlar alınmıştı: genel olarak, DİSK’in yönetim kurulu kararlarının ışığında,sömürücü sınıfların işçi ve emekçilere yöneltilen saldırıları DİSK tarafından kitlesel biçimdegöğüslenmesine karar alındı. Yöneltilen bu ekonomik ve politik saldırılar, baskılar karşısındaTürkiye çapında (GENEL GREV) yapılmasına, Bölgesel olarak görevlere gidilmesine, yine;


kitlesel miting ve yürüyüşlerin düzenlenmesine, sendikalar tarafından dayanışma ve sempatigrevlerinin gerçekleştirilmesine, ülkede uygulanan anti demokratik uygulamalara karşıdayanışma ve eylem komitelerinin kurulmasına, konfederasyonumuzun ana tüzüğünde de varolan (DAYANIŞM FONU) nun daha güçlendirilmesine bugünkü koşullara cevap verecekduruma getirilmesine karar verilmiştir.SORULDU: Ören toplantısında alınan bu kararlara bende Sosyal-İş Sendikası genelbaşkanı olarak katılıyordum, ayrıca şahsım olarak da bugün ülkemizin bağlı olduğu (NATO,AET, İMF) den çıkması, askeri antlaşmaların fesh edilmesi görüşündeyim, çünkü bu askeripaktlarca harcanan insanların mutluluğu için harcanmış olsa idi, bugün yer yüzünde aç insankalmaz tüm insanlar mutlu olurdu.SORULDU:Sosyal-İş Sendikası olarak diğer üye sendikalar gibi bizde DİSK’in üye sendikalarınasunduğu tek tip tüzüğü genel kurulda görüşerek kabul ettik. Fakat; Sosyal-İş Sendikasının butek tip demokratik tüzüğü kabul etmeden, önceki tüzüğü incelenirse de görüleceği gibidemokratik tek tip tüzüğün paralelinde idi, DİSK’in üye sendikalarına bu tek tip demokratiktüzüğü önermesinin sebebi, üye sendikaların tüzükleri farklı idi, buda demokratik işleyişietkiliyordu, tam bir demokratik sistemi getiren bir düzenleme görülüyordu, bunun için bu tektip demokratik tüzük üye sendikalarca kabul edilerek uygulamaya konuldu.SORULDU:Tek tip tüzüğün amaç maddesinde hatırladığım kadarı ile; işçi sınıfı ve işçi sınıfıbilimine dayanan genel eğitimi yaygınlaştırmayı, bunun yanında emek halkımız ülkeninyönetimini ele almasını sağlayacak sosyal, ekonomik ve siyasal bilinci geliştirecekçalışmalarda bulunur, uluslar arası işçi kuruluşları ile uyumlu çalışmalarda bulunmayı,amaçlayan sosyalist bir düzenin hayata geçirilmesine ilişkin çalışmalarda bulunmayı amaçsayar, DİSK tarafından üye sendikalara önerilen ve kabul edilen tek tip tüzüğün amacı özetlebu doğrultudadır. Tek tip demokratik tüzüğün amaç maddesinde (sosyalist bir düzenin hayatageçirilmesi) ancak; sendikalar dünya ve yurt sorunları ile ilişkin görüşlerini açıklamalı, bualanda çeşitli araştırmalar yapmalı ve bu araştırmalarını yayınlamalı ve kamu oyununoluşmasında ve yönlenmesindeki çalışmaları da bir etken olabilir, yine sosyalist bir düzenihayata geçirmek için, işçi ve emekçiler çıkarlarını korumak için siyasi partilerde örgütlenmelibu partilerin yönetimine gelerek seçilip meclislere girmesiyle yönetimde söz sahibi olup,kendi partilerini kurabilirler. Tip Türkiye İşçi Partisinde işçi emekçilerin haklarınıkoruyabilecek onların yararları için çalışacak sosyalist bir partidir. Tek tip tüzüğü genel kurultoplantısında kabul eden DİSK üyesi sendika yöneticilerin bu amaç doğrultusunda çalışmaları,sosyalist bir anlayışı, sosyalist bir düzeni en başta üyelerimize anlatmak, daha sonra buhususları kamuoyuna da açıklayarak görüşlerimizi belirtmeliyiz, en önemli faktördekamuoyunun oluşmasını sağlamaktır. Kamuoyunun oluşması ise etkin bir şekilde ancakbenim kanaatime göre, Radyo, Televizyon ve basın yolu ile sağlanır. Kamuoyununoluşmasında sendikalar yardımcı faktörlerdir.SORULDU:Genel başkanı bulunduğum Sosyal-İş Sendikasının, menkul ve gayrimenkul olarak,Osmanlı Bankası Ankara Anıttepe Şubesinde (vadeli 10 milyon) TL’sı, Ankara YenişehirZiraat Bankası şubesinde kesin hatırlamamakla beraber (iki buçuk milyon) lira kadar parasıvardır. Sendikanın gayrimenkul olarak, genel merkezin bulunduğu Ankara’da bir dairemizvardır. Bu bina 1973 yılında (290 bin) liraya alınmış, bu dairenin de bugün piyasa değeri (4-5)milyon lira civarındadır. Sendikanın ayrıca 3 adet Ford marka, bir adet reno marka otosuvardır.


Arabalarımızdan 2 Fordu genel merkezi Brüksel’de bulunan (İCEF) Uluslar arası KamuHizmetleri Sendikası sendikamıza hibe etmiştir. Yine tarihini kesin olarak hatırlamamaklaberaber 1978 yılı olabilir. Sosyal-İş Sendikasının son olarak üye sayısı 7500-8000 bincivarında olabilir, biz üye işçilerimizden aidat olarak da, grev yasağı yani greve gitme olanağıolmayan işyerlerinde işçilerden aidat olarak asgari ücretin 30 da biri, grev yasağı olmayanyerlerde çıplak net ücretin yine 30 da biri aidat olarak alınır.SORULDU:Sendikamız Sosyal-İş Sendikası adına (<strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong>) adı altında bir mevkuteçıkartmakta idik, bu derginin sahipliğini sendika başkanı olmam nedeni ile ben yapıyordum,çıkarılan bu dergi ile tüzüğümüzün amacı doğrultusunda üyelerimize hizmet etmek, onlarınbu konuda bilinçlenmelerine yardımcı olacak yazı türleri çıkar. Hatırladığım kadarı ile biryanlışlığa meydan vermemek için söylüyorum, Ören toplantısında aldığımız kararlarıüyelerimize yine neşrettiğimiz bu yayın organı vasıtası ile duyurduk.SORULDU:Benim genel başkanı ve daha önceleri genel sekreterlik görevinde bulunduğum sıralardaSosyal-İş Sendikasına yurt içinden ve yurt dışından hiçbir maddi yardım yapılmamıştır.Sosyal-İş Sendikasında son olarak 44-49 kişi arasında yöneticiler ile birlikte maaşlı personelçalışmaktadır. Bu ücretli personele ne kadar ayda net para ödendiğini kesinsöyleyemeyeceğim. DİSK’in almış olduğu karar gereği bizim üyesi bulunduğumuzişyerlerinde çalışan işçilerin bazılarından dayanışma aidatı olarak (1000) er lira para kesildi,biz Sosyal-İş sendikası olarak bu parayı, DİSK’in bize bir yazı ile bildirdiği bir hesabayatırdık.SORULDU:Bugün DİSK olsun genel başkanı bulunduğum Sosyal-İş Sendikası ve şahsım olsunTürk Ceza Kanunun 141 ve 142 maddelerine karşıyım nedeni ise; birinci neden, insanlardüşüncelerinden dolayı suçlanmamalıdır, bugün paylaştığımız görüşleri yasaklayarak değil deonun yasaklanmasını anlatarak izah ederek anlatmalıyız. Bunun yanında işçi ve emekçisınıfının partisinin kurulmasını bu iki madde engellediğinden DİSK ve Sosyal-İş ve şahsımolarak bu düşünce özgürlüğünü sınırlayan maddelere karşıyım.SORULDU:Benim siyasi görüşüm, ben sosyalistim, bu fikri ve düşünceyi benimsediğimden bu fikrisavunan “TİP” Türkiye İşçi Partisi ve yine bu fikri savunan Sosyal-iş Sendikasının da icrakurullarında görevli bulunan arkadaşlarımda benim gibi birer sosyalisttirler.SORULDU:Ben 12 Eylül harekatını müteakip, Ankara’daki evimden alınarak 30 gün kadar gözetimaltında kaldım, daha sonra serbest bırakıldım. Bilahare Isparta’da annemlerin yanındabulunduğum sırada benim yurt dışında bulunduğumu, gelip Sıkıyönetim ve Güvenlikkuvvetlerine teslim olmam çağrısı yapıldığını basın ve televizyondan duydum bunun üzerinekalkarak, 2 Mart günü İstanbul’a gelerek Davutpaşa’ya teslim oldum. Dedi alınan ifadesinindoğruluğunu imzası ile okuyarak tasdik etti ve edildi. 2 Nisan 1981İfadeyi alan İfadeyi Yazan SanıkÖzcan KESGEÇ


29.4.1981 İSTANBUL SIKIYÖNETİM ASKERİ SAVCILIĞINDA ALINAN İFADEİfadeyi alan savcıİfadeyi YazanHAZIRLIK SORUŞTURMASI İFADE TUTANAĞIA.Gani ATAMANS.M.Rukiye Altındalİfade yeri ve tarihi 66. Tüm.K. lığı Savcılık Sorgu Odası 29.4.198129.4.1981SANIK ; ÖZCAN KESGEÇ: Veli oğlu 17.09.1945’deFatma’dan doğma evli 2 çocuklu Isparta merkez ilçeTuran mahallesi kütük 112/106 cilt 032/02 sayfa 8 denüfusa kayıtlı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesimezunu profesyonel sendikacı Ankara KüçükesatBaşak Sok. 44/11 no da oturur. Sosyal-İş Sendikasıgenel başkanı olmakla soruldu:Ben 1967 yıllarında S.S. Kurumu Eminönü şube müdürlüğünde çalışmakta iken buişyerinde o tarihte ve o tarihten evvel toplu sözleşme hakkını elde etmiş bulunan Sosyal-İşSendikasına üye oldum ve 1969 yılında sendikanın Ankara’da akdedilen genel kongresineİstanbul Şubesi delegesi olarak gitmiştim bu kongrede sendikanın genel sekreterliğineseçildim ve aynı zamanda sendikanın yürütme kurul üyesi oldum. 1972 yılında sendikamızgenel başkanı Muammer Eronat’ın bakanlıkta memur statüsünde bir göreve atanması ileboşalan genel başkanlığa sendika yönetim kurulunun kararı ile başkanlığa getirildim o tarihtenbu yana Sosyal-İş Sendikasının genel başkanlığını yapmaktayım. Sendikamız DİSK’e 1974yılında yapılan genel kurul toplantısı kararı ile üye oldu ve o tarihten buyana DİSK’inüyesiyiz ancak bu arada 1976 yılında DİSK’in her işkolunda tek sendika prensibi dolayısıylabizim sendikamızın Bank-Sen, Teknik-iş sendikalarıyla birleşmemiz önerildi. DİSK’in buönerisi Sosyal-iş’in banka iş kolundaki üyelerin bank-sene büro işkolundaki üyelerin teknikişebağlanması biçiminde idi. Ve bu durum da Sosyal-İş’in fes edilmesi icap ediliyordu. BizSosyal-iş olarak yani sendikanın yetkili genel kurulu DİSK’in bu kararını kabul etmedik, aynızamanda bu husustaki kararı DİSK’e iade edildi bunun üzerine DİSK yürütme kurulusendikamızın konfederasyon üyeliğinden düşürdü bu kararı karşısında sendikamız Bakırköy işmahkemesine müracaatta bulunarak DİSK üyeliğinden düşürülmemiz hususundaki DİSK’inkararları kanuni olmadığı iddia etti neticede mahkeme Sosyal-İş’in DİSK’e üyeliğindendüşürülmesi hususundaki kararın ihtiyati tedbir kararı ile durdurdu mahkemenin bu husustakikararı DİSK tarafından uzun müddet uygulanmadı ve DİSK’le aramızdaki münasebetleraskıda kaldı. Bu durum 1978 yılına kadar ki bu yılın ikici yarısı yani 8-9 aylarına kadardevam etti DİSK’in o tarihteki yürütme kurulu bizim durumumuzu haklı buldu ve tekrarkonfederasyonla normal üyelik ilişkilerimiz başladı ve bu suretle DİSK’in üyeliği devam etti.Ben ayrı yeten Türkiye İşçi Partisi’nin Çankaya ilçesi üyesiyim bu partinin yönetimkurulunda da görev aldım bilahare partimiz kapandı halihazırda herhangi bir partinin üyesideğilim bundan başka herhangi derneğe üye değilim ben 1978 yılının onbirinci ayındaDİSK’in 35 kişilik bir heyetiyle sendikacı olarak Sovyetler Birliğine seyahatte bulundum ilkve tek yurt dışına çıkışım bu seyahatimdir bundan başka yurt dışına çıkmış değilim.


Ben gerek DİSK’in ve gerekse sendikamızın eğitimlerine daha evvelce tabii tutulmadımancak sendikamızın iş yerlerinde düzenlediği ve toplu sözleşme uygulamaları eğitiminezaman zaman eğitimci olarak katıldım. Bizim sendikamıza bundan başka A.B.C tipi seminerverilmemiştir.Bizim sendikamız 1974 yılına kadar mali bakımdan güçlü bir sendika olmadığındanuzman kadrolarımızda yoktu. Ancak DİSK’e üye olduktan sonra sendika mali durumdan birazkendine geldi ve uzman kadrolar oluşturmaya başladı bu cümleden olarak şunu söyleyebilirimki biz sendikanın yöneticilerini ve üyelerini iş kolumuz müsait olduğu için uzman olarak,bunlardan istifade ettik. Eğitim uzmanımız Siyasal Fakültesi veyahut ta Ortadoğu Tekniküniversitesi mezunu ücretli personel Nergis Aksu isimli bir bayandı bundan başka bir üsteğitim uzmanımız yoktu. Sendikamızın minasıran eğitim malzemesi yoktu eğitim konularınısendikanın genel yönetim kurulu tayin ve tespit ederdi ve bunun uygulamasını da genelyürütme kurulu yapardı.DİSK’in 1978 yılında Ören’de tertip ettiği toplantılara katılmak zira o tarihteüyeliğimiz hususu ihtilaflı idi ve biz çağrılmadık. 31 ocak – 1 Şubat 1980 tarihinde Ören’deyapılan ikinci Ören toplantısına ben ve yürütme kurulu arkadaşlarım DİSK’in çağrısı üzerinekatıldık bu toplantıda herhangi bir karar alınmadı bu toplantı karar alınacak durumda değildi.Bu toplantıda grevler dayanışma aidatı konusu sendikaların DİSK’le olan ilişkileri görüşüldü,benim hatırlayabildiğim kadar orada konuşulan konular bunlar idi başkasını hatırlamıyorum,DİSK tarafından 1976 yılı sonlarında ve 1977 yılının başlarında ortaya atılan U.D. Cepheoluşturması hususunda basına akseden haberler kadar bilgim vardı zira biz o tarihlerdekonfederasyonla ilişki içinde değildik bu itibarla böyle bir çalışmadan haberdar değildikbundan başka demokratik platformun oluşması hususunda DİSK mecmuasındaki ve DİSK’in7. genel kongre çalışma raporunda serde dilen bilgilerden başka bir bilgimiz yoktur, böyle birçalışma içerisinde de değildik bundan başka herhangi bir dernek veya siyasi parti ile de ilgimyoktur dedi.Sendikamız, DİSK’in önerdiği Tek-Tip demokratik tüzüğü 1979 yılı Temmuz ayındayaptığı olağanüstü genel kurulunda kabul etti bu hususta daha evvelce yönetim kurulu genelkurulu toplantıya çağırma kararı aldı bunun üzerine genel kurul toplandı ve genel kuruldatüzük maddeleri tek tek okundu ve bu tüzüğün değiştirilmesi ön görülen (DİSK tarafındanönerilmiş olan) maddeleri üzerinde görüşme yapıldı oylamaya sunuldu ve oylama neticesindebu tüzük kabul edildi tüzüğün amaç ve ilkelerini gösteren üçüncü maddesi okundu. İşçi sınıfıbiliminin ne olduğu sorulduğunda ben işçi sınıfı bilimini Marksizim olarak görmüyorum,Sosyalist bir düzenin hayata geçirilmesi hususundaki ilkesi de benim anladığım kadarıylasosyalist bir partinin desteklememek iktidar yapılması manasında anlıyorum yoksa birsendikanın yada konfederasyonun kendisinin iktidar olması ve düzen değişmesi mümkündeğildir, her genel kongreden evvel sendika bir çalışma raporu hazırlar ve bu çalışma raporuyönetim kurulunun tespitinden geçer ve ondan sonra baskıya gidilir, genel kurula getirilir veyürütme kurulunda bu raporu raportörlüğünü yapar ve eşgüdüm dairesi sendikalar arasındakisendikanın daireleri arasındaki iş birliğini sağlar.Altıncı dönem merkez genel kurul çalışma raporunun 45. ci sayfasında eşgüdüm dairesiraporu başlığını taşıyan bölümde demokratik tektip tüzüğe geçmiş ilk sendika olmanınonurunu taşıdığını bildiren yazı bizim yazımızdır. Burada kasdedilen husus sendikanınorganlarının demokratik usullerle yeni tüzüklerle şube kongrelerini yaparak süresi gelmemişolanla da bu kongreleri yaparak organların seçimle ve demokratik usullerle teşekkülünüsağlamaktı raporda bahsedilen onur duyma konusu buna aittir saniye aynı çalışma raporunun77 sahifesindeki eğitimle ilgili yazılarımız bizim siyasi görüşümüzü yani sosyalizmiaksettirmektedir bu bizim görüşümüz olduğu için bunun bu şekilde buraya aksettirilmesitabidir, netice olarak bu rapordaki yazılar bizlere aittir ve DİSK’in örgütlenmesini ve DİSK


okulunun oluşturulması DİSK’in sendika yöneticileri dahil çağdaş gelişmeleri teknolojikgelişmeleri ülkemiz ve dünya sorunlarını öğreteceği bir çalışma okulu oluşturulması veDİSK’in eğitim çalışmalarını böyle anlaması gerektiğini öneriyoruz. 26-17 Ocak 1980tarihinde barış derneği Marmara Etap otelinde bir toplantı düzenlemiş bu toplantıya ismenbende davet edildim. Toplantıda benim gibi davet edilen Türk-İş’e ait sendika adamları bilimadamları, gazeteciler, sendikacılar ve sanatkarlar da vardı ben orada toplantıyı izledim veayrıldım orada bir karar alındığını bilmiyorum. 16.7.1980 tarihinde eğitim dairesi başkanıZeki KILIÇ ile birlikte açıklamalı 4 sayfalık bir genelge yayınladığımı hatırlamıyorum.1978 senesinin 10 veya 11 ayında Sovyetler Birliğine DİSK’in Sovyetler Birliğindekikonfederasyonla karşılıklı heyetlerin gidip gelmesi cümlesinden olmak üzere gittik ve oradabir iki fabrikayı şimdi hatırladığıma göre üç fabrikayı gezdik tiyatroya sirklere gittik müzelerive bazı şehirleri gezdik ve sendikaları ziyaret ettik ve bu gezimin 29-30 gün kadar sürdü bizoradayken açılan Türk Sanayi sergisini de gezdik ondan sonra memlekete döndük. Benimbildiğime göre Sovyetlere giden üçüncü heyet olduğumuzu sanıyorum. Soruldu: Oradakisendikalarla görüşme yaptık onların toplu sözleşmelerini gördük fakat orada herhangi bir grevyapıldığını işitmedim dedi. Sanığın 2.4.1981 tarihinde Emniyetçe alınan ifadesi okunduifademin üçüncü sahifesindeki ilk satırındaki Sovyetlere ait böyle bir nitelememiz olmamıştırcümlesi Sovyetlere ait herhangi bir nitelememiz olmamıştır şeklinde olması lazımdır ve ondansonraki cümlede bana ait değildir yani Sovyetler Birliğinin sömürüye karşı bir ülke ve güçolarak görürüz cümlesi de bana ait değildir ifademin 4. cü sayfasındaki Abdullah Baştürk’ünburada yazılan biçimiyle hatırlayabilmem imkansızdır onları ben söylemedim vesöylenmesine de imkan yoktur. Çünkü hafıza buna müsait değildir, yalnız Abdullah Baştürkbunları söylemiştir veya söylememiştir demiyorum o şekilde diyorum yine aynı sayfadaAbdullah Baştürk’ün konuşmasından sonra DİSK yürütme kurulunun hazırlamış olduğu birraporu sunulduğuna dair beyanda benim değildir esasen ben o olayı hatırlamıyorum 31 Ocak-1 Şubat 1980 tarihlerinde yapılan Ören toplantısında görüşülen ve alınan kararlara ilgilibeyanımı size aynen söyledim, zabıta ifademde genel grevle ilgili beyanlarımda oradayazıldığı gibi değildir. 7.ci sayfasında TSK.nun 141/142 maddeleri ile ilgili görüşünübildirdikten sonra bunun yanında işçi ve emekçi sınıfının partisinin kurulmasını diye başlayancümle de bana ait değildir, Sosyal-İş Gazetesi hakkında gazetenin ağırlıklı olarak toplusözleşmeler örgütlenmeler yani sendika haberlerini ihtiva ettiğine dair beyanımda zabıtageçmemiştir, oradaki ifademin diğer kısımları doğrudur ve bana aittir. Dedi ilaveten benDİSK bünyesinde yani konfederasyon organlarında bugüne kadar görev yapmadım beni 12Eylül günü Ankara’da evimden aldılar bir ay gözaltında tutuldum ve bırakılacağım 11 Ekimgünü İstanbul SYNT komutanlığına istenip istenmediğimi sorulacağını bildirerek sorulduğunuve istenmediğimi belirterek serbest bıraktılar o tarihte yurt dışında olduğumu ilan edildiğitarihe kadar Ankara’da ki ikametgahımda bulunuyordum duyuru üzerine Davutpaşaya gelerekteslim oldum benim başka diyeceğim yoktur dedi ifadesini okudu imzası ile tastik etti.29.4.1981SYNT. Yard. SavcısıA.Gani ATAMANS.MemurR.ALTINDALSanıkÖzcan KESGEÇ


