Hırka-i Şerif ve Kutsal Emanetler Sacred Cloak and Holy Relics ...
Hırka-i Şerif ve Kutsal Emanetler Sacred Cloak and Holy Relics ...
Hırka-i Şerif ve Kutsal Emanetler Sacred Cloak and Holy Relics ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kutsal</strong> <strong>Emanetler</strong> <strong>Sacred</strong> <strong>Cloak</strong> <strong>and</strong> <strong>Holy</strong> <strong>Relics</strong> Dalgalar üzerinde unutulmaz<br />
bir keşif serü<strong>ve</strong>ni: Mavi Yolculuk An unforgettable ad<strong>ve</strong>nture of disco<strong>ve</strong>ry o<strong>ve</strong>r the wa<strong>ve</strong>s:<br />
Blue Cruise ‘Yanık Ülke’: Katekekaumene ‘The Scorched L<strong>and</strong>: Katakekaumene
Dünya’nın biletini kesiyoruz!<br />
1.938 Seyahat Acentesi BiletBank sistemi üzerinden son dört yılda<br />
3.280.000 adet sorunsuz işlem gerçekleştirdi <strong>ve</strong><br />
toplam 1.838.396 adet uçak bileti düzenledi.<br />
Teknolojimize ortak olun.<br />
• 797 Havayolu <strong>ve</strong><br />
Low-Cost taşıyıcı<br />
• Online Rezervasyon-<br />
Biletleme-İptal-Değişiklik<br />
• 7/24/365 Çağrı Merkezi<br />
• Kendi Web Sitenizde<br />
Online Bilet Satış İmkanı (iframe)<br />
• BKM Denetimde Gü<strong>ve</strong>nli<br />
Kredi Kartı İşlemleri<br />
• Servis Ücreti Belirleme <strong>ve</strong><br />
Taksitli Satış İmkanı<br />
www.rapidoajans.com<br />
Üyelik için: www.biletbank.com / basvuru@biletbank.com
‹çindekiler Contents<br />
06<br />
Dalgalar üzerinde unutulmaz bir keşif<br />
serü<strong>ve</strong>ni: Mavi yolculuk<br />
An unforgettable ad<strong>ve</strong>nture of disco<strong>ve</strong>ry o<strong>ve</strong>r the<br />
wa<strong>ve</strong>s: Blue cruise<br />
Sayı: 314 / Ağustos 2011 • Issue: 314 / 2011 August<br />
16<br />
Ada’nın incisi: Büyükada Kültür Evi<br />
The pearl of the isl<strong>and</strong>:<br />
Büyükada Culture House<br />
32<br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kutsal</strong> <strong>Emanetler</strong><br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> (<strong>Sacred</strong> <strong>Cloak</strong>) <strong>and</strong> <strong>Holy</strong> <strong>Relics</strong><br />
44<br />
Biz Türkler ’Tepük’ oynarken<br />
When us Turks were playing ‘Tepük’<br />
48<br />
Ne olacak bu havaların hali!<br />
What’s going to happen with this weather!<br />
22<br />
‘Yanık Ülke’: Katekekaumene<br />
‘The Scorched L<strong>and</strong>: Katakekaumene<br />
38<br />
Dünyanın tüm denizleri <strong>ve</strong><br />
Yağmur Ormanları İstanbul’da<br />
All the seas <strong>and</strong> rainforests of<br />
the world are in İstanbul<br />
50<br />
30 Yapraklı gül şehri: Darende<br />
A city of roses with 30 petals: Darende<br />
54<br />
Yeni bir dönem çok özel kutlama<br />
A new period a <strong>ve</strong>ry special celebration<br />
58<br />
Zamanın değerini bilenlere özel:<br />
Classes Boutique Hotel<br />
Exclusi<strong>ve</strong> for those who know the value of time:<br />
Classes Boutique Hotel<br />
62<br />
THY Haberler<br />
THY News<br />
TÜRSAB<br />
TÜRK‹YE SEYAHAT ACENTALARI B‹RL‹⁄‹<br />
taraf›ndan ayl›k olarak yay›nlan›r<br />
Published monthly by<br />
ASSOCIATION OF TURKISH TRAVEL AGENCIES<br />
ISSN 1300-3364<br />
Yerel Süreli Yay›n/Local Periodical<br />
•<br />
TÜRSAB ad›na Sahibi<br />
Owner on behalf of TÜRSAB<br />
Başaran ULUSOY<br />
Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü/Managing Editor<br />
Feyyaz YALÇIN<br />
Yay›n Yönetmeni/Editor<br />
Ayşim ALPMAN<br />
TÜRSAB ad›na Yay›n Koordinatörü<br />
Publication Coordinator on behalf of TÜRSAB<br />
Arzu ÇENG‹L<br />
Görsel Yönetmen/Art Director<br />
Özgür AÇIKBAŞ<br />
Çeviri/Translation<br />
Kemal PARLAR<br />
Bask›/Printing: Müka Matbaa<br />
Tel: (0.212) 549 68 24<br />
Bask› Tarihi/Print Date: Ağustos/August 2011<br />
TÜRSAB<br />
Tel: (0.212) 259 84 04 Faks: (0.212) 259 06 56<br />
Dikilitaş Mah. Aş›k Kerem Sk.No: 42<br />
34349 Beşiktaş-‹stanbul/Türkiye<br />
www.tursab.org.tr/e-mail:tursab@tursab.org.tr<br />
Editoryal <strong>ve</strong> Görsel Haz›rl›k<br />
Editorial <strong>and</strong> Visual Preparation<br />
BRONZ YAYIN<br />
Tel: (0.212) 244 85 37-38 Faks: (0.212) 244 85 34<br />
Pürtelaş mah. Güneşli sk. No:22 D:1<br />
34433 Cihangir-‹stanbul/Türkiye<br />
bronzyayin@gmail.com<br />
TÜRSAB DERG‹, Bas›n Konseyi üyesi olup, Bas›n Meslek ‹lkeleri’ne uymaya söz <strong>ve</strong>rmiştir. TÜRSAB DERG‹’de yay›nlanan yaz› <strong>ve</strong> fotoğraflardan kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. TÜRSAB MAGAZINE is a member<br />
of the Turkish Press Council <strong>and</strong> has resol<strong>ve</strong>d to abide by the Press Code of Ethics. None of the articles <strong>and</strong> photographs published in the TÜRSAB MAGAZINE maybe quoted without mentioning of resource.
BAŞYAZI<br />
editorial<br />
“HERAKLES ARTIK YORGUN DEĞİL”<br />
“HERAKLES IS NO LONGER WEARY”<br />
New York Times, dünyanın en ünlü gazetelerinden<br />
biri. Bugüne kadar Türkiye hakkında kimbilir kaç haber<br />
yayınlamıştır. Bunların pekçoğu olumsuz, hatta Türkiye<br />
aleyhtarı haber ya da izlenimlerdir. Ama gazetenin<br />
son haberi, Türkiye’nin zaferinden söz ediyor.<br />
Doğrusu haksız da değil. Çünkü yazıya konu<br />
olan, Türkiye’den (ç)alınıp götürülen Herakles<br />
heykelinin üst bölümü. Yani, yaklaşık 1800<br />
yıllık bir eser. Heykelin asıl bölümü<br />
sayılabilecek büst kısmının nasıl <strong>ve</strong> ne<br />
zaman Türkiye dışına çıktığı bilinmiyor.<br />
Bilinen, 1982 yılından bu yana Boston<br />
Güzel Sanatlar Müzesi’nde sergilendiği.<br />
İşte şimdi o heykel yurduna dönüyor. New<br />
York Times gazetesi de bu dönüşü şu ifadeyle<br />
yorumluyor: “Yorgun Herakles, Türkler için,<br />
ülkeden çalındığı düşünülen antik eserlerin<br />
iadesi konusunda büyük bir çabanın zaferini<br />
simgeliyor. Onun dönüşüyle Türkler savaşı<br />
kazanıyor gibi görünüyor.”<br />
Boğazköy Sfenksi, Yorgun Herakles... Türkiye<br />
gerçekten de, dikkatlerden kaçan olağanüstü bir<br />
çaba <strong>ve</strong> kültürel diplomasi ile eserlerine birer birer<br />
kavuşuyor. Kavuşacak.<br />
Bize düşen de, emeği geçen herkesi alkışlamak olacak.<br />
Sevgilerimle,<br />
Başaran Ulusoy<br />
TÜRSAB Başkanı<br />
The New York Times is one of the most popular<br />
newspapers of the world. Who knows how many<br />
articles it has published about Turkey thus far. Most<br />
of them were probably negati<strong>ve</strong> observations <strong>and</strong><br />
news items, e<strong>ve</strong>n opposing Turkey. But the latest<br />
news in the paper refers to Turkey’s victory.<br />
Because the subject of the article is the top<br />
half of the Weary Herakles statue which was<br />
taken (stolen) from Turkey. In other words, an<br />
1800 years old artefact.<br />
It is not known when <strong>and</strong> how the bust which<br />
could be considered the main part of the statue<br />
was taken outside Turkey. What’s known is that<br />
it has been exhibited in Boston Museum of Fine<br />
Arts since 1982. Now, that statue is returning<br />
home. New York Post comments on this<br />
return with following words: “Weary Herakles<br />
signifies a victory for Turks in the struggle<br />
for returning antique artefacts stolen from the<br />
country. With his return, it appears as though<br />
Turks are winning the battle.”<br />
Boğazköy Sphinx, Weary Herakles... Turkey<br />
is really retrieving back its artefacts one by<br />
one with an extraordinary effort largely gone<br />
unnoticed <strong>and</strong> with cultural diplomacy. It really<br />
will. Our job is to applaud e<strong>ve</strong>ryone invol<strong>ve</strong>d<br />
Best regards,<br />
Başaran ULUSOY<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011<br />
3
GEZİ<br />
tra<strong>ve</strong>l<br />
Dalgalar üzerinde unutulmaz bir<br />
keşif serü<strong>ve</strong>ni: Mavi yolculuk<br />
Eşiniz, çocuklarınız <strong>ve</strong> en yakın dostlarınızla birlikte, kimsenin sizi rahatsız edemeyeceği bir tatil düşünün.<br />
Birbirinden leziz yiyecekleri tadıyor, sizden başka kimsenin olmadığı koylarda kulaç atıyor, altın rengi<br />
minicik kumsallarda güneşleniyor, Akdeniz <strong>ve</strong> Ege kıyılarını bambaşka bir gözle seyrediyorsunuz.<br />
Bütün bunlar için bir tekne kiralayıp, özgürlüğe <strong>ve</strong> eğlenceye yelken açmanız yeterli<br />
2 Sevinç Akyazılı Rasim Konyar<br />
An unforgettable ad<strong>ve</strong>nture of disco<strong>ve</strong>ry o<strong>ve</strong>r the wa<strong>ve</strong>s:<br />
Blue cruise<br />
Think of a holiday with your spouse, kids <strong>and</strong> your closest friends where nobody<br />
could disturb you. You taste fantastic, delicious food, you swim in bays where there<br />
is nobody else but you, you sunbathe in small golden beaches, you see the costs of<br />
the Aegean <strong>and</strong> the Mediterranean in a completely different way. For all this, hiring<br />
a boat <strong>and</strong> setting sail to freedom <strong>and</strong> fun is enough!<br />
6<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Güneşi teninizde<br />
hissederken, serin<br />
bir meltemle<br />
ferahlayabilmek,<br />
dilediğiniz an denize girebilmek,<br />
onlarca değişik koyu, kıyıyı,<br />
manzarayı bir arada görebilmek,<br />
balığın en güzelini yemek, çam<br />
ormanlarının <strong>ve</strong> denizin kokusunu<br />
soluyarak, yıldızların altında<br />
dalga sesleriyle uyuyabilmek…<br />
Bütün bunlar <strong>ve</strong> çok daha fazlası<br />
bir araya gelerek ‘mavi yolculuk’<br />
kavramını oluşturuyor. Bir tekneye<br />
atlayıp, özgürce dilediği yerde<br />
denize girmek, her an her istediği<br />
yerde demir atarken, modern<br />
hayatın tüm zincirlerinden<br />
kurtulabilmek, suni ışıklarla<br />
bölünmemiş bir gökyüzünü tüm<br />
canlılığıyla seyredebilmek… Çok<br />
değil yaklaşık 20 yıl önce bütün<br />
bunlar, sadece ‘çok zenginler’in<br />
yaşayabileceği ayrıcalıklar olarak<br />
görülürdü. Tıpkı, 5 yıldızlı bir<br />
otelde tatil yapmak, tıpkı bir turla<br />
Avrupa seyahatine çıkıp, alış<strong>ve</strong>riş<br />
yapmak gibi… Türkiye’de turizm<br />
sektörü hızla gelişirken, Avrupa<br />
tatilleri de 5 yıldızlı oteller de<br />
ucuzladı, neredeyse herkes için<br />
mümkün hale geldi. Üç yanı<br />
denizlerle çevrili ülkemizde yatçılık<br />
<strong>ve</strong> deniz turizmi de yerinde<br />
saymadı, hızla ilerledi. Bodrum,<br />
Marmaris <strong>ve</strong> Tuzla Tersaneleri’nde<br />
yapılan ultra lüks yatlar, guletler<br />
dünyanın en ünlü zenginlerine<br />
satılırken, pek çok firma kiralık yat<br />
hizmetini uygun fiyat <strong>ve</strong> yüksek<br />
kalite garantisiyle <strong>ve</strong>rmeye başladı.<br />
Mavi yolculuk Türkiye’nin hızla<br />
To be invigorated with a cool breeze<br />
while feeling the sun on your skin,<br />
to jump in the sea whene<strong>ve</strong>r you<br />
wish, to see dozens of different bays,<br />
shores, scenery at once, to eat the<br />
best fish, to sleep under the stars<br />
while breathing in the scents of<br />
pine trees <strong>and</strong> the sea… All these<br />
<strong>and</strong> more come together to create<br />
the ‘blue cruise’ concept. To jump<br />
on a boat, to swim freely where<strong>ve</strong>r<br />
you wish, to be free of shackles<br />
of modern life while anchoring<br />
where<strong>ve</strong>r you wish at anytime, to<br />
be able to watch the night sky in all<br />
its glory uninterrupted by artificial<br />
lights...<br />
No more than 20 years ago all these<br />
would ha<strong>ve</strong> been seen as privileges<br />
which could be experienced only by<br />
‘the <strong>ve</strong>ry rich’. Just as holidaying<br />
in a 5 star hotel was, just as go on<br />
a shopping trip to Europe as part<br />
of a tour was… While the tourism<br />
sector de<strong>ve</strong>loped rapidly in Turkey,<br />
European holidays <strong>and</strong> 5 star hotels<br />
got cheaper, becoming available<br />
to almost all. Yachting <strong>and</strong> marine<br />
tourism hadn’t stood still <strong>and</strong><br />
de<strong>ve</strong>loped rapidly in our country<br />
surrounded which is surrounded<br />
by the sea on three sides. While<br />
ultra luxury yachts, gullets built in<br />
boatyards of Bodrum, Marmaris <strong>and</strong><br />
Tuzla, were sold to the most famous<br />
<strong>and</strong> the richest people of the world,<br />
many companies began to offer<br />
boats for hire with reasonable prices<br />
<strong>and</strong> good quality service. Blue cruise<br />
became one of the fast de<strong>ve</strong>loping<br />
new tourism trends of Turkey. But<br />
when did this enjoyable holiday<br />
8<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
gelişen yeni turizm trendlerinden<br />
biri haline geldi. Peki bu keyifli<br />
tatil alternatifi ne zaman ortaya<br />
çıktı? Mavi tur kavramı ilk kim<br />
tarafından ortaya atıldı? Kimler,<br />
ne için tatillerini deniz üzerine<br />
taşıyor? Mavi yolculuğunuzun<br />
güzel geçmesi için nelere dikkat<br />
edilmeli <strong>ve</strong> en uygun rotalar<br />
hangileri?<br />
Cevat Şakir’in Gökovası<br />
Mavi yolculuk tanımı, Akdeniz<br />
kıyılarımızın güzelliğini en şairane<br />
biçimde aktaran isimlerden birine,<br />
Cevat Şakir Kabaağaçlı nam-ı<br />
diğer Halikarnas Balıkçısı’na<br />
ait. Hikaye 1960’larda başlıyor.<br />
Bodrum’a sürgüne gönderilen<br />
Kabaağaçlı, bir balıkçıdan<br />
kiraladığı ‘Yatağan’ isimli tekne<br />
alternati<strong>ve</strong> first appeared? Who first<br />
came up with the concept of blue<br />
cruise? Who <strong>and</strong> for what purpose<br />
take their holidays o<strong>ve</strong>r water? What<br />
should be paid attention to for your<br />
blue cruise to be enjoyable <strong>and</strong> what<br />
are the most suitable routes?<br />
Cevat Şakir’s Gökova<br />
The description of blue curise<br />
belongs to the name who con<strong>ve</strong>yed<br />
the beauty of the Mediterranean<br />
shores most poetically, Cevat Şakir<br />
Kabaağaçlı, otherwise known as the<br />
Fisherman of Halicarnassus. The<br />
story begins in 1960s. Kabaağaçlı,<br />
who was sent to exile in Bodrum<br />
as a result of an article he wrote,<br />
starts wondering around bays of<br />
Gökova on a boat called ‘Yatağan’<br />
he hired from a fisherman. Beauty<br />
Gökova Körfezi’ndeki Okluk Koyu (y<strong>and</strong>a), Bodrum’daki Osmanlı Tersanesi <strong>ve</strong><br />
Bodrum Limanı (üstte)<br />
Okluk Bay in Gökova Gulf (side), Ottoman Shipyard in Bodrum <strong>and</strong> Bodrum Harbour<br />
(abo<strong>ve</strong>)<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011<br />
9
10 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
ile Gökova kıyılarını dolaşmaya<br />
başlar. Gördüğü güzellikler ona<br />
ilham <strong>ve</strong>rir. Kimi zaman kıyıları<br />
yazar, kimi zaman gördüğü<br />
binlerce yıllık tarihi mirası…<br />
Cevat Şakir, Bodrum <strong>ve</strong> kıyılarını<br />
şu sözlerle anlatıyor: ”Gökova<br />
Körfezi 45 deniz mili içerlere<br />
doğru uzanır. Orası Nice’e, Monte<br />
Carlo’ya, Dalmaçya kıyılarına taş<br />
çıkartır. Her ufak koyu, kokulu<br />
ağaçlarla çevrili bir zümrüt<br />
parçasıdır. Denizlerinde uçan<br />
balıklar vardır. Dağlarında her biri<br />
18 bin portakal <strong>ve</strong>ren portakal<br />
ağaçları yükselir. Dünyanın hiçbir<br />
yerinde rastlanmayan ‘buhur’<br />
ormanları buradadır. Bin 100<br />
metreden denize tepe takla<br />
inen uçurumlar mı istersiniz, irili<br />
ufaklı ada kümeleri mi istersiniz?<br />
Ne isterseniz vardır burada.’<br />
İtalya’yı gör de öl’ derler. Yok a<br />
canım; Bodrum’u gör <strong>ve</strong> yaşa.<br />
Kıyısı zümrüt fıskiyeler gibi<br />
hurmaların arasındaki küçük<br />
lokantalarla noktalanmıştır.<br />
Bura aşçıları mitolojik suratlı<br />
orfoz, skaros <strong>ve</strong> başka balıkları<br />
pişirmekte ustalar ustasıdırlar.<br />
Hele bir ahtapot pilavı pişirsinler,<br />
pilavı gören midye dolmaları<br />
utançtan kıpkırmızı kesilirler.<br />
he witnesses gi<strong>ve</strong>s him inspiration.<br />
Sometimes he writes about the<br />
shores, at other times thous<strong>and</strong>s<br />
of years old historical heritages he<br />
sees...<br />
Cevat Şakir describes Bodrum <strong>and</strong><br />
its coast with following words: “Gulf<br />
of Gökova stretches inwards for<br />
45 nautical miles. It is a match for<br />
Nice, Monte Carlo, the Dalmatian<br />
coast. E<strong>ve</strong>ry little bay is a piece<br />
of emerald surrounded by scented<br />
trees. There is flying fish in its<br />
waters. Orange trees, each of which<br />
produce 18 thous<strong>and</strong> oranges rise<br />
on its hillsides. ‘buhur’ forests not<br />
found anywhere else in the world are<br />
here. Would you prefer steep cliffs<br />
tumbling one thous<strong>and</strong> 100 hundred<br />
meters down to the sea, or small<br />
groups of isl<strong>and</strong>s? Whate<strong>ve</strong>r you<br />
desire is here. ’They say don’t die<br />
before seeing Italy’. Ne<strong>ve</strong>r mind that;<br />
See Bodrum <strong>and</strong> li<strong>ve</strong> on. Its coast is<br />
dotted along with small restaurants<br />
which appear like emerald fountains<br />
among palm trees. The cooks here<br />
are the masters of fish such as<br />
grouper which has a mythological<br />
face, skaros or other fish. They ha<strong>ve</strong><br />
an octopus pilaf so delicious that<br />
stuffed mussels turn red in shame“.<br />
Cevat Şakir’s depiction of Bodrum<br />
Gökova Körfezi<br />
Gulf of Gökova<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 11
coast rapidly spreads among the<br />
intellectuals of the time <strong>and</strong> thus<br />
first blue cruises begin to take<br />
shape… Luminaries <strong>and</strong> artists<br />
such as Sabahattin <strong>and</strong> Bedri Rahmi<br />
Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Fuat Ömer<br />
Keskinoğlu hire the boat ‘Macera’<br />
with Cevat Şakir <strong>and</strong> start to write<br />
about their journeys, scenery <strong>and</strong><br />
experiences. As 1962 arri<strong>ve</strong>s, the<br />
route between Bodrum <strong>and</strong> Gökova<br />
Gulf becomes the most popular<br />
route. Authors <strong>and</strong> poets who<br />
witness mountains resting on green<br />
forests along the route protected<br />
from wind <strong>and</strong> wa<strong>ve</strong>s, isl<strong>and</strong>s<br />
more beautiful than the last, ca<strong>ve</strong>s,<br />
become addicted to this inspirational<br />
journey.<br />
The trend started by a group of<br />
luminaries turned into a holiday<br />
style preferred by people who<br />
wanted to be closer to the nature<br />
they ha<strong>ve</strong> neglected. The change of<br />
wind that started in Turkey in 1980s<br />
also effected yacht production.<br />
Yachting <strong>and</strong> yacht production<br />
de<strong>ve</strong>loped rapidly. Shipyards in<br />
Turkey became a centre producing<br />
ultra luxury gullets, yachts for the<br />
richest people of the world from<br />
1990s onwards. Marinas of Bodrum<br />
<strong>and</strong> Marmaris started to welcome<br />
royal families, members of jet<br />
society e<strong>ve</strong>ry summer. Thanks to<br />
yachting firms offering choices of<br />
holiday suitable for e<strong>ve</strong>ry budget, a<br />
holiday on water stopped becoming<br />
a luxury. E<strong>ve</strong>n middle class families<br />
began to enjoy the comfort of<br />
holidaying on water by getting<br />
together with friends <strong>and</strong> family<br />
members <strong>and</strong> hiring 14-16 people<br />
yachts. Of course, a blue cruise only<br />
turns into an unforgettable holiday<br />
if it’s carefully planned <strong>and</strong> booked<br />
through trustworthy companies, just<br />
like e<strong>ve</strong>ry other holiday. Otherwise<br />
Göcek Limanı<br />
Göcek Harbour<br />
Göcek Kıyıları<br />
Göcek Coast<br />
Cevat Şakir’in Bodrum kıyılarını<br />
tasviri, dönemin entelektüelleri<br />
arasında hızla yayılır <strong>ve</strong> böylece<br />
ilk mavi yolculuk şekillenmeye<br />
başlar… Sabahattin <strong>ve</strong> Bedri<br />
Rahmi Eyüboğlu, Sabahattin<br />
Ali, Fuat Ömer Keskinoğlu gibi<br />
aydın <strong>ve</strong> sanatçılar Cevat Şakir<br />
ile birlikte ‘Macera’ isimli bir<br />
tekne kiralayıp gezdiklerini,<br />
gördüklerini <strong>ve</strong> yaşadıklarını<br />
yazmaya başlar. 1962’ye<br />
