27.01.2015 Views

bd798f7e557c386e7e231ced888acec57061

bd798f7e557c386e7e231ced888acec57061

bd798f7e557c386e7e231ced888acec57061

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ<br />

Bu çalışmanın başka önemli bir bulgusu ise öğretmen<br />

kararlarında cinsiyet farklılığı değerinin<br />

etkili olduğunun belirlenmesidir. Cinsiyet farklılığı<br />

değeri, Lim ve Ernest’in (1997), “sosyal ve kültürel<br />

değerler” ve Bishop’un (1988), “toplumsal düzey”<br />

kategorileri içinde düşünülebilir. Bu değer, belki de<br />

iki toplum arasındaki toplumsal ve kültürel değerler<br />

arasındaki farklılığı en açık şekilde ortaya koyan<br />

değer olarak değerlendirilebilir. Zira, Alman matematik<br />

öğretmenlerinin Türk meslektaşlarına göre<br />

karar verme süreçlerinde bu değer çok daha fazla<br />

önemli rol oynamaktadır. Alman öğretmenler için<br />

bu kategoriye ilişkin ortaya çıkan alt değerlerin ise<br />

estetik, güzellik, düzenlilik (özellikle kız öğrenciler<br />

için) ve cinsiyete dayalı işbirliği olduğu belirlenmiştir.<br />

Burada ortaya çıkan değerlerin, Batı kültüründe<br />

kadına özgü sayılan değerlerle de örtüştüğü<br />

görülmektedir. Zira, Gilligan (1982) tarafından öne<br />

sürülen cinsiyete dayalı değer teorisinde, Batı toplumlarında<br />

kadına özgü değerler olarak; empati,<br />

koruyuculuk, hissetme, sezgiselcilik, bağlantılık ve<br />

insan merkezlilik vb., erkekler için ise soyutlama,<br />

nesnellik, bütüncüllük ve konu merkezli düşünme<br />

vb. değerleri uygun görülmektedir. Bu nedenle<br />

burada, Alman öğretmenler tarafından estetik,<br />

güzellik ve düzenlilik değerlerinin kadına özgü değerler<br />

olarak nitelendirilmesi sürpriz değildir. Zira<br />

bu durumun, Bishop’un (1988), “kurumsal düzey”<br />

değerlerinin etkilediğini belirtiği matematik öğretim<br />

programlarıyla da uyum içerisinde olduğu<br />

söylenebilir. Çünkü Alman lise matematik öğretim<br />

programında (Rahmenlehrplan für die Gymnasiale<br />

Oberstufe [RGO], 2006), bu duruma aşağıdaki<br />

şekilde vurgu yapılmıştır:<br />

Derslerde, karşı cinslerin birlikte çalışabileceği ortamlar,<br />

cinslerin kendilerinin ve karşı cinslerinin<br />

öğrenmelerinin güçlenmesini ve farkındalıklarını<br />

artırır. Hayatta, karşı cinsle beraber yaşama olgusunu<br />

destekler. Her iki cinsin, kişisel ve mesleki<br />

yaşam planlamalarına yönelik kendilerine biçilen<br />

geleneksel rollerinden bağımsız bir şekilde<br />

karar almaları güçlendirilir. [7]<br />

Diğer taraftan, Türk matematik öğretmenlerinin<br />

(T3 hariç), grupların oluşumunda cinsiyete göre<br />

bir ayrışıma dikkat edip/etmediklerine yönelik<br />

soruda bile önceliklerinin yukarıda verilen verimlilik<br />

değeri üzerinde yoğunlaştığı, cinsiyet farklılığına<br />

yönelik herhangi bir görüş belirtmedikleri<br />

belirlenmiştir. Halbuki MEB (2009b); bu konuya<br />

verdiği önemi, “Grup halinde yapılacak projelerde,<br />

öğrencilerin cinsiyet, başarı durumu vb. özellikleri<br />

bakımından heterojen gruplar oluşmasına dikkat<br />

edilmelidir.” [107] ve “iş birliğine dayalı öğrenmede;<br />