DİSK DAVASINDAKİ MAHKEME SORGUSU10.12.1982Duruşmanın bırakıldığı muayyen saatte mahkeme heyeti, iddia makamı ve tutanakta birdeğişiklik vaki olmaksızın mahsus salonda aleni olarak toplanıldı.Yoklama yapıldı. 69 tutuklu sanığın yerlerinde olduğu görüldü.Bir kısım sanıklar vekilleri Avukatlar Erşen Şansal, Necati Siyahkan, ErcümentTahiroğlu ve Ahmet Güryüz Ketenci hazır,. Duruşmaya devam edildi.SANIK ÖZCAN KESGEÇ SORGUSUNDA ; 1697 yılında sosyal sigortalar KurumuEminönü Şube Müdürlüğünde göreve başladım, o tarihte bu işyerinin bağlı olduğu sosyal-işSendikasına üye oldum, 1969 yılında bu sendikanın Ankara’da akdedilen genel kurulundagenel sekreterliğe getirildim, 1972 yılında sendika genel başkanının başka göreve atanmasısebebiyle boşalan yerine sendika yönetim kurulunun kararı ile genel başkan sıfatıylagetirildim, o tarihten buyana Sosyal-İş Sendikası genel başkanlık görevim devam etmektedir,1974 Nisan ayında 23 sayılı yasa gereğince Sosyal Sigortalar Kurulu Müdürler kuruluüyeliğine iki yıl süre ile seçildim. Sosyal İş Sendikası 1974 Mayıs alında yapılan genel kurulkararı ile DİSK’e üye oldu, 1974 Temmuz veya Ağustos aylarında DİSK karar organlarındagörev almaksızın Ankara’da DİSK Sosyal İşler irtibat ünitesinde genel başkan vekilliğisıfatını ihraz ettim, bu görevim DİSK 5. genel kuruluna kadar devam etti, 1975 Ağustosayından 1976 Şubat ayına kadar DİSK’den geçici olarak ihraç edildim, 1976 Mart ayısonunda sendikamız DİSK üyeliğinden düşürüldü, 1978 Ağustos ayı sonu itibariyle yenidensendikamız DİSK üyeliğine kabul edildi. 1975 ila 1978 Ağustos ayı sonuna kadar olandönemde benim ve genel başkanlığını yaptığım Sosyal-iş Sendikasının DİSK’le herhangi birirtibatı olmamıştır. DİSK 7. genel kurulunda genel yönetim kurulu üyeliğine seçildim, 1975yılında Kocaeli’nde bağımsız bir sendikanın genel kurulunda divan başkanlığı görevini ifaettiğim sırada DİSK yürütme kurulu üyesine söz vermediğim için DİSK onur kurulu kararı ileDİSK’den ihracım öngörülmüştü. DİSK yürütme kurulunun Sosyal-iş Sendikası ile diğer bazısendikaların birleştirilmesi yönündeki kararına sendika genel kurulu katılmadığı için Sosyal-işSendikası geçici olarak DİSK üyeliğinden yanlış oldu, geçici olarak değil de kesin DİSKüyeliğinden düşürüldük, iddianame karşısında diyeceklerimi söylemeden evvel gözetimtarihleri yönünden iddianamede yer almayan tarihi belirtmek istiyorum, 12 Eylül 1980tarihinde serbest bırakıldıktan sonra, yanlış oldu, bu tarihte gözetime alınıp bir ay sonraserbest bırakılmamı müteakip yurt dışına çıkmış kimseler arasında gösterilmem üzerineKomutanlığa gelip teslim olarak 2.3.1981 tarihinde Metris’te gözetime alındım, bu tarihiddianamede yoktur. DİSK organlarında ilk defa 7. kongre de görev aldım, bu tarihten evvelkiDİSK’in icraatları yönünden hiçbir hukuki sorumluluğum olamaz. DİSK’e bağlı 500.000’eyakın üyenin konumu ne ise o tarihe kadar benim durumumda odur, iddianamenin şahsımyönünden ne gibi bir suçlama getirdiğini anlayabilmiş değilim, iddianamede DİSK’inkuruluşundan beri illegal bir örgüt olduğu ve benimle bu illegaldeki konumunu bile bileDİSK’e katıldığımdan bahisle suçlandığım kanaatine vardım, evvel emirde DİSK’inkuruluşunda illegal bir durum ortaya koyduğunu kabul etmiyorum, DİSK kuruluşunatekaddüm eden zamanlarda alehde ve lehde bir takım güçler sepk etmiştir, bazı bilim çevreleribu kuruluşu sosyal gelişme ve demokratikleşme yönünde atılmış bir adım sayarken sermaye


ovuşturmadık, DİSK’e mal edilen yani onun kışkırtıcılığı ile ortaya koyduğu iddia edilengrevler somut olarak iddianamede gösterilmemiştir, böylece iddia bu yönden hayli mücerretkalmaktadır, ben DİSK’in almış olduğu herhangi bir grev kararı bilmiyorum, 20 Mart 1978faşizm eylemi ülkenin içinde bulunduğu anarşi ortamında teröre karşı meydana getirilmiş birprotesto uygulamasıdır, bu konuda iddianame çelişkilidir, özgür sendikaları değerlendirirkengenel grev uygulaması yapabileceklerini vurgulamış DİSK’i ise bu konuda devlet yıkıcılığı ilesuçlamıştır, bireysel teröre karşı kamuoyu oluşturmak ve kitlesel eylemler ortaya koymak,ekonomik mücadele örgütü olan sendikaların ve üst kuruluşlarının görevidir, DİSK’in ortayakoyduğu bireysel terörü önleyici kitlesel eylemleri gerek diğer üst kuruluşlar ve gerekseişverenler ve gerekse işverenler tasvip etmiş ve desteklemiştir, DİSK kitlesel eylemleri ortayakoyarken kendisini ikinci bir devlet saymadığı gibi devlete karşı da görmemiştir, devletinyardımcısı olarak yani kendisini devlete yardımcı güç olarak addeden faşist tırmanışa karşımücadele vermiştir. DİSK’in görüş belirtmekten ve görüşlerini açıklamaktan öteye herhangibir silahı olmamıştır. Sosyal-İş Sendikası olarak 1. Ören toplantısına çağrılmadığımız içinkatılmadık, iddianamede katıldığımız şeklinde belirtilmiş kabul etmem. Ant-birlik eylemi ileilgili şahsıma yöneltilen suçlamayı kabul etmem, aksine biz bir günlük işçilerin halkı olarakyaptıkları protesto gösterisini ortadan kaldırmak ve tarafları yatıştırmak çabasına düştük,iddianamedeki direnişin başlangıcı ve bitişi de hatalı saptanmıştır. Bu itibarla bu konudakisuçlamaları tamamen redderim, iddianame hukukumuzda bulunmayan kolektif bir suçlamagetirmektedir, delillerden uzaktır, bu nedenle tümü ile iddianamenin getirdiği suçlamalarıkabul etmiyorum dedi.Sanığın 2.4.1981 tarihli polis ifadesi okundu. Bu ifadeye nazaran soruldu: Bu ifadeinsan haklarına aykırı biçimde alınmıştır, kabul etmiyorum dedi.Sanığın 29.4.1981 tarihli As. Savcılık ifadesi okundu. Bu ifadeye nazaran soruldu. Buifade bana aittir, kabul ederim, emniyet ifademi bazı kısımları itibariyle kabul ettiğimanlamına gelen zabıt kısmına itiraz ediyorum, huzurda da beyan ettiğim gibi polis ifadelerinitümüyle reddediyorum, savcılık ifadem doğrudur, aynen tekrar ederim dedi.Sanığın 30.4.1981 tarihli tutuklama mahkemesindeki ifadesi okundu. As. Savcılıkifadesine atıfta bulunduğu anlaşıldı. Sanık doğruladı.Sanığın sorgusuna karşı As. Savcının ve diğer sanıkların bir diyeceği yok.Sanık Özcan Kesgeç vekili Av. Erşen Şansal söz alarak; müvekkilim 2.4.1981 tarihlipolis ifadesi sorguyu yapan görevlilerin imzasını taşımamaktadır, sadece müvekkilin imzasıvardır, değerlendirmede bu durumun dikkati nazara alınması yönünden tebaruz ettiririz dedi.Vaktin geçmiş olduğu görüldü.Söz alan Sanık Yalçın Talaka: uzun zamandır tutuklu bulunmaktayım, tutuklulukcezaya dönüşmüştür, haksızlığında göz önünde tutularak tutukluluk halimin kaldırılıptahliyeme karar verilmesini talep ederim dedi.Sanık Özcan Kesgeç herhangi bir talebim yoktur dedi.Sanık Özcan Kesgeç vekili Av. Erşen Şansal söz alarak; Müvekkil Özcan Kesgeç’intahliyesine ilişkin dilekçemiz vardır dedi, okundu, izah etti, vekil avukatın okuyup ibraz ettiği10.12.1982 tarihli bir buçuk sayfadan ibaret dilekçe müvekkilinin salıverilmesine mütedairolduğu anlaşılıp dosyaya konuldu.Sanıklar Yalçın Talaka, Akçin Koç ve Özcan Kesgeç’in tahliyelerine ilişkin talipleryönünden söz verilen As. Savcı sebebleri zail olmadığından sanıklar Yalçın Talaka, ÖzcanKesgeç ve Akçin Koç’un tahliyelerine ilişkin taleplerin reddi mütalaasındayız dedi.


Konu heyetçe tezekkür edildi.G.D. Müsnet suçun vasıf ve mahiyetine ve duruşma safahatına nazaran tutukluluktanbeklenen gaye hasıl olmadığı cihetle sanıklar Yalçın Talaka, Akçin Koç ve Özcan Kesgeç’intahliyelerine ilişkin taleplerin reddi ile tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamınamüteakip celse getirilmeleri için ilgili Cezaevi Müdürlüklerine müzekkere yazılmasına,Sorgulara devam edilmek üzürü duruşmanın 15.12.1982 günü saat 10.30’a tehirineoybirliği ile karar verildi. 10.12.1982BAŞKAN D. HAKİMİ ÜYE T.K.


<strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong> DAVASINDAKİ SORGUAskeri savcılıkça sanıklar Seyfettin Biçer ve Ünal Tombak’ın 23.2.1983 tarihindemetris askeri cezaevinden tahliye edildiklerinin bildirilmiş olduğu görülmekle okunup hazırbulunan sanık Ünal Tombak’tan soruldu: Geçen celsede dediğim gibi biz fiilen 25.2.1983günü saat 11.00’de tahliye edildik dedi ve bu hususu belirtir metris özel ceza ve tutuk evimüdürlüğünce kendisine verilmiş 25.2.1983 tarih ve infaz kısmı 7200-1254-83 sayılı yazıyıibraz etti.Görülmekle kendine iade edildi.Sanıkların sorgularına devam edileceği üzere saatin 12.00’ye yaklaştığı anlaşıldı.GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Talep veçhile – sanıkların sorgularına devam olunmak üzereduruşmanın bugün saat 13.15’e tehirine oybirliğiyle karar verildi.20.4.1983BAŞKAN DURUŞMA HAKİMİ ÜYE HAKİM KATİBE20.4.1983BAŞKAN : Ziya Dönmez – Dz.Kd.Alb. 1950/400DURUŞMA HAKİMİ : OSMAN AKYILDIZ – Sivil Hakim 18476OSMAN BEYKAL Hak.Yzb. 1977/Yd.16İDDİA MAKAMI : NURİ KARTAL 15692KATİBE: HANDAN DEĞ<strong>İŞ</strong>MEZ 30 oldukları halde duruşmaya mahsussalonda belli gün ve saatte mahsus salonda celse açıldı. Başka bir suçtan dolayı tutuklu olarakbulunmakta olan Özcan Kesgeç yeniden getirildi. Bağlı olmayarak yerine alındı sanıklardanHasan Bedri Doğanay, Ünal Tombak, Mehmet atay, Çetin Tarıoğlu, Yılmaz Altındağ ileMetin Özboz’da geldiler keza bir takım sanıklar müdafileri Av. Erşen Şensal ve Av. İnci önekde geldiler diğer sanıklar ve sanık maksut müdafii gelmediler açık olarak duruşmaya devamolundu.Heyetteki değişiklik nedeniyle eski zabıtlar okundu.SANIK ÖZCAN KESGEÇ SORGUSUNDA : 1967 yılında Sosyal-İş sendikasına üyeoldum ve 16.9.69 Mayıs ayında yapılan kongrede de genel sekreterliğe seçildim ve 1972yılında sendika genel başkanı Muammer Eronat’ın ayrılması üzerine sendika yönetimkurulunca genel başkanlığa getirildim ve o tarihten sonra yapılan bütün kongrelerde yine bugöreve seçildim ve bu görevim halen dahi devam etmektedir ve 1974 yılında 23 sayılı yasauyarınca Sosyal Sigortalar Kurumu Müdürler Kurulu üyeliğine seçildim 2.7.1980 tarihinde afedilen DİSK 7.’nci genel kurulunca ilk defa DİSK yönetim kurulu üyeliğine seçildim sendikalgeçmişim bu şekildedir ve sendikamız 1974 nisan ayında yapılan kongresinde aldığı kararlaDİSK’e üye oldu ve 1976 Mart ayından 24.8.1978 tarihine kadar olan sürede sendikamızDİSK üyeliğinden düşürülmüştür yani DİSK yürütme kurulunun kararı ile düşürülmüştür


iddianamede sendikamızın işten ihraç edildiği belirtilmekte ise de bu doğru değildir dediğimgibi sadece DİSK üyeliğinden düşürülmüştür ve bu konuda iddianamenin içerdiği bilgileryanlış ve eksiktir ve sendikamız 21-22 nolu iş kolunda DİSK’e bağlı tek sendika iken aynıişkolunda kurulu Tek-Bank-İş adlı işyeri sendikası da DİSK’e üye olmuştur ve 1975 yılındaDİSK tüzüğü uyarınca bir komisyon oluşturulmuş ve u komisyon yaptığı çalışmasında Tek-Bank-İş sendikasının genel kurulu toplanarak Sosyal-İş Sendikası ile birleşme kararı almasınıkarar altına almıştır ve fakat adı geçen sendikanın komisyonca belirlenen zannederim 6 aylıksüre içerisinde genel kurulu toplayıp bu konuda karar alamadığı için DİSK yürütme kurulugerek o sendikanın ve gerekse sendikamızın DİSK üyeliğinden düşürülmesine Mart 1976tarihinde karar vermiştir bunun üzerine sendikamız DİSK yürütme kuruluna bizim sendikanınyapabilecek hiçbir şey olmadığını alınan karar göre Tekbank-iş sendikasının üzerine düşeniniyapmadığını beyanla bu karara itiraz etmiş fakat sonuç alamayınca Bakırköy iş Mahkemesinemüracaat etmiş ve mahkemece ihtiyati tedbir yoluyla DİSK yürütme kurulunun sendikamızaleyhindeki bu kararı durdurulmuştur. Bunun üzerine DİSK yürütme kurulu tekrar birkomisyon oluşturmuş ve bu komisyonun Tekbank-iş sendikasının DİSK üyeliğindendüşürülmüş olması karşısında Sosyal-iş Sendikası Bank-Sen ve Teknik-iş sendikalarınınbirleştirilmeleri konusundaki aldığı kararı benimsemiştir ve sendikamıza tebliğ edilen bukarara göre sendikamızın banka ve sigorta iş kollarında çalışan üyeleri Bank-Sen sendikasınadevredilecek ve eğitim büro iş kolunda çalışan üyeleri de teknik-iş sendikasına devir edilecekve göre genel kurulun toplamı kendisini fes ederek Teknik-İş Sendikasına katılma kararıalacaktır fakat genel kurulumuz DİSK’in bu kararının gerek DİSK tüzüğüne ve gerekse işkollarındaki birleşmeye değil parçalamaya yönelik bulunması sebebiyle ve mevzuata da aykırıolduğundan kabul etmeyerek red etmiştir bunun üzerine yine DİSK Yürütme Kurulusendikamızın DİSK üyeliğinden düşürülmesine 1977 Temmuz sonlarında karar verilipsendikamıza bildirmiştir. Ve bunun üzerine sendikamız tekrar Bakırköy iş mahkemesinemüracaat ile itirazda bulunmuş ve dava devam ederken24.8.1978 tarihinde DİSK yürütmekurulu yeniden sendikamızın DİSK’teki üyeliğine karar verilmesini istemiş ve dolayısıylaiddianamede T.C.K.nun 141.’nci maddesini ihlal ettiğimizi belirtir mahiyette olup ihraçmeselesi bu şekildedir. Yoksa iddianamede belirtildiği gibi değildir ve iddianamedensuçlamaya dayanak olarak hiçbir hukuki delil ileri sürülmemiştir ve mevzuatımıza aykırıneticeler doğuracak mahiyette iddia ileri sürülmüştür ve iddianamede delil olaraksendikamızın tüzüğü ve bundaki değişiklikler ve amaç maddeleri gösterilmektedir oysa kisendikaların ana tüzüklerini yapan ve değiştiren organ genel kurullardır ve sendikamızda daböyle olmuştur ve bu tüzük ve değişiklikleri devletin yetkili organlarına gönderilmiş vesendikalar kanunda belirtildiği şekilde bu güne kadar herhangi bir kanuna aykırı yönündendeğiştirilmesi iade edilmemiş ve yönden sendikamız veya yöneticileri hakkında bir dava daaçılmamıştır ve zaman zaman çalışma Bakanlığınca tüzüklerin bazı maddeleri ki bunlartemsilcilerin seçimi ve sürelerinin gösterilmemesi gibi maddelerdir özellikle amaç maddeleriyönünden herhangi bir değişiklik sistemi gelmemiş ve her defasında bakanlığın istekleridoğrultusunda genel kurullarımızca istenen değişiklikler yapılmıştır ve iddianamedesendikamız tüzüklerinin bazı maddeler ima yolu ile suçlamayı esas alınması oysaki ima yoluile böyle bir suçlama mümkün değildir ve tüzüklerin iddianamede belirtilen gayeye hiçbirzaman amaçlamamış ve sadece üyelerimizin çağın icaplarına uygun ekonomik sosyal vekültürel menfaatlerini genişletilmeyi amaçlamıştır başka bir amacı yoktur ve olamaz veiddianamenin ceza hukukumuzda yasak olan kıyas yolu ile vaki suçlamalarını red ediyorumesasen kendi iddianame kendi içerisinde dahi çelişkili ve tutarsızdır esasen iddianamesendikaların siyasi iktidara yönelik bir örgüt olarak görülmektedir ki buda yanlış ve oysa kiiddianamede suçlanan ve sendikamızın 4. genel kurulunda kabul edilen tüzük değişikliğinegöre şekillenen amaç maddesi sendikaların siyasi parti görevi yapamayacağını açıkçabelirtmiştir. Oysa ki iddianamede 4. genel kurula bu şekilde kabul edilen amaç maddesi delil


olarak kabul edilmektedir ve tüzüklerimizin hiçbir amaç maddesi sendikamıza sosyalist birdüzen kurma amacı verememiştir özel amacı da yoktur ve bu maddelerde çeşitli sendikakonularına ilişkin soyut görüşler belirtilmiştir ve sendikanın sosyalist bir düzeni benimsemesibu sosyalist düzeni sendikamızın kuracağı anlamına gelmez, ve 1961 anayasası sosyalizmeaçtığı anayasadır ve sosyalizm yasaklanmamıştır ve tüzük de işte bu çerçevede görüşbelirtmekten başka yapılan bir şey yoktur, ve anayasamıza göre gerçek kişilere tanılan haklaraynen tüzel kişilere de tanınmış durumdadır ve sendikalar kanunun 14. maddesi de bunudoğrulamaktadır buna göre sendikalarda gerçek kişiler gibi her konuda ve bu arada siyasikonularda da baskı unsuru olarak işlem yapabilirler, ve benim anladığıma göre siyasimücadele; siyasi iktidarı alma, değiştirme ve etkileme olarak üç fonksiyonda toplanabilir vesendikalar bunlardan siyasi iktidarı alma çalışması içersinde bulunamazlar ancak kamuoyuoluşturmak sebebiyle siyasi iktidarı değiştirme ve etkilemeyi gerçekleştirmek ve keza birsiyasi partiyi destekleyerek siyasi bir partiyi değiştirme yönünde faaliyette bulunabilir vesiyasi iktidarı alma sendikalara kanunen yasaklandığı gibi esasen bir kitle örgütü olansendikaların normal fonksiyonlarına da aykırıdır ve 274. sayılı kanunun 16. maddesi desiyaset yasağı konusunda sendikalara getirilen yasağı belirtmiştir. İddianamede suçlandığımızeylemlere gelince 15 ila 16 Haziran 1970 olaylarında sendikamız bir bağımsız sendikaydı vebu olaylara iştirak etmiş değildir ve o tarihte 274 sayılı yasada yapılmak istenen değişikliksendikamızca da antidemokratik ve anayasaya aykırı ve 42 sendika yani bağımsız sendikaüniversite öğrenim üyeleri ile birlikte Ankara’da bu konuyla ilişkin bir sempozyumdüzenlenmiştir ve sempozyumda kabullenen görüşler içlerinde benimde bulunduğum seçilen5 kişilik bir sendikacılık kurulu tarafından devrin cumhurbaşkanına verilmiştir 274 sayılıyasada değişiklik yapan 1317 sayılı yasa tasarısına karşı sendikamızın davranışı bundan ibaretkalmıştır ve ben Türk-İş’e dahil sendika üyeleri ile birlikte işçi kesiminin bu yasa tasarısınakarşı çıkışını anayasasına sahip çıkma anlamı olarak kabul ediyorum ve benim şahsigörüşümde budur ve iddianamede 15 ila 16 Haziran 1970 olayları ile ilgili olarak sendikamızgazetesinde yayınlanan bazı yazılar ileri sürülerek sendikamız suçlanmaktadır oysaki bugazetemizde yayınlanan sendikamız kurullarının kararlarından başka şahsi yazılarsendikamızı bağlamaz ve bunlar için sendikamız suçlanamaz kaldı ki gazetemizde 15 ila 16Haziran olayları için yer alan yazılar içeriği itibariyle az önce belirttiğim zamanda olabiliryani bu yazılar şayet sendikamız yöneticilerinden birisinin imzasını taşıyorsa içeriği ancak buşekilde olabilir ve sendikamız 1975 yılında yapılan demokratik mitinglerine DİSK kararıdoğrultusunda katılmıştır ve bunlar yasal mitinglerdir ve bu tür mitinglerle müesses iktisadive sosyal temel nizamlarının yıkılması mümkün değildir esasen böyle bir gayesi de sözkonusu olamaz. Ve 20 Mart 1978 faşizme ihtar eylemi diye isimlendirilen eylem tarihindesendikamız esasen DİSK üyeliğinden düşürülmüş durumda idi ve bu konuya ilişkin herhangibir yazı veya talimat sendikamıza gelmemiştir ve biz sendika olarak DİSK’in faşizme ihtarolarak yarım saat işi bırakma eylemine balı işyerlerinde katılılması bir karar almadık ancakbazı iş yerlerindeki üyelerin kendiliklerinden buna katılmışlardır ve fakat ben şahsen DİSK’inbu konusundaki çağrısını demokrasi adına olumlu karşıladım ve halende kanaatim budur vebu konu ile ilgili olarak DİSK yöneticileri o zaman yargılanmışlar ve 275 sayılı kanunamuhalefet suçundan mahkum olmuşlardır ve dolayısıyla bu eylemin davası o zaman görülüpyargı organınca tavzih edilerek sonuçlandırılmıştır ve kesinleşmiş hükme konu olmuşolayların tekrar yargılama sonucu yapılmış olması da iddianamenin hukuki dayanaktanyoksun olduğu göstermektedir ve sendikamız Kahramanmaraş olaylarını protesto içinDİSK’in çağrısı doğrultusunda 5.1.1979 tarihinde yapılan işyerlerinde 5 dakikalık işi bırakmaeylemine katılmış ve konuda yürütme kurulunun karar almış ve bağlı işyerlerinde bununuygulamasına geçilmesine çaba sarf edilmiştir ve bu eylem feci katliamı protesto etmek veyetkilileri uyarmak için yapılmıştır ve yerinde bir davranıştır ve bu davranışımızın T.C.K.nun141. maddesi kapsamına giren bir olay olduğunu kabul edebilmek için Kahramanmaraş