gelindiğinde ise Bodrum-Gökova<br />
Körfezi arasındaki deniz yolu<br />
en popüler rota haline gelir.<br />
Rüzgardan <strong>ve</strong> dalgalardan<br />
korunaklı rota boyunca yemyeşil<br />
ormanlara sırtını yaslayan dağları,<br />
birbirinden güzel adacıkları,<br />
mağaraları gören yazarlar <strong>ve</strong><br />
şairler bu ilham <strong>ve</strong>rici yolculuktan<br />
vazgeçmez.<br />
Bir grup aydının başlattığı<br />
akım, kopartıldığı doğasıyla<br />
yakınlaşmak isteyen insanların<br />
tercih ettiği bir tatil biçimine<br />
dönüştü. 1980’li yıllarda<br />
Türkiye’de başlayan değişim<br />
rüzgarları, yat imalatına da<br />
sirayet etti. Yatçılık <strong>ve</strong> yat imalatı<br />
hızla gelişti. 1990’lardan itibaren<br />
ise, Türkiye’deki tersaneler<br />
dünyanın en zengin insanları için<br />
ultra lüks guletler, yatlar üreten<br />
bir merkez halini aldı. Bodrum<br />
<strong>ve</strong> Marmaris marinaları, her<br />
yaz kraliyet ailelerini, dünya jet<br />
sosyetesi üyelerini ağırlamaya<br />
başladı. Her bütçeye uygun<br />
tatil seçenekleri sunan yatçılık<br />
firmaları sayesinde de, deniz<br />
üzerinde tatil bir lüks olmaktan<br />
çıktı. Artık isteyen herkes<br />
arkadaşları <strong>ve</strong> dostlarıyla bir<br />
araya gelerek, 14-16 kişilik yatlar<br />
kiralayıp tatil konforunu denizin<br />
üzerine taşımaya başladı. Tabii<br />
ki, mavi yolculuk da diğer tüm<br />
tatiller gibi dikkatli programlanıp,<br />
gü<strong>ve</strong>nilir şirketlerin rehberliğinde<br />
yapılırsa unutulmaz bir tatile<br />
dönüşüyor. Aksi takdirde küçük<br />
hayal kırıklıkları yaşamak<br />
mümkün. Daha önce hiç mavi<br />
yolculuğa çıkmadıysanız, bazı<br />
hususlara dikkat etmelisiniz…<br />
12 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Mavi bir rota: Datça-Marmaris<br />
Dilerseniz en popüler mavi<br />
yolculuk rotalarından olan<br />
Datça <strong>ve</strong> Marmaris arasındaki<br />
güzergaha bir göz atalım. Datça<br />
Yarımadası’nın en batısı Ege<br />
Denizi ile Akdeniz’in buluştuğu<br />
De<strong>ve</strong>boynu Burnu. Burundan<br />
doğuya döndüğünüzde girilecek<br />
ilk liman Knidos. Tıpkı Antik<br />
Çağ’daki gibi Knidos hala açık<br />
denizlerden gelen teknelerin<br />
sığınıp solukl<strong>and</strong>ığı ilk mola<br />
yeri. Bu mola yerinde karaya<br />
çıktığınızda Dorlar, Pers, Roma<br />
<strong>ve</strong> Bizans kültürlerinin izlerini<br />
görmeniz <strong>ve</strong> lezzetli deniz<br />
ürünlerini tatmanız mümkün.<br />
235 kilometre uzunluğundaki<br />
Datça Yarımadası’nda ise<br />
birbirinden güzel tam 52 koy<br />
bulunuyor. Bu koyların en<br />
güzellerinden biri de Palamutbükü.<br />
Palamutbükü’nün gözdesi ise<br />
Akvaryum adı <strong>ve</strong>rilen turkuvaz<br />
renkli plaj. Knidos <strong>ve</strong> Datça’dan<br />
Marmaris’e uzanan yolun ilk<br />
durağı Hisarönü Körfezi <strong>ve</strong><br />
çevresindeki koylar. Her biri birer<br />
tablo gibi dizilen bu koylar, gün<br />
batımının en güzel renklerini<br />
seyretmek <strong>ve</strong> romantik bir<br />
tatil yapmak isteyen çiftler için<br />
ideal. Hisarönü Körfezi’nden<br />
güneye doğru derin bir girinti<br />
yapan Orhaniye beldesi sığ <strong>ve</strong><br />
sıcacık deniziyle ünlü. Orhaniye<br />
durağında karaya çıkmanız<br />
halinde ise filmleri aratmayacak<br />
güzellikte bir şelale <strong>ve</strong> altında<br />
oluşan masmavi göletiyle<br />
karşılaşabilirsiniz. Selimiye Koyu’nu<br />
takip ederek ilerlediğinizde ise<br />
birbirinden şık otelleriyle Bozburun<br />
karşılar ziyaretçilerini. Bozburun şık<br />
restoranları <strong>ve</strong> sevimli kıyı şeridi<br />
ile mavi yolculuk tutkunlarının<br />
en sevdiği duraklardan biri.<br />
Yolculuğun devamında deniz<br />
tutkunları, birbirinden güzel<br />
ormanları, adaları <strong>ve</strong> şık turistik<br />
tesisleriyle Marmaris’te bulu<strong>ve</strong>riyor<br />
kendilerini. Bu güzelim ilçede<br />
Osmanlı dönemi’nde inşaa edilen<br />
kaleyi ziyaret edebilir, ünlü gece<br />
kulüplerinde eğlenebilir, adeta<br />
ikinci bir ilçe gibi şekillenmiş<br />
marinada teknenizin bakımını<br />
yaptırıp, dinlenebilirsiniz.<br />
you are liable to experience small<br />
disappointments. If you ha<strong>ve</strong> ne<strong>ve</strong>r<br />
experienced blue cruise before,<br />
you should pay attention to these<br />
points...<br />
A blue route: Datça-Marmaris<br />
Let’s take a look the route between<br />
Datça <strong>and</strong> Marmaris which is one of<br />
the most popular blue cruise routes,<br />
if you wish. The westernmost point<br />
of Datça peninsula is De<strong>ve</strong>boynu<br />
Cape where the Aegean meets the<br />
Mediterranean. First port to enter<br />
heading east from the cape is<br />
Knidos. Just as the Antique Ages,<br />
Knidos is still the first stopo<strong>ve</strong>r<br />
for boats arriving from open seas<br />
seeking shelter. When you step<br />
ashore on this stopo<strong>ve</strong>r, it is possible<br />
to see traces of Dors, Persian <strong>and</strong><br />
Byzantine culture <strong>and</strong> taste delicious<br />
sea food. There are 52 bays in Datça<br />
peninsula which is 235 kilometres<br />
long. One of the prettiest of these<br />
bays is Palamutbükü.<br />
The favourite of Palamutbükü is the<br />
turquoise coloured beach named<br />
Aquarium. The first stopo<strong>ve</strong>r of<br />
the route stretching from Knidos<br />
<strong>and</strong> Datça to Marmaris is Gulf of<br />
Hisarönü <strong>and</strong> bays surrounding it.<br />
Each one of these bays which line<br />
up like paintings is ideal for couples<br />
to watch the most beautiful colours<br />
of the sunset <strong>and</strong> ha<strong>ve</strong> a romantic<br />
holiday. Orhaniye resort which is on<br />
a deep inlet to the South of Hisarönü<br />
Gulf is famous for shallow <strong>and</strong><br />
warm waters. If you step ashore on<br />
Orhaniye stopo<strong>ve</strong>r than you may<br />
come across a waterfall like the<br />
ones in movies <strong>and</strong> a deep blue lake<br />
underneath the falls. As you progress<br />
following Selimiye Bay you will be<br />
met by Bozburun with its chic hotels.<br />
Bozburun with elegant restaurants<br />
<strong>and</strong> a charming coastline is one of<br />
the most favourite stopo<strong>ve</strong>rs of the<br />
enthusiasts of blue cruise. As the<br />
journey continues, lo<strong>ve</strong>rs of the sea<br />
find themsel<strong>ve</strong>s in Marmaris with<br />
beautiful forests, isl<strong>and</strong>s <strong>and</strong> stylish<br />
touristic establishments. You can<br />
visit the Ottoman castle in this pretty<br />
town, ha<strong>ve</strong> fun in night clubs, ha<strong>ve</strong><br />
your boat looked after in the marina<br />
which is almost a town on its own<br />
right <strong>and</strong> take a rest.<br />
14 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
GEZİ<br />
tra<strong>ve</strong>l<br />
Ada’nın incisi: Büyükada<br />
Kültür Evi<br />
Prens Adaları’nın en büyüğü Büyükada’da büyük bir heyecan yaşanıyor.<br />
Neden mi? Adanın en ünlü yapılarından olan <strong>ve</strong> bir zamanlar Fabiato Köşkü<br />
olarak anılan Büyükada Kültür Evi, tekrar müzik <strong>ve</strong> sanat dolu günlerine dönüyor<br />
The pearl of the isl<strong>and</strong>:<br />
Büyükada Culture House<br />
There is great excitement in Büyükada, the largest of the Prince Isl<strong>and</strong>s. Why?<br />
One of the most famous buildings of the isl<strong>and</strong> which was once referred to as Fabiato Mansion,<br />
Büyükada Culture House is returning back to its glory days filled with music <strong>and</strong> art<br />
16 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
İstanbul’da hava sıcaklıkları<br />
35 derecelerin üzerinde<br />
seyrediyor, ‘hissedilen’<br />
sıcaklar ise 38 dereceleri<br />
buluyor. Bu çöl sıcakları nem <strong>ve</strong><br />
kentin kalabalığıyla birleşince,<br />
ortaya baş edilmesi güç bir<br />
tablo çıkıyor. Hal böyle olunca<br />
da göz açıp kapayıncaya kadar<br />
geçen senelik izinler, küçük<br />
tatiller yetmez oluyor. İnsan, en<br />
azından hafta sonlarında kentin<br />
gürültüsünden, kirliliğinden<br />
kaçabileceği sakin bir liman<br />
arayışına giriyor. Bu arayışlara en<br />
iyi cevap ise Prens Adaları’ndan<br />
geliyor. Marmara Denizi’ni<br />
birer mücevher gibi süsleyen<br />
Heybeliada, Burgazada, Kınalıada,<br />
Sedef Adası, Sivriada, Yassıada,<br />
Kaşık Adası, Tavşan Adası <strong>ve</strong> tabii<br />
ki üzerine şarkılar şiirler yazılan<br />
Büyükada…<br />
Bostancı’dan 20, Kabataş’tan ise 1<br />
saat 40 dakikalık keyifli bir deniz<br />
yolculuğuyla ulaşılan Büyükada,<br />
İstanbul’un en güzel, en özel <strong>ve</strong><br />
en kendine has yerleşimlerinden<br />
biri.<br />
Ada halkı, 21’inci yüzyılın<br />
doğalgaz gibi, internet gibi<br />
nimetlerinden faydalanırken,<br />
adayı ada yapan değerlerini de<br />
özenle korumayı başarmış. Adayı,<br />
zümrüt renkli korular <strong>ve</strong> Osmanlı<br />
inceliğini günümüze kadar taşıyan<br />
yalılar, köşkler süslüyor. İnsanlar<br />
güleryüzlü. Ancak elbette bu<br />
adada da olmayan şeyler var.<br />
İstanbullular’ın gayet iyi bildiği<br />
gibi bu adada olmayanların<br />
başında hava kirliliği geliyor.<br />
Adada egzoz kokusuna yer yok.<br />
Çünkü Ada’da ulaşım halen fayton<br />
<strong>ve</strong> bisikletle sağlanıyor. Adadaki<br />
araçlar ise idari amirliklere bağlı,<br />
zorunlu olmadıkça kullanılmayan<br />
otomobiller. Burada denizin tuz<br />
kokusuna, önünden geçtiğiniz<br />
köşkün bahçesinde yetişen<br />
çiçeklerin ya da asırlık çamların<br />
kokusu karışıyor.<br />
Osmanlı’nın İstanbul’u ile 21’inci<br />
yüzyılın modern hayatının<br />
birbirine karıştığı bu ada, bir<br />
İstanbul aşığının İstanbullular’a<br />
hediyesi olan çok önemli <strong>ve</strong> zarif<br />
bir yapıya, Büyükada Kültür Evi’ne<br />
de ev sahipliği yapıyor. Türkiye<br />
Turing <strong>ve</strong> Otomobil Kurumu’nun<br />
Turistik İşletmelerinden biri<br />
olan Büyükada Kültür Evi, Çelik<br />
Gülersoy tarafından turizme<br />
kaz<strong>and</strong>ırılan yapılardan biri.<br />
Ömrünü İstanbul’un<br />
güzelleştirilmesine <strong>ve</strong> tarihi<br />
dokusunun korunmasına adayan<br />
Çelik Gülersoy, takvimler 1997<br />
yılını gösterirken, sakin, temiz<br />
<strong>ve</strong> huzurlu atmosferi nedeniyle<br />
Büyükada’ya gidiyor. Gittiği<br />
her yere sihirli bir değnekmiş<br />
gibi dokunan Gülersoy, Ada’da<br />
da dinlenmek yerine çalışmayı<br />
seçiyor. Kültür <strong>ve</strong> Turizm<br />
Bakanlığı’ndan on yıllığına<br />
kiralanan harap durumdaki<br />
Fabiato Köşkü büyük bir<br />
tadilattan geçiriliyor. Restorasyon<br />
sırasında köşkün asli yapısı<br />
korunuyor. Dekorasyonda,<br />
yapının inşa edildiği döneme<br />
uygun objeler <strong>ve</strong> köşkün doğal<br />
As the temperatures around İstanbul<br />
soar abo<strong>ve</strong> 35 degrees, ‘temperature<br />
felt’ reaches up to 38 degrees. When<br />
this heat combines with humidity<br />
<strong>and</strong> the crowd of the city, a difficult<br />
picture emerges. As this is the case,<br />
annual holidays are o<strong>ve</strong>r in a flash,<br />
small getaways become shorter.<br />
People look to getaway from the<br />
dirt <strong>and</strong> the noise of the city for the<br />
weekend at least. The best answer<br />
for this search comes from Prince<br />
Isl<strong>and</strong>s. Decorating the Sea of<br />
Marmara like jewels, Heybeliada,<br />
Burgazada, Kınalıada, Sedef Adası,<br />
Sivriada, Yassıada, Kaşık Adası,<br />
Tavşan Adası <strong>and</strong> naturally Büyük<br />
Ada* whose picturesque coastline<br />
was the subject of songs, poems…<br />
(* Ada means isl<strong>and</strong> in Turkish)<br />
Reached after a pleasant journey by<br />
ferry, 20 minutes from Bostancı <strong>and</strong><br />
1 hour 40 minutes from Kabataş,<br />
Büyükada is one of İstanbul’s most<br />
beautiful, most exclusi<strong>ve</strong> <strong>and</strong> unique<br />
residential area.<br />
While utilising 21 st century blessings<br />
such as internet, natural gas, people<br />
of the isl<strong>and</strong> ha<strong>ve</strong> carefully managed<br />
to protect the values that makes<br />
the isl<strong>and</strong> what it is. Decorating<br />
the isl<strong>and</strong> are emerald coloured<br />
gro<strong>ve</strong>s <strong>and</strong> waterside mansions,<br />
Gr<strong>and</strong> houses that still carry the<br />
Ottoman finesse to this day. People<br />
are smiling. Of course there are also<br />
some things that do not exist on<br />
this isl<strong>and</strong>. Pollution which is well<br />
known to İstanbulites leads the list<br />
of things absent on this isl<strong>and</strong>. There<br />
is no place for exhaust fumes on the<br />
isl<strong>and</strong>. Because, transportation on<br />
the isl<strong>and</strong> is still provided through<br />
phaetons <strong>and</strong> bicycles. Vehicles on<br />
the isl<strong>and</strong> belong to administrati<strong>ve</strong><br />
units <strong>and</strong> they are only used when<br />
necessary. Here, the salty smell<br />
of the sea mixes in with the smell<br />
of flowers from the garden of the<br />
mansion you happened to be passing<br />
or from centuries old pine trees.<br />
The isl<strong>and</strong> where İstanbul of the<br />
Ottoman mingles with the modern<br />
life of the 21 st century is host to a<br />
<strong>ve</strong>ry important <strong>and</strong> elegant building,<br />
Büyük Ada Culture House which<br />
is a gift from a lo<strong>ve</strong>r of İstanbul to<br />
İstanbulites. One of the touristic<br />
establishments of Turkish Touring<br />
Association, Büyük Ada Culture<br />
House is among the buildings opened<br />
to tourism by Çelik Gülersoy.<br />
Dedicating his life to preserving<br />
the historical texture of İstanbul<br />
<strong>and</strong> making it more beautiful, Çelik<br />
Gülersoy arri<strong>ve</strong>d on Büyükada in<br />
1997 chosen because of its quiet,<br />
clean <strong>and</strong> peaceful atmosphere.<br />
Touching e<strong>ve</strong>rywhere he goes with<br />
a magic w<strong>and</strong>, Gülersoy chooses<br />
to work on the isl<strong>and</strong> instead<br />
of resting. The derelict Fabiato<br />
Mansion, rented from the Ministry of<br />
Culture <strong>and</strong> Tourism is extensi<strong>ve</strong>ly<br />
renovated. Original structure is<br />
protected during the renovation.<br />
Suitable objects from the period<br />
when the building was built <strong>and</strong><br />
colours in keeping with the natural<br />
environment of the mansion are<br />
chosen. As the mansion gets a new<br />
lease of life the name is changed to<br />
Büyük Ada Culture House.<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 17
dokusuna uygun renkler seçiliyor.<br />
Köşk yeniden hayat bulurken adı<br />
da Büyükada Kültür Evi olarak<br />
değişiyor.<br />
Cennet gibi bir bahçe<br />
Büyükada Kültür Evi, her biri 165<br />
metrekarelik üç kat, bir terastan<br />
oluşuyor. Köşkün konuklarını,<br />
begonviller, turunç ağaçları,<br />
manolyalar <strong>ve</strong> 300 yaşına yaklaşmış<br />
bir çam ağacının bulunduğu 2<br />
bin 100 metrekarelik cennet gibi<br />
bir bahçe karşılıyor. Bahçe, Ada<br />
halkının <strong>ve</strong> ziyaretçilerinin rahatı<br />
düşünülerek özenle tasarlanmış.<br />
Bahçenin alt bölümünü minik<br />
beyaz ferforje masalar süslüyor.<br />
Üst tarafında ise bir bar <strong>ve</strong> restoran<br />
bölümü yer alıyor. Bu bölümde<br />
daha geniş masalar, uzun süre<br />
kalıp, kitabını okumak, içeceklerini<br />
yudumlamak isteyenler için ideal.<br />
Acıkanlar için de kafe <strong>ve</strong> snack<br />
mutfak birbirinden leziz seçmeler<br />
sunuyor. Yiyecekler <strong>ve</strong> içecekler<br />
son derece lezzetli, servis hızlı <strong>ve</strong><br />
son derece zarif.<br />
Her katı ayrı güzel<br />
Ancak Büyükada Kültür Evi’ni<br />
anlamak için o sarı köşkün ahşap<br />
kapılarını aralayıp içeride bir<br />
gezinti yapmak gerekiyor. Kapıların<br />
arkasında bambaşka bir dünya<br />
sizi karşılıyor. Son dönem Osmanlı<br />
üslubunu yansıtan kristal aynalar<br />
<strong>ve</strong> fıstık yeşili perdelerle süslenmiş<br />
bembeyaz duvarlar, ziyaretçilere<br />
yaşayacakları görsel şölenin ilk<br />
işaretlerini <strong>ve</strong>riyor. Giriş kapısının<br />
karşısında ise üzeri vitraylarla süslü<br />
bir başka kapı, ziyaretçileri üst<br />
kat merdi<strong>ve</strong>nlerine da<strong>ve</strong>t ediyor.<br />
Ancak üst kat yerine dilerseniz yine<br />
rengarenk vitraylarla süslü bir başka<br />
kapıyı kullanarak arka bahçeye<br />
çıkabilirsiniz.<br />
Duvardaki maviye boyalı nişlerin<br />
içinde ise minik heykelcikler, üst<br />
kattaki nefes kesici manzaraya zemin<br />
hazırlıyor: Açık maviye boyalı geniş<br />
<strong>ve</strong> büyük salonun duvarları koyu<br />
mavi kadife perdelerle süslü. Bu<br />
geniş <strong>ve</strong> ferah salonda Marmara<br />
Denizi ayaklarınızın altına serilmekle<br />
kalmıyor, balkona kadar uzanan<br />
pembe begonviller <strong>ve</strong> yemyeşil<br />
ağaç dallarıyla bütünleşip daha<br />
A paradise garden<br />
Büyükada Culture House consists<br />
of three floors, each 165 square<br />
metres, a terrace.<br />
Greeting the guests of the mansion is<br />
a 2.100 square meters paradise like<br />
garden with bougainvilleas, orange<br />
trees, magnolias <strong>and</strong> a pine tree<br />
nearly 300 hundred years old. The<br />
garden has especially been designed<br />
keeping in mind the comfort of<br />
people of the isl<strong>and</strong> <strong>and</strong> its visitors.<br />
The lower part of the garden is<br />
decorated with small wrought iron<br />
tables painted in white. There is<br />
a bar <strong>and</strong> a restaurant at the top<br />
section. Larger tables on this section<br />
are useful for those who want to stay<br />
a bit longer to read their books <strong>and</strong><br />
sip their drinks. Cafe <strong>and</strong> snack bar<br />
is ideal for those who are feeling<br />
hungry. Food <strong>and</strong> drink is rather<br />
delicious, the service is efficient <strong>and</strong><br />
<strong>ve</strong>ry elegant.<br />
Each floor has<br />
a different beauty<br />
Howe<strong>ve</strong>r, in order to underst<strong>and</strong><br />
Büyük Ada Culture House it is<br />
necessary to open the wooden doors<br />
of that yellow mansion <strong>and</strong> wonder<br />
around inside. A completely different<br />
world greets you behind the doors.<br />
Chrystal mirrors reflecting the style<br />
of late Ottoman period <strong>and</strong> snow<br />
white walls decorated with pistachio<br />
green curtains gi<strong>ve</strong> visitors the<br />
first signs of a visual show they are<br />
about to experience. Yet another<br />
door decorated with stained glass<br />
opposite the main door invites<br />
visitors to the stairs leading to upper<br />
le<strong>ve</strong>ls. But instead of upper floors,<br />
you can mo<strong>ve</strong> to the garden by using<br />
another door also decorated with<br />
colourful stained glass.<br />
Small statues positioned inside blue<br />
niches prepare you for the breath<br />
taking view upstairs: The walls of<br />
the large hall is painted in light<br />
blue <strong>and</strong> decorated with dark blue<br />
<strong>ve</strong>l<strong>ve</strong>t curtains. Not only the Sea of<br />
Marmara is beneath your feet on<br />
this large <strong>and</strong> spacious hall but it<br />
combines with bougainvilleas <strong>and</strong><br />
green tree branches that reach up<br />
to the balcony to appear prettier. You<br />
don’t e<strong>ve</strong>n ha<strong>ve</strong> to get close to windows<br />
to see this scenery. From the moment<br />
Beyaz ferforje masalarla süslü bahçe birbirinden lezzetli yemekleri <strong>ve</strong> içecekleriyle<br />
Ada’nın konuklarını ağırlıyor <strong>ve</strong> Büyükada Kültür Evi’nden görüntüler<br />
The garden decorated with white cast iron tables welcome the guests of the isl<strong>and</strong><br />
with delicious food <strong>and</strong> drink <strong>and</strong> views from Büyükada Culture House<br />
18 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Şimdi Artısı Var<br />
Özel Müzeler, Tiyatrolar, Operalar, Etkinlikler <strong>ve</strong><br />
daha neler neler...