öğrencilerin başarı düzeyleri, cinsiyetleri,<br />

kişilik özellikleri dikkate alınarak homojen veya<br />

heterojen gruplar oluşturulmalıdır.” [25] şeklinde<br />

belirtmektedir. Türk matematik öğretmenlerinin<br />

bu noktada bile verimlilik değeri üzerine özellikle<br />

vurgu yapmalarının altında, Türk Eğitim<br />

Sistemi’nin büyük ölçekli merkezi sınavlarla yapılandırılmış<br />

olması (Yıldırım, 2008) ve öğretmenlerin<br />

başarısının/başarısızlığının hem kurumsal hem<br />

de toplumsal bazda bu sınavların sonuçları üzerinden<br />

değerlendirilmesi gösterilebilir. Bu durum,<br />

Türk matematik öğretmenlerinin sınıf pratiklerine<br />

(grupların oluşumu) yönelik karar verme süreçlerinde,<br />

toplumsal ve kurumsal değerlerin (Bishop,<br />

1988; Lim ve Ernest, 1997) etkili olduğunu göstermesi<br />

bakımından önemlidir.<br />

Matematik Öğretimindeki Değerlerdeki Kültürel<br />

Benzerlikler ve Farklılıklar<br />

Matematik öğretmenlerinin sınıf pratiklerine yönelik<br />

kararlarını etkileyen değer kategorileri ve<br />

bunlara ilişkin alt değerleri, Hofstede’nin Kültürel<br />

Değerler Kategorisi (1980) bakımından incelendiğinde,<br />

ilginç ve çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır.<br />

Hofstede’nin (1980) çalışması sonucunda, Türk<br />

toplumunun, güç aralığının ve belirsizlikten kaçınma<br />

düzeyinin yüksek, toplumcu bakışa sahip ve<br />

kadınlara özgü değerlere göre daha fazla şekillendiği<br />

belirlenmiştir. Bu değerlerin sınıf pratiklerine<br />

yansımasının ise Cooper ve arkadaşlarının (2007)<br />

belirttiği gibi, öğretmen-merkezli bir öğretim ile<br />

öğretmenin sunumunun/kararının irdelenmesinin<br />

ve sorgulanmasının saygısızlık olarak algılanması<br />

vb. şeklinde olması beklenmektedir. Ancak,<br />

şimdiki çalışmanın verilerinin bu noktada farklılaştığı<br />

görülmektedir. Örneğin, Türk matematik<br />

öğretmenlerinin karar verme süreçlerinde, öğrenci<br />

merkezli değerlerin (bkz. Verimlilik değeri) çok<br />

etkili olduğu ve Türk öğretmenlerinin öğrencilerinin<br />

bazı taleplerine (kendi kararlarına zıt bile olsa)<br />

saygı göstereceklerini (bkz. Esneklik değeri) söyledikleri<br />

belirlenmiştir. Yapılandırmacı yaklaşımlara<br />

göre yenilen matematik öğretim programlarının<br />

bu noktada bir etkisinin olabileceği düşünülebilir.<br />

Ancak burada, Türk öğretmenlerin bu değerlerinin,<br />

sınıf pratiklerine yansıyıp, yansımadığının<br />

belirlenmesi gözleme dayalı ayrı bir araştırmayı<br />

gerektirmektedir. Ayrıca burada, Türkiye’nin son<br />

yıllarda hızlı bir gelişim ve değişim içerisinde olduğu<br />

da dikkate alındığında, Hofstede’nin kültürel<br />

değerler kategorisinin, günümüz Türk toplumunda<br />

geçerliğinin ve güncelliğinin belirlenmesinin gerekliliği<br />

de ortaya çıkmaktadır.<br />

Diğer taraftan; Hofstede’nin (1980) çalışması sonunda,<br />

Alman toplumunun, güç aralığı ve uzun<br />

dönemli eğilim değerlerine düşük düzeyde, bireyselcilik,<br />

belirsizlikten kaçınma ve erkeklere özgü<br />

değerlere ise yüksek düzeyde sahip olduğu belir-<br />

688

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!