olaylarının anayasal devlet nizamının korumaya yönelik bir hareket olarak kabulü gerekir veiddianamede ileri sürülen Tariş olayları ile sendikamızın hiçbir ilgisi yoktur ve bu işyerlerindeüyesi de yoktur. Ve iddianamede yer alan Antbirlik direnişi olayı yönünden DİSK davasındabu direnişi başlatan kişi olarak suçlanarak T.C.K.nun 146. maddesine muhalefettenyargılanmaktayım oysa bu direniş ne sendikamız nede üyelerimiz tarafından başlatılmış birdireniş değildir ve 1 Şubat 1980 tarihine takaddüm eden bir hafta içerisinde Antalya’dakisendikamıza bağlı işyerlerimizde bazı üye işçilerin öldürülmüş ve Antbirlik genelmüdürlüğüne bazı silahlı zorbalar girmiştir ve bu genel müdürlükte çalışanların bir çoğubayandır ve saldırı olayı üzerine bu işyerinde çalışan işçiler işyerinden ayrılmaksızın işibırakarak yanlış oldu esasen öğleden sonra tatil idi bu sebeple işçilerin işyerlerindenayrılmamak suretiyle ve protesto mahiyetiyle bu işyerini tutmuşlardı ve durum şubeyöneticilerince genel merkeze iletilince ertesi gün bende genel sekreter arkadaşım HasanBedri Doğanay derhal mahaline gittik ve vali ve vilayet jandarma komutanı da hazır olduğuhalde bizim gayretimizle işçiler işyerinden ayrılıp evlerine gitmişlerdir ve işveren tarafındangazetelere ilan verilerek 7 Şubat tarihine kadar işçilere işbaşı yaptırılmamıştır ve üyelerimizve sendikamız sadece iş başı yapabilmek maksadıyla miting yapmışlardır ve işverenin nemaksatla 7 Şubat tarihine kadar işçilere işbaşı yaptırmadığını bilemiyorum bunun cevabınıişveren verebilir bu konuda somut bilgim yoktur ve fakat bir yorum yapabilirim ve benceişverenin bu şekilde davranmasının sebebi bu işçileri işten atıp yerine yeni işçiler almak ve buolay ile ilgili olarak 176 kişi hakkındaki bunların içinde sendika yöneticilerinden hiç kimseyoktur mahalli yöneticilerinden dahi kimse yoktur sadece bazı üyelerimiz vardır AntalyaAsliye Ceza Mahkemesinde ceza davası açılmış neticesi ne oldu bilemiyorum ve işçilerimizinyaptıkları az önce bahisi ettiğim bu mitingler DİSK tarafından düzenlenmiş mitinglerdir vebizde sendika olarak bu mitinglere katıldık ve iddianamede 1 Mayıs kutlamaları dasuçlanmaktadır oysaki 1 Mayıs kutlamalarını düzen ile bizimle bir ilgisi yoktur ve bütündünyada ve batı ülkelerde dahi kutlanmaktadır ve bizim sendikamız DİSK tarafından 1976,1977 ve 1978 organizasyonlarına alınmadık ancak sendika olarak biz kendiliğimizden bubahsini ettiğim 1 Mayıs kutlamalarına katıldık ve taşıdığımız pankartlar sendikamızın iş koluile ilgili pankartlardır şu anda tam mahiyetlerini hatırlamıyorum ben şahsen hastalığımsebebiyle 1976 ila 1977 1 Mayıs kutlamalarına katılamadım ve 1 Mayıs kutlamaları işçilerinekonomik ve demokratik haklarını dile getirdikleri kutlamalardır ve bu 1 Mayıs kutlamalarıyasaldır ve gerçek güvenlik önlemlerinin alınması ve 1977 1 Mayıs kutlaması gibi vuku bulanolayların faillerinin yakalanıp bağımsız yargı önüne çıkarılması güvenlik kuvvetleriningrevidir ve bunların faillerinin yakalanmalarını bizde istiyoruz ve 1979 1 Mayıs kutlamasısıkıyönetim komutanlığınca İstanbul’da yasaklanınca DİSK yürütme kurulu üyeleri gözetimaltına alındığı için işleri yürütmekle görevlendirilmiş olmamız nedeniyle üç sendika genelbaşkanı olarak ben ve tekstil genel başkanı Rıdvan Budak ve gıda iş genel başkanı DemirhanTuncay bu kararı protesto mahiyetinde bir bildiri yayınladık ve bildiriyi demokratik hak veözgürlükleri gereği gibi sağlamak düşüncesiyle getirilmiş bulunan sıkıyönetimin tamamenkısıtlamış olması yani 1 Mayıs kutlamasının yasaklamış olması sebebiyle bu bildiriyiyayınlamış ve bu bildiriyi yayınladığımızdan ötürü gözetim altına alındık ve açılan davasonucu İstanbul sıkıyönetim komutanlığı 1 no’lu askeri mahkemesince kimliğimizin tespitisırasında belirttiğim gibi 16 gün hapis cezasına mahkum edildim ve T.C.K.nun 311.maddesine muhalefetten bu şekilde mahkum edilmiştim ve cezamda infaz edilmişti oysaşimdi aynı olay tekrar dava sonucu yapılmaktadır ve o sıralar 1979 yılı 1 Mayıs kutlamasınıİzmir’de kutlayan sendikalar İstanbul sıkıyönetim komutanlığının 22 nolu bildirisi ilekutlanmıştır ve dolayısıyla 1 mayıs kutlamaları sıkıyönetim komutanlığınca suçlanmamışaksine övülmüştür ve yasal 1 Mayıs kutlamalarına katıldık diye T.C.K.nun 141. maddesinemuhalefet suçundan nasıl yargılanabiliriz yüce heyetinizin takdirine bırakıyorum ve


iddianamede yine 1 Mayıs kutlamaları konusu ile ilgili mevcut slayt ve film göstermeiddiaları da varid değildir esasen sendikamızın bu tür araçları yoktur.Bu sırada başkanın talebi ile sanıktan soruldu : iddianamede 16 adet bahis edilmektedirhiçbirinin ödünç dahi başka sendikalardan alınması mümkün değildir ve alınmamıştır ve biz1977 ve 1978 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin ve film ve slaytın gösterilmesi konusundaşubelerimize dahi herhangi bir yazı göndermedik dedi.Devamla iddianamede 30 Nisan 1980 direnişinden bahis edilmektedir oysaki bu konudane DİSK’in nede sendikamızın bir kararı mevcut olmadığı gibi hiçbir sendikamız üyesi budirenişe katılmış değildir ve DGM direnişi diye bir direniş kararı DİSK tarafından alınmışdeğildir ben bilmiyorum ve sendikamızın da bu konuda bir kararı yoktur ve böyle bir direnişesendikamız tarafından iştirak edilmiş değildir ve iddianamede sendikamızın bir takım yurt içive yurt dışı kuruluşlar ile ilişkisinden sanki kuşku verecek bir şey varmışçasına bahisedilmekte ve fakat bu ilişkinin mahiyeti açıklanmamaktadır ve bu bakımdan bu iddiaya karşısomut bir cevap vermek durumunda değilim ancak şunu söyleyebilirim ki Töbder ve TMOBile sendikamızın sadece işveren sendika ilişkileri olmuştur çünkü bu kuruluşlarda çalışanişçiler sendikamız üyesidirler, ve keza Türk-İş ‘e bağlı Petrol-İş, Tezbüro-İş Sendikaları ileTÜTET, TÜMDER, SÜSTER, Sigorta Müfettişleri Derneği ve Türk Tabipler Birliği ile 23sayılı yasa uyarınca Sosyal Sigortalar Kurumu müdürler kurulu üyeliği seçimi için iş birliğiyapmıştır ve sendikalar yasal dernekler ile üyelerini ilgilendiren konularda ve meslek odalarıile dahi ilişkiler kurarlar bunun yasaya aykırı bir tarafı yoktur ve ülkemizde işverenler buanlamda yasadışı sayılabilecek bir örgütlenmeye de girmişlerdir örneğin Türkiye işverenSendika Konfederasyonu, Türkiye Sanayi ve İşadamları Derneği, Türkiye Ziraat OdalarıBirliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu bir araya gelerek tüm teşebbüs konseyiadı altında bir kurumu oluşturmuşlar ve bir başkan seçerek yasa dışı bir örgütlenme modeli degöstermişler ve ben bunu suçlamıyorum ve demokratiklerde olması gereken bir durumdur veaynı şey sendikalar içinde normal görünmesi gerektiği halde iddianamede suçlama konusuyazılmaktadır ve iddianamede yine kanıt olarak özel okul öğretmenlerini üye kaydetmemizgösterilmektedir ve bu bir zuhul değilse yasaları tanımama veya bilmeme ve özel okulöğretmenleri 275 sayılı yasa kapsamına giren işçidirler ve sendikamız 1979 yılına kadar özelokul öğretmenlerini üye olarak kabul etmiş ve onlar adına toplu sözleşme de yapılmıştır vehalen özel okul öğretmenlerinin bir çoğu Türk-İş’e bağlı olarak faaliyetini sürdüren Tez büro-İş sendikasının üyesidirler ve iddianamede bahis edilen ve Töbder tarafından düzenlendiğiifade edilen ve Kürtlerin varlığından bahis edildiği beyan edilen demokratik eğitim kurultayıile sendikamızın hiçbir ilgisi yoktur ve böyle bir kurultaya ne çağırılıp nede katıldık, ve yineiddianamede sendikamızın ant birlik işyerlerinde örgütlenmesi sebebiyle Kurtuluş örgütü ileişbirliği yaptığını iddia etmektedir oysaki bu iddia varit değildir ve bu işyerlerinde antsendikası bulunmaktaydı ve yöneticileri genel müdürlük düzeyindeki yöneticilerdir ve 1974yılında bu sendika genel kurulu sendikamızda birleşme kararı almış ve bu şekilde sendikamızbu işyerlerinde örgütlenme çalışmalarına başlamıştır ve iddianamede benim Barış derneğitoplantılarına katıldığım iddia edilerek bu da delil olarak ileri sürülmektedir. Barış derneğiyasal bir dernektir ve ben barış derneğinin üyesi değilim ve sadece 1979 yılında İstanbul’daEtap otelinde yapılan bir toplantısına davet üzerine katıldım. Türk-İş’e bağlı sendikayöneticileri ve üniversite öğretim üyeleri dahi çağrılmıştı bunun dışında barış derneğininhiçbir toplantısına katılmadım ve barış derneği zannederim yine 1979 veya 1980 yılındaİstanbul Spor ve Sergi Sarayında bir konferans düzenledi ve sendikalar ve meslekkuruluşlarının ve üyelerin davet edildiği sendikamıza bildirilmiş ve yapılacak konferansmasraflarını karşılamak için bir katkıda bulunup bulunmayacağımız sorulmuştu ve bizdekatılacağımızı ve masraflara da 5.000,- liralık bir katkıda bulunabileceğimizi bildirmiştik vebu parayı zannederim gönderdik ve fakat bilahare bu konferans zannederim sıkıyönetim


komutanlığının iznini geri alması sebebiyle olacak yapılamadı yoksa barış derneğinesendikamızca herhangi bir yardım yapılmış değildir esasen yasal bir derneğe yardım yapmaksuç değildir ve keza iddianamede bazı toplu sözleşmelerin 1 Mayıs’ın işçi bayramı olduğuhükmünün sendikamızca koydurulduğu ifade edilerek bu T.C.K.nun 141 nci maddesinde belirtilen suçun delili olarak gösterilmektedir. Oysaki Türk-İş dahibazı toplu sözleşmelerinin örneğin 24 Temmuz İşçi Bayramı olduğu konusunda hükümkoydurulmuştu hatta Türk-İş’e bağlı bazı sendikalar tarafından yapılan toplu işsözleşmelerinde dahi 1 Mayıs İşçi Bayramı olduğu hükmü yer almaktadır, kaldı ki şayet topluiş sözleşmeleri 1 Mayıs’ın işçi bayramı olduğu şeklinde hüküm koyulması T.C.K.nun 141 ncimaddesine muhalefet teşkil ediyor ise aynı sözleşmeyi taraf olarak imzalayan OsmanlıBankası yöneticilerinin de aynı suçu işledikleri kabulü gerekir ve iddianamede sendikamızdayapılan aramada Tip gençlik teşkilatına ait çok sayıda doküman bulunduğu iddia edilmektediroysa Tip’in esasen gençlik teşkilatı yoktur ve bildiğim kadarı ile ne benim nede diğer yöneticiarkadaşlarımın katıldığı bir arama sendikamız genel merkezinde yapılmamıştır budokümandan ne kasıt edildiğini bilemiyorum mahiyeti nedir oda anlaşılmıyor esasen dediğimgibi Tip’in gençlik teşkilatı yoktur ve keza iddianamede sendikamızın ICF’den çıkarak dünyasendikalar federasyonuna bağlı kamu hizmetleri işçileri uluslar arası sendika federasyonunaüye olmamız suçlanmaktadır sendikamız gerçekten bu federasyona üye olmuştur ancakyasalarımıza göre uluslar arası sendikal kuruluşlara üye olmak izne tabi değildir ve sendikalaryasası sendikaları sadece üyesi olduğu uluslar arası sendika kuruluşuna ait tüzüğü 3 ay içindebakanlığa vermekle hükümlü tutmuştur ve sendikamız 1979 yılında bu üyelik kararını almışve hem orijinal metnini ve hem de tercümesini yani tüzüğü bu şekilde süresi içinde çalışmabakanlığına vermiştir yasal bir hakkımızın kullanılmasından ötürü suçlanmamız mümkündeğildir, aksi takdirde iddia hukuki olmaktan çıkıp politik nedenlere dayanır ve iddianamedebenim ve eski genel sekreterimin A.Baki Son’un Sovyetler Birliği ve Fransa’ya görgüeğitimine gittiğimiz iddia edilmektedir. Görgü eğitimine görgü eğitiminden kasıt nediranlayamadım durum şudur; Sovyetler Birliği sendikalar birliği ile DİSK arasında karşılıklıheyet mubayenesi konusundaki anlaşmaya istinaden 1979 yılında ben Sovyetler Birliğinegiden DİSK heyeti içerisinde sendikam temsilcisi olarak bulundum 35 kişi idik. Ankaravaliliğinden pasaportumu aldım ve Sovyetler birliği sendikalar birliğinin davetlisi olarakSovyetler Birliğine gittik ve orada oradaki sendikaları ziyaret ettik ve eğlence yerlerini gezdikve aynı zamanda bu heyetin başkanı idim ve biz orada iken Moskova’da Türk Sanayi sergisiaçıldı ve hatta o zamanın Ticaret Bakanı Teoman Köprülüler Moskova’ya gelmişti ve osergiyi ziyaret ettik ve Sovyet Sendikalarını da bu sergiyi ziyaretlerine vesile olduk ayrıcatarihi ve kültürel yerlerini gezdik seminer veya konferans gibi çalışmalar olmadı sadeceonların heyetleri Türkiye’ye geldiği zaman olduğu gibi sendikal çalışmalar ve işyerlerikonusunda ve kendi problemleri konusunda o sendikalar bizi bilgi vermişlerdir ve Fransagezisi ki buna genel sekreterimiz gitmişti o da bu kapsamda bir gezi olmuştu ve SovyetlerBirliğine bu şekilde ziyarette bulunmak T.C.K.nun 141. maddesine muhalefet teşkil ediyor iseTürk-iş’e bağlı sendika yöneticilerinin ve işveren teşekkülleri temsilcilerinin de aynı şekildesuçlanması gerekir çünkü onlarda Sovyetler Birliği’ne bu mahiyette gezilere gitmişlerdir dedi.Başkanın talebi ile sanıktan soruldu : Heyet mübadelesi tabiri ile hasit etmek şudur birçok memleketlerde bulunan sendikaların ve federasyon ve konfederasyonların karşılıklı olarakbirbirlerine davetli olarak heyetlerin gidip gelmeleri konusunda anlaşmaları ve buna istinadenbu şekilde gezilerin yapılması yoksa devletler arası eğitim ve kültür anlaşması mahiyetindedeğildir esasen benim bu konularda yeterli bilgim yoktur dedi.Devamla: DİSK’in 5. genel kurulundan sonraki kongre öncesinde yaptığım bir konuşmaiddianamede suçlanmaktadır ve bu konuşmayı nerede ve ne zaman yaptığımı ve tamamenbana aiut olup olmadığını ancak iddianamede gösterildiği şekli ile dahi içeriğinde herhangi bir


unsuru bulunmadığı kanaatindeyim ve iddianamenin 18. sahifesindeki son kısmındasendikamız yönetim kurulunun 5. genel kurula bir karar tasarısında bulunduğubelirtilmektedir gerçektende yönetim kurulu olarak bu karar tasarısı genel kurula sunulmuşturve bunun yanı sıra diğer bazı karar tasarıları dahi sunulmuştur ve bahis edilen karar tasarısıgenel kurulumuzca tamamen ve aynen mi bilemiyorum ancak muhteva itibariyle aynen kabuledilmiştir ve bu karar tasarısında iddianamede ileri sürülen hüküm hususları çürütür şekildesendikaların particilik yapamayacakları hususu yer almıştır ve iddianamede sendikamızınDİSK’in ulusal demokratik cephe çağrısına katılmadığı belirtilmektedir oysa aynı savcıtarafından hazırlanan DİSK iddianamesinde ulusal demokratik cephe DİSK tarafından siyasaliktidarı alma yönünden bir cepheleşme hareketi olarak belirtilmektedir ve gerçekten desendikamız UDC’ye karşıdır ve UDC tartışmasının DİSK’te yapıldığı sıralarda sendikamızDİSK üyeliğinden düşürülmüş olduğu için bu konuda yeterli bilgiye sahip değildir vebasından öğrendiğim bu tartışma nedeniyle DİSK iki başlı ve bölünür bir hale gelmiş veelbette böyle bir durumu tasvip etmemiz doğru değildir bu sebeple buna karşı yoksaiddianamede belirtildiği gibi bir düşünce ile bunu kabul etmemiş değiliz iddianamede gayetbunu tip ileri sürse idi kabul ederdik TKP ileri sürmüştür bu sebeple kabul etmiyoruz gibi biriddia yer almaktadır ve tamamen kanaate dayanmaktadır hukuki değildir şayet UDC yasadışıise esasen yasal partinin böyle bir girişimi olamaz, ve iddianamede eski genel sekreterininA.Baki Son’un istifasından ve istifa dilekçesinden bahis ile sendikamızın tip ile organik birbağ içerisinde olduğu iddia edilmektedir, ben 1971 yılından 1979 yılında yapılan kongreyekadar A. Baki Son ile birlikte çalıştım ve 1979 yılı kongresinde oda genel başkanlığa adayolmuştu ve seçimi kayıp edince bu şekilde ayrılmıştı ve yoksa istifa etmiş değildir ve seçimikayıp ettikten sonra aynı iş kolunda yeni bir sendika kurulmuştur, ve iddianamede belirtilenbu mektup bilhare yeni sendika kurulduktan sonra yayınladığı bir bildiri veya kongremizdekiseçim öncesi delegelere gönderdiği bir yazı olabilir ve iddianamenin bir sendikada bir muhalifkuruluna dayanılarak suçlamada bulunulması hukuki değildir ve Sosyal-İş SendikasınınTürkiye İşçi Partisi dahil hiçbir kuruluş ile organik bağı yoktur ve bu sadece yasalarımızcayasaklandığı için değil sendikamızın bu alandaki görüşünü bu şekilde olması yüzündendir vesendikalar kitle örgütleri her düşünceden insan bulunabilir ve bu düşüncelerinden ötürü nekınanabilir nede övünülebilir ve bu aynı zamanda yasaların emridir ve iddianamede DİSK’in7. genel kurulunda yaptığım konuşmanın özeti yen almıştır ancak bu metin doğrumudur vetamamen bana mı aittir bilemiyorum ve DİSK iddianamesini ve aynı genel kurul toplantısındayaptığım konuşmamın özeti yer almış olup bununla tamamen farklıdır ve DİSK 7. genelkurulunda gerçekten bir konuşma yaptım ancak bu konuşmayı yazılı olarak hazırlamamıştımve DİSK çalışma raporu konusunda bir konuşma yapmıştım ancak iddianamede belirtilenşekli ile bu konuşmama o şekilde olmamıştır ve iddianamede yer alan metin bana ait değildirve iddianamede sendikaların eğitim yapması sanki suçlanmaktadır oysa sendikalar yasasıbunu amirdir ve aslında sendikamız yeterince seminer ve eğitim çalışması yapmamıştır yaniseminer anlamında eğitim çalışması yapmamıştır ve sendikamızın eğitim çalışmaları üçgrupta toplanabilir işyerlerinde yapılan eğitimler, seminer şeklinde yapılan eğitimler veşubelerimizce kendi imkanları çerçevesinde yapılan mesleki eğitimlerdir ve sendikamızdabunların ağırlığını işyerlerinde yapılan eğitimler oluşturmuş ve toplu sözleşmelere işyerinindurumuna göre yılda 4 veya ayda bir kere yarım gün eğitim yapma hükmü getirilmiştir ve buyarım günlük çalışmalarda toplu iş sözleşmesi konularında üye işçilerimize bilgi verilmiştir.Haklarımız ve vecibelerimiz anlatılmıştır ve ihtilafların sendika yöneticilerine nasıl iletileceğianlatılmıştır, seminer çalışmalarında ise genel olarak iş mevzuatı ve ekonomik politikakonularında ve bir başka deyişle sosyal siyaset kapsamı çerçevesinde bilgi verilmeyeçalışılmıştır ve bu seminerlerde üniversite öğretim üyelerinden ve Türk-İş’e bağlı sendikaeğitim uzmanlarından istifade edilmiştir ve sendika kayıtlarında bu seminerlere katılanlarınadları kimlikleri ve adresleri bellidir, ve bunlar ikişer günlük seminerlerdir ve bu seminerlerde


proterya diktatörlüğünü kurmaya yönelik hiçbir eğitim yapılmamıştır ve seminere katılanlarıntamamı bu konuda tanığımızdırlar ve esasen iddianamenin bu kısmında yer alan bazı hususlardahil bu müdafaamızı kabul etmektedir ve gerçektende sendikamız siyasi partilerin faaliyetsahasına giren hiçbir hususu mevzu dahi etmemiştir ve tüm nedenlerden dolayı tamamenkıyas ve benzetme yöntemine dayalı iddianamede ileri sürülen suçlamayı ve sendikanınT.C.K.’nun 141. maddesine kapsamına giren illegal bir örgüt haline dönüştüğü iddiasını vegerek şahsım ve gerekse genel başkanı olduğum Sosyal-İş Sendikası adına red ediyorum vesuçlamayı kabul etmiyorum dedi.Soruldu: ben 1. Ören toplantısına katılmış değilim, sadece 31 Ocak 2 Şubat 1980tarihleri arasında yapılan 2. Ören toplantısına sendikam adına sendika olarak ve yürütmekurulu olarak katıldım benden başka genel sekreter Hasan Bedri Doğanay, Ersin Atlı,Seyfettin Biçer ve Mehmet Yavuz isimli yürütme kurulu üyesi arkadaşlarımda vardı ve benbir konuşma yaptım fakat sendika adına konuşma yapılmıyordu esasen istişai bir toplantı idive grevler, grev iddiaları, dayanışma iddiaları işverenlerin lokavt uygulamaları karşısındadayanışma aidatının arttırılması ve toplanması ki her üyeden geçmiş aidatlar ile birlikte 1.000liranın alınması şeklinde bir konu idi esasen bu DİSK’in tüzüğünün bir gereğidir ancak üçseneden beri bu madde işletilemiyordu yani DİSK işletemiyordu ancak bu toplantıdademokratik eylem merkez komitesinin kurulması, genel grev gibi konularda istişari birmahiyette dahi bir karar alınmadı ve bu konuların görüşüldüğünde hatırlamıyorum ve DİSKtarafından sendikalara bazılarında seçimle ve seçilmeye yönelik hükümler yönünden antidemokratikhükümler bulunması sebebiyle bunları düzenlemek ve uyum sağlamak maksadıylabir tüzük taslağı hazırlanmış ve bağlı sendikalara kabulü önerilmiştir ve DİSK tarafındanbağlı sendikalara gönderilen bu konudaki yazıda zannederim 30 Nisan 1980 tarihine kadartüzükte bu şeklinde değişiklik yapılmadığı takdirde sendikanın DİSK ten ihraç edileceğişeklinde bir husus yer almakta idi. Daha doğrusu ihraç hususu yer alıyor mu idi farkındadeğilim ve bağlı sendikalardan genel kurullarını toplayıp bu tüzüğü kendi işkollarının veözelliklerine göre gerekli bazı değişiklikleri yaptıktan sonra kabul ettiler bizim sendikamızda7.7.1979 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısında bu tüzüğü kabul etti ve bu tüzük genelkuruldan önce yürütme kurulunda incelendi fakat genel kurulda kabulünün desteklenmesiveya buna benzer mahiyette bir karar alınmadı ancak genel kurulda tüzük tadil komisyonukurulmuş ve bu komisyon inceleme yapmıştır ve genel kurulda tüzüğün maddeleri okundu vemaddeler konusunda zaman zaman delegelerden konuşma yapanlar oldu ve neticede oylandıve tümü zannederim oy birliği ile kabul edildi ancak bazı maddeler en az 3/2 oy çokluğu ilekabul edilmiş olabilir ve bu tüzüğün amaç maddesi iddianamelerde farklı bir şekildeyorumlanmıştır ve kıyas bir benzetmeye dayanmaktadır ve bu madde ile sosyalist bir düzensendikamız tarafından ve maksist ve lelinist bir eylem sonucu kurulması amaçlanmış değildirve literatürde işçi sınıfı bilimi tabiri diye bir tabir mevcut değildir bu DİSK’in kullandığı birifadedir ve amaç maddesinde yer alan işçi sınıfı bilimi işçilere yurt ve dünya olaylarına bakışaçısından ve menfaatlerine koruyabilmeleri açısından gerekli bilgileri verilip öğretilmesi kasıtedilmektedir ve buna dayalı genel eğitim yaygınlaştırılmak tabirinden de sendikamızüyelerine bu bilgileri götürülmesi ve öğretilmesi kasıt edilmektedir ve bağımsız olmasınarağmen tüzüğünde aynı şekilde işçi sınıfı bilimi tabiri yer alan bir sendika yöneticilerihakkında mahkemenizde T.C.K.nun 141/1. maddesine muhalefet suçundan dolayı açılan davaberaat ile neticelenmiştir ve bunun fotokopisini de ileride ibraz edeceğiz ve ülkeninyönetimini emekçi halkımızın ele almasını sağlamaya yönelik ekonomik ve sosyal ve siyasalbilinci geliştirecek çalışmalarda bulunmak tabiri de asla işçilerin maksizm ve lelinizme uygunbir şekilde ihtilal yolu ile iktidarı ele geçirilmesi anlamında kullanılmış değildir sadeceişçilerin ağırlıklarını kamu oyununda hissettirilmelerini ve ağırlıklarını koyabilmeleriamaçlanmıştır ve aynı amaç maddesinde yer alan sosyalist düzen tabiride anayasaçerçevesinde bir siyasi partinin iktidara geldiği zaman kuracağı bir düzendir yoksa işçilerin