da güzelleşiyor. Bu manzarayı<br />
görmek için camlara yaklaşmak<br />
bile gerekmiyor üstelik. Salonun<br />
girişinden itibaren Marmara tüm<br />
güzellikleriyle gözlerinizin önüne<br />
seriliyor.<br />
Gülersoy’un anıları<br />
özenle korunuyor<br />
Çelik Gülersoy’un bir dönem<br />
yaşadığı oda, onun anılarıyla<br />
dolu. Gülersoy’un yan bahçeye<br />
bakan odasında da tüm binaya<br />
hakim estetik anlayışının izlerini<br />
görmek mümkün. Asırlık ağaçları<br />
gören odanın perdeleri fıstık<br />
yeşili tonunda. Ahşap çalışma<br />
masasındaki vazoyu hala çok sevdiği<br />
papatyalar süslüyor. Şapkaları ise<br />
sanki az önce asmış gibi girişteki<br />
askıda duruyor.<br />
Melih Cevdet Anday’ın da<br />
anıları burada<br />
Köşkün birkaç salonu okuma odası<br />
olarak ayrılmış. Kütüphanelerde,<br />
Çelik Gülersoy’un aldığı ya da<br />
ziyaretçilerin hediye olarak bıraktığı<br />
yüzlerce kitap bulunuyor. Bu<br />
kitapları dileyenler alıp okuyor <strong>ve</strong><br />
sonra yerine bırakıyor.<br />
Kültür Evi ayrıca çok önemli bir<br />
başka kütüphaneye <strong>ve</strong> anı odasına<br />
daha ev sahipliği yapıyor. Türk<br />
şiirinin en önemli isimlerinden<br />
Melih Cevdet Anday’ın eşi, büyük<br />
Çelik Gülersoy anı odası<br />
Çelik Gülersoy memory room<br />
şairin kitaplarını <strong>ve</strong> bazı eşyalarını<br />
Büyükada Kültürevi’ne bağışlamış.<br />
Bu kıymetli hatıralar burada özenle<br />
korunuyor.<br />
İstanbullular’a müjde!<br />
Konserler yine başlıyor!<br />
Büyükada Kültür Evi’nin yaşadığı<br />
değişime en yakın tanıklık<br />
edenlerden biri de Çelik Gülersoy<br />
ile birlikte çalışan Türkiye Turing<br />
<strong>ve</strong> Otomobil Kurumu Turistik<br />
İşletmeler Başmüdürü Orhan Veli<br />
Yavuz. Stajyer olarak başladığı<br />
Türkiye Turing <strong>ve</strong> Otomobil<br />
Kurumu’nda yıllarca Gülersoy ile<br />
birlikte çalışan Yavuz, Ada halkına<br />
<strong>ve</strong> İstanbullular’a müjde niteliğinde<br />
bir haber <strong>ve</strong>riyor: Büyükada Kültür<br />
Evi yeniden eski canlı <strong>ve</strong> müzik dolu<br />
günlerine kavuşacak.<br />
Büyükada Kültür Evi’nin Türkiye<br />
Turing <strong>ve</strong> Otomobil Kurumu’na<br />
ait tüm işletmeler gibi bir misyonu<br />
olduğunu dile getiren Yavuz;<br />
“Çelik Gülersoy döneminde, burası<br />
klasik müzik konserleri <strong>ve</strong> sanatsal<br />
etkinliklerle anılırdı. Sayın Başaran<br />
Ulusoy’un liderliğindeki yönetim<br />
kadromuzla bu dönem tekrar<br />
başlıyor. Kültür Evi’nin bahçesi<br />
yine konserlere <strong>ve</strong> etkinliklere<br />
sahne olacak. Köşk’ün bahçesinden<br />
yayılan notalar yine ada halkını <strong>ve</strong><br />
İstanbullular’ı buraya çekecek” dedi.<br />
Türkiye Turing <strong>ve</strong> Otomobil Kurumu Turistik İşletmeler Başmüdürü<br />
Orhan Veli Yavuz<br />
Turkish Touring Association Touristic Businesses General Manager Orhan Veli Yavuz<br />
you enter this hall the Sea of Marmara<br />
appears before you in all its glory.<br />
Memory of Gülersoy is<br />
protected with care<br />
The room where Çelik Gülersoy li<strong>ve</strong>d<br />
for a while is full with his belongings.<br />
It is possible to see the traces of<br />
his aesthetics sagacity which is<br />
evident throughout the building in his<br />
room o<strong>ve</strong>rlooking the side garden.<br />
Pistachio green curtains of the room<br />
o<strong>ve</strong>rlook centuries old trees. The vase<br />
on the wooden study desk is still<br />
filled with daisies that he lo<strong>ve</strong>d. His<br />
hats are on the rack by the entrance<br />
as if they were just hanged up.<br />
Memoirs of Melih Cevdet Anday<br />
are also here<br />
A few rooms of the mansion is<br />
con<strong>ve</strong>rted into reading rooms.<br />
There are hundreds of books in the<br />
libraries, some are purchased by<br />
Çelik Gülersoy <strong>and</strong> some presented<br />
by visitors. Those who wish can pick<br />
up a book <strong>and</strong> return it after reading<br />
it. The Culture House is also host to<br />
yet another library <strong>and</strong> a memoirs<br />
room. Wife of one of the important<br />
names of Turkish poetry, Melih<br />
Cevdet Anday donated the books of<br />
the great poet as well as some of his<br />
belongings. These precious memoirs<br />
are protected with care here.<br />
Good news for İstanbulites!<br />
Concerts are starting again!<br />
One of those who witnessed the<br />
change Büyük Ada Culture House<br />
went through is Orhan Veli Yavuz<br />
who worked alongside Çelik Gülersoy.<br />
Yavuz who worked with Gülersoy at<br />
Turkish Touring Association where he<br />
started as work experience has a good<br />
news for İstanbulites <strong>and</strong> the people<br />
of the isl<strong>and</strong>; Büyük Ada Culture<br />
House will once again be reunited<br />
with old li<strong>ve</strong>ly <strong>and</strong> music filled days.<br />
Speaking about Büyük Ada Culture<br />
House as having a mission just as<br />
other Turkish Touring Association<br />
enterprises ha<strong>ve</strong>, Yavuz said “during<br />
the Çelik Gülersoy period this place<br />
was associated with classical music<br />
concerts <strong>and</strong> art activities. This<br />
period starts once again with the<br />
management team lead by Başaran<br />
Ulusoy. Musical notes emanating from<br />
the garden of the mansion will once<br />
again bring people of the isl<strong>and</strong> <strong>and</strong><br />
İstanbulites here”.<br />
20 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
GEZİ<br />
tra<strong>ve</strong>l<br />
‘Yanık Ülke’:<br />
Katekekaumene<br />
Manisa’nın Kula İlçesi, Anadolu’nun zenginliğinin gözler önüne serildiği<br />
bir cennet köşesi. 1 Milyon yıl önce başlayan volkanik patlamalar,<br />
günümüzün Kula’sını şekillendirmiş. Bu mütevazı cennette,<br />
‘Peri Bacaları’, şifa dolu maden suları, Toscana’yı aratmayacak<br />
üzüm bağları <strong>ve</strong> 3 bini aşkın Osmanlı yapısı sizleri bekliyor<br />
2 Sevinç Akyazılı<br />
‘The Scorched L<strong>and</strong>: Katakekaumene<br />
Kulu town in Manisa is a corner of paradise where the wealth of Anatolia is fully exhibited.<br />
Volcanic eruptions which started a million years ago ha<strong>ve</strong> shaped today’s Kula town.<br />
‘Fairy Chimneys’, mineral waters full of health, vineyards matching those in Tuscany <strong>and</strong><br />
more than 3 thous<strong>and</strong> Ottoman structures in this modest paradise await you<br />
22 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 23
Manisa’ya bağlı Kula<br />
ilçesi, doğanın<br />
gücü <strong>ve</strong> insan<br />
emeğinin ortaklaşa<br />
yarattığı bir hazine s<strong>and</strong>ığı gibi.<br />
İlçenin konuklarını, yeryüzünü<br />
şekillendiren volkanik patlamaların<br />
anılarını günümüze taşıyan ‘peri<br />
bacaları’ karşılıyor. Bu konuklar,<br />
Osmanlı zarafetiyle süslü<br />
konaklarda ağırlanıyor,<br />
kaplıcalar <strong>ve</strong> maden<br />
sularıyla şifa<br />
buluyor,<br />
ünlü<br />
Antik Çağ yazarı, tarihçi Strabon’un<br />
anlata anlata bitiremediği üzüm<br />
bağlarını geziyor. Lidyalılar’ın ünlü<br />
şarapları bu topraklarda hayat<br />
buluyor. Aslında Kula’nın cazibesi<br />
de ‘topraklarının tarihinden’<br />
geliyor.<br />
Batı’daki peri bacaları<br />
Günümüzden tam 1 milyon 100<br />
bin yıl önce başlayan <strong>ve</strong> 12 bin yıl<br />
öncesine kadar yaşanan volkanik<br />
faaliyetler Kula’nın kaderini<br />
belirlemiş. Gediz Nehri boyunca<br />
akan lav şelaleleri bütün bölgeyi<br />
simsiyah bir örtü ile kaplamış.<br />
Volkanik koniler oluşturan bu<br />
lav akıntıları zamanla rüzgar<br />
<strong>ve</strong> yağmur sularının etkisiyle<br />
‘peri bacalarını’ meydana<br />
getirmiş. E<strong>ve</strong>t, Kula’da da tıpkı<br />
Kapadokya’daki gibi insanı bir<br />
başka boyuta sürükleyen, hayal<br />
gücünün sınırlarını zorlayan<br />
‘peri bacaları’ bulunuyor. İçleri<br />
oyulmamış, doğanın şekillendirdiği<br />
gibi korunmuş bu devasa<br />
dikitler kelimenin tam anlamıyla<br />
ıssızlığın ortasında yükseliyor.<br />
Duyabileceğiniz tek şey, bölgenin<br />
doğal hayatının birer parçası olan<br />
şahin gibi yırtıcı kuşların uzaktan<br />
duyulan sesleri...<br />
12 bin yıllık ayak izleri<br />
Her biri sürrealist bir heykeltıraşın<br />
elinden çıkmış gibi görünen<br />
bu devasa ‘peri bacaları’, koyu<br />
renkli volkanik taşlar ile birleşerek<br />
eşsiz bir manzara oluşturuyor.<br />
Kula’nın doğasını benzersiz kılan<br />
bu volkanik patlamalar, ilkel<br />
insanların hayatlarının trajik bir<br />
biçimde sonlanmasına neden olsa<br />
da onlardan geriye kalan anıların<br />
korunmasına da yol açmış. Önüne<br />
kattıkları her şeyi bir <strong>and</strong>a yakıp<br />
kavuran lav şelalelerinden kaçan<br />
atalarımızdan geriye mağara<br />
resimleri <strong>ve</strong> fosilleşmiş ayak izleri<br />
kalmış.<br />
Kula town of Manisa province is<br />
like a treasure chest created jointly<br />
by the power of nature <strong>and</strong> human<br />
effort. ‘Fairy chimneys’ that carry<br />
the memories of volcanic eruptions<br />
that shaped the earth welcome the<br />
town’s visitors. These guests are being<br />
hosted in mansions decorated with<br />
Ottoman grace; they find health in spas<br />
<strong>and</strong> mineral waters, wonder around<br />
vineyards that famous Antique Age<br />
author, historian Strabon talked about<br />
with endless enthusiasm. Famous<br />
wines of Lydian come ali<strong>ve</strong> in this l<strong>and</strong>.<br />
In fact, the charm of Kula emanates<br />
from ‘the history of the l<strong>and</strong>’.<br />
Fairy chimneys in the west<br />
Volcanic activities which began more<br />
than 1 million 100 thous<strong>and</strong> years<br />
before today <strong>and</strong> continuing until 12<br />
thous<strong>and</strong> years ago determined the<br />
fate of Kula. Lava that flowed along<br />
the Ri<strong>ve</strong>r Gediz co<strong>ve</strong>red the whole<br />
region with a black sheet. Creating<br />
volcanic cones, these lava flows were<br />
the cause of ‘chimney fairies’ that<br />
were created with the effect of wind<br />
<strong>and</strong> rain water o<strong>ve</strong>rtime. Yes, there<br />
are ‘fairy chimneys’ in Kula just like<br />
the ones in Cappadocia which takes<br />
people onto another dimension, forcing<br />
the boundaries of imagination. These<br />
giant stalagmites, uncar<strong>ve</strong>d <strong>and</strong> left<br />
as the nature had shaped them truly<br />
rise in the midst of desolation. The<br />
only thing you can hear is the distant<br />
sound of wild birds such as falcons<br />
which are part of the natural habitat of<br />
the region...<br />
12 thous<strong>and</strong> years old foot steps<br />
These giant ‘fairy chimneys’ each of<br />
which appear as though they were<br />
product of a surrealist sculptor create<br />
a unique scenery together with dark<br />
colour volcanic rocks. These volcanic<br />
eruptions which made the natural area<br />
of Kula unique were also the cause<br />
of tragic end to the li<strong>ve</strong>s of primiti<strong>ve</strong><br />
humans which probably resulted in<br />
the protection of memories they left<br />
behind. Only the ca<strong>ve</strong> drawings <strong>and</strong><br />
fossil foot steps quickly running away<br />
Kula’da onbinlerce yıl önce meydana gelen volkanik patlamalar sıradışı yeryüzü<br />
şekillerinin oluşmasına yol açmış. Birbiri ardına devasa heykeller gibi uzanan peri<br />
bacaları da bunlardan biri<br />
Volcanic eruptions that occurred tens of thous<strong>and</strong>s of years ago in Kula ha<strong>ve</strong><br />
resulted in creation of extraordinary shapes of the earth. Fairy chimneys like giant<br />
statues that lay one after the other are one of these<br />
24 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
İlk yerleşenler Lidyalılar<br />
Bölgeye yerleşimin tekrar<br />
başlaması ise Lidyalılar dönemine<br />
denk düşüyor. Parayı icat<br />
ederek tarihin akışını değiştiren<br />
Lidyalılar, üzerinde ot bile<br />
bitmeyen, her tarafın simsiyah<br />
olduğu bu toprakları bulmuş.<br />
Antik Çağ’ın en büyük tarihçi <strong>ve</strong><br />
coğrafyacılarından olan Strabon<br />
ise, İtalya gezisinden dönerken<br />
Kula’yı görmüş. İtalya’daki<br />
faal yanardağları gözlemleyen<br />
Strabon, bu toprakların da bir<br />
süre önce yanardağ faaliyetlerine<br />
sahne olduğunu fark edip,<br />
buraya ‘Katekekaumene’ yani<br />
’Yanık Ülke’ ismini <strong>ve</strong>rmiş.<br />
Gözlemlerini de ‘Geographica’<br />
isimli eserinde aktarınca, Kula<br />
literatürdeki yerini almış.<br />
‘Türkiye’nin ilk jeoparkı’<br />
olacak<br />
Kula, günümüzde dünyanın<br />
oluşumunu gözler önüne<br />
seren bu muhteşem coğrafyası<br />
ile ziyaretçilerini 1 milyon<br />
yıl geriye götürerek, hayal<br />
gücünün sınırlarını zorluyor.<br />
Kula Belediyesi de, bu doğanın<br />
muhteşem eserini bir ‘jeopark’<br />
alanı haline getirerek artık tüm<br />
dünya ile paylaşmak istiyor.<br />
Katekekaumene Jeoparkı’nın<br />
oluşturulması için azimle çalışan<br />
Kula Belediye Başkanı Selim<br />
Aşkın, “Bu masalsı doğayı<br />
jeopark olarak turizme açmak<br />
hepimizin rüyası. Dünyada<br />
jeoparklar doğayı öğretmek <strong>ve</strong><br />
koruma bilincinin oluşturulması<br />
anlamında son derece önemli<br />
bölgeler olarak kabul ediliyor.<br />
Bu doğal mucizeleri koruyup,<br />
gelecek kuşaklara sağlıklı bir<br />
biçimde<br />
bırakmak<br />
niyetindeyiz”<br />
diyor. Aşkın’ın<br />
bir başka hedefi<br />
ise bölgede<br />
balon turları<br />
gerçekleştirerek,<br />
Kula’ya gelen<br />
turistlere<br />
doğanın bu<br />
muhteşem eserini<br />
gökyüzünden<br />
seyrettirebilmek.<br />
from the lava flows that scorched <strong>and</strong><br />
burnt e<strong>ve</strong>rything on their path ha<strong>ve</strong><br />
survi<strong>ve</strong>d.<br />
Lydians were the first to settle<br />
Habitation of the region once again<br />
coincides with the Lydian period.<br />
Changing the course of history<br />
by in<strong>ve</strong>nting the money, Lydians<br />
disco<strong>ve</strong>red this barren black l<strong>and</strong><br />
where e<strong>ve</strong>n grass couldn’t survi<strong>ve</strong>.<br />
Strabon who was the greatest<br />
historian <strong>and</strong> geographer of the<br />
Antique Age came across Lydia<br />
on his return from Italy. Having<br />
obser<strong>ve</strong>d the acti<strong>ve</strong><br />
volcanoes in Italy,<br />
Strabon witnessed<br />
that these l<strong>and</strong>s also<br />
witnessed volcanic<br />
activities a short<br />
while before <strong>and</strong><br />
named this area<br />
‘Katekekaumene’<br />
which meant ‘the<br />
Scorched L<strong>and</strong>’.<br />
Kula took its<br />
place in the<br />
literature after<br />
he transferred<br />
his observations onto his book<br />
‘Geographica’.<br />
It will be ‘the first jeopark of<br />
Turkey’<br />
With its magnificent geography that<br />
displays the creation of the earth, Kula<br />
forces the boundaries of imagination<br />
by taking its visitors back to 1 million<br />
years ago. Kula Municipality wants<br />
to share this magnificent natural<br />
creation with the rest of the world by<br />
con<strong>ve</strong>rting the area into a ‘jeopark’.<br />
Working with determination for the<br />
creation of Katekekaumene Jeopark,<br />
Mayor of Kula, Selim Aşkın says “It is<br />
the dream of all of us to open this fairy<br />
l<strong>and</strong> to tourism as a jeopark. Jeoparks<br />
are accepted as highly important areas<br />
in the world in terms of teaching about<br />
the nature <strong>and</strong> create a consciousness<br />
of protection. We intend to protect this<br />
natural miracle <strong>and</strong> lea<strong>ve</strong> it healthy<br />
for future generations”. Another target<br />
of Aşkın is to organise hot air balloon<br />
tours to offer tourists to see this<br />
magnificent natural l<strong>and</strong> from the sky.<br />
Vineyards of Kula found life<br />
These magnificent earth shapes aren’t<br />
Yanardağ patlamalarının ardından oluşan lav şelalelerinin<br />
izleri günümüzde hala net bir biçimde görülebiliyor<br />
Traces of lava flows created after volcanic eruptions are clearly<br />
visible today<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 25
Kula Bağları hayat buldu<br />
Volkanik patlamaların Kula’ya tek<br />
hediyesi bu muhteşem yeryüzü<br />
şekilleri değil. Bu patlamaların<br />
ardından toprak <strong>ve</strong> sular mineral<br />
açısından benzersiz bir zenginliğe<br />
kavuşmuş. Nitekim Kula,<br />
Türkiye’nin en zengin maden suları<br />
<strong>ve</strong> termal kaynaklarına da sahip.<br />
Mineral zenginlik, topraklarının<br />
üzüm yetiştiriciliği açısından son<br />
derece el<strong>ve</strong>rişli bir hale gelmesine<br />
yol açmış. Turizmci İsmail Akçura,<br />
Kula’nın tarihte meşhur olan üzüm<br />
bağlarını tekrar hayata geçirmiş.<br />
Kurduğu binlerce metrekarelik<br />
‘Kula Bağları’nda ‘öküzgözü’,<br />
‘misket’ gibi yerli, ‘cabarnet’ gibi<br />
yabancı türlerin de<br />
aralarında bulunduğu<br />
16 çeşit üzüm<br />
yetiştiriyor. Kurduğu<br />
şarap üretim tesisi ise,<br />
modern teknolojinin<br />
en son örnekleriyle<br />
dolu. Yüzlerce<br />
litrelik üretim<br />
tanklarının arasında,<br />
taş mahzenlerde<br />
gezinirken insan<br />
kendini Toscana’nın<br />
ünlü şarap<br />
tesislerinden birinde<br />
gibi hissediyor. Dikilen üzümler<br />
ünlü İtalyan eksperler tarafından<br />
kontrol ediliyor. Üstelik Akçura’nın<br />
tesisi sadece bağlar <strong>ve</strong> şarap üretim<br />
tesisleriyle sınırlı değil. Son derece<br />
şık bir butik otel de mevcut. Otelin<br />
her biri özenle döşenmiş odaları da<br />
isimlerini bağlarda yetişen üzüm<br />
çeşitlerinden almış.<br />
Zaten Kula Bağları, şarapse<strong>ve</strong>rler<br />
açısından tam bir cennet<br />
niteliğinde. Kula bağlarında<br />
yetişen üzümlerden yapılan<br />
şaraplar 2012’de gustoların<br />
beğenisine sunulacak. Şarabın<br />
kalitesini belirleyen en önemli<br />
etmenlerden birinin de yetiştirildiği<br />
toprak olduğu düşünüldüğünde,<br />
Kula’nın mineral yüklü bağlarında<br />
büyüyen üzümlerin eşsiz şaraplara<br />
dönüşeceğini tahmin etmek güç<br />
değil. Yani 2012’de Kula’ya,<br />
Fransa <strong>ve</strong> İtalya örneklerinde<br />
olduğu gibi ‘şarap tadım turları’<br />
düzenlenmesi mümkün. Projeler<br />
arasında da şimdiden yer alıyor!<br />
the only gift of volcanic eruptions to<br />
Kula. Following these eruptions, the<br />
soil <strong>and</strong> water of the region obtained a<br />
unique wealth from the minerals point<br />
of view. Thus Kula contains the richest<br />
mineral waters <strong>and</strong> thermal springs<br />
of Turkey. Mineral wealth resulted in<br />
soil to be perfect for growing grapes.<br />
Tourism professional İsmail Akçura<br />
re-implemented the famously historic<br />
vineyards of Kula. On his ‘Kula Bağları<br />
(vineyards) spread o<strong>ve</strong>r thous<strong>and</strong>s fo<br />
square meter he grows 16 different<br />
types of grapes including domestic<br />
types such as ‘öküzgözü’,’misket’ <strong>and</strong><br />
foreign variety such as ‘cabarnet’.<br />
Wine production facility he setup is<br />
full of the latest examples of modern<br />
technology. Wondering around huge<br />
production tanks, stone cellars,<br />
makes you feel as though you are<br />
in a famous winemaking facility of<br />
Tuscany. Grapes grown are controlled<br />
by famous Italian experts. What’s<br />
more is that the facilities in Akçura<br />
aren’t just limited to vineyards <strong>and</strong><br />
Kula Bağları (üstte), Kula Bağları’na ait şarap mahzenleri<br />
Vineyards of Kula (abo<strong>ve</strong>), Wine vaults of Kula Vineyards<br />
wine production facilities.<br />
There is a rather chic<br />
boutique hotel. Each<br />
room of the hotel is<br />
decorated painstakingly<br />
<strong>and</strong> named after grapes<br />
grown in local vineyards.<br />
Already the vineyards of<br />
Kula are almost a hea<strong>ve</strong>n<br />
for wine lo<strong>ve</strong>rs. Wine produced from<br />
grapes grown in vineyards of Kula will<br />
be presented to gustoes in 2012. When<br />
you consider that one of the most<br />
important elements that determines<br />
the quality of wine is the soil than it<br />
is not impossible to predict that grape<br />
growing in vineyards awash with<br />
minerals will turn into unsurpassed<br />
wine. This means that it will be<br />
possible to organise ‘wine tasting<br />
tours’ to Kula in 2012, just like the<br />
ones in France <strong>and</strong> Italy. It is already<br />
among the projects!<br />
The Aegean of Ottoman<br />
The town centre of Kula also promises<br />
surprises for those who are not<br />
familiar with the area. Aside from<br />
the visual show created by the ‘jeosit<br />
area’ <strong>and</strong> vineyards, Kula also has<br />
a completely different asset; Turkish<br />
houses. The most important factor<br />
that separates these houses, numbers<br />
of which reach up to 3 thous<strong>and</strong>,<br />
from the traditional 18 th century<br />
examples of Ottoman Architecture is<br />
the stone masonry. Kula houses ha<strong>ve</strong><br />
the region’s volcanic marks on them.<br />
Stone used on their walls are cinder<br />
<strong>and</strong> basalt stones. As these types of<br />
stones are <strong>ve</strong>ry durable, stone masons<br />
ha<strong>ve</strong> worked them like frescos <strong>and</strong><br />
front facade of houses obtained a<br />
unique ambiance.<br />
Red mansion, blue balcony<br />
The colours of the region’s houses are<br />
worth seeing. Modesty that spreads<br />
across Anatolia in general lea<strong>ve</strong>s its<br />
place to a riot of colour <strong>and</strong> e<strong>ve</strong>n a<br />
spree of design. Especially the front<br />
facade of Greek houses are co<strong>ve</strong>red<br />
in colourful embroidery... Li<strong>ve</strong>liest<br />
tones of reds, pinks, blues make<br />
these mansions unique. Furthermore,<br />
the streets of Kula aren’t like those<br />
deserted, desolate places because they<br />
are historical. You come across life<br />
behind e<strong>ve</strong>ry door that you knock on.<br />