ihtilali yolu ile sosyalist bir düzenin kurulması diye bir şey söz konusu değildir ve bukonudaki iddia bu tüzüğe oy vermenin aklımın köşesinden dahi geçmeyen bir benzetmedir veben Sosyal-İş Sendikası ile ilgili olarak tutuklanmadığım gibi gözetim altına alınmadım ancak12.9.1980 tarihinde Ankara’da güvenlik kuvvetlerince evimden alındım ve bilahare bir aykadar gözetim altında kaldıktan sonra ve bilahare genel kurmay başkanlığının yurt dışındaolduğum konusundaki ve teslim olmamı belirten bildirisini öğrenince kendiliğimdenİstanbul’da Davutpaşaya gidip teslim oldum ve 2 Mart 1981 tarihinde Metriste gözetim altınaalındım 30.4.1981 tarihinde DİSK davası nedeniyle tutuklandım ve o tarihten beri sadeceDİSK davası nedeniyle metris askeri ceza evinde tutuklu olarak bulunmaktayım dedi.Tekrar soruldu : Ben iddianamenin 20 nci sahifesinde yer alan ve DİSK’in 7. genelkurulunda yaptığım iddia olunan konuşmada yer aldığı ifade edilen “bu anlamda da DİSK’inbilimsel sosyalistlerle ilişkilerini güçlendirmesini önlemek, bunu istemek, DİSK’in birliğinibölmenin ta kendisidir” sözlerini ben sarf ettim mi hatırlamıyorum yazının bütününügörebilsem hatırlayabilirdim şayet yasa dışı bazı örgütler ile Türkiye’deki yasal partilerinayırma anlamında bir konuşma yaptım ise bu sözleri kullanmış olabilirim dedi.Sanığın DİSK dosyası içersinde mevcut aslından fotokopisini çektirilmek suretiyle celpedilen güvenlik kuvvetlerince alınmış 2.4.1981 tarihli hazırlık ifadesi ile askeri savcıtarafından alınmış 29.4.1981 tarihli ifadeleri okunup soruldu: güvenlik kuvvetlerince alındığıifade edilen 2 Nisan 1981 tarihli ifade bana ait değildir kabul etmem zira gözlerim bağlıolarak ifadem alındığı gibi okunmadan ve okutturulmadan imzalattırılmıştır yazılanların çoğubenim söylediklerim değildir ve bu ifadenin önce askeri savcılıkta gördüm ve bana okundu veaskeri savcılıktaki ifadem sırasında bu ifademin hangi kısımlarının yanlış olduğunubelirtmiştim ancak belirtmediğim kısımlarda vardır fakat savcılıkta onlar önemli değildirdenilip ifademin diğer kısımları bana aittir şeklinde zapta geçirildi bu kısma ait savcılıkifadem doğrudur dedi.Sanığın celp edilmen nüfus ve sabıka kayıtları okundu.Okunan kayıtlar bana aittir ve doğrudur ve ancak sabıka kaydıma ait ilamın tarihinin23.1.1979 tarihli olması gerekir dedi.Sanık müdafilerinden sanığın sorgusuna karşı diyecekleri soruldu:Av. Erşen Şansal, müvekkilimin sorgulaması sırasında vaki bazı beyanları zapta eksikgeçmiştir önemli olanlar şunlardır müvekkilim 15 ila 16 Haziran olayları konusunda “15-16Haziran 1970 olaylarını bir zabıta olayı olarak görüyorum” demiş ve bundan sonra bukonudaki diyeceklerini ifade etmiştir ayrıca müvekkilim 20 Mart 1978 faşizme ihtar eylemikonusunda sendikasının bir kararı olmadığını ancak sendikaya bağlı bazı işyerlerinde bazıişçilerin kendiliklerinden bu direnişe katıldıklarını söylerken bunu DİSK genel başkanınınçağrısı üzerine bu direnişe katıldıklarını beyan ettiği halde zapta “DİSK’in çağrısı üzerine”şeklinde geçti v e keza Antbirlik olayları sırasında vali ve vilayet jandarma komutanı daolduğu halde ve DİSK bölge temsilcisi de hazır olduğu halde vaki görüşmeler sonucu olumlubir sonuca varıldığının beyan etmişti bu hususu da zapta eksik geçmiş dedi.Sanıktan soruldu: Bu hususlar doğrudur hatırlıyorum dedi.İddianamede maksizm de ne anlaşıldığı ve hangi ülkenin örnek olarak kabul edildiğibelirtilmemiştir ve kendilerinin ne anladığı ifade edilmiş değildir bu sebeple bu bakımdanbunların sorgu çerçevesi içersinde nazara alınmamasını talep ediyoruz ve müvekkiliminhazırlık ifadeleri de okunmuştur ancak güvenlik kuvvetlerince alınmış ifadesinin kimintarafından alındığı belli değildir ayrıca bu ifadeler DİSK davası içersindeki asıllarındangetirilmiştir yani bu dava sebebiyle alınmış bir hazırlık ifadesi yoktur ve bu davada hazırlık


soruşturması da yoktur bu bakımdan bu ifadeler bir ifade olarak değil ancak bir delil olarakdeğerlendirilebilir ve ancak deliller safhasında bu konuda beyanda bulunacağız dedi.Diğer sanık müdafii İnci Örnek söz alarak : Meslektaşımın beyanlarına aynenkatılıyorum ayrıca Antbirlik olayları sebebiyle Antalya birinci Asliye ceza mahkemesinde1980/449 esas sayılı ve Antalya ikinci Asliye ceza mahkemesinde 1980/413 esas sayılıdavalar görüşülmüştür galiba neticelenmiş ve tespit edilebilirse karar numaralarında kararörneklerinin celbini bildireceğiz dedi.GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ : Talep veçhile1) Saatin 17.00 ye gelmiş olması sebebiyle diğer sanıkların sorgularının bir dahaki celseyapılmasına,2) Sanık Mustafa Türk’ün adresinin tahkiki konusunda yazılan müzekkerenin tekidine3) Sanık Ali Önay’ın celbi konusunda yazılan müzekkerenin de tekidine, veönümüzdeki celse hazır bulundurulmasının istenilmesine,4) Sanık Remzi Uyuğ’un nüfusa yeniden kaydının yaptırılmasının ve buna göre nüfuskayıt örneğinin gönderilmesinin temini konusunda askeri savcılığa yazılan müzekkerenintekidine,5) Diyarbakır sıkıyönetim komutanlığı 2. nolu askeri mahkemesince 1983/45 esas nolutevhitli davanın sanığı Celal İpek’in ifadesi tek hakim tarafından alınmış olduğundan heyetolarak talimat gereğinin ifadesi için talimat evrakının adı geçen mahkemeye iadesine vesanığın celp edilen nüfus kayıt örneğinin çıkartılacak sureti de eklenerek sanığa okunupkendisine ait olup olmadığının ve baba adının Hacı Osman ve doğum tarihinin de 1335 olupolmadığının da sorulmasının istenmesine,6) Sanık Celal İpek’in celp edilen nüfus kayıt örneğine göre sabıka kaydının Ankaraadli sicil müdürlüğünden tekrar celbine,7) Sanıklar Tamer Atış ve Salih Elver’in yetkisizlik iddialarının reddine karar verildiğibelirtilerek bu sanıkların duruşmadan vareste tutulmayı talep ettikleri takdirde sorgularınınyapılması için bu sanıklar hakkında talimat evrakının Ankara sıkıyönetim komutanlığı 2. noluaskeri mahkemesine iadesine,8) Sanıklar Seyfettin Biçer ve Ünal Tombak’ın fiilen 25.2.1983 tarihinde tahliyeedildiklerini beyan ettiklerinden ve sanık Ünal’ın bunu tevsik eden metris özel cezaevitutukevi müdürlüğünün 23.2.1983 tarihli yazının dahi ibraz ettiğinden ve bahis edilerekcezaevi kayıtlarıda incelettirilmek suretiyle sanıkların fiilen hangi tarihte tahliye edildiklerininbildirilmesi için askeri savcılığa tekrar müzekkere yazılmasına,9) 23.2.1983 tarihli oturum ara kararı 8. maddesinde belirtilen hususun sanıklarınsorgularının tamamlanmasından düşünülmesine,10) Bir kısım sanıklar müdafilerinin eksik kalan vekaletnamelerinin ibraz etmelerine veavukat Erşen Şansal’ın ibraz ettiği sanık Seyfettin Biçer’e ait vekaletname fotokopisindekitashih harcının eksikliğinin ikmal etmesine,11) Sanık Özcan Kesgeç’in mahkumiyet ilamından kesinleşme şerhinin bir suretininİstanbul sıkı yönetim komutanlığı 1 nolu askeri mahkemesinden istenilmesine ve hapiscezasının şartla ve bi hakkın tahliye tarihlerinin de bildirilmesinin istenilmesine,Duruşmanın da 13.5.1983 günü saat 13.00’e bırakılmasına oy birliğiyle karar verildi.20.4.1983


BAŞKAN DUŞMA HAKİMİ ÜYE HAKİM KATİBEANKARA 2 NOLU SIKIYÖNETİM MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINADOSYA NO : 1983/20 Tal.KONUSU: Sorgumdur.14.2.1983İfademin başında, Sosyal-İş Sendikasının kuruluşu ve 1980 yılına kadar ki gelişimikonusunda açıklama yapmayı gerekli bulmaktayım. Zira, iddia makamının bu davada veiddianamede gerçek sanık olarak karşısına aldığı ve mahkum etmek istediği Sosyal-İşSendikasının kendisidir, Tüzel kişiliğidir. Her ne kadar Sosyal-İş, sanıklar listesindegörünmüyor yada gösterilmiyorsa da iddia makamının görüş ve talebi iddianamedekiifadesiyle “Başlangıçta kendisine üye işçilerin yaşama şartlarını geliştirmek için kurulan birteşekkülün giderek Devletin Anayasal nizamını yıkmaya müteveccih değişiklik içerisinegirdiği” ve sonuçta “274 Sayılı Sendikalar Kanununun 30/4 maddesi gereğincekapatılması”ndan ibarettir.Bir başka anlatımla iddianamenin dayandığı mantık, 1966 yılındaki kuruluşuyla başlangıçtaüyesi işçilerin yaşama şartlarını geliştirme faaliyetleri içinde olan Sendikamızın 1974 yılındaDİSK üyesi olduğu bu tarihten itibaren ve böylece diğer DİSK sendikalarında olduğu gibiyasal sınırlar dışına taştığı, İllegal hüviyet iktisap ederek işçi Sendikası olma niteliğindenuzaklaştığı yolundadır. DİSK’e atfedilen eylemlere katılmıştır şu halde suç işlemiştir,kapatılması gerekir. İddianameye hakim olan genel olarak DİSK ve DİSK’e bağlı sendikalarınözel olarak da Sendikamız Sosyal-İş’in kapatılmasını, mahkum edilmesini hedefleyen budavada gerçek kişi olarak bizleri bulmak mümkün değildir. İddianame, başlangıçta yer alan veSosyal-İş’in tarihinde gelmiş geçmiş bir kısım (İşyeri temsilcileri dahil) üye ve yöneticileri dekapsamına alacağı belirtilen listenin dışında bizleri unutmuş görünmekte, ancak buna rağmenkişi olarak T.C. Kanunu Maddeleri gereğince cezalandırılmamızı talep edilmektedir.Sosyal-İş Sendikası 1966 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu çalışanları tarafındankurulmuştur. Bu sendikanın 1972 yılında yaptığı Olağanüstü Genel Kuruluna kadar kurulubulunduğu işkolu açıkça Tüzüğünde yer almamış ve Sosyal-İş 1974 yılına kadar sadeceSosyal Sigortalar Kurumunda (Sağlık Tesisleri Dahil) çalışanları üye kaydetmiş bir kurumkuruluşu olarak kalmıştır.1972 yılında yaptığı olağanüstü Genel Kurulunda işkolunu, bu konudaki Yönetmeliğin 21-22nolu sırasında kayıtlı Eğitim-Büro-Ticaret-Banka ve Sigorta İşkolu olarak belirleyen Sosyal-İş’in, kısa adı aynı kalmakla birlikte uzun adı bu işkoluna uygun biçimde değişikliğe uğramışve Sendika 1974 Mayıs’ında yapılan 4. Olağan Genel Kuruluyla DİSK’e (devrimci İşçiSendikaları Konfederasyonu) üye olmuştur. Öte yandan, 1966 yılında kurulmasına karşınSosyal-İş’in üyeleri Sosyal Sigortalar Kurumu çalışanları adına yaptığı ilk toplu iş sözleşmesi27 aralık 1973 tarihinde imzalanmıştır. 1968 tarihinde toplu iş sözleşmesi niteliğinde olmayanbir protokole atfen 2. dönem olarak sendikanın bu ilk sözleşmesinin yürürlük tarihi 1 Ocak1974’tür. Bu durum, sendikanın Mayıs 1974 tarihinde Ankara’da toplanan Genel Kurul’asunduğu 4. dönem çalışma raporunun 187. sahifesinde “… 2. Dönem toplu iş sözleşmesi27.12.1973 tarihinde anlaşmaya varılmış ve 36 ay süren görüşme ve tartışmalar neticesiimzalanmıştır…” biçiminde yer almıştır.


Özetlenirse, 1966 yılında kurulan ve 1974 yılına gelinceye kadar Sosyal SigortalarKurumunda çalışanlardan gayri üyesi olmayan Sosyal-İş Sendikası, ilk toplu iş sözleşmesine1974 yılı başında kavuşabilmiştir. Bir başka deyişle üye işçiler ekonomik ve yaşamkoşullarını iyileştirebilmek için 6 yıla yakın bir süre sendikaya aidat ödeyerek beklemekdurumunda olmuştur ve Sosyal-İş, toplu iş sözleşmesi bulunmayan işçi sendikası olmadurumundan bu ilk sözleşmesiyle kurtulmuştur.Görülüyor ki, iddianamenin aksine Sosyal-iş Sendikası, başlangıçta bir yardım ve dayanışmakuruluşu olma hüviyetinden giderek üyesi işçilerin Ekonomik –Demokratik hak ve çıkarlarıdoğrultusunda faaliyette bulunan, işkolundaki işçileri bünyesinde toplamayı ve Tüzükdeğimiyle bu işkolunda en büyük gövdeyi oluşturmayı görev olarak üslenen gerçek bir İşçiSendikası olma niteliğine 1975 yıllarında kavuşmuştur.Bir başka anlatımla Sosyal-İş Sendikası, 274 Sayılı Sendikalar Yasasının İşçi Sendikalarınatanıdığı hakları kullanmaya, yine bu yasanın özellikle 14. maddesinde sayılan faaliyetlerdebulunmaya bu tarihlerde başlanmış ve 1975’lerden faaliyetin askıya alındığı 1980 yılına kadarSosyal Sigortalar, Eğitim, Büro, Ticaret, Banka ve Sigorta işkolunda onbinlerce işçiyibünyesinde toplamış, binlerce işyerinde toplu iş sözleşmesi yapabilmek yönünden yetkiliolmuş, bu işyerlerini kapsayan yüzlerce toplu iş sözleşmesi imzalamış, bir kısım işyerlerindealdığı grev kararlarını yine bu işyerlerinin bir kısmında uygulamaya koymuştur.Buraya kadar belirtmeye çalıştığım Sendikamız Sosyal-İş’in 1966 yılındaki kuruluşundan1975 yılına kadar hiçbir şey yapmadığı anlamına alınmamalıdır. Bu süre içerisinde Sosyal-işözellikle çalışma hayatımızda “İşçi-Memur” ayırımı diye bilinen sorunla uğraşmak zorundakalmış, Yasalara ve Yargı organları kararlarına rağmen, idari tasarruf ve uygulamalarla işçiolmaktan gelen, Yasal hakları tanınmak istenmeyen ve toplu iş sözleşmesi yapma hakkındanyoksun bırakılmaya çalışılan üyelerinin bu hakkını teslim etme, alma yönünde yoğun vesürekli bir uğraşın içinde olmuştur. Bu sorunla ilgili hukuksal çalışma ve çabalarkuruluşundan itibaren Sosyal-İş’in gündeminden hiç eksik olmamış ve sendikamız1975’lerden sonra dahi binlerce üyesinin toplu iş sözleşmesi kapsamı dışına itilmek istendiğiidari ve keyfi kararlarla “Memur yapıldığı” durumlarla sıkça karşılaşılmıştır. Bu itibarla;Sosyal-İş’in gelişimini inceler ve izlerken benim altını çizmeye çalıştığım husus sendikamızınsadece adıyla değil, yaptıklarıyla da gerçek bir İşçi Sendikası niteliği kazanma ve 274 SayılıYasanın öngördüğü etkinliklerde bulunan, bu anlamda işlevi olan bir mesleki kuruluşhüviyetine gelme dönemini ve zamanını belirtmek içindir. Bir İşçi Sendikasının var oluşnedeninin yada asli faaliyetinin başında üyesi işçilerin yaşam koşullarını iyileştirmek vegeliştirmek yönünden toplu iş sözleşmesi akdetmek gelir ise ki öyledir. Sosyal-İş için bunun1974 yılında ancak gerçekleşmiş olduğunu, bu tarihten sonra ve özellikle 1975 yılındanbaşlayarak bu anlamda faaliyetlerinin var olduğunu ve geliştiğini vurgulamak istedim.Zira bu tarih ve dönem, iddia makamının, iddiasında Sosyal-İş’in “başlangıçta kendisine üyeişçilerin yaşama şartlarını geliştirmek” biçiminde ifade olunan kuruluş amacını yitirmeye vegiderek “Devletin Anayasal Nizamını yıkmaya müteveccih değişiklik içerisine girmeye”başladığını belirttiği tarihle çakışmaktadır. İddia makamı her ne kadar bu değişikliğesendikanın Genel Kurullarınca yapılan Tüzük değişiklikleriyle kanıtlamaya çalışıyor, teorikbir takım tahlillere girerek kıyaslamalar ve yakıştırmalarla sendikamızı suçluyor görünüyorise de, daha sonraki bölümlerde sendikamızın, suç saydığı fiil ve çalışmalarını örneklerkenYasal Sendikal faaliyetleri gösterebilmekte, en azından bu faaliyetlerin suç teşkil edipetmediği hususunda titiz bir incelemeye dahi gerek görmemektedir.Bütün bu hususlara ve iddianamede yer alan maddi hata ve suçlamalara elbetteki bu davanınsonraki aşamalarında ayrıntılı biçimde girilecektir. Ancak, burada ben, bize yöneltilen, dahadoğru bir değişle sendikamızın kişiliğine yöneltilen suçlamalara ilişkin sorgu ifadem


çerçevesinde kalmaya çalışarak birkaç noktaya değinmek istiyorum. Görevim ve konumumelvermemesine rağmen bu açıklamayı yapmayı bu davada sendikamızın temsiline olarakverilmediği için zorunlu saymaktayım. Şayet Sn. Mahkemeniz uygun görürse bu yokluğungiderilmesi yönünden ayrıca Sn. Kurulunuza arzım olacaktır.Başta da değindiğim gibi Sosyal-iş Sendikası 1974-1975 yılından (DİSK’e üye olduğu 4.Olağan Genel Kurulundan) başlayarak kurulu bulunduğu 21-22 nolu işkolundaki işyerlerindeartan bir hızla örgütlenme çalışmalarında bulunmuş başta Sosyal sigortalar Kurumu’nunbütün illere yayılmış yüzü aşkın büro işyerlerinde olmak üzere;a) Göl Öğretmen Okulu, özel Gaziantep Koleji, Adana Özel Ata Lisesi, İstanbul Özel KültürLisesi, Ankara ve İzmir Ziraat Fakültesi, Ankara Siyasal, İstanbul Kimya Fakültesi, orta DoğuTeknik üniversitesi ve Ege Üniversitesi gibi Eğitim işyerlerinde,b) TÖB-DER, Mimar ve Mühendis Odaları, Zonguldak Amele Birliği, Ormancılar Derneği,Sendikalar, Ankara-İstanbul-İzmir Baroları ve Barolar Birliği, Çiftçi Mallarını KorumaDernekleri, P.T.T. Biriktirme Sandığı, Baro Yardımlaşma Sandıkları, İlk Okul ÖğretmenleriYardımlaşma Sandığı, Ziraat Bankası Personeli Yardımlaşma Sandık ve Vakfı, HavaKuvvetleri Güçlendirme Vakfı gibi mesleki kuruluş, Dernek, Sandık, Birlik ve Vakıflar ileNoter iş yerlerinde,c) TÜBİTAK, SİSAĞ, GEMAŞ, DOLSAR, SADA, BASIN İLAN KURUMU, TÜBA Ajansı,Karadeniz Bakır İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Kültür Merkezleri ve Türk StandartlarEnstitüsü gibi Büro, Kurum ve Kuruluş işyerlerinde,d) TARKO, ERKO, Kooperatifler Genel Müdürlükleri, ANTBİRLİK, ADAKO BİRLİK,İÇKO BİRLİK, GÜL BİRLİK, KÖY KOOP, ORMEK, AYMEK, ÖYKOOP, KÖYKALKINMA KOOPERATİFLERİ ve TİFTİK BİRLİK gibi Kooperatif ve KooperatifBirlikleri işyerlerinde,e) HAŞET, ANKARA PAZARLARI, 19 MAYIS MAĞAZALARI, YENİ KARAMÜRSELMAĞAZALARI, ERDOĞANLAR, UFİ MAĞAZALARI Unvanlı Ticaret İşyerlerinde,f) Osmanlı Bankası, Ziraat Bankası, İktisat Bankası, Koç Tuğ ve Şark Sigorta Unvanlı Bankave Sigorta işyerlerinde ve bunların yundun değişik yörelerine yayılmış birim ve şubelerindeçalışan üyeleri adına yetkili sendika olarak toplu iş sözleşmesi yapmış, bir kısmında 2. ve 3.dönem sözleşmeler gerçekleştirmiştir.Bütün bu süre içinde Sendikamız Sosyal-İş, sınıf ve kitle sendikacılığı ilkeleri ışığında,sendikanın bu niteliğine (değişik politik görüşteki ancak ekonomik çıkarların birlikteliği veortaklığı temelinde ekonomik ve mesleki örgüt olma niteliği) sımsıkı bağlı kalarak, buniteliğini geliştirip titizlikle koruyarak sendikal etkinliklerde bulunmuş, Grevler uygulamış,toplantı konferans ve paneller düzenlemiş, üyelerin genel kültür ve mesleki gelişmelerineyönelik yayın faaliyetlerinde bulunmuş, kurulu bulunduğu işkolu ve konumu gereği çalışmave iş yaşamından doğan çeşitli konularda araştırma ve incelemeler yapmış, görüş ve önerilergetirmiş, bunları kamuoyuna açıklamış, İşçi-İşveren ilişkilerinde ve iş hayatından doğanhukuki ilişkilerde daima işçi temsilcisi olma durumunu ön planda tutmuş, üyelerininemeklilik, sigorta ve sözleşmelerden gelen haklarının savunulması doğrultusunda etkingörevler üstlenmiştir.O kadar ki, bu Sendikanın Genel Başkanı Sosyal sigortalar Kurumunun Müdürler Kurulundaçalışanları temsilen seçimle gelen işçi ve personel temsilcisi olarak görev yapmıştır.Öte yandan Sendikamız Sosyal-İş “İşçilerin ekonomik, Sosyal ve Kültürel yararlarınıkorumak ve geliştirmek” yönündeki varoluş nedeninin ve toplu pazarlık sisteminin bunugerçekleştirme yönünden önemli bir araç olduğunun bilinciyle davranmış, yaptığı toplu iş


sözleşmeleriyle üyesi işçilerin sadece ücret ve parasal haklarının iyileştirmesini değil,Demokratik Hak ve Menfaatlerinin de geliştirilmesini gözeten bir tutum izlemiştir. Bucümleden olarak yaptığı toplu iş sözleşmeleriyle ücret artırımları yanı sıra, iş sürelerininazaltılması, ücretli yıllık izin ve tatil sürelerinin arttırılması, iş güvencesinin sağlanmasınayönelik düzenlemelere gidilmesi gibi, üye işçilerin yaşam koşullarını iyileştirici, Demokratikve kalıcı kazanımlara da yer vermeye çalışmıştır.Bütün bunları sınıf ve kitle sendikacılığının temeli olan işçinin ve karar sahibi olma ilkesinitüm sendikal yaşamda uygulayarak sağlamıştır. Olağan yada olağanüstü olmak üzere şubekuruluşlarından başlayarak her yıl bir Genel merkez Genel kurulunun gerçekleştirilmiş olmasıbu açıdan önem taşır. Yine Sosyal-İş belirttiğim dönemde yüzlerce ifade edebilecek üye sayısıve faaliyetini sürdürmek, kapısına kilit vurmamak için bağlı olduğu Konfederasyon DİSK’tenborç isteyen bir sendika durumundan onbinlerce üyeli ve milyonlarca varlığı olan bir düzeyeulaşmıştır.Özetle, Sosyal-iş 274 Sayılı Sendikalar Yasasının başlangıç maddesindeki tanımına uygunolarak yine bu yasanın sonraki maddelerinde düzenlenip işçi sendikalarınca yapılmasıöngörülen faaliyetlerde bulunmuş, yasal gerekleri yerine getirmiş ve 275 Sayılı Yasaçerçevesinde davranmıştır. Bu yasal faaliyetlerde bulunmayı ve gereklere uymayı işçisendikası olmanın görev ve sorumluluğu saymıştır. Bu açıdan, Sn. İddia Makamının Sosyaliş’insöz konusu bu faaliyetlerini ve gelişmesini suçlar görünmesini ve göstermesinianlamakta güçlük çekiyorum. Hele, tüm kamuoyunun önünde idari ve yargı organlarınıngözetim ve denetiminde sürdürülen bu faaliyetlerle sendikanın legaliteden illegaliteye doğruyöneldiğini söylemek mümkün değildir. Bu bakımdan iddianamede Sosyal-iş’e ve varsaşahsıma yöneltilen tüm iddia ve suçlamaları reddediyorum.Şayet, yasaların gereklerini yerine getirmek örneğin, 274 sayılı yasanın 14. maddesinde“meslek teşekküllerin faaliyetleri” başlığı altında toplanan 1) a, b, c, d, e, f, g, h, i, j, k, l,2,3,4.fıkralarında sayılan faaliyetlerde bulunmak, 10. maddesinde yer alan “Milletler arasıteşekküllere katılmak” 17. maddesinde yer alan “İşçi-İşveren münasebetleri” hükümlerineuymak suç olmuyorsa, yada sonradan suç sayılmıyorsa Sosyal-İş’in suçlanması mümkündeğildir. Ancak, bu konuda bu iddianame karşısında kuşku duymamak güçtür. O kadar ki,Makamı “Özel Okullarda Görevli Öğretmenlerin sendikalı işçi olarak üye kayıt edildiğinin”suç belgesi olarak bulunduğunu belirtecek kadar ileri gidiyor. Bu suçlamaya söylenecek sözyok, ama eklenecek var. Şöyle ki, sosyal-iş özel okullarda görevli öğretmenleri sadecesendikaya üye kaydetmekle yetinmemiş bu okullarda çalışan diğer üyelerle birlikte öğretmenüyeleri adına ve onları temsilen toplu iş sözleşmesi dahi yapıp imzalamıştır.Bunun gibi, iddia makamı bir kısım işyerlerinde toplu sözleşmelerle ulaşılan Demokratikkazanımları yasalara aykırı olarak görmekte, Sosyal-iş’in gerek DİSK’le gerekse DemokratikKitle Örgütleriyle olan ilişkilerine atıflar yaparak yanlış anlamalara neden olabilecek belirsizsonuçlara yönelmektedir.Şunu tekrar belirtmek gerekir ki, Demokratik Kitle Örgütü niteliğindeki bir çok Oda, Dernek,Baro ve diğer mesleki kuruluşlarla, bu işyerlerinde çalışan üyelerini temsilen Sosyal-İş’intoplu iş sözleşmeleri vardır. Bu ilişkiler dışında Sosyal-İş işçileri ve üyelerini ilgilendirensomut olay ve sorunlarda diğer sendikalar ve demokratik kitle örgütleriyle işbirliğiyapmaktan, ortak hareket etmekten ve dayanışma içinde olmaktan çekinmemiştir. Hatta, bunugörevlerinden saymıştır. Buna en son ve çarpıcı örnek 1980 yılında Sosyal SigortalarKurumunun Yönetim Kurulu için personel temsilcisi üye seçiminde görülmüştür. SosyalSigortalar Kurumu Müdürler Kurulu üye seçimi için, Kurumla bağı ve üye ilişkisi olan 10Kitle örgütü bir aday üzerinde anlaşmaya varmışlar, ve bu ortak adayın seçilmesi içinkampanya yürütüp başarılı olmuşlardır. DİSK üyesi Sosyal-iş’ten başka Sosyal Sigortalar


Kurumu ve teşkilatında şu yada bu ölçüde üyesi bulunan Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası,Tüm Has-İş sendikası, Türk-İş Üyesi Tez-Büro-İş ve Petrol-İş Sendikalarıyla, teknikelemanların örgütü TÜTED ile Memur Örgütü TÜM-DER ile Sağlık Personeli Örgütü TÜS-DER ile Sigorta Müfettişlerinin örgütü SİM-DER ile ve nihayet Hekimlerin Örgütü TürkTabipler Birliği Merkez Konseyi ile birlikte Türk-iş üyesi Sağlık-İş Sendikasının adayınakarşı bu seçim kazanılmıştır.İddianame Sosyal-İş’in DİSK üyeliğine ve DİSK üyeliğinden düşürüldüğüne ilişkindeğerlendirmeler yapılmakta, olayları birbirine karıştırmakta ve Sosyal-iş’in DİSK’e muhalifbir politika izlediğini ileri sürmektedir.Öncelikle Sosyal-İş’in DİSK üyeliğinden düştüğü, yada, düşürüldüğü konusunda Sendikanınyayınlamış olduğu yargı organları kararlarını da içeren ve tüm belgeleri kapsayan “İlericiSendikal Birlik DİSK ilkeleriyle DİSK’te sağlanacaktır” adlı broşürü incelemenizesunmaktayım. Ancak, bu belge Sosyal-İş’in üyelik haklarının kullandırılmadığı dönemin 1.aşamasına ait olduğu ve iddianamede Sosyal-İş’in iki kez “DİSK üyeliğinden ihraç edildiğininanlaşıldığı” kaydedilmiş olduğu için konuya kısaca değinmek istiyorum.Çok kısa olarak birleşme, üyelikten otomatikman düşme, yada düşürülme olayı şöyledir ;1974 yılında bu işkolunda ilk sendika olarak Sosyal-İş’in DİSK’e üye oluşundan sonra illerBankası işyerlerinde örgütle bulunan Tek-Bank-iş Sendikası yaptığı genel kurulla buişkolundaki 2. DİSK sendikası durumuna geldi. DİSK tüzüğü gereğince aynı işkolundakisendikaların birleşmesi, yada birleştirilmesi gerekiyordu. Kaldı ki, her iki sendika arasındabirleşme konusunda bir uyumsuzluk yoktu. Nitekim, DİSK bu iki sendikanın hazırladığıöneriyi benimseyerek bu doğrultuda bir bütünleşmeye gidilmesine ve genel kurullarıntoplanmasına karar verdi. Sosyal-İş her iki sendikanın birlikte oluşturduğu bu kararauyacağını DİSK’e bildirdi. Ancak, asıl birleşme ve Sosyal-İş’e katılmayı gerçekleştirecekolan Tek Bank-İş Sendikasının genel kurulunu toplama zamanı konusunda bazı sorunlarıvardı ve onların başında 1976 ilk baharında gündeme gelecek olan ililer bankası işyerininişkolu tespiti konusu geliyordu. Bu arada, Sosyal-iş’inde yardım ve katkısıyla DİSK’e aynıişkolunda üçüncü bir sendika üye oldu. Tek iş bu durum karşısında sendikamız Sosyal-işşayet ısrar edilirse ve DİSK, önce iki sendikanın birleştirilmesi yönündeki tutumunda kesinise bu karar uyacağı yolundaki görünüşünü koruyarak birleşmenin 3 sendika arasındagerçekleştirilmesi çalışmalarına da katıldı. İşte bu görüşme ve yazışmalar devam ederken1976 yılı Mart sonunda Sosyal-iş ve Tek Bank-İş sendikaların DİSK tüzüğünün 14. maddesiuyarınca DİSK üyeliğinden otomatikman düşmüş olduğu her iki sendikaya konfederasyoncabildirilmiştir. Birleşme yada, birleştirme yönündeki karar uyulmaması nedeniyle varılan budeğerlendirmeye karşı, en azından Sosyal-İş için böyle bir uymanın söz konusuedilemeyeceği, bunun hukuk ve tüzük açısından mümkün olamayacağı Hukuksal gerçeğerağmen DİSK üyeliğimiz DİSK yönetimi tarafından tanınmamıştır. Bu yanlışlığın giderilmesiumudu ile bekleyen Sosyal-iş nihayet 1976 yılı sonunda toplanacak DİSK’in olağanüstüGenel Kuruluna çağrılmayınca DİSK’in otomatikman üyeliğinden düşürüldüğüne ilişkinyazının Tüzük hükümlerine aykırı düştüğü gerekçesiyle iptali ve üyeliği devamı ile bu aykırıuygulamanın durdurulması yönünden mahkemeye başvurmuş ve ilkin bu durdurma kararımahkemece verilmiştir.Bakırköy 2. Asliye Hukuk Hakimliğinin E. 1976/291 19.10.1976 tarihli bu kararına rağmenDİSK’in 24.10.1976 tarihindeki Olağanüstü Genel Kuruluna Sosyal-İş’in delegelerialınmamış ve 1977 yılı başında üyelik durumuyla ilgili mahkeme sonuçlanıncaya kadarSosyal-İş üyeliğinin askıya alınmış olduğu DİSK tarafından sendikaya bildirilmiştir. Sözkonusu edilen mahkeme esas hakkındaki kararını 9.3.1977 tarihinde vererek, DİSK, Sosyal-işSendikasının otomatikman üyelikten düştüğü yolundaki yazısının geçersizliğini, bu suretle


“vaki muarazanın önlenmesini” ve Sosyal-İş’in üyeliğinin devam etmesini hüküm altınaalmıştır.Bundan sonraki aşamada ise Sosyal-iş DİSK üyeliğinin düşürülmesi ile ilgili işlemler çokdaha kısa sürmüş ve yukarıda sözü edilen Mahkeme kararından sonra 1977 yılı Haziran’ınakadar bekleyen DİSK bu tarihlerde DİSK’e yeni üye olmuş bu işkolundaki Bank-SenSendikasını da içine alan üç sendikanın birleştirilmesi adı altında bir karar vermiş ve bukarara göre davranılmasını Sosyal-iş’ten istemiştir. Burada şunu ekleyelim ki başta dadeğindiğim gibi İller Bankasının İşkolu Enerji İşkolu olarak saptanmış bulunduğundan Tek-Ban-İş Sendikası fiilen ortadan kalkmıştı ve birleşecek olan sendikalar Sosyal-İş, Teknik-İş veDİSK’in bu işkolundaki yeni üye sendikası Bank-Sen’di.Çok kısa sürede Sosyal-İş’in Genel Merkez Genel Kurulu toplayarak uyması istenen DİSK’inbirleştirilme kararı ise, şöyleydi; Bu Genel Kurulla Sosyal-İş banka işyerlerindeki (22 noluişkolu) üyelerin Bank-Sen’e devir edecek, geri kalan diğer Eğitim-Büro-Ticaret-Kooperatif(21 nolu işkolu) işyerlerindeki üyeleri ve tüm varlığıyla Teknik-iş Sendikasına iltihak kararıalacaktı. Sosyal-İş Genel Kurulunu toplayarak DİSK’in bu birleştirme yönündeki kararınıüyesi işçiye götüreceğini DİSK’e bildirdi. Nitekim, 7 Ağustos 1977 tarihinde toplanan Sosyal-İş sendikasının Olağanüstü Genel Kurulu konuyu görüşerek bu kararın birleşme yadabirleştirme olamayacağını, Sınıf ve Kitle Sendikacılığı ilkelerine en başta da DİSK Tüzüğühükümlerine aykırı düştüğünü belirterek DİSK’e iade etti. Sosyal-iş sendikası OlağanüstüGenel Kurulunun oy birliğiyle aldığı ve konfederasyona gönderilen bu karardan sonrasendikanın DİSK üyeliğinden düştüğü 2. kez Sosyal-İş’e bildirildi.Daha sonra, 1979 yılına doğru Sosyal-İş’in üyelik durumunu tekrar gözden geçiren vedeğerlendiren DİSK, Sendikamız DİSK üyeliğinin, düştü denilen tarihten itibaren devamettiğini teslim etmiş, ne var ki Sosyal-İş böylece üç yılı aşkın bir süre Konfederasyon üyeliğihaklarını kullanmaktan yoksun kalmıştır.Bu itibarla, ve bu gerçekler karşısında;1) İddianamede yazıldığı üzere Sosyal-İş’in “başlangıçtan beri DİSK’e muhalif bir sendikaolduğu veya muhalif bir politika izlediği” kesinlikle söylenemez. Şayet DİSK’e, DİSKilkelerine ve en başta DİSK Tüzüğüne karşı aykırı bir tutum izlenmiş olduğu söz konusuediliyor ise, böyle bir suçlama her halde Sosyal-İş’e yöneltilemez.2) Başta da değindiğim gibi sendikamız Sosyal-İş, İşçi sınıfının Ekonomik-Demokratikmücadele örgütleri olan sendikaların gerek yapı işlev ve işleyişi ve gerekse hedefleriyönünden çok net tutarlı bir politika izleyip savunmuştur. Özetlenecek olursa. Sınıfsalçıkarların, bir başka deyişle ekonomik hak ve menfaatlerin birlikteliği temelinde kitlesel biryapıya sahip olan işçi sendikalarında üyelerin ve yöneticilerin politik düşünce özgürlükleriesastır. Bu esas üstünde sendika içi demokrasi ve işçinin söz ve karar sahibi olması ilkesihayata geçirilerek işverenlere karşı üyelerin hak ve menfaatleri korunup geliştirilmekhedeflenir. Böylesine bir mücadele yürütülür.Öte yandan işçiler, toplumun diğer sınıf ve katmanları gibi politik mücadelelerini partilerindeverirler. İşte sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışının bir başka deyişle DİSK ilkelerinin esası vetemeli de budur. Kaldı ki, Sosyal-iş’in bu doğru ve tutarlı sendikal anlayışını, iddianamede neiçin yer aldığını ve nasıl değerlendirildiğini çıkaramadığım alttaki şu karar tasarısı çok güzelifade etmektedir. İddianamenin 18. sayfasının son paragrafında (diğer yandan Sosyal-İşSendikasın 5. genel kuruluna, sosyal-İş genel yönetim kurulu tarafından verilen karartasarısında özetle) denilerek aynen (işçi sınıfı sendikaları örgüt yapısı bakımından kitleseldir.Amaçları bakımından da işçi sınıfının ekonomik çıkarlarını burjuvaziye karşı savunmak,sömürü oranını azaltmak için kararlı mücadele vermekle yükümlüdür. İşçi sınıfı partisi ise,


örgütsel yapısı bakımından kitlesel değildir. Örgüt yapıları işçi sınıfı ve müttefiki emekçikitlelerin tüm demokrat küçük burjuva katmanlarının en bilinçli ve en öncü kişilerindenoluşur. Parti ve toplumun tüm çelişkilerini çözme mücadelesi vermekten başka başta işçi sınıfımüttefiki emekçi kitlelerle tüm halkın kurtuluşu demek olan iktidara geliş mücadelesi verir.Başka bir deyişle işçi sınıfı partisi işçi sınıfının dar sınıfsal çıkarlarını değil tüm toplumayönelik bir mücadeleyi amaçlar. Sosyal-İş sendikası 5. olağan genel kurulu özel olaraksendikaları, genel olarak tüm demokratik kitle örgütlerini örgütsel yapıları ve amaçlarıbakımından parti gibi görüp teorik düzeyde ne söylenirse söylensin bu anlamda bir çalışmaiçerisinde olan kişi, grup ve grupçulukları sapma olarak niteler.)3) Sosyal-İş’in bu doğru sendikal mücadele ve anlayışı konusunda ve bu açıklık karşısındaiddia makamı bu kez, kendi iddiası ile dahi çelişen, sendika üyelerinin politik görüş vedüşüncelerinin farklılığını tanımayan ve bu farklılığı ülkemizin, geçmiş siyasal yaşamında yeralmış değişik siyasi partilere üye olmakla gösterenlerin bu en doğal Anayasal haklarınıkullanmalarını kınayan bir sonuca yöneliyor, genellemeye gidiyor. Öte yandan, sendika içidemokrasinin kuralları çerçevesinde, sendikanın genel başkanlığına adaylığını koyupseçilemeyen ve aynı işkolunda bir sendika kurma girişiminde bulunan, sendikanın 1979Temmuz’una kadar genel sekreterliğini yapmış bir yöneticisinin beyanlarını, bir parti ileorganik bağ içinde bulunmuş olmanın en büyük işareti olarak gösterebiliyor. Şu kadarbelirteyim ki, söz konusu edilen dönemde Sosyal-İş’in en sade üyesinden genel başkanınakadar tüm bireylerinin bu konudaki kanunlara göre kurulmuş herhangi bir siyasi partiye üyeolmaya yada olmama hakları, daha genel anlamıyla siyasal düşünce ve kanaat özgürlüğü varidi. Ve bu özgürlüğe Sosyal-İş titizlikle saygılı olmaktan öte bu durumu demokratik kitleörgütü olmanın gerek ve şartı sayardı. Ancak, aynı saygıyı bu iddianamede bulamadığınıüzülerek belirtmek isterim. O kadar ki, iddia makamı, bir sendikal örgüt olarak DİSK’in partikuracağı yolunda basında çıkan söylentilere karşı Sosyal-İş sendikası genel başkanı vesendikanın, bunun yanlışlığını ortaya koyan tutumunu dahi suçlar görmekte yada buradankalkarak gerçek dışı yorumlara varmaktadır.4) sendikamız DİSK’in bir üyesi olarak ilerici sendikal birliğin DİSK’te sağlanabileceğigörüşü ile DİSK’in Anayasal ve yasal faaliyetleri ve bunların kaynağındaki ilkeler ilekonfederal çalışmalara katılma yolunda çaba harcamış, bu bilinç ve sorumlulukladavranmıştır.Sosyal-İş Sendikasının tüzüğünde yapılan değişiklikler de iddianamede suçlamaya konuedilmektedir.Yukarıdan beri açıkladığım gibi Sosyal-İş Sendikasının kurulmasından itibaren sürekligösterdiği gelişme, bu değişen durum ve koşullar karşısında sendikanın bir çok kuruluş vedüzenleme alanlarında olduğu gibi, tüzüğünde de zaman zaman değişiklikler ve yenidüzenlemeler yapılmasını gerekli kılmıştır. Bu nedenle sendikamız genel kurullarında bu türdeğişiklikler yapılmıştır.İddianamede tüzüğe yönelik yapılan suçlamalar, iddianamenin tümünde görülen zorlamalarlaaynı doğrultuda, sendikanın legal bir yapıdan illegalliğe geçişinin kanıtı olarak ortayakonulmaktadır.Sosyal-iş sendikasının tüzük değişiklikleri, genel kurul kararlarıyla ve yasal yükümlülüklereuyularak yapılmış, gene yasa gereği olarak yetkili mercilere sunulmuştur. Yetkili mercilerindenetimlerinde de suçlamaya konu edilen noktalarda bir aykırılık görülmemiştir. Örneğin;tüzükte yapılan değişikliklerde zaman zaman idari merciler düzeltme isteğinde bulunmuşsada, tüzüğün amaç maddesinde asla böyle bir şey olmamış ve idari mercilere önerilen düzeltmeistekleri de yerine getirilmiştir.


SONUÇ: Açıkladığım durum ve nedenler karşısında iddianamede şahsım ve Sosyal-İşSendikası tüzel kişiliğine yönelik geçerliliği ve dayanağı olmayan tüm suçlamalarıreddediyorum.Beraatıma ve Sosyal-İş’in kapatılmasına ilişkin talebin reddi yoluna karar verilmesini arzederim. 14.2.1983SanıkDİSK VE <strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong> DAVALARINDAKİ YAZILI SAVUNMAHasan Bedri Doğanayİstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 nolu Askeri Mahkeme BaykanlığınaÖzü: DİSK ve <strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong> davasına ilişkin savunmamdır.Sayın Başkan, Sayın Yargıçlar,12 Eylül 1980 günü Ankara’da evimden alınarak, pek çok milletvekili, tabii senatör,politikacı, dernek ve sendika yöneticisi ile birlikte, Ordu Dil ve İstihbarat Okulu’nda gözaltına alındım. Bir ay süre ile tutulduğum burada, ifademe başvurma gibi bir işlem dahiyapılmadan 11.10.1980 günü serbest bırakıldım.Serbest bırakıldıktan bir süre sonra, Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanlığı’nın TRT lie,“yurtdışında olduğum ve yurda dönerek teslim olmam” yolundaki duyurusunu hayret ve bir okadar da üzüntü ile işittim. Ankara’da idim. Sıkıyönetimce 1 ay gözaltında tutulmuş vealındığım evimin adresine rapten yeni bırakılmıştım. Bu kez 2 Mart 1981 günü Davutpaşa’yateslim oldum ve Metris 26. Alay’da gözaltına alındım. 30.4.1982 tarihinde de tutuklandım.Hakkımda askeri savcılığın 25.6.1981 tarih ve Esas 1980/3971, Karar 1981/1291 sayılı DİSK-1 iddianamesi ile; 2.7.1980 tarihinde seçildiğim DİSK Yönetim Kurulu Üyesi sıfatımdandolayı TCK 146/1 maddesi ile cezalandırılmamı isteyen dava açıldı.Genel Başkanı bulunduğum <strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong> ile ilgili olarak da, 10.12.1982 gün ve 1980/3971Esas, 1982/2151 sayılı iddianame ile yine mahkemenizde dava açıldı. 1969/72 tarihleriarasında genel sekreteri, 1972’den bu yana da genel başkanlığını yürüttüğüm sendikamız ileilgili açılan bu davada ben sanık değildim. İddianamede “aynı fiillerden dolayı ikinci birsoruşturma ve kovuşturmanın imkansız bulunacağı” belirtilerek, DİSK davasında sanıkolduğumdan bu davaya dahil edilemeyeceğim belirtiliyordu.DİSK’teki sorgum tamamlandıktan ve dava belli bir aşamaya geldikten sonra askeri savcılıkilginçtir “aynı fiil” saptamasından vazgeçerek 8.2.1983 tarih ve 1980/3971 Esas 1983/112karar sayılı iddianame ile Sosyal-İş davasında da TCK 141/1 maddesi ile cezalandırılmamistemi ile dava açtı.Yeni kanıtlar mı ortaya çıkmıştı? Sosyal- İş iddianamesinde DİSK-I iddianamesi ile ileriyesürülmemiş bir düşünce veya eylem mi bulunmuştu? Hayır. Hiçbirisi. Amaç sadece suçlamakve DİSK’te yeni göreve seçildiğimin ortaya çıkması üzerine önlem almaktı. Esas hakkındakimütalaada, tekrar başa dönülerek “DİSK ve <strong>SOSYAL</strong>-<strong>İŞ</strong>’in illegal faaliyetlerini tanzim, sevkve idarecisi olduğu ve tüm eylemlerinin TEK BİR SUÇ teşkil ettiğinden” denilerek hakkımdaTCK 141/1-6 maddesinin uygulanması istenmektedir.Buraya kadar olan aşamalar dahil hukukun temel ilkelerinin yok sayılması açısındandüşündürücüdür.