Perhaps that is also one of the reasons<br />
behind such good preservation of these<br />
hundreds of years old houses. People<br />
of Kula hadn’t left their houses. As a<br />
result history is still ali<strong>ve</strong>. The gates of<br />
mansions open to history that is still<br />
ali<strong>ve</strong>. Children run around on pebbled<br />
narrow streets, old women sit on their<br />
doorsteps <strong>and</strong> chat with neighbours<br />
while doing lace work. History <strong>and</strong><br />
modern life intermingle with each other<br />
26 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Osmanlı’nın Egesi<br />
Kula’nın ilçe merkezi de bölgeyi<br />
tanımayanlara sürprizler vaad<br />
ediyor. Kula, ‘Jeosit alanının’<br />
yarattığı görsel şölen <strong>ve</strong> bağlarının<br />
dışında da son derece önemli<br />
bir başka zenginliğe sahip; Türk<br />
evlerine. Sayısı 3 bini bulan bu<br />
evleri 18’inci yüzyıl geleneksel<br />
Osmanlı Mimarisi örneklerinden<br />
ayıran en önemli unsur ise, taş<br />
işçiliği. Kula evlerine bölgenin<br />
volkanik yapısı damgasını<br />
vurmuş. Duvarlarında kullanılan<br />
malzeme volkanik patlama sonucu<br />
oluşan cüruf <strong>ve</strong> bazalt taşlar. Bu<br />
malzemeler son derece dayanıklı<br />
oldukları için duvarcı ustaları<br />
tarafından adeta bir nakış gibi<br />
işlenerek evlerin ön cephelerine<br />
kendine has bir hava kaz<strong>and</strong>ırmış.<br />
Kırmızı konak, mavi balkon<br />
Bölgedeki evlerin renkleri de<br />
görülmeye değer. Anadolu’nun<br />
geneline yayılan sadelik burada<br />
kendini bir renk hatta desen<br />
cümbüşüne bırakıyor. Özellikle Rum<br />
evlerinin ön cepheleri rengarenk<br />
işlemelerle bezeli… Kırmızılar,<br />
pembeler, mavinin en canlı tonları<br />
bu konakları benzersiz kılıyor.<br />
Üstelik Kula sokakları, tarihi<br />
olduğu için ıssızlaşan, yalnız<br />
bırakılan yerlerden de değil. Hangi<br />
tarihi yapının kapısını çalsanız<br />
içeride devam eden hayatla<br />
karşılaşıyorsunuz. Yüzlerce yaşındaki<br />
bu evlerin belki de bu kadar iyi<br />
korunmuş olmasının nedenlerinden<br />
biri de bu. Kulalılar evlerini terk<br />
etmemiş. Bu sayede tarih hala<br />
canlı. Konakların, köşklerin kapıları<br />
yaşayan tarihe açılıyor. Arnavut<br />
kaldırımlı daracık sokaklarda<br />
çocuklar koşuşturuyor, yaşlı kadınlar<br />
kapılarının önünde bir y<strong>and</strong>an<br />
sohbet ediyor bir y<strong>and</strong>an da dantel<br />
örüp bezelye ayıklıyor. Kula’nın<br />
çarşısında da tarih <strong>ve</strong> modern<br />
hayat birbirine karışıyor. Bakır<br />
ustaları kalay yapıyor, yünler alın<br />
teriyle keçeye dönüşüyor, demir<br />
dövülüyor, Kula’nın kırmızı toprağı<br />
testilere dönüşüyor. Acısı, şekerlisi<br />
ile tam 16 çeşit leblebi Kula’dan<br />
dünyaya yayılıyor.<br />
Kula’nın mistik coğrafyası tarih<br />
boyunca Germiyanoğulları’ndan<br />
Osmanlı’ya oradan Cumhuriyet’e<br />
kadar uzanan köklü bir geçmişe<br />
sahip. Üstelik bu uygarlıklardan<br />
geriye kalan yapılar halen<br />
hayatın içinde. Kurşunlu Cami<br />
Kula’nın en önemli mimari<br />
yapılarından. Restorasyonu<br />
tamamlanan cami ibadete açık.<br />
Ünlü şair <strong>ve</strong> Türk tasavvufçusu<br />
Yunus Emre <strong>ve</strong> hocası Taptuk<br />
Emre’nin mezarı da Kula’nın<br />
Emre Köyü’nde. Ne dersiniz,<br />
Kula keşfedilmesi gereken bir<br />
hazine s<strong>and</strong>ığı değil mi?<br />
Kula sokaklarını Osmanlı Mimarisi’nin en zarif örnekleri süslüyor<br />
Most elegant examples of Ottoman Architecture adorn Kula streets<br />
28 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
in Kula’s market. Copper craftsmen<br />
working, wool is turned into felting by<br />
sheer h<strong>and</strong>work, steel is worked, red<br />
soil of Kula is turned into jugs.<br />
16 different types of roasted chickpeas,<br />
sweet or sour, are produced in Kula.<br />
Mystical geography of Kula has a<br />
deep-rooted past throughout history<br />
which stretches from Anatolian Beylik<br />
of Germian to Ottoman <strong>and</strong> onto the<br />
Republic. Furthermore, what’s left<br />
behind from these civilizations are<br />
still in daily life. Kurşunlu Mosque<br />
in Kula is one of the most important<br />
architectural structures. The mosque<br />
whose restoration is complete is open<br />
for prayers. Tombs of the famous poet<br />
<strong>and</strong> Turkish mystic Yunus Emre <strong>and</strong><br />
his master Taptuk Emre are in Kula’s<br />
Emre village.<br />
What do you say, isn’t Kula a treasure<br />
chest that needs to be disco<strong>ve</strong>red!<br />
Yunus Emre <strong>ve</strong> hocası Taptuk<br />
Emre’nin türbesi (üstte)<br />
Tombs of Yunus Emre <strong>and</strong> his<br />
master Taptuk Emre (abo<strong>ve</strong>)<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 29
TÜRSAB ekibi Kula’da!<br />
Kula Belediyesi’nin da<strong>ve</strong>ti üzerine TÜRSAB ekibi ilçeyi ziyaret etti.<br />
24-25 Temmuz 2011 tarihleri arasında TÜRSAB Başkanı Başaran<br />
Ulusoy’un da aralarında bulunduğu acente temsilcileri, Belediye<br />
Başkanı Selim Aşkın tarafından karşıl<strong>and</strong>ı. Başaran Ulusoy <strong>ve</strong> TÜRSAB<br />
üyelerine bir hoş geldiniz konuşması yapan Başkan Aşkın, “Kula’nın<br />
değerlendirilmesi gereken büyük bir turizm potansiyeli olduğunu<br />
biliyoruz. Yolumuz belli. Ancak yol haritamızın şekillenmesi konusunda<br />
Sayın Başaran Ulusoy <strong>ve</strong> değerli TÜRSAB üyelerinin desteğine ihtiyaç<br />
duyuyoruz” dedi.<br />
Başkan Ulusoy da, Kula’nın coğrafi, mimari <strong>ve</strong> doğal zenginlikler diyarı<br />
olduğunu dile getirerek, “İnsanlar artık, deniz, kum, güneş üçlüsünün<br />
dışında bir tatil anlayışı geliştirdi. Kültür turizmine her geçen gün<br />
ilgi artıyor. Kula’nın turizme kaz<strong>and</strong>ırılması yönünde TÜRSAB olarak<br />
gerekli katkıyı sağlayacağız” diye konuştu.<br />
Geleneksel Uşak halılarının üretildiği bir tesisin de açılış töreni sırasında<br />
kurdele kesen Başkan Ulusoy’a, bir halı hediye edildi. Başkan Ulusoy<br />
da Kula Belediye Başkanı Aşkın’a, TÜRSAB yayınlarından bir kitap <strong>ve</strong><br />
porselen çay takımı hediye etti.<br />
TÜRSAB team in Kula!<br />
Upon invitation of Kula Municipality, the TÜRSAB team visited the town.<br />
Agency representati<strong>ve</strong>s joined by TÜRSAB chairman Başaran Ulusoy were<br />
met by the Mayor Selim Aşkın on 24 th – 25 th July 2011. Making a welcome<br />
speech to chairman Ulusoy <strong>and</strong> TÜRSAB members, Mayor Aşkın said “We<br />
know that Kula has a great potential for tourism which should be evaluated.<br />
Our path is clear. But we need the support of Başaran Ulusoy <strong>and</strong> members of<br />
TÜRSAB in shaping our road map”.<br />
Chairman Ulusoy stated that Kula is a l<strong>and</strong> of geographical, architectural<br />
TÜRSAB heyeti Kula’da incelemelerde bulundu (üstte), Kula’da açılan Uşak<br />
Halı Atölyesi’ni ziyaret eden TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’a bir el halısı<br />
hediye edildi<br />
TÜRSAB delegation made observations in Kula (abo<strong>ve</strong>), a h<strong>and</strong> made carpet was<br />
presented to TÜRSAB Chairman Başaran Ulusoy who visited the Uşak Carpet<br />
Workshop opened in Kula<br />
<strong>and</strong> natural wealth <strong>and</strong> said “People nowadays ha<strong>ve</strong> de<strong>ve</strong>loped a holiday<br />
underst<strong>and</strong>ing outside the trio of sea, s<strong>and</strong> <strong>and</strong> sun. Interest on culture<br />
tourism is increasing daily. We, as TÜRSAB, are going to provide e<strong>ve</strong>ry<br />
contribution for Kula to be won for tourism”.<br />
Chairman Ulusoy who cut the ribbon at the opening ceremony of a facility<br />
to produce traditional Uşak carpets was presented with a carpet. Chairman<br />
Ulusoy presented Mayor Aşkın with a book published by TÜRSAB <strong>and</strong><br />
porcelain tea set in return.<br />
30 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
32 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
TARİH<br />
history<br />
Ramazan’ın İslam Alemi’ne hediyesi:<br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> <strong>ve</strong><br />
<strong>Kutsal</strong> <strong>Emanetler</strong><br />
Ramazan’ın gelişi tüm İslam aleminde coşkuyla karşılanıyor elbette.<br />
Ama İstanbul’un Fatih ilçesi’nde bambaşka bir heyecan yaşanıyor.<br />
Hz. Muhammed’in <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> Camii’nde muhafaza edilen kutsal<br />
emanetini görmek isteyenler her yıl buraya akın ediyor<br />
2 Sevinç Akyazılı<br />
Gift of Ramadan to Islamic World:<br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> (<strong>Sacred</strong> <strong>Cloak</strong>) <strong>and</strong> <strong>Holy</strong> <strong>Relics</strong><br />
Arrival of Ramadan is naturally met with joy in the entire Islamic world. But there is a completely<br />
different excitement in Fatih town in İstanbul. Anyone who wants to see Mohammed’s holy relics<br />
protected in <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> Mosque invades this place e<strong>ve</strong>ry year<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 33
Adı üstünde, 11 Ayın<br />
Sultanı Ramazan<br />
kapımızı çaldı.<br />
21’inci yüzyılın<br />
koşturmacası, yerini Ramazan’a<br />
özgü hassasiyetlere bıraktı.<br />
Onlardan biri, hatta başlıcası<br />
kutsal emanetler.<br />
İslam Peygamberi Hz.<br />
Muhammed’in Veysel Karani’ye<br />
hediye ettiği <strong>ve</strong> Müslüman<br />
Alemi için büyük önem taşıyan<br />
hırkası, yani <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> ziyarete<br />
açılıyor. Hz. Muhammed’in<br />
hırkasını görüp, o uhrevi havayı<br />
soluyabilmek için Türkiye’nin<br />
<strong>ve</strong> dünyanın dört bir yanından<br />
Müslümanlar, İstanbul’un Fatih<br />
Semti’ndeki <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> Camii’ne<br />
akın ediyor. Biz de bu sayımızda<br />
bu büyük kutsal emanet <strong>ve</strong> onun<br />
öyküsüne biraz daha yakından<br />
bakıyoruz.<br />
Veysel Karani’ye<br />
muhteşem hediye<br />
Asıl adı Ü<strong>ve</strong>ys bin Mir el-Karani<br />
olan Veysel Karani, Yemen’in<br />
Karan Köyü’nde dünyaya<br />
gelmiş. Hz. Muhammed’in<br />
sağlığında Müslüman olan<br />
Karani, Yemen’de de<strong>ve</strong> çobanlığı<br />
yaparak kendisinin <strong>ve</strong> annesinin<br />
geçimini sağlamış. Hayattaki<br />
tek yakını olan annesine büyük<br />
bir sevgiyle bağlı olan Veysel<br />
Karani, Hz. Muhammed’i<br />
bir kez olsun görmeyi çok<br />
istemesine rağmen, bu dileğine<br />
kavuşamamış. Hicaz’a gitmiş<br />
ancak Hz. Muhammed o gün<br />
evinde yokmuş. Veysel Karani de,<br />
annesini yalnız bırakmamak için<br />
gözü yaşlı geri dönmüş.<br />
Hz. Muhammed ise evine geri<br />
döndüğünde, yanındakilere, bu<br />
ziyareti hissettiğini söylemiş, “Ben<br />
Rahman’ın kokusunu Yemen’den<br />
alıyorum” diyerek Veysel<br />
Karani’ye övgüde bulunmuş.<br />
Hz. Muhammed dünya<br />
gözüyle göremediği Ü<strong>ve</strong>ys’in<br />
gösterdiği sadakat <strong>ve</strong> bağlılığa<br />
karşı hırkasını çıkartarak Hz.<br />
Ömer’e <strong>ve</strong> Hz. Ali’ye <strong>ve</strong>rmiş.<br />
Onlardan bu emaneti Karani’ye<br />
götürmesini istemiş. Hz.<br />
Muhammed’in <strong>ve</strong>fatından<br />
sonra Hz. Ömer <strong>ve</strong> Hz. Ali de<br />
peygamberin bildirdiği işaretlere<br />
Sultan of 11 months Ramadan is<br />
already here. 21 st century rush is<br />
replaced by sensitivity unique to<br />
Ramadan. One of them, in fact the<br />
main one is the holy relics.<br />
The cloak of Mohammed, the prophet<br />
of Islam, which he ga<strong>ve</strong> to Veysel<br />
Karani as a present which carries<br />
great importance for the Islamic<br />
realm, the <strong>Sacred</strong> <strong>Cloak</strong> is open<br />
for visit. To be able to see <strong>and</strong> to<br />
breathe in that otherworldly air,<br />
Muslims from Turkey <strong>and</strong> all parts<br />
of the world arri<strong>ve</strong> in <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong><br />
Mosque in Fatih, İstanbul. In this<br />
issue we take a closer look at this<br />
great holy relic <strong>and</strong> its story.<br />
A magnificent gift<br />
to Veysel Karani<br />
Veysel Karani whose real name was<br />
Ü<strong>ve</strong>ys bin Mir el-Karani was born in<br />
Karan Village in Yemen. Becoming a<br />
Muslim while Mohammed was still<br />
ali<strong>ve</strong>, Karani was a camel shepherd<br />
<strong>and</strong> provided for his mother <strong>and</strong><br />
himself. Veysel karani who <strong>ve</strong>ry<br />
much lo<strong>ve</strong>d his mother, the only<br />
relati<strong>ve</strong> ali<strong>ve</strong>, had ne<strong>ve</strong>r fulfilled<br />
his wish to see the Prophet despite<br />
desperately wanting to do so. He had<br />
gone to Hejaz but Mohammed wasn’t<br />
home that day. So, Veysel Karani,<br />
who didn’t want to lea<strong>ve</strong> his mother<br />
alone, went back home in tears.<br />
On his return home, Mohammed told<br />
people around him that he felt this<br />
visit. He complimented Veysel Karani<br />
by saying “I can recei<strong>ve</strong> the smell of<br />
Rahman from Yemen”.<br />
Mohammed took off his cloak for<br />
the devotion <strong>and</strong> loyalty shown by<br />
Ü<strong>ve</strong>ys whom he has not seen with his<br />
worldly eyes <strong>and</strong> ga<strong>ve</strong> it to Ömer <strong>and</strong><br />
Ali. He wanted them to take this relic<br />
to Karani. After Mohammed passed<br />
away Ömer <strong>and</strong> Ali went to Yemen<br />
to look for Veysel Karani they ha<strong>ve</strong><br />
ne<strong>ve</strong>r met by following signs gi<strong>ve</strong>n to<br />
them by the Prophet. They had found<br />
Karani on top of a mountain with his<br />
camels. Upon hearing Ömer saying<br />
that “Our holy Prophet sends his<br />
regards. He sent his sacred cloak. In<br />
his will he ordered that you should<br />
wear it, pray for my people” Veysel<br />
Karani burst into tears of gratitude.<br />
Veysel Karani had been united with<br />
a ‘present’ from Mohammed whom<br />
he had ne<strong>ve</strong>r seen in his life. This is<br />
<strong>Hırka</strong>-ı <strong>Şerif</strong> Camii<br />
<strong>Hırka</strong>-ı <strong>Şerif</strong> Mosque<br />
34 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
akarak adını bile bilmedikleri<br />
Veysel Karani’yi aramak için<br />
Yemen’e gitmiş, Karani’yi bir<br />
dağın başında de<strong>ve</strong> otlatırken<br />
bulmuşlar. Veysel Karani’ye gidip<br />
Hz. Muhammed’in bir hediye<br />
gönderdiğini dile getirerek<br />
hırkayı göstermişler. Hz.<br />
Ömer’in, “Peygamber Efendimiz<br />
size selam etti. Mübarek<br />
hırkalarını gönderdi. Alıp giysin,<br />
ümmetime de dua etsin diye<br />
vasiyet buyurdu” sözlerini işiten<br />
Veysel Karani şükür gözyaşlarına<br />
boğulmuş. Yani Veysel Karani,<br />
ömrü boyunca hiç göremediği<br />
Hz. Muhammed’den gelen bir<br />
“hatıraya” kavuşmuş. Dönemin<br />
kaynakları, <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong>’in Veysel<br />
Karani’yle buluşması öyküsünü<br />
böyle anlatıyor.<br />
Emaneti ailesi teslim aldı<br />
Peki, o eşsiz emanet İstanbul’a<br />
nasıl gelmiş? Veysel Karani, kimi<br />
kaynaklara göre Hz. Ömer’in<br />
saflarındaki bir savaşta, kimi<br />
kaynaklara göre de Kerbela’da<br />
peygamberin torunlarını<br />
korurken şehit düşmüş.<br />
Hiç evlenmediği <strong>ve</strong> çocuk sahibi<br />
olmadığı için de, ‘emanetindeki’<br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong>’i kardeşi Süh<strong>ve</strong>rdi<br />
El-Ü<strong>ve</strong>ysi <strong>ve</strong> ailesi korumuş. Aile<br />
kuşaklar boyu göç ederek önce<br />
Güneydoğu Anadolu ardından<br />
da Kuşadası’na yerleşmiş. Daha<br />
sonra da, 1611 yılında yani I.<br />
Ahmed döneminde İstanbul’a<br />
göçmüş.<br />
Padişahın fermanıyla İstanbul’a<br />
gelen Ü<strong>ve</strong>ysi ailesi, Fatih’teki<br />
how the sources of the period relay<br />
the story of the meeting between<br />
Veysel Karani <strong>and</strong> <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> (the<br />
<strong>Sacred</strong> <strong>Cloak</strong>).<br />
The <strong>ve</strong>stry was recei<strong>ve</strong>d<br />
by his family<br />
So, how did this unique <strong>ve</strong>stry arri<strong>ve</strong><br />
in İstanbul? According to some<br />
sources, Veysel Karani was either<br />
martyred on the front life fighting<br />
for Ömer or martyred when trying<br />
to protect the gr<strong>and</strong>children of the<br />
Prophet in Karbala.<br />
As he was ne<strong>ve</strong>r married <strong>and</strong> had no<br />
children, <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> “entrusted”<br />
to him was protected by his brother<br />
Süh<strong>ve</strong>rdi El-Ü<strong>ve</strong>ysi <strong>and</strong> his family.<br />
The family migrated for many<br />
generations <strong>and</strong> arri<strong>ve</strong>d first in<br />
Southeast Anatolia then in Kuşadası.<br />
Later, in 1611, i.e. during Ahmed I<br />
period, they migrated to İstanbul.<br />
Ü<strong>ve</strong>ysi family settled in Yavuz<br />
Selim Neighbourhood in Fatih<br />
by the firman of Sultan. <strong>Hırka</strong>-i<br />
<strong>Şerif</strong> opened to visit here. Sultan<br />
Abdülhamit I laid the foundations<br />
of <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> Mosque. He had<br />
the single room structure in the<br />
courtyard of the mosque built <strong>and</strong><br />
provided better access for people<br />
to see this sacred relic better. The<br />
mosque as we see today was shaped<br />
in 1851. Sultan Abdülmecit ga<strong>ve</strong><br />
the order for a mosque to be built to<br />
enable better viewing of this sacred<br />
relic.<br />
He ordered compulsory purchase<br />
of more than 700 houses <strong>and</strong> l<strong>and</strong><br />
pieces around the structure. The<br />
construction of the mosque started in<br />
Hz. Muhammed’in Veysel Karani’ye hediye ettiği hırkayı görmek isteyenler her yıl<br />
Ramazan Ayı’nda <strong>Hırka</strong>-ı <strong>Şerif</strong> Camii’ne akın ediyor<br />
People wishing to see the cloak gi<strong>ve</strong>n to Veysel Karani by Mohammed flock to<br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> Mosque e<strong>ve</strong>ry year during the month of Ramadan<br />
Hz. Muhammed’in iki<br />
hırkası da İstanbul’da<br />
İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in giysilerinden dünyada sadece<br />
iki hırka bulunuyor. Bu hırkalardan biri Topkapı Sarayı’nda, bir<br />
diğeri de <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> Camii’nde… <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> Camii’ndeki bu<br />
kutsal emanet Veysel Karani’nin 58 <strong>ve</strong> 59’uncu kuşaktan torunlarının<br />
sorumluluğunda... Toplam 8 parçadan oluşan 120 santim<br />
uzunluğundaki bej renkgi hırka, pamuklu kumaştan yapılmış. Gümüş<br />
kenarlı cam bir kutuda ışıktan, nemden <strong>ve</strong> yıpranmadan korunan<br />
hırka her yıl Ramazan Ayı’nda ziyarete açılıyor.<br />
Both cloaks of Mohammed<br />
are in İstanbul<br />
Of the clothes of Mohammed the Prophet of Islam, there are just two<br />
cloaks in the world. One of them is in Topkapı Palace <strong>and</strong> the other<br />
one is in <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> Mosque… The sacred <strong>ve</strong>stry in <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong><br />
Mosque is in the custody of 58 th <strong>and</strong> 59 th generation gr<strong>and</strong>children<br />
of Veysel Karani... Consisting of 8 pieces in total <strong>and</strong> 120 cm long,<br />
the beige cloak is made from a cotton cloth. Protected from light,<br />
moisture <strong>and</strong> wear <strong>and</strong> tear in a sil<strong>ve</strong>r edged glass chest, the cloak is<br />
taken out e<strong>ve</strong>ry Ramadan for visits.<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 35
Yavuz Selim Mahallesi’ne<br />
yerleşmiş. <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> de burada<br />
halkın ziyaretine açılmış. Padişah<br />
I. Abdülhamit ise <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong><br />
Camii’nin temellerini attırmış.<br />
Bugün caminin bahçesinde bulunan<br />
tek odalı yapıyı inşa ettirmiş <strong>ve</strong><br />
halkın bu kutsal emaneti daha rahat<br />
görmesine imkan tanımış. Cami<br />
günümüzdeki şekline, 1851 yılında<br />
kavuşmuş. Sultan Abdülmecit, bu<br />
kutsal emanetin rahatça ziyaret<br />
edilebilmesine imkan tanıyan bir<br />
caminin yapılması talimatını <strong>ve</strong>rmiş.<br />
Yapının etrafındaki 700’ü aşkın evi<br />
<strong>ve</strong> arsayı istimlak ettirmiş. Dönemin<br />
ünlü İtalyan mimarlarının da fikirleri<br />
alınarak 1847 yılında inşaatına<br />
başlanan cami <strong>ve</strong> müştemilatı 1851<br />
yılında tamamlanmış.<br />
Sanat şaheseri bir cami<br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong>’in diğer camilerden<br />
mimari farkı, iki katlı oluşu <strong>ve</strong> üst<br />
katında cemaatin rahatça giriş <strong>ve</strong><br />
çıkış yapabileceği koridorlarının<br />
bulunması.<br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong>’in ziyaret edildiği<br />
oda bu koridorların tam ortasında<br />
bulunuyor <strong>ve</strong> ziyaret sırasında<br />
cemaatin namaz kılmasına imkan<br />
tanıyor.<br />
Caminin mimarı kesin olarak<br />
bilinemese de, sanat tarihçileri<br />
Dolmabahçe Camii’nin mimarı<br />
Garabet Balkan’ın eseri olduğu<br />
yönünde görüş bildiriyor.<br />
Hakkındaki bilgiler net olmasa da,<br />
kimi sırları tam olarak çözülemese<br />
de <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong>, ‘kutsal bir<br />
emanet’ olarak İstanbul’da.<br />
O emanet, kuşaktan kuşağa<br />
aktarılıyor. Bugün de Veysel<br />
Karani’nin 58 <strong>ve</strong> 59. kuşaktan<br />
torunlarının korumasında<br />
bulunuyor. Ve her Ramazan’da<br />
olduğu gibi ziyaretçilerini<br />
bekliyor.<br />
Sultan Abdülmecit<br />
Topkapı Sarayı Müzesi’ne<br />
bağlı Veysel Karani <strong>Hırka</strong>-ı<br />
<strong>Şerif</strong> Camii Hizmet Vakfı<br />
koleksiyonunda bulunan<br />
Hz. Muhammed’e ait iç<br />