Sayın Mahkeme Heyeti,Bu dava bir “hukuk” olayı da değildir, hukuki bir davada değildir. Bu dava kim ne derse desinpolitik bir davadır. Bu davanın açıldığından bu yana ülkemizdeki tüm politik mihraklarınolumlu yada olumsuz tavır ve beyanları başkaca hiçbir kanıta gerek duyulmaksızın bunuortaya koyar niteliktedir.Bu dava bir suçu ve suçlularını ortaya çıkarmak ve suçlularına ceza verilmesini sağlamakamacıyla huzurunuza getirilmemiştir.Bir dava olduğuna göre, elbetteki görüntüde böyle bir sistem vardır. Ancak bu dava ile asılamaçlanan ; zorlamalarda olsa geçmişi, 1961 Anayasasını, onun getirdiği temel hak veözgürlükleri, temel hak ve özgürlükler ön koşuluna bağlı olan sendikal hak ve özgürlüklerisuçlayarak, bugünü hazırlamak ve yarına ipotek koymayı sağlamaktır. Bu nitelikleri ile tercihibelli yani sermaye sınıfının dünya görüşüne dayalı, siyasi amaçlı, iddianame ve EHM’nın çoksevdiği bir ifade ile “ideolojik” bir davadır.Burada şunu belirtmeliyim ki; iddianame ve EHM’yı hazırlayan sayın savcılarındüşüncelerini, bize yapıldığı gibi suçlama konusu yapmıyorum. Katılmadığım ve ömrümoldukça da katılmamakla övüneceğim bu düşüncelerin, Anayasal ve yasal hatta daha daönemlisi hukuki düzenlemelerin kendisiymiş gibi gösterilmesini ne yasal nede hukukibulmadığımı belirtmek istiyorum.Ayrıca unutulmamalıdır ki, yasayla konan kimi kısıtlamalar belki yasal ama herhaldehukukun üstünlüğüne uygun değildir. Kaldı ki yasa ile konan her zaman yasal da değildir.Bu belirttiğim noktalar, iddianame ve EHM’ da hiçbir açıklamaya gerek olmayacak kadaraçık belirtilmiştir.Ben, özellikle sendikal hak ve özgürlükler konusunda, tekrar olmaması için; bu alandasavunmasında karşılaştırmalı ve belgeli olarak geniş açıklamalarda bulunan DİSK genelbaşkanı sayın Abdullah Baştürk’ün beyanlarına katıldığımı, tekrar ve teyit ettiğimi belirtmekistiyorum.Bunun için iddianame ve EHM’ da kişisel olarak bana yöneltilmiş görünen, aslında DİSK vegenel başkanı bulunduğum Sosyal-İş’de soyutlanan kolektif bu suçlamalardan hareketle yanıtvererek; davanın niteliğini ortaya koymaya çalışacağım;öncelikle belirtmeliyim ki; iddianame ile EHM’ da cezalandırılmamız istenen TCKmaddesinin değişikliği dışında hiçbir farklılık bulunmamaktadır.Gerek sorgu gerek yazılı belgelerin değerlendirilmesi ve diğer aşamalarda ortaya çıkan açıkdoğrular dahil, EHM’ da sanki bunlar yokmuşçasına, iddianamedeki yanlışları ile aynentekrarlanmıştır.Sosyal-İş Sendikası 1974 yılı Nisan ayında yaptığı genel kurulu ile DİSK’e katılma kararıalmıştır. Bu karar genel kurulu oluşturan delegelerin oy birliği ile alınmıştır.Kurulduğu 1966 yılından 1974 yılına kadar hiçbir konfederasyona üye olmama anlamındaetkinliğini bağımsız olarak sürdüren Sosyal-iş Sendikası; işçi sınıfının ekonomik demokratikmücadelesini en tutarlı ve en doğru olarak yürüten DİSK’e üye olmayı üyelerine hizmetedebilmenin sorumluluğu olarak görmüştür.EHM’ da DİSK adına yürüttüğü ve hiçbir örnek verilmeksizin suçlanan çalışmalara gelince;bu görevim kapsamında; 1-Kıbrıs barış harekatı nedeniyle DİSK’in ilk elden topladığı parayımuhtevi çeki zamanın başbakanı Bülent Ecevit’e DİSK adına verdim. 2-16-19 Aralık 1974tarihinde Ankara’da toplanan Ulaştırma Bakanlığı Danışma Yüksek Kuruluna DİSK adınakatıldım. Bu çalışmaya ilişkin, Bakanlık koordinasyon idaresince birici Ekim 1974 tarihinde


yayın no 117-041, değeri Eylül 1975 tarihinde yayın no 179-066, olmak üzere yayınlanan ikikitap mevcuttur. 3- TBMM Sosyal-İşler komisyonunun çağrısı üzerine, komisyonda 4792sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu kuruluş yasası değişiklik tasarısı ile 506 sayılı SosyalSigortalar Yasası değişiklik tasarısı hakkında DİSK’in görüşlerini bildirdim. 4- bakanlığaatanan sayın Prof.Dr. Sadi Irmak’ın DİSK adına, DİSK genel başkan vekili olarak Sosyal-işgenel merkezinde yaptıkları ziyarete ki bu ziyaret Irmak hükümetinin güven oylamasındanönce yapılmıştı – kendilerine DİSK’in parlamentoda siyasal partilere dayanmayan oluşumlarıdemokratik parlamenter sistemin özü ile bağdaştırmadığına ilişkin görüşlerini ilettim.İlk ve tek yurtdışı gezim olan 1978 yılı Kasım ayında 34 kişilik bir heyetle yaptığımızSovyetler Birliği gezisi sırasında heyetin başkanlığını yaptım Sosyal-iş davasında ki sorgumsırasında bu gezi ile ilgili ayrıntılı ve belgeli açıklamalarda bulunduğumdan burada tekrarolmaması için bu açıklama ile yetiniyorum.Sosyal-İş Genel Başkanı olarak da kanıtlar klasörlerinde yer alan 4-5-6 Sosyal-İş genelkurullarına sunulan faaliyet raporlarında açıklanan etkinliklerimle de sendikamı temsil ettim.İşte bu çalışmalarımla EHM’ da “DİSK’i ve sendikalarını temsilen amaç doğrultusundayurtiçi ve yurtdışı kuruluşlarda temsil ettiği” ifadesi ile suçlanmaktadır. Bu çalışmalar “amaç”doğrultusunda, yani TCK’nun 141. maddesini ihlal doğrultusunda çalışmalar sayılarak;iddianame asıl amacını ortaya koymaktadır.1975 yılı Ağustos ayında DİSK üyeliğinden 6 ay süre ile geçici olarak ihraç edildim. Divanbaşkanlığını yaptığım bir sendika genel kurulunda, DİSK Yürütme Kurulu üyelerindenbirisine konuşma olanağı vermediğim gerekçesi ile.1976 yılı Mart ayında Sosyal-İş, DİSK yürütme kurulunun aynı işkolundaki sendikalarınbirleştirilmesine ilişkin kararına uymadığı gerekçesi ile üyelikten düşürüldü bu işlemBakırköy Asli Hukuk Mahkemesince tedbiren durduruldu. Buna ilişkin geniş açıklamaSosyal-İş’in 500 nolu deliler klasörünün 65. dizisinde yer alan yayınında mevcuttur.Yeniden üyeliğe kabulümüz ise 1978 yılı Ağustos ayı sonunda olmuştur. Özetle Ağustos1975-24 Ağustos 1978 tarihleri arasında DİSK ile üyelik ilişkimiz kesilmiştir. Bizim böylekabul etmemize rağmen fiili durum böyle olmuştur.DİSK Yürütme Kurulunca 24 Ağustos 1978 tarihinde üyeliğimiz, üyelikten düşürüldüğümüztarihten geçerli olarak iade edilmiştir. Hakkımız hukuken geriye giderek verilmiş, ancakgeçen zamanın iadesi elbetteki mümkün olamamıştır. Ama EHM geçen zamanın da geriyedöndürmüştür. Sendikamız üye sayılmadığı için çağrılmadığımız 22-28 Aralık 1977 tarihindeyapılan 6. genel kurula askeri savcılık beni delege yapmıştır. 1-4 Ağustos 1978’de Ören’deyapılan sendika yürütme kurulu toplantısına Sosyal-İş yürütme kurulu üyelerinin dekatıldığını belirtmiştir. Bu genel kurul ve toplantılara katıldığımız deliller klasöründekibelgelerle sabit olmasına rağmenBu hususları bu toplantılara katılmanın suç olacağı gibi hukuk dışı bir iddianın varlığındandolayı delil, niteliği belli suçlamaların dahi ne denli ciddi olduğunu belirtmek için örnek olsundiye açıklıyorum.Yine bir hususu daha belirtmek istiyorum. İddianame ve EHM’ye göre 1 Mayıs bayramı vekavramı kelimenin tam anlamı ile bir “umacı” dır. İşçi sınıfının ulusal ve uluslararası birlik vedayanışma ve mücadele günü olarak, tarihi ABD başlayan bugüne ilişkin açıklamaları tekrarolmasın diye gerekli bulmuyorum. Buna ilişkin iddianın bir başka yönüne değineceğimiddiaya göre DİSK’in 1 Mayıs kutlamaları, mitingleri, DİSK ve bağlı sendikalarının bilinçliihtilal provalarıdır. Ortak eylemleridir. Sosyal-İş; 1976-1977-1978 mitinglerine DİSKtarafından, üyesi sendika gibi çağrılmamıştır. Çünkü o tarihlerde üye sayılmamaktadır.


Sosyal-İş bu mitinglere doğrudan kendisi katılmıştır. DİSK üyesi olmayan onca kitle örgütüve sendika da katılmıştır. Bir sendika için 1 Mayıs’ı kutlamak en doğal hak ve görevdir çünküSosyal-İş’in 1 Mayıs’a ilişkin görüşleri Sosyal-İş yayını olan”1 Mayıs” broşüründe bellidir.Bu da deliller klasöründe mevcuttur. 1 Mayıs kutlamalarının en temel sendikal hak olduğuİLO’nun temel kurallarındandır. Ve iddianamenin beğendiği ICTU (Uluslar arası hür işçisendikaları konfederasyonu) nun da ısrarla savunduğu bir görevdir. Öte yandan Sosyal-İşiddianamesinde “1 Mayıs İşçi Bayramı” ibaresinin toplu iş sözleşmelerinde yer alması daTCK 141. in ihlali olarak suçlanmaktadır. Bilineceği gibi toplu-iş sözleşmeleri özel hukukkapsamına giren, iki tarafı olan bir akittir. Ve tarafların özgür iradeleri ile imzalanır. Bu hususdiğer akit taraf işveren için hiçbir suçun kanıtı sayılmadığına göre, bizim içinde sayılmamasıadaletin ve yasalar önünde eşitliğin gereği olmalıdır.Burada 1 Mayıs 1977’yi kana bulayan canilerin bulunup adalet önüne çıkarılması için bütünyetkili, ve görevli organları, görevlerinin gereğini yapmaya bir kez daha çağırıyorum.DİSK 7. genel kurulunda hiçbir karar alınmamıştır. Alınmamış bir karar için görüşbelirtmenin olanaksızlığı ortadadır.31 Ocak-1 Şubat 1980 tarihlerinde yapılan Ören toplantısına ilişkin ise sorgu beyanımı tekrarediyorum.DİSK 5. genel kurulunda tüm karara nasıl oy kullandığımı bugün bilebilmem olanağı yok.Ancak iddianamede özellikle suçlanan 5-6-33 nolu kararlara olumlu oy verdiğimi ifadeedebilirim. Zira bu konularda bugüne değin kişi olarak aynı görüşleri taşıyor ve savunuyorum.Sosyal-İş’de aynı konularda defalarca aynı doğrultuda görüş belirlemiş olup, o konuda daaynen suçlanmaktadır.İddianame ve EHM ; genel grev, dayanışma grevi, uyarı grevi, süreli grev gibi grev türlerinin“esasen yasalarca saklanmış” olduğunu belirtmektedir. Bu doğrudur ve bilinmeyen bir şeydeğildir. 275 sayılı toplu iş sözleşmesi ve grev yasasına göre, birisi toplu iş sözleşmesibağıtlanması aşamasında çıkan uyuşmazlıklara bağlı olarak uygulanacak grev ile, yanimenfaat grevi ile, diğeri bağıtlanmış toplu iş sözleşmelerinin uygulanmamasından doğanuyuşmazlıklar da uygulanacak grevi yani hak grevini yasal grev olarak tanımlamıştır.Bunların dışında yapılan grevleri kanunsuz grev saymış ve 275 sayılı yasa içinde mütalaaederek yaptırımlara bağlamıştır. Yasalarımıza göre kanunsuz bir grevin TCK’nun 141.maddesi içerisinde düşünülmesi olanağı yoktur. Uygulamada böyledir. Nitekim bu davadasuçlanan, DİSK’in 20 Mart “Faşizme ihtar” eyleminden dolayı mahkemelerce kimiyöneticileri için 275 sayılı yasa hükümlerine göre hüküm tesis edilmiştir.Bu açık yasal durum karşısında iddianame ve EHM’yı suçlamaktadır. Yani açıktır. Hakistemek kısıtlanmaktadır, suçlanmaktadır. Genel Grev, dayanışma grevi gibi grevlerin yaniGrev hakkının toplu iş sözleşmesi olayından bağımsız kullanılması istemek lokavtınyasaklanmasını istemek suç sayılmaktadır. Bir yasağın kaldırılmasını istemek, bir yasaldüzenlemenin değiştirilmesini istemek, bir başka ifade ile sermaye sınıfının hareket alanınındaraltacak bir istemde bulunmak, statükoyu benimsememek, işte suçlama budur.Ne yazık ki iddiadaki bu istemler bugünün yasal düzenlemesini oluşturmuştur. Bugün genelgrev, dayanışma grevi anayasa ile yasaklar içine alınmış, LOKAVT bir anayasa kurulolmuştur.Bu istemlerin temel sendikal hakların vazgeçilmez öğelerinden oluşu karşısında; suçlamalarınkendi mantığından dahi ister istemez bir tutarlık bulunmaktadır.Örneğin iddiaya göre grev istemek, Marksis-Leninist’liktir. İhtilalciliktir. Ülke ekonomisinihercümerç etmektir. Bir başka ifade ile; ülke ekonomisini hercümerç etmek istemeyenler,


ihtilalci olmayanlar genel grev yapmak bir yana istemezler bile. Toplu iş sözleşmesi yapmadışında bir işle uğraşmazlar. Somut durumların gerektirdiği davranışlarda bulunmazlar.Oysa iddianamenin 20. sayfasında özgür sendikaların yani iddianın beğendiği ve yasal saydığısendikaların “… genel grev ancak ve pek nadiren hürriyetçi parlamenter sistemi iç ve dışdüşmanlara karşı savunmak veya HÜRCÜMERC olmuş ekonomilerde rejimin içinde kalarakişçinin ekonomik menfaatlerini kollamak maksadı ile kullandırmaktadır…” anlayışı içersindeGENEL GREV yaptığı ifade edilmektedir. Buna göre 1) Rejimi iç ve dış düşmanlara karşısavunmak, 2) Ekonomiyi hercümerç etmek için değil ki ifadeden de anlaşılacağı üzere buolanaksızdır aksine ekonomi hercümerç olunca genel greve gitmek görevleri ile yükümlükılmaktadır sendikaları.DİSK’in 5. Genel Kurulunda alınan 5 ve 6 nolu kararların suçlanmasını, bu çelişkilerkarşısında bugünü hazırlamanın zeminini oluşturmaya katkıdan başka nasıl izah edebiliriz.Bugün bu özlemler yasal düzenlemelerin kendisi olmuş ve ülkemizde GREV bir hakolmaktan adeta çıkarılmıştır.Nitekim DİSK ve bağlı sendikalarına ilişkin bu iddianamelerle davaların açıldığı gündengünümüze değin, tüm dünya sendikal kuruluşlarının ve özellikle de iddiaca da beğenilen veyasal sendikal anlayışın temsilcisi olarak nitelenen ICTU’nun bizlerle olan maddi ve manevidayanışması, sanıyorum iddianame hazırlayıcılarını oldukça şaşırtmış ve üzmüş olmalıdır.“… bunun yanında toplumun içinde bulunduğu şartlara, ülkenin yapısına, işçi hareketininihtiyaçlarına göre şekillendirilebilecek veya başvurulabilecek araç olarak siyasal partileribaskı grubu olarak etkilemek, bunlarla işbirliğine yada güç birliğine girmek ve diğer araçlararasında sayılabilir…”Sayın Mahkeme Heyeti,Bu görüşler iddianamenin 20. sayfasında ICTU’nun (Uluslar arası Hür İşçi SendikalarıKonfederasyonu) görüşleri ve sendikal anlayışının bir ürünü olarak belirtilmektedir.Bu anlayış gerçekten doğrudur. Dünya görüşleri ne olursa olsun tüm sendikalar için geçerliolan evrensel bir anlayıştır. ILO kararları ile de uluslar arası hukuksal bir içerik kazanmıştır.DİSK’in 5. Genel Kurulunda alınan 33 nolu kararın yukarıda belirtilen bu ilkelerin dışındahiçbir yönü yoktur. Sosyal-İş yönetim organları da zaman zaman, ülkemiz somutuna göredemokratik kitle örgütleri, sendikalar ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile,faşizme karşı demokrasi için temel hak ve özgürlüklerin gelişip korunması için en temel ve engenel alanlardaki ülkemiz çıkarları için iş ve güç birliğinin önemine ve bunun gerekliliğineilişkin kararlar almışlardır.Kaldı ki 274 sayılı yasada bu alanlarda ve özellikle siyasal partiler ile ilişkilerde, daha özlü biranlatım ile siyaset yasağı konusunda var olan yasal düzenlemelerde son derece açıktır.Kendi içindeki çelişkiler bir yana iddianamenin suçlaması yasal değildir. Yine bir özleminçerçevesini çizmedir. Bu özlem ki sermaye çevrelerince yıllardır yazılmış söylenmiştir.Bugün sendikaların, siyasi partilerle işbirliği yada güç birliğine girebilmeleri, bir siyasi partiyio partiye oy vermeye çağırarak desteklemeleri, derneklerle meslek kuruluşları ile iş vegüçbirliğine girmeleri yasaklanmıştır.İşte iddia bugünkü yasal çerçeveyi 1961 Anayasası ve 274-275 sayılı yasal çerçevenin kendisiimiş gibi sayarak suçlamalara yönelmektedir.


Şunu bir kez daha vurgulamak gerekmektedir. İddianame ve EHM’ nın dayanır göründüğüAnayasal ve yasal çerçeve 12 Eylül 1980 öncesinin, yani 1961 Anayasası ile çalışma hayatınailişkin yasaların ortaya koyduğu yasal çerçeve kesinlikle değildir.Bu alanda şimdiye kadar belirtmeye çalıştığım bu örneklerin dışında temel olarak gördüğümbazı noktalar ile, bu noktalar karşısındaki bazı suçlamalara somut olarak değinmekgerekmektedir.İddianame ve EHM’ ya göre 1961 Anayasası tek ve zorunlu bir düzen öngörmektedir. Bu dakapitalizmdir. İddianın belirlediği bu kapitalizm de “çağdaş” dahi değildir. 18., 19, yüzyılkapitalist anlayışı ifade edilmektedir.“Meri Anayasal düzen kapitalist düzendir”“Devlet liberal kapitalist karma ekonomi düzenini benimsemiştir.”“Anayasal Devlet düzeni kapitalist ekonomiye dayalıdır.”“Sermaye ve mülkiyet esasına dayalı kapitalist sistemdir.”“Kapitalist karma ekonomi sistemi benimsenmiştir.”Bu ifadeler iddianamenin 99, 206, 298, 314, 815. sayfalarında yer almaktadır.Bu tanımlamaların 1961 Anayasanın ortaya koyduğu düzen olmadığı, yasa gerekçeleri,TBMM müzakere zabıtları ve yüksek yargı kararları ile ortadadır.1961 anayasası elbette kapitalizmi yasaklanan bir sistem öngörmez. Ancak sosyalizmdeyasaklanmamıştır. Böyle olunca iddianın bir siyasal tercihi yansıttığı, sermaye sınıfınınideolojisini esas aldığı ortaya çıkmaktadır.Ve bu anlayışla sosyal bir sınıf olarak işçi sınıfının politik mücadele hakkı yoktur.Sendikalara en genel anlamda siyaseti yasak sayan anlayış hızını alamamış işçi sınıfınasiyaseti yasak görmüştür. İddianamenin 41. sayfasında aynen “ …işçi sınıfının yasal olaraktanınan ekonomik mücadelesi dışında bir mücadeleye yönelmeleri icap etmektedir...”denilmektedir.DİSK davasında sorgumda bu hususu belirtmiş ve bir sosyal sınıf olarak işçi sınıfına siyasalmücadeleyi yasaklayan rejimlerin faşist rejimler olabileceğini, 1961 anayasasının öngördüğürejimde işçi sınıfının da diğer sosyal sınıflar gibi hem ekonomik hem de politik mücadelehakkına yasak olarak sahip bulunduğunu belirtmiştim.EHM’ nin 9. sayfasında yer alan “ işçi sınıfının yasal olarak tanınan ekonomik mücadelesidışında …” ifadesinin ısrarla tekrarı, bunu bir zühul olmadığını ortaya koymaktadır.DİSK ve Sosyal-İş’in tüzüğü, görüşleri, karaları, istemleri; 1961 anayasası, çalışma hayatınailişkin yasalar ve evrensel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılması ilkeleri açısından değil,yukarıda belirtmeye çalıştığım anti-demokratik, çağ dışı ideolojik yaklaşımla suçlanmayaçalışılmaktadır.Bu bakımdan, sendikal hak ve özgürlükler konusu ile ulusal yasal düzenlemelerimiz açısındansendika-siyaset ilişkilerine kısaca değinmek zorunluluğu vardır.Sendika özgürlüğü klasik insan hak ve özgürlüklerinden daha değişik ve geniş kapsamlı biriçeriğe sahiptir. Tarihi gelişim içinde sendikalar başlangıcında varlık nedenleri olan üyelerinindar anlamda mesleki çıkarlarını korumak amacını aşmıştır. Buda sendikaların giderek artanölçüde önem kazanmalarına neden olmuştur. Başlangıçta özel hukuk tüzel kişiliği kapsamınagiren sendikalar, kamu oyu üzerindeki etkinlikleri, hükümetlerin politikasını yönlendirebilennitelikleriyle, adeta yarı kamu kurumu niteliği kazanmışlardır. Devlet bir çok konuda sahip