gömlek, ayakkabı (paşmak),<br />
kabrinin temizlendiği sünger<br />
<strong>ve</strong> Kabe süpürgeleri<br />
Inner shirt belonging to<br />
Prophet Mohammed, shoes<br />
(paşmak), sponge used<br />
in cleaning of his tomb<br />
<strong>and</strong> Kaaba brooms from<br />
the collection of Veysel<br />
Karani <strong>Hırka</strong>-ı <strong>Şerif</strong> Mosque<br />
Foundation affiliated to<br />
Topkapı Palace Museum<br />
1847 after opinions of famous Italian<br />
architects of the time were sought<br />
<strong>and</strong> the mosque <strong>and</strong> outbuildings<br />
were completed in 1851.<br />
The mosque is<br />
a masterpiece of art<br />
The architectural difference of<br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> Mosque from other<br />
mosques is the fact that it consists of<br />
two le<strong>ve</strong>ls <strong>and</strong> there are corridors on<br />
the second floor for congregation to<br />
enter <strong>and</strong> exit without difficulty. The<br />
room where <strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> is situated<br />
is in the centre of these corridors<br />
<strong>and</strong> allows for prayers to take place<br />
during visits. While it is not certain<br />
who the architect of the mosque is,<br />
art historians’ opinions indicate that<br />
it is the creation of Garabet Balkan,<br />
the architect of Dolmabahçe Mosque.<br />
E<strong>ve</strong>n if the information about it is<br />
not all that clear <strong>and</strong> some of its<br />
secret is not yet completely re<strong>ve</strong>aled,<br />
<strong>Hırka</strong>-i <strong>Şerif</strong> is in İstanbul as “a<br />
sacred <strong>ve</strong>stry”. That <strong>ve</strong>stry is passed<br />
on from generation to generation.<br />
It is now under the protection of<br />
who is Veysel Karani’s 58 th <strong>and</strong><br />
59 th generation gr<strong>and</strong>children. And<br />
it awaits its visitors just as it does<br />
e<strong>ve</strong>ry Ramadan.<br />
36 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
38 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
GÜNCEL<br />
actuel<br />
Dünyanın<br />
tüm denizleri <strong>ve</strong><br />
Yağmur Ormanları<br />
İSTANBUL’DA<br />
Bin 500 farklı türde hayvanı içinde barındıran İstanbul<br />
Akvaryum, 16 denizi <strong>ve</strong> Yağmur Ormanları’nı İstanbul’a<br />
taşıdı. Burada vahşi su altı canlılarını, dev kemirgenleri,<br />
egzotik sürüngenleri bir arada görmek mümkün<br />
2 Sevinç Akyazılı<br />
All the seas <strong>and</strong> Rainforests of<br />
the world are in İSTANBUL<br />
İstanbul Aquarium which is home to one thous<strong>and</strong> 500 different<br />
species brought 16 different seas <strong>and</strong> rainforests to İstanbul.<br />
Here, it is possible to see wild underwater creatures, giant rodents,<br />
exotic reptiles all in one place<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 39
Dünyanın “en büyüğü”...<br />
Sözün gelişi değil<br />
üstelik. İstanbul<br />
Akvaryum, tematik<br />
akvaryumların en büyüğü<br />
ünvanına sahip. Bu ünvanı da<br />
her açıdan hakkediyor. Tam<br />
22 bin metrekarelik al<strong>and</strong>a<br />
gezerken, kendinizi bir <strong>and</strong>a<br />
Yağmur Ormanları’nın ortasında<br />
buluyorsunuz, hemen ardından<br />
Nautilus Denizaltısı’nda. Gezinize<br />
de 15 bin deniz <strong>ve</strong> kara canlısı eşlik<br />
ediyor.<br />
İstanbul Büyükşehir Belediyesi<br />
<strong>ve</strong> İstanbul Akvaryum’un işbirliği<br />
ile hayata geçirilen tesis, bir<br />
rüyanın gerçek olması gibi. Sizi<br />
gidemediğiniz yerlere götürüyor.<br />
Görmediklerinizle tanıştırıyor. Geziye<br />
ilgi büyük. Kanıtı da ortada. Sadece<br />
iki ayda tam 300 bin kişi ziyaret etti.<br />
İstanbul Akvaryum, sadece bir<br />
gezi <strong>ve</strong> eğlence alanı değil, aynı<br />
zam<strong>and</strong>a çevre bilincini, doğa<br />
sevgisini aşılayan, üni<strong>ve</strong>rsite<br />
öğrencilerine staj imkanı sağlayan<br />
bir öğrenim mekanı. E<strong>ve</strong>t,<br />
dünyanın pek çok kentinde dev<br />
akvaryumlar var. Ancak İstanbul<br />
Akvaryum, dünyanın farklı 16<br />
denizini, yosunundan balığına<br />
kadar taşıyarak benzersiz bir<br />
konsept yakalamış. İspanyol, Fransız<br />
<strong>ve</strong> Türk vat<strong>and</strong>aşı 25 akvarist<br />
(akvaryum uzmanı) burada yaşayan<br />
canlıların yiyeceklerinden, ortama<br />
adaptasyonuna kadar her türlü<br />
bakımıyla ilgileniyor.<br />
Dünyanın en büyük <strong>ve</strong><br />
sevimli kemirgeni<br />
1.2 kilometrelik gezi parkurunun<br />
her adımı görsel bir şölene dönüşse<br />
de en büyük ilgiyi, sıcaklığıyla,<br />
sisiyle, devasa egzotik bitkileriyle<br />
1000 metrekarelik Yağmur<br />
Ormanları görüyor. Yağmur<br />
Ormanları Alanı’nın bu kadar ilgi<br />
görmesinin nedenlerinden biri de,<br />
dünyanın en büyük kemirgeni olan<br />
‘capybara’ isimli canlı. Ana vatanı<br />
Güney Amerika ormanları olan<br />
capybaraların boyu 1.3 metreye<br />
kadar uzayabiliyor <strong>ve</strong> ağırlığı 100<br />
kilograma kadar ulaşabiliyor.<br />
Otçul bir hayvan olan capybaranın<br />
bir diğer özelliği ise, hem karada<br />
hem de suda yaşayabiliyor olması.<br />
World’s “largest”... <strong>and</strong> not just say<br />
so either. İstanbul Aquarium has the<br />
title of the largest of themed aquaria.<br />
And it deser<strong>ve</strong>s this title from e<strong>ve</strong>ry<br />
angle. While wondering around in<br />
22 thous<strong>and</strong> square meter area you<br />
suddenly find yoursel<strong>ve</strong>s in the middle<br />
of a rainforest, followed by Nautilus<br />
Submarine. 15 thous<strong>and</strong> sea <strong>and</strong> l<strong>and</strong><br />
creatures accompany you on your<br />
journey.<br />
The aquarium, brought to life with<br />
cooperation of İstanbul Metropolitan<br />
Municipality <strong>and</strong> İstanbul Aquarium, is<br />
like having a dream come true. It takes<br />
you to places you ha<strong>ve</strong>n’t visited. It<br />
introduces you things you ha<strong>ve</strong>n’t seen.<br />
The proof is obvious. 300 thous<strong>and</strong><br />
people visited it in the last two months.<br />
İstanbul Aquarium isn’t just an<br />
excursion <strong>and</strong> fun area. It is also<br />
a teaching establishment at the<br />
same time, providing environmental<br />
consciousness, instilling the lo<strong>ve</strong><br />
of nature, offering work experience<br />
opportunity to uni<strong>ve</strong>rsity students. Yes,<br />
there are giant aquariums in many<br />
cities of the world. Howe<strong>ve</strong>r İstanbul<br />
Aquarium has a unique concept by<br />
bringing 16 different seas of the world<br />
complete with their seaweed <strong>and</strong> their<br />
fish. 25 Spanish, French <strong>and</strong> Turkish<br />
aquarists look after creatures that<br />
li<strong>ve</strong> here taking care of their food <strong>and</strong><br />
adaptation to the environment.<br />
World’s biggest <strong>and</strong><br />
cutest rodent<br />
While e<strong>ve</strong>ry step of 1.2 kilometres long<br />
trail path is a visual festival, 1000<br />
thous<strong>and</strong> square meter Rainforest<br />
with its warmth, fog, giant exotic<br />
plants recei<strong>ve</strong> the biggest attraction.<br />
One of the reasons that Rainforest<br />
area attracts so much interest is the<br />
creature named ‘capybara’ which is<br />
one of the biggest rodents of the world.<br />
Indigenous to forests of South America,<br />
capybaras can reach a height of up to<br />
1.3 meters <strong>and</strong> their weight can reach<br />
up to 100 kilograms. Another feature<br />
of capybara, a herbivorous creature,<br />
is also being able to li<strong>ve</strong> on l<strong>and</strong> <strong>and</strong><br />
in water. This cute rodent which li<strong>ve</strong>s<br />
on an exclusi<strong>ve</strong> lake <strong>and</strong> its shores<br />
interests especially the children.<br />
Capybara who managed to escape<br />
before the opening <strong>and</strong> giving a hard<br />
time to the staff at İstanbul Aquarium<br />
40 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Dünyanın en zehirli hayvanlarından biri olan <strong>ve</strong> sevimli görüntüsüyle dikkat çeken<br />
Kırmızı Gözlü Ağaç Kurbağası (üstte), dünyanın en büyük kemirgeni Capybara<br />
(solda)<br />
One of the most poisonous animal in the world <strong>and</strong> attracti<strong>ve</strong> with its cute apperance<br />
Red Eyed Tree Frog (abo<strong>ve</strong>), world’s largest rodent Capybara (on the left)<br />
Kendisine ayrılmış bir gölet <strong>ve</strong><br />
etrafında yaşayan bu sevimli<br />
kemirgen, özellikle çocuklardan<br />
büyük ilgi görüyor.<br />
Açılıştan önce kendisine ayrılan<br />
al<strong>and</strong>an kaçıp İstanbul Akvaryum<br />
çalışanlarına zor anlar yaşatan<br />
capybara, şimdilerde yeni evine<br />
alışmaya çalışıyor. Capybara,<br />
bölümün en ilgi çeken canlısı<br />
olmasına rağmen rakipleri de yok<br />
değil. Burada yaşayan 4 ‘caiman<br />
timsahı’ özellikle erkek çocuklardan<br />
büyük ilgi görüyor. Yeşil iguanalar<br />
<strong>ve</strong> ‘milkytree’ cinsi kurbağalar<br />
ise kamuflaj yeteneklerini<br />
kullanıp tropikal bitkilerin<br />
arasında kendilerini gizliyor.<br />
Yani bu utangaç sürüngenleri<br />
görüp, fotoğraflarını çekebilenler<br />
kendilerini şanslı sayıyor. Ancak bu<br />
bölüm önümüzdeki günlerde, çok<br />
küçük, çok güzel <strong>ve</strong> çok tehlikeli bir<br />
hayvanı ağırlamaya hazırlanıyor:<br />
‘Kırmızı Gözlü Ağaç Kurbağası’<br />
yakında minik bir fanus içinde<br />
ziyaretçilerle buluşacak.<br />
Nuh’un Gemisi<br />
İstanbul Akvaryum’un konukları,<br />
coğrafi bir rotayı takip ederek<br />
eğlenceli <strong>ve</strong> öğretici bir yolculuk<br />
yapıyor. Karadeniz Alanı’ndan<br />
başlayan gezi güzergahında<br />
konukları Büyük Tufan <strong>ve</strong> Nuh’un<br />
Gemisi maketleri karşılıyor. Bir<br />
y<strong>and</strong>an Karadeniz’in masmavi<br />
sularında yaşayan ‘sivruşka’<br />
balıklarını <strong>ve</strong> ‘Rus mersini’ gibi<br />
canlıları yakından görme fırsatı<br />
yakalayan çocuklar, gemi maketi<br />
içindeki interaktif oyun sayesinde<br />
de yeni bilgiler ediniyor. Örneğin<br />
sudaki azot <strong>ve</strong> tuz seviyesinin<br />
batıkların korunmasında nasıl bir rol<br />
oynadığını öğreniyor.<br />
Gezi Marmara Alanı’yla devam<br />
ediyor. Zemini cam panellerden<br />
oluşan bu alanın her iki yanında<br />
da İstanbul’un Avrupa <strong>ve</strong> Anadolu<br />
yakasının sembol binalarını gösteren<br />
maketler bulunuyor. Bu bölümün<br />
en güzel canlıları ise ‘papağan<br />
balıkları’, yüzgeçlerini açtıkları <strong>and</strong>a<br />
kanatlanıp uçacak gibi görünen<br />
‘kırlangıçlar’, ‘bantlı mercanlar’.<br />
Kapalı Çarşı’nın eşsiz mimarisinin<br />
maketlerle canl<strong>and</strong>ırıldığı bu<br />
alan Akvaryum İstanbul’un en<br />
is now getting used to its new home.<br />
While capybara is the biggest attraction<br />
of the section it certainly is not without<br />
competition. 4 ‘caiman crocodiles’<br />
living here attract especially the boys.<br />
Green iguanas <strong>and</strong> ‘milky tree’ frogs<br />
hide themsel<strong>ve</strong>s among tropical plants<br />
utilising their camouflage skills. That<br />
means that anyone who see <strong>and</strong><br />
photograph these shy reptiles should<br />
count themsel<strong>ve</strong>s lucky. But this section<br />
is getting ready to host a <strong>ve</strong>ry small,<br />
<strong>ve</strong>ry pretty <strong>and</strong> <strong>ve</strong>ry dangerous animal<br />
in a few days: ‘Red Eyed Tree Frog’ will<br />
soon be meeting the visitors in a small<br />
lantern.<br />
Noah’s Ark<br />
Visitors of İstanbul Aquarium take a<br />
fun <strong>and</strong> educational journey following<br />
a geographical route. The route starts<br />
at the Black Sea Area where models<br />
of the Great Flood <strong>and</strong> the Noah’s<br />
Ark greet visitors. While children<br />
ha<strong>ve</strong> the opportunity to see creatures<br />
such as ‘starry sturgeon fish’ <strong>and</strong><br />
‘Russian sturgeon’ they also learn<br />
how important a role nitrogen <strong>and</strong> salt<br />
le<strong>ve</strong>ls in water play in the protection<br />
of ship wrecks through an interacti<strong>ve</strong><br />
game inside the Ark’s model.<br />
The journey continues with Marmara<br />
Area. The floor of this area is made<br />
from glass panels where there are<br />
models of symbolic buildings of<br />
European <strong>and</strong> Asian sides of İstanbul.<br />
The best creatures of this section are<br />
‘parrot fish’, ‘gurnard’ who appear as<br />
though they will take wings <strong>and</strong> fly the<br />
moment they open their fins, ‘striped<br />
bream’. This area where the unique<br />
architecture of the Gr<strong>and</strong> Bazaar is<br />
displayed through models opens up to<br />
the biggest tank in Aquarium İstanbul.<br />
There is a large viewing area in front<br />
of this 4 thous<strong>and</strong> cubic meter main<br />
tank for visitors to take a closer look<br />
at creatures such as ‘sharks’ <strong>and</strong><br />
‘stingrays’. Visitors find the start of<br />
Çanakkale Straight through the model<br />
of ‘Trojan Horse’ that appears before<br />
them rather than through signs. There<br />
is an original war tank that was used<br />
during the battle on the ceiling of this<br />
area which also houses photographs<br />
<strong>and</strong> information panels relating to the<br />
Battle of Çanakkale. More familiar<br />
species greet us in Çanakkale section;<br />
you can see shoals of sillago, black<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 41
üyük tankına açılıyor. İçinde<br />
‘köpekbalıkları’ <strong>ve</strong> ‘vatozlar’ın<br />
bulunduğu 4 bin metreküplük bu<br />
ana tankın önünde izleyicilerin<br />
su altı canlılarını daha yakından<br />
görmesini sağlayan geniş bir seyir<br />
alanı bulunuyor.<br />
Çanakkale Boğazı’nın başladığını<br />
ise ziyaretçiler, yön levhalarından<br />
çok, karşılarına çıkan ‘Truva Atı’<br />
maketiyle anlıyor. Çanakkale<br />
Savaşı’na dair resimlerin<br />
fotoğrafların <strong>ve</strong> bilgilendirme<br />
tabelalarının bulunduğu alanın<br />
tavanında ise savaşta kullanılan<br />
gerçek bir tank yer alıyor. Çanakkale<br />
bölümünde daha tanıdık türler<br />
çıkıyor karşınıza; sivriburun, karagöz<br />
<strong>ve</strong> istavritleri sürüler halinde<br />
yüzerken seyredebiliyorsunuz.<br />
Dekorasyonu Antik Ege<br />
uygarlıklarından esinlenilerek<br />
yapılan Ege Alanı’nda ise izleyicileri<br />
bir Poseidon <strong>ve</strong> Barbaros Hayrettin<br />
Paşa heykeli karşılıyor. Burada yassı<br />
bedenleriyle kendilerini kumda<br />
kamufle eden ‘vatozlar’, ‘papaz<br />
balıkları’, ‘yassı mercanlar’, ‘dev<br />
ıstakozlar’ <strong>ve</strong> zehirli ‘anemonlar’,<br />
‘süngerler’ bulunuyor.<br />
Tehlikeli türler ilgi görüyor<br />
Kızıldeniz Alanı, İstanbul<br />
Akvaryum’un en renkli, en<br />
heyecan <strong>ve</strong>rici bölümlerinden biri.<br />
Rengarenk ‘palyaço balıklarının’,<br />
‘doktor balıklarının’, ‘resif’ <strong>ve</strong><br />
‘kedi köpekbalıklarının’ önünde<br />
resim çektirmek isteyen minikler<br />
akvaryumların önünde sevinç<br />
çığlıkları atıyor. Akdeniz Bölümü<br />
de tehlikeli <strong>ve</strong> farklı türleri<br />
ağırlıyor. Ses <strong>ve</strong> ışık oyunlarıyla<br />
konuklarına dev bir mağaranın<br />
içinde geziyormuş hissi yaşatan<br />
bölümde, ‘dil balıkları’, etçil<br />
‘müren’ <strong>ve</strong> ‘mırılar’, ‘dragonyalar’<br />
büyük ilgi görüyor. Doğu, orta<br />
<strong>ve</strong> batı Atlantik bölümlerinde<br />
ise yine köpekbalıkları karşılıyor<br />
konuklarını. Burada en çok<br />
ilgi gören canlıların başında<br />
‘limon köpekbalıkları’ geliyor.<br />
Akvaryumun en büyük<br />
türlerinden biri olan limon<br />
köpekbalıkları ortalama 25 yıllık<br />
ömürleri zarfında ne uyuyor ne<br />
de dinleniyor. Bunun nedeni<br />
ise, solungaç sistemleri. Bu vahşi<br />
yırtıcıların solungaçları hareketsiz<br />
kaldıkları <strong>and</strong>a işlevini yerine<br />
bream <strong>and</strong> mackerel swimming around.<br />
The Aegean Area, decoration of which<br />
is inspired through Antique Aegean<br />
civilizations, greets visitors with statues<br />
of Poseidon <strong>and</strong> Barbaros Hayrettin<br />
Paşa. Here, there are ‘stingray’ who<br />
camouflage their flat bodies in the<br />
s<strong>and</strong>, ‘damselfish’, ‘seabream’, ‘giant<br />
lobsters’ <strong>and</strong> poisonous ‘anemons’,<br />
’sponges’.<br />
Dangerous species attract interest<br />
The Red Sea Area is one of the most<br />
exciting <strong>and</strong> colourful sections of<br />
İstanbul Aquarium. Small children who<br />
pose for cameras in front of colourful<br />
‘damselfish’, ‘doctor fish’, ’reef fish’,<br />
’catfish’ are full of happy cheer. The<br />
Mediterranean Area also contains<br />
dangerous <strong>and</strong> different species.<br />
Making visitors feel as though they are<br />
inside a giant ca<strong>ve</strong>rn by using tricks<br />
of sound <strong>and</strong> light, the section attracts<br />
the interest with ‘sole fish’, carnivorous<br />
‘muraena’ <strong>and</strong> ‘mırıs’, ’dragonias’.<br />
Sharks also greet visitors in East,<br />
Central <strong>and</strong> West Atlantic sections.<br />
‘Requiem Sharks’ lead the list of most<br />
İstanbul Akvaryum’daki balık çeşitleri<br />
halktan yoğun ilgi görüyor<br />
Variety of fish in İstanbul Aquarium attract<br />
great interest<br />
42 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
TÜRSAB İstanbul<br />
Akvaryum’daydı<br />
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy <strong>ve</strong> beraberindeki 20 kişilik heyet,<br />
3 Ağustos 2011’de Florya’daki İstanbul Akvaryum’u ziyaret etti.<br />
İstanbul Akvaryum Genel Müdürü Mehmet Sami Milli tarafından<br />
karşılanan Başkan Ulusoy <strong>ve</strong> acente temsilcileri dev akvaryumu<br />
gezdi. Akvaryumun teknik donanımı <strong>ve</strong> burada yaşayan hayvan<br />
türleri hakkında ayrıntılı bilgi alan turizmciler, tesisin İstanbul’un<br />
imajına olumlu katkı sağlayacağını belirtti.<br />
Dünyanın pek çok bölgesinde akvaryumları gezdiğini dile<br />
getiren Başkan Başaran Ulusoy, “İstanbul Akvaryum gördüğüm<br />
akvaryumların en etkileyicilerinden biri. Tesisin tematik biçimde<br />
düzenlenmiş olması insanın kendini gezdiği bölgelerin denizlerinde<br />
gibi hissetmesine yol açıyor. Ayrıca bilgilendirme panoları <strong>ve</strong><br />
interaktif oyunlar da çocuklarımızın çevre <strong>ve</strong> doğa bilincinin<br />
artmasına neden oluyor. Kentimizi ziyaret eden turistlerin İstanbul<br />
Akvaryum’u da gelip, görmelerini istiyoruz.” diye konuştu.<br />
TÜRSAB was in<br />
İstanbul Aquarium<br />
getiremiyor <strong>ve</strong> havasız kalıp<br />
ölüyorlar. Bu <strong>ve</strong> bunun gibi ilginç<br />
bilgiler akvaryumların önündeki<br />
bilgilendirme levhalarında yer<br />
alıyor. ‘Hemşire köpekbalıkları’,<br />
‘vatoz köpekbalıkları’ gibi türler<br />
de bu bölümün en ilginç canlıları<br />
arasında yer alıyor.<br />
Dev bir yosun tankı olan Panama<br />
Kanalı Bölümü’nden geçip<br />
Pasifik Alanı’na gelen konukları<br />
ise, rengarenk görüntüleriyle<br />
‘Napolyon balıkları’ karşılıyor.<br />
Bu güzelim balıklar nesli tükenme<br />
tehdidi altında bulunan <strong>ve</strong><br />
korumaya alınmış türler arasında.<br />
Nautilus Denizaltı Alanı’nda ise,<br />
kendinizi Jules Verne’in ‘Denizler<br />
Altında 20 bin Fersah’ isimli<br />
romanın da hissediyorsunuz.<br />
Nautilus’un paslı demir havası<br />
<strong>ve</strong>rilmiş dümenini çevirirken,<br />
karşınızdaki ekr<strong>and</strong>a beliren<br />
köpekbalığı neredeyse canlanıp<br />
size doğru hamle yapacakmış gibi<br />
görünüyor.<br />
Kağıt üzerinde bile heyecan<br />
<strong>ve</strong>rici değil mi! Ama daha<br />
heyecan <strong>ve</strong>rici yanı, bütün<br />
bu anlatılanların İstanbul’da,<br />
yani yanıbaşımızda olması.<br />
Yani hemen yarın Amazon’lara<br />
gidebilmek, Yağmur Ormanları’nı<br />
ziyaret etmek, dönüşte de<br />
Panama Kanalı’ndan geçmek<br />
mümkün!<br />
attracti<strong>ve</strong> creatures here.<br />
One of the largest species of the<br />
Aquarium, Requiem sharks neither<br />
sleep nor rest during their 25 year long<br />
li<strong>ve</strong>s. The reason for that is their gills.<br />
Gills stop functioning when these wild<br />
predators stay motionless <strong>and</strong> they<br />
die from suffocation. This <strong>and</strong> similar<br />
interesting information are displayed<br />
on information panels in front of<br />
aquaria. ‘Nurse Sharks’, ‘Stingray<br />
Sharks’ are among the most interesting<br />
creatures of this section.<br />
A colourful scenery which is created<br />
by ‘Napoleon fish’ greet visitors to<br />
the Pacific Area after crossing the<br />
Panama Canal Section which is a giant<br />
seaweed tank. These pretty fish are<br />
among the protected species who are<br />
threatened with extinction. In Nauitulus<br />
Submarine Area you will feel as though<br />
you are a character in the book ‘Twenty<br />
Thous<strong>and</strong> League under the Sea’ by<br />
Jules Verne. As you turn the rusty tiller<br />
of Naitulus a shark that appears on the<br />
screen ahead of you looks as though it<br />
will come ali<strong>ve</strong> to make a mo<strong>ve</strong> towards<br />
you.<br />
It is exciting e<strong>ve</strong>n on paper, isn’t it! But<br />
what’s more exciting is that all these<br />
things that ha<strong>ve</strong> been mentioned here<br />
are right besides us in İstanbul. That<br />
means that tomorrow it is possible to<br />
go to the Amazons, visit the Rainforest,<br />
cross the Panama Canal on the way<br />
back!<br />
TÜRSAB Chairman Başaran Ulusoy <strong>and</strong> a delegation of 20 people<br />
accompanying him visited İstanbul Aquarium in Florya on 3 August<br />
2011. Chairman Ulusoy <strong>and</strong> agency representati<strong>ve</strong>s were met by the<br />
General Manager of İstanbul Aquarium Mehmet Sami Milli <strong>and</strong> they<br />
toured the giant aquarium. Receiving information about the technical<br />
equipment of the aquarium <strong>and</strong> variety of animals living here, tourism<br />