olduğu kudret ve yetkiyi kullanırken sendikalarında görüşlerini almak zorunluluğunuduymaktadır. Yani bugün çağdaş demokrasilerde sendikaların konumu budur.Bugün tek başına sendika özgürlüğünden söz etmek olanağı yoktur. Bir başka deyişle sendikaözgürlüğü bir takım klasik hak ve özgürlükleri var olması ön koşuluna bağlıdır. Toplantıhürriyeti, düşünce ve ifade özgürlüğü ve onun ayrılmaz öğesi olan örgütlenme özgürlüğü,sosyal güvenlik gibi hak ve özgürlükler sendika özgürlüğünün ön koşuludur.Nitekim 1970 yılında yapılan Uluslar arası Çalışma Konferansında sendikal haklar ve kamuözgürlükleri ilişkisinde bu hususlar karar altına alınmıştır. Bu yapılanma sendikaözgürlüğünün; bireysel özgürlük yanını ortaya koyduğu gibi kolektif bir hak olaraközgürlüğün ele alınmasını, uygulama itibariyle toplumsal kavramlı sosyal hak ve özgürlükoluşunu ortaya koymaktadır. İşte 1961 anayasası bu çağdaş anlayışı taşıyan bir düzenlemeninana kurallarını benimsemiştir. Özgür, güçlü, çoğulcu ve katılımcı bir sendikal anlayışı esasalmıştır. Anayasa kurallarına uygun olarak da 274 sayılı sendikalar yasası ile sendikalözgürlüğün kolektif, toplumsal bir kamu hak ve özgürlüğü olarak vurgulandığı görülmektedir.Bu genel açıklamaların ışığında ulusal yasal düzenlemelerimiz açısından özelliklesendikaların konusuna girmeyen etkinlikleri, suçlamaların karşıtlığı somutunda belirtmeyeçalışmaya uğraşacağım. İddianame ve EHM sendikaları “demek” gibi değerlendirmeyeçalışmaktır. “ derneğe” bakış açısı dahi ne çağdaştır nede yasaldır. Konunun bu yanına fazlagirmeden sendikaların dernek olmadığını belirtmek istiyorum. 274 sayılı yasanın deyimi ilesendikalar, işçilerin ve işverenlerin “müşterek iktisadı sosyal ve kültürel yararlarını korumakve geliştirmek için kurulan mesleki” teşekküllerdir. Yani özel amaçlı kuruluşlardır. Örneğinsalt sportif ve kültürel amaçlı sendika kurulamaz. Ancak sendikalar bu alanlarda da etkinlikgösterebilirler. Sendikalar amaçları doğrultusunda etkinlik gösterirlerken yasanın 14.maddesinde belirtildiği üzere:1- Tüzel kişi olarak genel hükümlere göre sahip oldukları yetkileri kullanacaklardır. Açıktır kisendikalar anayasa ile gerçek kişilere tanınan tüm hak ve özgürlüklere sahip olacaklardır. Buhusus yüksek yargı kararları ile saptanmıştır. Yani sendikalar, toplantı özgürlüğü düşünce veifade özgürlüğü ile onun ayrılmaz öğesi örgütlenme özgürlüğü, yayın özgürlüğü gibi hak veözgürlüklere tüzel kişi olarak sahiptirler.2- Bu genel yetkinin dışında yine yasanın 14. maddesinin değişik fıkralarında belirtildiğiüzere özel yetki ve görevleri vardır sendikaların. Örneğin ( i ) bendinde “üyelerin genelkültürlerini genişletecek kurs ve konferanslar” tertiplemek; ı bendinde “üyelerin refah vemesleki menfaatlerini her hangi bir şekilde ilgilendirebilecek her konu hakkında inceleme vearaştırmalar yapmak ve gaye ve fikirlerinin gerçekleştirilmesi için her türlü kanuni yollardanfaaliyet sarf etmek” gibi noktalar son derece önem kazanmaktadır.İddianame ve EHM’ da bu hususlar yok sayılmakta, yasanın 1. maddesindeki tanım daranlamda tutularak, sendikalar dernek imiş gibi işlevsiz görülmektedir. Hemen belirtelim ki2821 sayılı yeni sendikalar yasasında yukarıda belirtilen ve 274 sayılı yasanın 14. maddesini ive 1 bentlerinde yer verilmediği görülmektedir. Yani yeni düzenlemede sendikalarınüyelerinin genel kültürlerini genişletme, refah ve mesleki menfaatlerini her hangi bir şekildeilgilendirebilecek her konu hakkında inceleme ve araştırmalar yapma, gaye ve fikirlerinigerçekleştirme gibi bir GÖREVLERİ artık yoktur.İddianamede bugün yok olan durum, yasal çerçeve varsayılarak ve bu yaklaşım ideolojikolarak savunularak sendikaların yayınları, eğitim çalışmaları, araştırmaları ve bunlarınsonuçlarını kamu oyuna yansıtarak, üyelerinin genel kültürlerini geliştirmeleri ekonomik,demokratik hak ve çıkarlarını korumak için bilinçlendirilmeleri kamu oyu oluşturmaya vedestek sağlamaya uğraşmaları, siyasal karar mekanizmalarını etkilemeye çalışmaları, ülkenin,


ulusun ve emekçi halkın çıkarlarına ilişkin; bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizmkonularındaki açık ve bilinen genel görüşleri suçlanmakta, susturulması istenmektedir.Şimdi bu açık yapı karşısında Sosyal-İş’e ilişkin olarak çalışma raporlarımız ve eğitimçalışmalarımıza ilişkin iddialara bakmak gerekmektedir.Sendika genel kurullarına; yönetim kurullarınca geçirilen çalışma dönemine ilişkin olarakfaaliyet raporu sunulması yasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk denetleme ve onur kurullarıiçin de söz konusudur. Demek ki bu raporlar genel kurullara her şeyden önce yasanın birgereği olduğu için sunulmuştur. 274 sayılı yasanın 29. maddesi gereğince ÇalışmaBakanlığına da gönderilen bu raporlar denetimden geçmiş ve haklarında hiçbir suçlamaolmamıştır. Bu davada dahi Sosyal-İş’in çalışma raporlarına ilişkin açıkça bir suçlama yoktur.Ancak kimi ifadeler ile kuşku yaratılmaya çalışılmıştır.İncelendiğinde görüleceği gibi, yönetim kurullarınca sunulan çalışma raporları iki kısımdanoluşmaktadır. Birinci kısımda dünya ve yurt sorunlarına ilişkin ve çeşitli sosyo ekonomikolayları ilişkin tespit, yorum ve öneriler yer almaktadır. Bunların çoğu, başta TMBBkomisyonları olmak üzere çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında dile getirilmişlerdir. Basımyayınorganlarında yer almışlardır. TRT’den yansıtılmışlardır.Yukarıda da ayrıntılı olarak değindiğim gibi, demokrasilerde sendikalar, siyasal partilerdensonra ilgi alanları en geniş olan örgütlerdir. Bu nitelikleri ile diğer derneklerden ve meslekkuruluşlarından ayırt edilirler. Demokratik baskı grubu olarak görev yaparlar.Ayrıca şunu ifade etmekte özellikle yarar vardır. Raporlarımızda görüş belirttiğimiz hiçbiralan konu yoktur ki; işveren sendikaları, odaları, dernekleri ve de hukuki statüsünübelirtmekte güçlük çektiği büyük teşebbüs konseyi o konu ve alanlarda görüş belirtmemişolsun. Bugünde, hem de, tek olarak bu işlevlerini sürdürmektedirler.Bu görüşlerimizi doğru bulup beğenenler olduğu gibi, eleştirenlerde olmuştur. Bugündeolabilir. Ama suçlanamazlar. Bunların suçlanması, anayasanın suçlanması, yasaların ve ILOkararlarının hiçe sayılması demektir. Kısacası demokrasi yatsımak demektir.4,5,6 Sosyal-İş genel kurullarına sunulan çalışma raporlarındaki temel bakış açısına dabelirlemesi bakımından genel yönetim kurulunun raporda da yer alan sunuş yazısını aynentekrarlıyorum:“Geride bıraktığım kararlık günleri aydınlığa dönüştüğü günlerdeyiz. Yepyeni umutlarla,güzel yurdumuzda, halkımızın insanca yaşayacağı bir düzeni özlemine doğru kucak açmanınve bunun gerçekleşmesini demokratik mücadelesine doğru koşuyoruz bu açıdan baktığımızzaman, işçi sınıfının demokratik devrimci mücadelesi için her şeyden önce savunulmasıgerekenin özgürlükler olduğu ortadadır. Özgürlüklerin yok edildiği, fikirlerin ve düşüncelerinsöylenemediği, özellikle ekonomik gücü elinde bulunduran egemen çevrelerin çıkarına aykırı,emeği savunan görüşlerin serbestçe söylenip tartışma olanağının bulunmadığı ortamlardademokratik mücadelenin olmayacağını biliyoruz.Bu bilinçlerdir ki söz ve fikir hürriyetine sınır koymayı kabul etmiyoruz. Ve yine aynıinançla, kim olunsa olsun fikirlerin başkasına, başkalarına zor kullanılarak kabul ettirilmeyeçalışılmasını da uygun bulmuyor, bu anlayışta onlarla mücadele etmeyi, işçi sınıfı yararı vedemokratik ilkelere gerçekten bağlılığın bir gereği sayıyoruz. Çalışma raporumuzdaki hergörümüzün temel noktası işte bu prensiplerdir. Raporda demokratik özgürlüklere bağlıolmanın anlayışı ile dünyadaki ve ülkemizdeki genel ekonomik, siyasal , sosyal ve kültürelgörüşlerimiz ile önerilerimizi belirledik.”Raporlarımızın ikinci kısmında sendikamızın “bil fiil” yaptığı çalışmalar yer almaktadır.Bunlar bilinen çalışmalarımızın toplu ve yazılı olarak üyelerimizin, kamu oyunun yargı ve


idari makamların önüne bir kez daha serilmesidir. En temel belgelerimizdir. Tüzel kişilikolarak sendikamızın, kişiler olarak bizim bu raporlarda belirtilenlerin dışında hiçbirçalışmamız olmamıştır. Bu çalışmalarınız suçlanan tüzük maddelerimizin özellikle amaçmaddelerinin somutlanışıdır. Bu çalışmalar Ağustos 1972 ile Haziran 1980 devresinikapsamaktadır.Gerek iddianame ve gerekse EHM’ da bu çalışmalarımızın hiç birisine somut bir suçlamayöneltilmemiştir. 274 ve 275 kapsamında dahi suçlama yöneltilemeyen bu çalışmaların sahibiyöneticilerin TCK’nun 141.b maddesini ihlal ve suçlana bilmelerinde tüzel kişiliğinkapatılmasının istenebilmesinde hukuksal bir tutarlılık bulunabilir mi? Elbette bunun yanıtıhayırdır.İddianame ve EHM’ da yalnızca soyut olarak, zımnen, kıyas ve telkin yolu ile eğitimçalışmalarımız suçlanmaya çalışılmakta ve sendikamıza ait olmayan, sendikamızdabulunmayan, Sosyal-İş kanıtlar dosyasına nasıl ve nerden temin edilerek sokulduğumeçhulümüz olan kimi belgelerle tutanak “Marksist-lelinist” eğitim yaptığımız iddiaedilmektedir. Bu iddiada bulunurken dahi Sosyal-İş’in eğitim çalışmalarında ısrarla“sendikaların ekonomik örgüt olduğu, siyasi parti işlevi görülemeyeceği gerçeğini vurguladı”belirtmek zorunda kalınmaktadır.Sendikamızın, sendikal eğitim anlayışı raporlarında açıkça yazılıdır. Bunları tekrar etmeden,bu çalışmaların somutlanışını raporlardan aynen dökmek gerekli açıklığı ve doğruluğugetirecektir.1- 4. dönem çalışma raporunun 210. sayfasında ifadesini bulan Ağustos 1972 – Mayıs 1974tarihleri arasındaki eğitim çalışmalarımız.- 7 şube yöneticisinin katıldığı 3 gün süreli, Ankara’da DİSK’in düzenlediği “işçi konutları vekonut kooperatifçiliği” semineri- 1 0şube başkan ve sekreterinin katıldığı ICF’in İstanbul’da düzenlediği “Çok ulusluŞirketler” konulu seminer.2- 5. Dönem Çalışma Raporunun 67. sayfasında ifadesini bulan Haziran 1974-Mayıs 1977tarihleri arasındaki eğitim çalışmalarımız.- Çeşitli zamanlar ve çeşitli yerlerde yapılan toplam 212 işyeri temsilcisinin katıldığı a)işçilerin örgütlenmesinin gerekliliği b) örgüt yapısı, c) Görev, yetki ve sorumluluk açısındanörgütün işleyişi konulu seminer,- 1975 Antbirlik’teki üye işçilere yönelik ve 96 işçinin katıldığı: a) sendika nedir, b) toplusözleşme yapmada etkinlik, c) Sendikal güçlülük, d) Sendika organları, e) iş güvenliği, f)Ücret nedir, konulu seminer.,- Ankara’da 57, İstanbul’da 45 üyenin katıldığı a) Ülkemizde toplu sözleşme düzeni, b) Kitleörgütleri ve yapısı konulu seminer,- SSK 3. dönem toplu iş sözleşmesi çalışmaları ile ilgili olarak işyerlerinde yapılan 1 saatliktoplu iş sözleşmesi semineri,- Grevde olan işyerlerinde, grev süresince yapılan benzer konulu seminerler.3- 6. Dönem Çalışma Raporunun 78. sayfasında yer alan Haziran 1977-Haziran 1980 tarihleriarasındaki çalışmalarımız.- İşyerlerinde yarım işgünü yapılan a) İş yasasının uygulanması ile ilgili bilgiler, b) 274 ve275 sayılı yasalar, c) Toplu sözleşme yetki prosedürü konulu seminer.


- SBF ve ODTÜ’den bazı öğretim üyeleri ile DPT uzmanlarının verdiği a) İşçi sınıfı eğitimive sendikalar, b) Türkiye’de toplu iş sözleşmesi düzeni ve eleştirisi, c) sınıf uzlaşmacısendikacılık sınıf ve kitle sendikacılığı, d) İş Kanunu, işsizlik, vergiler, konut sorunu konuluseminer.-Şubelerimizce düzenlenen benzer konulu seminerler ile İstanbul ve Ankara şubelerimizcedüzenlenen mesleki kurslar,- DİSK’in düzenlediği ve 50 civarında üyemizin katıldığı sendikacılık eğitim semineri,Bu seminerler 2 veya 3 günlük olup, her defasında katılanlar farklı olmuş, sendikamızdanayrılanlar, emekli olanlar bulunmuş yeni üyeler katılmıştır.1979 yılında kabul edilen anatüzüğümüzde yer alan genel eğitimi, işçi sınıfı bilimidoğrultusunda yaygınlaştırma çalışmalarımız işte bu çalışmalarımızdır.Sosyal-İş’e ait iddianameye ek 510 nolu deliller klasörünün ; 5-6-7-8-10-11-12-13-15-16-17ve 36.dizilerinde yer alan ve bizim eğitimde kullandığımız iddia edilen notların ve belgelerinhiç birisi sendikamıza ait değildir. Bunların hiç birisi ne genel merkezde nede şubelerimizdebulunmamıştır.Bunların nasıl bize mal edilmeye çalışıldığı ise daha önce de belirttiğim gibi meçhulümüzdür.Bunların bize aidiyetine ilişkin hiçbir kanıt yoktur. Aksine bize ait olmadığına bizzat çalışmaraporlarımız kanıttır. Burada sözü edilen bu belgelerin içeriğini dahi bilemediğimiz,varlıklarına bu dava bu dava nedeniyle vakıf olduğumuzu belirtmeliyim.Yine Sosyal-İş’e ait iddianameye ek 513 nolu klasörde sendikamızın “Marksist-Leninist”eğitime ilişkin “eğitim malzemelerinin” varlığından söz edilmektedir. Afiş, kart, davetiye,rozet, yazı gibi iddiaca korkunç malzemeler olarak nitelenen malzemeleri, üzerinde sözsöylemeyi dahi abes bulduğum için bir yana bırakıyorum. Ancak dizinin 9-10-11. sıralarında16 mm’lik 3 adet siyah beyaz “Rus yapımı” film izleme raporundan söz edilmektedir.Sendikaların üyelerine eğitim çalışmaları kapsamında dahi film izlettirmeleri suç değildir.Hele filmin yapımının milliyeti özel olarak bir suç oluşturmaz.Hal böyle iken, sendikamızın film gösterme gibi bir eyleminin olmadığıdır. Sendikamızda neSovyet yapımı nede herhangi başka ulus yapımı bir film gösterilmediği gibi, bu anlamda birfilm de yoktur.Adı geçen filmler de sendikamıza ait değildir. İçerikleri hakkında da bir bilgi sahibi değilim.Son olarak sendikaların eğitim çalışmaları konusunda ayrıca bir önemli noktayı da altınıçizerek belirtmek gerekiyor.Bilindiği gibi 274 sayılı yasanın maddeleri işçi ve işveren sendikalarını kapsadığı halde 14.maddenin 3. fıkrası bir istisna getirmekte ve yalnızca işçi sendikalarının gelirlerinin en az%5’ini üyelerinin bilgi ve kültür seviyelerini yükseltmek için kullanmaları zorunluluğunugetirmektedir.Dünya ve yurt olaylarında; yasal düzenlemelerde bilgi sahibi olmuş, kültür düzeyiniyükseltmiş üyeler hak ve menfaatlerini koruyabilirler ve geliştirebilirler. Sınıf bilinci,çıkarlarının, yaşanılan dünyanın ve ülkemizin yararlarının bilincine varmanın adıdır. Bizçağdaş demokratik bir sendikal örgüt olarak, genelde işçi sınıfımızın ve emekçi halkımızınyani ulusumuzun hak ve menfaatlerini, özelde üyelerimizin hak ve menfaatlerini korumayı ,geliştirmeyi, yasal yollarla gerekli değişiklikleri gerçekleştirmelerini amaçlayan bir sendikaleğitim yapmaya çalıştık. İddianame sendikaların en dar anlamda “mesleki eğitim” dışındakieğitimine karşıdır.


Bugünkü yasal durum böyledir. Sendikalar gelirlerinin belli bir oranını mutlaka eğitimçalışmasına ayırmak zorunda değillerdir. Eğitim çalışması sendikalar için zorunlulukolmaktan çıkmıştır. Çıkarılmıştır.Sendika tüzüklerimize yönelik suçlamalar ise özünde savunduğumuz görüşlere yöneliksuçlamalardır.Kapitalizmi tek ve zorunlu seçenek sayan, devletçiliğe, devletleştirme ve kamulaştırmayakarşı olan, sanayileşmeyi öngören görüşlere karşı keme batı ülkelerinin tarımla kalkındığınıiddia edecek kadar karşı bulunan, sermayenin en geniş anlamda serbestisini savunurken,siyasal liberalizme karşı çıkan kooperatifçiliği kolektivizme giden yolun kilometre taşlarısayan, ani-tekel, anti-emperyalist mücadeleyi anayasal düzene karşı gören çoğulculuğu vekatılımcılığı reddeden, kitlelerin depolitizasyonunu savunan anlayış, sendikamız tüzüklerindebu görüşlere karşıt görüşlerin ileri sürülmesini, sosyalizmin öngörülmesini suçlamasınındoğaldır ki hukuksal bir niteliği yoktur. Olamaz da.Nitekim iddianame ve EHM tüzüklerimiz nedeni ile bizi, ihtilalci yoldan sosyalizmi kurmayıamaçlamakla veya TCK’nun 141. maddesi ile suçlamaya yönelirken, hukuksal bir dayanakbulabilmek umuduyla, bizleri ve sendikalarımızı anarko sendikacılıkla suçlamayaçalışmaktadır.Gerçekten de bizlerin TCK’nun 141. maddesini ihlalle suçlanabilmesi, tüzüklerimizdebelirtilen görüşlerin, genel olarak sendikaların görüş belirtmekten öteye, doğrudan doğruyasiyasi iktidarı ele almaya yönelik eylemlerinin ifadesi olarak değerlendirilmesi ile olanaklıolacaktır.Nitekim iddianamede dünya sendikal hareketleri çok yanlış değerlendirirken, anarkosendikalizmden suçlamalar için medet umulmaktadır. İddianamenin 20., 21. sayfalarında “Busendikalizm anlayışının davamız yönünden önem arz edeni, devletle doğrudan mücadeleyekalkacak kadar kuvvetli bir dokrin oluşturmuş bulunan ihtilalci sendikalizmdir. Bu tipsendikalar komünizmi benimsemiş olmakla birlikte, komünist veya sosyalist partilere lüzumkalmaksızın sendikal hareketlerle komünizme ulaşabileceği fikrini savunurlar” denilerekistem ortaya konulmaktadır.Gerek DİSK ve gerekse Sosyal-İş hiçbir zaman siyasi partilerin görevlerinin sendikalar eliyleyürütüleceğini savunmamıştır. Tam aksine ısrarla aksini savunmuş, bu örgütlerin görev vefonksiyonlarının ayrı olduğunu vurgulamıştır.Sendika olarak sosyalizmi öngörmüş, dünya ve yurt olaylarını, ulusal çıkarları, işçi ve emekçihalkın mutluluğunu sosyalizmde gördüğünü belirtmiş ve en genel çizgileri ile bu açıdandeğerlendirmelerde bulunmuştur.Böylesi bir siyasal iktidarın oluşmasının siyasal partilerin görevi olduğunu vurgulamış ve işçisınıfının, politika yapmasının gerekliliğini belirtmiş ve halkımıza oy verme çağrılarındabulunmuştur. Sendikaların genel olarak siyaset yapmalarını da bu çerçevenin dışındagörmemiştir. Bizim için sendikaların siyasi faaliyetleri hiçbir zaman siyasi iktidarı elegeçirmek kapsamında olmamıştır. Yasalarımızın da sendikalar yasakladığı siyasi faaliyetbudur. Bu konu yasal yasak olmaktan da öte, doğru sendikal anlayışın gereği olduğu içinönemlidir.Bu husus çok açık olmasına rağmen iddianame DİSK’i ve sendikaları “Marksist-Leninist”illegal bir siyasi parti olmakla suçlayabilmiştir.Tarih, konfederal bir sendikal yapının “Marksist-Leninist” bir parti olduğunu, olabildiğinibugüne değin yazmamıştır.


En ince ve temel ayrıntılarda ideolojik birliği gerektiren böyle bir yapılanma birbirinimahkeme salonunda tanıyan insanlarla gerçekleştirebilir mi? Her hangi bir parti bile böylesinebir yapıdan oluşabilir mi?Örneğin ben; 1977 ve 1979 seçimlerinde TİP’nden aday olarak seçimlere katılırken, DİSK,kamuoyuna CHP’ye oy verilmesi çağrısında bulunuyordu.Yine ben, 1975 yılından, yasa ile siyasi partilerin kapatıldığı 12 Eylül sonrasına değin,sosyalist bir parti olan TİP’nin kurucularından ve yöneticilerinden birisi idim.Mahkemenizin 26.1.1984 tarih 1982/14 karar sayılı hükmü ile TCK’nun 141/1. maddesininihlalden 8 yıla hüküm giydim ve bu cezam kesinleşti.Bu kararı da doğru bulmuyorum. Elbette tarih gereken hükmünü verecektir. Bu konudaayrıntıya girmenin yeri bu dava değildir. Bu davada aynı “cürmi-kasıt” ile yenidensuçlanmanın imkansızlığının yanı sıra, kurucusu ve yöneticisi olduğum bir parti varken,sendikayı parti gibi görme, parti yerine görme, partileştirme, bu amaçla illegal faaliyettebulunma suçlamasını, kişiliğime yönelik sayıyor ve şiddetle reddediyorum.Ayrıca gerek iddianame ve gerekse EHM’ da Sosyal-iş’in bu anlamda TİP ile ilişkisi degerçek dışıdır. Sosyal-İş’in TİP ile de diğer her hangi parti ile iddia anlamında ilişkisi yoktur.TİP ile ilişkisi olan benim. Organik ilişki içindeyim. Varsa diğer yönetici ve üyearkadaşlarımın partili olarak ilişkisi vardır. Tüm siyasi partilerle olabileceği gibi.İstanbul şubemizde şahıslara ait olan kimi TİP yayınlarını bunun dışında düşünmek mümkündeğildir.Oysa 508 nolu deliller klasöründe yer alan; yayım yeri Ankara’da bulunan, bayiler vasıtasıylatüm ülkede satılan “Yürüyüş” dergilerinden, sosyal-İş yürüyüş gazetesi diye sözedilebilmektedir. Bir tanesini açıp okumak, sahibine bakmak, bu derginin Sosyal-iş ile hiçbirilgisinin olmadığını anlamaya yetecektir.Yine 507 nolu deliller klasöründe yer alan TİP’ne ait yayınlar ile TİP’(ne ait olmayıp, TİP’neait olduğu ileri sürülen yayınların pek çoğu da piyasada satılan ve partilerde olan yayınlardır.Bunların varlığı, sosyal-İş’in TİP ile organik bir ilişkisinin kanıtı olamayacağı gibi, bunu ilerisürmenin hukukla ilgisi yoktur.Sendika yöneticilerinin siyasi parti yönetimlerinde görev almaları 1961 Anayasası ve 274sayılı sendikalar yasasının tanıdığı bir haktır. Bugün sendika yöneticilerinin, siyasi partiyönetimlerinde görev almaları anayasa ve sendikalar yasası ile yasak kapsamına alınmıştır.EHM’da sendikamızın kimi genel kurul kararları ile eylemleri suçlanırken yaklaşım yinehukuksal değil ideolojiktir. Ana hatları ile bunun nedenlerini izaha çalıştım. Ama bazılarıüzerinde, anlatmaya çalıştıklarıma ve çelişkilere daha da açıklık getirmesi bakımındandeğineceğim.Genel kurul kararlarımızdan:“Sendikaları, genel olarak tüm demokratik kitle örgütlerini, örgütsel yapıları ve amaçlarıbakımından PARTİ gibi görüp, teorik düzeyde ne söylenirse söylensin bu anlamda bir çalışmaiçersinde olan kişi, grup ve grupçukları sapma olarak niteler.”“Politik hareketlerden kaynaklanan kişileri değerlendirirken, onların tutum, anlayış veönerileri ile sendikal alandaki her soruna çözüm önerileri getirmelerini esas alır.”“ODTÜ’de şehit edilen üyemiz Feramuz Akgüne ailesinin oluru alınarak köyünde mezaryaptırılması” gibi kararlarımız nasıl suçlanmakta ve TCK’nun ihlali olarak tavsif


edilmektedir. Aynı iddia değil midir bizi bu kararların aksine çalışma yapmakla suçlayan.Çelişkiler yumağından s-bir demettir bu.Demokrasi istememiz, hak ve özgürlüklerin genişletilmesini istememiz, iş yasalarınındemokratikleştirilmesini istememiz, barışı savunmamız, askeri paktlara, bağımlılık getirenanlaşmalar karşı çıkmamız suçlanmaktadır. Bugün ortada kalmayan CENTO’ya karşıoluşumuz dahi suçlanmaktadır.TCK’nun 141 ve 142. maddelerinin kaldırılmasını istememiz ise, illegaliteye dönüşmemizin,sınıf tahakkümü kurmak için eylemli kalkışma içinde oluşumuzun kanıtı olarakgösterilmektedir.Anayasaları bile, Anayasada gösterilen usul ve yollarla değişebilirliğinin esas olduğudüşünülürse, yasaların değişmesini istemenin nasıl suç oluşturacağını anlamak olanağıbulunabilir mi?Yargı organları, savcılıklar, bilim adamları, sanatçılar, yazarlar, dernekler, meslek kuruluşlarıdahil geniş bir kesim, 141 ve 142. maddelerin Anayasa ve demokratik ilkelere aykırıolduğunu ileri sürmüş ve kaldırılmasını istemiştir.CHP-MSP koalisyon hükümetinin koalisyon protokolünde TCK’nun 141, 142, 163.maddelerinin değiştirilmesi yer almış ve bu konuda parlamentoda girişimler yapılmıştır.Faşist İtalyan ceza yasasından alınan bu maddelerin, bugün İtalya’da dahi uygulama olanağıkalmamıştır.Bu maddeler, muğlak, hukuk açısından malul maddelerdir.Solcuların, sosyalistlerin düşüncelerinden dolayı, yargılandıkları hapsedildikleri,kovuşturuldukları maddeler hüviyetine bürünmektedir. Bugün huzurda biz bu hüviyetteyiz.Emekçi kesimlerin örgütlenmesine engel işlevi görmektedir. Bu maddelere karşı çıkmakkomünist olup olmamakla ilgili değildir. Onun ölçütü de değildir. Yalnızca demokrat olmanınölçütüdür. Örgütlenme ve düşünce özgürlüğünden yana olmanın ölçütüdür.Sendikamız genel kurullarını oluşturan delegeler bu gerçeklerden her hangi birisi nedeniylebu istemde bulunmuşlardır. Yani aynı istemi farklı gerekçelerle istemişledir. Örneğin ben tümdüşüncelerin de örgütlenmesinin demokrasinin gereği olduğuna inandığım için bu istemdebulundum. Bulunuyorum.Kuyumcunun önünde iç geçiren kişiyi, bu nedenle hırsızlık yapacağı için suçlamak ile 141 ve142. maddelerin kaldırılmasını istemeyi suçlamak arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi dehukuki değildir.Sayın Yargıçlar,Sendikamız ayrıca, TMMOB, TÜTED, TÜM-DER, TÜS-DER, Barış Derneği, TÖB-DERgibi kuruluşlarla ilişki içinde bulunduğu için suçlanmaktadır. Burada suçlanan salt ilişkidir.İlişkinin niteliği dahi araştırılmamaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, 12 Eylül öncesiyasalarımızda, sendikaların birbirleri ile, derneklerle ve meslek kuruluşları ile ilişkisini, iş vegüç birliğini yasaklayan bir düzenleme mevcut değildir.Bu anlamda bir yasaklama 1982 anayasası ve sendikalar yasası ile geliştirilmişbulunmaktadır.TMMOB, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Hakkında 12 Eylül sonrası davadahi açılmamış olup, faaliyetini sürdürmektedir. İşyerinde çalışanlar sendikamız üyesidir.Yönetim ile bunun gerektirdiği ilişkilerimiz olmuştur.


Sosyal-İş’e ait 506 nolu klasörün 33. dizininde yer alan TMMOB’ce 1.3.1976 günlü yazı ile13.3.1976 günü miting yapılacağını bildiren yazı.36. dizide yer alan sendikamızın, çalışanlarının büyük çoğunluğunu mühendis ve mimarlarınoluşturduğu GEMAŞ işyerinde uyguladığı GREV nedeniyle dayanışma gecesi düzenlemekistediklerine ilişkin TMMOB yazısı.İşte neyin suçlaması ise kanıtları bunlardır. TMMOB ile ilişkilerimizin.EHM’ de TÜTED, TÜMDER ve TÜSDER ile olan ilişkilerimize ilişkin kanıt olarak da ilerisürülen bu derneklerin genel kurullarına tarafımızdan gönderilen mesajlar ile onların bizegönderdiği aynı mahiyetteki yazılardır.TÜTED ve TÜMDER ile ilgili olarak açılan davalarda Ankara Sıkıyönetim mahkemelerinceverilmiş beraat kararları da ortadadır.Bu yazışmalar “Sınıf tahakkümü kurmak”, müesser ekonomik nizamı değiştirmek”, “birsosyal sınıfı ortadan kaldırmak” olarak değerlendiriliyor ise söylenecek söz bulabilmeninolanağı yoktur.TÖB-DER ile ilişkilerimiz suçlaması ile oldukça ilginçtir.Yine 506 nolu klasörün 1 ila 31. dizilerinde yer alan belgelerin 29. dizideki sendikamızıntoplu iş sözleşmelerini konu alan bildirisi ile, 30. dizide gazeteleri, İstanbul’da kurulu ÖzelKültür Lisesinde, sendikamızın bağıtlayacağı toplu iş sözleşmesinin imza törenine çağıranİstanbul şubemizin çağrı yazısı dışındaki, belgelerin hiçbirisinin sendikamızla ilgisi yoktur,bize ait olmadığı gibi bize de gönderilmemiştir. Bu belgelerin tümü TEB-DER tarafındanAnkara’da düzenlenen Demokratik Eğitim Kurultayı’nda (DEK) sunulduğu ileri sürülenimzasız, eskir teksir kağıtlarıdır. DEK bildirileri bildiğim kadarı ile TÖB-DER tarafındankitap olarak bastırılmıştır. Bununla ilgili açılan soruşturmada Ankara Cumhuriyet Savcılığıkovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu kurultayda sunulan bildiriler için böylesineeksik ve sunanlarına ait olduğu kuşkulu olan bu belgeler yerine kitaba başvurulabilirdi.Ayrıca belirtmek gerekir ki, bir toplantıda bildiri sunanlar, bildirideki görüşlerin sahibidirler.DEK’na ne kişisel olarak ben, nede Sosyal-İş Sendikası çağrılı değildik. Dolayısı ilekatılmadık da. Kişi olarak ben çağrılsa idim, giderdim. Bildiri sunmam istense idi, severekgörüşlerimi açıklardım. Sendikamız çağrılsa idi, karar verecek yetkili organımızda oyumkatılınması yolunda olurdu.İki nedenle böyle davranırdım. Birincisi bir kişi, bir yurttaş olarak eğitim konusundadüşüncelerimi söylemeyi, diğer görüşleri bu arada bilmediklerimi öğrenmeyi görev sayardım.Diğer neden ise sendikamızın etkinlikte bulunduğu 21-22 nolu işkolunun eğitim hizmetlerinide kapsaması idi.Özel Öğretim Kurumlarında çalışanlar, öğretmenler dahil işçi statüsünde idiler vesendikamızın bu alanda da üyeleri vardı. Toplu iş sözleşmeleri yapıyorduk. Yani öğretmenüyelerimiz mevcuttu. Fakat ne yazık ki Sosyal-İş iddianamesinde “özel okul öğretmenlerini”üye yapmakla suçlanıyorduk. Sanki özel okul öğretmenlerinin sendikaya üye olması yasaktı.2821 sayılı sendikalar yasası bu yasağı getirdi. Ama bizim suçlandığımız dönemde 2821 sayılıyasa değil 274 sayılı yasa yürürlükte idi.İşte illegaliteye dönüşmemizin birisi de böyle gösteriliyordu.İddianame ve EHM’da demokratik kitle örgütleri önce suçlu kabul edilmiş, yargısı verilmiş vebunlarla ilişkiler otomatik olarak suç kabul edilmiştir. Bu yaklaşımın en tipik örneğini BarışDerneği için görmek olanaklıdır.


Sosyal-İş iddianamesine ek 506 nolu deliller dosyasının 48-56 dizilerinde yer alan belgeler,Barış Derneğinin kendi yayınları olup bizimle bir ilgisi bulunmamaktadır. 57 ve 60 dizilerindeyer alan belgeler ise Sosyal-İş Sendikası ile Barış Derneği arasındaki iki yazışmadır.Barış Derneği 1980 yılında İstanbul Spor ve Sergi Sarayında “Sendikalar Barış Konferansı”konulu bir toplantı düzenlemiştir. Sendikamızda bu toplantıya çağrılmıştır.Barış yaşamsal ve evrensel bir konudur. Tüm dünyada sendikalar barışın gerçeksavunucusudurlar. Barış için mücadele etmek sendikaların en temel görevlerindendir. Bununiçin bu toplantıya katılmaya karar verilmiş ve toplantı masraflarına katılım olarak da 15 binlira gönderilmiştir. 57 dizide yer alan yazı bu paraya ilişkin yazı olup, iddianamede BarışDerneğine parasal yardım yaptığımız suçlamasına neden olmuştur.Bu toplantı ile ilgili olarak İstanbul sıkıyönetim komutanlığı daha önce verdiği izni iptal ettiğiiçinde toplantı yapılamamıştır.Yine barış Derneğinin 1979 yılında İstanbul’da Etap Oteli salonlarında yaptığı, gazeteci, bilimadamı, öğretim üyeleri, sendikacılar gibi pek çok çağrılının bulunduğu toplantıya çağrılıolarak ben de katıldım. Barış konusunun tüm boyutları ile tartışıldığı bu toplantı bir konferansniteliğinde idi. Ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı Barış Derneği ile ilgiliolarak hakkında yaptığı kovuşturma sonucunda; 8.7.1985 tarih 1984/573 Esas, 1985/82 kararnolu kararı ile kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi.Bu arada her nedense iddianame ve EHM söz edilmeyen, sendika ve demokratik kuruluşlarlaolan bazı ilişkilerimizi, güç ve eylem birliği çalışmalarımızdan söz etmek istiyorum. Zira buçalışmalarımız, sendikalar ve kitle örgütleri ile ilişkilerimizin ve buna ilişkin anlayışımızınsomutlanışıdır.Türk-İş’e bağlı ve aynı işkolunda kurulu bulunduğumuz Tez-Büro-İş ile Sosyal-İş ve Bank-Sen olarak 1979 yılı sonlarında oluşturduğumuz güç birliği 6. Genel Kurula sunduğumuzçalışma raporumuzun 52,53 ve 54. sayfalarında buna ilişkin açıklamalar ve 3 sendikanın ortakdeklarasyonu yer almaktadır.Diğer bir ilişkiler çalışmamız ise SSK Müdürler Kurulu (Yönetim Kurulu) seçimlerineilişkindir.4792 sayılı SSK Kuruluş Yasasına göre oluşan SSK Müdürler Kuruluna 23 sayılı yasauyarınca kurum çalışanlarının da bir temsilcisi seçimle belirlenir. Çalışanların tümünün oykullandığı bu seçimlerde memurlar ve kurumda etkinlik gösteren sendikalar aday gösterirler.İlk kez 1974 yılında Danıştay kararı ile aday gösterdiğimiz bu seçime, Sosyal-İş adayı olarakben, Türk-İş’e bağlı Sağlık-İş Sendikası adayı olarak da Mustafa Başoğlu katılmış ve çeşitlikuruluşlar ayrı ayrı desteklemişlerdi. Seçimi kazanarak Yönetim Kuruluna seçildim.1979 yılı Aralık ayında yine aynı konuda Türk-İş’e bağlı Tez-Büro-İş, Petrol-İş Sendikalarıile, Sosyal-İş, Devrimce Sağlık-iş, Tüm Has-iş, Tüm-Der, Tüted, TTB Merkez konseyi, TÜS-DER, SSK Müfettişleri Derneği, güçbirliği yaparak, ortak adayımız SSK müfettişleri derneğigenel başkanı Sadık Uluşahin’i müdürler kurulu üyeliğine seçtirdik.Buna ilişkin çalışmalarımızda 6. dönem genel kurula sunulan çalışma raporunun 50.sayfasında ayrıntılı olarak yer almaktadır.Bugün bu çalışmalar yapılamaz, yasaklanmıştır. Ama dün en doğru ve demokratik tavırdı.Sayın Mahkeme Heyeti,


Suçlama konusu yapılan eylemlerimizden birisi de, iddianame ve EHM’nın deyimi ile “15-16Haziran yıldönümü kutlama gecelerine” katılmak, daha doğrusu düzenlemektir. Buna kanıtolarak da 504nolu deliller dosyasındaki yazışmalar gösterilmektedir.Sosyal-iş Sendikasınca 15-16 Haziran’ın yıldönümlerinde kutlama geceleri diye bir gecehiçbir zaman düzenlenmemiştir.Bu dosyada sözü edilen yazılar okunduğu zaman anlaşılacağı üzere DİSK’in bölge temsilcilertoplantısına ilişkin sendikamıza yazdığı yazılardır.DİK, Bölge Temsilciler Kurulu, DİSK anatüzüğünün öngördüğü danışma organlarındanbirisidir. DİSK yetkili organlarının çağrısı ile toplanır. Bölgedeki sendikaların temsilcilerikatılır. İşte bu yazılar bu toplantılara çağrı yazılarıdır.15-16 Haziran 1970 tarihinde sendikamız DİSK üyesi değildi.Bu tarih ülkemizde işçi sınıfımızın, onun ekonomik örgütlerinden olan sendikalarımızın,aydınlarımızın, kısaca tüm demokrasiden yana güçlerin, Anayasa’ya demokratik hak veözgürlüklere bilinçle sahip çıktıkları bir tarihtir.Ülkemizde özgür ve çağdaş sendikal hareketi yok etme girişimi olan 274 sayılı yasayıdeğiştiren 1317 sayılı yasaya karşı demokratik bir protesto hareketidir. Nitekim daha sonra buyasa Anayasa mahkemesince iptal edilmiştir.Biz Sosyal-iş olarak 15-16 Haziran’ı böyle değerlendirdik. Böyle andık. 15-16 Haziran’ı birzabıta olayı olarak görmedik. Olayın zabıta ile ilgili yanı bizi hiç ilgilendirmedi. Bu hususyayınlarımızda açıkça görülmektedir.Sayın Yargıçlar,Çağımızda demokrasinin gerçek savunucusu işçi sınıfı ve emekçi halktır. Demokrasi işçisınıfı için yaşamsal bir konudur. Onun için demokrasi mücadelesi daima sendikaların,özellikle de ilerici sendikal hareketin temsilcileri olan demokratik sınıf ve kitle sendikalhareketinin gündeminde birinci maddeyi oluşturur.Faşizme, anarşizme, terörizme karşı mücadele, bu belirtmeye çalıştığım gerçekliğin vegerekliliğin doğal zorunluluğudur.DİSK ve Sosyal-İş bu zorunluluğun hiçbir zaman unutmamış ve daima mücadele vermiştir.Mücadelesi ise demokratik bir sendikal hareket olarak, onun gerekli kıldığı yöntemlerleolmuştur. Miting düzenlemiş, kamuoyuna bildiriler yayınlamış, yetkili makamlara başvurmuş,protesto gösterilerinde bulunmuştur.Üyeleri, yöneticileri kurşunlanırken dahi bu yöntemin dışında bir yöntem düşünmemiştir.Demek istiyorum ki; sendikaların ve biz sendikacıların düşüncelerimizden, demokratikhaklarımızdan başka silahımız yoktur. Ülkemizi bir iç savaşa ve kargaşa döneminesürükleyerek demokrasiyi yok etmek isteyen faşist tırmanışın göstergelerinden birisi olanKahramanmaraş katliamı karşısında susmamızı bizlerden hiç kimse bekleyemezdi.İnsanlarımızın canice katledildiği bu olay karşısında tepkimizi, 5 dakikalık bir saygı duruşu veprotesto hareketi ile gösterdik.Öyle olaylar ve olgular vardır ki, bunlar karşısında susmak, ortaklık anlamına gelebilir.DİSK’in aldığı 5 dakikalık protesto kararını Sosyal-İş Yürütme Kurulu olarak, doğru veyerinde bulup, biz de kararımızla buna iştirak ettik. 5 Ocak 1979 günü tüm üyelerimizi bunaiştirake çağıran yazıları şubelerimize gönderdik.


Eğer biz bu eylemimizle, sendikalarımızı illegaliteye dönüştürmüş, TCK 141. maddesini ihlalederek, sınıf tahakkümü kurmaya çalışmış isek, o zaman şu sorunun yanıtı verilmelidir.Bu katliamı yapanlar, insanlarımı canice, alçakça öldürenler neyi savunmuş olmaktadırlar.Cumhuriyeti mi, demokrasiyi mi? Bu sorunun yanıtını beklemek hakkımızdır.Sendika genel başkanı olarak, sendika toplantılarında “ideolojik ve politik” konuşma yaptığımgibi soyut bir suçlama yer almaktadır. Öncelikle ideolojik ve politik kelimeleri, iddiaca zatenkelime olarak suçlu görülmektedir.İdeolojik ve politik olmayan hiçbir konuşma yapılamaz bir toplantıda. Örneğin KanaryaSevenler Derneğinin genel kurulunda yapılan bir konuşma bile ideolojik ve politiktir.Sendikalar ne bir dernektir, hele hele kanarya sevenler derneği hiç değildir.Konuşmalarımda nasıl bir suç vardır. Ceza yasamızın hangi maddesini ihlal edicibulunmaktadır. Halkı isyana mı teşvik etmişim? İnsanları birbirini öldürmeye miyöneltmişim, ne yapmışım da suç işlemişim? Yanıt açıktır. Hiçbirisi. Görüşlerimsuçlanmaktadır.Sendikamızın yönetim kurulu toplantılarında, genel kurul toplantılarında açış konuşmalarıyaptım.Dava dosyasında bulunan ve duruşma safahatı anında bana ait olduğunu kabul ettiğim, tümkonuşmalarımın başta hukuki sorumluluğu olmak üzere tüm sorumluluğu bana aittir.Bu konuşmalarım doğrudan doğruya benim hazırladığım, yani sendikanın her hangi birorganının kararı olmayan, kişisel görüşlerimi ve önerilerimi yansıtan konuşmalardır.Sendikanın başkanı olarak, dünya ve yurt sorunlarına değinmek, işkolumuzu ilgilendirensendikamızın sorunları ile ilgili ekonomik demokratik alanlarda görüşlerimi bildirmek benimsendikacı olarak görevimdi. Bu görevimi yerine getirmeye çalışıyorum.Burada bu vesile ile, Sosyal-İş dava dosyasında bulanan ve sendikamıza ait olan tüm yazılıbelgelerin bize yöneltilen TCK 141. maddesini ihlal suçunu işlemediğimizin kanıtlarıolduğunu belirtiyor ve lehimize kanıtlar olarak değerlendirilmesini diliyorum.Sayın Mahkeme Heyeti,Bu dava olağandışı koşulların; hukuksal kaygı ve gereklerin değil, bir askeri müdahaleninortaya getirdiği bir davadır.İhtilalci olduğumuz iddiası ile ortaya çıkılıp, sendikal mücadelemizden dolayı değil, anarşi veteröre katıldığımızdan yargılandığımızın yedi düvele ilan edildiği bir davadır. Bunlarınhiçbirisinin varit olmadığı olamayacağı ortaya çıkmıştır.Enflasyonun nedeninin işçi ücretleri olduğu, işçilerin “mutlu azınlık” haline geldiği 1961Anayasasının lüks olduğu, grevlerin ülke ekonomisini çökerttiği gibi görüş ve iddialarınürünü olmuştur bu dava.Bu dava aynı zamanda bu görüşlerin geçersizliğinin ortaya çıkmasının, geniş kitlelerce 6yıldır yaşanarak öğrenilmesine de neden olmuştur. Bu yönü ile maliyeti işçi ve emekçihalkımız açısından çok ağır da olsa olumluluk taşımaktadır.Demokrasinin, demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılmasının, daha çok demokrasi ve dahaçok hakkın, gelişmenin, onurlu bir kalkınmanın kısacası aydınlık yarınların engelleyicisideğil, hazırlayıcısı olduğu ve olacağı da anlaşılmıştır.Sözün kısacası olumsuzluk, olumluluğu da beraberinde içerisinde taşır.Sayın Yargıçlar,


Bizler bu dava nedeni ile, güç koşullarda kaldık. Eziyet çektik. Düşündüklerimizi, gerçekleri,anlatmaya çalıştık. Bize düşen görevi yerine getirmeye çalıştık.En küçük bir suçluluk duygusu taşımıyorum.Şimdi görev ve sorumluluk sizlerindir. Diliyorum ki, kararlarınız politik nitelikli bu davayıhukuksal yörüngesine oturtursunuz.Tarihte olağandışı koşulların ürünü davaları, hukuksal abide haline getirerek sonuçlandıranince örnekler vardır. Bu davanın da öyle olması içten dileğimdir.Hakkımda beraat kararı verilmesini, genel başkanı bulunduğum Sosyal-İş Sendikası içinistenen kapatılma isteminin reddedilmesini talep ediyorum.Saygılarımla.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!