professionals stated that the facility will ha<strong>ve</strong> a positi<strong>ve</strong> contribution on<br />
the image of İstanbul<br />
Indicating the fact that he has visited many aquaria around the world,<br />
Chairman Başaran Ulusoy said “İstanbul Aquarium is one of the most<br />
impressi<strong>ve</strong> aquaria that I ha<strong>ve</strong> seen. Because the facility is organised<br />
in themes it makes people feel as though they are in the seas of the<br />
region they are visiting. Also, information panels <strong>and</strong> interacti<strong>ve</strong> games<br />
help increase our children consciousness about the environment <strong>and</strong><br />
the nature. We want tourist visiting our city to come <strong>and</strong> see İstanbul<br />
Aquarium”.<br />
İstanbul Akvaryum’un hediyelik eşya dükkanı<br />
Gift shop in İstanbul Aquarium<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 43
ŞEYLERİN TARİHİ<br />
history of things<br />
BİZ TÜRKLER ‘TEPÜK’<br />
OYNARKEN<br />
Eğer birisi size ‘futbolun beşiği İngiltere’ derse hemen itiraz<br />
edebilirsiniz. Hatta, “Biz bu oyunu daha Orta Asya’da iken<br />
oynuyorduk” diyebilirsiniz. Kanıtı mı? Kanıtı, son haftaların<br />
en çok konuşulup tartışılan konusu futbolun ‘tarihçesinde’<br />
2 Aylin Şen<br />
WHEN US TURKS WERE PLAYING “TEPÜK”<br />
If anyone tells you that Engl<strong>and</strong> is ‘the birthplace of football’ you can object<br />
to it immediately. In fact, you can e<strong>ve</strong>n say “we were playing this game<br />
while we were still in Central Asia”. The proof? The proof is in the” history”<br />
of football which is the most talked about <strong>and</strong> argued topic of recent weeks<br />
Sümerler... Çinliler...<br />
Türkler… Yüzlerce değil<br />
binlerce yıl önce futbol<br />
oynamış. Bu konuda<br />
‘ilk’ unvanı tam olarak hangi<br />
uygarlığa ait, net değil. Ancak<br />
ayakla oynanan top oyunlarının<br />
Sümerler’e kadar ulaştığı<br />
biliniyor.<br />
Mısır’daki mezar resimlerinde<br />
ayakla top oynayan figürlere<br />
rastlanıyor. Hatta, arkeolojik<br />
kazılarda bulunan 2500 yıllık<br />
deri <strong>ve</strong>ya ketenden yapılmış<br />
toplar müzelerde sergileniyor.<br />
Bir başka örnek daha: Homeros,<br />
Odysseia eserinde top<br />
oyunlarından söz ediyor.<br />
Bu arada, M.Ö. 2500 yıllarında<br />
Çin’de yere dikilmiş iki mızrak<br />
arasından bir topu tekmeleyerek<br />
geçirme oyunu ya da talimi<br />
olduğu biliniyor.<br />
Ve Türkler: Orta Asya Türkleri’nin<br />
de yaygın biçimde top oyunu<br />
oynadıkları biliniyor. Üstelik bu<br />
oyunda, topun elle dokunmadan,<br />
sadece ayak <strong>ve</strong> kafa ile vurularak<br />
bir çeşit kaleden içeri atılmaya<br />
çalışıldığı -Türkiye’deki müze/<br />
kütüphanelerde de varolankaynaklarda<br />
yer alıyor.<br />
44 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Sumer... Chinese... Turks...<br />
They ha<strong>ve</strong> played football not<br />
just hundreds of years ago but<br />
thous<strong>and</strong>s of years ago. It is not<br />
clear as to which civilization the tag<br />
“first” belongs to on this subject. But<br />
it is known that ball games played<br />
with foot reach back to Sumer.<br />
Figures playing ball with their feet<br />
were disco<strong>ve</strong>red in tomb drawings<br />
in Egypt. In fact, 2500 years old<br />
leather or linen balls disco<strong>ve</strong>red<br />
in archaeological excavations are<br />
displayed in museums. One more<br />
example: Homer mentions ball<br />
games in Odyssey. Meanwhile, it is<br />
known that there was a game or a<br />
training practice in China in 2500BC<br />
involving kicking a ball through two<br />
spears erected on the ground.<br />
And Turks: It is widely known<br />
that Central Asian Turks played<br />
a ball game. In fact it is on record<br />
– existing in museum/libraries in<br />
Turkey – that the ball was trying<br />
to be aimed at some sort of a goal<br />
without touching it with h<strong>and</strong>s <strong>and</strong><br />
using only the head <strong>and</strong> the feet.<br />
Rules of Tepük<br />
Some historians, Kaşgarlı Mahmut<br />
among them, talk about this game as<br />
‘Siyah çorap’tan bugüne<br />
Futbol bizim topraklarımıza 19’uncu yüzyılın başında geldi. Ama İslam gelenekleri ile bağdaşmadığı<br />
gerekçesiyle önce azınlıklar arasında oyn<strong>and</strong>ı. İzmir’de Giraud, Chernaud <strong>ve</strong> Whittal aileleri, ‘İzmir Futbol<br />
Kulübü’ ile futbolun öncüleri oldu. İlk Türk takımı ‘Black Stocking’ yani ‘Siyah Çorap’ takımıydı. 1899 yılında<br />
Reşat Danyal, Fuat Hüsnü Kayacan <strong>ve</strong> arkadaşlarının kurduğu ‘Siyah Çorap’ kısa sürede bir hayli taraftar<br />
topladı. Ancak hem İzmir’deki hem de İstanbul’daki takımlar, dönemin baskıları sonucu faaliyetlerine son<br />
<strong>ve</strong>rmek zorunda kaldı.<br />
1900’lerin başında ise, önce yine azınlık kulüpleri sahaya çıkmaya başladı. Ardından 1905 yılında ilk Türk<br />
futbol kulübü sayılan Galatasaray kuruldu. Onu 1907’de Fenerbahçe izledi.<br />
1903 yılında kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü de, 1910 yılında futbol branşını oluşturdu. Ve ‘Pazar Ligi’<br />
diye anılan ligde Türk futbolcular çoğunluğa geçti…<br />
1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanı, futbola hız kaz<strong>and</strong>ırdı. Kulüp sayısı arttı. Taraftar sayısı, dolayısıyla ilgi<br />
arttı. Bunun üzerine, İstanbul Pazar Ligi’nin yanı sıra İstanbul Cuma Ligi adı altında bir lig daha oluşturuldu.<br />
Kurtuluş Savaşı sonrası, futbolda da yepyeni adımlar atılmaya başl<strong>and</strong>ı. 1923 yılı, Cumhuriyet’in resmen<br />
ilanından önce peşpeşe haberlerle geldi: O yıl, İstanbul’da Şehzadebaşı’ndaki Letafet Apartmanı’nda yapılan<br />
toplantı ile ‘Futbol Heyet-i Müttehidesi’ yani Futbol Federasyonu kuruldu. Federasyon 21 Mayıs’ta FIFA<br />
üyeliğine kabul edildi. 26 Ekim 1923 günü de Türk Milli Takımı ilk maçını İstanbul’da Romanya’ya karşı<br />
oynadı. Taksim Stadı’ndaki maç 2-2 sona erdi.<br />
1924 Paris Olimpiyatları’nda Çekoslovakya ile oynanan karşılaşma da Türk Milli Takımı’nın yurtdışındaki<br />
ilk maçı olarak futbol tarihimize geçti.<br />
Sonrası malum. Kimi zaman derin hayal kırıklıkları, kimi zaman UEFA Kupası ya da Dünya Üçüncülüğü<br />
unvanı ile gelen başarılarla dolu dolu bir tarihçe yaş<strong>and</strong>ı. Bugünlerde tartışma gündeminin ilk sırasında yer<br />
alsa da, Türkiye futbolu hep çok sevdi... Her düzeyde ligleriyle, milyonlarca taraftarıyla futbolu hep baş<br />
köşede ağırladı. Hemen her taraftarın kendi takımı için söylediği sevda şarkılarıyla yüreklere kazındı...<br />
From “black stocking” to today<br />
Football arri<strong>ve</strong>d on this l<strong>and</strong> at the beginning of 19th century. But because it did not fit in with Islamic<br />
traditions it was primarily played among minorities. Giraud, Chernaud <strong>and</strong> Whittal families in İzmir became<br />
the pioneers of football with “İzmir Football Club”. The first Turkish team was “Black Stocking”. Founded in<br />
1899 by Reşat Danyal, Fuat Hüsnü Kayacan <strong>and</strong> their friends, “Black Stocking” managed quite a number of<br />
supporters in a short time. But teams in İzmir <strong>and</strong> İstanbul had to stop their activities as a result of pressure at<br />
the time.<br />
At the start of 1900s, again minority clubs began to appear at first. That was followed by what was<br />
considered to be the first Turkish football club Galatasaray founded in 1905. Fenerbahçe followed in 1907.<br />
Beşiktaş Gymnastics Club founded in 1903 created their football branch in 1910. And Turkish players<br />
became the majority in the “Sunday League”.<br />
Declaration of II. Meşrutiyet (Constitutionalism) in 1908 sped up football. Number of clubs increased.<br />
Number of supporters <strong>and</strong> therefore the interest increased. As a result, another league with the name of<br />
İstanbul Friday League was formed alongside İstanbul Sunday League.<br />
After the War of Independence new steps were taken in football. In 1923, just before the official declaration<br />
of the Republic, more news followed in rapid succession. Football Federation (Futbol Heyet-i Müttehidesi) was<br />
founded at a meeting in Letafet Apartment in Şehzadebaşı, İstanbul. The federation became the member of FIFA<br />
on 21 May. On 26 October 1923 Turkish National Team played its first game against Romania. The game at<br />
Taksim Stadium ended 2-2.<br />
The following year, the game with Czechoslovakia in 1924 Paris Olympiads was registered in records as the<br />
first game of Turkish National Team abroad.<br />
The rest is known. A full history was li<strong>ve</strong>d through, sometimes with deep disappointments, sometimes with<br />
success in UEFA Cup or becoming third in the World Cup. Despite taking the first place in current affairs these<br />
days, Turkey always lo<strong>ve</strong>d football.. It always welcomed it abo<strong>ve</strong> anything else with leagues in e<strong>ve</strong>ry le<strong>ve</strong>l, with<br />
millions of supporters. It was written in hearts with lo<strong>ve</strong> songs written by e<strong>ve</strong>ry supporter for his own team.<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 45
Tepük kuralları<br />
Aralarında Kaşgarlı Mahmut’un<br />
da bulunduğu bazı tarihçiler, bu<br />
oyunun adından ‘tepük’ olarak söz<br />
ediyor. Aktarılanlara göre, tepük<br />
kuralları günümüz futboluna bir<br />
hayli benziyor. Elle oynamanın<br />
yasak olması bir yana, faullü<br />
hareketlerin tesbit edildiği <strong>ve</strong><br />
topun oyun alanı dışına çıkmasının<br />
da faul sayıldığı biliniyor.<br />
Bir başka önemli ayrıntı da şu:<br />
Tepük oyununda takımlar kadın/<br />
erkek karma oyunculardan<br />
oluşuyor. Kadın <strong>ve</strong> erkek<br />
taraftarlar da, sınırları belirli alanın<br />
çevresinde tezahürat yapıyor.<br />
Savaş talimi!<br />
Türklerin karma takımlarla<br />
oynaması, Tepük’ün daha çok<br />
eğlence amaçlı olduğunu akla<br />
getiriyor. Oysa, futbol antik<br />
uygarlıklarda bir savaş talimi gibi<br />
görülmüş. Örneğin, M.Ö. 100<br />
yılına işaretlenen kayıtlara bakılırsa<br />
eski Yunan şehri Sparta’da,<br />
futbol, askerin idman sporuymuş.<br />
‘Episkyres’ adı <strong>ve</strong>rilen oyun<br />
15’er kişilik takımlar arasında <strong>ve</strong><br />
amacına uygun biçimde çok sert<br />
kurallarla oynanırmış.<br />
Günümüz futboluna en yakın<br />
örnek ise, Romalı askerler<br />
arasındaki Harpastum olmuş.<br />
Sparta’dan esinlenen Romalılar,<br />
kuralları daha da geliştirmiş. Buna<br />
göre, ilerdeki üç oyuncu topu<br />
rakip çizginin ötesine taşıyacak<br />
‘hücum hattı’ oluşturmuş. Onların<br />
kalabalık bir ‘destek birliği’, en<br />
geride de kale çizgisini koruyacak<br />
‘muhafızlar’ yeralmış.<br />
Yüzyıllar boyu hemen her<br />
uygarlığın kendince özel kurallar<br />
koyarak oynadığı futbol, 17.<br />
yüzyılda İngiltere’de modern<br />
tanımına kavuşmuş. İngilizler<br />
kuralları netleştirmiş <strong>ve</strong> adlarını<br />
koymuş. Bu yüzden ‘corner’<br />
yüzyıllarca ‘korner’ olarak anılmış.<br />
‘Freekick’ de ‘frikik’ olu<strong>ve</strong>rmiş.<br />
Neyse ki artık korner değil ‘köşe<br />
vuruşu’ diyoruz. Frikik yerine de<br />
serbest vuruş demeye alıştık.<br />
Ne dersiniz, İngilizler’den çok çok<br />
önce Orta Asya’da Türklerin futbol<br />
oynadığını hatırlayıp, futbola da<br />
‘Tepük’ demeye başlasak mı!<br />
“Tepük”. According to transcripts,<br />
rules of Tepük are quiet similar to<br />
football today. Not only playing the<br />
ball with h<strong>and</strong>s was outlawed but<br />
fouls were also identified <strong>and</strong> the ball<br />
leaving the playing area was also<br />
considered a foul.<br />
Another important detail is this: In the<br />
game of Tepük teams consist of mixed<br />
women/men players. Women <strong>and</strong> men<br />
supporters cheer in an area identified<br />
for them.<br />
War drill!<br />
Turks playing with mixed teams<br />
makes one think that Tepük was<br />
more of an entertainment. Whereas,<br />
football in antique civilizations was<br />
seen as more of a war drill. For<br />
instance, if you look at the records<br />
marked in 100 BC, in the old Greek<br />
city of Sparta football was the training<br />
exercise of soldiers. The game named<br />
“Episkyres” was played between two<br />
teams of 15 <strong>and</strong> played to <strong>ve</strong>ry hard<br />
rules befitting its purpose.<br />
The nearest example to today’s<br />
football has been Harpatsum, played<br />
between Roman soldiers. Romans<br />
who were inspired by Spartans<br />
de<strong>ve</strong>loped the rules further. According<br />
to this, three most forward players<br />
constituted the “the attack line”<br />
who would carry the ball beyond<br />
opponent’s line. Positioned behind<br />
were the crowded group called “the<br />
support unit”, <strong>and</strong> bringing the rear<br />
were “the guards” who would protect<br />
the goal line. Played for centuries by<br />
almost e<strong>ve</strong>ry civilization, according<br />
to their own rules, football recei<strong>ve</strong>d<br />
its modern description in Engl<strong>and</strong> in<br />
17 th century. English<br />
made the rules<br />
clearer <strong>and</strong><br />
named them.<br />
That’s why<br />
corner has been<br />
used as ‘korner’<br />
for centuries. ‘Freekick’ has become<br />
‘frikik’.<br />
Anyway, we no longer say korner but<br />
say “corner kick”. We are also used to<br />
say free kick instead of frikik.<br />
What do you think, should we remind<br />
that Turks in Central Asia began<br />
playing football well<br />
before the English<br />
<strong>and</strong> start<br />
calling football<br />
“Tepük”!<br />
46 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
İmparator’dan şişko’ya<br />
futbolun rekortmenleri<br />
Her futbolcunun rüyası, şölenli şaşaalı bir jübile ile <strong>ve</strong>da<br />
etmektir. İmparator lakaplı efsane futbolculardan Beckenbauer,<br />
bu rüyayı gerçekleştirenlerden biri. Amaaa... İlginç bir unvanı<br />
daha var: Jübile maçında kendi kalesine gol atan ilk <strong>ve</strong> şimdilik tek<br />
futbolcu.<br />
Finl<strong>and</strong>iyalı Pentti de kendi kalesine gol atma rekortmeni.<br />
1986’da kendi kalesine tam 5 gol attı. Maçtan sonra takım<br />
arkadaşları Pentti’ye ‘pusula’ hediye etti.<br />
Brezilyalı futbolcu Paulo Araujo’nun rekoru da kırılacak<br />
gibi değil. Araujo, aynı maçta 5 kez kart gördü. Nasıl mı!<br />
Aslında 2. karttan sonra oyundan atılmıştı ama Araujo, hakemin<br />
dalgınlığından yararlanıp oyuna devam etti. Etmekle kalmadı<br />
üstüne 3 kart daha gördü!<br />
Adını duymamış olabilirsiniz. Ama o bir rekortmen: 27 takım<br />
değiştiren Lutz Pfannenstiel, 6 kıtada da top oynayan tek futbolcu<br />
oldu. 34 yaşındaki Alman kaleci, halen Brezilya’nın küçük bir<br />
takımında forma giyiyor.<br />
Buraya kadar hep ‘olumsuz’ notlardan dem vurduk. Ama<br />
hiçbiri şimdiki notumuz kadar olamaz. İşte, ‘düşman başına’<br />
dedirtecek rekor: Li<strong>ve</strong>rpool kalecilerinden Jorgen Nielsen,<br />
profesyonel sözleşmeye imza atıp ‘en uzun süre oynamayan<br />
futbolcu’ unvanına sahip. “En uzun süre” ne kadar mı? Yedek<br />
kulübesinde geçen tam 4 yıl 11 ay.<br />
Sırada olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğu, ‘tarafına göre’<br />
değişen bir rekor var. Willenhall Town Ladies, Burton Brewers<br />
takımını 57-0 gibi inanılmaz bir skorla yendi <strong>ve</strong> Guinness Rekorlar<br />
Kitabı’na girdi.<br />
2006 Dünya Kupası’na 2’inci Turda <strong>ve</strong>da eden İsviçre,<br />
kalesinde hiç gol görmeden elenen ilk takım olarak kupa tarihine<br />
yazıldı.<br />
Kaleci gol atar mı? “Nadiren de olsa atar” diyeceksiniz. Ama<br />
José Luis Chila<strong>ve</strong>rt, rakip filelere gönderdiği 54 golle ‘En fazla gol<br />
atan kaleci’ olarak futbol tarihine geçti. Chila<strong>ve</strong>rt ayrıca hat-trick<br />
yapan tek kaleci unvanına sahip.<br />
Bu kalecinin de eşi-benzeri yok. Takım arkadaşlarının ‘Şişko’<br />
diye çağırdığı 1.90 boyundaki İngiliz kaleci Henry Foulke kolay<br />
kolay gol yemezdi. Çünkü 121 kiloydu <strong>ve</strong> kalenin önemli bir<br />
bölümünü kaplıyordu.<br />
From emperor to fatty<br />
Football’s record breakers<br />
It is e<strong>ve</strong>ry footballers dream to say goodbye with a glittering jubilee.<br />
Legendary footballer Beckenbauer who was nicknamed the Emperor is<br />
one who fullfilled such dream. But… He also has an interesting title: He<br />
is the first <strong>and</strong> only footballer to ha<strong>ve</strong> scored an own goal on his own<br />
jubilee match.<br />
Finnish Pentti is also the record holder for own goals. In 1986 he<br />
scored 5 own goals. After the game his team mates presented him with a<br />
“compass”.<br />
Brazilian footballer Paulo Araujo’s record is unlikely to be broken.<br />
Araujo was shown 5 red cards in the same game. How? He was actually<br />
sent off after the second card but Araujo took advantage of the referee’s<br />
ignorance <strong>and</strong> played on. He didn’t just play on but he saw 3 more red<br />
cards!<br />
You may not ha<strong>ve</strong> heard of him. But he is a record holder: Lutz<br />
Pfannenstiel who changed 27 teams became the only footballer to ha<strong>ve</strong><br />
played in 6 continents. 34 year old German goalkeeper is still playing in<br />
a minor team in Brazil.<br />
So far we ha<strong>ve</strong> talked about “negati<strong>ve</strong>” notes. But none can be as<br />
negati<strong>ve</strong> as this note. Here is a record “you wouldn’t wish on your<br />
enemy”: Li<strong>ve</strong>rpool goalkeeper Jorge Nielsen has the title of “longest non<br />
playing player” after signing a professional contract. How long is “the<br />
longest time”? Exactly 4 years <strong>and</strong> 11 months spent on substitute’s<br />
bench.<br />
Next is a record which can be positi<strong>ve</strong> or negati<strong>ve</strong> “according to the<br />
side you support”. Willenhall Town Ladies beat Burton Brewers with an<br />
unbelievable score of 57-0 <strong>and</strong> entered the Guinness Book of Records.<br />
Saying goodbye to 2006 World Cup in the second round,<br />
Switzerl<strong>and</strong> became the first team in the history of the cup to ha<strong>ve</strong> been<br />
eliminated without conceding a goal.<br />
Does a goalkeeper score? You would probably say “yes but rarely”.<br />
But José Luis Chila<strong>ve</strong>rt entered the records as “the goalkeeper with most<br />
goals” with 54 goals he sent to opposition nets. Chila<strong>ve</strong>rt also has the<br />
title of the only goalkeeper to ha<strong>ve</strong> scored a hat-trick.<br />
This goalkeeper is like no other. English goalkeeper Henry Foulke<br />
who his team mates called “Fatty” was 1.90 cm tall <strong>and</strong> did not concede<br />
easily. Because, he weighed 121kg <strong>and</strong> co<strong>ve</strong>red most of the goal mouth.<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 47
NOT DEFTERİ<br />
notebook<br />
NE OLACAK<br />
BU HAVALARIN HALİ<br />
Turizmciden çiftçiye hepimiz son haftalarda en çok havaları konuştuk.<br />
Kimi zaman aşırı sıcaktan yakındık, kimi zaman -Karadeniz’de olduğu<br />
gibi- sağanak yağışları konuşup, “Neler oluyor” dedik. Böyle olunca da,<br />
bu sayının ilginç notlarını havadan derledik<br />
2 Aylin Şen<br />
WHAT’S GOING TO HAPPEN WITH THIS WEATHER!<br />
From tourism sector to farmers, we mostly talked about the weather in recent weeks.<br />
Sometimes we complained about excessi<strong>ve</strong> heat, <strong>and</strong> sometimes – as was the case in<br />
Black Sea region- we talked about downpours <strong>and</strong> asked “what’s going on”.<br />
As it happens, we compiled this issue’s interesting notes on weather
Yüzyıllar boyu insanoğlu hava durumunu ‘önceden haber<br />
<strong>ve</strong>ren’ ipuçlarını keşfetmeye çalıştı. Örneğin ayva bolluğuna<br />
bakıp kışın sert geçeceği öngörüsünde bulundu <strong>ve</strong>ya denizin<br />
rengine bakıp patlayacak fırtınayı tahmin etti.<br />
İnsanoğlu hava tahmini için hayvanları da gözledi. Ve yüzlerce yıl<br />
öncesine ait el yazmalarına bakılırsa o gözlemlerden<br />
şöyle sonuçlar elde etti: Kurbağa öterse<br />
yağmur gelecek demektir. Yalanan kedi de<br />
yağmuru haber <strong>ve</strong>rir. Tavşanın tüyü sık olursa<br />
kış sert geçer. Örümcek ağını sabah yaparsa<br />
hava güzel geçecek demektir. Örümcekleri <strong>ve</strong><br />
arıları ortada göremiyorsanız, bilin ki hava fena<br />
bozacaktır.<br />
Geleneksel yöntemle elde edilen ‘gözlemler’<br />
kuşaktan kuşağa aktarıldı. İlk bilimsel adım ise<br />
Galile’den geldi. Efsane bilim adamı, 1600 yılında<br />
hava sıcaklığını ölçen ilk termometreyi yaptı.<br />
Peki, önce o termometre <strong>ve</strong> sonrasındaki<br />
gelişmiş torunları dünyamızın sıcaklıklarını nasıl ölçtü,<br />
kayıtlara nasıl rekorlar geçirdi! Bu sıcak havalarda ‘en<br />
soğuk’ rekoruyla başlamak iyi olacak: Bugüne kadar<br />
tespit edilebilen en düşük sıcaklık güney kutbundaki<br />
eksi 89.2 derece oldu.<br />
Bu sadece dünyanın değil, güney kutbunun kendisi için de bir rekor.<br />
Çünkü ortalama sıcaklığı eksi 49 derece. Kuzey kutbunda ortalama<br />
sıcaklık ise güneyden 2 derece daha fazla.<br />
Dünyada ölçülmüş en yüksek sıcaklık ise 1922 tarihli. 13 Eylül 1922<br />
tarihinde Libya’da El Azizia’da sıcaklık gölgede 58 derece olarak tesbit<br />
edilmiş.<br />
Bir başka Afrika ülkesi, Etyopya bir başka rekorun sahibi. En yüksek<br />
yıllık ortalama sıcaklık 34.4 derece ile Etyopya’nın Dallo bölgesinde<br />
yaşanmış. Ortalaması 34.4 derece olursa en ‘serin’ günü nasıldır acaba?<br />
Pekçok kişi sıcaklığın sadece güneşle bağlantılı olduğunu düşünür.<br />
Eğer öyle olsaydı yılın en sıcak günü 21 haziran, en soğuk günü<br />
de 21 Aralık olurdu. Oysa sıcaklığın <strong>ve</strong> ‘hissedilen’ derecenin<br />
farklı bileşenleri vardır.<br />
Türkiye’nin sıcaklık ortalaması yaklaşık 13 derece.<br />
Ancak meteorolojik <strong>ve</strong>rilere dayanan araştırmalara göre<br />
ülkemiz 1937-1963 yılları arasında normallerinden<br />
‘daha sıcak’, 1964’ten 1993 yılına kadarsa ‘daha soğuk’<br />
bir dönem geçirmiş. Ya sonrası diyeceksiniz! 1997 hariç,<br />
son periyot için <strong>ve</strong>riler ‘normallerinden daha sıcak’ diyor.<br />
Gelelim, ‘en sıcak’ <strong>ve</strong> ‘en soğuk’ günlerimize.<br />
Türkiye’de son yüzyılın en soğuk günü Van’ın Çaldıran<br />
ilçesinde 9 Ocak 1990 tarihinde yaş<strong>and</strong>ı. Derece mi? Tam<br />
eksi 46.4...<br />
En sıcak gün ise, Mardin’in Kocatepe ilçesine nasip<br />
oldu. 14 Ağustos 1993 günü Kocatepe’de sıcaklık 48.8<br />
derece olarak ölçüldü. Rekoru aklımızın bir köşesine not<br />
edelim ki, bugünlerde herkesi bunaltan sıcaklıkları biraz da<br />
olsa hafifletsin!<br />
Son not: Hava sıcaklığı yerden 2 metre yükseklikteki<br />
aletlerle ölçülür. Yani, toprağın gerçek ısısı meteorolojik<br />
<strong>ve</strong>riyle aynı olmayabilir. Neyse ki, son yıllarda meteorolojinin<br />
tarım, sağlık, deniz gibi alanlarda uzmanlaşması sayesinde<br />
çiftçi ‘toprağın’ sıcaklığını da öğrenebiliyor. Tıpkı hem<br />
meteorolojide hem de iletişimde ulaşılan teknolojik düzeyde<br />
sizin artık neredeyse bulunduğunuz semtin hava durumunu<br />
‘anında’ öğrenebileceğiniz gibi.<br />
Galile<br />
For centuries, human beings ha<strong>ve</strong> been trying to disco<strong>ve</strong>r clues that would<br />
“gi<strong>ve</strong> advance warning” about the weather. For instance, heavy winters were<br />
predicted on the fact that plenty of quinces were grown or a storm was predicted<br />
by looking at the colour of the sea.<br />
Humans also obser<strong>ve</strong>d animals to predict the weather.<br />
And according to h<strong>and</strong> written tablets from centuries ago they<br />
managed to obtain results from those observations: If a frog<br />
makes a sound than it means the rain will come. A cat licking<br />
is also the harbinger of rain. If a rabbit’s fur is dense than the<br />
winter will be hard. If a spider wea<strong>ve</strong>s its web in the morning<br />
than the weather will be fine. If you do not see any spiders or<br />
bees around then the weather will take a terrible turn.<br />
‘Observations’ carried out using traditional methods<br />
ha<strong>ve</strong> been passed on from generations to generations. First<br />
scientific step came from Galileo. The legendary scientist<br />
built the first thermometer to measure the temperature in<br />
1600.<br />
So, how thermometer <strong>and</strong> its more de<strong>ve</strong>loped<br />
offshoots did measure the temperature of the world! It<br />
would be better to start with the record of ‘the coldest’<br />
in this hot weather: The coldest temperature record to date is<br />
minus 89.2 degrees in the southern pole.<br />
This is not only a world record but also a record for the southern pole<br />
itself. Because the a<strong>ve</strong>rage temperature there is minus 49 degrees. The a<strong>ve</strong>rage<br />
temperature in the North Pole is 2 degrees warmer.<br />
The hottest temperature measured in the world dates back to 1922. The<br />
temperature in the shade was recorded as 58 degrees in El Azizia in Libya on 13<br />
September 1922.<br />
Another African country, Ethiopia, is the holder of another record. Highest<br />
annual temperature with 34.4 degrees was recorded in Dallo region in Ethiopia.<br />
As the a<strong>ve</strong>rage temperature there is 34.4 degrees then one wonders what the<br />
‘coolest’ day is is like?<br />
Many people think that the heat is only linked to the sun. If that was the<br />
case then the hottest day of the year would be 21 June <strong>and</strong> the coldest<br />
21 December. Howe<strong>ve</strong>r, the actual temperature <strong>and</strong> the ‘temperature<br />
felt’ ha<strong>ve</strong> different components.<br />
Turkey’s a<strong>ve</strong>rage temperature is around 13 degrees. But<br />
according to research based on meteorological data Turkey<br />
went through a ‘warmer than normal’ period between 1937-<br />
1963, a ‘colder than normal’ period from 1964 to 1993. What<br />
about after that, you ask! Except for 1997, data for the last<br />
period indicates ‘warmer than normal’.<br />
Let’s talk about our ‘hottest’ <strong>and</strong> ‘coldest’ days. The coldest<br />
day of the last century in Turkey was experienced in Çaldıran<br />
town of Van province on 9 January 1990. The temperature? minus<br />
46.4 to be exact …<br />
The hottest day was recorded in Kocatepe town in Mardin<br />
province. On 14 August 1993, the temperature in Kocatepe was<br />
recorded as 48.8 degrees. Let us register that fact in the corner of<br />
our mind so that it would make the current sweltering heat a little<br />
more bearable!<br />
Last note: The air temperature is recorded with equipment<br />
situated 2 meters abo<strong>ve</strong> ground. That means that the actual soil<br />
temperature may not be the same as the meteorological data.<br />
Howe<strong>ve</strong>r, as a result of meteorology specialising in the fields of<br />
agriculture, health, marine, farmers know the temperature of ‘soil’.<br />
Just like you ‘instantly’ learn the temperature of where<strong>ve</strong>r you are<br />
thanks to advance technology le<strong>ve</strong>ls reached in both meteorology <strong>and</strong><br />
communication.<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 49
GÜNCEL<br />
actual<br />
30 YAPRAKLI GÜL<br />
ŞEHRİ: darende<br />
Malatya’nın Darende ilçesi, yemyeşil doğası,<br />
7 bin yıllık tarihi mirasıyla gün geçtikçe büyüyor, gelişiyor.<br />
Darendeliler artık sahip oldukları güzellikleri paylaşmak<br />
istiyor. İlçe turizme hazırlanıyor<br />
2 Sevinç Akyazılı<br />
A CITY OF ROSES WITH 30 PETALS: Darende<br />
Darende town of Malatya province with its green pastures,<br />
7 thous<strong>and</strong> years old heritage, is growing, de<strong>ve</strong>loping day by<br />
day. The people of Darende now wants to share the beauties<br />
they posses. The town is getting ready for tourism<br />
50 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Darende’nin<br />
adı geçmişte<br />
Tiry<strong>and</strong>afil’miş..<br />
Tiry<strong>and</strong>afil de “30<br />
yapraklı gül” demekmiş.. Asırlar<br />
boyunca o güllere ne şiirler<br />
yazılmış... Nice sevda hikayesinde<br />
sevgilinin yerini tutmuş...<br />
Malatya’nın en güzel ilçelerinden<br />
Darende’de, şimdi o eski ismi<br />
sadece Tiry<strong>and</strong>afil Otel hatırlatıyor.<br />
Ama ilçe daha ilk adımda doğası<br />
ile cezbediyor. Hititler’e kadar<br />
uzanan tarihi mirası ile de çok şey<br />
anlatıyor. Sizi 7 bin yıllık arkeolojik<br />
eserlerle İslam dünyasının yapıları<br />
birlikte karşılıyor.<br />
Anadolu’nun tarih kitabı!<br />
İlçenin en eski tarihi yapılarından<br />
biri 2 bin 800 yıllık Maşat<br />
Tepe Tümülüs’ü… Burada<br />
yapılan kazılarda bulunan iki<br />
kadın mumyası <strong>ve</strong> bunlara<br />
ait olan altın takılar Malatya<br />
Müzesi’nde sergileniyor.<br />
Zengibar Kalesi ise neredeyse<br />
ilçenin en önemli sembol yapısı.<br />
Kale, Persler’in Anadolu’yu<br />
işgalinden, Malatya’nın Osmanlı<br />
İmparatorluğu hakimiyetine<br />
girişine kadar askeri üs olarak<br />
kullanılmış. Zamanın <strong>ve</strong> istilaların<br />
The name of Darende in the past<br />
was Tiry<strong>and</strong>afil. Tiry<strong>and</strong>afil meant<br />
“rose with 30 petals”... So many<br />
poems were written about these<br />
roses throughout centuries... They<br />
took the place of a lo<strong>ve</strong>d one in<br />
many a lo<strong>ve</strong> story... Nowadays only<br />
Tiry<strong>and</strong>afil Hotel is a reminder of<br />
that old name in Darende, one of<br />
Malatya’s prettiest towns. But the<br />
town charms visitors with its nature<br />
from the first moment on. With its<br />
historical heritage that stretches<br />
back to Hittites, it tells many stories.<br />
It greets you with 7 thous<strong>and</strong> years<br />
old historical artefacts accompanied<br />
with structures of Islamic world.<br />
Malatya’nın Darende ilçesi<br />
keşfedilmeyi bekleyen<br />
güzelliklerle dolu<br />
Darende town in Malatya is full of<br />
beauty awaiting disco<strong>ve</strong>ry<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 51
etkisiyle büyük ölçüde hasar<br />
gören kalenin bugün ayakta kalan<br />
kemerleri <strong>ve</strong> gözetleme kuleleri,<br />
bölgenin tarihi zenginliğini<br />
gösteren birer anıt niteliğinde.<br />
Kalenin yakınındaki Somuncu<br />
Baba Türbesi <strong>ve</strong> adını türbeden<br />
alan piknik alanı ise ilçenin en<br />
çok ziyaretçi alan bölgelerinin<br />
başında geliyor. Somuncu Baba<br />
Türbesi’ne gidip dualar okuyan,<br />
dileklerde bulunan vat<strong>and</strong>aşlar,<br />
buradan çıktıktan sonra, piknik<br />
alanındaki kır lokantalarında<br />
karınlarını doyurup, doğayla<br />
baş başa bir gün geçiriyor. Ya<br />
da Günpınar Şelalesi’nin coşkulu<br />
sularını izliyor. Hüseyin Paşa<br />
Hamamı, Bedesten, kendine<br />
özgü sıra dışı mimarisiyle dikkat<br />
çeken Abdurrahman Erzincani<br />
Camii, Tohma Çayı üzerindeki<br />
Kudret Hamamı gibi yapılar da<br />
ilçenin görülmesi gereken tarihi<br />
yapılarının başında geliyor… İç<br />
Anadolu’nun en güzel, en yeşil<br />
ilçelerinden biri olan Darende,<br />
tatillerini alışılmış rotalardan<br />
kurtarıp, ülkesinin güzelliklerini<br />
yakından tanımak isteyenler<br />
için ilginç <strong>ve</strong> sevimli bir seçenek<br />
oluşturuyor.<br />
Güllerin içinden geçerek...<br />
Bu güzel ilçe şimdilik sadece<br />
bir turistik otele sahip. Adını<br />
Darende’nin eski adından alan,<br />
onu yaşatan bir otel bu.<br />
2004 yılında açılan 180 yatak<br />
kapasiteli üç yıldızlı Tiry<strong>and</strong>afil<br />
Otel bölgeye gelen ziyaretçileri,<br />
Darende’ye yakışır bir<br />
konukse<strong>ve</strong>rlikle ağırlıyor. Kapalı<br />
yüzme havuzu, saunası, buhar<br />
odası <strong>ve</strong> 120 kişilik tam donanımlı<br />
bir konferans salonu bulunan otel,<br />
konuklarını güllerle karşılıyor!<br />
İletişim:<br />
+90 (422) 615 30 95<br />
www.oteltiry<strong>and</strong>afil.com<br />
Darende ilçesini ziyaret edenlerin görmesi gereken yerlerin başında kale <strong>ve</strong><br />
Somuncu Baba Türbesi geliyor<br />
The castle <strong>and</strong> the Tomb of Somuncu Baba lead the list of places to be seen by visitors<br />
to Darende town<br />
History book of Anatolia!<br />
One of the oldest historical<br />
structures of the town is the 2<br />
thous<strong>and</strong> 800 years old Maşat<br />
Tepe Barrow... 2 female mummies<br />
<strong>and</strong> gold jewellery belonging to<br />
them were disco<strong>ve</strong>red during<br />
excavations here <strong>and</strong> are exhibited<br />
in Malatya Museum. Zengibar Castle<br />
is probably the most important<br />
symbolic structure of the town. The<br />
castle had been used as a military<br />
base after Persian occupation of<br />
Anatolia until Malatya entered the<br />
Ottoman control. The castle recei<strong>ve</strong>d<br />
damages o<strong>ve</strong>r the years <strong>and</strong> as a<br />
result of invasions but archways <strong>and</strong><br />
observation towers which still st<strong>and</strong><br />
are monumental enough to pro<strong>ve</strong> the<br />
historical wealth of the region. The<br />
tomb of Somuncu Baba <strong>and</strong> nearby<br />
picnic area of the same name leads<br />
the list of the region’s most visited<br />
areas. Those who visit the tomb of<br />
Somuncu Baba for prayers, follow<br />
their visit by having something to<br />
eat in countryside restaurants in<br />
the picnic area, spending a day<br />
outdoors. Or they watch vigorous<br />
waters of Günpınar Waterfalls.<br />
Hüseyin Paşa Hammam, Bedesten,<br />
Abdurrahman Erzincani Mosque<br />
which attracts the attention with<br />
its unique architecture, Kudret<br />
Hammam o<strong>ve</strong>r Tohma Stream leads<br />
the list of historical places to see…<br />
Being one of the most beautiful,<br />
most green towns of inner Anatolia,<br />
Darende offers an interesting <strong>and</strong><br />
charming alternati<strong>ve</strong> for those who<br />
sa<strong>ve</strong> their holidays from the beaten<br />
track <strong>and</strong> want to see the beauty of<br />
their country close h<strong>and</strong>.<br />
Passing through roses...<br />
This pretty town only has one hotel<br />
for now. This is a hotel that takes its<br />
name from the old name of Darende,<br />
keeping it ali<strong>ve</strong>.<br />
Opening in 2004, 180 bed capacity 3<br />
star rated Tiry<strong>and</strong>afil Hotel offers its<br />
visitors to the region the hospitality<br />
that is befitting of Darende. The hotel<br />
which has an indoor swimming pool,<br />
a sauna, a steam room <strong>and</strong> 120<br />
capacity fully equipped conference<br />
hall, greets its guests with roses!<br />
Contact:<br />
+90 (422) 615 30 95<br />
www.oteltiry<strong>and</strong>afil.com
Museum Pass<br />
A KEY TO HISTORY<br />
Introducing the much anticipated<br />
Museum Pass İstanbul Card!<br />
The card will be available at the end of July in<br />
İstanbul. It will allow anyone to enter into Republic<br />
of Turkey Ministry of Culture <strong>and</strong> Tourism -owned<br />
museums in İstanbul. The Museum Pass İstanbul<br />
Card will cost 72 Turkish Liras <strong>and</strong> will permit a<br />
single entrance to the museums for a maximum of<br />
three days or 72 hours.<br />
This is a great solution for tourists who want to see<br />
the masterpieces of İstanbul that e<strong>ve</strong>ryone talks<br />
about.<br />
The Museum Pass İstanbul is valid for se<strong>ve</strong>nty-two<br />
hours <strong>and</strong> is activated at the time of your first entry<br />
to the museum.<br />
No more st<strong>and</strong>ing in queue, this pass allows you to<br />
go straight to the turnstile <strong>and</strong> sa<strong>ve</strong> time.<br />
There will be 6 museums which you can enter easily<br />
with this card. The museums are as follows:<br />
Hagia Sophia Museum, Topkapı Palace Museum<br />
(except Harem Apartments), Chora Museum,<br />
İstanbul Archaeological Museums, Museum of<br />
Turkish <strong>and</strong> Islamic Arts, İstanbul Mosaic Museum.<br />
Museum Pass İstanbul<br />
Temmuz ayının sonunda satışa sunulacak olan kart, Türkiye Cumhuriyeti Kültür <strong>ve</strong><br />
Turizm Bakanlığı’nın İstanbul’da bulunan müzelerinde geçerli olacak. Museum Pass<br />
İstanbul, 72 saat ya da 3 gün boyunca ilgili müzelere tek giriş olanağı sağlayacak <strong>ve</strong><br />
72.-TL’den satılacak.<br />
İstanbul’da bulunan yabancı misafirlere büyük kolaylık sağlayacak olan Museum Pass<br />
İstanbul, gişe kuyruğunda beklemeden müzeleri ziyaret etme olanağı sunuyor.<br />
İlk müze ziyaretinde geçerliliği başlayan Museum Pass İstanbul 72 saat boyunca aşağıda<br />
yer alan müzeleri ziyaret etme olanağı sunuyor:<br />
Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi (Harem Dairesi hariç), Kariye Müzesi, İstanbul<br />
Arkeoloji Müzeleri, Türk <strong>ve</strong> İslam Eserleri Müzesi, İstanbul Büyük Saray Mozaikleri Müzesi.<br />
444 MÜZE (6893)
GÜNCEL<br />
actuel<br />
YENİ BİR DÖNEM<br />
ÇOK ÖZEL KUTLAMA<br />
İstanbul Arkeoloji Müzesi, 27 Temmuz günü çok özel bir da<strong>ve</strong>te ev sahipliği yaptı. Turizm sektörünün<br />
önde gelen isimleri, medya mensupları önce müzenin bahçesinde ağırl<strong>and</strong>ı. Ardından tarihi binanın<br />
görkemli salonlarından birine geçildi <strong>ve</strong> ‘müzecilikte yeni dönemin’ -deyim yerindeyse- kapıları açıldı<br />
A NEW PERIOD A VERY SPECIAL CELEBRATION<br />
İstanbul Archaeology Museum was the host to a <strong>ve</strong>ry special e<strong>ve</strong>nt on 27 July. Leading names of tourism sector, members of media<br />
were being hosted in the garden of the museum first. That was followed by moving to one of the splendid halls of the historical building <strong>and</strong><br />
the gates of a ‘new period in museology’ were opened!<br />
(Soldan) Hakan Himmetoğlu TÜRSAB Genel Müdürü, Özgür Özaslan T.C. Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanlığı Müsteşarı, Başaran Ulusoy TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı,<br />
Ertuğrul Günay T.C. Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanı, Murat Usta T.C. Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanlığı DÖSİMM Merkez Müdürü, Murat Süslü T.C. Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanlığı Kültür<br />
Varlıkları <strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürü<br />
(From left) Hakan Himmetoğlu TÜRSAB General Manager, Özgür Özaslan Undersecretary to Republic of Turkey Ministry of Culture <strong>and</strong> Tourism, Başaran Ulusoy TÜRSAB<br />
Chairman of the Board, Ertuğrul Günay Republic of Turkey Culture <strong>and</strong> Tourism Minister, Murat Usta Republic of Turkey Ministry of Culture <strong>and</strong> Tourism DÖSİMM Head Office<br />
Manager, Murat Süslü Republic of Turkey Ministry of Culture <strong>and</strong> Tourism Foundations <strong>and</strong> Museums General Manager<br />
54 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Da<strong>ve</strong>tlilere sunulan<br />
bir filmle, arkeoloji<br />
müzelerinde son bir yıl<br />
içinde gerçekleştirilenler<br />
<strong>ve</strong> yakın geleceğe ilişkin projeler<br />
anlatıldı. ‘Müzekart’ <strong>ve</strong> ‘Museum<br />
Pass İstanbul’ kartlarının sağladığı<br />
şaşırtıcı imkanlar hakkında bilgi<br />
<strong>ve</strong>rildi. Daha sonra bu yeni döneme<br />
imzasını atan iki kesimin iki ismi<br />
konuştu: Devlet adına Kültür <strong>ve</strong><br />
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay <strong>ve</strong><br />
müzelerin işletmesini üstlenen özel<br />
girişim adına da TÜRSAB Başkanı<br />
Başaran Ulusoy.<br />
TÜRSAB Başkanı “çağıran, karşılayan<br />
<strong>ve</strong> ağırlayan’ müzecilik anlayışını<br />
hayata geçirdiklerini dile getirdi.<br />
Ziyaretçi sayısının da bunu açıkça<br />
gösterdiğini belirtti.<br />
Bakan Ertuğrul Günay da öncelikle<br />
turizmin geldiği noktayı vurguladı.<br />
Turizmde bir ‘başarı öyküsü’<br />
yaş<strong>and</strong>ığını söyledi: “Türkiye<br />
dünyada şu an turizmde 7. sırada.<br />
Önümüzde Amerika <strong>ve</strong> Çin var.<br />
Avrupa’da İngiltere ile başabaşız<br />
neredeyse. Önümüzde Fransa,<br />
İtalya <strong>ve</strong> İspanya var. Bunlardan<br />
başka hiçbir ülke yok. Madem ki biz<br />
bu düzeydeyiz, artık bizim turizm<br />
alanında attığımız her adım dünya<br />
st<strong>and</strong>artlarının üzerinde olmalıdır.<br />
Bu st<strong>and</strong>artları yakalamış <strong>ve</strong> onların<br />
üzerine çıkmış olmalıdır.”<br />
İşte bu st<strong>and</strong>ardı yakalayabilmek<br />
için ‘işin içine kültür <strong>ve</strong> sanatın<br />
katılması’gereğini söyleyen Günay,<br />
konuşmasını, alkış tufanına yol açan<br />
bir müjdeyle noktaladı.<br />
Bakan Günay’dan müjde<br />
“Arkeoloji açısından en önemli<br />
parçalardan birisi, 95 yıldan bu<br />
yana Almanya’da kalmış; Boğazköy<br />
Sfenksi... Restore edildikten sonra<br />
Berlin Müzesi’ne monte edilmiş<br />
<strong>ve</strong> orada kalmış. 90’lı yıllardan<br />
sonra talep edilmiş ama bir<br />
sonuç alınamamış. Son birkaç<br />
yıl içerisinde bu konuda ilgili<br />
arkadaşlarımız <strong>ve</strong> ben kararlı bir<br />
şekilde bunu talep ettik. Bunun<br />
iade edilmesi için gerekli adımları<br />
atmaya çalıştık <strong>ve</strong> nihayet bu<br />
yılın Mayıs ayında iadesine dair<br />
anlaşma imzaladık. 3 arkadaşımız<br />
oraya gittiler <strong>ve</strong> yerinde çalışma<br />
yaptılar. Her türlü önlemi alarak<br />
bütün bir halde ambalajladılar,<br />
bir de kopyasını aldılar. Bunları<br />
bu gece sabaha karşı Türkiye<br />
topraklarına getirdik. Boğazköy<br />
Sfenksi şu an Arkeoloji Müzesi’nde.<br />
Burada. Ancak rehabilite edilip,<br />
konservasyon çalışmaları yapıldıktan<br />
sonra Hattuşaş’a, yani yurduna<br />
götürülecek.”<br />
Sfenks’e ilk ziyaret<br />
Toplantı, bu müjdeyle bitti. Ve<br />
Bakan Günay, TÜRSAB Başkanı<br />
Ulusoy ile da<strong>ve</strong>tliler ‘ilk görenler’<br />
olmak üzere Boğazköy Sfenksi’nin<br />
kendisini olmasa bile mulajını<br />
‘ziyarete’gitti.<br />
O anları ölümsüzleştiren fotoğraf<br />
kareleri ‘yoğun bir çabanın güzel<br />
sonunu’ gösteriyor gibiydi. Oysa,<br />
söz konusu olan bir ‘son’ değil,<br />
tam tersine özellikle arkeoloji<br />
müzeleri adına iddialı bir<br />
başlangıçtı. Kartlarıyla, girişlerde<br />
<strong>ve</strong> içerdeki iyileştirmeler <strong>ve</strong><br />
batıdaki benzerlerini aratmayacak<br />
mağazalarıyla arkeoloji müzelerini<br />
dünya st<strong>and</strong>artlarına ulaştıracak bir<br />
başlangıç!<br />
Accomplishments of the last year in<br />
archaeology museums <strong>and</strong> projects<br />
for the near future were con<strong>ve</strong>yed<br />
to guests through a film presented.<br />
Information was gi<strong>ve</strong>n on incredible<br />
opportunities provided by ‘Museum<br />
Card’ <strong>and</strong> ‘Museum Pass İstanbul’.<br />
That was followed later by two<br />
names from two sections who had<br />
their signature on this new period.<br />
Minister of Culture <strong>and</strong> Tourism<br />
Ertuğrul Günay on behalf of the<br />
State <strong>and</strong> TÜRSAB Chairman<br />
Başaran Ulusoy on behalf of the<br />
private enterprise charged with<br />
operating museums.<br />
TÜRSAB Chairman mentioned that<br />
they were implementing a museum<br />
mentality of “calling, greeting <strong>and</strong><br />
hosting”. He stated that visitor<br />
numbers were clearly proving that.<br />
Minister Ertuğrul Günay initially<br />
reinforced the point tourism had<br />
reached. He said that a ‘success<br />
story’ was being experienced in<br />
tourism: “Turkey is 7 th in the world<br />
in tourism at the moment. We ha<strong>ve</strong><br />
China <strong>and</strong> America ahead of us.<br />
We are almost le<strong>ve</strong>l with Engl<strong>and</strong><br />
in Europe. We ha<strong>ve</strong> France, Italy<br />
<strong>and</strong> Spain ahead of us in Europe.<br />
There are no other countries. As we<br />
are at this le<strong>ve</strong>l, e<strong>ve</strong>ry step we take<br />
from now on must be abo<strong>ve</strong> world<br />
st<strong>and</strong>ards. They must achie<strong>ve</strong> these<br />
st<strong>and</strong>ards <strong>and</strong> exceed them.”<br />
Talking about the ‘need to get<br />
culture <strong>and</strong> art invol<strong>ve</strong>d in the<br />
business’ in order to achie<strong>ve</strong> these<br />
st<strong>and</strong>ards, Günay completed his<br />
speech with a good news that<br />
caused a burst of applause:<br />
Good news from<br />
Minister Günay<br />
“Archaeologically, one of the most<br />
important piece is Boğazköy Sphinx<br />
which has been in Germany fo 95<br />
years... It was installed in Berlin<br />
Museum after restoration <strong>and</strong><br />
stayed there. It was requested<br />
back after 90s but without result.<br />
In the last few years, concerned<br />
colleagues <strong>and</strong> I followed it<br />
determinedly in the last few years.<br />
We tried to take the steps necessary<br />
for its return <strong>and</strong> e<strong>ve</strong>ntually we<br />
signed an agreement in May for its<br />
return. 3 colleagues went there <strong>and</strong><br />
worked on location. They packaged<br />
it after taking e<strong>ve</strong>ry precaution;<br />
they e<strong>ve</strong>n took a copy of it. We<br />
brought them to Turkish soil today<br />
at dawn. Boğazköy Sphinx is now in<br />
Archaeology Museum. Here. It will<br />
be taken to its homel<strong>and</strong>, Hattuşaş<br />
after being rehabilitated here,<br />
followed by conservation works.”<br />
First visit to the sphinx<br />
The meeting ended with this<br />
good news. And Minister Günay,<br />
TÜRSAB Chairman Ulusoy <strong>and</strong> the<br />
guests ‘visited’ Boğazköy Sphinx to<br />
be the ‘first to see it’.<br />
Photographs that immortalized<br />
that moment were showing ‘the<br />
great result of an intense effort’.<br />
But what was in question here<br />
was not an ‘end’ but on the<br />
contrary an asserti<strong>ve</strong> beginning<br />
especially on behalf of archaeology<br />
museums. A beginning that will<br />
take archaeology museums onto<br />
world st<strong>and</strong>ards with its cards,<br />
impro<strong>ve</strong>ments on entrances <strong>and</strong><br />
inside <strong>and</strong> gift shops matching<br />
those in the west!<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 55
OTEL<br />
hotel<br />
Huzurun adresi<br />
İskenderun’a bağlı Arsuz Beldesi, Akdeniz’in tertemiz suları <strong>ve</strong><br />
benzersiz doğasıyla başbaşa kalmak isteyen tatilcilerin<br />
tüm beklentilerini karşılıyor<br />
Sevinç Akyazılı<br />
The address for comfort<br />
Arsuz Town of İskenderun meets all expectations of holiday makers who want to be<br />
alone in crystal clear waters of the Mediterranean <strong>and</strong> surrounded by its unique nature<br />
56 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Sıcaklar giderek daha<br />
çok bunaltırken iş stresi,<br />
trafik sıkışıklığı, ins<strong>and</strong>a<br />
bavulunu toplayıp uzaklara<br />
kaçma isteği yaratıyor. Eğer Ege<br />
<strong>ve</strong> Akdeniz kıyı şeridinin büyük<br />
tatil köyleri, lüks oteller <strong>ve</strong> gece<br />
kulüpleriyle ünlü tatil beldelerinden<br />
sıkıldıysanız, dalgaların sesiyle<br />
huzur bulmak, cırcır böceklerinin<br />
ninnisini dinleyerek uyumak<br />
istiyorsanız, İskenderun’a bağlı<br />
Arsuz Beldesi tam size göre.<br />
Arsuz, bozulmamış doğal<br />
güzellikleri, binlerce yıllık kültür<br />
mirasları ile son yıllarda doğal<br />
hayat tutkunlarının en çok tercih<br />
ettiği tatil beldelerinden biri.<br />
Narenciye bahçelerinin arasında<br />
yürüyüşler yaparak tüm yıla<br />
yetecek kadar enerji depolamak,<br />
lazer ışıklarının bölmediği bir<br />
Akdeniz gecesinde yıldızları<br />
seyretmek mümkün. Üstelik,<br />
bölgedeki turistik işletmeler de<br />
ziyaretçilerini, Anadolu’ya özgü bir<br />
konukse<strong>ve</strong>rlikle ağırlıyor.<br />
İsmini bu şirin beldeden alan<br />
Arsuz Otel, bölgenin ruhunu en<br />
iyi yansıtan otellerden biri. 1962<br />
yılından bu yana hizmet <strong>ve</strong>ren<br />
3 yıldızlı otel, doğayla uyumlu<br />
mimarisiyle, tertemiz plajıyla,<br />
yöresel lezzetlerin sunulduğu<br />
mutfağıyla Arsuz’a gelen yerli<br />
yabancı konukların vazgeçilmez<br />
duraklarından. Bölgenin en eski<br />
turistik tesisi olan otel, 49 yıldır<br />
aynı kemik kadroyla <strong>ve</strong> aynı<br />
işletmecilik anlayışıyla hizmet<br />
<strong>ve</strong>riyor, bu nedenle de üçüncü<br />
kuşak misafirlerini ağırlıyor. Mayıs<br />
ayında sezonu açan <strong>ve</strong> Temmuz,<br />
Ağustos aylarında en kalabalık<br />
günlerini yaşayan tesis, sonbaharda<br />
da, Akdeniz’in ılıman iklimini<br />
yaşamak isteyen konuklara hizmet<br />
<strong>ve</strong>riyor. Üstelik otelin konukları<br />
için tatili keyifli kılacak tek seçenek,<br />
deniz, kum, güneş<br />
üçlüsü de değil. Bu<br />
bereketli topraklar,<br />
Hitit, Roma <strong>ve</strong> Bizans<br />
döneminden kalan<br />
eşsiz kültür miraslarına<br />
da ev sahipliği<br />
yapıyor. Bölgedeki<br />
tarihi eserleri<br />
görmek isterseniz<br />
Hatay Müzesi’nde bir gezinti<br />
yapabilir, dilerseniz kültür turlarına<br />
katılabilirsiniz.<br />
İletişim:<br />
www.arsuzotel.com<br />
As the hot weather increases the<br />
stress factor more, work stress,<br />
traffic jams, create a feeling for<br />
just to pack your bags <strong>and</strong> run<br />
away to remote destinations. If<br />
you are bored of holiday resorts<br />
on the coast of the Aegean <strong>and</strong> the<br />
Mediterranean famous for their big<br />
holiday villages, luxury hotels <strong>and</strong><br />
night clubs, if you want to<br />
find peace accompanied<br />
with the sound of wa<strong>ve</strong>s,<br />
sleep to the sound of<br />
crickets, then Arsuz town<br />
of İskenderun is just for<br />
you.<br />
Arsuz, with its unspoilt<br />
natural beauty, with<br />
its thous<strong>and</strong>s of<br />
years of old cultural<br />
heritage is one<br />
of the most preferred<br />
holiday destination of<br />
recent years for the lo<strong>ve</strong>rs<br />
of natural life. It is possible<br />
to stock up on enough energy to<br />
last a year by going walking among<br />
citrus trees, watching the stars on a<br />
Mediterranean e<strong>ve</strong>ning unspoilt by<br />
laser beams. What’s more, tourism<br />
establishments of the region greet<br />
their visitors with hospitality<br />
unique for Anatolia.<br />
Arsuz Hotel, whose name deri<strong>ve</strong>s<br />
from the region, is one of the<br />
hotels best reflecting the spirit of<br />
the region. The 3 star hotel, open<br />
since 1962, with its architecture<br />
blending in with nature, with<br />
its clean beach, with its cuisine<br />
offering local delights is a must for<br />
domestic, international visitors. The<br />
oldest touristic establishment of the<br />
region, the hotel has been serving<br />
with the same staff <strong>and</strong> same<br />
business mantra for 49 years <strong>and</strong><br />
is welcoming the third generation of<br />
its guests. The establishment opens<br />
the season in May <strong>and</strong> its busiest<br />
days are during the months of July<br />
<strong>and</strong> August. It is also open during<br />
the autumn for those who want to<br />
experience the mild Mediterranean<br />
season.<br />
What’s more that the trio of sea,<br />
s<strong>and</strong> <strong>and</strong> sun aren’t the only choice<br />
to make visitors’ holiday enjoyable.<br />
This fertile l<strong>and</strong> is host to unique<br />
cultural heritages from Hittite,<br />
Roman <strong>and</strong> Byzantine periods. You<br />
can pay a visit to Hatay Museum<br />
<strong>and</strong> join culture tours if you wish.<br />
Contact:<br />
www.arsuzotel.com<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 57
OTEL<br />
hotel<br />
Zamanın değerini<br />
bilenlere özel<br />
İstanbul, dünya çapında bir ticaret üssüne dönüşürken,<br />
iş dünyasının ihtiyaçları turizme yön <strong>ve</strong>riyor. Zamanla<br />
yarışan iş adamları, kaliteli hizmet <strong>ve</strong>ren <strong>ve</strong> ulaşım kolaylığı<br />
sağlayan otellere yöneliyor<br />
Exclusi<strong>ve</strong> for those who know the value of time<br />
As İstanbul turns into a global commercial centre, requirements of business<br />
world shape tourism. Businessmen who compete against time are seeking<br />
hotels offering quality service <strong>and</strong> ease of access<br />
Dünyanın en büyük<br />
metropollerinden<br />
olan İstanbul’un<br />
silüeti, gökdelenlerle,<br />
iş <strong>ve</strong> alış<strong>ve</strong>riş merkezleriyle,<br />
modern rezidanslarla<br />
zenginleşiyor. Avrupa <strong>ve</strong><br />
Anadolu yakasındaki otoyolların<br />
yanlarında birbirinden modern<br />
binalar yükseliyor. Organize<br />
Sanayi Bölgeleri dünya çapında<br />
firmaların üretim merkezleri<br />
haline gelirken, kentin ‘iş<br />
merkezi’ kimliği hızla öne<br />
çıkıyor. İstanbul’un her iki yakası<br />
da, ticari anlaşmalar için kısa<br />
süreliğine İstanbul’a gelen yerli<br />
<strong>ve</strong> yabancı işadamlarını, kentin<br />
silüetini değiştiren yapılara imza<br />
atan mimarları, mühendisleri<br />
teknik adamları ağırlıyor.<br />
Hal böyle olunca, ticaret<br />
merkezlerine <strong>ve</strong> yeni <strong>ve</strong> modern<br />
inşaat alanlarına ulaşım kolaylığı<br />
sağlayan, konforlu, şık <strong>ve</strong> yüksek<br />
hizmet <strong>ve</strong>ren otellere ihtiyaç<br />
artıyor. Anadolu Yakası’ndaki<br />
Classes Boutique Hotel, tam da<br />
bu kesimin ihtiyaçlarına cevap<br />
<strong>ve</strong>riyor. Pendik E-5 yan yol<br />
üzerindeki otel, kısıtlı zam<strong>and</strong>a<br />
pek çok işi yapmak zorunda olan<br />
iş adamlarına ulaşım kolaylığı<br />
<strong>ve</strong> zam<strong>and</strong>an tasarruf imkanı<br />
tanıyor. Otel, Tuzla Marina’ya<br />
2, Pendik Feribot İskelesi’ne 6,<br />
Sabiha Gökçen Havalimanı’na<br />
7, İstanbul Park’a 17, Gebze<br />
Sanayi Bölgesi’ne 18 kilometre<br />
mesafede bulunuyor. 70 yataklı<br />
otelin 44 odasının neredeyse<br />
tamamı Marmara Denizi’nin<br />
eşsiz manzarasını konuklarıyla<br />
buluşturuyor.<br />
İletişim:<br />
0216 657 03 93<br />
www.classeshotel.com.tr<br />
The silhouette of İstanbul, one of<br />
the biggest metropolis of the world,<br />
is enriched with skyscrapers,<br />
business <strong>and</strong> shopping centres,<br />
modern residences. Modern<br />
buildings along motorways on<br />
European <strong>and</strong> Asian side are rising.<br />
While Organised Industrial Estates<br />
turn into production centres of<br />
global companies, the ‘business<br />
centre’ identity of the metropolis<br />
is quickly evident. Both sides of<br />
İstanbul are host to Turkish <strong>and</strong><br />
International businessmen who<br />
arri<strong>ve</strong> in İstanbul for short periods<br />
for trade agreements, architects<br />
who undersign structures that<br />
change the silhouette of the city,<br />
engineers, <strong>and</strong> technical people.<br />
As this is the case, the need for<br />
hotels offering comfort, chic <strong>and</strong><br />
high quality service which provide<br />
easy access to commercial centres<br />
as well as to new <strong>and</strong> modern<br />
construction areas. Classes<br />
Boutique Hotel on the Anatolian<br />
side fully responds to the needs<br />
of this section. Situated on the<br />
side road adjacent to E-5 highway<br />
in Pendik, the hotel offers ease<br />
of transport <strong>and</strong> time saving to<br />
businessmen who ha<strong>ve</strong> to pack in so<br />
much in to a short space of time.<br />
The hotel is 2 km from Tuzla<br />
Marina, 6 km from Pendik Ferry<br />
Port, 7 km from Sabiha Gökçen<br />
Airport, 17 km from İstanbul Park,<br />
18 km from Gebze Industrial Estate.<br />
44 rooms of the 70 room hotel offer<br />
its guests unique views of the Sea of<br />
Marmara.<br />
Contact: +90 (0)216 657 03 93<br />
www.classeshotel.com.tr<br />
58 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ<br />
ÇİVİYAZILI BELGELER ARŞİVİNDEN<br />
Dünyanın EN ESKİ AŞK ŞİİRİ<br />
4 bin yıl önce Sümer diliyle<br />
yazılmış sevgi sözcükleri:<br />
“...Kalbimin sevgilisi,<br />
güzelliğin büyüktür,<br />
Aslan, kalbimin kıymetlisi...”<br />
Ana Sponsor<br />
İstanbul Arkeoloji Müzeleri<br />
TÜRSAB’ın desteğiyle yenileniyor<br />
İstanbul Arkeoloji Müzeleri<br />
Osman Hamdi Bey Yokuşu Sultanahmet İstanbul • Tel: 212 527 27 00 - 520 77 40 • www.istanbularkeoloji.gov.tr
KISA HABERLER<br />
news<br />
Geleceğin turizmcileri diplomalarını aldı<br />
Eğitim <strong>ve</strong> öğretim hayatına 6 yıl önce başlayan Özel TÜRSAB<br />
Ankara Anadolu Otelcilik <strong>ve</strong> Turizm Meslek Lisesi’nde mezuniyet<br />
coşkusu yaş<strong>and</strong>ı. 10 Haziran’da HiltonSA Hotel’de düzenlenen<br />
mezuniyet töreninde Okul Müdürü Cevval Barkay, Ankara İl<br />
Kültür <strong>ve</strong> Turizm Müdürü Doğan Acar, Türkiye Seyahat Acentaları<br />
Birliği Başkanı Başaran Ulusoy birer konuşma yaptı. Her yıl yeni<br />
mezunlar <strong>ve</strong>rmenin haklı gururunu yaşadıklarını dile getiren<br />
Başaran Ulusoy, öğrencilerin bundan sonraki yaşamlarında da aynı<br />
başarıyı göstereceklerine in<strong>and</strong>ığını belirtti.<br />
Tourism professionals of the future<br />
recei<strong>ve</strong>d their diplomas<br />
Graduation excitement was at Private TÜRSAB Ankara Anadolu Hotelier<br />
<strong>and</strong> Tourism Vocational College which started the life 6 years ago. College<br />
Go<strong>ve</strong>rnor Cevval Barkay, Ankara Province Culture <strong>and</strong> Tourism Director<br />
Doğan Acar, Chairman of the Association of Turkish Tra<strong>ve</strong>l Agents Başaran<br />
Ulusoy each made a speech at the graduation ceremony at HiltonSA Hotel<br />
on 10 June. Talking about the pride of producing graduates e<strong>ve</strong>ry year,<br />
Başaran Ulusoy stated his belief that they will continue to show similar<br />
successes in their future li<strong>ve</strong>s.<br />
Çiçek Durağı’dan<br />
TÜRSAB üyelerine özel fırsatlar<br />
2007 Yılında üreticinin en kaliteli çiçeklerini tüketiciyle en uygun fiyatla<br />
buluşturmak amacıyla yola çıkan Çiçek Durağı, Türkiye’nin en büyük çiçek<br />
satış zinciri haline geldi. 58 Satış noktası ile hizmet <strong>ve</strong>ren Çiçek Durağı,<br />
soğuk hava depoları ile çiçeğin vazodaki ömrünü uzatmayı başarıyor. Çiçek<br />
Durağı’ndan alış<strong>ve</strong>riş yapanlar, Çiçek Kart ile puan toplayıp indirimler<br />
kazanırken, siparişlerinin teslim edildiği <strong>and</strong>a cep telefonu <strong>ve</strong> e-mail yoluyla<br />
bilgilendiriliyor. TÜRSAB üyesi acentalar da Çiçek Durağı’ndan yaptıkları her<br />
alış<strong>ve</strong>riş karşılığında yüzde 15 indirim kazanıyor. Ayrıca alış<strong>ve</strong>riş tutarının<br />
yüzde 5’i ‘üye destek puanı’ olarak birikiyor, bir yılın sonunda da biriken bu<br />
miktar çicek alımlarında ya da bir sosyal sorumluluk projesinde kullanılabiliyor.<br />
Ayrıntılı bilgi için: www.cicekduragi.com<br />
Exclusi<strong>ve</strong> offers for<br />
TÜRSAB members from Çiçek Durağı<br />
Starting in 2007 with the purpose of getting the best quality flowers to consumers at<br />
reasonable prices, Çiçek Durağı became the biggest flower chain in Turkey. Offering<br />
services through 58 sales points, Çiçek Durağı succeeds in elongating the life span of<br />
flowers in a vase using cold stores. While customers of Çiçek Durağı earn points <strong>and</strong><br />
discounts with Çiçek Kart, they are informed of deli<strong>ve</strong>ry of their orders through mobile<br />
phone <strong>and</strong> e-mail. TÜRSAB member agencies recei<strong>ve</strong> 15 percent discount on e<strong>ve</strong>ry<br />
purchase they make from Çiçek Durağı. In addition, 5 percent of the shopping total<br />
accumulates as ‘member support point’; points collected at the end of the year can be<br />
used to purchase flowers or used in a social responsibility project.<br />
For further detail: www.cicekduragi.com<br />
60 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Dünya turizmini İzmir’de keşfedin!<br />
Explore the world’s tourism in İzmir!<br />
08-11 Aralık December 2011<br />
Turizm Fuar <strong>ve</strong> Konferansı<br />
Tourism Fair & Conference<br />
İzmir Uluslararası Fuar Alanı, Kültürpark<br />
İzmir International Fair Center, Kültürpark<br />
www.tra<strong>ve</strong>lturkey-expo.com<br />
Partner Ülke<br />
Partner Country<br />
Partner İl<br />
Partner City<br />
T.C. Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanlığı himayesinde<br />
Under the patronage of Ministry of Culture & Tourism<br />
Organizatörler<br />
Organizers<br />
KÜTAHYA<br />
Tel/Phone: +90 212 259 84 04 Tel/Phone: +90 212 334 69 24 Tel/Phone: +90 232 497 11 12<br />
Member<br />
Medya Sponsoru<br />
Media Sponsor<br />
Havayolu Sponsorları<br />
Airline Sponsors<br />
BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR<br />
THIS FAIR IS ORGANIZED WITH THE PERMISSION OF THE UNION OF CHAMBERS AND COMMODITY EXCHANGES OF TURKEY IN ACCORDANCE WITH THE LAW NUMBER 5174
THY’nin uçuş ağı hızla genişliyor<br />
Uyguladığı gelişme politikası <strong>ve</strong> aldığı ödüllerle başarısını pekiştiren THY,<br />
Irak uçuşlarına, Basra, Necef <strong>ve</strong> Süleymaniye kentlerini de ekledi. Basra<br />
seferleri haftanın iki günü karşılıklı, Necef seferleri ise haftanın üç günü<br />
İstanbul-Necef olarak yapılacak. İstanbul-Süleymaniye arasında haftanın<br />
dört günü karşılıklı sefer icra edilecek. Türk Hava Yolları, yeni uçuş<br />
noktası Afganistan’ın Kabil şehrine Ekim sonuna kadar haftanın 3 günü<br />
karşılıklı sefer düzenleyecek.<br />
Doğuda olduğu gibi batıda da güçlenen THY İtalya’nın Napoli kentine<br />
yaptığı uçuşları da arttırıyor. Yeni açılan Napoli hattında sefer sayısı<br />
Ağustos’tan itibaren beşe çıkartılacak.<br />
Kabil, Afganistan<br />
Kabul, Afghanistan<br />
Napoli, İtalya<br />
Naples, Italy<br />
Soldan Sağa; Mehmet Akif Konar (THY 1. Bölge Pazarlama Satış Başkanı), Mehmet<br />
Büyükekşi (THY Yönetim Kurulu Üyesi), Hamdi Topçu (THY Yönetim Kurulu<br />
Başkanı), Fayed Alshemary (Irak Necef İl Konseyi Başkanı), Abdulalrazzak Shareef<br />
(Irak Necef Vali Yardımcısı)<br />
From Left to Right; Mehmet Akif Konar (THY 1. Region Marketing Sales Chairman),<br />
Mehmet Büyükekşi (THY Board Member), Hamdi Topçu (THY Chairman of the Board),<br />
Fayed Alshemary (Iraq Najaf City Council Chairman), Abdulalrazzak Shareef (Iraq<br />
najaf Deputy Go<strong>ve</strong>rnor)<br />
THY flight networkis rapidly exp<strong>and</strong>ing<br />
Consolidating its success with the de<strong>ve</strong>lopment program implemented <strong>and</strong><br />
awards recei<strong>ve</strong>d, Turkish Airlines added Basra, Najaf <strong>and</strong> Sulaymaniyah to its<br />
flights to Iraq. Return Basra flights will be twice weekly, Najaf flights will be<br />
three times a week as İstanbul-Najaf flights. There will be four weekly return<br />
flights between İstanbul-Sulaymaniyah. Turkish Airlines will fly 3 times a week<br />
to the new destination Kabul, Afghanistan until the end of October.<br />
Getting stronger in the West as it is in the East, Turkish Airlines are increasing<br />
the number of flights to Naples in Italy. Number of flights on the newly opened<br />
Naples route will increase to fi<strong>ve</strong> from August.<br />
62 TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011
Atatürk Hava<br />
Limanı’nda CIP<br />
artık daha konforlu<br />
İstanbul Atatürk Uluslararası<br />
Havalimanı’nın yenilenen CIP<br />
Salonu 20 Temmuz’da yolcuların<br />
kullanımına açıldı. Tadilat <strong>ve</strong><br />
yenileme çalışmaları sırasında CIP<br />
Salonu’nun alanı iki kat büyütülerek<br />
3 bin metrekareye çıkarıldı.<br />
Yenilenen CIP salonunda çocuk<br />
oyun alanı, bebek odası, kütüphane<br />
<strong>ve</strong> bilardo alanı gibi hizmetlerin<br />
yanında duş alma imkanı da<br />
mevcut. CIP salonunu kullananlar,<br />
yerli <strong>ve</strong> yabancı gazete, dergi<br />
<strong>ve</strong> kitap arşivi bulunan salonda<br />
zenginleşen ikram çeşitlerinden<br />
faydalanıp Business Center’daki hızlı<br />
internet erişimi sayesinde son dakika<br />
gelişmelerinden haberdar olabiliyor.<br />
CIP is more<br />
comfortable At<br />
Atatürk Airport<br />
The renewed CIP Lounge at<br />
İstanbul Atatürk İnternational<br />
Airport opened for passengers’<br />
use on 20 July. The area of the CIP<br />
lounge doubled to 3000 square<br />
metres during te alteration <strong>and</strong><br />
renovation works. There are<br />
children’s play area, baby room,<br />
library <strong>and</strong> billiard hall as well<br />
as showers in the renewed CIP<br />
hall. Users of the CIP hall enjoy<br />
enriched selection of treats on<br />
offer in the lounge where local<br />
<strong>and</strong> international newspapers,<br />
magazines <strong>and</strong> a book archi<strong>ve</strong> is<br />
available while they are up to date<br />
with latest news de<strong>ve</strong>lopments<br />
thanks to fast internet link.<br />
Singapur Changi’den THY’ye anlamlı<br />
ödül: ‘Yılın Partneri’<br />
‘Dünyanın en iyi havalimanı idaresi’ olarak tanınan Singapur Changi<br />
Airport, Singapur’un bir geçiş yolu olarak bilinirliğinin artırılması<br />
konusundaki desteği nedeniyle Türk Hava Yolları’na ‘Yılın Partneri’<br />
ödülüyle teşekkür etti. Türk Hava Yolları, Singapur ile İstanbul arasında<br />
günlük seferler gerçekleştiriyor.<br />
A meaningful award for THY from Singapore<br />
Changi: ‘Partner of the Year’<br />
Singapore Changi Airport, recognised as the ‘World’s best airport management’<br />
thanked Turkish Airlines with the award of ‘Partner of the Year’ for its support<br />
to increase awareness of Singapore as a changeo<strong>ve</strong>r hub. Turkish Airlines<br />
operate daily flights between Singapore <strong>and</strong> İstanbul<br />
Türk Hava Yolları Singapur <strong>ve</strong> Malezya Müdürü Cengiz İnceosman, ödülü Singapur<br />
Ulaştırma <strong>ve</strong> Dışişleri 2. Bakanı Lui Tuck Yew‘den aldı<br />
Turkish Airlines’ General Manager for Singapore <strong>and</strong> Malaysia, Cengiz İnceosman,<br />
accepted the award from Singapore’s Minister for Transport <strong>and</strong> Second Minister for<br />
Foreign Affairs, Lui Tuck Yew<br />
TÜRSAB DERGİ | AĞUSTOS 2011 63